Libya dosyası BM yerine Arap himayesine mi taşındı?https://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/4910866-libya-dosyas%C4%B1-bm-yerine-arap-himayesine-mi-ta%C5%9F%C4%B1nd%C4%B1
Libya dosyası BM yerine Arap himayesine mi taşındı?
Gözlemciler Arap Birliği’ne, bölgedeki rolünü yeniden tesis etmek için bu hareketten faydalanmasını tavsiye ediyor.
Birleşmiş Milletler Libya Özel Temsilcisi Abdullah Bathiliy, Libya Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi ile Kahire'deki üçlü toplantının sonuçlarını görüştü. (UNSMIL Facebook sayfası)
Libya dosyası BM yerine Arap himayesine mi taşındı?
Birleşmiş Milletler Libya Özel Temsilcisi Abdullah Bathiliy, Libya Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi ile Kahire'deki üçlü toplantının sonuçlarını görüştü. (UNSMIL Facebook sayfası)
Gözlemciler, Libya dosyasının Arap kubbesine devredilmesinin, Bathiliy'nin Birleşmiş Milletler Libya Destek Misyonu’nun (UNSMIL) başına atanmasından bu yana siyasi bir çıkmaza giren dosyayı yeniden canlandırabileceğine inanıyor.
Birleşmiş Milletler (BM) Libya Özel Temsilcisi Abdullah Bathiliy, Libya Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi'nin kendisini Temsilciler Meclisi (TM) Başkanı Akile Salih ve Devlet Yüksek Konseyi (DYK) Başkanı Muhammed Takala ile bir araya getiren Kahire toplantısının sonuçları hakkında bilgilendirdiğini açıkladı. Bathiliy, X platformunda yaptığı paylaşımda, pazartesi günü başkent Trablus'ta Menfi ile yaptığı görüşmede, toplantı bildirisini dikkate alarak toplantıdan çıkan sonuçları takip etmeye karar verdiklerini ifade etti.
Arap Birliği pazar günü Kahire'deki üçlü toplantının sonuçlarını açıkladı. Bu sonuçlar arasında Libya'da seçimlerin yapılmasını sağlayacak ve vatandaşlara gerekli hizmetleri sunacak birleşik bir hükümetin kurulmasına yönelik anlaşmanın yanı sıra ‘Libya'nın egemenliği ve toprak bütünlüğü ile içişlerine herhangi bir yabancı müdahalenin reddedilmesi’ konusunda varılan mutabakat da yer alıyordu.
Kahire'deki üçlü toplantıda 6+6 Ortak Komitesi tarafından yapılan çalışmaların uzlaşı ve kabul tabanını genişletmek için uygun değişiklikleri değerlendirmek ve yürürlükteki mevzuata uygun olarak ihtilaflı noktalara ilişkin çözüm bekleyen sorunları çözmek üzere belirli bir süre içerisinde siyasi anlaşmalar referans alınarak bir teknik komite kurulması kararlaştırıldı. Bu anlaşmanın tamamlanıp yürürlüğe girmesi için acilen ikinci turun yapılmasına karar verildi.
Açık bir başarı
Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebu Gayt Kahire'deki üçlü toplantının sonuçlarını ‘olumlu’ olarak nitelendirdi. Menfi, Salih ve Takala ile ortak bir basın toplantısı düzenleyen Ebu Gayt, toplantı sonuçlarının ‘açık bir başarı’ olduğunu ifade etti ve “sürecin toplantıda ortaya konan yedi maddede elde edilenlerin üzerine inşa edileceğini” söyledi.
Söz konusu gelişmeler, UNSMIL’in bu ayın başlarında ABD’li Stephanie Khoury'yi Bathiliy'nin yardımcısı olarak atadığını duyurmasının hemen ardından geldi. Bu durum, Libya istişarelerinin BM himayesinden Arap himayesine devredilmesinin sonuçları hakkında soru işaretleri yarattı. Bazıları bunun Stephanie Khoury tarafından yönetilecek olası gelecek yolları değiştirme girişimi olduğunu doğrularken, diğerleri bunun (Libya dosyasının Arap himayesine devredilmesinin) özellikle BM'nin Libya ikilemini sona erdirecek bir çözüme ulaşmada devam eden başarısızlığı ışığında iyi bir adım olduğunu söyledi.
