Gazze Ateşkesi: Kahire görüşmeleri esir değişimini sağlayacak mı?

İsrail, Katar ve Mısır’ın katılımıyla yeni müzakere turu devam ediyor.

Gazze'de İsrail bombardımanı sırasında yıkılan evlerin yakınında yürüyen Filistinliler (Reuters)
Gazze'de İsrail bombardımanı sırasında yıkılan evlerin yakınında yürüyen Filistinliler (Reuters)
TT

Gazze Ateşkesi: Kahire görüşmeleri esir değişimini sağlayacak mı?

Gazze'de İsrail bombardımanı sırasında yıkılan evlerin yakınında yürüyen Filistinliler (Reuters)
Gazze'de İsrail bombardımanı sırasında yıkılan evlerin yakınında yürüyen Filistinliler (Reuters)

Gazze Şeridi'nde sükûnetin yeniden sağlanmasına yönelik müzakereler, geçici bir ateşkes ve esir değişimi konusunda anlaşmaya varılması amacıyla Hamas'tan bir heyetin yanı sıra ABD, Mısır, Katar ve İsrail istihbarat servislerinden heyetlerin katılımıyla bugün (Pazar) Kahire'de devam ediyor.

El-Kahire el-İhbariyye televizyon kanalına konuşan üst düzey Mısırlı kaynaklar, bugün (Pazar) Kahire'nin ev sahipliğinde yapılacak dolaylı müzakere toplantılarına katılmak üzere ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) Direktörü William Burns, Katar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al Sani, İsrail'den bir heyet ve Hamas'tan önde gelen bir heyetin Kahire'ye gelmesinin planlandığını söyledi.

Kaynaklar son birkaç saatin ‘Gazze Şeridi'nde ateşkes müzakerelerinin yeniden başlaması için Mısır'ın yoğun temaslarına sahne olduğunu’ doğruladı.

Bu arada Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi dün (Cumartesi) yaptığı açıklamada Mısır'ın ‘çatışmaları durdurmak ve Gazze Şeridi'ne yardım ulaştırmak için hiçbir çabadan kaçınmayacağını’ söyledi. Mısır Evkaf Bakanlığı'nın Kadir Gecesi programı sırasında konuşan Sisi, Mısır'ın ‘Filistin halkının meşru haklarının elde edilmesi ve 1967 sınırlarında başkenti Doğu Kudüs olan bir Filistin devletinin kurulması yönündeki kararlı tutumunu’ yineledi.

Hamas dün (Cumartesi) yaptığı açıklamada Halil el-Hayya başkanlığındaki bir heyetin Gazze Şeridi'nde ateşkes görüşmeleri için Mısır'ın başkentine gideceğini duyurdu. Hareketten yapılan açıklamada, heyetin Kahire ziyaretinin ‘Mısır'daki kardeşlerinin daveti üzerine’ gerçekleştiği belirtilerek, taleplerinin ‘kalıcı bir ateşkes, işgal güçlerinin Gazze'den çekilmesi, yerlerinden edilen insanların ikamet ettikleri yerlere geri dönmesi, hareket özgürlüğü, yardım ve barınma ile ciddi bir esir takası anlaşması’ olduğu yinelendi. Açıklamada bu talepler ‘saldırganlığı sona erdirmenin doğal bir yolu’ olarak nitelendirildi ve bu taleplerden taviz verilmeyeceği ifade edildi.

Mevcut müzakere turu geçen hafta Kahire'de bir İsrail güvenlik heyeti ile Mısır, Katar ve ABD'den arabulucu heyetlerinin katılımıyla başlarken, Hamas bu tura katılmamış, sadece Mart ortasında Doha'nın ev sahipliği yaptığı müzakere turunda öne sürdüğü taleplere bağlı kaldığını yinelemişti.

Kahire Üniversitesi ve Mısır'daki Amerikan Üniversitesi'nde uluslararası ilişkiler profesörü ve Filistin ve İsrail çalışmaları uzmanı olan Dr. Tarık Fehmi, Kahire'nin ev sahipliğinde devam eden müzakerelerin ‘önemini ve hassasiyetini’ vurguladı. Fehmi, özellikle geçtiğimiz haftalarda müzakerelere katılan teknik ekiplerin ateşkesin çeşitli eksenlerini kapsayan ‘dengeli’ bir anlaşma taslağı hazırlamak için büyük çaba sarf etmelerinin ardından ateşkes konusunda bir anlaşmaya varmak için müzakerelerin ‘iyi bir fırsat’ olduğunu belirtti.

