İsrail raporlarında, ciddi askeri açıklar nedeniyle Refah'a saldırılmaması konusunda uyarılar yapıldı

Esir takası anlaşması müzakereleri durma noktasına gelirken, Washington'daki İsrail Büyükelçiliği’ne Gantz'la ilgilenmemesi yönünde talimat verildi.

İsrail’in Refah'ı işgal etme kararı konusunda destekçiler ve muhalifler arasında anlaşmazlıklar çıktı. (AFP)
İsrail’in Refah'ı işgal etme kararı konusunda destekçiler ve muhalifler arasında anlaşmazlıklar çıktı. (AFP)
TT

İsrail raporlarında, ciddi askeri açıklar nedeniyle Refah'a saldırılmaması konusunda uyarılar yapıldı

İsrail’in Refah'ı işgal etme kararı konusunda destekçiler ve muhalifler arasında anlaşmazlıklar çıktı. (AFP)
İsrail’in Refah'ı işgal etme kararı konusunda destekçiler ve muhalifler arasında anlaşmazlıklar çıktı. (AFP)

Emel Şehade

Esir takası anlaşması müzakereleri durma noktasına geldi. Öyle ki Ramazan Ayı’ndan önce bir anlaşmaya varma olasılığı mümkün görünmüyor. Bu da İsrail'in Refah'ı işgal etmeye karar vermesi halinde tüm bölgeyi bir güvenlik riskiyle karşı karşıya bırakıyor. ABD ve Mısır başta olmak üzere dışarıdan gelen uyarılara rağmen İsrail her an Refah’a girme kararı alabilir. Raporlarda İsrail ordusuna, asker sayısındaki eksiklik ve savaştaki üstünlüğünü garanti edecek hız ve kabiliyetteki yetersizlik nedeniyle Refah işgalini riske atmaması konusunda uyarılar geldi. Yine de İsrail beklenmedik bir şekilde hareket edebilir.

İsrail’in, esir takası anlaşmasına dahil edilecek esirlerin isim listesi talebi pazar günü Hamas tarafından reddedildi. Ayrıca esirlerin sağlık durumlarıyla ilgili ayrıntılar da verilmedi. Bunun ardından yakın zamanda bir anlaşmaya varma umutları suya düştü. Bu durum, esir anlaşmasında ilerleme kaydedilmesinin önündeki en önemli engeli teşkil ediyor. İsrail, esirlerin listesini almadığı sürece müzakerelere katılmayı reddediyor. Hamas ise Gazze'deki durum ve diğer örgütlerin elindeki esirlerin varlığı sebebiyle anlaşmanın imkânsız olduğunu düşünüyor.

Tarafların üzerinde anlaşamadığı bir diğer konu da anlaşmaya dahil edilen her bir İsrailli esire karşılık serbest bırakılacak Filistinli mahkûm sayısının belirlenmesi. Diğer taraftan ateşkes talebi ve İsrail ordusunun geri çekilmesi konusundaki anlaşmazlık da tartışma konusu olmaya devam ediyor. Tüm bunlar anlaşmada ilerleme kaydedilmesini engelliyor. Askeri ve güvenlik kurumları Refah'ı işgal etme planını tartışmaya devam ederken, bir milyon 400 bin Filistinliyle nasıl başa çıkılacağı ve bu kişilerin Refah'tan güvenli bölgelere nasıl nakledileceği konusunda da net bir tablo ortaya çıkmadı. Operasyon için lojistik hazırlıkların yanı sıra ordunun bu konuda eğitilmesi de gerekiyor.

Asker sıkıntısı

Hamas hareketi ile arabulucular arasında pazar günü Kahire'de yapılan görüşmelerde ilerleme kaydedilememesi ve özellikle Ramazan Ayı boyunca bir anlaşmaya varma ihtimalinin zorlaşmasıyla, önümüzdeki dönemde nasıl bir yol izleneceğinin tartışılması için kabineyle görüşülecek. Ordu kurmayları ve kabinedeki en yüksek yetkililere göre, dini hassasiyet gösterilmesi gereken bir zaman dilimi olsa bile içinde bulunulan durum, ordunun Refah'ı işgal etmek üzere harekete geçmesini gerektiriyor.

