Gazze'de 30 bin Filistinlinin öldürülmesi ne anlama geliyor?

Savaşın sonu, savaşın kendisinden daha acı görünüyor.

Gazze Şeridi'nin güneyinde bulunan Refah'taki bir kampta yiyecek bekleyen yerinden edilmiş Filistinli çocuklar (Reuters)
Gazze Şeridi'nin güneyinde bulunan Refah'taki bir kampta yiyecek bekleyen yerinden edilmiş Filistinli çocuklar (Reuters)
TT

Gazze'de 30 bin Filistinlinin öldürülmesi ne anlama geliyor?

Gazze Şeridi'nin güneyinde bulunan Refah'taki bir kampta yiyecek bekleyen yerinden edilmiş Filistinli çocuklar (Reuters)
Gazze Şeridi'nin güneyinde bulunan Refah'taki bir kampta yiyecek bekleyen yerinden edilmiş Filistinli çocuklar (Reuters)

Eli el-Gasifi

İsrail'in Gazze Şeridi'nde beş ay boyunca devam eden savaşı bölgedeki birçok gerçeği ortaya çıkarmaya yetmişti. Ya da bu savaş bölgeyi gerçekte olduğu gibi göstermiş ve bizi sanki daha önce bilmiyormuşuz gibi güçlü bir şekilde yeniden keşfetmeye itmişti. Bu anlamda, ülkelerinin ve halklarının tutumları iyice bilinen, yoruma veya tahmine gerek olmayan iltihaplı bölgede artık keşfedilecek yeni bir şey yok.

Her şey, sanki savaş pek olası değilmiş ya da çok uzaktaymış gibi güç dengesini bozan söylem ve sloganlarla paralel gerçeklik yaratanların gözü önünde oldu. Dolayısıyla sloganlarla dolu bir dünyada yaşamak mümkün olup, olumsuz ve yıkıcı politikaların üzeri savaş alanında gerçek anlamda test edilmiş, sahteliği ortaya çıkmış ahlaki sloganlarla ve manşetlerle örtülebilir.

Savaşın sona ermesinin ardından Hamas ile İsrail arasında ikinci ateşkesin imzalanacağı tarihe artık giderek daha da yaklaşıyoruz. İronik olan ise savaşın sonunun savaşın kendisinden daha acı görünmesi. Şu anda savaşın siyasi hesapları dikkate alındığında ve Filistin açısından bakıldığında, Filistinli ölümlerinin sayısı (30 bini aştı) her zamankinden daha fazla görünüyor. Ayrıca Hamas'ın söylemindeki muğlaklık ve çelişkiler ile Filistin Yönetimi'nin dağınıklığı ve zayıflığı göz önüne alındığında, Filistinlilerin savaş sırasında uğradığı maddi kayıplar ve sonrasında onları neler beklediğiyle ilgili bilinmezlikler de cabası.

Aslında Filistin siyasi yapısı, ‘ulusal gündem’ olarak adlandırılabilecek, yani herhangi bir Filistin siyasi veya askeri eylemi için referans oluşturan, açık ve spesifik başlıklara sahip bir siyasi eylem programından uzaklaştı.

“Hamas'ın Gazze Şeridi'ndeki operasyonuna ilişkin tutum ne olursa olsun, 7 Ekim'de yaşananların sorumlusu Netanyahu'dur.”

Savaş sona erdiği anda, Binyamin Netanyahu'nun istediği tam zafer elde edilememiş olacak. Zira Netanyahu, her şeyden önce kişisel nedenlerle savaşı sürdürme arzusu çerçevesinde hareket etti. Şu an 7 Ekim 2023'e dönüş her zamankinden daha kolay gözüküyor. Bu dönüşün ana hedefi, şu anda, Hamas'ı yaşananlardan sorumlu tutmak, yani 30 bin Filistinlinin ölümünden ve on binlerce yaralıdan sorumlu tutmak olamaz. Bu dönüş net bir siyasi faydayla sonuçlanmaz. Tüm bunlar, meşru isteklerine rağmen, sorumluluğu bir taraftan diğerine, yani İsrail tarafından Hamas tarafına aktarmaz. Hamas'ın Gazze Şeridi'ne yönelik operasyonuna ilişkin pozisyonu ne olursa olsun, bu operasyonun hesapları ve arka planı ne olursa olsun, hatta Hamas'ın kendi koridorları ve kanatları içinde bile operasyonun bölgesel ve uluslararası arka planını incelemeden önce, şunu söylemek ve vurgulamak gerekir ki İsrail ve özellikle Binyamin Netanyahu -ve onun sağında ya da solunda kim olursa olsun- o gün yaşananlardan sorumludur. Herkesten önce İsrailli seslerin söylediği budur.

