Eski Libya Veliaht Prensi Senusi: Libya toplumunun devletini kurmak için uygun formül monarşidirhttps://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/4878131-eski-libya-veliaht-prensi-senusi-libya-toplumunun-devletini-kurmak-i%C3%A7in-uygun
Eski Libya Veliaht Prensi Senusi: Libya toplumunun devletini kurmak için uygun formül monarşidir
Eski Libya Veliaht Prensi Muhammed er-Rıza el-Hasan es-Senusi
Muhammed Zahid Gül
61 yaşındaki Eski Libya Veliaht Prensi Muhammed er-Rıza el-Hasan es-Senusi, ülkeyi 2011 yılında eski Cumhurbaşkanı Muammer el-Kaddafi rejiminin çökmesinden bu yana daldığı çatışma bataklığından kurtarmak için kapsamlı bir ulusal diyalog çağrısı yapıyor.
Ayrıca Muhammed es-Senusi, 1951 Libya Krallığı Anayasası'nı (Bağımsızlık Anayasası) etkinleştirme yönünde bir girişim başlatarak, monarşi rejimine yeni bir soluk getirmeye çalışıyor.
Independent Türkçe Genel Koordinatörü Muhammed Zahid Gül, Eski Libya Veliaht Prensi Muhammed es-Senusi, ile Libya'nın mevcut durumu, ulusal diyalog çağrısı ve monarşi rejimi hakkındaki fikirleri hakkında konuştu.
Eski Libya Veliaht Prensi Muhammed er-Rıza el-Hasan es-Senusi, Independent Türkçe Genel Koordinatörü Muhammed Zahid Gül'ün sorularını yanıtladı
Sayın Prens öncelikle Libya sizin için ne ifade ediyor?
Libya bizim her zaman gönlümüzde. Bizler Libya'yı isteyerek terk etmedik. Rahmetli babamın ölmeden önce hastalanması üzerine ülkeyi terk etmek zorunda kaldık.
Ülkemde doğdum, büyüdüm. Ülkemin okullarında okudum. Hayatımın baharında orada çalıştım.
Libyalıların yaşadıklarını ben de yaşadım, onları etkileyenler beni de etkiledi. Yaşadıkları acıları ve sorunları paylaştık. Toplumumuzun yaşadıklarından hiç uzaklaşmadık.
"Ülkenin birliği ve bekası tehlikede"
Sizce ülkede işler nereye doğru gidiyor?
Libyalıların tıpkı diğer halklar gibi, hak olan en temel hakları elde etmek için neredeyse her gün maruz kaldıkları sıkıntılar ve hayat şartları beni üzüyor.
Öte yandan ülkedeki resmî kurumları birleştirecek uygun anayasal ve siyasi çatının yanı sıra ülkeyi demokrasiye ve refaha taşımayı amaçlayan uluslararası çabaların olmamasıyla birlikte birden fazla hükümetin ve yasama kurumlarının ortaya çıkması ve çatışmalar yüzünden ülkede yaşanan siyasi çıkmaz da beni endişelendiriyor.
Bu eşi ve benzeri görülmemiş siyasi çıkmaz, ülkemizi, dağılmaya ve yok olmaya itecek bir silahlı çatışmanın önünü açabilecek tehlikeli bir sürece sürüklenmekle tehdit ediyor.
Ülkenin birliği ve bekası tehlikede. Bizi ülkeyi çöküşten kurtarmak için en çok motive eden de bu konu.
"Çağın gereklerine ayak uyduran bir monarşi inşa edebilecek"
Bağımsızlık Anayasası, atalarımızın, dedelerimizin bugün içinde bulunduğu duruma tanık olduğumuz ülkeyi anayasal monarşi çatısı altında oluşturup dünyaya açmaları formülüyle yakından ilişkili tarihi bir belgedir.
Bağımsızlık Anayasası, yeni monarşinin şartlarının bir sonucuydu ve onun görüşlerini aktarıyordu.
Daha sonra ulusal çıkarlar böyle gerektirince düzenleyici kurallar ve kanunlar çerçevesinde bir noktada değiştirildi.
Bağımsızlık Anayasası, yeniden yürürlüğe girdiğinde ülkemizde meydana gelen değişimlere anayasal ve hukuki yollarla çağa ve çağın gereklerine ayak uyduran bir monarşi inşa edebilecek.
Ancak bu, üzerine inşa edildiği anayasanın temellerinden taviz verileceği anlamına gelmiyor.
