Mısır Dışişleri Bakanı Şukri: Türkiye ve Mısır arasındaki bağ, üst düzeyli işbirliğinin gerekliliğini haklı çıkarıyor

Fotoğraf: Cemal Yurttaş/AA
Fotoğraf: Cemal Yurttaş/AA
TT

Mısır Dışişleri Bakanı Şukri: Türkiye ve Mısır arasındaki bağ, üst düzeyli işbirliğinin gerekliliğini haklı çıkarıyor

Fotoğraf: Cemal Yurttaş/AA
Fotoğraf: Cemal Yurttaş/AA

Mısır Dışişleri Bakanı Şukri, "(Türkiye ve Mısır) İki halk arasındaki tarihi bağ, siyasi, ekonomik ve kültürel alanlarda üst düzeyli işbirliğinin gerekliliğini haklı çıkarıyor." dedi.Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri, Türkiye ile Mısır arasında verimli ilişkilerin yeniden başlamasıyla birlikte bölgedeki zorlukların üstesinden birlikte gelebileceklerini ümit ettiğini söyleyerek "İşbirliği alanları bulacağımızı ve çıkarlarımızla ilgili kurabileceğimiz verimli diyalogun daha iyi koşullar oluşturmak için bir fırsat olacağını umuyoruz." dedi.

Şukri, 3. Antalya Diplomasi Forumu'nda (ADF) AA muhabirinin sorularını yanıtladı.

Bakan Şukri, son dönemde Mısır ve Türkiye arasındaki iyi ilişkiler ve işbirliğinin önemine işaret ederek Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Mısır ziyareti ve Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Es-Sisi ile görüşmesinin her iki ülke açısından yeni bir dönemin başlangıcı olduğunu söyledi.

Son dönemde iki ülkenin, halklarının çıkarına olan verimli ikili ilişkilere girme iradesini göstermesinin, Mısır ve Türkiye ilişkileri açısından yeni bir dönemin başlangıcı olduğunu vurgulayan Şukri, "İki halk arasındaki uzun tarihi bağ, siyasi, ekonomik ve kültürel alanlarda daha üst düzeyli bir koordinasyon ve işbirliğinin gerekliliğini haklı çıkarıyor." diye konuştu.

Şukri, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ziyaretinin söz konusu işbirliği ve koordinasyon için önemli bir fırsat olduğunu dile getirerek her iki cumhurbaşkanının da bakanlarına ortak çıkarlar çerçevesinde bölgenin istikrar ve güvenliği için daha etkili bir şekilde çalışmaları konusunda talimat verdiğini hatırlattı.

Türkiye ve Mısır’ın, daha verimli bir ilişkinin başlamasıyla bölgedeki zorlukların üstesinden el birliğiyle gelebileceklerini umduğunu aktaran Şukri, "İşbirliği alanları bulacağımızı ve çıkarlarımızla ilgili kurabileceğimiz verimli diyalogun daha iyi koşullar oluşturmak için bir fırsat olacağını umuyoruz." ifadelerini kullandı.

"Filistin davasının tasfiyesi, uluslararası hukukun ihlalidir"
Gazze'deki en önemli sorunlardan birinin, "uluslararası hukuka aykırı" olarak Filistinlilerin yerlerinden edilme meselesi olduğuna dikkati çeken Şukri, "Filistin davasını tasfiye etmek veya Filistin topraklarını boşaltmak amacıyla sakinlerinin Mısır veya Ürdün gibi ülkelere gönderilmesi planları ve çalışmaları, kabul edilemez ve uluslararası hukukun ihlalidir." dedi.

Şukri, Gazze'deki trajik durumun sona ermesi ve acil bir ateşkesin sağlanması için Türkiye dahil Arap ve Müslüman ülkelerle gayret gösterdiklerini belirterek Gazze'deki Filistinlilerin ihtiyaçlarının karşılanması için gerekli insani yardımın sağlanması ve esirlerin serbest bırakılması amacıyla da çalışma yürüttüklerini kaydetti.

Başta Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) daimi üyeleri olmak üzere, birçok uluslararası ortakla iletişim halinde olduklarını aktaran Şukri, "21. yüzyılda benzeri görülmemiş ve 20 binin üzerinde kadın ve çocuğun hayatını kaybettiği bu yıkıcı savaşın bitmesi ve Filistinli kardeşlerimizi bundan kurtarmak için mümkün olan her şeyi yapmaya devam edeceğiz." ifadesini kullandı.

"Herkes, ramazandan önce ateşkesin gerekliliğine inanıyor"
İsrail'in Refah'ta herhangi bir askeri faaliyette bulunmaması gerektiği konusunda uluslararası alanda fikir birliği olduğunu belirten Şukri, "Şu anda yaklaşık 1,4 milyon insanın toplandığı bölgede herhangi bir askeri saldırının şüphesiz ki, şimdiye kadar gördüğümüzden çok daha büyük çapta insani duruma, can kaybına yol açacaktır." değerlendirmesini yaptı.

Şukri, sivillerin güvenliğini sağlayarak İsrail'in askeri operasyon yapmasına imkan verecek bir plandan bahsetmenin uygun olmadığını söyledi.

Bakan Şukri, ayrıca, ramazan ayında Filistinlilere karşı askeri faaliyetin durması gerektiğine dair değerlendirmelerde bulundu.

"Herkesin, Filistinlilerin güvenliği açısından ve aynı zamanda dini mahiyeti nedeniyle ramazandan önce ateşkese varılmasının gerekli olduğuna inandığını düşünüyorum." diyen Şukri, ramazan ayında devam edecek askeri hareketliliğin devam etmesinin yalnızca Gazze ve Batı Şeria'daki siviller üzerinde değil, aynı zamanda Arap ve Müslüman dünyasında da gergin bir ortama neden olacağını söyledi.

Şukri, ateşkesin derhal ilan edilmesi yönünde çağrıda bulunduklarını hatırlatarak "Bunun üzerinde çalışıyoruz, her türlü çabayı göstermeye devam edeceğiz. Tehlikeler ve düşmanlıkların sona erdirilmesi ihtiyacı konusunda gerekli esnekliğin ve anlayışın olacağını ümit ediyoruz." dedi.

İnsani yardım hacminin artırılabilmesi ve yerinden etme tehditlerinin ortadan kaldırılabilmesi için çabalara işaret eden Şukri, öncelikli olarak Filistinlilerin hayatlarının kurtarılması gerektiğini söyledi.

Şukri, müzakerelerin devam etiğini belirterek "Düşmanlıkların sona erdirilmesi hedefine ulaşana kadar tarafların müzakerelere devam etmelerini her zaman teşvik edeceğiz." diye konuştu.

Düşmanlıkların kalıcı olarak sona ermesi halinde durumun nasıl görüneceğine dair spekülasyon yapmak için henüz erken olduğunu düşündüğünü sözlerine ekleyen Bakan Şukri, "Ancak Gazze halkını temsilci olarak yeniden devreye sokmak ve toplumsal normalleşme için gerekli hizmetleri ve yönetim meselelerini tesis etmek kesinlikle Filistin Yönetiminin sorumluluğundadır." ifadelerini kullandı.

"Sudan'da ateşkes için her türlü çabayı göstereceğiz"
Bakan Şukri, Sudan'da devam eden krize ve Mısır'ın kalıcı ateşkese dair girişimlerine ilişkin de değerlendirmelerde bulundu.

Ülkedeki askeri ya da sivil bileşeniyle ilgili tüm taraflarla temas halinde olduklarının altını çizen Şukri, Cumhurbaşkanı Sisi'nin Sudan'a komşu ülkelerle birlikte girişim başlattığını hatırlattı.

Şukri, söz konusu girişim kapsamında bakanlar düzeyinde bir araya gelip ateşkes, insani yardım ve siyasi diyalogu ihtiva eden yol haritası geliştirme çabalarının olduğuna değinerek "Mısır, Sudan'daki kardeşlerimizin sivil unsurları arasında çeşitli siyasi diyalog görüşmelerine ev sahipliği yaptı. Ateşkesin sağlanması ve Sudan halkının acılarının dindirilmesi için Sudanlı kardeşlerimiz ve Sudan'a komşu ülkelerle işbirliği içinde her türlü çabayı göstermeye devam edeceğiz." değerlendirmesinde bulundu.

Aden Körfezi'ndeki gerilim
İsrail'in Gazze'ye saldırılarının ardından Aden Körfezi'nde artan gerilimin düşürülmesine ilişkin konuşan Şukri, "Bütün ülkelerden seyrüsefer özgürlüğüne saygı duymalarını, uluslararası ekonomiye zarar verebilecek eylemlerden kaçınmalarını beklediğimizi çok açık biçimde ifade ettik." dedi.

Şukri, bölgedeki tansiyonun, Süveyş Kanalı'nın kullanımını olumsuz etkilediğini ve dolayısıyla Mısır açısından ekonomik sonuçlar doğurduğuna işaret ederek, "Seyrüsefer özgürlüğünü ihlal eden her türlü eylemden vazgeçilmesinin önemli ve hayati olduğuna inanıyoruz." diye konuştu.



Refah tünellerinin sırrı: Hamas unsurları 8 ay yeraltında nasıl hayatta kaldı?

TT

Refah tünellerinin sırrı: Hamas unsurları 8 ay yeraltında nasıl hayatta kaldı?

Refah tünellerinin sırrı: Hamas unsurları 8 ay yeraltında nasıl hayatta kaldı?

İsrail ordusunun, Gazze Şeridi’nin güneyindeki Refah kentindeki tünellerde Kassam Tugayları’na bağlı unsurları öldürdüğüne ve esir aldığına dair ardı ardına yaptığı açıklamalar, bu kişilerin kim olduklarına ve özellikle Mayıs 2024’te İsrail’in kenti işgal etmeye başlamasından, ardından operasyonu genişleterek tam kontrol sağlamasından sonra, tünellerde nasıl bu kadar uzun süre gizlenebildiklerine ilişkin pek çok soruyu beraberinde getirdi.

Bir aydan uzun bir süre boyunca, bu unsurların tünellerden silahsız ve can güvenliklerini sağlayacak bir yöntemle çıkarılmasına yönelik temaslar yürütülüyordu. Bu girişimler, İsrailli subay Hadar Goldin’in naaşının 9 Kasım’da teslim edilmesini hızlandırdı. Ancak İsrail, dosyayı Türkiye ile birlikte takip eden ABD ile yapılan sözlü mutabakatları daha sonra ihlal ederek bu kişilere güvenli çıkış izni tanımadı.

Günler ilerledikçe İsrail, söz konusu unsurları tünellerden veya sığınaklarından çıktıkları anda hava saldırılarıyla ya da doğrudan takip ederek öldürmeye veya esir almaya başladı. Bu durum, Refah’ın doğusundaki Ceninah Mahallesi’nde tünellerin son kalan ceplerinin tamamen kuşatılmasıyla daha da yoğunlaştı.

Tünellerde ve pusu bölgelerinde 8 ay

Şarku’l Avsat’a  konuşan Hamas içindeki sahaya yakın kaynaklar, “Bu direnişçilerin, savaşın büyük kısmını, İsrail ordusunun kentte konuşlanmasına ve çok sayıda tünele girmesine rağmen, çoğu zaman tünellerin içinde geçirdiklerini” söyledi. Kaynaklara göre tüneller, İsrail’in tüm ayrıntılarını hâlâ çözemediği bir yapıda inşa edilmişti.

Aynı kaynaklar, Kasım 2023’teki ilk 7 günlük ateşkes sırasında söz konusu savaşçıların yer üstüne çıktığını, çatışmalar yeniden başlayınca tekrar tünellere döndüğünü aktardı. Bu süreçte zaman zaman yer üstünde hareket ettikleri, pusu noktaları arasında geçiş yaptıkları, ardından yeniden tünellere çekildikleri belirtildi. Komutanlarıyla temas, Ocak 2024’te varılan ikinci ateşkese kadar sürdü. Bu ateşkes 18 Mart’a kadar devam etti.

Kaynaklardan biri, çatışmaların yeniden başlaması öncesinde, İsrail ordusunun Refah’ta konuşlanmasına rağmen bazı savaşçıların yer üstüne çıkarak Han Yunus’a ulaştığını, burada komutanlarıyla buluştuğunu ve bazılarıyla birlikte Şubat 2024’te İsrailli esir Avraham Mengistu’nun teslim sürecine katıldığını söyledi. Mengistu, 2014 savaşından beri Gazze’de tutuluyordu.

Savaş yeniden başlayıp diplomatik girişimler sonuçsuz kaldıktan sonra Kassam unsurları tüneller aracılığıyla tekrar Refah’a döndü ve yer üstündeki pusu bölgelerine geri yerleşti.

rth
İsrailli rehine Avraham Mengistu, Hamas ile İsrail arasında geçen Şubat ayında Refah'ta imzalanan esir değişim anlaşması kapsamında teslim platformunda görülüyor (Reuters)

Mart ayı sonunda itibaren bu kişiler, Ağustos ayına kadar komutanlıklarıyla irtibat hâlinde kaldı. Bu süre zarfında İsrail’in Refah’ı tamamen kontrol altına aldığı yönündeki açıklamalarına rağmen, İsrail güçlerine kayıplar verdiren bir dizi saldırı gerçekleştirdiler.

Bu dönemde Kassam Tugayları “Cehennem Kapıları” adını verdiği operasyonlar dizisini başlattı. Askeri araçların, tuzaklanmış evlerin ve tünel çıkışlarının patlatıldığı saldırılarda yaklaşık 6 İsrail askerinin öldürüldüğü açıklandı. Bu saldırılardan birinde Kassam unsurlarının bir İsrail askerini esir almaya çalıştığı belirtildi.

Hamas, o dönem yürütülen ateşkes müzakerelerinde, Refah Taburu’nun hâlâ sahada aktif olduğuna dair bir mesaj vermeyi hedefliyordu. Buna karşın İsrail’in askeri kaynakları, taburun tümüyle dağıtıldığını savunuyordu.

Doğrulanabilen bilgilere göre, Kassam komutanlarıyla birlikte Refah’ta bulunan savaşçılar yer altı tünellerinde ve yer üstündeki pusu noktalarında toplamda 8 aydan fazla süre geçirdi.

Yiyecek ve suya nasıl ulaştılar?

Ateşkesin ardından İsrail ordusunun kontrolündeki bölgede sıkışan bu savaşçıların iaşesiyle ilgili soruları yanıtlayan saha kaynakları, tünellerde belirli miktarda yiyecek ve suyun önceden stoklanmış olduğunu aktardı.

Kaynaklardan biri, geçmişte benzer şekilde erzakın tükendiği bir savaş deneyimine atıfla, savaşçıların muhtemelen İsrail askerlerinin daha önce kullandığı evlerde bıraktığı yiyeceklerden ya da hasar görmemiş Filistinli evlerindeki malzemelerden faydalanmış olabileceğini söyledi. Sosyal medyada aylar önce paylaşılan, “ev sahiplerinden aldıkları yiyecekler için helallik isteyen Hamas ve İslami Cihad mensuplarının bıraktığı notlar” buna örnek gösterildi.

Kaynaklar, Kassam’ın elit birliklerinin görevleriyle yer altındaki destek gruplarının görevlerinin birbirinden farklı olduğuna da dikkat çekti. Bazılarının lojistik ve ikmal, bazılarının pusu operasyonları yürüttüğü, bazılarının ise farklı gruplar arasında geçiş yaparak doğrudan saha komutanlığı ile temas kurduğu belirtildi.

Öne çıkan komutanlar

İsrail medyasının öldürülmelerinin ardından fotoğraflarını yayımladığı kişiler arasında, Refah’ın doğu tabur komutanı Muhammed el-Bavab, yardımcısı ve aynı zamanda eniştesi İsmail Ebu Lebde, ayrıca elit birlik komutanı Tufik Salim bulunuyor.

Kaynaklara göre Ebu Lebde, Avraham Mengistu’nun teslim edilmesi sürecinde Kızılhaç ekibiyle doğrudan temas kuran isimdi. Bavab ise süreci uzaktan takip etti.

Her iki isim de 2014 savaşında İsrailli subay Hadar Goldin’in kaçırılması operasyonunu yöneten kişiler olarak biliniyor.

df
Kızılhaç araçları, Hadar Goldin'in cenazesini geçtiğimiz kasım ayında Gazze Şeridi'nde taşıyor (Reuters)

İsrail’in öldürdüğü isimler arasında ayrıca, Hamas Siyasi Büro üyesi Gazi Hamad’ın oğlu Abdullah Hamad da bulunuyor. Abdullah Hamad’ın müzakere heyetinin üyesi olduğu, savaş öncesinde Hamas yönetimine bağlı Rubat Askerî Koleji’nden mezun olduğu ve eğitimci olarak görev yaptığı aktarıldı. Abdullah Hamad, kuzeni Ahmed Said Hamad ile birlikte, tünelde Kassam komutanları ve diğer savaşçılarla aynı noktada öldürüldü.

Kaynaklar, Gazi Hamad’ın kardeşi Said Hamad’ın ise 7 Ekim saldırısına katılan damatlarının öldürülmesinin ardından üç kızını İsrail bombardımanında kaybettiğini belirtti.


İsrail, Hamas tarafından teslim edilen kalıntı örneklerini aldı

Geçtiğimiz ay Gazze Şeridi'nde tutulan İsrailli bir rehinenin cesedini almak için hasarlı binaların önünden geçen Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) aracı (Reuters)
Geçtiğimiz ay Gazze Şeridi'nde tutulan İsrailli bir rehinenin cesedini almak için hasarlı binaların önünden geçen Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) aracı (Reuters)
TT

İsrail, Hamas tarafından teslim edilen kalıntı örneklerini aldı

Geçtiğimiz ay Gazze Şeridi'nde tutulan İsrailli bir rehinenin cesedini almak için hasarlı binaların önünden geçen Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) aracı (Reuters)
Geçtiğimiz ay Gazze Şeridi'nde tutulan İsrailli bir rehinenin cesedini almak için hasarlı binaların önünden geçen Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) aracı (Reuters)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun ofisi bugün, İsrail’in Hamas tarafından Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) aracılığıyla teslim edilen kalıntı örneklerini teslim aldığını duyurdu. Örneklerin adli tıp laboratuvarına gönderilmesi planlanıyor.

Şarku’l Avsat’ın Reuters'tan aktardığına göre bir Hamas lideri, hareketin bugün Gazze Şeridi'nde kalan iki cesetten birini teslim edeceğini açıklamıştı.

İsrailli rehine Ran Gvili ve Taylandlı rehine Sudthisak Rinthalak'ın cesetleri halen Gazze'de bulunuyor.

Bu gelişme, İsrail güçlerinin bugün Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc Mülteci Kampı’nda bir Filistinliyi öldürmesi ve Gazze Şeridi'nin çeşitli bölgelerinde evlerin yıkılması ve bombardımanların devam etmesi ile birlikte gerçekleşti.

Filistin resmi haber ajansı WAFA, ‘işgal güçlerinin kuzeydeki Cibaliye Mülteci Kampı’na yoğun hava saldırıları düzenlediğini ve kuzey Gazze’de bazı konut binalarını yıktığını’ bildirdi. Ayrıca İsrail’e ait insansız hava araçları (İHA) et-Tuffah mahallesindeki es-Senafur kavşağı yakınlarında Filistinlilerin evlerine bombalar attı ve eşzamanlı olarak yoğun ateş açıldı.


Sudan'dan Rusya'ya cazip teklif: ABD ve AB kızabilir

Ordunun başındaki General Abdülfettah Burhan, Sudan'ı fiili olarak yönetiyor (AP)
Ordunun başındaki General Abdülfettah Burhan, Sudan'ı fiili olarak yönetiyor (AP)
TT

Sudan'dan Rusya'ya cazip teklif: ABD ve AB kızabilir

Ordunun başındaki General Abdülfettah Burhan, Sudan'ı fiili olarak yönetiyor (AP)
Ordunun başındaki General Abdülfettah Burhan, Sudan'ı fiili olarak yönetiyor (AP)

Orduyla paramiliter Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasındaki çatışmaların sürdüğü Sudan'daki askeri yönetim, Rusya'yla daha yakın ilişkiler kurmak istiyor.

Wall Street Journal'ın (WSJ) Sudanlı yetkililere dayandırdığı habere göre, Moskova'ya Afrika'daki ilk deniz üssünü kurması teklif edildi.

Ekimde iletilen teklifin, Rusya'nın 25 yıl boyunca 300 askerini ve 4 savaş gemisini barındırabileceği bir üssü içerdiği aktarıldı.

Port Sudan ya da Kızıldeniz kıyısındaki bir başka yerde yapılabileceği bildirilen üs, bölgedeki kritik ticaret yollarına yakın olacak.

Küresel ticaretin yüzde 12'si, Avrupa-Asya alışverişinde önemli bir yere sahip olan Süveyş Kanalı üzerinden gerçekleşiyor.

WSJ, bunun Çin ve Rusya'yı kıtadaki limanlardan uzak tutmaya çalışan ABD için endişe verici bir gelişme olacağını vurguladı. 

Bu iki ülkenin Afrika'daki limanların kontrolü sayesinde buralarda savaş gemilerini tamir edip yeni silahlarla donatabileceği ve kritik denizyollarını kapatabileceği belirtildi.

Çin de denizaşırı ilk deniz üssünü 2017'de Cibuti'de kurmuştu. Kızıldeniz'i Aden Körfezi'ne bağlayan Babülmendep Boğazı'ndaki üs, bir uçak gemisinin demirleyebileceği kadar büyük.

ABD'nin Afrika'daki en büyük üssü Camp Lemonnier, Çin'inkinden yalnızca 10 kilometre uzaklıkta.

ABD'nin ayrıca Somali'de birlikleri var. 

Kremlin'in, Afrika'nın en büyük üçüncü altın üretici Sudan'dan madencilik konusunda imtiyazlar alabileceği de Amerikan gazetesinin haberinde ifade edildi. 

Sudanlı yetkililer tüm bunlar karşılığında hava savunma sistemleri gibi silahları ucuza almak istiyor.

WSJ, Sudan ordusundan bir yetkilinin, bu anlaşmanın AB ve ABD'yle aralarında sorun yaratabileceğinin farkında olduklarını söylediğini aktardı.

Bu hamlenin Moskova'yı kıtada yeniden güçlendirebileceği de haberde vurgulandı.

Paralı asker şirketi Wagner'in kurucusu Yevgeni Prigojin'in 2023'teki ölümünün ardından Rusya'nın Afrika planları sekteye uğradı.

Rusya Savunma Bakanlığı'na bağlı Afrika Kolordusu, Wagner'in operasyonlarını devralsa da kıtadaki yerini doldurmakta zorlandığı bildiriliyor.

General Abdülfettah Burhan'la işbirliği yapan General Muhammed Hamdan Dagalo, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin soykırımla suçladığı Ömer el Beşir'i 2019'da devirmişti. 

Ülkeyi sivil yönetime döndürme ve 100 bin kişilik paramiliter kuvvet HDK'yi ordu bünyesine dahil etme süreci nedeniyle iki general anlaşmazlığa düşmüş, 2023'te yeniden iç savaş patlak vermişti. 

Yeniden başlayan çatışmaların başlarında Moskova, Dagalo'ya bağlı HDK'yi destekliyordu. 

Başkent Hartum'dan HDK güçlerinin atılmasındaysa Ukrayna rol oynamıştı. 

WSJ, Rusların desteğini yetersiz bulan HDK'nin Kiev'e yanaştığını ve bunun üzerine Moskova'nın da Burhan'a bağlı orduyla ittifak kurduğunu aktarıyor.

Amerikan gazetesinin haberinde İran, Mısır ve Türkiye'nin Sudan ordusuna drone sağladığı da öne sürüldü.

Tahran'dan gelen deniz üssü kurma önerisinin, ABD ve İsrail'in tepkisiyle karşılaşmaktan korkan Hartum yönetimi tarafından geçen sene reddedildiği bildirildi. 

Diğer yandan ABD ve BM, Birleşik Arap Emirlikleri'ni (BAE) HDK'yi silahlandırmakla suçluyor. BAE ise bu iddiaları reddediyor.

Independent Türkçe, WSJ, AP