Washington Ras İsa limanı yakınında Husi hedeflerini vurdu ve 3 İHA’yı düşürdü

Çin ve Avrupa'nın hatta girmesiyle Yemen sularının militarizasyonunu artıyor.

Husilerin Kızıldeniz’deki operasyonları geçen kasım ayında Galaxy Leader gemisinin kaçırılmasıyla başladı (AFP)
Husilerin Kızıldeniz’deki operasyonları geçen kasım ayında Galaxy Leader gemisinin kaçırılmasıyla başladı (AFP)
TT

Washington Ras İsa limanı yakınında Husi hedeflerini vurdu ve 3 İHA’yı düşürdü

Husilerin Kızıldeniz’deki operasyonları geçen kasım ayında Galaxy Leader gemisinin kaçırılmasıyla başladı (AFP)
Husilerin Kızıldeniz’deki operasyonları geçen kasım ayında Galaxy Leader gemisinin kaçırılmasıyla başladı (AFP)

Husilerin Gazze’deki Filistinlilere destek amacıyla İsrail gemilerinin seyrini engelleme bahanesiyle operasyonları dört aydır devam ediyor. Bu çerçevede Batının yeni saldırıları dün (Cuma), Yemen’in Hudeyde şehrinin kuzeyinde Ras İsa limanı yakınındaki Husi milislere ait bölgeleri hedef aldı.

ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM) ise dün milislerin gemilere yönelik saldırılarını önlediğini duyurdu. CENTCOM, güçlerini Kızıldeniz’de faaliyet gösteren çok sayıda ticari geminin yakınında 3 Husi saldırı İHA’sını düşürdüğünü, hiçbir gemide ise hasar meydana gelmediğini bildirdi.

İran yanlısı milislerin binlerce destekçisi dün Sana’da ve kontrolü altındaki diğer bölgelerde, Husi lider Abdulmelik el-Husi’nin çağrısı üzerine gösteri yapmak için bir araya geldi. Abdulmelik el-Husi yaptığı açıklamada, 48 geminin bombalandığını iddia ederken, denizaltı silahı olarak tanımladığı silahla deniz kuvvetlerinin gerilimi daha da tırmandıracağı tehdidinde bulundu.

Husiler gerginliği artırmaya devam eder ve ABD öncülüğündeki savunma saldırıları sürerken Yemen karasuları, uluslararası militarizasyonda yeni bir aşamaya girdi. Öyle ki Çin, askeri bir filo göndereceğini duyurdu. Daha önce de Avrupa Birliği (AB), deniz trafiğinin korunmasına katkıda bulunmak amacıyla ‘Koruyucu Operasyon’ adını verdiği bir operasyon başlatma konusunda uzlaşı sağlandığını bildirdi.

Husi medya organları, Sana saatiyle dün öğleden sonra, milislerin Hudeyde şehrinin kuzeyinde, Kızıldeniz’deki Ras İsa limanı yakınındaki es-Salif bölgesinde bulunan mevziilerine 3 Amerikan- İngiliz saldırısı gerçekleştirildiğini duyurdu. Haberlerde konuyla ilgili ayrıntıya yer verilmedi. Aynı şekilde Washington da bu saldırıları hemen üstlenmedi.

CENTCOM’un X İngilizce hesabı üzerinden yaptığı açıklamaya göre geçen perşembe günü İran yanlısı milisler, biri Aden Körfezi’nde bir gemiye isabet eden 3 saldırının sorumluluğunu üstlendi.

Husiler, deniz kuvvetlerinin gerilimi daha da artıracağına söz verdi. Ayrıca Batı saldırılarının, askeri yeteneklerini sınırlamakta başarısız olduğunu iddia etti (Reuters)
Husiler, deniz kuvvetlerinin gerilimi daha da artıracağına söz verdi. Ayrıca Batı saldırılarının, askeri yeteneklerini sınırlamakta başarısız olduğunu iddia etti (Reuters)

Açıklamada, 22 Şubat sabahı Sana saati 04.30 ile 05.30 arasında Amerikan uçakları ve koalisyon savaş gemisinin Kızıldeniz’de İran destekli Husilere ait 6 kamikaze İHA’yı düşürdüğü belirtildi. İHA’ların ABD savaş gemilerini ve koalisyon güçlerini hedef aldığı ve yakın bir tehdit oluşturduğu ifade edildi.

