Asur krallarının Kedar Araplarının kraliçeleriyle olan mücadelesi: Hamile kadınların karınları yarılıp fetüsleri çıkarılıyordu

Hamile kadınların karınları yarılıp fetüsleri çıkarılıyordu.

Asur krallarının Kedar Araplarının kraliçeleriyle olan mücadelesi: Hamile kadınların karınları yarılıp fetüsleri çıkarılıyordu
TT

Asur krallarının Kedar Araplarının kraliçeleriyle olan mücadelesi: Hamile kadınların karınları yarılıp fetüsleri çıkarılıyordu

Asur krallarının Kedar Araplarının kraliçeleriyle olan mücadelesi: Hamile kadınların karınları yarılıp fetüsleri çıkarılıyordu

Teysir Halef

British Museum'un bir salonunun duvarında, ‘BM 124927’ müze kodu ve korkunçluğuyla etkileyici bir tablo asılı. Tablo, Ninova'daki Asur Sarayı'nın (MÖ 627-685) keşiflerinden, Adummatu yakınlarında (bugünün Kuzey Suudi Arabistan'ı, Dumet-ul Cendel) Kedar Araplarına ait bir kampı işgal eden Asur askerlerini tasvir ediyor. Çadırların ateşe verildiği ve askerlerin hançerleriyle hamile kadınların karnını yarıp fetüsleri çıkardığı sahneleri gösteriyor. Bu tablo, Asur zorbalığında bir dönüm noktası olarak kabul ediliyor. Zira bu halkın kadınlarının ve kraliçelerinin savaşlardaki rolü, onları kralların kayıtlarında ölümsüzleştirmeyi hak ettiği düşünülüyor.

Kedar halkı

Yeni Asur devletinin belgelerinde, ister Asurluların onlara karşı kazandığı abartılı zaferleri temsil eden duvar resimlerinde, ister Asur krallarına ödedikleri haraçlarda olsun Kedar Arapları develerle ilişkilendirildi. Ancak tüm bunların dikkat çekici yanı, Arap Yarımadası'nın kuzeyinden Şam bölgesi ve Irak'a kadar geniş alanlara yayılmış büyük bir halk olmalarıdır. Bir kronolojik kayda göre Kedar Araplarının, Şam bölgesinin kuzeyindeki Hama'dan güneydeki Muab'a, yani 500 kilometreden fazla bir mesafeye kadar batı krallıklarına bir saldırı başlattıklarından bahsediliyordu. Bu, Kedar halkının bölgedeki özel konumunu güçlendiriyor. Asurluların, Kedar halkına karşı kazandıkları zaferleri aşırı derecede abartarak kutlamalarını, kraliyet kayıtlarında saldırılarını, sürgünlerini ve mallarını yağmalamalarını ya da Kalhu ve Ninova gibi sarayları süsleyen duvar resimlerinde yenilmiş ve Asur Krallarının ayakları altında eğilen Kedar Araplarını tasvir etmelerini sağlıyordu. Asur Krallarının Arap halkına karşı kazandığını iddia ettiği zaferler ve katliamlarla birlikte Kedar daha sonra genişleyerek deltanın doğusuna ulaştı. Kedar Krallarından biri olan olan Kinu bin Ceşm'e ait yazıtlar, Tel el-Mashuta'da bulundu, o, tanrıçası Lat'a bir adak sunduğundan bahsediliyor. Yunan Tarihçi Herodot'un bahsettiği ve Persli Kambises’in Mısır'ı fethinde yardımcı olan Araplar'ın Kedar Arapları olduğuna dair neredeyse evrensel bir uzlaşı söz konusu.

Kedar Arapları ister Asurluların onlara karşı kazandığı abartılı zaferleri temsil eden freskler ister Asur krallarına ödedikleri vergiler nedeniyle develerle ilişkilendirildi.

Asur kronolojik kayıtlarında adı geçen ilk Kraliçe Zebiba'dır. Asur Kralı 3. Tiglat-Pileser'in M.Ö. 738 yılındaki kayıtlarında bahsedilen Zebiba, Şam Bölgesi Krallıklarından birçok kralın vergi ödediği bu Asur kralına karşı çıkan bir dizi kral arasında yer alıyor. Zebiba hakkındaki bilgiler oldukça kısıtlıdır ve önceki kayıtlarda verilen bilgilerden fazlasını içermez. Ancak tarihi kayıtlardan anladığımız kadarıyla, Zebiba'nın tüm Arap kabilelerinin kraliçesi olduğunu ve geniş bir bakış açısına sahip olduğunu söyleyebiliriz. Asur kralına vergi ödeme konusunda tercih yapması, krallığının ticaret hatlarının Asurluların olası müdahalelerine maruz kalmamasını sağlamak için bir strateji olmuş olabilir. Kraliçe Zebiba'nın Asur kralına sunduğu vergiler arasında altın, gümüş, kurşun, demir, fillerin derileri, fildişi, renkli kumaşlar ve keten, mavi ve kırmızı ipek, kalas ve nadir ağaç türleri, kraliyet hazineye ait her türlü değerli eşya, canlı koyunlar, kırmızı mor renkli yünleri olan koyunlar, mor renkli kanatlı kuşlar, atlar, katırlar, sığır sürüleri, develer ve deve yavruları yer alıyordu. Bu vergiler yılda bir defa Asur'a teslim ediliyordu.

Savaşçı Kraliçe Şemsi

Asur kraliyet kayıtlarında adı geçen ikinci Kraliçe, Şemsi veya belki de Şemse olarak adlandırılan kişi. Muhtemelen Zebiba'nın halefi olan bu kraliçe hakkında daha fazla detaylı bilgi bulunuyor. Asur Kralı 3. Tiglat-Pileser ve sonra 2. Sargon (M.Ö.705-722-) ile ilişkiler yaşadı. İlişkisi Asur krallığıyla birkaç dönemde farklı şekillerde ilerledi. Kraliçe Şemsi M.Ö. 732'de 3. Tiglat-Pileser'in öfkesini celbederek, ona kendi adını taşıyan güneş tanrısının büyük yeminine ihanet etmekle suçlandı. Hangi yemini ihlal ettiğini bilinmiyor ancak politik bir anlaşma üzerine bir yemin edilmiş olabileceği sonucuna varılabiliyor. Bazı tarihçiler, Kraliçe Şemsi'nin, Asur güçlerinin Şam bölgesinin güneyinin istilasından sonra kontrolünü ele geçirdiği bir kervan yolunu savunmak için mücadele ettiğini iddia ediyor. Ayrıca, Edom Krallığı'nın kontrolünü sıkılaştırdığı veya Şam kralı Rezon'un Asur hakimiyetine karşı ayaklanmasına yardım ettiği öne sürülüyor. Diğerleri ise Kraliçe Şemsi'nin, halkına dayatılan ağır vergiyi ağır bulduğu için, sonuçları iyi hesaplanmayan büyük bir savaşta Asurlulara meydan okuduğunu öne sürerler. Nedeni ne olursa olsun, Kraliçe Şemsi, Asurlularla büyük bir savaşa girdi ve mağlup oldu, ana şehirleri işgal altına alındı ve kendisi çölde kaçmaya mecbur kaldı. Gücüne güvenen Kraliçe, Asurlular karşısında boyun eğmek zorunda kaldı ve halkının dört liderinin sunduğu ağır haraçları ödedi.

ALAMY
ALAMY

Albert Olmstead (1880-1945) tarafından belirtildiğine göre bu zafer, bir levhada tasvir edildi. Şarku’l Avsat’ın Majalla’dan aktardığına Levhada iki Asur savaşçısının mızraklar taşıdığı ve bir Arap savaşçısını takip ettiği görülüyor. Arap savaşçısı, bir devede otururken betimleniyor. Asur askerlerinin atlarının yularları altında, öldürülmüş Arap savaşçılarının cesetleri bulunuyor. Bu savaşçıların başlarında uzun saçlar ve sık sakalları var. Vücutları ise yalnızca kemerle bağlanmış bir kıyafetle kaplanmıştır. Kraliçe Şemsi ise çıplak ayaklı, saçları dağınık bir şekilde betimlenmiş ve söylenene göre açlık nedeniyle ruhu kırıldıktan sonra sunulan 11 kurban kabından birini dikkatlice dengeliyor.

Kedar kraliçelerine saldırılar

Üçüncü kraliçe, Asur kraliyet yıllıklarında bahsedilen ve muhtemelen Şemsi'den sonra gelen Yatie'dir. Onun tanındığı kaynak, 2. Sargon'un (M.Ö 681-705) oğlu Sanherib hükümdarlığının ilk askeri seferine dair bir kayıt. Bu kronolojik kayda göre M.Ö. 703 yılında gerçekleşen seferde, Kraliçe Yatie’nin kardeşi Basqanu'yu, Babil bölgesinde Senharib'e karşı isyan eden Bayt Yaqin'den Keldani kralı Merodak-Baladan'ı desteklemek için askeri bir gücün başına gönderdi. İsyanın başarısız olduğu anlaşılıyor. Zira Merodak-Baladan’ın üvey oğlu Adinu ve kraliçe Yatie'nin kardeşi Basqanu'nun canlı yakalandığı ve savaş araçlarının, taşıma araçlarının, atların, katırların, eşeklerin, develerin ve savaşa katılan deve sürülerinin ele geçirildiği belirtiliyor.

Yıllıktan Kraliçe Zabibe'nin tüm Arap kabilelerinin kraliçesi olduğu ve Asur kralına vergi ödemeyi kabul ettiği için ileri görüşlü olduğu sonucunu varılıyor.

Dördüncü kraliçe, Talmi-Khunnun, sadece bir kraliçe değil, aynı zamanda bir rahibeydi. Aynı zamanda rahibe olan Tebua adında bir kızı vardı ve eş hükümdarı Kedar Kralı Hazael'di. Kral 2. Senharib, M.Ö. 688 yılındaki kayıtlarda, çöldeki kraliçenin ordusunu yendiği için övünüyor. Savaştan kaçtıktan sonra onu Domata'ya (Dumet-ul Cendel) kadar takip etti, kuşatmanın ardından şehri ele geçirdi ve kamyonların, baharatların ve mücevherlerin yanı sıra tanrıçaların heykelleriyle birlikte kraliçe ve kızını esir aldı ve onları Asur başkenti Ninova'ya taşıdı. Bu nedenle Tabua, kraliyet sarayında on yıl boyunca Asur kralı Esarhaddon tarafından büyütüldü. Sonra onu Arap ülkesinin kraliçesi olarak atadı, babası tarafından ele geçirilen Arap tanrılarının heykellerini de yanında gönderdi. Ayrıca Hazael'in ödediği vergiye 50 deveyi, 10 mene altını, bin değerli taş ve bin demet aromatik bitki eklendi.

Fotoğraf Altı: British Museum'daki bir Asur hiyeroglifi. (The Trustees of the British Museum)
British Museum'daki bir Asur hiyeroglifi. (The Trustees of the British Museum)

Altıncı kraliçe, Kedar ve Arabistan Kralı Uveyd bin Bardada'nın (M.Ö. 644-633) eşi Adiyya. Asurbanipal'in (M.Ö. 668-627) kronolojik kayıtlarda bu kralın Arabistan’a yaptığı iki seferle adı geçiyor. MÖ 648 yılında yazılan Asurbanipal kayıtları, onun Asur kralına biat eden Kraliçe Adiya'nın kocası Uveyd bin Bardada'ya çok kızdığını ve yemininden döndüğünü anlatıyor. Asurbanipal kayıtlarında şu ifadelere yer veriliyor:

“Halkını büyük bir katliama maruz bırakan Arabistan kraliçesi Adiya, tanrılar Asur ve İştar'ın emriyle onu yakaladı ve kampındaki ganimetlere el koydu. Adiya’nın çadırı ateşe verildi ama o canlı yakalandı.”

*Bu haber Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al-Majalla dergisinden çevrildi.



Port Sudan'a büyük çaplı bir İHA saldırısı düzenlendi

TT

Port Sudan'a büyük çaplı bir İHA saldırısı düzenlendi

Port Sudan'a büyük çaplı bir İHA saldırısı düzenlendi

Port Sudan şehri bugün erken saatlerde, havaalanı çevresini ve limandaki bir yakıt deposunu hedef alan, birkaç yangına neden olan ve bölge sakinleri arasında büyük korku ve paniğe yol açan geniş çaplı bir insansız hava aracı (İHA) saldırısıyla vuruldu.

Görgü tanıkları, güney limanındaki yakıt deposunun bir İHA tarafından vurulduğunu bildirdi.

Port Sudan sakinleri güvenlik güçlerinin kentin limana çıkan sokaklarındaki varlığını arttırdığını söyledi.

I89O
Port Sudan'da yakıt tanklarından yükselen duman, 6 Mayıs 2025 (Reuters)

Sosyal medyada paylaşılan bir videoda saldırının gerçekleştiği yerden yükselen yoğun siyah duman bulutu görüldü.

Görgü tanıklarına göre, depoyu hedef alan İHA büyüktü ve saldırıdan evvel şehrin üzerinde bir süre uçtu.

Sudan ordusundan ya da Hızlı Destek Kuvvetleri'nden (HDK) herhangi bir açıklama yapılmadı.

Bugünkü saldırı, ülkenin geçici idari başkenti ve hükümetin, ordu komutanlarının, diplomatik misyonların ve uluslararası kuruluşların merkezi olan Port Sudan'a yönelik en büyük İHA saldırılarından biri oldu.

Sudanlı yetkililer, havalimanını hızla yolculardan tahliye edip uçuşları askıya aldı. Diğer yandan dün sabah bir İHA saldırısı sonucu ana yakıt depolarında çıkan büyük yangın kontrol altına alınmaya çalışılıyor.

Patlamalardan çıkan şarapnel parçaları şehir merkezindeki bir otele isabet etti, ancak can kaybı yaşanmadı.

Saldırı, Sudanlı yetkililerin hava savunma sistemlerindeki büyük boşlukları ve şehrin gökyüzünü İHA’lara karşı koruma konusundaki güvenlik eksikliğini ortaya koyuyor.

Saldırılar sırasında yerleşik diplomatik misyonların ve uluslararası örgütlerin merkezlerinin de hedef alınabileceğinden endişe ediliyor.

Daha önce Sudanlı yetkililer, geçtiğimiz pazar günü Osman Dikne Hava Üssü’ne yapılan saldırının, kamikaze İHA’larla gerçekleştirildiğini açıklamıştı.

YJUIO
Port Sudan limanına yapılan saldırının ardından yükselen dumanı izleyen bir adam (AFP)

Üst üste üçüncü gün gerçekleşen saldırı, milyonlarca Sudanlıya ev sahipliği yapan şehir için ciddi bir tehdit oluşturuyor.

Son aylarda HDK, ordunun kuzey eyaletlerindeki, Nil Nehri ve Beyaz Nil'deki kontrol alanları içindeki elektrik tesisatlarını ve askeri üsleri hedef almak için İHA’ların kullanımını genişletti.

Sudan ordusu, HDK'nin gelişmiş İHA’lara sahip olması ve bunları kullanma kabiliyeti konusunda şüpheci. Sudan ordusu bazı ülkeleri, bu İHA’ların dış platformlardan fırlatılmasının ve Sudan içindeki hedeflere kesin koordinatlara göre saldırılar gerçekleştirmeleri için yönlendirilmesinin arkasında olmakla suçluyor.

HDK'nin Port Sudan'a yönelik saldırılarını yoğunlaştırmasının, ordunun ülkenin batısındaki Güney Darfur eyaletinin başkenti Nyala Havaalanı’na düzenlediği ve bir savaş uçağı, İHA’lar ve silah depolarını imha ettiği saldırıya bir tepki olduğu düşünülüyor.

Basında daha önce yer alan haberlerde HDK'nin Nyala Havaalanı’nda konuşlu, bazıları Çin yapımı FH-95 veya CH-95 İHA’lara benzeyen gelişmiş İHA’lar edindiği ortaya çıkmıştı.

Port Sudan'a yönelik saldırılar, Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan ile yardımcısı Şemseddin Kebaşi'nin HDK'nin İHA tehditlerinin ‘çok yakında’ sona ereceğine dair eşzamanlı açıklamalar yapmasından yaklaşık bir hafta sonra gerçekleşti.

HDK tarafından ülkenin çeşitli yerlerine fırlatılan yüzlerce İHA’ya Sudan ordusu tarafından müdahale edildi, ancak bazıları hedeflerini yüksek isabetle vurdu. Bunların gelişmiş İHA’lar olması muhtemel.

XCSDFVG
İHA saldırısı sonrası Port Sudan Havaalanı’ndan dumanlar yükseliyor, 4 Mayıs 2025. (AFP)

Mısır Dışişleri Bakanlığı bugün yaptığı açıklamada, Port Sudan'daki sivil tesislerin ve altyapının yoğun bir şekilde hedef alınmasını kınadı. Bakanlık, Port Sudan'da son günlerde yaşanan gerilimin ciddiyetini ve ateşkes, sivillerin korunması ve Sudan'daki ihtiyaç sahiplerine insani yardım ulaştırılması çabaları üzerindeki ‘son derece olumsuz’ etkisini vurguladı.

Açıklamada Mısır, uluslararası ve insani hukuku ihlal ederek sivil tesislerin hedef alınmasını kategorik olarak reddettiğini yineleyerek, bunun ‘devletin kabiliyetlerine ve vatandaşların günlük yaşamlarına zarar verdiğini’ kaydetti.

Sudan ordusu ile HDK arasındaki çatışma dünyanın en kötü insani krizine yol açtı ve bu krizin Port Sudan'a yapılan saldırılarla daha da kötüleşmesi muhtemel. Zira Birleşmiş Milletler (BM) ve yardım kuruluşlarının yanı sıra bakanlıklar da burada merkez kurmuş durumda.

Pazar günü başlayan saldırılar, Kızıldeniz kentinin bu haftaya kadar kara ve hava saldırılarından kurtulmasının ardından çatışmalarda keskin bir tırmanışı temsil ediyor. Sudan'ın işleyen tek uluslararası havalimanının yakınındaki bir askeri üs İHA’lar tarafından saldırıya uğradı ve bunu dün şehirdeki yakıt depolarının hedef alınması izledi.

ASCDFRGTHY

Sudan'da Nisan 2023'ten bu yana ordu ile HDK arasında, sivil yönetime geçişten önce yaşanan bir anlaşmazlık nedeniyle patlak veren bir savaş yaşanıyor. BM, çatışmanın 12 milyondan fazla insanı yerinden ettiğini ve nüfusun yarısını akut açlığa ittiğini söylüyor.

Savaşın üzerinden iki yıl geçtikten sonra ordu, HDK'yi Sudan'ın orta kesimlerinin çoğundan çıkarmayı başardı. Bunun üzerine HDK, taktiklerini kara saldırılarından enerji santrallerini ve ordunun kontrolündeki bölgenin derinliklerindeki diğer tesisleri hedef alan İHA saldırılarına kaydırdı.

Ordu, HDK'nin kalesi olan Darfur bölgesinde hava saldırıları düzenlemeye devam ediyor. İki taraf ayrıca Kuzey Darfur eyaletinin başkenti el-Faşir'in ve başka yerlerin kontrolü için kara savaşlarına girişmiş durumda.