ABD Batı Şeria'daki yerleşimcilere yönelik ‘yaptırımların hafifletildiği’ iddialarına yanıt verdi

 Purim bayramında El Halil kentinde bulunan Şuheda Caddesi'ndeki İsrailli yerleşimciler, 24 Mart 2024. (AFP)
Purim bayramında El Halil kentinde bulunan Şuheda Caddesi'ndeki İsrailli yerleşimciler, 24 Mart 2024. (AFP)
TT

ABD Batı Şeria'daki yerleşimcilere yönelik ‘yaptırımların hafifletildiği’ iddialarına yanıt verdi

 Purim bayramında El Halil kentinde bulunan Şuheda Caddesi'ndeki İsrailli yerleşimciler, 24 Mart 2024. (AFP)
Purim bayramında El Halil kentinde bulunan Şuheda Caddesi'ndeki İsrailli yerleşimciler, 24 Mart 2024. (AFP)

ABD Hazine Bakanlığı dün (Cuma), İsrail Maliye Bakanı'nın baskısı üzerine işgal altında bulunan Batı Şeria'daki yerleşimcilere yönelik yaptırımların hafifletildiği iddialarına yanıt verdi.

ABD kısa bir süre önce artan şiddet olaylarına tepki olarak Batı Şeria'daki yedi İsrailli yerleşimciye ve iki tarım karakoluna yaptırım uygulamış, mal varlıklarını dondurmuş ve ABD bankaları ve bireyleriyle mali işlem yapmalarını engellemişti.

Israel Hayom gazetesi, bu hafta başında ABD Başkanı Joe Biden yönetiminin İsrail Maliye Bakanı Bezalel Smotrich'in baskısı üzerine bu kişilere yönelik yaptırımları ‘önemli ölçüde’ hafiflettiğini bildirdi.

Smotrich'in aşırı milliyetçi Dini Siyonizm Partisi’nden İsrailli politikacı Simcha Rothman, sosyal medya üzerinden Smotrich'i ABD'yi yaptırımlarının ‘çok ileri gittiğini’ fark etmeye zorladığı için tebrik eden bir makalenin ekran görüntüsünü paylaştı.

ABD Hazine Bakanlığı dün, İsrailli bankaların ‘yaptırımlarına tabi kişilere yapılan sübvansiyon ödemeleri’ hakkındaki sorularına cevaben salı günü İsrailli yetkililere gönderdiği bir mektup yayınladı.

Mektupta, İsrail bankalarının yaptırım uygulanan kişilerle ilgili olarak ‘ABD finans sistemini ya da ABD'li bireyleri’ ilgilendirmediği sürece ‘arızi ve temel insani ihtiyaçlar için gerekli’ işlemler yapabileceği belirtiliyor.

ABD Hazine Bakanlığı'nın çoklu yaptırım programlarındaki yaklaşımıyla tutarlı olan bu hamle gıda, sağlık hizmetleri, temel konut sübvansiyonları ve vergiler gibi kalemleri içeriyor.

Mektupta, “İsrail bankaları, tanımlanmalarının bir sonucu olarak yasaklanan çiftliklerdeki canlı hayvanların hayatta kalması ve gerekli harcamalarla ilgili işlemleri gerçekleştirdikleri için yaptırım riski altında olmayacaklar” ifadesi yer aldı.

Bir ABD Hazine Bakanlığı sözcüsü AFP'ye yaptığı açıklamada, Biden yönetiminin yaptırımları ‘tamamen uygulama niyetinde’ olduğunu belirterek, ABD'nin tüm yaptırım programlarında ‘insani istisnalar’ olduğunu ifade etti.

Savaşın patlak vermesinin ardından işgal altındaki Batı Şeria'da şiddet arttı. Filistin Yönetimi'ne göre o zamandan bu yana en az 444 Filistinli, İsrail askerleri ya da yerleşimciler tarafından öldürüldü ve binlercesi de tutuklandı.