CENTCOM, Husilerin daha sonra yaptığı açıklamada, sabah 8.30 ile 9.45 arasında Aden Körfezi’ne iki gemisavar balistik füze fırlatarak MV Islander gemisini vurduğunu belirtti. Söz konusu gemi, İngiltere’ye ait ve Palau bayrağını taşıyan bir kargo gemisi. Saldırının, 2 kişinin yaralanmasına ve hafif hasara yol açtığı dile getirilirken, geminin yolculuğuna devam ettiği aktarıldı.

Öte yandan Husilerin askeri sözcüsü Yahya Seri, İsrail’in güneyindeki Eylat’ın çok sayıda balistik füze ve İHA ile bombalandığını öne sürerek, niteliksel olarak tanımladığı 3 askeri operasyonun kabul edildiğini duyurdu. Seri, Aden Körfezi’nde bir İngiliz gemisinin ve Kızıldeniz’de bir Amerikan destroyerinin bombalandığına da dikkati çekti.

Husi tehdidi tırmanırken Yemen hükümeti, Batı saldırılarının Husilerin Kızıldeniz’deki gemilere saldırı yeteneklerini etkilemeyeceğini ileri sürdü. Hükümete göre alternatif çözüm, devlet kurumlarını yeniden tesis etmek, Hudeyde ve limanlarını özgürleştirmek, Tahran’a sadık milisleri barışa zorlamak ve ulusal mutabakata karşı darbeyi sona erdirmek için güçlerini desteklemek.

Militarizasyon ve ekonomik kayıplar

Husilerin Kızıldeniz ve Aden Körfezi’ndeki saldırıları, uluslararası taşımacılıkta aksaklıklara ve büyük şirketlerin stratejik koridoru kullanma konusundaki isteksizliğine neden oluyor. Öte yandan AB, deniz trafiğini korumak için Kızıldeniz’e gemi göndermek üzere ABD ve İngiltere’ye katılırken, Çin ise bölgeye 46. filoyu gönderdiğini duyurdu.

Çin’in resmi haber ajansı Xinhua’nın haberine göre filo, Aden Körfezi’nde ve Somali açıklarındaki sularda bulunan 45. Deniz Filosu’na eşlik etme görevini üstlenmek üzere, Çin’in güneyindeki Guangdong Eyaleti’nde bulunan kıyı kenti Zhanjiang’daki askeri limandan yola çıktı.

Husilere doğru İran silah sevkiyatı yapan bir yelkenli, ABD Donanması tarafından durduruldu (AP)
Husilere doğru İran silah sevkiyatı yapan bir yelkenli, ABD Donanması tarafından durduruldu (AP)

46. filo, güdümlü füze destroyeri Jiaozuo, füze firkateyni Xuchang ve kapsamlı ikmal gemisi Honghu’dan oluşuyor. Şarku’l Avsat’ın ulaştığı bilgiye göre filoda iki helikopterin yanı sıra düzinelerce özel kuvvet mensubu da dahil olmak üzere 700’den fazla subay ve asker bulunuyor.

Öte yandan Batı medyası, dün Husi saldırılarının, daha uzun bir alternatif rotanın kullanılması nedeniyle nakliye maliyetinde ve çatışmalardan kaynaklanan riskleri karşılamak için alınan ücretlerde önemli bir artışın yanı sıra deniz taşımacılığı sigorta sözleşmelerinin fiyatlarında da keskin bir artışa neden olduğunu bildirdi.