Ancak İsrail ordusunun büyük bir asker açığıyla karşı karşıya olduğunu ortaya koyan raporun yayınlanmasının ardından bu adımın tehlikeli olduğu konusunda uyarılar geldi. Söz konusu rapora göre İsrail’in acil olarak en az sekiz bin askere ihtiyacı var. Bu denli bir asker açığı savaş alanındaki operasyonların sonuçlarının Han Yunus ile Refah'a kadar diğer bölgelere doğru ilerlemesini olumsuz etkileyecektir.

Raporda İsraillilerin, ordunun operasyonlarını hızlı ve zaferi garanti edecek şekilde gerçekleştiremeyeceği bir aşamadan korktuğu belirtiliyor. Raporda ayrıca, asker açığının bulunduğu şu durumda, düşman birliklerinin İsrail askeri güçlerine yaklaşabileceği ve ister ateş açarak ister patlayıcı cihazlarla zarar verebileceği ifade edildi.

Yaşananlar, Refah'ın işgal edilmesi kararının destekçiler ve muhalifler arasında büyük anlaşmazlıklara yol açmasına neden oldu.

İsrail ordusu, kara harekâtının bu aşamasında Gazze Şeridi'nin kuzeyinde 162’nci Tümen'in gözetiminde iki tugay muharebe timi ve Han Yunus bölgesinde 98’inci Tümen'in gözetiminde dört tugay muharebe timi bulunduruyor. Bu sayıya tampon bölgede ve Filistin sınırı boyunca Gazze Tümeni'ne bağlı olarak faaliyet gösteren kuvvetler dahil değil.

İsrail raporuna göre, Gazze'deki durum İsrail ordusunun hızlı bir şekilde hareket etmesine izin vermiyor. Bu noktada, Hamas liderlerinin yeraltında saklandıkları yerleri tespit etmek gibi operasyonel görevleri yerine getiren İsrail ordusu, Gazze'de araştırma ve imha çalışmaları yürütüyor.

Söz konusu rapor, Hamas'la girilen çatışmalarda üç askerin öldürülmesi ve İsrail ordusunun Gazze Şeridi'ndeki yönünü merkezi kamplardaki ve Refah'taki Hamas tugayları noktalarına doğru genişletme olasılığına karşı hazırlığını arttırdığını açıklamasının ardından geldi.

Askeri kaynaklara göre İsrail Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi'den kara harekâtı için çeşitli ihtimallere karşı tavsiye isteneceği an yaklaşıyor. Halevi, ordunun kara harekâtında planlananları nasıl uygulayacağı, Gazze şehrinin kuzeyinden ve merkezinden derinliklerindeki yeni bölgelere nasıl ilerleyeceği hususlarını açıklayacaktır.

Anlaşmazlığın merkezindeki iki soru

Ordunun içinde bulunduğu durum, asker eksikliği ve savaşmanın zorluğu göz önüne alındığında, karar mercileri Refah'ın işgaliyle ilgili iki soru soruyor. Birincisi: İsrail ordusunun üst düzey subaylarının Hamas’ın son kalesi olan Refah'a girilmesinin gerekli olduğuna dair net tavsiyeleri karşısında ABD-Mısır baskıları ve uluslararası meşruiyet sorunları yer alırken Refah'a girmek doğru mu değil mi? Öyle ki İsrail, Aksa Tufanı Operasyonu’ndan sonra Refah’tan zaferle çıkmayı bekliyor.

İkinci soru ise şu: Mevcut durumda, savaşmanın zorluğu ve ordunun karşılaşabileceği farklı birçok sorun ışığında İsrail ordusu Refah'taki hedeflerine ulaşabilecek mi ulaşamayacak mı? Bir askeri yetkili, çok sayıda subayın ‘Gazze Şeridi'nde esirler olduğu ve en azından esir takası anlaşmasının ilk aşaması uygulanmadığı sürece çatışmaların Refah'a ve hatta diğer merkezi bölgelere doğru genişletilmemesi’ talebini iletti. Subaylar, aksi takdirde Hamas'ın başarılı olacağına ve yenilgiye uğratılmasının zor olacağına inanıyor.

Güvenlik personelleri, Refah'ın işgalinin artık sadece Hamas'a baskı yapmak için bir araç değil, onu yenmek için bir gereklilik olduğunu düşünüyor. Eğer ordu bunu başarma olasılığından şüphe duyuyorsa, işi şansa bırakmamak daha iyidir.