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah'ta iki Filistinli çocuk tahrip olmuş bir arabada oturuyor, 28 Şubat. (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah'ta iki Filistinli çocuk tahrip olmuş bir arabada oturuyor, 28 Şubat. (AFP)

Bu, 7 Ekim şafak vakti ne olduğunu anlamanın ana kapısıdır. Bu olmadan, bölgeyi tarihi bir dönüm noktasına getiren o korkunç günün olaylarının okunması, eksik ve yanlış yönlendirilmiş bir okuma olarak kalır. Söz konusu bir okuma, sadece Filistin-İsrail çatışması düzeyinde değil, aynı zamanda bir bütün olarak bölge düzeyinde ve ayrıca dünyanın bölgeyle ilişkileri düzeyinde mevcut olayları ve bunların gelecekteki sonuçlarını anlamak açısından yararlı değildir.

İsrail'in Batı Şeria'daki yerleşim birimlerini genişletmek ve Kudüs'te ibadet eden Müslümanlara yönelik kısıtlama politikasını sürdürmek de dahil olmak üzere Gazze, Batı Şeria ve Kudüs'te son yıllardaki politikalarını hatırlatmaya gerek yok. Gazze kuşatmasını sıkılaştırırken aynı zamanda Hamas'a Filistin'deki bölünmeyi derinleştirmek için pencereleri açık tutmak, Netanyahu'nun çatışmayı nasıl çözeceğini tartışmak yerine yönetmeye devam etmesini sağlıyor. Bu, Filistinlilerin haklarını mümkün olduğu kadar baltalamak ve Filistin meselesinin tasfiyesine yol açmaktır. Tüm bunlar, 7 Ekim'de ve sonrasında İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki barbar savaşının beş ayı boyunca yaşananların sorumluluğunun boyutunu belirleyen şeylerdir. Bu savaş, daha ilk andan itibaren Netanyahu'nun Filistinlilerle ‘adil’ bir çözüme ulaşmak yerine çatışma yönetimi ve İsrail'in kazanımlarını genişletmeye dayalı stratejisini uygulamak için daha sağlam bir zemin bulma fırsatına dönüştü.

“Beş ay boyunca Gazze'ye destek veren tüm cepheler İsrail savaşının durdurulmasında hiçbir rol oynamadı.”

Bu açıdan bakıldığında, savaş bizi İsrail'in niyetleriyle yeniden tanıştırdı. Savaş bizi, aklın kavrama yeteneğini aşan büyük bir insani bedelle yeniden tanıştırdı. Özellikle de Gazze'de öldürülen 30 bin Filistinlinin, dünya hükümetlerinin savaşın bedelini sivillere ödetmeme çağrısına rağmen öldürüldüğü düşünüldüğünde neyle daha yakından tanıştığımızı daha iyi anlıyoruz. Dolayısıyla, savaşın başlangıcından beş ay sonra gelen tüm bu sesler, İsrail'in işlediği suçların siyasi olarak örtbas edilmesi ve İsrail savaş makinesinin daha fazla Filistinliyi öldürmesinin önünün açılması olarak yorumlanabilir. Daha da tehlikelisi, İsrail'i Gazze'de daha fazla sayıda insanı öldürmekten kaçınmaya çağıran Batılı sesin ahlaki değil, Batılı hükümetler üzerinde artan halk baskısıyla bağlantılı olarak siyasi bir motivasyona sahip olmasıdır. Özellikle de ABD’de, seçimlere doğru popülaritelerini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya oldukları için İsrail'i dizginliyormuş gibi gözükmeye çalışanlar var. Ve işte ABD Başkanı Joe Biden yönetimi, savaştan beş ay sonra, İsrail'e ABD silahlarını kullanırken uluslararası hukuka bağlı kalacağına dair garanti veren bir anlaşma imzalaması için Mart ortasına kadar süre verdi. Şimdi bu kararın verilmesi başka bir açıklama gerektiriyor mu?