İsrailli yetkililere göre ise o tarihten beri düzenlenen saldırılarda İsrail askerleri ve sivillerin de aralarında bulunduğu 17 kişi hayatını kaybetti.



Lübnan'a yönelik tehlikeli baskı

İsrail hiçbir anlaşmaya uymuyor ve Lübnan şehirlerine birbiri ardına hava saldırıları düzenlemeye devam ediyor (AFP)
İsrail hiçbir anlaşmaya uymuyor ve Lübnan şehirlerine birbiri ardına hava saldırıları düzenlemeye devam ediyor (AFP)
TT

Lübnan'a yönelik tehlikeli baskı

İsrail hiçbir anlaşmaya uymuyor ve Lübnan şehirlerine birbiri ardına hava saldırıları düzenlemeye devam ediyor (AFP)
İsrail hiçbir anlaşmaya uymuyor ve Lübnan şehirlerine birbiri ardına hava saldırıları düzenlemeye devam ediyor (AFP)

Refik Huri

Hiçbir taraf savaştan girdiği gibi çıkmaz. Daha güçlü çıkanın kısmi veya toplam kazanımlarını, daha zayıf çıkanın da kısmi veya toplam zararını hesaplamaktan kaçış yoktur. Ancak Gazze'ye yönelik “destek savaşı”na tek taraflı bir kararla girişen Hizbullah, üst düzey liderlerine, kadrosuna ve silahlarına indirilen, Lübnan'ı yerle bir eden ve ülkenin güneyinde bazı bölgelerin yeniden işgal edilmesine neden olan ağır darbelerden etkilenmemiş gibi davranıyor. Her gün “İslami Direniş”in hâlâ ayakta olduğunu, düşmana karşı koymaya muktedir ve hazır olduğunu duyuruyor. İsrail'in direnişe karşı savaşında işgal ettiği toprakları geri almada bugüne kadar etkili olmayan diplomasi seçeneğiyle, İsrail'in sadece güç dilinden anladığı gerekçesiyle alay ediyor.

 

Hizbullah korkutucu gerçeğin üzerinde durmuyor, oysa güç dili İsrail'i daha fazla güç kullanmaya yöneltiyor. Diplomasi dili de “güç diplomasisi” uygulayan ve İsrail'i koruyan uluslararası tarafa karşı, barışçıl tarafın “diplomasi gücüne” oynadığı bahsin tutsağı görünüyor.

Çeşitli denklemler tehlikeli bir ikileme yol açıyor. Zira Hizbullah durumu bilmesine rağmen, işgal altındaki toprakları geri alması için meşru otoriteye baskısını artırıyor, direnişe geri dönmesini haklı çıkarmak için meşru otoritenin başarısızlığını göstermek istiyor. Ancak “destek savaşı” deneyimi, direnişi aktifleştirmenin daha fazla işgale ve yıkıma yol açtığını teyit ediyor.

ABD de Hizbullah'ın hızla silahsızlandırılması için Lübnan'a baskısını artırıyor. Ancak Hizbullah’ın her gün Lübnan halkını tehdit ettiği iç savaşa girme korkusuyla, Bakanlar Kurulu’nun sadece silahsızlandırma değil, bir takvim dahilinde silahsızlandırma kararı almasının bile son derece zor olduğunu biliyor. Güvenlik Konseyi 2006'dan beri 1701 sayılı kararı uygulayamıyor. ABD'nin Lübnan yönetimine baskı yapmaktan ve silahsızlandırma için İsrail'i güç kullanmaya itmekten başka seçeneği yok, bu da Hizbullah'ı ortadan kaldıramadan istikrar ve barışın sona ermesine yol açacaktır.