Gantz Washington'da

Gözlemciler, İsrail Savunma Bakanı Benny Gantz'ın, Başbakan Binyamin Netanyahu ile önceden koordinasyon sağlanmadan Washington'a gitmesinin kabine içindeki çatlak ve bölünmeyi yansıttığına inanıyor. Netanyahu öfkesini ve eleştirilerini gizlemeyerek Gantz'a karşı büyük bir kampanya başlattı. Washington'daki İsrail Büyükelçiliği’ne de Gantz'la ilgilenmemesi ve orada kaldığı süre boyunca ona yardım etmemesi yönünde talimat verildi.

Gantz'ın Washington'da ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris ve Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan ile bir dizi toplantı yapması planlanıyor. Ayrıca Cumhuriyetçi ve Demokrat partilerden Kongre üyeleri ve üst düzey AIPAC (ABD-İsrail Halkla İlişkiler Komitesi) yetkilileriyle de görüşecek. Bu ziyaret, ABD'de yayınlanan ve ‘ABD yönetiminin Netanyahu'nun savaştaki davranışları ve hükümetteki ortakları Itamar Ben-Gvir ve Bezalel Smotrich tarafından kısıtlandığı yönündeki iddialar’ nedeniyle sabrını kaybettiğini belirten raporların ışığında gerçekleşti.

Bilgi sahibi kaynaklar, Gantz'ın Başkan Joe Biden ile bir görüşme gerçekleştirmek istediğini ancak bu görüşmenin gerçekleşip gerçekleşmemesinin henüz kesin olmadığı bildirildi.

Gantz, İngiltere'yi ziyaret ettikten sonra çarşamba günü İsrail'e dönecek ve ardından politikacılara göre İsrail'deki siyasi arena gerçek bir iç savaşa girecek.

Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabi’dan çevrilmiştir.



Suriye'de Humus kentinde camide patlama: 8 ölü, saldırıyı Saraya Ensar el-Sünne üstlendi

Patlama sonucu Suriye’nin orta kesimindeki Humus kentinde bulunan bir caminin içinde meydana gelen yıkım (SANA)
Patlama sonucu Suriye’nin orta kesimindeki Humus kentinde bulunan bir caminin içinde meydana gelen yıkım (SANA)
TT

Suriye'de Humus kentinde camide patlama: 8 ölü, saldırıyı Saraya Ensar el-Sünne üstlendi

Patlama sonucu Suriye’nin orta kesimindeki Humus kentinde bulunan bir caminin içinde meydana gelen yıkım (SANA)
Patlama sonucu Suriye’nin orta kesimindeki Humus kentinde bulunan bir caminin içinde meydana gelen yıkım (SANA)

Suriye’nin orta kesimindeki Humus’ta, Alevi çoğunluğun yaşadığı bir mahallede bulunan camide cuma namazı sırasında meydana gelen patlamada en az sekiz kişi hayatını kaybetti. Saldırıyı Saraya Ensar el-Sünne üstlenirken, yetkililer faillerin hesap vereceğini bildirdi.

Bu saldırı, geçiş yönetiminin yaklaşık bir yıl önce iktidara gelmesinden bu yana bir ibadethaneyi hedef alan ikinci saldırı oldu. Haziran ayında Şam’da bir kilisede düzenlenen intihar saldırısında 25 kişi yaşamını yitirmiş, o saldırıyı da yine aşırıcı Saraya Ensar el-Sünne üstlenmişti.

Suriye İçişleri Bakanı Enes Hattab, Humus’taki patlamanın arkasındaki tarafın “kim olursa olsun” adalet önüne çıkarılacağını belirterek, saldırının Suriye’de güvenlik ve istikrarı sarsmayı hedeflediğini söyledi. İbadethanelerin hedef alınmasını “alçakça ve korkakça bir eylem” olarak niteledi.

Şarku’l Avsat’ın Resmi Suriye Haber Ajansı SANA’dan aktardığı habere göre ülkenin üçüncü büyük kenti Humus’ta Vadi ez-Zeheb Mahallesi’ndeki İmam Ali bin Ebu Talib Camii’nde meydana gelen patlamada sekiz kişi hayatını kaybederken 18 kişi yaralandı.