Gazze Şeridi'nin güneyinde bulunan Refah'ta yerinden edilmiş Filistinlilerin yaşadığı kampın yakınında dikenli tellerin yanında oynayan bir çocuk, 28 Şubat. (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyinde bulunan Refah'ta yerinden edilmiş Filistinlilerin yaşadığı kampın yakınında dikenli tellerin yanında oynayan bir çocuk, 28 Şubat. (AFP)

Ancak siyaset ve ahlak arasındaki bu karışıklık, örtüşme veya çelişki, yalnızca Batılı ülkeler ve toplumlarla sınırlı değil. Aksine Gazze'ye yönelik tüm dayanışma ve destek sloganlarıyla birlikte bölgede yerleşik ve derin bir kökene sahip. Bunlar ahlak kisvesine bürünmüş sloganlar ama aslında siyasi hesaplara dayanıyorlar. Daha doğrusu bunlar, hâkim tarafların 7 Ekim'den önce başlayan ve bundan sonra da devam edecek yıkıcı politikaları uygularken ahlaki dürtülerini artırabildiği ölçüde, bölgede siyasetin yok olduğunun kanıtı.

Bu anlamda savaş, savaş sırasında faaliyetlerine yatırım yapan veya bu faaliyeti göstermek için onu istismar eden tüm tarafların rollerini ortaya çıkardı. Yemen'den Lübnan'a ve oradan Irak'a kadar birçok örnek var. Bu yüzden beş ay boyunca Gazze'ye destek veren tüm cepheler İsrail savaşının durdurulmasında hiçbir rol oynamadı. Tam tersine, Gazze'de sahada olup bitenlerden bağımsız olarak bu cephelerin her biri hızla kendi dinamiği haline geldi.

“Filistin meselesinin küresel bir mesele haline geldiği veya bu dönüşüm için daha büyük bir potansiyelin ortaya çıktığı mevcut durum, Filistin-İsrail çatışmasına ve bu çatışmanın bölgedeki yansımalarına, bu dönüşümden ilham alan ve onun teşvik ettiği yeni yaklaşımların yaratılmasını gerektiriyor.”

Bu nedenle, İsrail'in savaş sırasındaki eylemlerini kınayan Batı kamuoyunun tutumu, siyasi olarak İsrail'in Filistin halkını tasfiye etmeyi amaçlayan politikaları karşısında uzun vadede Filistin halkının haklarını desteklemeye dönüşme ihtimaliyle değerlendirilirse, bu tutum savaşın durdurulmasını talep etmekle sınırlı kalmayıp, çatışmanın zorlukları ve bunun siyasi ve ahlaki sonuçları konusunda güçlü bir farkındalığa dönüşebilir. Bölgedeki ve özellikle direniş eksenine tabi ülkelerdeki temel sıkıntı, çatışmayı kullanarak sömürü çemberinden çıkıp gerçek siyaset ve ahlak bağlamına geri döndüren alternatif bir anlatı yaratmaktır. Bu da siyaset ve ahlakın birlikte yeniden üretilmesi anlamına gelmektedir. Filistin meselesinin küresel bir mesele haline geldiği veya bu dönüşüm için daha büyük bir potansiyelin ortaya çıktığı mevcut durum, Filistin-İsrail çatışmasına ve bu çatışmanın bölgedeki yansımalarına, bu dönüşümden ilham alan ve onun teşvik ettiği yeni yaklaşımların yaratılmasını gerektiriyor. Bu, çatışmaya ilişkin tutumun sözde ‘direniş ekseni’ söylemini ve ona müdahale yöntemlerini eleştirmekle sınırlı kalmamasını gerektiriyor. Hatta buradaki temel, bu çatışmanın zorluklarını, bölge halklarının barış ve onur içinde yaşama hakkına ilişkin daha geniş bir anlayış içinde, Filistin halkının hakları düzeyinde anlamaktır. Artık, nispeten farklı bir bağlamda da olsa, Filistinlilerin haklarını Lübnanlıların, Suriyelilerin ve hatta Iraklıların haklarından ayırmak her zamankinden daha imkânsız. Bölgemizdeki herhangi bir ‘alternatif politikanın’ temel dayanağını oluşturması gereken şeyin bu olduğu varsayılmakta. Gazze'de ölen 30 bin Filistinli, bu felaketin bir daha tekrarlanmaması için sadece insani değil aynı zamanda siyasi bir semboldür!

*Bu makale Şarku'l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.



Lübnan Başbakanı:  İsrail ile barış görüşmelerine henüz başlamadı

Lübnan Başbakanı Nevvaf  Selam (NNA)
Lübnan Başbakanı Nevvaf  Selam (NNA)
TT

Lübnan Başbakanı:  İsrail ile barış görüşmelerine henüz başlamadı

Lübnan Başbakanı Nevvaf  Selam (NNA)
Lübnan Başbakanı Nevvaf  Selam (NNA)

Lübnan Başbakanı Nevvaf Selam, Çarşamba günü yaptığı açıklamada, İsrail ve Lübnan’dan iki sivil temsilcinin katıldığı ateşkesi izleme komitesindeki görüşmelerin henüz “barış müzakeresi” aşamasına gelmediğini belirtti.

Selam, basın mensuplarına yaptığı açıklamada, “Ateşkesi İzleme Komitesi, saldırıların durdurulması ilanının uygulanması için bir forumdur. Henüz barış müzakeresi aşamasına gelmedik” dedi.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, sivil temsilcinin gönderilmesini, “İsrail ve Lübnan arasında ekonomik iş birliğinin temeli için ilk girişim” olarak nitelendirmişti.

Selam, ekonomik görüşmelerin İsrail ile normalleşme sürecinin bir parçası olacağını ve bunun ancak bir barış anlaşmasını takip etmesi durumunda mümkün olacağını vurguladı. Ayrıca, iki ülke 2002 Arap Barış Planı’na uyarsa “normalleşmenin ardından barış geleceğini” söyledi, ancak bunun şu an için uzak bir hedef olduğunu kaydetti.

Lübnan Başbakanı, ülkesinin Ateşkesi İzleme Komitesi’nin güney Lübnan’daki Hizbullah’ın silahsızlandırılmasını denetlemesine açık olduğunu da ifade etti. Selam, “Komiteye, herhangi bir endişe veya şüphe durumunda sahada doğrulama yapmaya hazır olduğumuzu ilettik. Denetlemeye açığız” dedi.


Refah’ta tünel çatışması: 4 İsrail askeri yaralandı

İsrail'in Gazze Şehri'nin doğusunda düzenlediği hava saldırılarının ardından dumanlar yükseliyor (AFP)
İsrail'in Gazze Şehri'nin doğusunda düzenlediği hava saldırılarının ardından dumanlar yükseliyor (AFP)
TT

Refah’ta tünel çatışması: 4 İsrail askeri yaralandı

İsrail'in Gazze Şehri'nin doğusunda düzenlediği hava saldırılarının ardından dumanlar yükseliyor (AFP)
İsrail'in Gazze Şehri'nin doğusunda düzenlediği hava saldırılarının ardından dumanlar yükseliyor (AFP)

İsrail ordusu, bugün  (Çarşamba) yaptığı açıklamada, Gazze’nin güney  doğusundaki Refah’ta bir tünelden çıkan militanlarla yaşanan çatışmada dört İsrail askerinin yaralandığını duyurdu. Ordudan yapılan açıklamada, yaralılardan birinin durumunun ciddi, üçünün ise orta derecede olduğu belirtildi. Olay sırasında Golani Tugayı’na bağlı bir keşif birimine militanlar tarafından tünelden ateş açıldığı bildirildi. Yaralı askerler tedavi için tahliye edilirken, ailelerine bilgi verildi.

Yerel medyaya göre en az bir militan öldürüldü ve diğerleri için arama çalışmaları sürüyor. Çatışma, İsrail’in Gazze’nin kuzeyinde Kızılhaç aracılığıyla bir rehinenin kalıntılarını teslim almasının birkaç saat sonrasında gerçekleşti.

Gazze’deki kaynaklar, Refah’ta topçu ateşi ve silahlı çatışmaların devam ettiğini bildirerek, bölgedeki güvenlik durumunun istikrarsız olduğunu ortaya koydu.

Başbakan Binyamin Netanyahu, Hamas’ı ateşkes anlaşmasını ihlal etmekle suçlayarak, İsrail’in askerlerine yönelik herhangi bir saldırıya uygun şekilde karşılık vereceğini vurguladı. Netanyahu, “Hamas ateşkes anlaşmasını ihlal ediyor ve ordumuza yönelik terör faaliyetlerine devam ediyor. İsrail, askerlerimize yönelik herhangi bir saldırıya müsamaha göstermeyecek ve buna göre yanıt verecek” dedi.


Gazze'de kış, çocukluğumdaki mutluluğun hatırasını silip süpürdü

Deyr el-Balah'ı geçen hafta sular bastı (AP)
Deyr el-Balah'ı geçen hafta sular bastı (AP)
TT

Gazze'de kış, çocukluğumdaki mutluluğun hatırasını silip süpürdü

Deyr el-Balah'ı geçen hafta sular bastı (AP)
Deyr el-Balah'ı geçen hafta sular bastı (AP)

Çocukluğumdan beri kışı hep çok sevmişimdir. Kara bulutlar gökyüzünü kapladığında ve yağmur damlaları yere düştüğünde, ailem büyükannem ve büyükbabamın evinde toplanırdı. Dedem ateşi yakarken yanına otururdum, babaannem de çaydanlığı ateşe koyardı. Bizim için kış, bir rahatlık mevsimiydi. Hiç üşümezdik.

Gündüzleri kuzenlerimle birlikte sokaklara yayılan su birikintilerinde yalınayak koşar, yağmur bizi tepeden tırnağa ıslatırken duvarların ve ağaçların ardında gizlenerek ghommemeh (saklambaç) oynardık. Annemin hastalanmadan önce içeri girmemiz için bize bağırdığını hatırlıyorum. Geceleri büyükbabam bize 1960'lardaki seyahatlerinde geçen hikayeleri anlatırdı.

Yaşım ilerledikçe kışları arkadaşlarımla daha fazla zaman geçirmeye ve mezun olduktan sonra peşinden gitmeyi umduğumuz hedeflerimiz ve geleceğe dair hayallerimiz hakkında konuşmaya başladım. Bazen Halid, Mahmud ve ben, Muhammed Hamo'nun evinde buluşurduk, artık o bir ölü; huzur içinde yatsın. Bir ateş yakıp en sevdiğimiz içeceği, yani çayı yanan odunların üzerine koyup kağıt oynardık ya da filmler ve TV dizileri izlerdik.

Evdeyken yağmur damlalarının sesi havayı doldurduğunda veya derslerimden bunaldığımda, yağmuru izlemek ve soğuk rüzgarın tadını çıkarmak için yatak odamın balkonuna çıkardım. O balkondan günbatımını izlemek gibi bir alışkanlığım vardı. Kışın manzarayı daha da harika yapan şey, sahil boyunca dönen göçmen kuşların gökyüzünde kısa süreliğine, güzel desenler çizmesiydi.

İsrail'in Gazze'yi istilası, kışla ilgili tüm güzel duygularımı yok etti. Ailem 13 Ekim 2023'te yataklarına örtecek bir şey ya da kışlık kıyafetlerini yanına almaksızın tahliye edildi. Sonrasında birkaç battaniye satın alabildik. Her birinin bize maliyeti yaklaşık 35 dolar oldu. Küçük biraderim ve ben, tek bir battaniyenin altında örtünmek zorundaydık. Birkaç hafta sonra bir okulun arka bahçesinde uyuyorduk. Kışın rüzgarı acımasızca üzerimizden geçti. Soğuktan titreyerek uyanınca sadece hafif yağmurlar yüzünden battaniyemin sırılsıklam olduğunu gördüm. O günden beri kıştan nefret ediyorum.

Binlerce aile bizimkine benzeyen deneyimler yaşadı. Birbirine dikilmiş battaniyelerden oluşan derme çatma küçük bir çadırda 14 kişilik ailesiyle birlikte yaşayan 19 yaşındaki İsmail Abed, birkaç kez sırılsıklam halde uyandı. Aile, hava koşullarından biraz uzaklaşıp soluk almak için komşularının çadırına giderdi.

Bana "UNRWA'dan çadır alana kadar ne zaman yağmur yağsa boğuluyorduk" diyen İsmail, bu çadırı da barınağı olmayan başka bir aile grubuyla paylaşmış:

Bu yeni çadır bizi yağmurdan korudu ama rüzgarın getirdiği keskin soğuk, üzerimizi örtmeye yetecek kadar battaniyemizin olmamasıyla birleşince durum gerçekten dayanılmazdı.

Kendi çadırımızda o kadar kalabalıktık ki ısınmak için ateş yakacak yerimiz yoktu. Kışın yemek pişirmek bile daha zordu. İsrail işgali, Gazze Şeridi'ne girmesini engellediği için yemek pişirecek gazımız yoktu. Yemek pişirmek için ateş yaktığımız yerin üstü örtülü değildi, bu yüzden ne zaman yağmur yağsa ateş sönerdi.

Bir çadırda yaşamak, yiyecekleri sıçanlardan ve hamamböceklerinden saklayabileceğimiz bir buzdolabına veya başka bir güvenli yere sahip olmadığımız için her gün yiyecek alışverişine çıkmamız gerektiği anlamına geliyordu. Pazardaki un veya pirinç gibi temel yiyecekleri eve getirmek için bazen yağmurda iki saate yakın yürümek zorunda kalıyorduk.

Gazze'nin kuzeyindeki dostlarımdan Muhammed Ebu el-Mehza, kış boyunca defalarca yerinden edildi. Aralık 2023'te Muhammed'in ailesi, Gazze'nin batısındaki eş-Şati kampından zorunlu bir şekilde tahliye edilince yağmurda yürüyerek Şeyh Rıdvan mahallesine gitti.

Bana "Ben de dahil tüm ailem ertesi gün hastaydı" dedi:

İlaç o kadar az ki iyileşmemiz için 10 günden fazla süre geçmesi gerekti.

23 yaşındaki Usame Adas, eylülde ailesiyle birlikte Gazze'nin kuzeyinden güneyine tahliye edildi. Güneyde kimseyi tanımıyorlardı, bu yüzden denizden yaklaşık 20 metre uzakta bir çadır kurdular. Sahilden gelen rüzgarlar geceleri iliklere işleyen bir soğuktu, bu yüzden aile kuzeye dönebilecekleri günü bekledi.

Ateşkes ilan edildiğinde Usame evine döndü ve dört katlı binalarının tamamen yıkıldığını gördü. Ailesinin dönüşüne hazırlanmak yerine, hemen güneye yürümek zorunda kaldı ve babasından çadırı kurmak için daha iyi bir yer aramasını istedi. Aile hâlâ güvenli bir sığınağa sahip olamadan, yerinden edilmiş bir halde bekliyor. Deyr el-Balah'ın doğusundaki el-Maşala bölgesindeki yeni çadırları onları yağmurdan daha iyi koruyabilse de rüzgar boşluklardan içeri sızıyor. Usame bana "Bu kış nasıl hayatta kalacağımı bilmiyorum" dedi:

Şiddetli yağmurlar henüz başlamadı ama yine de yağmur şimdiden çadırın içine giriyor.

İlk damlanın düşmesinden beri bu mevsimin bitmesi için dua ediyorum. Kış eskiden sıcaklığın, kahkahanın ve geçici güzelliklerin mevsimiydi ancak artık Gazze'de bir korku, mücadele ve tahammül zamanı haline geldi. Kış artık bir direnç hikayesi anlatıyor: Kökünden koparılan hayatları, her şeye rağmen hayatta kalmayı ve bir gün bu mevsimin eski rahatlığını beraberinde getirip Gazze'nin çocuklarının yağmurda tekrar korkmadan yalınayak koşacağı umudunu...

Independent Türkçe