Uluslararası Para Fonu’na göre Kızıldeniz’den konteynerlerin deniz yoluyla taşınması bir yıl içinde yaklaşık yüzde 30 azaldı. AB verilerine göre çatışmadan önce küresel ticaretin yüzde 12 ila 15’i bölgeden geçiyordu.

AFP’nin Londra Menkul Kıymetler Borsası Grubu raporundan aktardığına göre Asya’dan Kuzeybatı Avrupa’ya yapılacak bir yolculuğun maliyeti, büyük bir konteyner gemisi için yüzde 35, Aframax petrol tankeri (yani taşıma kapasitesi 80 ila 120 bin ton arasında olanlar) için yüzde 110’a kadar arttı.

Husi milisler, perşembe günü bir bildiri yayınlayarak, “Tamamen veya kısmen İsrailli kişi veya kuruluşlara ait olan gemilerin ve İsrail bayrağını taşıyan gemilerin; Kızıldeniz, Aden Körfezi ve Umman Denizi’nden geçmesi yasaktır” ifadelerini kullandı.

Husiler, Gazze savaşından yararlanarak meşru hükümet tarafından kontrol edilen bölgelerde on binlerce kişiyi askere aldı (Reuters)
Husiler, Gazze savaşından yararlanarak meşru hükümet tarafından kontrol edilen bölgelerde on binlerce kişiyi askere aldı (Reuters)

Reuters’ın belirttiğine göre Husi İnsani Operasyonlar Koordinasyon Merkezi’nden (gemilerin hareketini kontrol etmeyi amaçlayan yeni bir merkez) nakliye sigorta şirketlerine gönderilen mesajlarda, Amerikan veya İngiliz şahıs veya kuruluşlarına ait olan veya ABD ya da İngiltere bayrağı altında seyreden gemilerin de yasağa tabi olduğu açıklandı.

Husiler, deniz saldırılarının Gazze’deki Filistinlilere destek amaçlı olduğunu ve insani yardım gelmediği sürece durmayacağını iddia ediyor. Yemen hükümeti ise milislerin İran’ın gündemini benimsediğini ve BM öncülüğündeki barış koşullarından kaçmak için denizde gerilimi artırmaya çalıştığını savunuyor.

Husi lideri Abdulmelik el-Husi, geçen perşembe günü yaptığı açıklamada, Husilerin denizdeki operasyonlarına denizaltı silahlarının dahil edilmesinin, ‘düşman için endişe verici’ olduğunu söyleyerek, 48 geminin hedef alındığını ve İsrail’e 183 füze ve İHA fırlatıldığını iddia etti.

El Husi, Gazze olaylarının başlangıcından bu yana 237 binden fazla personeli orduda istihdam ettiğini ifade ederek, Kızıldeniz ve Aden Körfezi’nden geçen gemiler hakkında bilgi edinme konusunda Washington ve Londra’ya üstünlük sağladığını iddia etti. Aynı şekilde hava saldırılarının başlamasından bu yana milislerin 278 hava saldırısına maruz kaldığını da kabul etti.

Abdulmelik el-Husi’ye göre İran destekli milisler, 19 Kasım’dan bu yana gemilere karşı 48 saldırı düzenledi. Saldırılar, en az 11 geminin hasar almasına yol açarken, 1 geminin de batacağı söylentilerine neden oldu. Galaxy Leader adlı gemi ve mürettebatı ise geçen kasım ayından bu yana Husiler tarafından alıkoyuluyor.

Washington, Husilerin gerginliği tırmandırmasına, Kızıldeniz’de seyrüseferi korumak için geçen aralık ayında Refah Muhafızı adını verdiği uluslararası bir koalisyon kurarak yanıt verdi. 12 Ocak’tan itibaren ise yaklaşık 23 kez kara saldırısı gerçekleştirdi.

Saldırılar, Husi füzeleri, İHA’ları ve bubi tuzaklı teknelerle mücadeleye yönelik onlarca operasyonun yanı sıra, Londra’nın 3 dalgaya katıldığı onlarca hava saldırısını da içeriyordu.

