Gazze’de İsrail tankları yerinden edilenleri paletleri altında ezerken, İsrail Ordu Sözcüsü Hagari açıkladı: Araştırıyoruz

Ailelerin tanıklıklarına ve Avrupa-Akdeniz İnsan Hakları Gözlemevi (Euro-Med Monitor) tarafından belgelenen korkunç gerçeklere göre İsrail tankları çoğunlukla Gazze Şeridi'nin kuzeyinde yerinden edilenleri eziyor

Euro-Med Monitor, İsrail tanklarının yaklaşık bin Filistinliyi ezdiğini tahmin ediyor (AFP)
Euro-Med Monitor, İsrail tanklarının yaklaşık bin Filistinliyi ezdiğini tahmin ediyor (AFP)
TT

Gazze’de İsrail tankları yerinden edilenleri paletleri altında ezerken, İsrail Ordu Sözcüsü Hagari açıkladı: Araştırıyoruz

Euro-Med Monitor, İsrail tanklarının yaklaşık bin Filistinliyi ezdiğini tahmin ediyor (AFP)
Euro-Med Monitor, İsrail tanklarının yaklaşık bin Filistinliyi ezdiğini tahmin ediyor (AFP)

Muhammed, karısının erkek kardeşinin İsrail tanklarının paletleri altında ezildiğine tanık olurken, İsrail Ordu Sözcüsü Hagari, “Askerlerimiz en yüksek ahlaka sahiptir” açıklamasında bulundu.

Ahmed, Gazze şehrinin doğusundaki ez-Zeytun Mahallesi'ne saldıran İsrail ordusunun askeri araçlarına karşı evinde saklanıyordu. Merkava model tankın hızla genç bir adama doğru ilerlediğini ve genç adamın üzerinden birkaç kez geçtiğini gördü. Gördüğü manzara karşısında şoka giren Ahmed, birkaç saniye olduğu yerde donup kaldı. Daha sonra başka bir odaya gitti ve İsrail askerlerinin o gence yaptıklarının aynısını kendisine de yapacağı korkusuyla bir yatağın altına saklandı. Bu belki de bilinçaltının baskısıyla gösterdiği tepkiydi.

Tank paletleriyle üzerinden geçmeden önce

The Independent Arabia'ya konuşan Ahmed, İsrail tanklarının paletleri altında ezilerek öldürülen gencin önce İsrail askerleri tarafından ez-Zeytun Mahallesi’nin ortasında açtığı bir çukurda alıkonulduğunu söyledi. İsrail askerlerinin yakaladıkları kişileri bu çukurlarda tutuklarını ve sorguladıklarını belirten Ahmed, “Genç adamın kelepçeli halde çukurdan çıkarıldığını ve ağır silahlarla donatılmış iki askerin onunla birlikte yürüdüğünü gördüm. Sonra genç adam cadde ortasında asfaltta tek başına bırakıldı ve askerler uzaklaştı. Uzaktan bir tank, hızla genç adama doğru yaklaşmaya başladı ve canlı canlı üzerinden geçti” şeklinde konuştu.

Olaya tanık olan Ahmed, İsrail askerlerinin öldürme kastıyla tankla gencin üzerinden geçtiklerini ve gencin cesedinin cadde kenarındaki kumda değil, asfaltta olduğunu söyledi. Bu tanıklık, İsrail askerlerinin genci kasıtlı olarak ezdiklerini doğruluyor.

Öte yandan Ahmed, ilki odasından cep telefonuyla uzaktan çektiği fotoğrafla, ikincisi, İsrail askerlerinin ez-Zeytun Mahallesi’nden çekilmesinden sonra caddeye inip cesedi ve cesedin üzerindeki tank paletlerinin izlerini fotoğraflayarak olmak üzere olayı iki kez belgeledi.

Aynı bölgede iki ceset daha bulundu

İsrail ordusunun Gazze Şeridi’nin kuzeyinde yer alan ez-Zeytun Mahallesi’nden çekilmesinin ardından tanık olduğu korkunç olay nedeniyle geceleri sık sık kabuslar olarak görmesi üzerine, Ahmed bölgeyi terk ederek güneye kaçtı.

Ahmed'in analattığına göre bir grup arkadaşıyla birlikte olay mahallinde araştırma yaptıklarında İsrail tankları tarafından ezilmiş iki ceset daha buldular. Bir cesedin aile üyelerinden birine ait olduğunu söyleyen Ahmed, ikinci cesedin kimliğini ise tankların ezmesi sonucu yüz hatlarının tamamen bozulmasından dolayı belirleyemediklerini söyledi.