Yeni bir sayfaya geçiş
Libya dosyasının Arap himayesine devredilmesi sorusuna cevaben BM eski danışmanı İbrahim Karada, Libya istişarelerinin BM himayesinden Arap himayesine taşındığını reddederek, ‘Arap Birliği'nin himayesindeki Kahire üçlü toplantısının Libya manevraları ve kavgalarında yeni bir sayfaya geçiş olduğunu’ vurguladı.
Karada, “Vuku bulan şey, Libya ve diğer bölgesel tarafların, Arap istişarelerinden daha zorunlu olan uluslararası ve BM istişarelerini aksatmalarına yönelik bir fırsattı” dedi.
Karada sözlerini şöyle sürdürdü: “Kahire'deki üçlü toplantı, Libya Başkanlık Konseyi Başkanı, TM Başkanı ve DYK Başkanı'nı, çeşitli taraflara daha iyi saha ve müzakere pozisyonları sağlamak için zaman kazanmanın bir parçası olarak bir araya getirdi.”
Karada, yerel tarafları ekonomik ve sosyal yaşam baskıları ve Libya'yı çevreleyen bölgedeki jeopolitik çalkantıların bir sonucu olarak halkın hoşnutsuzluğunu beraberinde getirmesi beklenen ani siyasi gelişmelerin faktörlerini ihmal etmemeleri konusunda uyardı. Karada, “Buna Libya'yı çevreleyen bölgedeki jeopolitik çalkantıların yanı sıra Libya'daki çatışmanın taraflarının, statülerini tehdit eden gelişmeleri beraberinde getirebilecek olan BM'nin gelecekteki sonuçlarının başarısından duydukları korku da eşlik etmektedir. Bu durum, özellikle Cezayir-Fas çatışmasının yayılma ihtimalinin tehdit ettiği Libya ve güney komşularında silahların yayılması meselesinin körükleyeceği toplumsal huzursuzluk korkusunun artmasıyla birlikte, başka gelişmeleri de beraberinde getirebilir” ifadelerini kullandı.
Bir umut ışığı
Karada'nın aksine Bingazi Üniversitesi'nde siyaset bilimi profesörü olan Dr. Mahmud el-Kadiki, Libya dosyasının Arap kubbesine devredilmesinin, Bathiliy'nin UNSMIL’in başına atanmasından bu yana siyasi bir çıkmaza giren dosyayı yeniden canlandırabileceğine inanıyor. El-Kadiki, Arap Birliği'ne ‘Libya'daki ağırlığını yeniden kazanmak için kendi koridorlarındaki bu hareketten yararlanma’ çağrısında bulundu.
Arap Birliği 12 Mart 2011'de sivilleri hava saldırılarından korumak için Libya üzerinde uçuşa yasak bölge talep ederek 17 Şubat Devrimi’nin desteklenmesine katkıda bulunmuştu. Ancak bu kararın daha sonraki aşamalardaki olumsuz yansımaları oldu.
El-Kadiki, “Libya dosyasını Arapların gözetimine bırakmak, Arap Birliği'nin, Libya halkının aleyhine Libya'nın içişlerine dış müdahale konusunda caydırıcı kararlar alarak Libya dosyasının çözümündeki rolünü geri kazanması için önemli bir fırsattır” dedi.
El-Kadiki, “Arap Birliği'nin siyasi anlaşmazlıkların liderlerini tek bir masada bir araya getirme becerisi ve onları 6+6 Ortak Komitesi’nin çıktılarını kabul etmeye ikna etme çabası, çözülmemiş meseleleri çözmenin yanı sıra, Libya'nın bağlantı halkası olduğu Arap Birliği'ni yeniden hayata döndürmek için tek başına yeterli unsurlardır” ifadesini kullandı.
El-Kadiki, Arap Birliği'nin Libya'da seçimlerin yapılmasını engelleyenlere baskı yapma çabalarını destekleme çağrısında bulunarak, “Arap Birliği koridorlarına giden Libya dosyasının, özellikle mevcut Türkiye-Mısır yakınlaşması doğrultusunda, siyasi çatışmayı durdurmak için bir umut ışığı yaydığını ve böylece Arap Birliği'nin kuruluş amaçlarına dönmesi için bir fırsat sağladığını” söyledi.
*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.
