İdlib'de el-Cevlani’nin devrilmesi ve bölge yönetimi için seçim yapılması talebiyle gösteriler düzenlendi

Heyetu Tahriru'ş Şam üyeleri tarafından işkenceye uğramış bir tutuklunun öldürülmesine karşı protestolar düzenlendi.

TT

İdlib'de el-Cevlani’nin devrilmesi ve bölge yönetimi için seçim yapılması talebiyle gösteriler düzenlendi

Heyetu Tahriru'ş Şam üyeleri, Aralık 2019'da Bab el-Hava Sınır Kapısı yakınlarında, bölgelerine yönelik devam eden saldırıları protesto eden göstericilerle karşı karşıya geldi. (AP)
Heyetu Tahriru'ş Şam üyeleri, Aralık 2019'da Bab el-Hava Sınır Kapısı yakınlarında, bölgelerine yönelik devam eden saldırıları protesto eden göstericilerle karşı karşıya geldi. (AP)

Suriye'nin kuzeybatısında yer alan İdlib kentinin merkezindeki Saat Meydanı, günlerdir aktivistlerin Heyetu Tahriru'ş Şam (HTŞ) lideri Ebu Muhammed el-Cevlani’ye karşı düzenlediği halk gösterilerine sahne oluyor. Göstericiler el-Cevlani’nin ülkeyi terk etmesini, HTŞ’nin hapishanelerindeki tutukluların ve zorla kaçırılan kişilerin akıbetinin açıklanmasını talep ediyor.

Göstericiler üzerinde şu ifadelerin yazılı olduğu pankartları kaldırdı: ‘Güçlüyü zayıftan, komutanı askerden önce yargılayan bağımsız ve tarafsız bir yargı istiyoruz’, ‘El-Cevlani hapishaneleri olmadığını söylerken doğru söylemiş. Gerçek şu ki, hapishaneleri değil, insan mezbahaları var.’

Pazar günü öğleden sonra İdlib'in kuzey kırsalındaki Sarmada kavşağının ortasında bir grup, üzerinde bölgeyi kontrol eden HTŞ’nin güvenlikle ilgili tutumunu eleştiren kalın puntolu sloganlar yazılı pankartlar taşıyarak durdu. Yanlarında silah taşıyan ve yoldan geçenleri arayan maskeli güvenlik personelleri de vardı.

O gün gösteriye katılanların sayısı çok fazla değildi. Ama İdlib bölgesindeki güvenlik durumunu denetleyenlerin gözünde kalabalıktılar. Çünkü bu, gündüz saatlerinde ve her gün binlerce kişinin geçtiği bir nokta olarak kabul edilen halka açık bir yerde nadir görülen bir olaydı. Gösteriye katılanlardan Abdurrahman isimli vatandaş, Şarku’l Avsat’a konuşurken “Tutuklanmaktan korkmuyorum” ifadesini kullandı. Abdurrahman, gösteriye katılmak için gelenlerden bazılarının güvenlik güçlerinin varlığından korktuklarını ve slogan atmadıklarını belirtti.

deferf
Heyetu Tahriru'ş Şam üyeleri, Aralık 2019'da Bab el-Hava Sınır Kapısı yakınlarında, bölgelerine yönelik devam eden saldırıları protesto eden göstericilerle karşı karşıya geldi. (AP)

HTŞ önceki yıllarda, İdlib bölgesi üzerindeki kontrolünü eleştiren halk protestolarını dağıtmak için gerçek mermi kullandı. Abdurrahman ise medyanın bu olayı haber yapmasının öfkesini ifade etmesi için kendisine koruma sağladığını düşünüyor.

“Gösterinin nedeni yönetimdekilerin bu zamana kadar yaptıklarına duyulan öfke” diyen genç aktivist sözlerini şöyle sürdürdü: “Bir kişinin işkence altında ölümüne tanık olduktan sonra dayanamadık artık. HTŞ, kurtarılmış bölgenin (Suriye makamlarının kontrolü dışındaki bölge) yönetiminden sorumlu. Bu sorumluluğu yerine getirmek için tam olarak ne yaptığını bilmiyoruz. Bu yüzden öfkemizi ifade etmek ve bölge yönetimi için seçim talep etmek üzere sokaklara çıktık.”

dfvfd

Aynı gün akşam saatlerinde İdlib kentinde başka bir gösteri daha yapıldı. Ertesi gün düzenlenen bir başka gösteride ise katılımcı sayısı arttı. HTŞ lideri el-Cevlani’nin devrilmesi ve hapishanelerin tutuklulardan boşaltılması için dile getirilen taleplerin tonu da yükseldi.

