Libya dosyası BM yerine Arap himayesine mi taşındı?

Gözlemciler Arap Birliği’ne, bölgedeki rolünü yeniden tesis etmek için bu hareketten faydalanmasını tavsiye ediyor.

Birleşmiş Milletler Libya Özel Temsilcisi Abdullah Bathiliy, Libya Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi ile Kahire'deki üçlü toplantının sonuçlarını görüştü. (UNSMIL Facebook sayfası)
Birleşmiş Milletler Libya Özel Temsilcisi Abdullah Bathiliy, Libya Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi ile Kahire'deki üçlü toplantının sonuçlarını görüştü. (UNSMIL Facebook sayfası)
TT

Libya dosyası BM yerine Arap himayesine mi taşındı?

Birleşmiş Milletler Libya Özel Temsilcisi Abdullah Bathiliy, Libya Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi ile Kahire'deki üçlü toplantının sonuçlarını görüştü. (UNSMIL Facebook sayfası)
Birleşmiş Milletler Libya Özel Temsilcisi Abdullah Bathiliy, Libya Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi ile Kahire'deki üçlü toplantının sonuçlarını görüştü. (UNSMIL Facebook sayfası)

Gözlemciler, Libya dosyasının Arap kubbesine devredilmesinin, Bathiliy'nin Birleşmiş Milletler Libya Destek Misyonu’nun (UNSMIL) başına atanmasından bu yana siyasi bir çıkmaza giren dosyayı yeniden canlandırabileceğine inanıyor.

Birleşmiş Milletler (BM) Libya Özel Temsilcisi Abdullah Bathiliy, Libya Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi'nin kendisini Temsilciler Meclisi (TM) Başkanı Akile Salih ve Devlet Yüksek Konseyi (DYK) Başkanı Muhammed Takala ile bir araya getiren Kahire toplantısının sonuçları hakkında bilgilendirdiğini açıkladı. Bathiliy, X platformunda yaptığı paylaşımda, pazartesi günü başkent Trablus'ta Menfi ile yaptığı görüşmede, toplantı bildirisini dikkate alarak toplantıdan çıkan sonuçları takip etmeye karar verdiklerini ifade etti.

Arap Birliği pazar günü Kahire'deki üçlü toplantının sonuçlarını açıkladı. Bu sonuçlar arasında Libya'da seçimlerin yapılmasını sağlayacak ve vatandaşlara gerekli hizmetleri sunacak birleşik bir hükümetin kurulmasına yönelik anlaşmanın yanı sıra ‘Libya'nın egemenliği ve toprak bütünlüğü ile içişlerine herhangi bir yabancı müdahalenin reddedilmesi’ konusunda varılan mutabakat da yer alıyordu.

Kahire'deki üçlü toplantıda 6+6 Ortak Komitesi tarafından yapılan çalışmaların uzlaşı ve kabul tabanını genişletmek için uygun değişiklikleri değerlendirmek ve yürürlükteki mevzuata uygun olarak ihtilaflı noktalara ilişkin çözüm bekleyen sorunları çözmek üzere belirli bir süre içerisinde siyasi anlaşmalar referans alınarak bir teknik komite kurulması kararlaştırıldı. Bu anlaşmanın tamamlanıp yürürlüğe girmesi için acilen ikinci turun yapılmasına karar verildi.

Açık bir başarı

Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebu Gayt Kahire'deki üçlü toplantının sonuçlarını ‘olumlu’ olarak nitelendirdi. Menfi, Salih ve Takala ile ortak bir basın toplantısı düzenleyen Ebu Gayt, toplantı sonuçlarının ‘açık bir başarı’ olduğunu ifade etti ve “sürecin toplantıda ortaya konan yedi maddede elde edilenlerin üzerine inşa edileceğini” söyledi.

Söz konusu gelişmeler, UNSMIL’in bu ayın başlarında ABD’li Stephanie Khoury'yi Bathiliy'nin yardımcısı olarak atadığını duyurmasının hemen ardından geldi. Bu durum, Libya istişarelerinin BM himayesinden Arap himayesine devredilmesinin sonuçları hakkında soru işaretleri yarattı. Bazıları bunun Stephanie Khoury tarafından yönetilecek olası gelecek yolları değiştirme girişimi olduğunu doğrularken, diğerleri bunun (Libya dosyasının Arap himayesine devredilmesinin) özellikle BM'nin Libya ikilemini sona erdirecek bir çözüme ulaşmada devam eden başarısızlığı ışığında iyi bir adım olduğunu söyledi.