Avn, Papa'yı kabul ederken: Ne teslim olacağız ne de ayrılacağızhttps://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/5214760-avn-papay%C4%B1-kabul-ederken-ne-teslim-olaca%C4%9F%C4%B1z-ne-de-ayr%C4%B1laca%C4%9F%C4%B1z
Avn, Papa'yı kabul ederken: Ne teslim olacağız ne de ayrılacağız
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Papa XIV. Leo'yu Baabda Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda kabul ederken (Reuters)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn dün yaptığı açıklamada, "Lübnan özgürlük için ve özgürlük nedeniyle kuruldu. Herhangi bir din, mezhep veya grup için değil" ifadelerini kullandı.
Beyrut'ta Papa 14. Leo ile yaptığı görüşmede Avn, Lübnan'ın "her insan için özgürlük ve her insan için onur vatanı" olduğunu belirterek, "Ölmeyeceğiz, terk etmeyeceğiz, umutsuzluğa kapılmayacağız ve teslim olmayacağız" dedi.
Avn, "Lübnan, Hristiyanlar ve Müslümanların, Hristiyanlar ve Müslümanlar arasında eşitliğe dayalı, her insana ve her özgür vicdana açık bir anayasal sistem içinde, farklı ama eşit bir şekilde birlikte yaşadığı, sistemiyle benzersiz bir ülkedir" şeklinde konuştu.
Papa 14. Leo’nun, geçen perşembe günü başlayıp dün öğlene kadar süren Türkiye ziyaretinin ardından geldiği Lübnan’ı ziyareti yarına (Salı) kadar devam edecek ve akabinde Roma'ya dönecek.
Papa XIV. Leo Türkiye'den sonra kritik bir dönemde barış mesajı için Lübnan'dahttps://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/5214751-papa-xiv-leo-t%C3%BCrkiyeden-sonra-kritik-bir-d%C3%B6nemde-bar%C4%B1%C5%9F-mesaj%C4%B1-i%C3%A7in-l%C3%BCbnanda
Papa XIV. Leo Türkiye'den sonra kritik bir dönemde barış mesajı için Lübnan'da
Saad Kiwan
Papa XIV. Leo geçmişi geride bıraktı ve yurtdışındaki ilk pastoral ziyaretinde, dün öğleden sonra ulaştığı Lübnan'dan önce Türkiye'de bulunan (İznik sınırları içerisinde bulunan antik bir Grek şehri) Nikaia'daki köklerine geri dönüyor. Miladi 325 yılında Nikaia, Hz. İsa’nın (Mesih) bir insan mı yoksa bir tanrı mı olduğu tartışmasının yapıldığı ilk ekümenik konseyi ağırladı. Burada ayrıca Paskalya, yani Hz. İsa’nın dirilişinin kutlanacağına karar verildi ve Kilise, inancın kapsamına giren kişi ve diğer kutsalları belirleyen otorite ve referans merkezi haline geldi. Nikaia 1700 yıl önce Hıristiyanlık inancının doğasını tanımlarken, Papa XIV. Leo’nun bu göreve seçilmesinden sadece altı ay sonra ziyaret ettiği Beyrut, 1975 yılındaki savaşla başlayan ve iç savaş, yabancı işgaller ve mezhep liderleri arasındaki çatışmalarla devam eden elli yıllık harp geçmişinin ardından nefes almaya çalışıyor. Şu anda, devletin tüm toprakları üzerindeki egemenliğini ve otoritesini yeniden tesis etmek için mücadele ediyor. Dolayısıyla Roma'nın yeni Papa'sı, bu ülkeye barışın geri dönmesine ilk katkıda bulunan kişi olmak ve 8 Mayıs'ta, selefi Papa Francis'in ölümünün ardından seçildiği gün yaptığı gibi, Lübnan'dan bölgedeki tüm çevre ülkelere “Barış hepinizin üzerine olsun” diyerek barış mesajı göndermek istiyor. Zira Papa’nın Lübnan ziyaretinin başlığı da “Ne mutlu barışı sağlayanlara” olarak belirlendi. Öte yandan yeni Papa, hastalığı nedeniyle köklerine dönüp Lübnan'ı ziyaret etme arzusunu gerçekleştiremeyen önceki Papa Francis'in isteğini en iyi şekilde yerine getirmiş oldu. Papa Francis, 2021 Mart ayında Irak'ı ziyaret ettikten sonra Lübnan'ı ziyaret etmeyi istediğini açıklamış ve bunun için hazırlık yapmıştı, ancak ömrü vefa etmedi.
