Gazze’de 150 gündür devam eden savaş: İsrail oyalanırken amaçsızca hareket ediyor

Netanyahu hükümeti, geçtiğimiz ocak ayında Washington'la yapılan ve çatışmaları durdurmayı öngören anlaşmayı ihlal etti

Dün İsrail askerleri, Gazze Şeridi sınırında bir tepenin yakınlarında toplanırken bir İsrail askeri personel taşıyıcısı Gazze'den ayrıldı (AFP)
Dün İsrail askerleri, Gazze Şeridi sınırında bir tepenin yakınlarında toplanırken bir İsrail askeri personel taşıyıcısı Gazze'den ayrıldı (AFP)
TT

Gazze’de 150 gündür devam eden savaş: İsrail oyalanırken amaçsızca hareket ediyor

Dün İsrail askerleri, Gazze Şeridi sınırında bir tepenin yakınlarında toplanırken bir İsrail askeri personel taşıyıcısı Gazze'den ayrıldı (AFP)
Dün İsrail askerleri, Gazze Şeridi sınırında bir tepenin yakınlarında toplanırken bir İsrail askeri personel taşıyıcısı Gazze'den ayrıldı (AFP)

ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris, çok geç kalmış olsa da sonunda ‘Gazze'de derhal ateşkes’ çağrısında bulundu. Tel Aviv'deki kaynaklar, ABD Başkanı Joe Biden yönetiminin Gazze'ye yönelik savaşın hedeflerini geçtiğimiz aralık ayında (yani savaşın başlamasından iki aydan kısa bir süre sonra) tükettiği kanaatine vardığını, İsrail'i bu konuda bilgilendirdiğini ve hatta uzun görüşmeler ve müzakereler sonrasında İsrail'le hava saldırılarının ve büyük askeri operasyonların durdurulması ve yeni yılla birlikte nokta operasyonlarına geçilmesiyle başlayıp savaşın sonlandırılmasını öngören bir savaş takvimi üzerinde anlaştığını teyit ediyorlar. Söz konusu anlaşma, 18 Aralık 2023 tarihinde İsrail'i özel olarak bu amaçla ziyaret eden ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin ve Genelkurmay Başkanı Charles Brown tarafından İsrailli yetkililerle görüşülürken İsrail, daha sonra ‘hayati öneme sahip görevleri tamamlamayı başaramadığı’ gerekçesiyle sürenin biraz daha uzatılmasını istedi. Washington, savaşı sona erdirme, Filistinli siviller arasındaki can kaybının azaltma ve Gazzelilerin acılarının hafifletme çabalarının açıkça ortaya koyulması şartıyla Tel Aviv’in bu talebini kabul etti ve süreyi bir ay daha uzattı.

Savaşın şiddetinin dozu düşse de Gazzelilere yönelik toplu katliamlar ve Han Yunus'un işgali gibi başka şekillerde devam etti. Netanyahu hükümeti, Hamas Hareketi’nin Gazze lideri Yahya Sinvar'ın Han Yunus’un altındaki tünellerde çok sayıda İsrailli rehineyle birlikte olduğuna dair yeni istihbarat bilgileri edindiklerini ve Sinvar’ı yakalayıp rehineleri kurtarmak için ‘yeri doldurulamaz bir fırsat’ yakaladığını iddia etti. Washington da Netanyahu hükümetine yeşil ışık yaktı. Aradan ikinci hatta üçüncü ay geçti. İsrail, her seferinde başka bir bahaneyle Gazze’deki işgalini 150 gündür sürdürürken Biden yönetimi, yutkunmaya devam ediyor. Öte yandan açlık, Hamas liderlerine baskı yapmak için kullanılan bir başka silah olarak ortaya çıkmaya başladı. Dünya bu yaşananlara bir anlam veremezken, izliyor ve olan bitene inanmıyordu yahut inanmak istemiyordu. Fakat Gazze'den gelen görüntüler, kimsenin inkar politikasını sürdürmesine izin vermedi.