Bölgeyi 2015'te Suriye rejiminin kontrolünden çıkarmayı başaran HTŞ, bu esnada Fetih Ordusu içindeki bir dizi muhalif grupla iş birliği yapıyordu. HTŞ, İdlib, İdlib’in kırsalı ve Halep'in batı kırsalı üzerindeki hegemonyasını, eski müttefikleriyle çatıştıktan, bazılarını sürdükten ve diğerlerini de kısıtladıktan sonra dayattı.

HTŞ, 2017 yılında Suriye Kurtuluş Hükümeti adı altında sivil bir kol kurdu. Bu hükümet, bölgenin yönetimini Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu’na bağlı geçici hükümetten devraldı. HTŞ, tüm siyasi, güvenlik ve ekonomik sektörleri ele geçirmek için bazen halkı memnun ederek bazen de onları silah ve tutuklama ile tehdit ederek susturdu.

Geçtiğimiz yıl boyunca HTŞ, ‘ajan dosyası’ olarak bilinen, yüzlerce lider ve üyeyi kapsayan en büyük tutuklama operasyonunu gerçekleştirdi. HTŞ, tutukluları Suriye rejimi ve müttefikleri için çalışmakla suçladı. Bu soruşturma geçen ay sonuçlandı. Tutukluların vücutlarındaki işkence izlerini gizleyemeyen HTŞ, onları art arda serbest bırakmaya başladı.

dvdfvfd
HTŞ lideri Ebu Muhammed el-Cevlani (sağdan ikinci), Halep kırsalında saha komutanlarıyla ayrıntıları tartışıyor. (AP)

HTŞ, geçen yıl 26 Ocak'ta Telegram üzerinden bir açıklama yayınladı. Açıklamada, suçu kanıtlanmamış tutukluların derhal serbest bırakılacağı duyuruldu. Ayrıca, itiraf almak için işkence kullanımına atıfta bulunarak tutuklulara karşı disiplin prosedürlerini ihlal ettiği tespit edilenlerin tutuklanacağı ifade edildi.

Suriye rejimine karşı muhalefetin bir sonucu olarak 13 yıllık savaşın etkilerini yaşayan bölgede kontrolü elinde bulunduran HTŞ’nin işkenceye ve keyfi tutuklamalara başvurması, kamusal yaşamın tüm yönlerini kontrol etmeye çalışması ve aşırı güvenlik baskısı uygulaması son aylarda bölge sakinlerinin artan eleştirilerine yol açtı. Bu noktada, İdlib kentinde gece saatlerinde gerçekleşen gösteri, bir tutuklunun HTŞ hapishanelerinde işkence altında öldürüldüğünün ve akıbeti açıklanmadan gömüldüğünün ortaya çıkmasının arka planında gerçekleşti.

HTŞ, 10 ay önce Ceyşu’l Ahrar grubunun bir üyesi olan ve Ebu Ubeyde Tel Hadye olarak bilinen Abdulkadir el-Hakim'i tutukladı. Akrabaları onun beş ay önce öldüğünü bilseler de, 24 Şubat'tan önce bundan emin değillerdi. Ailesi 24 Şubat'ta HTŞ’den el-Hakim’in akıbetinin açıklanmasını istediklerinde işkence altında öldürüldüğü ve gizlice gömüldüğü ortaya çıktı.

frbvgfr
Suriye'nin kuzeybatısındaki bir bölgede HTŞ üyeleri (Suriye İnsan Hakları Gözlemevi)

Jusoor Araştırma Merkezi’nde araştırmacı olan Vail Avlan, Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte ajanlık meselesinin HTŞ’nin yaşadığı iç sorunları, liderleri arasındaki çatışmayı ve güvenlik uyumundaki düşüşü vurguladığını söyledi. Avlan bu durumun, muhaliflere, HTŞ’nin güvenlik davranışını değiştirmesi, bölgedeki askeri varlığa ve yönetime katılmak isteyen diğer grupların ilerlemesine izin vermesi için baskılarını arttırma fırsatı verdiğini ifade etti.

HTŞ’nin göstericilere karşı güvenlik durumunu artıracak uygulamalarda bulunmasını beklemeyen Avlan, HTŞ’nin hizipsel unsurlardan ziyade toplumsal unsurların ilerlemesine izin vererek idari ve güvenlik düzeylerinde bazı tavizler verebileceğini belirtti. Bölgedeki diğer grupların fırsattan istifade geri dönmesini ve güvenlik, idari ya da askeri dosyalardan herhangi birini devralma ihtimalini uzak gören Avlan, HTŞ’nin İdlib'deki ana aktör olmaktan geri duracak kadar zayıflamayacağını düşünüyor.

Suriye Kurtuluş Hükümeti Enformasyon Bakanlığı Halkla İlişkiler Ofisi, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada işkenceyle ilgili son olayları büyük bir kusur olarak nitelendirdi ve sorumluların hesap vermesi için soruşturma başlatıldığını duyurdu. Ofis, gösteriyi halkın doğal bir tepkisi, devrimin ve ilkelerinin devamına destek olarak değerlendirdi.

Bu açıklamalara, gösterilerin ve protestoların medyada yer almasına, katılımcıların tehdit edilmesi veya tutuklanması söz konusu olmaksızın izin verilmiş olmasına rağmen bölge halkında korku ve tedirginlik hali hâkim olmaya devam ediyor. Son gelişmeleri takip edenler, sivillerin en büyük kurbanlar arasında yer alacağı askeri bir gerilimden endişe duyuyor.



Sadr, Irak’ta iki ilde askeri kanadını dondurdu

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP
TT

Sadr, Irak’ta iki ilde askeri kanadını dondurdu

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP

Irak’ta Sadr Hareketi lideri Mukteda es-Sadr, Salı günü yaptığı açıklamada, hareketin askeri kanadı olarak bilinen “Seraya es-Selam”ın Basra ve Vasıt (Kût) vilayetlerinde faaliyetlerinin dondurulmasına karar verdiğini duyurdu. Açıklama, hareket mensuplarının bir kamu görevlisini darp ettiği görüntülerin sosyal medyada yayılmasının ardından geldi.

Irak makamları zaman zaman, belediye mevzuatına aykırı biçimde inşa edilen yapıları yıkım kararıyla kaldırıyor. Yerel halk arasında “tecevüz” olarak bilinen bu kaçak yapılar sorunu, çoğu zaman siyasi ve toplumsal gerilimlere neden oluyor.

Son olarak, sosyal medyada paylaşılan videoda Sadr Hareketi’ne bağlı kişiler olduğu belirtilen bir grup, Basra’nın merkezinde kaçak yapıların yıkımından sorumlu Makal Belediyesi Müdürü Esir el-Ubeydi’yi darbediyor. Görüntülerde, Ubeydi’nin, hareket mensuplarına ait olduğu öne sürülen kaçak bir evi yıktığı için hedef alındığı belirtiliyor. Video ülkede geniş yankı uyandırdı ve tepkiye yol açtı.

Basra’daki kaynaklara göre, yıkılan ev Sadr Hareketi’ne bağlı din adamı Şeyh Kusay el-Esedi’ye ait. El-Esedi’nin dinî eğitim gören, cuma imamı ve Seraya es-Selam’da görevli bir isim olduğu aktarılıyor. Ev, kentin en değerli bölgelerinden birinde izinsiz olarak kullanılıyordu.

Sadr’a yakınlığıyla bilinen ve X platformunda açıklama yapan “Salih Muhammed el-Iraki” isimli hesap, Seraya es-Selam’ın Basra ve Vasıt’ta altı ay süreyle “dondurulması ve tüm merkezlerin kapatılması” talimatını duyurdu. Açıklamada, kararın, “Seraya es-Selam’ın adını kirleten ihlallerin ve hakaretlerin önüne geçmek amacıyla” alındığı belirtildi.