Diğer yandan Papa’nın ziyaret ettiği Beyrut, sadece Lübnan'ın başkenti değil, aynı zamanda tarihi olarak Doğu’nun özgürlük başkenti ve yüz binlerce Filistinli, Suriyeli, Iraklı ve diğer Arap ülkelerinden sürgün edilenlerin sığınağı. Ayrıca, sadece ticaret için değil, aynı zamanda kültür ve medeniyet alışverişi için de Akdeniz'e ve dolayısıyla Avrupa'ya açılan Doğu kapısı olarak bilinir.
Gençlerle buluşmak ve onlarla iletişim kurmak, Papa ve Katolik Kilisesi'nin karşı karşıya olduğu başlıca zorluk.
Bu ziyaret, Papa XIV. Leo’nun ilk yurt dışı ziyareti olsa Lübnan için bir ilk değil. Zira daha önce de üç farklı papa Lübnan'ı ziyaret etmişti. Bu ziyaretleri ilki, 1964 yılının sonunda Kudüs'e giderken Beyrut’taki havaalanında mola veren Papa VI. Paul tarafından gerçekleştirildi. Papa VI. Paul, Lübnan'ın Vatikan'daki ilk büyükelçisi olan dönemin Cumhurbaşkanı Şarl Helu tarafından karşılandı. Bu ziyareti, 1997 mayısında Papa II. John Paul'un tarihi iki günlük ziyareti izledi. Beyrut'un merkezindeki Şüheda Meydanı'nda toplanan on binlerce Lübnanlı tarafından çok sıcak bir şekilde karşılanan Papa II. John Paul, burada ayin düzenledi ve genellikle tüm kıtaya hitap eden ‘Lübnan için Yeni Bir Umut’ adlı apostolik öğütlerini verdi.
Papa, “Lübnan bir ülkeden daha fazlasıdır, Doğu ve Batı için özgürlük ve çoğulculuğun mesajıdır” diye vurguladı.
Eski Başbakan Refik Hariri’nin sponsorluğunda ve katılımıyla gerçekleşen ziyaret, ulusal uzlaşma ve bir arada yaşama teşvikine odaklandı ve Papa, gençlere özel bir mesaj vererek, ülke için yeni bir gelecek inşa etmeleri için onları teşvik etti.
Papa XIV. Leo, Lübnan'ın Beyrut kentine yaptığı ilk apostolik gezisi sırasında Rafic Hariri Uluslararası Havalimanı'na vardığında papalık uçağından inerken, 30 Kasım 2025 (Reuters)
Papa XIV. Leo, bu akşam Beyrut'un kuzeyindeki Cünye şehrine bakan Bkerki'deki Maruni Kilisesi'nin avlusunda gençlerle bir araya gelecek. Gençlerle buluşmak ve onlarla iletişim kurmak, Papa ve Katolik Kilisesi'nin karşı karşıya olduğu başlıca zorluk. Lübnan'daki Hıristiyanlarda iz bırakan II. John Paul'un olağanüstü ziyaretinin ardından, 14 Eylül 2012'de Papa XVI. Benedict'in üçüncü ziyareti gerçekleşti. Bu ziyaretten geri döndükten sadece birkaç ay sonra papalıktan istifa ederek dünyayı şaşırtan ve Lübnan'dan Ortadoğu'ya apostolik bir mesaj göndermek isteyen Papa, bu mesajı Lübnan'dan vererek Lübnan'ın karşılaştığı zorluklara rağmen bir arada yaşama modeli olduğunu vurguladı. 23 Şubat 2011'de, dönemin Maruni Patriği Nasrallah Butrus Sfeir ve Cumhurbaşkanı Mişel Süleyman'ın katıldığı resmi bir törenle Vatikan'daki Aziz Petrus Meydanı'nda Marunilerin koruyucu azizi Aziz Marun'un heykelinin açılışını yaparak Marunilere yönelik sembolik ve son derece önemli bir adım attı. Papa XIV. Leo, bu ziyaretiyle, Hizbullah'ın Lübnan'ı içine çektiği ve şimdi Papa'nın ziyaretini memnuniyetle karşılayan bir açıklama yayınlayarak yararlanmaya çalıştığı son İsrail savaşına rağmen, bu bir arada yaşama modelini canlandırmaya ve bir doz iyimserlik aşılamaya çalışıyor. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Papa'nın ziyaretinden bir hafta önce, sanki bunu engellemek istercesine, Hizbullah’ın askeri kanadının İran doğumlu Heysem et-Tabatabai'yi suikastla öldürerek Hizbullah’a ağır bir darbe indirdi. Hizbullah ise misilleme yapacağına ant içti.
