Farslar, Türkler ve Araplar: Bir gelecek vizyonu

Aralarındaki ilişkiler artık her zamankinden daha net görünüyor ve Ankara ile Tahran, Filistin davasının muhalifi değil, destekçisidir.

İsrail ordusunun Gazze'nin merkezindeki güçleri (AFP)
İsrail ordusunun Gazze'nin merkezindeki güçleri (AFP)
TT

Farslar, Türkler ve Araplar: Bir gelecek vizyonu

İsrail ordusunun Gazze'nin merkezindeki güçleri (AFP)
İsrail ordusunun Gazze'nin merkezindeki güçleri (AFP)

Mustafa el-Feki
Özet

7 Ekim 2023'te yaşananlar İsrail'in Filistin halkıyla ilişkilerinde bir dönüm noktasıdır ve Filistin meselesi bir İslam ve Ortadoğu meselesi olmadan önce öncelikle bir Arap meselesidir.

Arap çevresindeki en önemli iki ülkenin farklı kimliklerini vurgulamak amacıyla, üç ulusa atıfta bulunurken yasal ifadeler yerine ulus isimlerini kullanmayı tercih ettim. Elbette zamanaşımına uğramayacak ayıpları ve insanlığın aklından asla çıkmayacak suçları nedeniyle İsrail’i bunun dışında tutuyorum. İsrail'in köken, politika ve toprak sahipleri olan cesur Filistin halkıyla ilişkileri açısından bölgeye sonradan yerleşmiş bir yabancı olduğunu da hepimiz açıkça biliyor ve kavrıyoruz.

Nasıl görünürse görünsün ve ne kadar kibirli olursa olsun, dünya kamuoyuna açıkça meydan okuyarak Batılı müttefiklerinin desteğiyle ne yaparsa yapsın İsrail'in değişmesini beklemiyorum. Bu nedenle burada diğer iki ülkeye, İran ve Türkiye'ye odaklanacağım. İkisi arasındaki fark oldukça açık; birincisi, dini bir çerçeve ile kaplanmış siyasi ajandası olan bir devlet. İkincisi ise Araplarla inişli ve çıkışlı ortak geçmişi olan bir ülke. Baskı, geri kalmışlık, yıpratma ve tiranlık ile Balkanlar ve Ortadoğu'yu kontrol konusunda her zaman Avrupalı ​​Batı ile arasında bir değiş tokuşun damga vurduğu 7 yüzyılı aşkın bir süre boyunca Arap ülkelerinin göğüslerine çökmüş bir ülke. Hatta nüfuzu Afrika'daki bazı Mağrip ülkelerine kadar uzandı. Bu durum ta ki Mısır'da bir yönetici çıkıp, onun nüfuzunu sınırlandırmaya ve gücünü kısıtlamaya çalışana kadar devam etti. O yönetici Mısır Valisi Muhammed Ali’ydi. Avrupa ülkeleri, Mısır valisinin oğlu ve atının nalları Anadolu platosunu sarsarak Osmanlı Halifeliğini doğrudan tehdit eden İbrahim Paşa'nın ordusunun amaçladığı genişlemeyi engellemek, devletini tarihi Mısır sınırlarıyla sınırlamak için 1840'ta Londra Anlaşması ile ona karşı birleştiler.

İran'a gelince, Şah İsmail el-Safevi döneminden bu yana Şii bir İslam ülkesine dönüşmesi, Arap Şiiliğinin İran'daki muadilinden birkaç yüzyıl eski olduğunu doğruluyor. Arap Şiiliğinin tarihi, Hicri birinci yüzyılda Ali ile Muaviye arasında yaşanan tahkim olayından sonraya dayanır. İran Şiiliği ise Arap Şiiliğine göre daha yeni ve daha kısa ömürlüdür.

Tahran'da İslam Devrimi'nin patlak vermesinden ve Mollaların iktidara gelmesinden bu yana, onlarca yıldır Körfez'in jandarması olarak kabul edilen Şah yönetiminin mirasçısı olarak İran'ın bölgesel siyasete yönelik açık müdahalelerine tanık oluyoruz. Mollalar, İran'ın rolünün devam etmesi ve genişlemesi için Şah döneminde olduğu gibi, alternatif gerekçeler benimsemeleri gerektiğini düşündüler. İşte Farsça bir söylem ile İslam Devrimi'ni ihraç etme teorisi de bu rolü sürdürmek için kullanılan yeni dil oldu. Bu yeni dil, Güney Lübnan'dan Güney Arabistan'a kadar uzandı. Saddam Hüseyin döneminde aralarında yaşanan uzun savaşa rağmen Irak'a sızma girişimlerinde bulundu.  Bunların yanı sıra Arap ülkeleri arasındaki ağırlığı ve Arap ulusu içindeki statüsüyle Suriye devleti ile de güçlü bir ittifak kurdu.

Fotoğraf: Gazze sınır bölgesinde duran bir İsrail askeri aracı (AFP)
Gazze sınır bölgesinde duran bir İsrail askeri aracı (AFP)

Bugün Gazze'de yaşananların ardından insanlık tarihinde eşi benzeri görülmemiş suçlara tanık oluyoruz. İsrail'in askeri operasyonları, çocuklara ve kadınlara yönelik saldırıları, zalimlerin ne kadar ileri gidebileceğini kanıtlıyor. Ama buna karşılık, Hizbullah sınırlı operasyonların gölgesine sığınıyor. Ait olduğu gerçek vatanı olan Lübnan'ı savunmak için bunu yapıyorsa, bunda bir sorun yok, bu onun hakkıdır.

Bu dönemde, İran da devam eden savaşa tam anlamıyla dahil olma konusundaki isteksizliğini yinelemekte ve çeşitli olaylar ile bağlantılı olmadığını göstermekte istekli göründü. Çünkü Tahran'ın, öncelikli olarak Farisi olan ve hiçbir zaman Arap ya da Filistinli olamayacak özel bir ajandası var.

Türklere gelince, serbestçe konuşabiliriz, zira Erdoğan’ın masumiyet ve sükunetle cepheler açmakta yetenekli bir oyuncu olduğuna şüphe yok. Gazze'de yaşanan son olaylar sırasında Türklerin tarihi rakibi Yunanistan'ı ve Doğu Akdeniz'deki stratejik rakibi Mısır'ı ziyaret etti. İyi ve kötü yönleri ile taşıdığı Osmanlı Halifeliği'nin sarığı ile birlikte kuşandığı büyük İslam abasına işaret ederek Somali’den ilgi ile bahsetti. Erdoğan’ın İsrail ile güçlü askeri ve ekonomik ilişkileri var ancak ona düşman olduğunu ilan ediyor ve eylemlerini kınıyor. Bu, bölgedeki karmaşık koşullar altında Ankara hükümetinin akıllı bir manevrasıdır. Geleceğe ve olasılıklarına bakacak olursak, onu aşağıdaki noktalarda gözlemleyebiliriz:

Birincisi; 7 Ekim 2023'te yaşananlardan sonra Farslar yaşananlarla bir bağları olmadığını deklare etmekte acele ettiler. Hizbullah da askeri operasyonlara tamamen katılmaktan kaçındı. Türkler, sözlü kınamalar ve genel açıklamalar ile yetinerek ortada durdular. İsrail, tarihte benzeri görülmemiş bir terör kibrinin gölgesinde suçlarında çok ileriye gitmeye devam etti.

İkincisi, Filistin halkının komşusu iki Arap devleti Mısır ve Ürdün, İsrail'in Filistin davasını tasfiye etme, Filistinlileri anavatanlarını terk etmeye zorlayarak göç ettirme hayallerinin kendisine çarparak paramparça olduğu kayaya benzeyen bir dayanağı temsil ediyorlar. İsrail, Filistinlileri zorla göç ettirerek yeni bir Arap toprağı pahasına Filistin meselesini tasfiye edebileceğini sanıyor. Bunun tepkisiz kalacağını zannediyor. Dönemsel güç mantığı ile halkların topraklarından vazgeçebileceğini varsayıyor. Ama bu, doğuşundan beri tarihin bağlamına aykırı bir şey.

Üçüncüsü, Amerika Birleşik Devletleri, mevcut yönetimiyle şu ana kadarki en kötü, çalkantılı ve kafası karışık yönetim gibi görünüyor. İsrail'e ihtiyacı olan her şeyi sağlıyor ama aynı zamanda yurt dışında askeri daralmaya doğru gittiği ve yeni cephelere dahil olmayı bıraktığı bir dönemde, Ortadoğu'da savaş çemberinin genişletilmesinin Amerikan çıkarlarına ciddi zararlar vereceğine inanıyor. Yönetim, çatışmaları uzaktan çözmenin onu doğrudan müdahaleden kurtaracağına inanıyor ama bunun da her halükârda bir garantisi yok.

Dördüncüsü, Filistin halkı, tüm ideolojik ve siyasi fraksiyonları arasında söylem ve saf birliğinin, ulusal kurtuluş ve başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız bir devlet gibi arzu edilen hedeflere doğru ilerlemenin başlangıç ​​noktası olduğunu geç de olsa kavradı. Fraksiyon liderleri arasındaki yakın tarihli Moskova toplantısı, tüm taraflar için geçerli gibi görünen bu koşullar altında Filistin meselesinin muzdarip olduğu sorunlar konusunda derin bir farkındalık ile sonuçlandı.

Beşincisi, İsrail şu anda kuruluşundan bu yana en zayıf aşamasında, zira dünya halkları İsrail'in öne sürdüğü büyük yalanın, yani diğer tarafın terörist öfkesinin tufanı ile yüzleşen modern, çağdaş bir ülke olduğu yalanın farkına vardılar. Filistinlilerin asıl hak sahibi oldukları herkes için netleşti. Bu nedenle İsrail, sahip olduğu ve birçoklarının yüz üstü bıraktığı ve aynı zamanda kullandığı Filistinlilerin sahip olmadığı modern askeri makinesi ile zafere ulaştığını sansa da kurtuluş saati yaklaşıyor ve zafer Gazze'den başlayacak.

Komşu ülkeler, özellikle İran ve Türkiye, Arap varlığına rakip değil, olumlu bir katkı olması gereken dayanaklar olmaya devam edecekler. Arapların Farslar ve Türkler ile ilişkilerinin geleceği artık her zamankinden daha net görünüyor. Filistin meselesi bir İslam ve Ortadoğu meselesi olmadan, öncelikle bir Arap meselesidir. Dünyanın dört bir yanından gelen gaspçılar ile toprak sahipleri arasındaki bu kanlı çatışmanın en büyük yükünü Arap ülkeleri üstlenmektedir.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.



Magen Oz... İsrail neden Han Yunus'ta yeni bir eksen inşa ediyor?

TT

Magen Oz... İsrail neden Han Yunus'ta yeni bir eksen inşa ediyor?

Magen Oz... İsrail neden Han Yunus'ta yeni bir eksen inşa ediyor?

İsrail ordusu bugün, aynı bölgede Hamas'a ait üç kilometreden uzun büyük bir tünelin imha edildiğini duyurduktan bir gün sonra, kuvvetlerinin “Majin Oz” adı verilen yeni bir eksenin açılışını tamamladığını açıklayarak Gazze Şeridi'ndeki Filistinlileri, özellikle de Han Yunus sakinlerini şaşırttı.

İsrail ordusundan yapılan açıklamada, “188. Tugay ve Golani Tugayı güçleri Han Yunus'un doğusu ve batısını ayıran Majin Oz ekseninin açılışını tamamladı. Eksen yaklaşık 15 kilometrelik bir mesafe boyunca uzanıyor.”

Yeni “Majin Oz” ekseni Han Yunus'un doğusunu batıdan ayıracak ve Han Yunus'un Refah'tan ayrılmasını “Morag” ekseniyle de devam ettirecek.

Resim  İsrail ordusu tarafından yayınlanan, soldan sağa çapraz olarak uzanan ve Morag ekseni ile bir noktada kesişen Magen Oz ekseninin görüntüsü

Han Yunus bölgesindeki son hamleler, İsrail'in “insani şehir” olduğunu iddia ettiği ve Refah'taki (Gazze Şeridi'nin güneyi ve Han Yunus) yüz binlerce Gazzeli’nin bir çadır alanına tıkıştırılmasına yol açacak planla aynı zamana denk geliyor.

İsrail ordusuna göre bu yeni eksen, Hamas üzerindeki “baskının” ve Han Yunus Tugayı'na karşı yürütülen savaşın çözümünün merkezi bir parçası.

Bir parçalama politikası

Ancak İsrail, Gazze'yi parçalamak ve Doha'da devam eden dolaylı müzakerelerde İsrail'in Şerit'ten tamamen çekilmesinde ısrar eden Hamas üzerinde baskı kurmak için tesadüfi coğrafi eksenler dayatma politikası izliyor.

Gazze'deki saha kaynakları Şarku’l Avsat'a yaptıkları açıklamada, "Yeni eksen İsrail'in kontrolü altındaki birçok bölgeyi kapsıyor: Kizan en-Neccar, Curti el-Lut, Şeyh Nasır, Mean, Menara, Huza'a, Absan, al-Kara'a ve Beni Suheyla." Kaynaklar, “bu bölgenin, herhangi bir Filistinlinin sınıra yaklaşmasını önlemek için sınırdan 2 kilometreden daha uzağa ulaşan geniş tampon bölgeler oluşturmayı amaçladığını,

bunun da Han Yunus'un doğu bölgesinde yaşayan yüz binlerce kişinin İsrail güçlerinin orada kalması halinde, evlerine dönmesini engellemek anlamına geldiğini” belirtti.

İsrail ordusundan yapılan açıklamaya göre yeni “Magen Oz” ekseninin ilan edilmesiyle Hamas üzerinde daha fazla baskı kurulması amaçlanıyor.

İsrail, Refah'ı Han Yunus'tan ayıran Morag ekseninden çekilmemekte ısrar ederken, İbrani medyasının Refah'ın yaklaşık 2 kilometreye kadar olan bazı bölümlerinde askeri kontrolü sürdürmesi koşuluyla “eksenden çekilmek için müzakerelerde esneklik önerdiği” yönündeki haberleri Hamas reddediyor. Hamas, tamamen çekilene kadar kademeli bir çekilme için harita ve belirli tarihler konusunda ısrar ediyor.

Hamas, özellikle geçtiğimiz ocak ayında gerçekleşen ateşkes sırasında İsrail ordusu tarafından kurulan Netzarim ekseninin (Gazze Şehri'nin güneyinde, Gazze Şeridi'nin kuzeyini merkezinden ve güneyinden ayıran) büyük bir kısmı ve Gazze Şeridi'nin kuzeyinde geçici olarak kurulan eksenlerin bir kısmını ortadan kaldırmayı başardıktan sonra, kademeli geri çekilme ve bu yeni eksenlerin ortadan kaldırılması taleplerinde ısrarcı görünüyor.

Büyük Tünel Yıkıldı

Bu arada İsrail ordusu dün, iki aydan uzun bir süre önce Han Yunus'ta yapılan operasyonlar sırasında keşfedilen büyük bir Hamas tünelini yıktığını duyurdu.

İsrail ordusundan yapılan açıklamada, güçlerinin "merkezi bir yeraltı yolunda bulunan tüneli keşfettiğini ve tamamen yok ettiğini" belirterek, tünelin "yaklaşık 3,5 kilometre uzunluğunda olduğunu ve içinde birkaç sığınak bulunduğu" kaydedildi.

Şarku'l Avsat'a konuşan Filistinli saha kaynaklarına göre “bu tünel Hamas'ın askeri kolu olan El Kassam Tugaylarına ait en uzun tünellerden biri ve tünelden birçok tünel ve açılım bulunuyor, savunma tünelleri, komuta ve kontrol için kullanılan tüneller var.”

“Tünelin Mean, Al-Menara ve Han Yunus'un güneydoğusundaki diğer bölgelerde yer aldığını” belirten kaynaklar, “tünelin Kassam Tugayları savaşçıları için savaş düğümleri içerdiğine ve bu tüneli gerek bu bölgelerde gerekse büyük tünelin açıldığı yakın bölgelerde İsrail güçleriyle savaşmak için kullandıklarına” işaret etti.

Kaynaklar, son birkaç haftalarda bu bölgelerde çok sayıda operasyon gerçekleştirildiğini ve İsrail araçlarının patlayıcı düzenekler ve tanksavar füzeleriyle hedef alındığını belirtti.

Kaynaklar, savaşın belirli bir döneminde, büyük tünelin içinde, saha komutanlarının İsrail güçlerine karşı muharebeleri yönettiği, bu güçlerin hareketlerinin izlendiği ve onlara karşı saldırı planlamak için hareketlerinin belgelendiği komuta ve kontrol için özel tüneller bulunduğuna dikkat çekti.

rtgy6u
Gazze tünelinin içindeki bir İsrail askeri, Kasım 2023 (Reuters)

İsrail güçleri, savaşın başlangıcında ve Netzarim ekseninin kontrolünde duyurulduğu gibi, bazıları 2 ve 3 kilometre uzunluğa ulaşan, bazıları Gazze Şeridi'nin kuzeyi ile merkezini birbirine bağlayan ve araçların geçtiği çeşitli büyüklükteki tünellerin imha edildiğini sık sık duyurdu.

İsrail güçleri Gazze Şeridi'nde 20 aydan fazla bir süredir faaliyet göstermelerine, Hamas'ın kabiliyetlerini önemli ölçüde yok etmeyi başardıklarını iddia etmelerine rağmen, Han Yunus örneğinde olduğu gibi girdikleri bölgelere her yeniden girişlerinde daha fazla tünel ortaya çıkarmakta ve bunları yok etmek için çalışmaktadırlar. Saha kaynakları İsrail ordusunun daha önce bu bölgede en az bir kez, bazı bölgelerde ise iki kez operasyon düzenlediğini vurguluyor.