Iraki mesajında, söz konusu davranışların “harekete karşı dış çevreler tarafından kasıtlı olarak yapılmış olabileceğini” öne sürerek “Seraya es-Selam’ın itibarı benim için varlıklarından daha önemlidir” ifadelerini kullandı.

Seraya es-Selam mensupları, 2014’ten bu yana özellikle Samarra kentinde yoğun şekilde konuşlanmış durumda. Kentte, 2006’da El Kaide tarafından bombalanan İmam Ali el-Hadi ve İmam Hasan el-Askeri türbeleri bulunuyor ve saldırının ardından bölgede mezhepsel çatışmalar patlak vermişti.

Örgütün ayrıca Bağdat ve Şii nüfusun çoğunlukta olduğu orta ve güney vilayetlerinde yaygın merkezleri bulunuyor. Hareket mensupları geçmişte de sosyal medyada Sadr’a yönelik sert eleştiriler yapan kişilere saldırmakla gündeme gelmişti.

sdvfg
Irak'ın güneyindeki Basra kentinde bulunan Şatt el-Arab sahil şeridinin önünden araçlar geçiyor (AFP)

Sadr hareketi, son hükümette ve parlamentoda temsil gücünü kaybetmiş olsa da, Seraya es-Selam ve hareket tabanı pek çok bölgede hâlâ ciddi nüfuza sahip.

Basra Valisi Esad el-İydani, saldırı sonrasında Sadr ile iletişime geçtiğini açıklayarak, “Sadr bu ihlali reddetti ve sorumluların cezalandırılacağını söyledi” dedi.

‘Mutsuz bir durumdayım’

Saldırıya uğrayan belediye yetkilisi Esir el-Ubeydi, yaşananları “mutsuz ve trajik bir durum” olarak tanımladı. Basra valisine gönderdiği ses kaydında, “Bu muameleyi hak edecek ne yaptığımı bilmiyorum” ifadelerini kullanarak korunma talep etti.

Ubeydi, görevini güvenlik güçleri ve yıkım ekipleri eşliğinde yürüttüğünü belirterek, evinin iki gündür akrabaları tarafından korunmak zorunda kaldığını anlattı. Yaptığı açıklamada, “Dört gündür uyuyamıyorum. Şikâyet için karakola gittiğimde bile hareket mensupları benden önce oradaydı” dedi.

Basra’da kaçak yapıların sayısına ilişkin net veri bulunmasa da, kentte nüfus artışı ve çarpık kentleşme nedeniyle sorun giderek büyüyor. Yerel yönetim son dönemde çok sayıda kaçak yapıyı yıktı ancak bu operasyonlar çoğu zaman bölgede gerginliklere yol açıyor.


Gazze’de hava koşullarına bağlı olumsuzluklar nedeniyle 4’ü çocuk 17 Filistinli hayatını kaybetti

32 yaşındaki Rafet Alvan (sağda) ve ailesi, Gazze şehrinde soğuk bir sabah, sahilde kurulan geçici mülteci kampında çadırlarının önünde dururken, giysileri plastik bir örtü üzerinde kurumaya bırakılmış durumda. (AP)
32 yaşındaki Rafet Alvan (sağda) ve ailesi, Gazze şehrinde soğuk bir sabah, sahilde kurulan geçici mülteci kampında çadırlarının önünde dururken, giysileri plastik bir örtü üzerinde kurumaya bırakılmış durumda. (AP)
TT

Gazze’de hava koşullarına bağlı olumsuzluklar nedeniyle 4’ü çocuk 17 Filistinli hayatını kaybetti

32 yaşındaki Rafet Alvan (sağda) ve ailesi, Gazze şehrinde soğuk bir sabah, sahilde kurulan geçici mülteci kampında çadırlarının önünde dururken, giysileri plastik bir örtü üzerinde kurumaya bırakılmış durumda. (AP)
32 yaşındaki Rafet Alvan (sağda) ve ailesi, Gazze şehrinde soğuk bir sabah, sahilde kurulan geçici mülteci kampında çadırlarının önünde dururken, giysileri plastik bir örtü üzerinde kurumaya bırakılmış durumda. (AP)

Gazze Şeridi’ndeki Sivil Savunma Müdürlüğü Sözcüsü Mahmud Basal, bölgede etkili olan şiddetli yağışların başlamasından bu yana 17’den fazla binanın tamamen çöktüğünü açıkladı.

Şarku’l Avsat’ın Filistin Safa Haber Ajansı’ndan aktardığına göre Basal, hava koşullarına bağlı olumsuzluklar nedeniyle 4’ü çocuk olmak üzere 17 kişinin aşırı soğuktan hayatını kaybettiğini, diğer can kayıplarının ise bina çökmeleri sonucu meydana geldiğini belirtti.

erf
Gazze şehrinde yağmurlu bir günün ardından su basmış bir çadırda ağlayan yerinden edilmiş Filistinli kadın (Reuters)

Basal, 90’dan fazla konut binasında tehlikeli düzeyde kısmi çökmeler yaşandığını, bunun da binlerce kişinin hayatı için doğrudan tehdit oluşturduğunu söyledi. Basal ayrıca, Gazze Şeridi’ndeki barınma merkezlerinin yaklaşık yüzde 90’ının, sel suları ve yağmur nedeniyle tamamen sular altında kaldığını ifade etti.

Tüm bölgelerde vatandaşlara ait çadırların zarar gördüğünü ve su bastığını kaydeden Basal, bunun binlerce ailenin geçici barınaklarını kaybetmesine yol açtığını; giysi, yatak, döşek ve battaniyelerin zarar görerek halkın insani sıkıntılarını daha da artırdığını vurguladı.

sd
Gazze şehrindeki sahilde kurulan geçici mülteci kampında, annesi çamaşır yıkarken, bir Filistinli çocuk annesinin yanında duruyor. (AP)

Basal, alçak basınç sistemlerinin başlamasından bu yana sivil savunma ekiplerinin vatandaşlardan 5 binden fazla yardım ve imdat çağrısı aldığını aktardı.

sdv
Yoğun yağışlar nedeniyle Gazze'nin merkezindeki ez-Zevayide mahallesinde kısmen suya batmış bir araba (AP)

Uluslararası topluma bir kez daha acil çağrıda bulunan Basal, vatandaşlara yardım ulaştırılması ve acil insani ihtiyaçların karşılanması için derhal harekete geçilmesi gerektiğini söyledi. Çadırların yetersiz kaldığını belirten Basal, ilgili kurum ve uluslararası kuruluşlardan çadır gönderilmemesini talep ederek, derhal ve acil şekilde yeniden imar sürecinin başlatılması, insan onurunu koruyan ve hayatı güvence altına alan kalıcı ve güvenli konutların sağlanması çağrısında bulundu.


Sarı hat, Mısır ile İsrail arasında gerilim yaratıyor

Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc'de İsrail ordusu tarafından çizilen sarı hat sınırı (Arşiv – AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc'de İsrail ordusu tarafından çizilen sarı hat sınırı (Arşiv – AFP)
TT

Sarı hat, Mısır ile İsrail arasında gerilim yaratıyor

Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc'de İsrail ordusu tarafından çizilen sarı hat sınırı (Arşiv – AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc'de İsrail ordusu tarafından çizilen sarı hat sınırı (Arşiv – AFP)

İsrail medyasında, Binyamin Netanyahu hükümetinin Gazze Şeridi’ndeki uygulamaları nedeniyle Mısır ile İsrail arasındaki gerilimin son dönemde arttığına dair haberler yer alırken, Mısırlı üst düzey bir yetkili Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, “Mısır makamları İsrail’in Şarm eş-Şeyh Anlaşması’nı ihlal eden uygulamalarını tespit etti, bunlara ilişkin bir dosya hazırladı ve Washington’ı bilgilendirdi” dedi.

Mısır’da görev yapmış bazı eski askeri yetkililere göre ise Kahire, İsrail’in Gazze Şeridi’ndeki adımlarını, üzerinde uzlaşılan Trump planından kaçınma girişimi ve sarı hat olarak bilinen bölgede kalıcı bir İsrail askeri varlığı tesis etme çabası olarak değerlendiriyor. Bu durumun Mısır’ın ulusal güvenliğini tehdit ettiği ifade ediliyor.