Ancak Papa, çok sayıda seçenek, kültür ve dinin bulunduğu, nadir bir birlikte yaşama modeli olan ve tek bir görüş, tek bir inanç, tek bir kültür ve dolayısıyla tek bir seçeneğin hakim olduğu Doğu'da çöküş tehdidi altında olan Beyrut'a geldi. Bu şehrin, Katolik Kilisesi için Doğu'daki en önemli ve son önemli Hıristiyanlığın merkezi olduğunu da unutmamak gerekiyor. Ziyarete gösterilen olağanüstü ilgi, Maruni Kilisesi'nin Papa’ya yaptığı özel karşılamada da açıkça görüldü. Kilise, ziyaretin başarılı geçmesi için tüm kaynaklarını seferber etti ve geleceğe olan güvenini ve umudunu yitirmiş, çoğu göç etmek isteyen gençleri bir araya getirdi.
Yaklaşık kırk yıl önce vefat eden düşünür ve siyasetçi Charles Malik şöyle demiştir:
“Hıristiyanlık, Doğu'daki neredeyse tek yeri olan Lübnan'dan kaybolursa, sadece Ortadoğu'dan değil, Asya ve Afrika'dan da kaybolur.”
“Papa “Ne mutlu barışı sağlayanlara” sloganıyla, 30 Kasım Pazar günü öğleden sonra Beyrut Uluslararası Havaalanı’na geldi ve büyük bir kalabalığın ve medyanın yoğun ilgisi eşliğinde doğrudan Cumhurbaşkanlığı Sarayı'na gitti.
Hikaye bir kelimeyle başlar ve her şeyi içinde barındırır. Yuhanna İncili'nin girişinde böyle yazar. ‘Logos’a atıfla bulunur, başlangıca yani Tanrı’ya işaret eder. Bu kelime, Aziz Marun ve ardından John Marun'un sözleri aracılığıyla Lübnan'da Maruniliğin oluşumuna katkıda bulundu. Böylece Marunilik ortaya çıktı ve Roma ile olan bağlantısı, 1215 yılında Papa III. Innocentius’un Maruni Patriği Jeremiah Amshitti’yi Antakya ve tüm Doğu'ndaki Marunilerin patriği olarak atamasıyla belgelendi.
Maruni Patriği Amshitti’nin 1231 yılındaki ölümünden sonra, Maruni din adamları, bu mezhebin yüzlerce yıldır sahip olduğu bir ayrıcalık olan yeni bir patrik atanması konusunda anlaşmazlığa düştüler. Vatikan duruma müdahale ederek Daniel Shamati’yi patrik olarak atadı. 1584'te Roma'da bir Maruni okulu açıldı ve bu okul bugün hala varlığını sürdürüyor.
Şarl Helu, Vatikan ile ilişkilerden sorumlu komisyon üyesi olarak atandı ve bağımsızlıktan sonra, 1946'da Kutsal Makam'a (Vatikan) büyükelçi olarak atandı. Buna karşılık Vatikan da Lübnan'a büyükelçisini atadı. Apostolik Nunciature'un başkanı olan bu kişi, dini bir diplomatik unvan olan nuncio olarak adlandırılıyor ve şu anda diplomatik heyetin başında yer alıyor. Lübnan, Vatikan'dan özel bir ilgi gördü ve 1977'de Lübnanlı bir Maruni rahip ve keşiş Şarbel Mahluf’un aziz ilan edildiği gün, Papa VI. Paul, Maruni Patriği Anthony Peter Khoraish’a “Kiliseniz Lübnan'ın gururudur” diye seslendi.
Ziyaret programı
Papa “Ne mutlu barışı sağlayanlara” sloganıyla, 30 Kasım Pazar günü öğleden sonra Beyrut Uluslararası Havaalanı’na geldi ve burada Cumhurbaşkanı Joseph Avn tarafından karşılandı. Büyük bir kalabalığın ve medyanın yoğun ilgisi eşliğinde doğrudan Cumhurbaşkanlığı Sarayı'na geçerek Cumhurbaşkanı Avn ile bir görüşme gerçekleştirdi. Ardından, sivil toplum ve diplomatik heyet temsilcileriyle yaptığı toplantıda, iki buçuk gün içinde altıdan fazla olacak olan ilk konuşmasını yaptı.
