Filistinli çocuk Yazan Kafarna yetersiz beslenme nedeniyle hayatını kaybetti

Yazan el-Kafarna Refah’ta sağlık hizmeti alırken (DPA)
Yazan el-Kafarna Refah’ta sağlık hizmeti alırken (DPA)
TT

Filistinli çocuk Yazan Kafarna yetersiz beslenme nedeniyle hayatını kaybetti

Yazan el-Kafarna Refah’ta sağlık hizmeti alırken (DPA)
Yazan el-Kafarna Refah’ta sağlık hizmeti alırken (DPA)

Filistinli çocuk Yazan el-Kafarna, yetersiz beslenme nedeniyle Refah’taki Ebu Yusuf En-Neccar Hastanesi’nde hayatını kaybetti.

Filistin merkezli Ma’an haber ajansına konuşan tıbbi kaynaklara göre, Gazze’de yetersiz beslenme nedeniyle hayatını kaybeden çocukların sayısı 16’ya yükseldi.

Son günlerde Gazze’deki çocukların savaş sırasında yaşadığı kötü koşullara dikkatİ çeken çağrıların ardından, açlık nedeniyle zayıflayan Yazan adlı çocuğun görüntüleri sosyal medyada yayıldı.

Yazan el-Kafarna Refah’ta sağlık hizmeti alırken (DPA)
Yazan el-Kafarna Refah’ta sağlık hizmeti alırken (DPA)

Filistin medyasına göre, Yazan sağlık durumu kötüleştikten sonra Gazze’nin kuzeyinden Ebu Yusuf En-Neccar Hastanesi’ne getirilmişti.

Yazan, doğduğunda yeterli oksijene ulaşamaması nedeniyle beyin felci geçirmişti.

FOTO: Refah’ta sağlık hizmeti alırken Yazan’ın eli (DPA)
Refah’ta sağlık hizmeti alırken Yazan’ın eli (DPA)

Dün ayrıca, Heba Ziade adlı bir bebek, yiyecek yetersizliği ve sağlık koşullarının kötü olması nedeniyle Gazze’nin kuzeyindeki Kemal Advan Hastanesi’nde hayatını kaybetti.

Bebeğin son anlarına dair görüntüler sosyal medyada paylaşıldı.

Gazze’deki medya kuruluşları tarafından yayınlanan, Heba Ziade adlı bebeğin kefenli fotoğrafı (X)
Gazze’deki medya kuruluşları tarafından yayınlanan, Heba Ziade adlı bebeğin kefenli fotoğrafı (X)

Kemal Advan Hastanesi tarafından dün yapılan açıklamada, 15 çocuğun yetersiz beslenme ve su kaybı nedeniyle hayatını kaybettiği, 6 çocuğun da yoğun bakımda bulunduğu bilgisi verildi.

Gazze Şeridi’nin kuzeyindeki Kemal Advan Hastanesi Müdürü Husam Ebu Safiye, “Kuzeydeki çocukların ölümleri açlık, yetersiz beslenme ve yakıt kıtlığından kaynaklanıyor” dedi.

Ebu Safiye, Alemu’l Arabi haber ajansına (AWP) verdiği demeçte şunları ekledi;

“Şu anda hastanedeki çoğu çocuğun durumu stabil durumda kritik duruma kadar değişiyor ve her an solunum cihazına ihtiyaç duyabilirler. Yakıt tamamen bitti, bu da oksijen cihazlarının durmasına yol açtı. Yakıtımız bitmeye devam ederse önümüzdeki saatlerde daha fazla çocuğun ölümüyle karşı karşıya kalacağız.”

Ebu Safiye, hastanede yaklaşık 40 çocuğun bulunduğunu, ayrıca yaklaşık 25 yaralı ve tedavi gören vatandaşın olduğu bilgisini de verdi.

Öte yandan, Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) İcra Direktörü Catherine Russell Cumartesi günü yaptığı açıklamada, Gazze’de iki yaşın altındaki her altı çocuktan birinin akut yetersiz beslenmeden mustarip olduğu uyarısında bulundu.