Libya'nın bölge ülkeleriyle ve komşularıyla ilişkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Gerek bölgedeki gerekse uluslararası toplumdaki tüm komşularımıza ve dostlarımıza tamamen saygı duyuyor ve ülkemizin ilişkilerini karşılıklı saygı ve her alanda olumlu entegrasyon üzerine inşa edebildiğini görmek istiyoruz.
(AFP)
"Libyalılar, artık ülkesinin zenginliklerinin hayatlarına olumlu yansıdığını göremiyor"
Libya'nın petrol serveti vatandaşların hayat şartlarına nasıl yansıyabilir?
Ne yazık ki, ülkemizin bugün yaşadığı bölünme, kaos, iktidar ve para üzerindeki yıkıcı mücadele, ülkenin servetinin israf edildiği ve yolsuzlukların yapıldığı cehennemi bir döngü yarattı.
Yolsuzluk vakaları o kadar yaygınlaştı ki Libyalılar artık ülkelerinin zenginliklerinin hayat şartlarına olumlu yansıdığını göremiyor.
Buna ancak ülkenin üzerine kurulduğu monarşik anayasal sistemde iyi yönetimle ve harcamalarda gerekli şeffaflığı ve servetin adil dağılımını artıracak, altyapı ve hizmetlerdeki gelişmelerin istisnasız ve ayrımcılığa uğramadan ülkenin dört bir yanına ulaşmasını sağlayacak kurumların otoritesi ve yasa aracılığıyla geri dönülebilir.
"Seçimler bir başlangıç değil, yeniden inşanın bir sonucudur"
Ülkenin istikrara kavuşması için adil seçimlerin yapılması gerektiği fikrini destekliyor musunuz?
Seçimler başlı başına bir amaç değil, demokrasi için bir araçtır.
Amaç ise ülkeye yakışan, birliğini koruyan ve demokratik sürecin başarılı kılacak tüm prosedürleri kendi organize çerçevesi içinde barındıran bir anayasayı yeniden inşa etmektir.
Seçimler bir başlangıç değil, bu inşanın bir sonucudur.
Halkın iradesini ortaya koyduğu seçimleri destekliyoruz, ama bu sürecin açık ve düzenli bir çerçevede, yeniden kaosa sürüklenmemesi için istikrarlı bir sistem içinde olması gerekiyor.
Ülkenin üzerine kurulduğu anayasal monarşi bunu garantiliyor.
"Libya toplumunun devletini kurmak için uygun formül monarşidir"
"Arap Baharı" olarak adlandırılan devrimlerden ve son on yılda Libya'da ve diğer Arap ülkelerinde meydana gelen olaylardan sonra sizce Libya monarşiye hazır mı?
Libya, sosyal ve coğrafi yapısına uygun bir sistem olması nedeniyle monarşi üzerine kurulmuştur. Monarşi, halk devrimiyle değil, askeri darbeyle sona erdi. Önceki rejim ise halk ayaklanması ve devrimle düştü.
Aradaki temel fark da buydu. Libya'nın son 13 yılda yaşadığı kaos, ülkeyi kendi otoritesi altında birleştirecek bir rejim arayışından kaynaklanıyor.
Fakat bu yöndeki girişimler başarılı olamadı. Hatta büyük sorunlara yol açtığını düşünüyorum. Çünkü bu girişimler Libya toplumunun anayasal monarşi olan özel doğasını hesaba katmıyordu.
Libya toplumunun devletini kurmak için uygun formül monarşidir. Monarşi aynı zamanda ülkenin birliğini yeniden tesis etmek ve bu birliği korumak için uygun olacaktır.
"Bugün Libyalıların çoğu, düzeni yeniden kurmanın yollarını arıyor"
Libya'nın yeniden monarşiye dönmesini uygun bir çözüm olarak mı görüyorsunuz?
Kesinlikle. Önceki sorunuza verdiğim cevapta bundan bahsediyordum. Libya'daki anayasal monarşi, Libyalıların iradesinin ve bunun kendi yönetim sistemi olması yönündeki uzlaşılarının bir sonucudur.
Libya monarşisi, Libyalıların iradesine karşı gelmemiştir. Bu da monarşinin ülkede adil ve demokratik bir düzen kurmasını sağladı. Bugün Libyalıların çoğu, bu düzeni yeniden kurmanın yollarını arıyor.