İsrail hükümetinden bazıları Washington’la kafa kafaya gelmekten çekinmiyor

Batılılar, onu alıp doğru yere götürmek için İsrail'i kucaklama politikasını sürdürürken Washington’da Binyamin Netanyahu ile çatışma politikasının işe yaramayacağını vurguladılar. Washington’da ‘İsrail hükümetindeki çok güçlü bir hareketin ABD yönetimiyle bile kafa kafaya gelmekten çekinmediğini’ söyleyenler oldu. Söz konusu hareket, bu tutumunu gizleme ihtiyacı duymadı. İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir, açıkça ‘Biden yönetiminin zayıf olduğunu ve Donald Trump yönetimini tercih ettiğini’ söyledi. Ardından İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, ABD yönetimiyle yaşanan anlaşmazlıklarla övünmeye başladı. Tarihte ABD ile karşı karşıya gelmekten çekinmeyen İsrailli iki liderin isimleri öne çıkardı. Bunlardan biri (nükleer reaktör konusunda Washington’la anlaşmazlık yaşayan) David Ben-Gurion, diğeri (1967 Arap-İsrail Savaşı sırasında İsrail’in başbakanı olan) Levi Eşkol’du. Ancak Netanyahu, ABD’nin 1992 yılında Ürdün-Filistin ortak heyetiyle barış müzakerelerini engelleyen dönemin İsrail Başbakanı İzak Şamir’le yaşadığı diğer deneyimleri kasıtlı olarak görmezden geldi. Dönemin ABD Başkanı George H. W. Bush, ABD'nin İsrail'e verdiği 10 milyar dolarlık yardımları durdurdu, Şamir hükümeti düştü. İsrailliler, Şamir’in yerine İzak Rabin'i seçti. ABD’liler bugün Netanyahu'ya, kendisiyle temasa geçmeden ve koordinasyon kurmadan hükümetindeki bakanlardan Benny Gantz'ı Beyaz Saray’a davet ettikleri dönemi hatırlatıyorlar.

ABD’liler İsrail'e açıkça savaşın tükendiğini ve artık işe yaramadığını söylüyorlar. Bunu da sadece siyasi nedenlerle değil, savaşın gidişatına ve ayrıntılı askeri operasyonlara ilişkin ellerindeki önemli bilgiler nedeniyle dile getiriyorlar.

Gerçekçi olmayan hedefler

Tel Aviv'deki savaş yönetim odasında her şeyi takip eden ABD’li askeri personellerden oluşan bir ekip var. Bu ekip, İsrail ordusunun, istihbaratının ve iç istihbarat servisi Şin Bet tarafından Gazze'deki durum ve savaşın Gazze’yi nasıl etkilediğine dair yayınlanan raporları takip ediyor. İsrailli onlarca general ve strateji uzmanı, savaş için koyulan hedeflerin gerçekçi olmadığını ve ‘Hamas'ı ortadan kaldırmak’ olan en büyük hedefe asla ulaşılamayacağını açıkça söylerken bu açıklamalar da ABD tarafından takip ediliyor. Hamas güçlü askeri saldırılara maruz kaldı. Silahlı güçleri Gazze Şeridi'nin büyük bir bölümüne dağıldı. Buna karşın askeri açıdan bakıldığında bir yandan İsrail ordusuna ciddi kayıplar verdirirken diğer yandan halen başarıyla direniyor. İsrail’in savaş için koyduğu ikinci hedefse rehinelerin güç kullanılarak kurtarılmasıydı. Ancak bu hedef feci bir şekilde başarısız oldu. İsrail, 5 ay içinde sadece 3 rehineyi kurtarabildi. Onlar da Hamas’ın alıkoyduğu rehineler değildi. Hamas’tan bağımsız olarak Filistinli bazı aileler tarafından alıkonulan ve pazarlık ya da takas sonucu serbest bırakılan rehinelerdi. Üçüncü hedef ise Hamas yönetimini düşürmek ve Gazze Şeridi'nin bir kez daha İsrail için askeri tehdit oluşturmasına izin vermemek olarak belirlendi. İsrailliler dahi bunu zorlu bir hedef olarak görüyorlar. Ancak özellikle Filistinliler Hamas yönetimine alternatif bir teknokrat hükümet kurma çalışmalarına başladıklarından uzun bir savaşa girmeye değmeyeceğini de vurguluyorlar.