Russel sosyal medya platformu X üzerinden yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi;

“Gazze’den şu ana kadar en az 10 çocuğun yetersiz beslenme ve susuzluktan öldüğü, çok daha fazlasının da uçurumun eşiğinde olduğu yönünde korkunç haberler geliyor. Akut yetersiz beslenme ölümcül olabilir veya küçük çocuklarda kalıcı bilişsel ve fiziksel hasara neden olabilir. Gazze’deki çocuklar için her dakika beslenmeye, suya, tıbbi bakıma ve kurşunlardan ve bombalardan korunmaya güvenli bir şekilde erişim açısından önemlidir. Bunun için şimdi insani bir ateşkes gerekiyor.”

Birleşmiş Milletler İnsani İşler Koordinasyon Ofisi (OCHA) Sözcüsü Jens Laerke ise, “Kıtlık ilan edildiğinde, pek çok insan için artık çok geç demektir” diye konuştu.

Gazze’deki Sağlık Bakanlığı’nın bugün erken saatlerde yaptığı açıklamaya göre, İsrail’in 7 Ekim’den bu yana sürdürdüğü saldırılarda can kaybı 30 bin 534’e, yaralı sayısı ise 71 bin 920’ye yükseldi.



Irak Cumhurbaşkanı Reşid, Gelecek Partisi lideri Davutoğlu görüştü

Fotoğraf: X
Fotoğraf: X
TT

Irak Cumhurbaşkanı Reşid, Gelecek Partisi lideri Davutoğlu görüştü

Fotoğraf: X
Fotoğraf: X

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, IKBY’ye bağlı Süleymaniye kentinde ilk kez düzenlenen Delphi Ekonomi Forumu’na katılmak üzere Irak’a gitti. Davutoğlu’na ziyareti sırasında genel başkan yardımcıları, milletvekilleri, parti yöneticileri ve gazeteciler eşlik etti.

Forum vesilesiyle Irak Cumhurbaşkanı Abdullatif Reşid ile bir araya gelen Davutoğlu, görüşmenin oldukça verimli geçtiğini belirtti. Görüşmede son siyasi gelişmeler kapsamlı şekilde ele alındı. Davutoğlu, Türkiye ve Irak arasındaki kardeşlik ile stratejik iş birliğinin daha da güçlenmesi gerektiği konusunda mutabık kalındığını ifade etti.

Davutoğlu, ayrıca IKBY Başbakan Yardımcısı Kubad Talabani ile de kapsamlı bir istişare gerçekleştirdi. Terörle mücadeleden enerji koridorlarına, insani diplomasiden kültürel ortaklığa uzanan bu bütüncül diyalogun, Türkiye-Irak ilişkilerinin vizyoner boyutunu bir kez daha ortaya koyduğunu vurgulayan Davutoğlu, Kubad Talabani ile terörden arındırılmış bu kadim coğrafyada bir kez daha buluşmak üzere sözleştiklerini ifade etti.

Nevzat Çiçek: Irak Cumhurbaşkanı, Davutoğlu ile görüşmesinde Türkiye’deki yeni açılım sürecini desteklediklerini ve ellerinden geleni yapacaklarını söyledi

Irak’taki Delphi Forumu’na katılan Independent Türkçe Genel Yayın Yönetmeni Nevzat Çiçek, TV100 canlı yayınında değerlendirmelerde bulundu.

Irak Cumhurbaşkanı Sayın Abdullatif Reşid’in Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu ile görüştüğünü söyleyen Çiçek, “O görüşmede Irak Cumhurbaşkanı, Türkiye'nin bu sürecini desteklediklerini ve ellerinden geleni yapacaklarını ifade etti” dedi.

Çiçek ayrıca şunları söyledi:

"Aynı şekilde biraz önce Irak Bölgesi ve Kültürel Yönetim Başkanı, Başbakan Yardımcısı Kubat Talabani'yle bir görüşmemiz oldu. O da aynı şekilde sürecin desteklendiğini ifade etti. Ve Türkiye'nin yetkililerinin buraya gelip gittiklerini, görüştüklerini ifade etti. Önce şunu söyleyeyim, ben buraya gelmeden önce Ankara'nın kendi içindeki denkleme okuma biçimini bugün yazdım. Onlar süreci nasıl okuyorlar, nasıl olacak diye. Belki de süreçle ilgili en önemli şey şu, buradan bir mekanizmanın varlığından bahsediliyor. O mekanizmanın çok öteden beri devam ettiği PKK’nın silahsızlanmayla ilgili her ülkenin kendi içerisinde bir denklem oluşturacağı ifade ediyor. Irak'ın şartlarına göre bir silah bırakma, Suriye'nin kendi şartlarına göre, Türkiye'nin kendi şartlarına göre bir silah bırakma olgusundan bahsediliyor. Bu süreçle ilgili olarak bir 4 aylık süreç içerisinde bunun bir kısmının tamamlanmasının öngörüldüğü belirtiliyor.

Aynı şekilde özellikle “Diyarbakır anneleri”. PKK’ya katılan çocuklarının geri getirilmesinin çok önemli olduğu ifade ediliyor. Aynı şekilde suça karışmamış bine yakın PKK'lının varlığından bahsediliyor. Dolayısıyla aslında benim hem Ankara'da hem Süleymaniye'de, Kerkük'te buradaki yetkililerden edindiğim izlenim aslında mekanizmanın çok öteden beri devam ettiği ve bu mekanizmayla birlikte aslında süreci normal geliştiği.

Özellikle Milli İstihbarat Başkanı Sayın İbrahim Kalın başta olmak üzere Türkiye'de güvenlik provokasyonun yöneticilerinin bölge ülkeleriyle temaslarının çok ciddi ve yoğun olduğunu biliyoruz. Aslında buzdağının üzerinde normal bir akış devam ediyor. Bu süreçler tabi çok zorlu süreçler ve dolayısıyla sürekli tetikte olmayı gerektiriyor. Ama Türkiye'nin ana hedefini koruduğu ana hedefin gerçekleşme noktasında şöyle bir öngörü var. Sadece PKK'nın silah bırakma meselesi değil, aslında büyük bir inşaat sürecinden bahsediliyor.

Yani PKK silahı bıraktığı andan itibaren bölgedeki Kürtlerin yönünü Türkiye'ye dönmesi, Türkiye'nin yeniden bir inşaat sürecine gitmesi ve dolayısıyla aslında bu inşaat sürecinin uzun süre içerisine devam etmesi öngörülüyor."

Bu süreçte Kandil tepkisinin olup olmadığı ve İran etkisinin ne olduğu ile ilgili soruya Çiçek şu yanıtı verdi:

"Ben güvenlik kaynaklarına bu soruyu sorduğumuzda süreci en çok ne baltalayabilir diye, İsrail ve İran etkisinden çok söz veriliyor. Hatta şöyle bir ifade kullanılıyor. İsrail'in Kürt güçlerini vekalet gücü olarak elde etmeye çalışmasının Türkiye sınırına getirmesinin Türkiye açısından savaş sebebi olduğunun bile İsrail'e ifade edildiği söyleniyor ki bu çok önemli. Türkiye'nin kırmızı çizgileri anlamında son derece önemli. Aynı şekilde İran'ın yaklaşımı üzerinde İran'la gerekli temaslarının yapıldığını biliyoruz. Yakın zaman içerisinde Türkiye'den yetkililerin Irak, Suriye ve İran'da tekrar bir temas trafiğini yürütecekleri çok net ve dolayısıyla da aslında bölge ülkeleri açısından da Türkiye kendi kırmızı çizgilerinin nelerin yapılıp yapılmayacağını ve nelerin beklendiğini çok net bir ifade ediyor.