İstanbul ziyareti sırasında Prens Muhammed es-Senusi ile Libya Temsilciler Meclisi üyeleri (Independent Türkçe)
"Ulusal diyaloğa ulaşmak için siyasi organlar ve aktif güçlerle istişarelerde bulunuyoruz"
Bugün Libya'daki mevcut yetkililerle ve şu an kontrolü elinde bulunduran taraflarla ilişkiniz ya da iletişiminiz var mı?
Libya'da toplumun tüm bileşenleriyle her zaman iletişim halinde olduk. Bir süre önce de tüm taraflarla kapsamlı görüşmelere ve istişarelere başladık.
Demokrasinin yeniden tesis edilmesinin ve gelecekteki herhangi bir seçim sürecinin başarıya ulaşmasını güvence altına alacak istikrarın sağlanmasını garanti eden anayasal monarşi sistemini yeniden kurmanın yollarının ele alındığı bu görüşmelerde başarılı ve etkili bir ulusal diyaloğa ulaşmak için siyasi organlar ve aktif güçlerle istişarelerde bulunuyoruz.
Ancak bizim için asıl önemli olan, ülkesinin istikrarlı, güvenli ve güvende olmasını isteyen tüm yurttaşlarımıza ulaşmaktır.
Libya'nın geleceğiyle ilgili görüşünüz nedir?
Libyalı kadın ve erkek tüm kardeşlerimizle birlikte ortak bir söylem geliştireceğimize ve ülkemizi kurtarmak, onu ileriye ve refaha giden yola taşımak ve gelecek nesiller için parlak ve umut verici bir gelecek kurmak için aynı kararlılığa sahip olacağımıza inanıyorum.
Gazze'de ‘çocuklar sayı değildir’: Ölüm karşısında yorgunluk nedir bilmeyen bir insani yardım modelihttps://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/5113146-gazzede-%E2%80%98%C3%A7ocuklar-say%C4%B1-de%C4%9Fildir%E2%80%99-%C3%B6l%C3%BCm-kar%C5%9F%C4%B1s%C4%B1nda-yorgunluk-nedir-bilmeyen-bir
Gazze'de ‘çocuklar sayı değildir’: Ölüm karşısında yorgunluk nedir bilmeyen bir insani yardım modeli
Görsel: Eduardo Ramon
Cudi el-Esmer
Gazze'deki ölüm makinesinin durması, gerçek anlamıyla hayatın doğuşuna değil, kuzeye dönen Gazzelilerin trajedisinin ikinci bölümünün başlangıcıydı. Savaşın yeniden başlamasından duyulan endişe ve 471 günlük savaşın yansımalarıyla yüzleşirken yalnız olduklarını hissettiler.
Eskiden Gazze ile en güçlü bağ olan “onlar sayı değil” cümlesi bile varlığını yitirdi. Bu cümle şehit, yaralı, tutuklu, kayıp, yerinden edilmiş, yetim ve aç Gazzelilerin yüz yıllık ve bin yıllık sayılarının, hikayesi olan birer insana ait olduğuna dair bir farkındalık haliydi. Ancak suç ortaklığı, seyirci kalma ve alışma dünyasında, genel gidişata ve seçeneklerine kıyasla sınırlı marjlara sahip olsalar da her zaman istisnalar da vardır. Bu istisnalar, ana akıma karşı bir muhalefet eylemi ve başarılı olasılık ve aşkınlık varsayımları teşkil ediyor.
Bitmemiş bir hikaye
İngiltere vatandaşı iki genç kadın Somaya Ouazzani ve Sarah Ben Tarifite, “onlar sayı değil” ifadesinden yola çıkarak, Gazze’deki en savunmasız ve masum kurbanlar olan çocuklar için ‘Children Not Numbers’ (Çocuklar sayı değildir) adını verdikleri bir insani yardım kuruluşu kurdular. Geçtiğimiz yıl mart ayında kurulan Children Not Numbers, çocukların yaşadığı trajedileri kontrol altına almayı amaçlıyor. Bu iki genç kadın, geniş deneyime sahip doktorlardan oluşan üst düzey bir yönetim kadrosunun, bireysel bağışların ve 180'den fazla üyeden oluşan bir ekibin yardımıyla - büyük zorluklarla, ama gayretle - yüzlerce Gazzeli çocuğa fayda sağlayan ‘tıp, okul ve savunuculuk’ olmak üzere üç müdahale alanını içeren entegre bir yaklaşım geliştirdi.
Bu çabalar, yıkıma uğramış ve uğramaya devam eden, dünyayla bağlantısı kesilmiş bir bölge olan Gazze'yi saran ölüm duvarında hayata bir pencere açıyor. Şu anda yapılabilecek en büyük hata, ateşkesin Gazze'deki Filistinlilerin hikayesi için mutlu bir son olduğunu düşünmek olur. Gazzelilerin ölüm gerçeğiyle yüzleşme zamanı geldi. Geriye dönen aileler, duvarında sadece bir leğen asılı olan ve geri kalan her şeyin toz, moloz, metal ve şarapnel parçalarından ibaret olduğu evlerinin görüntülerini paylaşıyor.
Şu anda yapılabilecek en büyük hata, ateşkesin Gazze'deki Filistinlilerin hikayesi için mutlu bir son olduğunu düşünmek olur.
Al-Majalla'ya konuşan Children Not Numbers'ın kurucularından Somaya Ouazzani, BM'ye bağlı, kaynakları ve devasa bütçeleri olan küresel kuruluşların aksine son derece zorlu bireysel çabalara dayanan Children Not Numbers’tan bahsetti.
Görsel: Eduardo Ramon
Ancak Gazze'nin yeniden inşasına ve altyapısının tamirine yardımcı olmayı hedefleyen kuruluşun henüz başarı öyküsünü yazmadığına inanan Somaya, “Birincisi, tıbbi altyapı; bu olmadan hiçbir toplum hayatta kalamaz. İkincisi, eğitim altyapısı; bu olmadan hiçbir toplum güçlenemez. Üçüncüsü, insanların haklarına erişmelerini sağlamak için onları güçlendirmeliyiz. Bu olmadan ilk ikisini düzeltemeyiz.
Bu sebeple kar amacı gütmeyen bir tıbbi-hukuki sivil toplum kuruluşu (STK) kurduk” ifadelerini kullandı.
Bu STK, dünya Gazze'nin kendisini ayakta tutacak tüm unsurlarını yitirmiş paralel bir dünya olduğunu ve insani eylem ihtiyacının sona ermediğini, ancak doğum sancısının şimdi başladığını kabul etmedikçe ateşkesten sonra yaşamanın mümkün olmadığına inanıyor.
Çocukların Gazze’den tahliyesi ve tedavisi
Geçtiğimiz yılın mayıs ayında kapatılan Refah Sınır Kapısı, 3 Şubat'ta yeniden açıldı ve aralarında kanser ve kalp hastası çocukların da bulunduğu 50 hasta derhal Gazze'den Mısır'a tahliye edildi.
Bu noktadan önce Children Not Numbers, tüm bedeninde derisini yiyip bitiren sedef hastalığından kurtulmasına yardımcı oldukları Gazzeli bir kız çocuğuyla ilgili kısa bir video yayınlayarak yaralı ve hasta çocukların acilen Gazze’den tahliye edilip tedavi edilmesi gerektiğini hatırlattı.
Videoda şu ifadeler yer aldı:
“Meryem’i hatırlıyor musunuz? Bir yılı aşkın bir süre boyunca dayanılmaz acılarla yaşadı. Sekiz ayı aşkın bir süre boyunca ona ilaç, yiyecek, barınak ve pediatri ve dermatoloji uzmanlarından tıbbi takip sağlayarak destek olduk. Ancak içinde bulunduğu hayat şartları ve tedaviye erişememesi nedeniyle durumu kötüleşmeye devam etti. Nihayet geçtiğimiz yıl kasım ayında Gazze'den ayrılmak için izin almayı başardık. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Dışişleri Bakanlığı'nın yardımıyla onu BAE'ye tahliye edebildik.”
Somaya Ouazzani: “İnsanları haklarına erişebilmeleri için güçlendirmemiz gerekiyor. Bu sebeple kar amacı gütmeyen bir tıbbi-hukuki sivil toplum kuruluşu kurduk.
Meryem’in hikayesi, Children Not Numbers'da danışman çocuk doktoru ve saha tedavi direktörü olan Gazzeli Dr. Şerif Yasir Matar'ın Al-Majalla ile paylaştığı diğer pek çok hikâyeye benziyor.
Bugün dünyanın bu bölgesindeki tablonun hayal edebileceğinizden çok daha vahim olduğunu ifade eden Dr. Matar, “14 bin 500'den fazla Filistinli çocuğun öldürülmesi de dahil olmak üzere acımasız bir sürecin sona erdiği doğru. Ancak ateşkese tedavi için tahliyelerin durdurulması eşlik etti (yani tedaviye ihtiyacı olan çocuklar 19 Ocak'tan 3 Şubat'a kadar Gazze'den çıkamadı) ve Gazze’den çıkışlar Filistin Topraklarındaki Hükümet Aktivitelerini Koordinasyon Birimi (COGAT) ve WHO tarafından idare edilen Kerem Ebu Salim Sınır Kapısı ile sınırlandırıldığı için oldukça güçleşti. Az sayıdaki tahliyeler sırasında en iyi ihtimalle birkaç düzine çocuk Gazze’den çıkarılabildi. Yüzlercesi kronik hastalıklarla mücadele ederken birçoğu bombardımanlardan ziyade hastalıktan öldü” ifadelerini kullandı.
Kalp rahatsızlığı olan Lana el-Gafri adlı çocuğun altı kez yoğun bakıma alındığını ve ocak ayı sonlarında Türk görevlilerle birlikte tahliye edilmesi gerektiğini anlatan Dr. Matar, “Ancak seyahat işlemleri onlarca çocukla birlikte aniden durduruldu. Çocuklar ölene kadar tahliye edilmeyi bekledi” dedi. Dr. Matar, yeni doğan bebeklerin seyahat etmesine izin verildiğini, ancak annelerinin onlara eşlik etmesinin engellendiğini, bu yüzden seyahat edemediklerini de sözlerine ekledi.
Refah Sınır Kapısı, tedavi amaçlı tahliye için kısa bir süreliğine açılınca, kuruluş çocukları tahliye etmeyi başardı. Tahliye edilen çocuklar arasında karaciğer yetmezliğine yol açan safra kanallarının tıkanması şikayeti olan bebek Sadil Hamdan da vardı. Altı aylıkken teşhis konulan Hamdan’ın tedavi edilmesi gerekiyordu, ancak tedavi olamadan 10 aylık oldu. Children Not Numbers ekibi umudunu yitirmedi ve bebeği Mısır'a götürmeyi başardı. Özel bir finansmanla donör olan babasından karaciğer nakli yapılan çocuk, Children Not Numbers tarafından desteklenmeye devam ediyor.
Somaya Ouazzani, çalışmalarını şöyle anlattı:
“WHO, BAE Dışişleri Bakanlığı, diğer yerel bakanlıklar ve kısa bir süre önce de Türkiye ile birlikte çalışarak bir yıldan kısa bir süre içinde 200'den fazla Gazzeli çocuğu ve refakatçilerini Katar, BAE, Belçika, Romanya, Arnavutluk ve Mısır'a tahliye ettik.”
Gazze'de sayılar ölüleri ve yaraları ifade ederken yaşamak isteyenlere ilişkin rakamları paylaşan Somaya, iki klinik aracılığıyla 400'den fazla kadına doğum öncesi ve sonrası bakım da dahil olmak üzere tedavi sağladıklarını belirtti. Ayrıca körlük riski taşıyan 40 prematüre bebeği taradıklarını ifade eden Somaya, “Kliniklerde çalışan ve hastaları evlerinde ve çadırlarında ziyaret eden 10 fizyoterapistten oluşan bir ekip aracılığıyla 100'den fazla çocuğa fizyoterapi sağladık. Arapçaya çevrilmiş bir rehabilitasyon programı sunan Gazze dışındaki kıdemli fizyoterapistlerden oluşan bir ekiple iş birliği yapıyoruz. Ebeveynlerden bu programı uygulamalarını istiyoruz. Bunun sonucunda birçok çocuğun yürüdüğünü ve birçok bebeğin başını kaldırabildiğini veya oturabildiğini gördük. Pediatri, hepatoloji, kardiyoloji, nöroloji ve cerrahi alanlarında uzman 45'ten fazla Gazzeli doktor, kuruluş bünyesinde aylık sabit bir maaşla çalışıyor. Mısır'a tahliye edilen hastaları desteklemek üzere Kahire'de bir tıbbi ekip oluşturduk” diye konuştu.