Sonuç olarak ABD, Avrupa ve Arap dünyası Hizbullah’ı silahsızlandırma ve reform konusunda ısrar ediyor, aksi takdirde Lübnan'a yeniden inşa için yardım edilmeyeceğini, yatırım olmayacağını, yardım yapılmayacağını söylüyor. Küçük ülke kırılgan bir durumda ve yoğun Amerikan baskısına, Hizbullah baskısına, mali, ekonomik ve sosyal koşulların getirdiği baskılara dayanacak durumda değil. Dahası Amerikan baskısının artması, mevcut durumun çökmesine ve yerle bir olmasına yol açabilir. Bir önceki ziyaret turundaki sert sözlerinin ardından ABD Temsilcisi Morgan Ortagus'un da artık bunu anladığı anlaşılıyor.

Şu ana kadar Lübnanlıların hayalinin gerçekleşmesi uzun gibi görünse de yol kısa. Hiç kimse, Hizbullah'ın, büyük ölçüde kendisini destekleyen çevreyi kapsayan yıkık bölgelerin yeniden inşası uğruna bile olsa, gönüllü olarak silahından vazgeçeceğini hayalinde bile olsa beklemiyor. Bunun birinci nedeni, kararın onun elinde değil, Tahran'ın elinde olmasıdır. İkincisi, İran bölgesel rolünün yaşadığı gerilemenin geçici olduğu, sadece Hizbullah, Hamas ve İslami Cihad'a silah ve para ulaştırma yolu olarak değil, stratejik bir derinlik noktası olarak kaybettiği “Suriye köprüsü”nü geri kazanmaya çalıştığı varsayımıyla hareket ediyor. Üçüncüsü, silahın mezhepsel unsurlar arasındaki siyasi dengelerde ve hatta Şii unsurun “hakimiyetinde” yerel bir siyasi rolü bulunuyor. Dördüncüsü, silah “Mehdi Ordusu”nun silahı ve Velayet-i Fakih projesi bölgedeki Şii mezhepçi unsurların “militarize edilmesi” yolundaki aşamanın bir parçasıdır. Yani silahın tek işlevi İsrail'e karşı direniş değildir, bu işlevlerinden sadece biridir.

Lübnanlıların bu açık fırsatı kaçırmaları olağandışı bir durum değildir. Daha önce de birbirleri ile savaştılar, çatıştılar ve sanki fırsatlar sonsuza kadar açıkmış gibi bütün zamanlarını tartışarak ve çekişerek geçirdiler. Bugün de otoritenin kararı açısından, mevcut açık fırsatın kendilerinden beklediğini gerçekleştirmek için gerektiği kadar acele etmedikleri görülüyor. Halbuki bu, en önemli fırsatlardan biri ve hatta siyasette son fırsat diye bir şey olmasa da son fırsattır. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre bu yalnızca Lübnan için değil, tüm bölge için bir fırsattır ve Lübnanlılardan, Arap kardeşlerinin ve uluslararası dostlarının yardımı olmadan tek başlarına çalışmaları beklenmiyor. Keza yaşanan büyük dönüşümler de önceki statükoya dönülmesini sağlayacak türden değil. Yeni yönetimin yaptığı en tehlikeli şey, reform ve değişimle ilgili temel kararlar konusunda tereddüt etmesidir; çünkü yerinde saymaya geri dönüş ülke için ölümcül olacaktır.

İran Devrim Muhafızları Komutanı'nın Lübnan, Irak ve Yemen'de direniş ekseninin güçlü ve etkin olduğunu öne sürmesi gayet doğaldır. Ancak gerçek şu ki, Lübnan'da Devrim Muhafızları bağlantılı İslami direniş dönemi sona erdi. Önünde güçlü bir bölgesel ve uluslararası duvar, arkasında ve çevresinde geniş bir iç resmi ve popüler duvar var. Yönetim de değiştirmek ve değişmek zorunda.

Shakespeare der ki, “Bekleyenler için zaman çok yavaş, korkanlar için çok hızlı, yas tutanlar için çok uzun, kutlayanlar için çok kısadır.” Bu kez zaman Lübnan'ın lehine işliyor, yeter ki bekleme süresi uzun olmasın ve sadece yüzler değişmesin.

*Bu analiz Şarkul Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.