Papa bu sabah, Aziz Şarbel'in mezarının bulunduğu Annaya Maruni Manastırı’nı ziyaret ederken bu ziyaret, bir papa tarafından Beyrut'un kuzeyindeki Cubeyl (Biblos) bölgesinin yükseklerinde bulunan bu manastıra yapılan ilk ziyareti olacak. Aziz Şarbel Mahluf, yaklaşık elli yıl önce, 1977 ekimin Papa VI. Paul tarafından aziz ilan edildi. Ancak, Papa II. John Paul ve Papa XVI. Benedict, aziz ilan edildikten sonra Lübnan'ı ziyaret ettiklerinde onu ziyaret etmediler. Bu kez, Maruni Patrikhanesi ve Aziz Şarbel'in mensup olduğu Lübnan manastır tarikatı Vatikan'a bir talepte bulunarak, Papa'dan manastırı İtalya'daki Aziz Francis ve Fransa'daki Lourdes Meryem Ana tapınakları gibi uluslararası bir hac yeri olarak kutsaması için tapınağı ziyaret etmesini istedi. Bu manastır, sadece Hıristiyanlar ve Lübnanlılar için değil, on binlerce inanan için hac yeri haline gelmişti. Papa XIV. Leo daha sonra, Cubeyl'in yüksek tepelerinden Cuneyh'in yüksek tepelerine geçecek ve Harissa'daki Meryem Ana Tapınağı'nda piskoposlar, rahipler, kutsanmış kişiler ve pastoral çalışanlarla bir araya gelerek bir konuşma yapacak. Bu toplantı, yerel Kilise ile ilişkiler ve Lübnanlı Hristiyanların yaşadığı sosyal sorunlar konusunu gündeme getirmek için bir fırsat olur mu bilinmez. Lübnan'da 2003-2006 yılları arasında düzenlenen Maruni Kilisesi Kutsal Sinodu, “Maruni Kilisesi, uyaran vicdan, haykıran ses, tüm adaletsizlik ve zulme karşı savunucu ve tüm sömürüye karşı sosyal adaletin bayraktarı olmalı” (madde 5, sayfa 742) açıklamasında bulunmuştu.
Arap dünyası da bu ziyarete tepkisini gösterdi. İlk olarak, ‘Arap Hıristiyanlar Konferansı’ Papa'ya ‘Papa XIV. Leo'nun Lübnan Ziyareti Vesilesiyle Herkesi Kapsayan Bir Arapçılık İçin Hıristiyan Manifestosu’ başlıklı ortak bir mektup gönderildi.
Sinod ayrıca, “Maruni kimliğinin oluştuğu ve üzerinde şekillendiği toprakları savunur, çünkü Maruniler tüm dünyayı kazansalar da bu toprakları kaybederlerse, kendilerini kaybetmiş olurlar” (madde 10, s. 829) diye vurguladı. Lübnan, Suriye ve Irak'tan Hıristiyanların göçüyle ilgili bekasına yönelik endişeleri dile getiren Sinod, Papa’ya sunulmak üzere hazırlanan bir belgede Kiliseyi, varlıklarını kullanarak cemaatçilerini topraklarına bağlamaya ve dini ve partizan liderlerin, özellikle gençler olmak üzere birçok Lübnanlının yerinden edilmesine katkıda bulunan Lübnan'daki bankacılık mafyasıyla ittifak kurmasını engellemeye çağırdı. Bu çağrı, 2019 yılında Lübnan'ı vuran ve özellikle on binlerce küçük mevduat sahibi için henüz bir çözüm bulunamayan ciddi mali ve bankacılık krizine de atıfta bulunuyor.