İsrail Genelkurmay Başkanlığı Harekat Dairesi Başkanı İsrael Ziv, savaşın fiilen iki ay önce sona erdiğini söyledi. Radyo 103 FM'e verdiği röportajda, Refah’ın işgalini desteklediğini ve bunu hayati öneme sahip bir gereklilik olarak gördüğünü söyleyen Ziv, “Ama şu an Batı desteğini geri çekmişken bunu yapmak külfetli olacak ve bir felakete dönüşecek. Savaşı Refah'ı işgal ederek başlatmaları gerekirdi, ama artık geçti. ABD’liler İsrail'e savaşı sürdürmesinin ABD ve uluslararası desteği kaybetmesine yol açacağını ve ABD yönetimine hem içeriden hem dışarıdan zarar vereceğini açıkça ifade ettiler. Bu yüzden ABD’nin İsrail'e verdiği destek sona erdi, dolayısıyla savaşı sürdürmek aptallıktır” ifadelerini kullandı.

Kamuoyu ile yüzleşme cesareti

Daha da önemlisi, iki hafta önce Paris’te yapılan toplantıdan bu yana temel konular üzerinde anlaşmaya varıldığından rehine takası ve ateşkes anlaşmasına ilişkin şu an Kahire'de devam eden müzakereler de tıkanmış durumda. Müzakerelerde sadece bazı detaylar tartışılıyor. Netanyahu, yaşayan ve ölen İsrailli rehinelerin isimlerinin bir listesini istemesi gerektiğini, Hamas ise Gazze'de tutuklanan ve akıbetleri bilinmeyen yaklaşık bin 200 (ve Batı Şeria'da 7 bin) yeni Filistinli tutuklunun olduğunu daha şimdi fark etti. Diğer birtakım anlaşmazlıkların yanı sıra Gazzelilerin güneyden kuzeye geri dönmeyi istemeleri ve İsrail'in bu talebi reddetmesi çözülebilir bir mesele. Sorun, krizleri nasıl sonlandıracağını bilen liderlerin olmaması.

Yalnızca ağır bedeller ödeyen halkına karşı şefkatli bir kalbe sahip olan değil, aynı zamanda gerçeklerle ilgili samimi bir konuşma yaparak kamuoyunun karşısına çıkacak kadar cesur olan, başarı olarak savaşın ve akan kanın durdurulmasıyla ve İsrailli rehineler ile Filistinli tutukluların ve mahkumların serbest bırakılmasıyla yetinilmesinden başka yapılabilecek hiçbir şey olmadığını söyleyecek liderlere acil ihtiyaç var.



Hizbullah'a yönelik çağrı cihazı saldırısıyla ilgili en büyük soru: Neden şimdi?

Hizbullah'a yönelik çağrı cihazı saldırısıyla ilgili en büyük soru: Neden şimdi?
TT

Hizbullah'a yönelik çağrı cihazı saldırısıyla ilgili en büyük soru: Neden şimdi?

Hizbullah'a yönelik çağrı cihazı saldırısıyla ilgili en büyük soru: Neden şimdi?

Colin P. Clarke

Lübnan ve Suriye’nin bazı bölgelerinde salı günü gerçekleştirilen eş zamanlı bir saldırıda, Lübnan’daki Hizbullah Hareketi tarafından kullanılan yüzlerce çağrı cihazı peş peşe patladı. Saldırıda en az 10 kişi öldü, binlerce kişi yaralandı.

Birçok kişi saldırının neden şimdi düzenlendiğini ve saldırının zamanlamasının daha geniş bir anlamı olup olmadığını merak ediyor.

İsrail, ABD'nin daha geniş çaplı bir operasyonun, bölgede topyekûn bir savaşa yol açabileceği yönündeki uyarılarına rağmen, Hizbullah’ın saldırılarını önlemenin savaştaki hedeflerinden biri olduğunu açıkladı. Çağrı cihazı saldırısı İsrail'in Lübnan'da Hizbullah'a karşı yürüteceği uzun vadeli bir askeri harekatın başlangıcı olabileceği gibi, İsrail ile İran'ın vekilleri arasında uzun süredir devam eden gölge savaşının son gizli operasyonu da olabilir. İsrail, saldırıyı fark edilmeden gerçekleştirilebileceği zaman aralığı sınırlı olduğu için de böyle bir saldırı düzenlemiş olabilir.