Husiler, şu ana kadar 31 Aralık’ta Kızıldeniz’de ABD Donanması’nın bir gemiye korsanlık girişimlerine yanıt olarak Husi teknelerini imha etmesi sonrasında 10 unsurunun ölmesinden sonra, Batı’nın saldırılarında 22 unsurunun daha öldürüldüğünü itiraf etti. 



Amerika Birleşik Devletleri'nin Gazze'de yakın zamanda ikinci aşamanın yaşanacağına dair beklentileri

Filistinliler, dün Gazze şehrinde fırtınanın ardından sular altında kalan caddeden geçmek için bir aracın çektiği el arabasına biniyorlar (AP)
Filistinliler, dün Gazze şehrinde fırtınanın ardından sular altında kalan caddeden geçmek için bir aracın çektiği el arabasına biniyorlar (AP)
TT

Amerika Birleşik Devletleri'nin Gazze'de yakın zamanda ikinci aşamanın yaşanacağına dair beklentileri

Filistinliler, dün Gazze şehrinde fırtınanın ardından sular altında kalan caddeden geçmek için bir aracın çektiği el arabasına biniyorlar (AP)
Filistinliler, dün Gazze şehrinde fırtınanın ardından sular altında kalan caddeden geçmek için bir aracın çektiği el arabasına biniyorlar (AP)

ABD'nin Birleşmiş Milletler Büyükelçisi Mike Waltz dün Kudüs'te yaptığı açıklamada, Başkan Donald Trump'ın Gazze barış planının ikinci aşamasına ilişkin gelişmeler hakkında "yakında" duyurular beklediğini belirterek, Washington'un Hamas'ın yeniden yapılanmasına izin vermeyeceğini vurguladı.

Waltz, planın ana bileşenlerinin, hizmetleri yönetecek teknokrat bir Filistin yönetimi, ilgili tarafların maliyetleri karşılamasını sağlayacak bir finansman mekanizması ve son olarak uluslararası bir istikrar gücü olduğunu açıkladı.


İsrail, Gazze'ye gönderilecek yardımlar için Ürdün ile olan sınır kapısını yeniden açtı

Kral Hüseyin Köprüsü ile Ürdün arasındaki sınır geçişi (AFP)
Kral Hüseyin Köprüsü ile Ürdün arasındaki sınır geçişi (AFP)
TT

İsrail, Gazze'ye gönderilecek yardımlar için Ürdün ile olan sınır kapısını yeniden açtı

Kral Hüseyin Köprüsü ile Ürdün arasındaki sınır geçişi (AFP)
Kral Hüseyin Köprüsü ile Ürdün arasındaki sınır geçişi (AFP)

İsrail ve Filistinli yetkililer AFP'ye verdikleri demeçte, İsrail'in, Gazze'ye yardım taşıyan kamyonlar için Ürdün ile işgal altındaki Batı Şeria arasındaki Kral Hüseyin Köprüsü (Allenby Köprüsü) sınır kapısını, kapanmasından yaklaşık üç ay sonra dün yeniden açtığını söyledi.

İsrail, eylül ayında Ürdünlü bir sürücünün sınırda ateş açarak iki İsrail askerini öldürmesinin ardından sınır kapısını kapatmıştı. Şarku’l Avsat’ın aldığı bilgiye göre birkaç gün sonra, sınır kapısı bireysel geçişlere yeniden açıldı, ancak savaşın harap ettiği Gazze Şeridi'ne yönelik insani yardımlara kapalı kaldı.

İsrail hükümetinin Topraklardaki Hükümet Faaliyetleri Koordinatörlüğü (COGAT) sözcüsü, "Allenby Köprüsü sınır kapısı bugün açıldı ve kamyonlar Allenby Köprüsü'nden Gazze'ye geçiyor" dedi. Adının açıklanmasını istemeyen bir Filistinli yetkili de sınır kapısının yeniden açıldığını doğruladı.