Patlamada başı ve sırtı şarapnel parçalarıyla yaralanan ve Humus’taki Karam el-Luz Hastanesi’nde tedavi gören 47 yaşındaki Usame İbrahim, AFP’ye, “Cuma namazındaydım; yalnızca güçlü bir patlama ve yoğun bir basınç duydum” dedi. Başındaki bandajları işaret eden İbrahim, “Her yer gözümde kıpkırmızı oldu… Yere düştüm, başımdan kan aktığını gördüm… O an ne olduğunu anlayamadım” diye konuştu. Kan izleri arasında caminin kapısına doğru ilerlediğini, cemaatten yükselen çığlıklar ve inlemeler eşliğinde gençler tarafından hastaneye götürüldüğünü anlattı.

İçişleri Bakanlığı, “terör saldırısının” namaz sırasında gerçekleştiğini belirterek, “ilgili birimlerin failleri yakalamak üzere soruşturma ve delil toplama çalışmalarına başladığını” açıkladı.

Saraya Ensar el-Sünne, Telegram’da yayımladığı mesajda, “Sarayâ Ensar el-Sünne mücahitleri, başka bir gruptan mücahitlerle birlikte, Nusayrilere ait Ali bin Ebu Talib içinde bir dizi patlayıcıyı infilak ettirdi” ifadelerini kullandı. Beşar Esad yönetiminin 2024 sonunda devrilmesinin ardından kurulduğunu belirten grup, “Saldırılarımız artarak sürecek ve tüm kâfirler ile mürtedleri hedef alacak” dedi.

SANA’nın bir güvenlik kaynağına dayandırdığı habere göre, ilk bulgular patlamanın cami içine yerleştirilen patlayıcı düzeneklerden kaynaklandığını gösteriyor. Olay yerinden yayımlanan görüntülerde, caminin bir köşesindeki duvarın alt kısmında bir gedik, duvarın bir bölümünü kaplayan siyah duman izleri, etrafa saçılmış halı parçaları ve kitaplar ile kırılmış pencere camları görüldü. Güvenlik güçleri caminin çevresini kordon altına aldı; içerideki ekipler, patlamanın olduğu alanı kırmızı şeritle çevreledi.

“Etrafımda şarapnel parçaları”

Ayağından yaralanan ve hastanede tedavi gören seyyar kitap satıcısı 38 yaşındaki Gadi Maruf da AFP’ye, patlamanın imamın hutbe için minbere çıkmasıyla meydana geldiğini söyledi. Maruf, “Çok büyük bir patlamaydı; etrafımda şarapnel parçalarının uçuştuğunu gördüm” dedi.

Suriye Dışişleri Bakanlığı, yayımladığı açıklamada “korkakça suç eylemini” kınayarak, bunun “güvenliği ve istikrarı bozma, Suriye halkı arasında kaos yayma girişimlerinin bir parçası” olduğunu vurguladı. Açıklamada, “terörle her tür ve biçimde mücadele” konusundaki kararlılık yinelenirken, “bu tür suçların devletin güvenliği tesis etme, vatandaşları koruma ve failleri hesap verme çabalarını durduramayacağı” ifade edildi.

Riyad, Beyrut ve Amman başta olmak üzere birçok başkent saldırıyı kınadı. Saldırı, son aylarda yaşanan şiddet olaylarının ardından Suriye’deki azınlıkların endişelerini artırdı.

sx scx
Patlama sonucu Humus’un Vadi ez-Zeheb Mahallesi’ndeki İmam Ali bin Ebu Talib Camii’nin içinde meydana gelen yıkım görülüyor (SANA)

Sünni çoğunluğa sahip Humus’ta Alevi çoğunluklu mahalleler de bulunuyor. 2011’de başlayan Suriye iç savaşının ilk yıllarında şiddetli çatışmalara sahne olan kentte, geçen ay kırsaldaki bir köyde bir çiftin öldürülmesinin ardından mezhepsel gerginlik ve çatışmalar yaşanmış; çiftin aşireti suçu Alevilere atfetmişti. Ancak İçişleri Bakanlığı daha sonra olayın adli saiklerle işlendiğini açıklamıştı.