Yeni bir sayfaya geçiş

Libya dosyasının Arap himayesine devredilmesi sorusuna cevaben BM eski danışmanı İbrahim Karada, Libya istişarelerinin BM himayesinden Arap himayesine taşındığını reddederek, ‘Arap Birliği'nin himayesindeki Kahire üçlü toplantısının Libya manevraları ve kavgalarında yeni bir sayfaya geçiş olduğunu’ vurguladı.

Karada, “Vuku bulan şey, Libya ve diğer bölgesel tarafların, Arap istişarelerinden daha zorunlu olan uluslararası ve BM istişarelerini aksatmalarına yönelik bir fırsattı” dedi.

Karada sözlerini şöyle sürdürdü: “Kahire'deki üçlü toplantı, Libya Başkanlık Konseyi Başkanı, TM Başkanı ve DYK Başkanı'nı, çeşitli taraflara daha iyi saha ve müzakere pozisyonları sağlamak için zaman kazanmanın bir parçası olarak bir araya getirdi.”

Karada, yerel tarafları ekonomik ve sosyal yaşam baskıları ve Libya'yı çevreleyen bölgedeki jeopolitik çalkantıların bir sonucu olarak halkın hoşnutsuzluğunu beraberinde getirmesi beklenen ani siyasi gelişmelerin faktörlerini ihmal etmemeleri konusunda uyardı. Karada, “Buna Libya'yı çevreleyen bölgedeki jeopolitik çalkantıların yanı sıra Libya'daki çatışmanın taraflarının, statülerini tehdit eden gelişmeleri beraberinde getirebilecek olan BM'nin gelecekteki sonuçlarının başarısından duydukları korku da eşlik etmektedir. Bu durum, özellikle Cezayir-Fas çatışmasının yayılma ihtimalinin tehdit ettiği Libya ve güney komşularında silahların yayılması meselesinin körükleyeceği toplumsal huzursuzluk korkusunun artmasıyla birlikte, başka gelişmeleri de beraberinde getirebilir” ifadelerini kullandı.

Bir umut ışığı

Karada'nın aksine Bingazi Üniversitesi'nde siyaset bilimi profesörü olan Dr. Mahmud el-Kadiki, Libya dosyasının Arap kubbesine devredilmesinin, Bathiliy'nin UNSMIL’in başına atanmasından bu yana siyasi bir çıkmaza giren dosyayı yeniden canlandırabileceğine inanıyor. El-Kadiki, Arap Birliği'ne ‘Libya'daki ağırlığını yeniden kazanmak için kendi koridorlarındaki bu hareketten yararlanma’ çağrısında bulundu.

Arap Birliği 12 Mart 2011'de sivilleri hava saldırılarından korumak için Libya üzerinde uçuşa yasak bölge talep ederek 17 Şubat Devrimi’nin desteklenmesine katkıda bulunmuştu. Ancak bu kararın daha sonraki aşamalardaki olumsuz yansımaları oldu.

El-Kadiki, “Libya dosyasını Arapların gözetimine bırakmak, Arap Birliği'nin, Libya halkının aleyhine Libya'nın içişlerine dış müdahale konusunda caydırıcı kararlar alarak Libya dosyasının çözümündeki rolünü geri kazanması için önemli bir fırsattır” dedi.

El-Kadiki, “Arap Birliği'nin siyasi anlaşmazlıkların liderlerini tek bir masada bir araya getirme becerisi ve onları 6+6 Ortak Komitesi’nin çıktılarını kabul etmeye ikna etme çabası, çözülmemiş meseleleri çözmenin yanı sıra, Libya'nın bağlantı halkası olduğu Arap Birliği'ni yeniden hayata döndürmek için tek başına yeterli unsurlardır” ifadesini kullandı.

El-Kadiki, Arap Birliği'nin Libya'da seçimlerin yapılmasını engelleyenlere baskı yapma çabalarını destekleme çağrısında bulunarak, “Arap Birliği koridorlarına giden Libya dosyasının, özellikle mevcut Türkiye-Mısır yakınlaşması doğrultusunda, siyasi çatışmayı durdurmak için bir umut ışığı yaydığını ve böylece Arap Birliği'nin kuruluş amaçlarına dönmesi için bir fırsat sağladığını” söyledi.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.