Yetkilinin açıklamasına göre, salı günü çimento ve yapım malzemesi taşıyan 96 kamyonun geçişine izin verildi. Dün ise insani yardım taşıyan 20 kamyon bu sınır kapısından giriş yaparken, inşaat sektörü için kumun da bugün girişine izin verilmesi bekleniyor.

Sınır kapısının kapatılmasından bu yana Ürdünlü yetkililer, Batı Şeria'nın kuzeyindeki Şeyh Hüseyin sınır kapısından Gazze'ye yardım ulaştırabildiklerini söylüyor. Salı günü bir İsrailli yetkili, Ürdün'den Allenby Köprüsü sınır kapısından mal ve yardım transferinin yakında yeniden başlayacağını söyledi.

Yetkili şöyle devam etti: “Gazze Şeridi'ne giden tüm yardım kamyonları, kapsamlı bir güvenlik kontrolünden geçtikten sonra, refakat ve güvenlik eşliğinde seyahat edecek… Ürdünlü sürücüler ve kargolar için güvenlik kontrolü ve kimlik doğrulama prosedürleri sıkılaştırıldı. Geçişi güvence altına almak için özel güvenlik güçleri görevlendirildi.”

Ürdün Vadisi'ndeki sınır geçişi, Batı Şeria'dan Filistinlilerin İsrail topraklarına geçmeden ayrılmalarına olanak tanıyan tek geçiş noktasıdır.

İsrail, özel izinleri olmadığı sürece Filistinlilerin havaalanlarından geçmesine izin vermiyor.


Son seçimler bize Irak hakkında ne öğretti?

Mevcut Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani'nin destekçileri, Bağdat'ta ön seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından ellerindeki bayrakları sallayarak kutlama yapıyorlar, 12 Kasım 2025 (AFP)
Mevcut Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani'nin destekçileri, Bağdat'ta ön seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından ellerindeki bayrakları sallayarak kutlama yapıyorlar, 12 Kasım 2025 (AFP)
TT

Son seçimler bize Irak hakkında ne öğretti?

Mevcut Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani'nin destekçileri, Bağdat'ta ön seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından ellerindeki bayrakları sallayarak kutlama yapıyorlar, 12 Kasım 2025 (AFP)
Mevcut Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani'nin destekçileri, Bağdat'ta ön seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından ellerindeki bayrakları sallayarak kutlama yapıyorlar, 12 Kasım 2025 (AFP)

Akil Abbas

Irak seçimlerinin sonucu önceki genel seçimlerin çoğundan farklı olarak, bu kez açık ve net bir kazanan ortaya çıkardığı için dikkat çekici ve belirleyiciydi. Seçimlerin kazananı çeşitli seçim listeleriyle “Koordinasyon Çerçevesi”ydi. Seçimleri yönetmekten sorumlu Bağımsız Yüksek Seçim Komisyonu tarafından açıklanan sonuçlara göre Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani'nin başkanlığını yaptığı liste de dahil olmak üzere, Koordinasyon Çerçevesi’nin çeşitli seçim listeleri 180'den fazla sandalye kazandı.

Çerçeve’nin güçlü seçim performansının işaretlerinden biri, 46 sandalye kazanan Sudani’nin “Yeniden İnşa ve Kalkınma Koalisyonu” listesinin, Koordinasyon Çerçevesi ile rekabet etme fikrinden vazgeçerek hızla bu yapıya entegre olmasıydı. Bu durum bilhassa Koalisyon’un, desteklediği ve aday gösterdiği başbakanların seçimlere katılmak için siyasi ittifaklar kurmalarını engelleyen bir taahhütte bulunmalarını şart koşan Çerçeve’nin isteklerine karşı kurulmuş olduğu göz önüne alındığında oldukça önemliydi. Çerçeve’nin bu şartının arkasında, başbakanların kendi siyasi güçlerini oluşturmalarını ve Şii oylarının çok sayıda rakip arasında dağılmasını önlemek yatıyor.