Bu cinayetin ardından Lazkiye kıyı kentinde ve Alevi çoğunluklu diğer bölgelerde binlerce Alevi, Humus ve başka yerlerde azınlıklara yönelik saldırıları protesto etmişti. Esad yönetiminin devrilmesinden bu yana, Esad’ın mensubu olduğu Alevi topluluğuna yönelik saldırıların arttığı belirtiliyor.

Mart ayında Suriye kıyı kesiminde mezhepsel arka planlı şiddet olaylarında, Suriye medyasına göre çoğu Alevi olmak üzere yaklaşık 1700 kişi hayatını kaybetti. Yetkililerce görevlendirilen bir soruşturma komisyonu, Temmuz ayında, şiddet olaylarına karıştığı şüphesi bulunan 298 kişinin kimliğinin belirlendiğini; isimleriyle birlikte 1426 Alevinin yanı sıra 238 güvenlik ve ordu mensubunun öldürüldüğünü açıkladı.

Gözaltındakilerin serbest bırakılması

Şiddet olaylarından önce ve sonra, eski yönetimle bağlantı iddiasıyla Alevi çoğunluklu bölgelerde geniş çaplı gözaltılar yapılmıştı. Resmî Suriye televizyonu, cuma günü Lazkiye’de “savaş suçlarına karışmadıkları tespit edilen” 70 kişilik ilk grubun serbest bırakıldığını, devamının geleceğini duyurdu.

Temmuz ayında, güneydeki Süveyda vilayetinde Dürzi azınlığa yönelik mezhepsel şiddet olaylarında, Suriye medyasına göre 789’u Dürzi sivil olmak üzere iki binden fazla kişi hayatını kaybetti. Haziran ayında ise Şam’ın Duveyla semtindeki Mar İlyas Kilisesi’nde namaz sırasında düzenlenen intihar saldırısında 25 kişi ölmüştü. Yetkililer, ülkede birlikte yaşamı ve tüm bileşenlerin korunmasını vurgulamayı sürdürüyor.

Cumhurbaşkanı Ahmed Şara, Esad’ın devrilmesinin birinci yıl dönümünde yaptığı konuşmada, “güçlü bir Suriye” inşa etmek için Suriyelilerin çabalarını birleştirmesinin önemine dikkat çekti ve halkın fedakârlıklarına “yakışır” bir gelecek çağrısı yaptı. İktidardaki ilk yılını geride bırakan Şara, yönetimini pekiştirmek için çeşitli adımlar atsa da, ülkenin birliğini koruma ve güvenliği tüm topraklarda tesis etme konusunda ciddi bir sınavla karşı karşıya bulunuyor.


İsrail polisi: Filistinlilerin saldırısında iki kişi öldü

İsrail polis araçları, Batı Şeria'da düzenlenen bir baskın sırasında (Arşiv-Reuters)
İsrail polis araçları, Batı Şeria'da düzenlenen bir baskın sırasında (Arşiv-Reuters)
TT

İsrail polisi: Filistinlilerin saldırısında iki kişi öldü

İsrail polis araçları, Batı Şeria'da düzenlenen bir baskın sırasında (Arşiv-Reuters)
İsrail polis araçları, Batı Şeria'da düzenlenen bir baskın sırasında (Arşiv-Reuters)

İsrail yetkilileri bugün, kuzey İsrail'de bir Filistinli tarafından gerçekleştirilen bıçaklı ve araçla saldırıda iki kişinin öldüğünü açıkladı.

 İşgal altındaki Batı Şeria'da İsrail polisi (Reuters)Batı Şeria'da İsrail polisi (Reuters)

İsrail acil servisleri, yaklaşık 68 yaşında bir adamın araç çarpması sonucu hayatını kaybettiğini bildirdi.

İsrail kamu yayın kuruluşu Kan ise yaklaşık 20 yaşında bir kadının bıçaklanarak öldürüldüğünü duyurdu.

 Ayrıca, iki kişinin de hafif yaralandığı belirtildi.

İsrail polisi, şüpheli saldırganın işgal altındaki Batı Şeria'da yaşayan bir Filistinli olduğunu açıkladı.

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, orduya saldırganın memleketi olan Batı Şeria'daki Kabatiye kasabasında operasyon başlatma emri verdi.