İsrail, önde gelen Hamas liderlerinden Raid Saad'a suikast düzenledi

Hamas lideri Raid Saad (sosyal medya)
Hamas lideri Raid Saad (sosyal medya)
TT

İsrail, önde gelen Hamas liderlerinden Raid Saad'a suikast düzenledi

Hamas lideri Raid Saad (sosyal medya)
Hamas lideri Raid Saad (sosyal medya)

İsrail Times gazetesine göre, İsrailli bir yetkili bugün, Hamas'ın üst düzey lideri Raid Saad'ın Gazze şehrinde düzenlenen bir hava saldırısında öldürüldüğünü doğruladı. Bu da İsrail'in ateşkes anlaşmasını ihlal etmesi anlamına geliyor.

Alman Basın Ajansı'na (DPA) göre görgü tanıkları ve sağlık kaynakları bugün, Gazze şehrinin güneybatısındaki Raşid Caddesi üzerindeki Nablusi kavşağı yakınlarında bir araca düzenlenen İsrail hava saldırısında dört Filistinlinin öldüğünü ve birçok kişinin de yaralandığını bildirdi.

Görgü tanıkları, İsrail uçağının Nablusi Meydanı yakınlarında bir araca birkaç füze ateşlediğini, aracı imha ettiğini ve can kayıplarına yol açtığını söyledi. Ambulans ekipleri, ölü ve yaralıları hastanelere taşımak için acilen olay yerine gitti.

İsrail askeri sözcüsü Avichay Adraee ise yaptığı açıklamada, ordu ve Şin Bet'in (İsrail Güvenlik Teşkilatı) Gazze Şehrinde üst düzey bir Hamas komutanını hedef alan bir saldırı düzenlediğini ve onu son zamanlarda hareket için silah üretimi ve yeniden yapılanma çalışmaları yapmakla suçladığını belirtti.

İsrail Ordu Radyosu, saldrırının hedefinin, İzzeddin el-Haddad'dan sonra "Hamas'ın ikinci adamı" ve askeri üretim dosyasından sorumlu kişi olarak tanımladığı Raid Saad olduğunu bildirdi. İsrail'in bugünkü operasyonu gerçekleştirmeden önce son haftalarda kendisine birkaç kez suikast girişiminde bulunduğunu belirtti.

Şarku’l Avsat’ın İbranice yayın yapan Ynet internet sitesinden aktardığına göre Raid Saad Hamas'ın askeri kanadı olan Kassam Tugayları'nın liderlerinden biri.

Hamas'tan hava saldırısının hedefinin kimliğiyle ilgili resmi bir açıklama yapılmadı.

Axios haber sitesi, İsrail'in saldırıdan önce Amerika Birleşik Devletleri'ni önceden bilgilendirmediğini ifade etti.


Suriye halkının merkezi mi yoksa federal devlet mi anlaşmazlığı üzerine bir okuma

Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)
Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)
TT

Suriye halkının merkezi mi yoksa federal devlet mi anlaşmazlığı üzerine bir okuma

Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)
Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)

Macid Kıyali

Suriye’de Beşşar Esed rejiminin düşmesinin ardından geçiş dönemi liderliği ile muhalifleri arasında yaşanan iç çatışma, siyasi sistemin niteliği, özellikle de merkeziyetçilik mi yoksa ademi merkeziyetçilik mi, merkezi bir devlet mi yoksa federal bir devlet mi tartışmaları üzerine yoğunlaşıyor.

Bu konu meşru olmasına rağmen, tartışmaya katkı sağlamak amacıyla bazı temel gözlemler aşağıda sunuyorum.

İlk gözleme göre ademi merkeziyetçilik ya da federalizm meselesini gündeme getirmek, bu konuda kutuplaşmanın temel nedeninin Suriye’deki iç çatışmada kimlik, etnik, mezhepsel ve bölgesel özelliklerin baskın olması olduğu gerçeğini görmeyi zorlaştırdı.

Çatışmanın önde gelen tarafları, siyasi veya sınıfsal güçleri ya da tarafları temsil etmekten ziyade kimlik temelli yahut mezhepsel, etnik ve bölgesel kimliği vurgulayan taraflar olduklarından, bu konunun siyasi niteliği göz ardı ediliyor.

Dikkati çeken ikinci gözleme göre ise federal ya da ademi merkeziyetçi bir devlet için mücadele eden güçler, bunu demokrasi meselesinden daha öncelikli tutuyorlar. Bunun nedeni, söz konusu güçlerin (SDG, Suveyda'daki Hicri Hareketi ve kıyı şeridinde Esed rejiminin çöküşünden etkilenen güçler) demokratik olmayan güçler olmaları. Prensipte pozisyonları, politikaları ve tercihleri ve temsil ettiklerini iddia ettikleri gruplarla olan ilişkileri göz önüne alındığında bu güçlerin Esed rejimi altında kendilerini ifade etmedikleri ve bu konuyu bu kadar yoğun bir şekilde gündeme getirmedikleri unutulmamalı.

Üçüncü ve belki de en önemli gözleme göre federal bir devlette kimlik statüsü konusundaki çatışmaya öncelik verilmesi, devletin kurulması ve vatandaşlık taleplerini ya gölgeliyor ya da ön plana çıkarıyor. Bunların, 54 yıllık Esed döneminde eksik olan iki temel unsur olduğu ve özellikle mevcut koşullarda, yani devletin kurumlar ve hukuk devleti olarak yeniden kurulması ve vatandaşların güçlendirilmesi, böylece Suriyelilerin gerçek anlamda özgür ve eşit vatandaşlar olarak bir halk haline gelmeleri için ülke genelinde Suriyelilerin en çok ihtiyaç duyduğu unsurlar olduğu unutulmamalı.

Bu yüzden iki temel sorunla karşı karşıyayız. Bunlardan birincisi, artık var olmayan Esed rejiminin Suriye'nin birliğini zayıflatıp bozmayı başarması, Suriyelileri mezhep, din, etnik köken, bölge ve aşiret aidiyetlerine göre sınıflandırması ve ‘böl ve yönet’ politikası uyarınca onları birbirlerine düşürmesinden kaynaklanıyor.

İkinci sorun, Suriyelilerin kendi koşullarını kontrol edememeleri. Bu durum, Suriye’nin geleceğinin, Suriye halkının aleyhine, uluslararası güçlerin, özellikle ABD ve bölgesel tarafların meselesi haline gelmesine neden oldu. Bu durum, kimlik çatışmaları, özellikle de silahlı çatışma veya silahlı milisler şeklinde ortaya çıkan çatışmalar için de geçerli.

Federalizm, bir ülkeyi bölmek değil, aksine ülkenin birliğini organize etmek ve merkezin statü, egemenlik ve kaynaklar konusunda çevre bölgelere müdahale etmesini önlemek için daha uygun bir yöntem. Böylelikle karşılıklı güven temelinde hükümete daha geniş katılım sağlanır.

Suriye geçiş dönemi yönetimi ve Suriye muhalefetinin geri kalanı, gelecekteki siyasi sistemin nasıl olacağı ve otoriterliğin ve marjinalleşmenin geri dönüşünü önlemeye katkıda bulunanlar da dahil olmak üzere yeni konsensüsler oluşturmak için neyin uygun olduğu konusunda kafa karışıklığı ya da netlik sağlanamaması ortaya çıkan federalizm ve ademi merkeziyetçilik konusundaki tartışmalardan sorumlu.

Aslında, yeni yönetime bağlı olanlar ve geleneksel Suriye muhalefeti tarafından federalizmin reddedilmesinin sebebi, aceleci davranışlar, duygusal ve milliyetçi coşku ve önyargılar.

Söz konusu tartışmayı kapatmak yerine açmalı, tüm soruları sormalı. Çünkü Suriye’nin geleceği tartışmaya açık. Tüm Suriyeliler bu tartışmayla ilgileniyor ve bu konuda cevaplar bulmaya katkıda bulunuyor.

Daha spesifik olarak, federal ya da ademi merkeziyetçi bir devlet tartışmasıyla ilgili olarak, federalizmin herhangi bir ülkenin bölünmesi anlamına gelmediği, aksine birliğin daha uygun bir şekilde örgütlenmesi ve merkezin statü, egemenlik ve kaynaklar konusunda çevreyi kötü yönde etkilemesini önlemek için, karşılıklı güvene dayalı yönetişime daha geniş katılımı garanti eden bir sistem olduğunun anlaşılması gerekiyor.

Toplumun yönetimini etkileyen sorunlara güvenlik çözümleri getirilemedi. Çünkü herhangi bir güvenlik çözümü coğrafyaya, topluma, egemenliğe ve devlete sadece bölünmeler getirir.

Tüm bunlar bölünmek değil, federalizm gücün paylaşılması anlamına gelir. Dışişleri, savunma ve genel ekonomi yönetimi gibi devlet egemenliği ile ilgili konularda merkezileşme söz konusu. Bunların tümü birleşik parlamento ve merkezi hükümetin sorumluluğunda. Öte yandan iç güvenlik, eğitim, sağlık ve yerel kalkınma konularının yönetimi eyaletlerin veya yerel yönetimlerin yetki alanına girer.

Burada bazılarının endişelerini hafifletebilecek en önemli nokta, federalizmin etnik köken/milliyet veya din/mezhep yerine coğrafyaya dayalı olmasıdır. Çünkü herhangi bir kimlik meselesi, demokratik karakterini zayıflatır ve eşit vatandaşlık haklarının ve vatandaşların devletinin güçlenmesini engeller. Tıpkı Lübnan'da ve Irak'ta olduğu gibi.

Elbette, birçok alanda idari meselelerle ilgili olan ademi merkeziyetçi bir devleti, anayasaya göre yetkileri paylaşan federal bir devletle karıştırmak bir sorundur. Şarku'l Avsat'ın al Majalla'dan aktardığı analize göre federal devleti ayrılıkçı bir devlet olarak görmek de bir tür karışıklık veya yanılgı olarak adlandırılabilir, ancak bu doğru değil, çünkü merkezi devletler, yönetim, temsil ve kaynak dağıtımında esnekliğe sahip federal devletlere göre ayrılmaya çok daha yatkındır, zira günümüzün en büyük, en güçlü ve en zengin devletleri federal devletlerdir.

Bu yüzden herhangi bir kimlik grubuyla anlaşmazlık, kavramların karışmasına veya çarpıtılmasına yol açmamalı. Örneğin, İsrail'in siyasi sistem olarak demokrasiyi benimsemesi, demokrasiye karşı düşmanlığı teşvik etmemeli. Ayrıca, belirli bir önermeye elverişli olmayan koşullar olduğunu gözlemlememiz, bu kavramın tartışmaya açılmaması, geliştirilmemesi ve belirli bir ülkede devlet kurulması için ulusal birliği oluşturmaya hizmet eden bağlamlara yerleştirilmemesi gerektiği anlamına gelmez.

Son olarak, bu alanda, özellikle Suriye bağlamında, dikkate alınması gereken iki konu var. Öncelikle ülkenin toprakları üzerinde devlet egemenliğinden söz edilmesi için bunun halkın birliği gerçeğine dayanması gerekiyor. İkinci olarak ise toplumun yönetimini etkileyen sorunlara güvenlikle ilgili bir çözüm bulunmuyor, çünkü herhangi bir güvenlik çözümü coğrafyanın, toplumun, egemenliğin ve devletin bölünmesine yol açar.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir


Tedmür'de ortak devriyeye düzenlenen saldırıda Suriyeli ve Amerikalı personel yaralandı

 Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)
Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)
TT

Tedmür'de ortak devriyeye düzenlenen saldırıda Suriyeli ve Amerikalı personel yaralandı

 Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)
Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)

Suriye güvenlik kaynakları bugün, Suriye güvenlik güçleri ile ABD kuvvetlerinin, ülkenin orta kesimindeki Tedmür kentinde ortak devriye sırasında silahlı saldırıya uğradığını bildirdi.

Suriye resmi haber ajansı SANA’ya konuşan bir güvenlik kaynağı, saldırıda Suriye güvenlik güçlerinden iki kişinin ve bazı ABD askerlerinin yaralandığını, saldırıyı gerçekleştiren kişinin ise öldürüldüğünü açıkladı.

Kaynak, olayın ardından ABD’ye ait helikopterlerin yaralıları et-Tanf Üssü’ne tahliye ettiğini belirterek, saldırının nedenleri ve koşullarına ilişkin henüz bilgi bulunmadığını ifade etti.

Olay nedeniyle Deyrizor-Şam uluslararası kara yolunda trafiğin geçici olarak durdurulduğu, bölge semalarında ise yoğun hava hareketliliği yaşandığı kaydedildi.