Sarı hat, 10 Ekim’de Şarm eş-Şeyh’te ABD Başkanı Donald Trump’ın katılımıyla imzalanan ve Gazze savaşını sona erdirmeyi amaçlayan barış planı kapsamında, Gazze Şeridi’ni iki bölüme ayıran bir ayrım hattı olarak tanımlanıyor. Buna göre hat, Filistinlilerin kontrolündeki batı bölgesindeki toprakların yüzde 47’sini, İsrail’in kontrolü altındaki Gazze’nin yüzde 53’ünden ayırıyor. Gazze’deki Filistinlilerin neredeyse tamamının, bu hattın batısındaki bölgeye göç etmek zorunda kaldığı belirtiliyor.

xsdf
ABD Başkanı Donald Trump ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında Gazze barış planını görüşmek üzere bu ayın sonlarında bir zirve yapılması bekleniyor. (AFP)

İsrail Kanal 14 televizyonunun yayımladığı bir raporda, İsrail ordusunun sarı hat olarak bilinen bölgede faaliyet yürüttüğü ve Gazze Şeridi’nin coğrafi yapısını değiştirdiği öne sürüldü. Kanalın aktardığına göre Kahire, bu durumu ‘bölgesel çıkarlarına yönelik doğrudan bir tehdit’ olarak değerlendiriyor. Raporda, söz konusu faaliyetlerin Mısır’ı öfkelendirdiği ve Kahire’nin, Gazze Şeridi’ni ikiye bölmeye, bölgenin demografik ve coğrafi yapısını değiştirmeye çalıştığı gerekçesiyle İsrail’i ABD’ye şikâyet ettiği belirtildi.

Rapora göre Kahire, özellikle İsrail Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir’in sarı hata ilişkin açıklamalarının ardından Gazze’de yaşananları büyük bir endişeyle izliyor. Zamir’in bu hattı yeni bir savunma ve saldırı hattı olarak nitelemesine dikkat çekilirken, İsrail ordusunun kontrolü altında bulunan bölgede tünel altyapısını tahrip etme ve evleri yıkma gibi faaliyetlerinin, Kahire’de Gazze’de uzun vadeli bir askeri varlık tesis edilmesine yönelik hazırlık olarak yorumlandığı ifade edildi. Bu durumun, Mısır’ı Washington nezdinde acil diplomatik girişimlerde bulunmaya sevk ettiği kaydedildi.

Mısır Askerî İstihbaratı eski Başkan Yardımcısı ve İstihbarat Dairesi eski Başkanı Korgeneral Ahmed Kâmil ise Mısır’ın İsrail’in üzerinde uzlaşılan barış planından kaçınma girişimlerine karşı büyük bir öfke duyduğunu belirtti. Kâmil, İsrail’in sarı hattaki hamlelerinin Gazze’de ve Mısır sınırına yakın bölgelerde kalıcı bir askeri varlık oluşturma niyetine işaret ettiğini, bunun da Mısır’ın ulusal güvenliği açısından ciddi bir tehdit oluşturduğunu vurguladı.

uı
Kaynaklar, Mısır'ın Sisi ve Netanyahu arasında bir zirve düzenlenmesi için şartlar belirlediğini bildiriyor. (İsrail medyası)

Kâmil, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, Mısır’ın tutumunun ulusal güvenliği ilgilendiren bir dizi temel konuda açık, net ve değişmez olduğunu söyledi. Kâmil, bu tutumun, barışın Mısır dış politikasının temel ve stratejik hedefi olması, Kahire’nin İsrail tarafıyla imzalanan anlaşmalara bağlılığı ve İsrail’in iki taraf arasında imzalanan anlaşmalara saygı göstermesi gerekliliğine dayandığını ifade etti.