Ahmed'in İsrail askerlerinin tank paletleriyle Gazzelilerin canlı canlı üzerlerinden geçtiğine dair tanıklığı ilk kez karşılaşılan bir olay değil. Gazze Şeridi'ndeki savaş sırasında bu tür olaylara dair birçok tanıklık aktarılırken halen tekrarlanmaya devam ediyor.

Ahmed'in tanık olduğu Gazzeli gencin tank paletleri altında ezilmesi olayına ait görüntüler İsrail askerleri tarafından sosyal medya platformu Telegram'da kutlama ve tebriklerle yayınlandı.

Kemal Advan Hastanesi avlusunda yaşanan bir başka olay

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan habere göre Gazzeli Hilal el-Magusi'nin tanık olduğu Kemal Adwan Hastanesi avlusunda yaşanan bir başka olayda, İsrail tank ve buldozerleri hiçbir uyarıda bulunmadan, hastaneye sığınan yerinden edilenlerin kurduğu onlarca çadırın bulunduğu hastane avlusuna baskın düzenledi.

İsrail tanklarının ve buldozerlerinin gece geç saatlerde hastane avlusuna girdiğini söylen Hilal, “İsrail tankları ve buldozerleri yerinden edilenlerin kaldığı çadırların üzerinden geçti. Çadırlarda kalan yerinden edilmiş insanların bir kısmı ezilerek can verirken, bazıları yaralandı, bazıları da uzuvlarını kaybetti. Hastaneye yapılan baskın sırasında üzerime gelen buldozerin altında kalmaktan mucizevi bir şekilde kurtuldum. Hızla hastane binalarına doğru kaçtım. O gün aynı araç çocuğumu paletleri altına aldı” ifadelerini kullandı.

İsrail askerleri Gazzelileri paletli araçlarla ilk kez Kemal Advan Hastanesi'nde ezmeye başladılar. Geçtiğimiz 16 Aralık'ta meydana gelen olayda, doktorlar, İsrail askerlerinin gerçekleştirdiği korkunç olayı belgeledi. Herkesi şoke eden videolarda, yaşlıların ve engellilerin İsrail askerleri tarafından kullanılan tankların ve buldozerlerinin altında kaldıkları görüldü.

Tanklar ansızın ortaya çıkıp eziyor

İsrail ordusu, geçtiğimiz günlerde Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Beyt Hanun şehrinin merkezinde çadırda yaşayan Muhammed Ebu Udeh'in ailesine ani bir baskın düzenledi. Bir İsrail tankı, ailenin küçük sığınağına saldırdı. Ancak baba Muhammed Ebu Udeh tankın palet sesini duydu ve tankın altında ezilmeden ailesiyle birlikte çadırdan kaçmayı başardı.

Baba Muhammed Ebu Udeh, olayı şöyle anlattı:

“Tank paletlerinin sesini duydum ve çadırdan hemen kaçtık. Eşimin kardeşi Rasim oyalandığı için tank paletlerinin altında kaldı. Onu, kafası hariç tüm vücudu ezilmiş halde gördüm.”

Küçük tanık

İsrail tanklarının ve buldozerlerinin altında kalmaktan son anda kurtulanların anlattığı en zor kaçış hikayelerinden birini Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus şehrinde Gannem ailesi yaşadı. Ailenin uyuduğu sırada gerçekleşen olayda, ailenin babası, annesi ve bir kız çocuğu öldü, üç çocuk kurtuldu.

Kurtulan kardeşlerden Umniye isimli küçük yaştaki kız çocuğu olayı şöyle anlattı:

“Asbestten yapılmış küçük bir evde yaşıyorduk. Biz uyurken bir tank gelip evi yıktı ve babamın, annemin ve kız kardeşimin üzerinden geçti. Gözüme bir şarapnel parçası isabet etti. Görme yetimi neredeyse tamamen kaybetmiş durumdayım.”

Tankın onları ezerek öldürmeye geldiğini söyleyen Umniye, “Tankın bir yandan evimizi yok ederken, diğer yandan üç kez annemin ve kız kardeşimin üzerinden geçip onları öldürdüğünü gördüm. Hala olayın etkisindeyim. Kardeşlerimin ellerini tuttum ve kendimizi mucizevi bir şekilde dışarı attık” ifadelerini kullandı.

İsrail: Araştırıyoruz

İsrail tanklarının Gazzelileri ezdiği olayların peşine düşen Avrupa-Akdeniz İnsan Hakları İzleme Örgütü (Euro-Med Monitor) Sözcüsü Muhammad Şehade, “Gazzelilerin İsrail tankları tarafından ezildiğine ilişkin görgü tanıklarının korkunç ifadelerini duyduk. İsrail tanklarının yaklaşık bin Filistinliyi ezdiğini tahmin ediyoruz. Bu olayların çoğu Gazze Şeridi'nin kuzeyinde, özellikle de yerinden edilenlerin güvenli geçiş rotası olarak kullandığı er-Raşid Sahil Yolu üzerinde meydana geldi” diye konuştu.

Şehade, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Tank paletleri altında ezerek işlenen cinayetler, İsrail ordusunun Gazze halkının insanlığını ve onurunu hiçe sayarak kullandığı vahşi yöntemlerden sadece biri. İsrail askerleri tüm bu ihlalleri, Filistinlileri insan olarak görmemeleri nedeniyle gerçekleştiriyor.”

Buna karşın her zaman ‘silahlarının temiz olduğunu’ söyleyen İsrail’e gelince, İsrail Ordu Sözcüsü Daniel Hagari, söz konusu olaylarla ilgili yaptığı açıklamada, “Bunu araştırıp ilgileneceğiz. Ancak bunun sonucunda sadece askerlerimizin en yüksek ahlaka sahip olduğu ve yasadışı hiçbir ihlal yapmadığı teyit edilebilir. Savaşın şiddetine rağmen biz her zaman savaş hukukuna uyuyoruz” dedi.



Suriye sahnesinin hataları

 Suriyeliler Şam kırsalında Noel ağacının ışığının yakılmasını kutluyor (AFP)
Suriyeliler Şam kırsalında Noel ağacının ışığının yakılmasını kutluyor (AFP)
TT

Suriye sahnesinin hataları

 Suriyeliler Şam kırsalında Noel ağacının ışığının yakılmasını kutluyor (AFP)
Suriyeliler Şam kırsalında Noel ağacının ışığının yakılmasını kutluyor (AFP)

Nebil Fehmi

Suriye'de son günlerde yaşananlar, Suriye resmi güçlerinin muhalefet karşısında hızla geri çekilmesi ve ardından rejimin tamamen yıkılması, önceki rejimin bedelini ödediği, yeni gelenlerin de kaçınması gerektiği en büyük ve en önemli hatayı gözler önüne serdi. O hata da ulusal meşruiyeti kaybetmektir. Herkes, iç çatışmaları önleyecek iç baskılara veya dış komplolara karşı durabilecek tek koruyucu kalkanın bu olduğunun farkında olmalı. O, halkla sürekli iletişim kurarak ve vatandaşların isteklerini gerçekleştirmek için çalışarak rejimin ve liderlerin meşruiyeti ile cisim bulan güçtür. Bu da vatandaşların liderlerinin etrafında toplanmalarını devlet, rejim ve halk arasındaki doğal uyumun bir sonucu olarak ülkenin birliğini korumalarını sağlayacaktır.

Meşruiyet, her türlü silahtan, askeri veya polis güvenlik kurumundan daha güçlü ve sağlam bir kalkandır. İçeriden veya dışarıdan yasa dışı tehditlere karşı koyabilecek güvenilir bir kalkandır. Dahası ülkelerin ve rejimlerin istikrarının koruyucu kalkanı ve temel koşuludur. Bunu göz ardı etmek çok büyük bir hatadır ve bunun sonuçları, ulusal ve toplumsal gerilimler, sarsıntılar ne kadar uzun ömürlü ve güçlü olursa olsun, rejimlerin istikrarsızlaşmasıdır. Bu hataya düşmek, geçimini ve istikrarını bu konuda emin olmayan liderlere ve kurumlara emanet eden ortalama bir vatandaşa her zaman ağır bir bedel yüklemiştir.

Son olayların da öne çıkardığı ikinci hata ise dostlukların ve ilişkilerin gücü ne olursa olsun, siyasi, güvenlik, ekonomik ya da sosyal alanlarda rejimlerin dış taraflara çok fazla bel bağlamalarıdır. Nitekim Suriye rejimi, Rusya ve İran arasında çeşitli aşamalarda güçlü ilişkiler mevcuttu. Pozisyon ve çıkarlar konusunda tam ve kalıcı bir örtüşme ya da incelemeye ve hesaplara tabi olmayan mutlak dostluklar yoktur. Herhangi bir durum karşısında maliyet ve fayda hesabı, en yakın dostlar arasında bile farklı öncelikler ortaya çıkaracaktır. Vatanın, vatandaşın, rejimin güvenlik ve istikrarının dışarıdan bir destekle sağlanması konusunda hiçbir güvenceye yer yoktur. Bu, hem geçmiş hem eğer şartlar benzerse ve bu hataya tekrar düşülürse gelecek olaylar için de geçerlidir.

Üçüncü hata, milli denklem çerçevesinde etnik kimliğe saygı göstermek yerine, bir halk içinde bir dini grubun diğer dini grupların üstünde olmasını sağlamaktır. Bu, bölünme ve parçalanma tohumlarını ekmenin en güçlü ve en hızlı yoludur. Halkların istikrarı için temel ve en güçlü husus, çeşitli yönelimlerdeki vatandaşların, ulusal kimliğin onları reddetmediğini veya dışlamadığını hissetmeleridir. Genel olarak bu, özellikle de çok mezhepli ülkelerde psikolojik güvenliğin ve ulusal istikrarın sağlanmasında önemli bir dayanak ve temel koşuldur.

Yeni seçilmiş veya devrimci herhangi bir rejimin ve aynı zamanda kardeş Suriye halkının karşı karşıya olduğu, tarih ne kadar acımasız olursa olsun, devrilenlerin uygulamaları ne kadar pervasız olursa olsun kaymaması gereken dördüncü hata, zorbalığa aynı şekilde karşılık vermek ve kanlı intikamın, acımasız ve tehlikeli döngülerine girmektir. Farklı kesimlerin veya vatandaşların geçmişteki hatalara ve hak ihlallerine verecekleri en etkili yanıt, bunların tekrarını önleyen uygulamaları benimseyecek kurumların inşa edilmesidir. Eğer geçmiş ihlallerin hesabının sorulması konusunda bir fikir birliğine varılırsa, geçmişin acıları ve ihlalleriyle barışmak ve bunların tekrarını önlemek için bu hesap sormanın şeffaf bir şekilde ve sadece hesap sorma amacıyla yapılması daha iyi olacaktır. Burada apartheid rejiminden kurtulduktan sonra Güney Afrika'nın yaşadığı deneyim örnek alınabilir. Sorumlulardan hesap sorma ihmal edilmedi, ancak acımasızlığa, intikam ve misillemede bulunma döngülerine düşmeden, şiddet ve kana karşı şiddete başvurmadan ve kan dökmeden yapıldı.

Beşinci hata, devlet kurumlarını korumak ile liderlerini veya politikalarını değiştirmek arasında büyük bir fark olduğu için halkın geçmişe yönelik öfkesinin egemen olması ve olanı yıkma ve parçalama arzusudur. Herkes siyasi kurumların geliştirilmesinde veya inşasında şevk, bilgelik ve sabır göstermelidir. Hataları ve ihlalleri tekrarlamaktan, onlara geri dönmekten kaçınarak, modern devletin adil bir hukuki kurumsal sisteme uygun olarak yönetilmesi için sağlıklı düzenlemeler üzerinde anlaşmaya varılmalıdır. En büyük zorluk, gerekliliğine rağmen yıkmak değil, herkes için güvenli ve çeşitli çıkarlar için güvenilir bir gelecek inşa etmektir. Bu, uzun süreli ve uzayan, vatandaşın siyasi ve maddi olarak, kanıyla ve canıyla bedelini ödediği ihlallerin ardından sağlam bir meşruiyet ve kurumsal siyasi garantiler sunacaktır.

Yeni liderlerin, Suriye halkının ve içindeki çeşitli dini grupların kaçınması gereken altıncı hata, geçmişteki uygulamaların neden olduğu acıların veya yeni oluşturulan güç dengelerinin Suriye halkı arasında bir bölünme kaynağı olmasına veya çeşitli dini grupları kapsamayan bir siyasi yapı oluşturma motivasyonu olmasına izin vermektir. Zira bu durum Suriyelileri bölecek, diğer grupları belki de küresel veya bölgesel taraflarla başka uzlaşılara varmaya itecek ve bu da herkesi stratejik olarak zayıflatacak ve hepsini bölgesel dış müdahalelere açık hale getirecektir. Bunlar, hiçbir zaman ülkenin çıkarına olmamıştır. Kaldı ki Suriye kendi içinde istikrarlı, sınırları aşarak diğer bölge ülkelerine kadar uzanana birçok farklı mezhebi ve grubu bir araya getiriyor. Bunlar belki dini grupları birleştiren bir konferans ya da kapsayıcı bir mekanizma ile herkesin benimseyeceği ve güveneceği temeller ve mekanizmalar kurarak, dönüşüm ve kalkınma sürecini başlatabilirler.

Çoğunluğu Suriye vatandaşlığı kimliği etrafında toplamak amacıyla Suriye'yi siyasi olarak yeniden inşa etmek için önümüzde 18 ila 24 ay sürecek uzun siyasi çalışmalar olduğuna inanıyorum. Ülkede, sorunları, meseleleri ve önemli anayasal tartışmaları yürütecek geçici bir yönetim kuruluyor. Yurt dışındaki Suriyeli mültecilerin veya ülke içinde yerinden edilmiş kişilerin evlerine dönüşü ve Suriye'nin tek başına kaldıramayacağı bir konu olan ülkenin yeniden inşasını desteklemek gibi ilgili konulara yönelik ulusal, bölgesel ve küresel çabalar da var.

Yedinci tehlikeli ve göz ardı edilmeyecek hata, İsrail'in Golan'da yaptıkları gibi, Suriye'ye komşu olan bölgesel tarafların, egemenliği pahasına kazanımlar elde etmek için Suriye'nin zayıflığından yararlanmaya çalışmasıdır. İsrail 1974 yılında Suriye ile imzalanan Kuvvetlerin Ayrıştırılması Anlaşması’nı açıkça ihlal etti. Suriye toprakları pahasına, kendi deyimiyle “bölgeyi yeniden şekillendirme” çerçevesinde adımlar attı. Bölgesel veya mezhepsel hesapları olan bazıları da yeni düzenlemeler tesis etmeye veya Suriyelilerin haklarını ihlal etmeyi de içeren tedbirlerle bunlara karşı önlem almaya çalışıyor. Bunların arasında örneğin Türk-Kürt ilişkileri ya da Şam’daki Şiileri savunma kisvesi altında İran'ın tanık olduğumuz politikaları da yer alıyor. Daha fazla Filistinliyi Suriye'ye sığınmaya itmeye veya Dürzilerin durumuna yönelik girişimlerin ortaya çıkması da uzak bir olasılık değil. Bunların hepsi Suriye varlığını parçalayan ve bölünmeleri büyüten uygulamalardır ve bunların Suriye sınırları içinde ve ötesinde sivil toplum kuruluşlarının rollerini körüklemesi uzak bir ihtimal değildir. Bunların gerçekleşmesi halinde özellikle Irak, Lübnan ve Ürdün'ün yanı sıra diğer ülkelere birçok yansıması olacağı tahmin ediliyor.

Arap dünyasının düşmemesini umduğum sekizinci hata, durumun hassasiyetini, arenaları ve denklemleri okumanın zorluğunu takdir etmeme rağmen, yaklaşımların karmaşıklığı ve çelişkileri nedeniyle Suriye arenasından kendisini tecrit etmesidir. Çünkü Arap yokluğu, başkaları tarafından hızla doldurulacak bir boşluk bırakacaktır. Bunun yerine kalkınma ve desteğe hazırlık olarak Arapların katılımının bilinçli ve açık, Suriye siyasi arenasına karşı tam bir dürüstlük temelleri üzerinde, Arap kimliği ve çıkarlarıyla tutarlı ulusal eğilimlerin ışığında, Suriye halkını desteklemek, onun adalet ve istikrar umutlarına ulaşmasını sağlamak amacıyla olması daha iyidir.

Dokuzuncu hata, uluslararası toplumun Suriye meselesinden hızla elini çekmesidir. Gelişmiş ülkelerin, daha güvenli veya insani barınaklar oluşturulmadan Suriyeli mültecilere ülkelerine dönmeleri için baskı yapma arzusunu yansıtan ilk göstergeler var. Ayrıca, genel uluslararası hukuku ve insancıl hukuku açıkça ihlal edecek şekilde, Suriye topraklarına yönelik tekrarlanan ihlallere yönelik bir ihmal ve umursamazlığın olduğu da dikkatimi çekiyor. Bunların devam etmesi halinde bölgenin istikrarı ve uygulamaları üzerinde yansımaları olacak ve uluslararası boyutlara ulaşacaktır. Zira gelecekte birçok çatışmada örnek alınacak emsaller oluşturacak ve uluslararası hukuk ve düzenin güvenilirliğinin daha da erozyona uğramasına yol açacaklardır. Buna ilave olarak, ekonomik baskılar ve uluslararası izolasyoncu eğilimler karşısında yeniden yerleştirme ve yeniden inşa operasyonlarına katkıda bulunma konusundaki isteksizlik, yıllarca yerinden edilme ve açlık nedeniyle büyük acı çeken Suriye vatandaşlarının istikrar ve güvenliğinin sağlanması şansını sınırlıyor.