Ofisinden yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı: "Savunma Bakanı Yisrael Katz, cani teröristin geldiği Kabatiye’ye karşı İsrail ordusuna güçlü ve derhal harekete geçme talimatı verdi. Amaç, tüm teröristleri tespit edip etkisiz hale getirmek ve kasabadaki terörist altyapıyı çökertmektir."


Suriye Dışişleri Bakanlığı: SDG ile yapılan görüşmeler somut sonuç vermedi

Kamışlı şehrinde düzenlenen askeri geçit töreninde SDG mensupları, (Arşiv- Reuters)
Kamışlı şehrinde düzenlenen askeri geçit töreninde SDG mensupları, (Arşiv- Reuters)
TT

Suriye Dışişleri Bakanlığı: SDG ile yapılan görüşmeler somut sonuç vermedi

Kamışlı şehrinde düzenlenen askeri geçit töreninde SDG mensupları, (Arşiv- Reuters)
Kamışlı şehrinde düzenlenen askeri geçit töreninde SDG mensupları, (Arşiv- Reuters)

Suriye Dışişleri Bakanlığı'ndan üst düzey bir yetkili bugün yaptığı açıklamada, Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile yapılan görüşmelerin henüz somut sonuç vermediğini belirterek, ülkenin kuzeydoğusundaki kurumların devlet kurumlarına entegre edilmesi konusundaki söylemlerin, icraat adımları atılmadan teorik ifadelerden ibaret kaldığını kaydetti.

Suriye Haber Ajansı'na (SANA) konuşan kaynak, Suriye'nin birliğine yapılan tekrarlanan vurgunun, ülkenin kuzeydoğusundaki gerçeklikle çeliştiğini, burada devlet çerçevesinin dışında ayrı ayrı yönetilen idari, güvenlik ve askeri kurumların bulunduğunu ve bunun da sorunu çözmek yerine "bölünmeyi sürdürdüğünü" söyledi.

 SDG mensupları, Suriye'nin kuzeydoğusunda (AFP)SDG mensupları, Suriye'nin kuzeydoğusunda (AFP)

Sözlerine şöyle devam etti: "SDG liderliğinin Suriye devletiyle diyaloğun devam edeceğine dair sürekli işaretlerine rağmen, bu görüşmeler somut sonuçlar vermedi. Bu söylemin, gerçek bir durgunluk ve uygulamaya geçme konusunda gerçek bir irade eksikliği ışığında, medya amaçlı ve siyasi baskıları absorbe etmek için kullanıldığı görülüyor."

Sözlerine şöyle sürdürdü: “Kuzeydoğu Suriye'deki kurumların devlet kurumlarına entegre edilmesiyle ilgili konuşmalar, somut adımlar veya net zaman çizelgelerinden yoksun, teorik ifadeler alanında kalmıştır. Bu durum, SDG ile imzalanan 10 Mart anlaşmasına olan bağlılığın ciddiyeti konusunda şüpheler uyandırıyor.”

Petrol dosyasına gelince, Dışişleri Bakanlığı'ndaki resmi kaynak, SDG liderliğinin petrolün tüm Suriyelilere ait olduğu yönündeki tekrarlanan iddialarının, “devlet kurumları içinde yönetilmediği ve gelirleri genel bütçeye dahil edilmediği sürece” güvenilirliğini kaybettiğini belirtti.

Şarku’l Avsat’ın SANA’dan aktardığına göre kaynak, görüşlerin yakınlaşmasından bahsetmenin, “zaman sınırlı uygulama mekanizmalarına sahip net, resmi anlaşmalara dönüştürülmedikçe anlamsız kaldığını” vurguladı.

Ayrıca, askeri dosyadaki anlaşmalardan bahsetmenin, "Suriye ordusu çerçevesinin dışında, bağımsız liderliğe ve yabancı bağlara sahip silahlı grupların varlığının devam etmesiyle bağdaşmadığını, bunun egemenliği zayıflattığını ve istikrarı engellediğini" ifade etti.

Suriye Dışişleri Bakanlığı kaynağı, aynı durumun "sınır geçişlerinin tek taraflı kontrolü ve bunların pazarlık kozu olarak kullanılması için de geçerli olduğunu, bunun da ulusal egemenlik ilkelerine aykırı olduğunu" belirtti.