Öte yandan Arap dünyasının ziyarete verdiği destek de belirgindi. Bu destek, Lübnan, Suriye, Irak, Ürdün, Filistin ve Mısır’dan yaklaşık 100 kişinin imzaladığı, “Papa XIV. Leo'nun Lübnan Ziyareti Vesilesiyle Tüm Arap Dünyasını Kucaklayan Bir Arapçılık İçin Hristiyan Manifestosu” başlıklı ve “Arap Hristiyanlar Konferansı” tarafından Papa'ya gönderilen mektupla başladı. Bu kişilerden bazıları, Beyrut'un merkezinde Papa ile birlikte düzenlenmesi planlanan ve 200 Lübnanlı ve Arap ismin katılımıyla İslam-Hıristiyanlık diyaloğunu tartışacak olan İslam-Hıristiyanlık Diyalog Çadırı’na katılacaklar. Bu isimler arasında, ABD'de yaşayan ve Suriye’deki eski Beşşar Esed rejiminin muhalifi olan Eymen Abdunnur ve kısa süre önce Paris'ten Şam'a dönen bir başka Suriyeli muhalif isim olan George Sabra da bulunuyor. Ayrıca eski Ürdün Dışişleri Bakanı Mervan Muaşir, Irak ve dünya Keldani Katolik Kilisesi Patriği Louis Rafael Sako’ya yakınlığıyla bilinen ve Papa Francis'in halefi adaylar arasında yer alan Doğu’daki Azınlıklara Yardım Derneği Genel Sekreteri Elish Yako, Mısır Halk Meclisi eski üyesi ve Özgür Mısırlılar Partisi Siyasi Büro Üyesi Emad Gad da yer alacak. İslam-Hıristiyan Diyalog Çadırı’na katılacak olan Arap Hıristiyan Konferansı'nın kurucu üyesi ve Lübnanlı eski Milletvekili Faris Said, “Papa'nın bu ziyaret için seçtiği ‘ne mutlu barışını sağlayanlara’ başlığının Lübnan ve özellikle Hıristiyanlık için bir sorumluluk taşıdığını” açıkladı. O, bu başlığın ‘bu bölgede hayatta kalmanın, sadece Arap-İsrail savaşıyla ilgili siyasi barış değil, Hıristiyan ekümenik barış için çalışmakla bağlantılı olduğu’ mesajını içerdiğine inanıyor.
Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre Papa'nın ‘Yoksulların Sevgisi’ başlıklı mesajı, özellikle Hıristiyan siyasi partiler, genel olarak Hıristiyanlar ve tüm Lübnanlıların, Papa'nın söylediklerini ve önerdiklerini derinlemesine düşünmelerini gerektiren olağanüstü bir önem taşıyor. Papa 2 Aralık Salı sabahı, önce Beyrut'un kuzeyindeki Cel ed-Dib bölgesinde Charity Cross Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'ni ziyaret edecek. Ardından Beyrut Limanı'na giderek, 4 Ağustos 2020'de meydana gelen ve 220'den fazla kişinin ölümüne, binlerce kişinin yaralanmasına ve Beyrut'un yarısının yıkılmasına neden olan patlamanın olduğu yeri inceleyecek. Orada, failleri hala bilinmeyen patlamanın yaşandığı bölgede sessizce dua edecek. Siyasi baskı ve müdahale nedeniyle iki yıldan fazla bir süredir askıya alınmış halde olan ve durma noktasına gelen patlamaya ilişkin soruşturma, zorluklarla yeniden başlatıldı. Selefi Papa Francis, dönemin Vatikan hükümeti Devlet Bakanı Kardinal Pietro Parolin'i derhal felaket bölgesine göndermişti. Lübnan Başbakan Yardımcısı Tarek Mitri, ‘Papa'nın 4 Ağustos 2020'de patlamanın yaşandığı Beyrut Limanı’nda yapacağı ziyaret ve duaların, o gün hayatını kaybeden 220 kurbanın ailelerinin yaralarını sarmaya yardımcı olmasını’ umduğunu belirtti. Ancak bu, özellikle de soruşturmaya katılmayı reddeden, soruşturmaya karışan veya suçlanan ve parlamento dokunulmazlığının arkasına saklanan politikacılar olduğundan kurbanların ve yaralananların ailelerinin yaralarını yeniden açacak ve suçlulara ve soruşturmayı engelleyen ve örtbas etmeye çalışanlara karşı öfkelerini artıracaktır. Belki de bazılarının önümüzdeki mayıs ayında yapılması planlanan parlamento seçimlerini ertelemek istemesinin nedenlerinden biri de budur.
Beyrut'ta Papa XIV. Leo ve Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın resimlerinin bulunduğu bir reklam panosunun yakınındaki ikinci el pazarında dolaşan insanlar, 29 Kasım 2025 (AFP)
Öte yandan Lübnan vatandaşlarının yarısından fazlasının şu anda yoksulluk sınırının altında yaşadığı ve ulusal para biriminin satın alma gücünün yüzde 98 oranında değer kaybettiği gerçeği de unutulmamalı. Kamu sektöründeki maaşlar 2018 yılından bu yana yüzde 80 gerilerken fiyatlar aynı yıldan bu yana 220 kat arttı. Yine 2018'den bu yana on binlerce genç ülkeden göç etti. Bu durum, sadece belirli bir sınıf, mezhep veya dini grubu değil, tüm halkı ilgilendiren ekonomik, sosyal ve ahlaki bir sorun haline geldi. Dolayısıyla Papa'nın ‘Yoksulların Sevgisi’ başlıklı mesajında, ‘maddi olarak yaşamak için imkânları olmayanların yoksulluğunun yanı sıra toplumda marjinalleştirilmiş ve onurlarını ifade edecek imkânları olmayanların yoksulluğuna ve ahlaki ve kültürel yoksulluğa’ odaklanıldı. Yoksulluk, hiçbir hakka, hiçbir yere ve hiçbir özgürlüğe sahip olmamaktır. Bu durum, özellikle Hıristiyan partilerin, Hıristiyanların ve genel olarak tüm Lübnanlıların, Papa'nın söylediklerini ve önerdiklerini derinlemesine düşünmelerini gerektiren olağanüstü bir öneme sahip. Papa, gençlerle bir araya geldiğinde, sendikal mücadelelere katılmaya odaklanarak onlara destek vermeye çalışıyor gibi görünüyor. Bu durum, daha fazla sosyal adalet sağlamayı amaçlayan her türlü sosyal hareket için geçerli. Çünkü adalet, iç ya da dış olsun, her türlü barışın temelidir. Aziz Augustinus’un adını taşıyan ve açıklık, sürekli barış için çalışma, şiddeti reddetme ve diyalog arayışını şiar edinen Augustinyen Tarikatı’nın bir üyesi olan Papa XIV. Leo, ilk konuşmasında “Silahsız barış ve silahsızlanma” sloganı altında gerçek barışa bağlı olduğunu vurguladı!
Dürzi liderliğinde gerilim: Suveyda’da ‘darbe girişimi’ iddiasıyla din adamları gözaltına alındıhttps://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/5214624-d%C3%BCrzi-liderli%C4%9Finde-gerilim-suveyda%E2%80%99da-%E2%80%98darbe-giri%C5%9Fimi%E2%80%99-iddias%C4%B1yla-din-adamlar%C4%B1
Dürzi liderliğinde gerilim: Suveyda’da ‘darbe girişimi’ iddiasıyla din adamları gözaltına alındı
Suriye Kızılayı, Suveyda'dan tutukluların teslim edilme işlemlerini takip ediyor (SANA)
Şarku’l Avsat’a konuşan Suriye’nin Suveyda şehrinden Dürzi kaynaklar, Ulusal Muhafızlar’ın yaklaşık 10 kişiye yönelik tutuklama operasyonunun, Suriyeli Dürzilerin ruhani lideri Şeyh Hikmet el-Hicri'nin politikalarına ve projelerine karşı ‘darbe’ girişiminde bulunmak amacıyla ve ‘paralel bir akım’ oluşturmaya çalıştığı suçlaması çerçevesinde gerçekleştirildiğini açıkladılar. Kaynaklar, Suveyda’da ‘çatışma’ çıkmasından endişe duyduklarını ifade ettiler.
Kimliklerinin açıklanmamasını tercih eden yerel kaynaklar, ‘Ulusal Muhafızlar’ın, şehirde gerginliğin yüksek ve güvenlik önlemlerinin yoğun olduğu bir ortamda cumartesi günü geniş çaplı bir tutuklama kampanyası başlattığını’ söylediler.
Tutuklananlar arasında din adamı Şeyh Raid el-Mutni, Asım Ebu Fahr, Gandi Ebu Fahr ve Zeydan ailesinin bazı fertleri de vardı. Kaynaklar, Zeydan ailesinin Dürzi lider Leys el-Belus’un amcaları olduğunu belirtirken, Mutni ve Ebu Fahr ailelerinin kalabalık Dürzi aileler olduklarını ve ‘bu tutuklamaların Dürzi-Dürzi iç savaşının patlak vermesine yol açabileceğinden korkulduğunu aktardılar.
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة