Libya parlamentosu üyesi: Artık Türkleri Libya’dan kim çıkarabilir? Türkiye, anlaşmalar imzaladı ve bazı askeri üslerde güçlü bir şekilde varlığını sürdürüyor

Sürecin iki hükümet altında yürütülmesinin, taraflardan birinin sonuçlar hakkında şüphe duymasına yol açacağını vurguladı.

Libya parlamentosu üyesi Saad Mugayb (Şarku’l Avsat)
Libya parlamentosu üyesi Saad Mugayb (Şarku’l Avsat)
TT

Libya parlamentosu üyesi: Artık Türkleri Libya’dan kim çıkarabilir? Türkiye, anlaşmalar imzaladı ve bazı askeri üslerde güçlü bir şekilde varlığını sürdürüyor

Libya parlamentosu üyesi Saad Mugayb (Şarku’l Avsat)
Libya parlamentosu üyesi Saad Mugayb (Şarku’l Avsat)

Libya parlamentosu üyesi Saad Mugayb, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) açıklamasına ilişkin çekincelerini dile getirerek, BM temsilcisi Abdullah Bathiliy’e verdiği desteği ve ülkede seçim yapılmasına olanak tanıyan kapsamlı siyasi süreci güçlendirmeye yönelik arabuluculuk rolünü yineledi.

Mugayb, Arap Dünyası Haber Ajansı’na (AWP) yaptığı açıklamada, BMGK’nın açıklamalarını ‘güçlü bir şekilde ortaya çıkıyor ve sonra ortadan kayboluyor’ olarak nitelendirdi. Ayrıca konseyi ve uluslararası güçleri ülkede krizin daha da kötüleşmesine neden olmakla suçladı.

wsefergf
Libya Milletvekili Saad Mugayb, BMGK’nın açıklamasına ilişkin çekincelerini dile getirdi (Şarku’l Avsat)

İngiltere’nin BM misyonundan yayınlanan açıklamada konseye üye ülkeler, BM temsilcisine desteklerini dile getirdi. Ayrıca ülkenin seçimlere doğru ilerlemesi için tüm tarafları Bathiliy ile ‘koşulsuz olarak tam katılım göstermeye ve gerekli tavizleri vermeye’ çağırdı.

sdefre
Libya Parlamentosu toplantılarından bir fotoğraf (Parlamento)

Mugayb, “Cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimleri dışında Libya’daki durumdan çıkış yolu yok. Bu seçimlerle Libya, darboğazdan yeni bir ülke, yeni bir demokratik ülke olarak, modern bir demokratik devlet olarak dünyaya çıkıyor. Ama ne yazık ki cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçim yasasını çıkaran Temsilciler Meclisi’nin yaptığını kimse üstlenmedi. Bu süreç geçtiğimiz yıllarda, özellikle 2021 yılında duyurulmuştu. Ardından Temsilciler Meclisi ve Yüksek Konsey temsilcilerinden oluşan 6+6 komitesinin kurulmasına karar verildi” ifadelerini kullandı.

Sorumlu Dibeybe

Mugayb, komitenin sonuçlarının uygulanmamasından geçici Ulusal Birlik Hükümeti Başkanı Abdulhamid Dibeybe’yi sorumlu tutarken, “Bu kanunlarda yer alan bazı hususlara itiraz ederek, Libya’nın çıkarlarını tüm çıkarların önünde tutuyoruz. Bizi seçime götürecek olanın bu yasalar olduğunu söyledik. Ama ne yazık ki bu süreci engelleyenler Dibeybe ve Libya’nın işlerine karışan, Libya’dan çıkmak istemeyen, kalmayı ve uzun süre devam etmeyi isteyen ülkelerdir” dedi.

dsevfer
Paralel İstikrar Hükümeti Başkanı Usame Hammad (İstikrar Hükümeti)

Mugayb, BM’nin Libya özel temsilcisini de eleştirirken, “Abdullah Bathiliy, maalesef söylediklerinde samimi değil, ciddi de değil. Libya’daki durumun bu şekilde kalmasını isteyen ülkeleri memnun etmek için var gücüyle çabalıyor. Ülkeyi içinde bulunduğu krizden çıkaracak uzlaşıya dayalı bir çözüme ulaşmak için Yüksek Konsey ile Temsilciler Meclisi arasındaki her türlü yakınlaşmayı teşvik ettik, onayladık ve destekledik. Ancak Bathiliy, 6+6 komitesinin üzerinde mutabakata vardığı seçimleri ve seçim yasalarını desteklemek ve seçimlerin yapılması için baskı yapmak yerine, şu ana kadar bu yasaların adil olmadığını söylemeye devam ediyor. Bu doğru değil ve onun etkisi değil. Komite, Dibeybe’nin etkisi altında. Dibeybe de bu yasaların adil olmadığını söylemeye devam ediyor” şeklinde konuştu. Mugayb ayrıca, “Dibeybe, bu yasaların adil olmadığını söylerken her türlü seçim sürecini feshederek iktidarda kalmaya çalışıyor. BMGK, geçmişte defalarca duyduğumuz bu açıklamasında samimi değil. Bu yönde bir açıklama ilk kez yapılmıyor. Bir noktada bazı ülkelerin çıkarlarının çatışmasını ve kesişmesini göreceğiz” dedi.

“Libya sorunu, uluslararası toplum, BM, BMGK veya BMGK’daki etkili ülkeler nedeniyle her geçen gün daha da zorlaşıyor” diyen Mugayb, konuyla ilgili olarak “BMGK’nın ülkenin parlamenter hükümette kalması için güvenini geri çekmesi veya Dibeybe hükümetinin üzerindeki yasal örtüyü kaldırması gerekiyordu. Böylece ülke, Libya sokaklarında kabulle karakterize edilmiş Usame Hammad hükümeti olan parlamenter hükümet olarak kalacaktı. BMGK dürüst olsaydı, parlamenter hükümete meşruiyet kazandırır ve seçimleri hazırlamaya ve desteklemeye çalışırdı. Ama uluslararası toplumda, özellikle de Libya’da kendine yer bulmuş ülkelerde, Libya’da seçimlerin açık ve net yapılması konusunda samimi olan bir taraf yok” ifadelerini kulandı.

efrgt
Geçici Birlik Hükümeti Başkanı Abdulhamid Dibeybe (Birlik Hükümeti)

Mugayb ayrıca, BM’nin paralı askerlerin ve yabancı savaşçıların geri çekilmesi çağrısını da kınarken, “BM, bunu dayatmalı, ancak sadece çağrıyla değil. Artık Türkleri Libya’dan kim çıkarabilir? Türkiye, anlaşmalar imzaladı ve Türkler artık Mitiga’da ve Libya’nın doğu ve batısındaki bazı askeri üslerde güçlü bir şekilde varlığını sürdürüyor. BMGK’nın ciddi olduğunu ve bu açıklamanın Libya sahnesinde herhangi bir şeyi harekete geçireceğini düşünmüyorum. Ancak bu sadece kartları karıştırma sürecidir” değerlendirmesinde bulundu.

Yeni bir hükümete ihtiyaç var

Öte yandan Libya Devlet Yüksek Konseyi üyesi Adil Karmus, BM’nin açıklamalarını eleştirirken, “6+6 komitesinin, çözümün tüm ülke üzerinde kendi kontrolünü dayatacak yeni bir hükümet yoluyla olacağını açıkça ifade etmesi göz önüne alındığında, bu gerçek bir çözümü temsil etmiyor. BM’nin şu anda sunduğu bu çözüm, seçim yapılmasını öngören genel bir çözümdür” dedi. Karmus, açıklamanın Seçim Bakanlığı (hükümet) için pratik bir adım olduğuna dikkati çekerken, seçimleri ‘iktidarda kalabilmek için mümkün olduğunca fazla zaman kazanmak amacıyla bir bahane’ olarak kullandığını iddia etti. Karmus, ülke genelinde yeni bir birleşik hükümete duyulan ihtiyacın ‘acil ve gerekli hale geldiğini, çünkü iki hükümetin yönetimindeki gerçekçi seçimlerin sonuçlarının taraflardan biri tarafından reddedilmesiyle sonuçlanacağını’ da dile getirdi. Bu seçimlerin taraflardan biri tarafından sorgulanacağına dikkati çeken Adil Karmus, “Çünkü doğuda bir hükümet ve batıda bir hükümet var ve her hükümet etki alanındaki seçimleri denetliyor. Basitçe ifade etmek gerekirse, iki hükümetin varlığı adeta bundan sonra seçim sonuçlarının kabul edilmemesini, bütünlüğünün garanti altına alınmamasını, hile yapılmasını gerektiriyor. 6+6 komitesi, bunu hissetti ve seçimlerin tek hükümet altında yapılması konusunda ısrar etti” dedi. BM’nin operasyonun tamamlanması için paralı askerlerin ve yabancı savaşçıların geri çekilmesini şart olarak kabul etmesiyle ilgili olarak ise Karmus, “Paralı askerlerin ve yabancı güçlerin çekilmesi amacıyla bunu daha önce de talep etmiştik ve verileri Yüksek Konsey’e sunmuştuk. Bazı ülkelerden askerlerin Libya’da bulunmasının siyasi meseleleri etkilediğini, bu güçlerin Libya’dan ayrılmasının da büyük etki yaratacağını düşünüyoruz” ifadelerini kullandı. Yüksek Konsey üyesi, seçimlerin ardından ülkenin yeni bir şiddet sarmalına girme ihtimaline karşı da uyarıda bulunarak, “İki hükümetin varlığı gölgesinde mutlaka şiddet olacaktır. Bu bölünme göz önüne alındığında ise bu şiddet, ‘seçimlerin onun kontrolü altında yapılacağı tek bir hükümet yoksa’, bu seçimlerin sonuçlarının kabul edilmemesinden kaynaklanacaktır” değerlendirmesinde bulundu.



Esed’in devrilmesinden aylar sonra 12 üst düzey subay yeni Suriye yönetiminin elinde

Esed’in devrilmesinden aylar sonra 12 üst düzey subay yeni Suriye yönetiminin elinde
TT

Esed’in devrilmesinden aylar sonra 12 üst düzey subay yeni Suriye yönetiminin elinde

Esed’in devrilmesinden aylar sonra 12 üst düzey subay yeni Suriye yönetiminin elinde

Esed rejiminin devrilmesinin üzerinden beş ayı aşkın bir süre geçmişken, Suriyeliler eski rejimin kalıntılarından gözaltına alınan kişilerin akıbeti hakkında birçok soru soruyor: Kaç kişi gözaltına alındı? Nerelerde tutuluyorlar? Yargı sürecine tabi tutuldular mı? Gözaltı koşulları nasıl? Bu sorular, Geçiş Dönemi Adalet Komisyonu komitelerinin kurulmaya başlanmasıyla birlikte daha da önem kazandı.

sdf
Ağustos 2023'te Suriye'nin kuzeyindeki Afrin kentinde, Şam yakınlarındaki Duma'ya düzenlenen kimyasal saldırıların 10. yıldönümünü anan bir poster (AFP)

Suriye İçişleri Bakanlığı’nın son aylarda yayımladığı verilere göre, gözaltına alınan kişilerden çok azının ismi, rejimin devrilmesinin ardından Askerî Operasyonlar Dairesi tarafından sızdırılan ve eski rejimin işlediği suçlara karıştığı belirtilen 160 kişilik listede yer alıyor.

Açıklamalara göre, şimdiye kadar aralarında 5 general, 6 tümgeneral ve 1 albayın bulunduğu 12 subay gözaltına alındı. Bu kişiler arasında Hama, Dumeyr ve Halhale’deki askerî hava üslerinin üç eski komutanı da bulunuyor. Dumeyr Askerî Hava Üssü Komutanı Tümgeneral Pilot Faysal İbrahim, Tümgeneral Pilot Halid Muhammed el-Ali ve Tümgeneral Pilot Abdulcebbar Muhammed Halebiye gözaltına alınanlar arasında yer alıyor. Bu subaylardan biri Halhale Askerî Hava Üssü’nün eski komutanıydı. Üçü de, Suriye’nin başta Şam kırsalı olmak üzere çeşitli bölgelerinde sivil yerleşim yerlerine yönelik hava bombardımanlarının sorumlusu olmakla suçlanıyor. Bu saldırılar sonucunda çok sayıda katliam yaşanmış ve sivil yerleşim alanları büyük ölçüde tahrip edilmişti.

zx xz
Eski rejime bağlı General Asaf İsa en-Neysânî, savaş suçlarına karışmakla suçlanıyor. (Suriye İçişleri Bakanlığı)

Aynı şekilde, Tümgeneral Asaf İsa en-Neysânî de gözaltına alınan isimler arasında yer alıyor. Kaplan lakabıyla bilinen Tuğgeneral Süheyl Hasan’a yakınlığıyla tanınan Neysânî, sahada birçok kritik askerî görev üstlenmişti. Bunlar arasında, İdlib kırsalındaki Vadi’uz-Zeyf bölgesindeki askerî operasyonların komutanlığı, Ariha yakınlarındaki Cebel el-Erbaîn zirvesinde konuşlu topçu bataryalarının denetimi, Kefrenbude ve çevresindeki askerî harekât merkezi komutanlığı, 8. Tümen'in komutası ve Hama vilayetinin güvenlik komitesi başkanlığı bulunuyordu.

cdfgrt
Dera'da Siyasi Güvenlik Şubesi Başkanlığı görevini yürütmüş olan Tümgeneral Atıf Necib’e ait bir fotoğraf (Sosyal medya)

Diğer yandan, 2011–2018 yılları arasında İçişleri Bakanı olarak görev yapmış olan Tümgeneral Muhammed eş-Şaâr, 4 Şubat’ta gönüllü olarak yetkililere teslim oldu. Şaâr, 2011 yılında Beşşar Esed tarafından kurulan kriz hücresinin üyelerinden biriydi. Gözaltına alınan bir diğer isim ise, eski Hava Kuvvetleri İstihbarat Başkanı Tümgeneral İbrahim Huveyce. Huveyce, Lübnanlı siyasetçi Kemal Canbolat'ın suikastında parmağı olmakla, savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar işlemekle suçlanıyor. Son olarak, Hama Askerî Havalimanı Komutanı Tümgeneral Abdulvehhab Osman, 19 Mart tarihinde gözaltına alındı.

Tümgeneraller... Sahil harekâtı

Gözaltına alınan tümgeneraller arasında, 2011 yılında Dera'da Siyasi Güvenlik Şubesi Başkanı olan ve eski devlet başkanı Beşşar Esed’in teyzesinin oğlu olan Tümgeneral Atıf Necib de bulunuyor. Yine gözaltına alınanlar arasında, Lübnan Hizbullah milisleri ile Suriye'deki bazı mezhebi gruplar arasında koordinasyondan sorumlu olan Hava İstihbarat birimi mensubu Tümgeneral Sultan Tinavi yer alıyor. Bir diğer isim ise, Hava İstihbarat Teşkilatı’nın eski Soruşturma Şubesi Başkanı, aynı zamanda Sednaya Hapishanesi'ndeki Soruşturma Dairesi'nin başında bulunmuş ve Doğu Guta bölgesinde güvenlik komitesine başkanlık etmiş olan Tümgeneral Sâlim Dağistânî.

yu
7 Mart’ta Suriye sahilinde eski rejim yanlısı silahlı grupların bulunduğu bölgelere doğru fırlatılan bir füze (DPA)

Aynı şekilde, gözaltına alınanlar arasında, Mahir Esed’e en yakın isimlerden biri olarak bilinen Tümgeneral Abdulkerim Hamâde de bulunuyor. Kendisi, önceki rejim döneminde uzlaşma dosyasından sorumlu olup İran Devrim Muhafızları Ordusu’nun (DMO) lider kadrosuyla koordinasyon görevini yürütmekteydi. Hamâde, Irak’a gönderilmek üzere hazırlanan bir uyuşturucu sevkiyatının ele geçirilmesi sonrasında yakalandı. Albay Sâlim İskender Tıraf ise, Cumhuriyet Muhafızları'na bağlı Halep’teki 123. Tugayın, ardından Deyrizor’daki birliğin komutanlığını yaptı. Tıraf, mart ayında Suriye sahil bölgelerinde gerçekleşen eski rejim kalıntılarının saldırısına katılan isimler arasında yer alıyordu. Ayrıca, 26 Nisan’da Humus’ta gözaltına alınmak istenirken çıkan çatışmada, pilot Tümgeneral Ali Şelhub öldürüldü.

Sednaya’nın Azrail’i

Başka bir düzeyde ise, Sednaya Hapishanesi’nden üç gardiyan ile Filistin Şubesi’nden bir gardiyan gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar arasında, Sednaya celladı lakabıyla tanınan Muhammed Kenco Hasan da bulunuyor. Hasan, askerî mahkemede askerî başsavcı, Halep'te ikinci askerî hâkim ve Şam’daki askerî ceza mahkemesi danışmanı olarak görev yapıyordu. 26 Aralık 2024 tarihinde Tartus’ta gerçekleştirilen bir güvenlik operasyonunda yakalandı. Bu operasyon sırasında genel güvenlik teşkilatından 15 personel öldü.

dfgthy
‘Sednaya celladı’ lakabıyla tanınan Muhammed Kenco Hasan (SANA)

Sednaya Cezaevi’nin en bilinen gardiyanlarından biri olan ve Sednaya’nın Azrail’i olarak anılan Evs Sellûm da gözaltına alındı. Bunun yanı sıra, Sednaya Cezaevi'nde güvenlik kameralarından sorumlu kişilerden biri olan Muhammed Şelhum da yakalananlar arasındaydı. Gözaltına alınan gardiyanlar arasında Filistin Şubesi 235'te görev yapan Yasin el-Milhim de yer aldı.

Ayrıca, 2013 yılında yaşanan Tedamun Mahallesi Katliamı’na karışan dört kişi de yakalandı. Bu kişiler şunlar: Münzir el-Cezâirî, Sümer ve İmâd Muhammed el-Mahmûd kardeşler, Kâmil Şerîf el-Abbâs. Aynı zamanda, Tedamun Mahallesi’nde Nesrîn Caddesi’nde görev yapan Ulusal Savunma Güçleri milislerinden Mâhir Hadîd de gözaltına alındı.

Grup komutanları

Silahlı grupların liderleri arasında beş kişi gözaltına alındı. Bunlardan bazıları, sahil bölgesinde rejim kalıntıları tarafından düzenlenen saldırılara katılmış kişilerdi.

ıo
25. Tümen’in taarruz birliklerinin komutanı ve aynı zamanda asker toplama sorumlusu olan Beşşar Mahfuz (Suriye İçişleri Bakanlığı)

Bu isimlerden ilki, terör eylemleri düzenlemek ve uyuşturucu ticareti yapmakla suçlanan Hayyan Maya. İkinci isim, önceki rejimi destekleyen Filistinli milis gücü Kudüs Tugayı’nın komutanlık ofisi müdürü Fahrî Dervîş. Üçüncü kişi ise Halep’te Kudüs Tugayı’nın komutan yardımcılığını yürüten Adnân es-Seyyid. Bu kişi, İran’ın önde gelen saha yapılanmalarından birinin temsilcisi olarak tanımlanıyor.

Dördüncü olarak, Süheyl Hasan’a bağlı 25. Tümen’in taarruz birimlerinin başında bulunan Beşşar Mahfûz gözaltına alındı. Kaçırma eylemlerine karıştığı belirtilen Mahfuz, çetesinden bazı isimlerle birlikte yakalandı. Beşinci isim ise, Lazkiye kırsalında yasa dışı bir silahlı grubun lideri olan Samuel Vetfe’dir. Vetfe, çıkan çatışmanın ardından gözaltına alındı. Operasyonda grubun iki üyesi daha yakalandı ve üzerlerindeki silahlar ele geçirildi. Bu grubun da sahil bölgesindeki olaylara katıldığı belirtiliyor.

Rejim kalıntıları ve ‘dişi aslanlar’

Son beş ay içinde yüzlerce kişi, rejim kalıntılarına mensup olma şüphesiyle gözaltına alındı. Genel Güvenlik Dairesi, bunlar arasında öne çıkan bazı isimleri kamuoyuna açıkladı. Bu kişiler arasında iki kadın da bulunuyor: Bunlardan ilki, Dâriyye Kasabı lakabıyla bilinen Neriman Mustafa Hicâzî. İkincisi ise eski rejim güçlerinin kadın taburlarında görev yapan ve ‘dişi aslanlar’ olarak bilinen birliklerin gönüllü mensubu olan Kamer Dellâ’dır. Kamer Dellâ, aynı zamanda 4. Tümen’de komutanlık yapan ve sahil bölgesindeki saldırıları planlamakla suçlanan Tuğgeneral Gayş Dellâ’nın yeğeni.

dfgthy
Neriman Hicazi ve onunla birlikte Dâriyye ve Şam’ın Hacerü’l-Esved bölgesinde görev yapan kişilerden biri (Facebook)

Rejim kalıntılarından biri olan Sâhir en-Neddâf, infaz timlerinde liderlik yapan bir isimdi ve silahını teslim etmeyi reddedenler arasında yer aldı. Diğer bir isim, Humus'un Hula bölgesindeki Kafr Şems Katliamı'nın faillerinden biri olarak gösterilen Düreyd Ahmed Abbâs.

Ayrıca, eski rejime bağlı faaliyet yürütenlerden biri de, Tişrîn Askerî Hastanesi’nde görev yapan subaylardan biri olan Dr. Gassân Yûsuf Ali.

dfrgth
Kamer Dellâ, Esed ordusunun ‘dişi aslanlar’ olarak bilinen kadın taburlarında gönüllü olarak görev yapıyordu. (Facebook)

‘Ebu Muallâ’ lakabıyla bilinen askerî istihbarat başçavuşu Ali Ahmed Abbud, Muherde kentinde yakalandı. Yarasa lakabıyla tanınan Musa Ahmed Halife Tartus’ta gözaltına alındı. Ebu Cafer adıyla bilinen Muhammed Esad Selum, el-Melyun kontrol noktasından sorumlu kişiydi ve Şam kırsalında yakalandı. Mahir Esed’e yakın isimlerden biri olarak bilinen Mühend Numan Şam kırsalı ile sahil bölgesindeki uyuşturucu hap üretiminin başındaydı ve yakalandı. Mahmud Şeddud, Baba Amr Mahallesi’nde işlenen katliamlarla suçlanıyordu ve yakalandı. Urve Süleyman ise, geçtiğimiz mart ayında sahil bölgesinde ordu ve güvenlik noktalarına düzenlenen saldırıların faillerinden biri olarak gösteriliyordu, o da yakalandı. Sahil Kalkanı Tugayı’na bağlı bir unsur olarak tanınan Esed Kâsir Sukûr da yakalandı. Alâ Muhammed ile Muhammed İbrahim er-Râî ise sahil bölgesindeki olaylara katılmak, uyuşturucu ve silah ticareti yapmakla suçlanıyordu, yakalandı.

İçişleri Bakanlığı, sahil bölgesindeki olayların yaşandığı mart ayından sonra gözaltına alınanların sayısına dair istatistik yayımlamayı durdurdu. Bakanlıktaki kaynaklar Şarku’l Avsat'a yaptıkları açıklamada, toplam sayıya ilişkin herhangi bir resmî veri bulunmadığını belirtti. Ancak bakanlık, rejim kalıntılarından gözaltına alınanlarla adlî suçlardan yakalananlar arasında ayrım yapmaya özen gösteriyor. Rejim kalıntısı olarak gözaltına alınanların fotoğraflarında yüz hatları, tam isim ve boy uzunluğu yer alırken; adlî suçlardan yakalananların görüntülerinde yüzleri kapalı olup, adları yalnızca sembollerle belirtiliyor. Bu uygulama, genel hukuk kurallarına riayet amacıyla yürütülüyor.

Özel cezaevleri

Mevcut bilgilere göre, tehlikeli ya da siyasi suçlardan tutuklanan kişiler, İdlib'deki güvenlik cezaevlerine gönderiliyor. Bu cezaevleri daha önce Heyetu Tahriru’ş-Şam (HTŞ) ve diğer silahlı grupların kontrolünde bulunuyordu. Bu cezaevleri arasında Cebel ez-Zâviye’deki Ikâb Cezaevi, Hârim Cezaevi ve Derkuş’taki Zunbakî Cezaevi yer alıyor. Diğer tutuklular ise Humus, Hama, Halep, İdlib ve benzeri şehirlerde Adalet Bakanlığı’na bağlı merkezî cezaevlerine sevk ediliyor. Bu cezaevleri sivil ve askerî olmak üzere iki bölüme ayrılıyor.

İçişleri Bakanlığı’nın 22 Mart’ta gözaltına alındığını duyurduğu öne çıkan rejim kalıntılarından biri, Asaf Rıfat Sâlim’dir. Kendisi, Beşşar Esed’in kuzeni Râmî Mahlûf tarafından 2011 yılında kurulan Vatan Kalkanı Tugayı milis gücünün lider kadrosunda yer alıyordu. Tugayın fiilî liderliğini Sâmir Dervîş yürütürken, askerî komutanlık görevini Firâs Sultan üstlenmişti.

Vatan Kalkanı Tugayı milisleri, önceki rejim güçleriyle birlikte çatışmalara katılmanın yanı sıra adam kaçırma, şantaj ve yağmalama faaliyetlerinde de bulunuyordu. Bu eylemler, el-Arîn Hayır Kurumu adı altında yürütülüyordu. İçişleri Bakanlığı’nın kısa süre önce yayımladığı görüntülü bir raporda bu faaliyetler açığa çıkarıldı ve Vatan Kalkanı Tugayı’na bağlı bazı grup liderleri ve militanlarının gözaltına alındığı duyuruldu. Bu kişiler arasında, 4. Tümen'de görev yapan liderlerden Mahfûz Muhammed Mahfûz, Rebi Sâlih Marûf ve Suvâr Sâime grubuna bağlı Meysem Îsâ Yûsuf da yer aldı.