Bu halk desteği değil sadece bir seçim zaferidir

Ancak, bu seçim zaferini bazı Koordinasyon Çerçevesi gruplarının pazarlamaya çalıştığı yapay bağlamda değil, doğru ve dolaysız bağlamında anlamak önemlidir. Bu zafer, çeşitli taraflı yasal, teknik ve mali faktörlerin amacına ulaşmasıyla gerçekleşti. İyi yönetim performansıyla veya toplumun olumlu sonuçlarını hissettiği ve bunun sonucunda Koordinasyon Çerçevesi'ni seçimlerde ödüllendirdiği yönetişimdeki net bir iyileşmeyle ilgisi yoktu.

2023'te Koordinasyon Çerçevesi iktidarda olanlar başta olmak üzere, cömertçe harcama yapabilecek mali imkanlara sahip büyük partilerin çıkarlarına hizmet eden, daha küçük ve mali açıdan dezavantajlı partileri ise dışlayan adaletsiz bir seçim yasasını meclisten geçirdi.

Buna ilave olarak birçok gözlemcinin belirttiği gibi, bu etkili partiler tarafından seçim merkezlerinin önünde bile yaygın olarak oy satın alınması söz konusuydu. Oy satın almak yasa dışı olsa da Irak seçimlerinde yaygın ve bilinen bir olgu, ancak bu son seçimde benzeri görülmemiş seviyelere ulaştı. Ayrıca bu etkili partiler, ülke çapında başarılı kampanyalar yürütebilecek devasa, pahalı ve deneyimli kampanya aygıtlarına da sahip.

Oy satın almak yasa dışı olsa da Irak seçimlerinde yaygın ve bilinen bir olgu, ancak bu son seçimde benzeri görülmemiş seviyelere ulaştı

Irak'ta “Sivil Güçler” olarak adlandırılan muhalif güçler, bu avantajların hiçbirine sahip değil; bu da onları neredeyse her seçimde yapısal olarak zayıf bir konumda bırakıyor. Bu güçler, tek çatı altında birleşme ve sınırlı seçim etkisine sahip, sınırlı bir elit kitleye hitap eden mevcut muhalif söylem yerine, sıradan Iraklıların dikkatini çekecek net bir muhalif seçim söylemi oluşturmakta sürekli yetersiz kaldığı için daha da zayıflıyor.

Sivil Güçler ayrıca bu seçimlere yönelik boykottan da zarar gördü. Zira seçimleri boykot edenler genellikle iktidarın dizginlerini elinde tutan muktedir partilerden memnun değiller ve bu nedenle mantıksal olarak, oy kullansalar muhalefet partilerine oy verme olasılıkları daha yüksek olurdu. Yüksek Seçim Komisyonu ise uluslararası standartlara aykırı ve hatalı bir formül kullanarak seçimlere katılım oranını (yüzde 56) şişirmeye devam ediyor. Seçim Komisyonu, oy kullanma oranlarını, oy kullanma hakkına sahip Iraklıların toplam sayısı yerine, kayıtlı seçmenlerin sayısına göre fiilen oy kullanan seçmenleri sayarak hesaplıyor.