Düzenli bir okul
İsrail’in Gazze Şeridi’nde yürüttüğü savaşın, eğitimi mümkün ve gerekli olanın dışına, kitlesel yıkım ve hayatta kalma güdüsü bağlamına yerleştirdiği su götürmez bir gerçek. Şarku'l Avsat'ın Al Majalla'dan aktardığı analize göre Savaş, 7 Ekim 2023 tarihinden bu yana 630 binden fazla Gazzeli öğrenciyi eğitimden mahrum bıraktı. BM Eğitim Hakkı Özel Raportörü Farida Shaheed bu ayın başlarında, Gazze'deki okulların yüzde 90'ından fazlasının tamamen ya da kısmen yıkıldığını ve artık kullanılamaz halde olduğunu teyit etti.
Görsel: Eduardo Ramon
Ancak yiyeceğe ve içme suyuna erişim, tedavi ve temel hizmetler gibi okul eğitimine büyük önem veren ve bunu Gazze'nin ve çocuklarının iyileşmesinin temel taşı olarak gören Children Not Numbers, 5-12 yaş arası 300 çocuk için bir okul kurdu. Okulda 7 öğretmen, bir çocuk psikoloğu, bir çocuk bakıcısı ve bir temizlik görevlisi çalışıyor. Eğitim programı Filistin müfredatını takip ederken Arapça, İngilizce, fen ve matematik dersleri veriliyor. Eğitim Bakanlığı tarafından onaylı okul, yakında Kuran-ı Kerim derslerine de başlayacak.
Gazzeli Dr. Şerif Yasir Matar: “Az sayıdaki tahliyeler sırasında en iyi ihtimalle birkaç düzine çocuk Gazze’den çıkarılabildi. Yüzlercesi kronik hastalıklarla mücadele ederken birçoğu bombardımanlardan ziyade hastalıktan öldü.
Somaya Ouazzani, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Eğitim ve Yüksek Öğretim Bakanı okulu ziyaret ederek şu anda Gazze'deki en iyi okullardan biri olduğunu söyledi. Bakanlık, çadır okul modelinin sona ermesini ve tüm STK'ların okulumuzda izlediğimiz standartları benimsemesini umuyor. Çocukların kişisel hijyenlerini korumalarını sağlamak için okulu sıhhi tesisatla donattık. Çocuk doktorları haftada iki ila dört kez okulu ziyaret ederek sağlık kontrolleri yapıyor. Ayrıca psikolojik destek sağlıyoruz, her çocuğa okulda geçirdikleri süre boyunca atıştırmalık ve süt sağlıyoruz ve onlara okul malzemeleri temin ediyoruz. Okul binası çok güzel, çekici görünmesini sağladık. Bu da çocukları psikolojik olarak destekliyor.”
Bir videoda dişlerini fırçalarken, dua ederken ve ardından ayakta kalan birkaç binadan birindeki bu okula giderken gördüğümüz öğrencilerinden biri olan Basim (10), “Bir buçuk yıl süren savaştan sonra nihayet okula dönüyorum. Okula girdiğimde kendimi çok mutlu hissediyorum. Benim ve sınıf arkadaşlarımın daha iyi olmasına yardımcı oluyor” ifadelerini kullandı. Basim’i sınıfta defterine bir şeyler yazarken ve oyun alanında spor yaparken görüyoruz. Children Not Numbers’a göre bu okul Basim ve sınıf arkadaşlarına eğitim sağlarken savaş ve yerinden edilme travmasını atlatmalarına yardımcı oluyor.
Zorluklar
Tüm bunları başarmak hiç kolay olmadı. Somaya, ilk zorluğun ağır yaralı ve kronik hastalığı olan çocuklar için durmak bilmeyen ve hala aynı tempoda devam eden koşturmaca olduğunu söyledi. İkinci zorluğun ise Gazze'ye finansman sağlamak olduğunu belirten Somaya, “Bu da kuruluşun mali kaynaklarının İngiltere’den güvenli ve yasal bir şekilde sağlanmasını gerektiriyordu. Üçüncü zorluk ise mali destek sağlamaktı. Çünkü şimdiye kadar tamamen küçük bağışlarla çalışmalarımızı sürdürdük. İngiltere'den çalıştığımız için bağışçılarımızın çoğu Avrupa'da yaşıyor ve ne yazık ki kuruluşlar ve vakıflar Filistin'deki herhangi bir şeyi finanse etmekten çekiniyor. Bugün bir bebek bezinin fiyatı 25 dolarken bir hafta sonra 45 dolar olabiliyor. Bir keresinde bir kutu bebek bezi için 48 dolar harcamıştık. Programlarımızdan 200 aile faydalandığında, bunları tedarik etmek imkansız hale geliyor. Çünkü bir haftalık bebek bezi için 10 bin sterlin ödemeniz gerekiyor. Bu sürdürülebilir değil. Aynı sorun temel gıda ihtiyaçları için de geçerli” diye konuştu.
Kuruluş kendini bu zorunlulukların hiçbirinden soyutlayamazdı ve bu da ‘kardeşlerine destek olmadan bir çocuğa nasıl destek olabiliriz? Aynı çadırdaki diğer üç çocuk donarak ölmek üzereyken bir çocuk nasıl ısınabilir?’ sorularını sormalarına neden oldu.
Gazze'nin toparlanmasının temel taşı olarak eğitimin önemini kabul eden Children Not Numbers, 300 öğrenci kapasiteli bir okul kurdu.
Children Not Numbers, 500'den fazla aileye gıda yardımı sağlarken son kampanyasında 650'den fazla çocuğa yaklaşık 80 bin dolar tutarında kışlık giysi yardımında bulundu. Ayrıca 22 ailenin 71 yetim çocuğa sponsor olmasını sağladı. Bu sponsorluğun masrafları, kuruluşun ilk elçisi olan Fas asıllı Hollandalı profesyonel futbolcu Anwar El Ghazi sayesinde karşılandı.
Ampute çocuklar şehri
BM, bugün savaş nedeniyle yetim kalan 38 bin çocuğa ev sahipliği yapan Gazze hakkında geçtiğimiz yılın kasım ayında ‘Gazze, modern tarihin en büyük çocuk ampute grubuna ev sahipliği yapıyor’ başlıklı bir rapor yayınladı. Birleşmiş Milletler Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA), her gün 10 Gazzeli çocuğun bir ya da iki bacağını birden kaybettiğini kaydetti. Filistin Sağlık Bakanlığı, 4 bini çocuk olmak üzere 11 binden fazla Filistinlinin kol ya da bacaklarından en az birinin kesildiğini kabul etti.
Gazzeli Dr. Şerif Matar, Gazze'de çocuklar arasında amputasyonun yaygın olmasının iki nedeni olduğunu belirtti. Bunlardan birincisi çocukların uzuvlarının küçük bedenlerinden kopmasına neden olan şiddetli patlamalar, ikincisi ise amputasyonun yetersiz hastane kaynakları nedeniyle yaralıları kurtarmak için tek çözüm haline gelmiş olması.
İsrail'in savaşın başında Gazze'deki protez hastanesini yıkması nedeniyle protez uzuv takmanın günümüzde mevcut en zor seçeneklerden biri olmaya devam ettiğini belirten Dr. Matar, “Şu an bu hizmeti Ürdün tarafından kurulan sahra hastanesi veriyor, ancak ihtiyaç mevcut kaynakları çok aşıyor. Bu şok edici rakamların yarattığı algı, sessiz bir başa çıkma acısını ve çözümlerin yetersiz kalmasının üstünü örtüyor” şeklinde konuştu.
Görsel: Eduardo Ramon
Dr. Matar, sözlerine şöyle devam etti:
“Koltuk değnekleri ve tekerlekli sandalyeler, bilim kurgu haline gelmiş olabilecek tıbbi bir öncelik, ancak ampute kişilerin bağımsız bir şekilde hareket edebilmelerine yardımcı olmak için acil bir ihtiyaç. Sayıları çok az olmasına rağmen, bağışçılar çocukların vücut ölçülerini dikkate almadıklarından doğru boyutta da mevcut değiller.”
Ayrıca, güneyde ve merkezde bulunanlara getirilen ulaşım kısıtlamalarının yanında sağlık hizmetlerinin yetersiz olması nedeniyle, ağır vakaların tedavi edildiği sahra hastanelerine ciddi bir ihtiyaç olduğunu düşünen Dr. Matar, bununla birlikte sahra hastaneleri açan kuruluşların ölümleri kayıtlarına geçirmekten kaçındığını, bu yüzden hizmetlerinin basit tıbbi tedavilerle sınırlı kaldığını söyledi.
Children Not Numbers ekibi, çocuklarda görülen diş hastalıklarının tıbbi ilgi görmediğini ve çocukların tedavi için herhangi bir doktora ya da çocuk doktoruna gittiğini fark etti. Kuruluşun bu ihtiyacı da çalışmalarına dahil ettiğini belirten Dr. Matar, şu anda Gazze'de bir çocuk diş kliniği açmaya çalıştıklarını açıkladı.
“Children Not Numbers: “Bağışçılarımızın çoğu İngiltere ve Avrupa'daki diğer ülkelerde yaşayan kişiler. Şaşırtıcı olansa Arap ülkelerinden yapılan bağışların neredeyse yok denecek kadar az olması.”
Resmi tamamlayan Somaya, son olarak şunları söyledi:
“Ne kadar çok çalışırsak ve ne kadar başarılı olursak olalım, Gazze'de altyapının tamamen yok olduğu, ilaçların, tıbbi kaynakların ve steril bir ortamın bulunmadığı gerçeğinin üstesinden gelemeyiz. Bu çöküşün ortasında, pediatrik kalp yetmezliğinin giderek daha fazla görüldüğünü görüyoruz. Organ nakli gibi masraflı ve karmaşık müdahalelere ihtiyaç duyuluyor. Bu da Gazze'de mümkün değil. Genellikle bir fincan kahve fiyatı kadar az olan bireysel bağışlarla çalışmalarımızı yürütüyoruz. Bağışçılarımızın çoğu İngiltere ve Avrupa'daki diğer ülkelerde yaşayan kişiler. Şaşırtıcı olansa Arap ülkelerinden yapılan bağışların neredeyse yok denecek kadar az olması. Arap ülkelerinden bağışçılara, kişilere ve kurumlara, operasyonel maliyetlerin arttığı Gazze'deki programlarımızı sürdürmemiz için bize destek olmaları çağrısında bulunuyorum.”
Duygusal yıpranmanın da maliyetli olduğunu ifade eden Somaya, “Sarah ve ben Londra'dan telefon ekranlarımızın başında günde altı ila yedi saatimizi savaşın çocuklarını, kolu olmayan, bacağı olmayan hatta kafası olmayan bir çocuğu, annesinin cesedinin başında ağlayan bir çocuğu izleyerek geçirebiliriz. Kalplerimiz öfke, hiddet ve kederle dolu halde patlayacak gibi. Fakat ekibimizi bir araya getiren de bu acılar. Herkes acısını eylem, bağlılık ve dayanıklılık için bir motivasyona dönüştürüyor” ifadelerini kullandı.
Dr. Şerif Yasir Matar'ın hikayesi de bu azmi özetliyor. Genç bir doktor, eş ve beş çocuk babası olan Dr. Matar, ‘savaşın başında İsrail'in çalıştığı hastane olan Rantisi Çocuk Hastanesi'ni yerle bir etmesinin ardından Gazze Şeridi'nin kuzeyini ve ailesini yalnız bıraktığını’ belirterek savaşla ilgili tek pişmanlığını bizimle paylaştı. Dr. Matar, daha sonra iş arkadaşlarından hastanenin onarımı sırasında yoğun bakım ve diyaliz hizmetlerinin eskisi gibi verilemediğini öğrendiğini ifade etti.
Children Not Numbers çatısı altındaki çalışmalarının tıp mesleğinin çağrısına yanıt niteliğinde olduğunu belirten Dr. Matar, “Bu, Gazze'deki çocukların yanı sıra şehit olan, tutuklanan ve halen gözaltında tutulan doktor arkadaşlarıma verdiğim bir şeref sözüdür. Bunların arasında, savaşta aldığı yaralar nedeniyle engelli olan annesiyle birlikte Beyt Lahiye'deki evlerinde kalırken İsrailliler tarafından tutuklanan arkadaşım Dr. Muhammed Hammude de bulunuyor” dedi.
Dr. Matar, tüm bu deneyimlerini, 51 milyon ton enkazla kaplı Gazze'nin kuzeyindeki evine dönmeden ve ne durumda olduğunu görmeden iki gün önce paylaştı. Gazze’nin kuzeyinde binlerce insan öldü, yüzlercesi kayıp ve taş üstünde taş kalmadı. Ancak bu kayıpların ve yıkımın yaşandığı topraklar, İsrail'in çekileceğini açıklamasından sonra on binlerce kişinin geri döndüğü topraklardı. Burada uzun uzun ağlayıp yas tuttular. Her zaman olduğu gibi bunu da tek başlarına yaşıyorlar. Gazze'de kaç binanın enkaza dönüştüğü ise henüz bilinmiyor.