Kâmil, Mısır’ın İsrail ile gerilimin düşürülmesine yönelik şartlarının, Gazze anlaşmasının ABD Başkanı Donald Trump’ın girişimi doğrultusunda tüm aşamalarıyla uygulanmasını kapsadığını belirtti. Buna göre, herhangi bir engelleme ya da geçersiz gerekçeler olmaksızın ikinci aşamaya derhal geçilmesi, kalıcı ateşkesin tesis edilmesi ve barış sürecine geçilmesi gerektiğini vurguladı. Ayrıca İsrail’in anlaşmayı eksiksiz uygulaması, mutabık kalınan miktarlarda insani yardımların girişine izin vermesi ve Refah Sınır Kapısı’nın iki yönde açılması şartlarını sıraladı.

Kâmil’e göre diğer şartlar arasında, Mısır’ın Gazze Şeridi sakinlerinin zorla ya da gönüllü göçe zorlanmasını kesin olarak reddetmesi, İsrail’in Batı Şeria’da yerleşim kurulmasına ve bölgenin İsrail’e ilhakına yönelik adımlarına karşı çıkılması, İsrail ordusunun Philadelphia Koridoru da dahil olmak üzere Gazze Şeridi’nin tamamından çekilmesi ve 7 Ekim 2023 sınırlarına dönülmesi yer alıyor. Kâmil, mevcut İsrail varlığının, anlaşmanın aşamalarının uygulanmasına bağlı geçici bir durum olduğunu, sarı hat da dahil olmak üzere tüm hatların fiili ve hukuki geçerliliği olmayan, varsayımsal çizgiler olduğunu ifade etti.

Dördüncü şartın ise Netanyahu ve hükümetinin, Arap Barış Girişimi kapsamında yer alan açık Arap taleplerine ne ölçüde yanıt verdiğiyle ilgili olduğunu belirten Kâmil, bunun; işgal altındaki Arap topraklarından çekilme, iki devletli çözüme onay verilmesi ve Filistinlilerin Gazze ya da Batı Şeria’dan zorla yerinden edilmesinin reddedilmesi gibi başlıkları içerdiğini söyledi. Ayrıca İsrail’in iyi komşuluk ve saldırmazlık yönünde iyi niyet göstermesi, nükleer silah tehdidinden arındırılmış bir bölge oluşturulmasına ilişkin uluslararası taleplerle uyumlu adımlar atması ve bu alandaki uluslararası anlaşmalara katılması gerektiğini vurguladı.

d
Hamas mensupları, Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) çalışanlarını, ateşkes anlaşması kapsamında İsrail güçlerinin geri çekildiği ‘sarı hat’ içindeki bir bölgeye götürüyor. (Arşiv – Reuters)

Mısır’ın, ABD ve İsrail’in Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında bir görüşme düzenleme girişimlerine, İsrail’in barış ve bölgesel istikrara dair açık ve uygulanabilir bir girişimde bulunmadan yanıt vermeyeceği değerlendiriliyor.

İsrail medyasının aktardığına göre ABD, Sisi, Netanyahu ve Trump’ın katılımıyla Washington’da üçlü bir zirve düzenlemeyi denedi. Ancak bu girişim, Mısır’ın şartları nedeniyle İsrail açısından ‘kabul edilemez’ bulundu. Aynı raporlarda, Kahire’nin, Trump’ın bu ay sonunda Florida’da Netanyahu ile yapacağı görüşmede İsrail’e yönelik baskı yaparak Gazze’deki adımlarını sınırlaması yönünde rol oynayacağını beklediği kaydedildi.

Mısırlı strateji uzmanı Tümgeneral Semir Ferec, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, Trump-Netanyahu zirvesinin sonuçlarına büyük önem atfedildiğini ve Trump’ın, adını taşıyan Gazze Barış Planı’nın uygulanması konusunda Netanyahu üzerinde kesinlikle baskı kuracağını söyledi.

Ferec, Mısır’ın pozisyonunun, Trump-Netanyahu zirvesinin sonuçlarına bağlı olarak değerlendirileceğini, ancak aynı zamanda İsrail’in sarı hat ya da Gazze’nin herhangi bir bölgesinde kalıcı askeri varlık tesis etmesini asla kabul etmeyeceğinin açık ve net olduğunu vurguladı. Ferec’e göre Mısır, Netanyahu hükümetinin tüm hareketlerinin, İsrail ordusunun Gazze’nin tamamından çekilmesini öngören barış planını engellemeye yönelik girişimler olduğunun farkında.