Seçim sonrası hesaplar

Koordinasyon Çerçevesi’nin halihazırda yaşadığı ve iktidardaki tekeline herhangi bir rakibin olmadığı anlamına gelen zafer coşkusunun ötesinde, en zorlu meydan okumalar hükümetin kurulmasının ardından yakında başlayacak. Yeni hükümetin, Koordinasyon Çerçevesi’nin kontrolü altındaki yeni meclis tarafından, alışıldık ve “tek sepet” anlaşması olarak bilinen kota anlaşması yoluyla hızla onaylanması bekleniyor. Yani üç başkanlık (meclis, hükümet ve cumhurbaşkanlığı) için adayların aynı anda kabul edileceği ve onaylanacağı tahmin ediliyor. Bu süreç ayrıca Şii, Sünni ve Kürt siyasi grupları arasında, üç başkanlık pozisyonu için adayları ve diğer yüksek mevkilerin kota sistemine göre nasıl dağıtılacağını belirleyecek “büyük bir siyasi anlaşma” yapılmasını da içeriyor. Buna ek olarak, söz konusu gruplar arasındaki siyasi anlaşmaya dayanarak kurulacak hükümetin programı da belirlenecek (bu, hükümet kurulduktan sonra nadiren uyulan, ancak bu grupların seçmenlerine ihtiyaçlarının dikkate alındığı konusunda güvence vermek için halkla ilişkiler açısından faydalı bir anlaşmadır).

Çoğunluğu elde ettiği seçim zaferiyle, Çerçeve, gelecekte kendisine bir zorluk oluşturmayacak veya kendisinden bağımsız hareket edemeyecek, tamamen kontrolü altında, ona boyun eğmiş zayıf bir başbakan geleneğini yerleştirme yolunda ilerliyor (bu bağlamda, Ekim 2020 protestolarının devirdiği eski Başbakan Adil Abdulmehdi, Çerçeve’nin aradığı ideal model sayılıyor, ancak Sudani'de bu aradığını bulamadı). Çerçeve, Sudani'nin görev süresini ister yeni ve daha sıkı koşullar altında uzatmaya karar versin, ister yeni bir başbakan seçsin ki bu şu anda daha muhtemel görünüyor, yeni hükümet ve onu destekleyen Çerçeve, nasıl çözüleceği ciddi bir şekilde tartışılmamış gibi görünen zor bir sorunla yüzleşecek: İran ile müttefik silahlı fraksiyonların dağıtılması ve İslam Cumhuriyeti'nin Irak'taki baskın etkisine son verilmesi gerektiği konusundaki ABD’nin aleni ve tekrarlanan ısrarı.

ABD Başkanı Donald Trump, Şarm el-Şeyh'teki Gazze zirvesi sırasında Irak Başbakanı Muhammed Şiya Sudani'yi kabul etti, 13 Ekim 2025 (Mecelle) ABD Başkanı Donald Trump, Şarm el-Şeyh'teki Gazze zirvesi sırasında Irak Başbakanı Muhammed Şiya Sudani'yi kabul etti, 13 Ekim 2025 (Mecelle)

Yeni hükümet, nasıl çözüleceği ciddi bir şekilde tartışılmamış gibi görünen zor bir sorunla yüzleşecek: İran ile müttefik silahlı fraksiyonların dağıtılması gerektiği konusundaki ABD’nin aleni ve tekrarlanan ısrarı

Önümüzdeki günlerde ABD Başkanı’nın Irak Özel Temsilcisi Mark Savaya Bağdat'ı ziyaret edecek. Başkan Donald Trump ile görüşmesinin ardından yaptığı ayrıntılı paylaşımdan da açıkça görüldüğü gibi, fraksiyonların dağıtılması konusunu gündeme getirecek. Savaya paylaşımında, Irak'ın silahın devletin elinde toplanması konusunda bir yol ayrımında olduğunu, Irak devletinin ekonomik refah beklentileri de dahil olmak üzere gelecekteki başarısının veya başarısızlığının, milis grupları silahsızlandırma gücüne bağlı olacağını belirtti. Irak'taki en önemli İran yanlısı silahlı örgüt olan Nuceba Hareketi'nin liderinin bu açıklamaya yönelik öfkeli tepkisi özellikle dikkat çekiciydi. Genel Sekreteri Şeyh Ekrem el-Kabi, Irak hükümetinin Savaya'nın “açık müdahalesi” olarak nitelendirdiği bu açıklamalarını reddetmemesi halinde, “İslami Direniş'in onu susturacağını ve efendilerine geri göndereceğini” açıkladı.

Washington ile muğlak ilişki

Savaya'nın ülkeye yapacağı beklenen ziyaretin önemi, ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio ile Sudani arasında ekim ayında, Irak genel seçimlerinden yaklaşık 20 gün önce yapılan telefon görüşmesinin ardından yayınlanan Amerikan bildirisinde belirtildiği gibi, “İran destekli milislerin silahsızlandırılmasının gerekliliği” ile ilgili Amerikan pozisyonundaki önemli bir boşluğu doldurması olasılığında gizli. Şarku'l Avsat'ın al Majalla'dan aktardığı analize göre bu boşluk, Irak'ın bu milisleri dağıtma yönündeki ABD talebine uymaması durumunda ortaya çıkacak sonuçların ne olacağının bilinmemesinden kaynaklanıyor. Eğer varsa bu sonuçların ne olacağının açıklanması bir fark yaratacak ve Irak'ın resmi tutumunu ve Amerikan talebine nasıl yanıt vereceğini önemli ölçüde etkileyecektir.

Trump yönetimindeki ABD, şu ana kadar Irak'taki İran nüfuzuna son verme gerekliliği konusunda net ve kararlı (ve önceki yönetimlerin aksine açık) bir dil kullanmakla yetiniyor. Bu nüfuzun temel direği olarak silahlı fraksiyonların dağıtılmasının gerekliliğini vurguluyor. Ancak, bu doğrudan Amerikan talepleri, netliklerine rağmen Irak'ın uymayı reddetmesi halinde ortaya çıkacak sonuçlar konusunda büyük ölçüde muğlak oldukları için kararlı görünmüyorlar.

Bağdat'ın doğusundaki el-Muhendisin bölgesinde Irak genel seçimlerinde sandıkların kapanmasının ardından oyların sayıldığı bir seçim merkezi, 11 Kasım 2025 (AFP)Bağdat'ın doğusundaki el-Muhendisin bölgesinde Irak genel seçimlerinde sandıkların kapanmasının ardından oyların sayıldığı bir seçim merkezi, 11 Kasım 2025 (AFP)

Bu doğrudan Amerikan talepleri netliklerine rağmen, Irak'ın uymayı reddetmesi halinde ortaya çıkacak sonuçlar konusunda büyük ölçüde muğlak oldukları için kararlı görünmüyorlar

Bu muğlaklık, Irak’ın olası bir reddiyle başa çıkmak konusunda gerçek bir Amerikan planının olmamasından ve ABD'nin ekonomik ve mali baskı uygulamak gibi daha ileri gitmeden siyasi ve medyatik baskısıyla yetinmesinden kaynaklanıyor olabilir. Bu senaryo, Koordinasyon Çerçevesi ve ona bağlı silahlı fraksiyonlar için olduğu kadar, bu çatışmayı büyük bir bekleyişle takip eden İran için de en iyi seçenek olarak kabul ediliyor.

Önümüzdeki yeni Irak hükümetinin kurulmasına kadarki dönemde, belirsiz ABD-Irak ilişkilerinin geleceği, çatışmaya doğru mu ilerleyeceği yoksa mevcut muğlak durumunda mı kalacağı yönünde daha da netleşecektir. Bu durum, özellikle Trump yönetiminin bu ilişkinin geleceğini olumlu veya olumsuz yönde belirleyecek somut adımlar atmadan, siyasi açıklamalar, açık uçlu talepler ve aleni suçlamaların ötesinde Irak için hiçbir planı olmadığı ortaya çıkarsa geçerlidir. Koordinasyon Çerçevesi, iki taraf arasındaki ilişkinin olduğu gibi, yani muğlak, birçok olasılığa açık ve çözümsüz kalmasını istiyor, çünkü bu, İslam Cumhuriyeti ile özel ve haksız ittifakını sürdürmesine olanak tanırken, aynı zamanda Amerikan kayıtsızlığından da faydalanmasını sağlıyor.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir.