Mısır, Uluslararası Adalet Divanında İsrail'i Gazze'de yaşamı imkansız hale getirmekle suçladı

Uluslararası Adalet Divanında (UAD) İsrail'in işgal ettiği Filistin topraklarındaki uygulamalarının hukuki sonuçlarının ele alındığı duruşmalarda Mısır, İsrail'i Gazze'de yaşamı kasten imkansız hale getirmeye çalışmakla itham etti

(AA)
(AA)
TT

Mısır, Uluslararası Adalet Divanında İsrail'i Gazze'de yaşamı imkansız hale getirmekle suçladı

(AA)
(AA)

Hollanda'nın idari başkenti Lahey'deki Barış Sarayı'nda faaliyetlerini yürüten UAD'de İsrail'in işgal ettiği Filistin topraklarındaki uygulamalarının hukuki sonuçlarının ele alındığı duruşmalar devam ediyor.

Duruşmalarda Mısır adına söz alan Dışişleri Bakanlığı Hukuk Müşaviri Jasmine Musa, İsrail'in Gazze'de 29 bin masum insani öldürerek ve 2,3 milyon insanı zorla yerinden ederek vahşi saldırılarına ve uluslararası hukuk ihlallerine devam ettiğini söyledi.

Musa, "İsrail kuşatma ve aç bırakma yoluyla bilerek ve isteyerek Gazze'de yaşamı imkansız hale getirecek şartlar oluşturuyor." diyerek, İsrail'in bu amaç doğrultusunda bombardımanları sürdürdüğünü ve insani yardımların dağıtılmasını engellemeye devam ettiğini belirtti.

İsrail'in Gazze'nin güneyinde 1,4 milyondan fazla kişinin sığındığı Refah kentine "eli kulağındaki kara saldırısının" Filistinli sivillerin zorla gönderilmesi politikasını ilerletmeye dönük olduğunu kaydeden Musa, İsrail'in eş zamanlı olarak Batı Şeria'da Filistinlilere yönelik saldırılarını ve kısıtlamalarını yoğunlaştırdığını, evlerini yıktığını ve yasa dışı Yahudi yerleşimcilerin saldırılarını teşvik ettiğini dile getirdi.

İsrail'in yasa dışı Yahudi yerleşimlerle iki devletli çözüm ihtimalini zayıflatmayı sürdürdüğüne dikkati çeken Musa, İsrail'in nihai amacının Filistinlileri topraklarından tamamen sürmek olduğunu vurguladı.

Musa, uluslararası hukuka göre Batı Şeria, Gazze ve Kudüs dahil Filistin topraklarının statüsünün silahlı çatışmalarla, işgal ve ilhak politikalarıyla değiştirilemeyeceğinin altını çizerek, Uluslararası Adalet Divanından bu doğrultuda karar almasını istedi.

Birleşik Arap Emirlikleri

Divan'da Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) adına sunum yapan bu ülkenin Birleşmiş Milletler (BM) Daimi Temsilcisi Lana Nuseybe, uluslararası hukukun ne zaman ve nasıl uygulandığı konusunun, kutuplaşmanın arttığı bir dönemde kritik önem taşıdığına dikkati çekerek, "Uluslararası hukuk alakart menü olamaz. Herkese eşit şekilde uygulanması gerekir." ifadesini kullandı.

Nuseybe, İsrail’in Gazze’nin güneyindeki Refah kentine saldırısı nedeniyle buranın boşaltılması planına işaret ederek, bu saldırıyla şehre sığınan yaklaşık 1,5 milyon yerinden edilmiş Gazzelinin gidecek hiçbir yerinin kalmayacağını vurguladı.

"İsrail, Dördüncü Cenevre Sözleşmesi'nin 33. maddesini ihlal ederek Filistin halkına karşı toplu cezalandırma politikası uyguladı." diyen Nuseybe, 2023'ün, BM'nin kayıtlarına göre Batı Şeria'daki Filistinliler için de açık ara en ölümcül yıl olduğunu belirtti.

Nuseybe, İsrail'in Kudüs'ün özel karakterine zarar veren ve kültürel mirasını silen önlemler almasının "son derece endişe verici" olduğunu belirterek, "İsrail'in Doğu Kudüs'te ve işgal altındaki Filistin topraklarındaki ihlalleri, iki devletli çözümün uygulanabilirliğini tehdit ediyor ve işgalin doğasına aykırıdır." değerlendirmesini yaptı.

"İsrail işgali yasa dışıdır ve sona ermesi gerekiyor." diyen Nuseybe, İsrail'in Filistin halkına gerekli gıda ve tıbbi yardım malzemenin Gazze Şeridi'ne girmesine izin vermesi gerektiğini vurguladı.

Nuseybe, İsrail'in ihlallerine dikkati çekerek, "Birleşmiş Milletler organları, bu ihlallere son verilmesini sağlamak amacıyla kendi yetki alanları dahilinde her türlü adımı atabilir ve atmalıdır." dedi.



Suriye: Gürültünün ortasında hukuk devleti talepleri

Fotoğraf: SANA
Fotoğraf: SANA
TT

Suriye: Gürültünün ortasında hukuk devleti talepleri

Fotoğraf: SANA
Fotoğraf: SANA

Aliya Mansur

Yeni Suriye ulusal logosunun (görsel kimlik) lansman töreni, Suriye'deki her etkinlik gibi Suriyeliler arasında geniş çaplı bir tartışmanın eşlik ettiği, etkileyici ve güzel bir etkinlikti. Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara'nın katıldığı Halk Sarayı'ndaki görkemli törene, “Suriye Demokratik Güçleri”nin kontrolü altındaki Rakka ve Haseke hariç olmak üzere Suriye'nin çeşitli bölgelerinde aynı anda düzenlenen kutlamalar eşlik etti. Gösteriler ve sloganlar Suriye devriminden sahneleri çağrıştırdı.

Şara'nın tören sırasında yaptığı etkileyici konuşma Suriye'nin birliğinin ve çeşitliliğinin altını çizdi ama daha tören bitmeden önce Suriyeliler arasında şu tartışma başlamıştı; bu ulusal logo gerçekten Suriyeli mi yoksa başka ülkelerden “ilham mı” alındı? Bazıları bunun bir alkollü içecek şirketnin ticari logosu olduğunu söyleyecek kadar şüphelerinde ileri gittiler.

Suriye şahininin “çalıntı” olduğu suçlamaları - ki bu kesinlikle doğru değil - ve bunlara verilen karşılıklar arasında meselenin özü neredeyse kayboldu. Oysa meselenin özü şu: Nasıl bir Suriye istiyoruz? Hukuk devleti olan bir Suriye mi yoksa halkın ruh hallerinin dalgalanmalarına tabi bir Suriye mi?

Konuya ilişkin yorumunda Anayasa Bildirgesi Taslağı Komitesi üyesi Dr. Ahmed el-Karbi, resmi logoların kabulü tartışılırken yasal temellere dayanmanın gerekliliğini vurguladı. Anayasa Bildirgesi'nin 5. maddesinde açıkça “devletin logosu kanunla belirlenir” ifadesinin yer aldığına ve hukuka dayalı bir devletin anayasal çerçevelere uygun olarak onaylanmamış bir logoya indirgenemeyeceğine işaret etti.

Suriye'deki tartışma ve çekişmenin özü bu olmak yerine, bazı Suriyeliler binlerce yıllık Suriye anıtlarına kazınmış olan Suriye şahininin kökeni ve sembolizmiyle ilgili suçlamalarda bulunmakla meşgul oldular.

Esed rejiminin devrilmesinden ve Şara'nın yönetime gelmesinden bu yana, Suriye halkı hükümetin, özellikle de Başkan Şara'nın her eylemini mutlak biçimde destekleyenler ile hükümetin yaptığı her eylemi veya açıklamayı mutlak biçimde reddedenler arasında bölündü. İki grup arasında, bir şeyleri düzeltmek amacıyla eleştirenlerin ve teşvik etmek amacıyla destekleyenlerin sesleri kayboldu.

Esed rejiminin devrilmesinden bu yana 7 ay geçti ve yeni otoritenin en belirgin özelliği Suriyelilerle ilişkilerinde şeffaf olmamak

Şarku'l Avsat'ın Al Majalla'dan aktardığı analize göre Esed rejiminin devrilmesinden bu yana yedi ay geçti ve yeni otoritenin en belirgin özelliği Suriyelilerle ilişkilerinde şeffaf olmamak. Bu da yorumlara kapıyı açıyor ve Suriye halkının doğasını ve doğruluğunu bilinmediği söylentilerin yayılmasına katkıda bulunuyor.

17 Mayıs'ta Suriye Cumhurbaşkanlığı, eski rejim tarafından işlenen ihlallerle ilgili gerçekleri ortaya çıkarmak, sorumlularından hesap sormak, mağdurlara tazminat ödemek ile görevli bir geçiş adaleti komisyonu kurulacağına dair bir kararname yayınladı. Kararname, Abdulbasıt Abdullatif'in komisyon başkanı olarak atanmasını ve duyuru tarihinden itibaren 30 günü geçmeyecek bir süre içinde bir çalışma grubu oluşturma ve iç yönetmelikler hazırlama görevini üstlenmesini öngörüyordu.

Bu kararnamenin yayınlanmasının üzerinden yaklaşık bir buçuk ay geçti, yani komisyonun kurulması için öngörülen 30 günlük süre geçti. Peki bu komisyon hangi aşamada? Cevap yok. Bu sadece şeffaflığın eksik olduğunu değil, aynı zamanda hükümetin kendi yayınladığı kararnamelere ve mevzuata, örneğin Anayasa Bildirgesi'nin 5. maddesine bağlı olmadığının da bir örneği.

İşte meselenin özü de budur: Nasıl bir Suriye istiyoruz?

Hukuk ve kurumlar devleti Suriye'nin sesi, iki grubun kopardığı gürültü arasında neredeyse duyulmuyor. Bir tarafta destekçiler var ve bunların çoğu Suriyelilerin “Aralık 2024 devrimcileri” olarak adlandırdığı, devrimin 14 yılı boyunca önemli bir rol veya sese sahip olmayan, şimdiyse hükümetin sağ tarafında yer alan kişiler. Diğer taraftaki hükümetin muhalifleri arasındaysa, hükümetin her türlü eylemini çarpıtmakla meşgul olan, çoğunluğu eski rejim kalıntısı ve solcu olan sesler bulunuyor. İkisi arasında aklın sesi kayboluyor.

Suriye'nin istikrarı sadece Suriye için değil, bölge için de bir öncelik. İstikrarlı bir Suriye, komşu ülkelerin istikrarının başlangıcıdır ve bir vatandaşlık devleti ve hukukun üstünlüğünün inşası, Suriyelilerin onlarca yıllık geleceğinin temel taşıdır. Sağlam olmayan temeller üzerine inşa edilen her yapı, özellikle Suriye'nin düşmanları hâlâ pusuda beklediğinden, çökme riski altındadır. Hukukun üstünlüğü, adalet, özgürlük, vatandaşlık ve şeffaflık, istediğimiz devleti inşa etmek için önceliklerdir.