İsrail'in istihbarat servisi Mossad için bu saldırı, 7 Ekim 2023 tarihinde Hamas'ın İsrail'e yönelik saldırısında yaşanan başarısızlıklar nedeniyle ciddi şekilde zedelenen itibarını iyileştirme yolunda atılan sağlam bir adım olabilir. Saldırı aynı zamanda bir casus romanından fırlamış gibi görünüyor. Mossad'ın böylesine büyük ve dramatik bir operasyonu nasıl gerçekleştirebildiğine dair çok sayıda hipotez ortaya atıldı. Patlayıcıların çağrı cihazlarına üretim aşamasında mı yoksa tedarik süreci sırasında mı yerleştirilmiş olabileceğini henüz bilmiyoruz.

Hizbullah, İsrail'in siber saldırılarına karşı önlem amacıyla çağrı cihazları gibi eski iletişim araçlarını kullanıyordu. Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah’ın alternatif iletişim araçları kullanmaya çağırdığı Hizbullah üyeleri 7 Ekim saldırısının ardından cep telefonu kullanmaktan büyük ölçüde kaçındılar.

Bazı kişiler cihazlara sızan kötü amaçlı yazılımın pillerin aşırı ısınmasına ve sonunda patlamasına neden olduğunu düşünüyor. Oysa saldırı titiz bir planlama ve ayrıntılara gösterilen özenle dikkatlice organize edildi. Saldırının anlık etkisi ne olursa olsun, ortaya çıkan tablo Hizbullah'ın paranoyasını arttıracak ve Mossad'ın gelecekte yapabileceklerine karşı daha fazla temkinli olmasına yol açacak. Hizbullah'ın bu saldırının ardından iç güvenlik aygıtında bir revizyona gidebilir, operasyonel güvenliğindeki boşlukları gözden geçirebilir ve üyelerinin yeteneklerini arttırmaya çalışabilir. Tüm bunlar aynı zamanda Hizbullah içinde kan dökülmesine yol açabilir ve içeride bir casus avı başlayabilir. Bu da İsrail istihbaratı için bir başka kazanç olacaktır.

Saldırı, titiz bir planlama ve ayrıntılara gösterilen özenle dikkatlice organize edildi.

Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye’ye geçtiğimiz temmuz ayı sonlarında Tahran'da düzenlenen suikastta olduğu gibi çağrı cihazı saldırısının arkasındaki nedenlerden biri de Mossad'ın prestijini yeniden kazanma konusundaki kararlılığıydı. İsrail istihbaratı 7 Ekim 2023 saldırısından önce her şeye gücünün yetebileceği yönünde güçlü bir imaja sahipti. Mossad efsaneleri, Steven Spielberg yönettiği Münih ve Netflix yapımı Kaos gibi popüler casusluk filmleriyle ekranlara taşınmıştı.

İsrail'in hedef odaklı suikastlarında, geçtiğimiz ocak ayında Beyrut'ta Hamas'ın Siyasi Büro Başkan Yardımcı Salih el-Aruri, temmuz ayı sonlarında yine Beyrut'ta Hizbullah’ın üst düzey komutanlarından Fuad Şükür ve Şükür’den kısa bir süre sonra da İsmail Heniyye öldürüldü.

dfv fdev
Patlayan çağrı cihazlarından birinden geri kalanlar Beyrut'ta sergilendi, 18 Eylül (AFP)

İsrail'in gizli operasyonlarının Mossad'ın imajını iyileştirmenin yanı sıra daha pratik bir etkisi de var. Saldırı büyük olasılıkla Hizbullah'ın komuta ve kontrol merkezini yok etti. Bu da öngörülebilir gelecekte Hizbullah için büyük iletişim sorunlarına yol açacak. Dahası, salı günü gerçekleşen saldırıda yüzlerce Hizbullah üyesi yaralandı. Bazılarının parmaklarının ya da ellerinin koptuğu ya da geçici de olsa sahadan uzaklaşmalarına neden olan başka yaralanmalar gibi fiziksel bozukluklara sebep olduğu şüphesiz.

Yemen'deki Husiler, Irak ve Suriye'deki milisler ve İran'ın diğer vekilleri daha fazla önlem almaya başlayacaktır. Bu durum söz konusu grupların birbirleriyle iletişim kurma şekillerinde değişikliklere yol açarak koordinasyon düzeylerini doğrudan etkileyebilir ve saldırı düzenleme kabiliyetlerini engelleyebilir.