Türkiye'nin bu kararlı duruşun karşısında şöyle bir yola doğru girilmiş.  Mesela şimdi ben Süleymaniye'deyim. Süleymaniye'de Süleymaniye Havaalanı kapalı. Süleymaniye havaalanının kapanmasının temel sebebi Türkiye ile Süleymaniye arasındaki ilişkilerin PKK'dan dolayı, SDG'den dolayı bozulmuş olması. Mesela dün Duhok valisi bir açıklama yaptı."

Dedi ki, “Eğer bu süreç tamamlanırsa, Türkiye'nin başlatır bu süreç tamamlanırsa bizim de PKK işgalinde olan 45 Eylül köyümüzü tekrar geri alma umudumuz var. Mesela Süleymaniye'de de eğer bu ilişki normalleşirse bizim havaalanımız açılır, ticaretimiz tekrar devam eder”.

Dolayısıyla aslında herkes süreci Yani Süleymaniye'nin aslında. Pratik bir gerçekliğinin olduğunu söyleyebiliriz biz. Özellikle burada tabii SDG üzerinden daha önce PKK yöneticilerinin bir kısmının burada olması asabiyle.

Özellikle ama Irak merkezi hükümetin PKK'yı Türkiye'nin baskısıyla terör örgütü ilan etmesinden sonra Süleymaniye'de birçok misyonun kapatıldığını biliyoruz. Yani siyasi faaliyetlerin yasaklandığını biliyoruz. O anlamda eğer normalleşme sağlanırsa mesela Süleymaniye'de bunun en büyük iz düşümü Süleymaniye Havaalanı'nın açılması ki olacak ki onların dünyaya bağlantı noktasında en önemli merkezlerden bir tanesi.

Bölgesel Kürt Yönetimi’nin bu sürece ne kadar dahil olduğu ile ilgili ise Çiçek şunları söyledi:

Ankara'dan edindiğimiz yerinde, bölgeden edindiğimiz yerinde Türkiye bu süreci kendi başına yürütüyor. Yani kendi başına yürütüyorlar kastım. Aslında bunu milli bir proje olarak yürütüyor. Ama paydaş olarak Suriye yönetimi, Irak yönetimi paydaş. Paydaşın olma sebeplerinden bir tanesi her iki ülkede PKK unsurlarının bulunması.

Dolayısıyla da bir silahsızlanma durumunda silahların nereye bırakılacağı konusunda bu ülkelerle iş birliği yapıldı. Aynı şekilde PKK'nın 35-40 yöneticisi Irak'ta yaşamak istiyorlarsa işte Iraklı yetkililerin bir şekilde buna bir cevaz vermesi.

Türkiye kendi sorununu çözerken bölge ülkeleriyle özellikle İran'dan Irak'tan ve Suriye'den PKK unsurlarıyla birlikte bir mücadele süreci işin kolaylaştırılması süreci ve süreci de aktif olması gerektiği ifade ediyor.

Türkiye'nin kendilerine ilgili talepleri olduğunu söylüyorlar ve dolayısıyla da bu talepleri içerisinde Türkiye'nin taleplerinin yerine getirme noktasında çalıştıklarını ve şunu çok net ifadeyle onu söyleyerek bitireyim. Yani buranın PKK ile ilgili olarak sürekli Türkiye ile bir şekilde karşı karşıya gelmelerinin temel sebebi olarak PKK'yı gösteriyorlar ve bu sorunun bitmesi durumunda Türkiye ile normalleşme sürecinin kendileri açısından başlayacağını özellikle Süleyman Yönetim için söylüyorum. Ve bunun da kendileri açısından kazanç olacağını söylüyorlar. O nedenle süreci baltalamaya yönelik değil de sürecin bir şekilde başarıya ulaşmasının da kendileri açısından önemli olduğunu ifade ediyorlar. Zaten Ankara'nın da temel görüşlerinden bir tanesi de o. Bölgeye, Irak'a, Türkiye'ye, Irak'a ve Suriye'ye de aynı zamanda huzuru getirebilir deniyor. Sanırım bu algı bölge ülkeleri açısından son derece satın alınmış durumda.

Independent Türkçe