Fehmi Şarku’l Avsat'a yaptığı açıklamada, müzakere sürecine dahil olan çeşitli tarafların, hem çatışmanın taraflarının (İsrail ile Hamas) hem de arabulucuların (Mısır, Katar ve ABD) katılımının ve bu ülkelerin istihbarat servislerinin başkanları ile Hamas liderlerinden oluşan bir heyetin varlığının, ‘durumun ciddiyetinin ve İsrail'in istedikleri ile Hamas'ın talepleri arasındaki uçurumun aşılması için bir atılımın mümkün hale geldiğinin bir göstergesi’ olarak değerlendirilebileceğini söyledi.

Son dönemde gerçekleşen yoğun temasların ‘belirleyici’ olduğunu ifade eden Fehmi, özellikle İsrail tarafında bir anlaşmaya varılması için baskı yapmaya yönelik bir ‘ABD iradesinin’ kristalleştiğine dikkat çekti. Fehmi, “Bu, bir anlaşmaya varılması olasılığını artıran faktörler arasında olabilir” dedi.

Wall Street Journal tarafından yayınlanan bir rapor, Gazze Şeridi'nde bir ateşkes ve esir değişimi anlaşmasına varma girişimlerinin önündeki en önemli engelin, yerlerinden edilen Filistinlilerin Gazze'nin kuzeyine geri dönmesi olduğunu ortaya koydu.

Uluslararası ilişkiler profesörü ve Filistinli siyasetçi Dr. Usame Şaas, Beyaz Saray yarışıyla bağlantılı olarak ABD'nin tutumunda meydana gelen değişikliklerin, Biden yönetiminin ateşkes çabalarına karşılık vermesi için Binyamin Netanyahu hükümetine uyguladığı baskının artmasına katkıda bulunduğuna inanıyor.

Şarku’l Avsat'a konuşan Şaas, İsrail'in uluslararası yardım görevlilerini öldürmesinin yol açtığı ‘aşırı uluslararası utanç’ ve Netanyahu hükümetinin Refah'ta gerçekleştirmek istediği kara operasyonuyla ilgili olarak Washington tarafından ortaya konan alternatiflere yanıt verilmemesinin, ABD'nin durumun ateşkese ve İsrail ile Filistin Yönetimi arasında bir esir değişimine doğru itilmesi gerektiğine inanmasına yol açtığını söyledi. İsrail ile Hamas arasında bir ateşkes ve esir değişiminin ABD’li seçmenlere Biden yönetiminin siyasi bir başarısı olarak sunulması gerektiğine işaret eden Biden, Washington'un İsrail üzerinde ‘gerçek baskı kartları’ kullanması halinde ‘herkesin çıkarına olan yeni bir ateşkes için anlaşmaya varmaya yakın olunabileceğini’ belirtti.



Hizbullah savaşçılarını Lübnan ordusuna entegre etme fikri gerçeklerle çarpışıyor

21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)
21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)
TT

Hizbullah savaşçılarını Lübnan ordusuna entegre etme fikri gerçeklerle çarpışıyor

21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)
21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın Hizbullah savaşçılarının, 1990 iç savaşından sonra olduğu gibi Lübnan ordusuna entegre edilmesi önerisi siyasi çevrelerde ve uzmanlar arasında tartışma konusu oldu.

Ordunun çeşitli sebeplerle bu savaşçıları bünyesine katamaması nedeniyle öneri henüz yaygın kabul görmezken, uzmanlar bu meselenin doğuracağı sonuçlar konusunda uyarıda bulundu. Bunun ‘silahlarını devlete teslim etmesi karşılığında Hizbullah için bir teselli ödülü’ olduğunu belirten uzmanlar, ‘dini emir alan ve ideolojik inanca sahip olan unsurların orduda yer alamayacağını’ vurguladı.

Cumhurbaşkanı Avn basına verdiği demeçte, “Ordu içinde Hizbullah savaşçılarından oluşan bağımsız bir birim oluşturmak mümkün değil. Ancak 1990'ların başında Lübnan'daki iç savaşın sonunda çeşitli taraflarla olduğu gibi üyeleri orduya katılabilir ve kurslara tabi tutulabilir” ifadelerini kullandı.

Bu öneriyi yorumlayan Güçlü Cumhuriyet Bloğu Milletvekili Giyas Yazbek, ordunun ‘Hizbullah'ın dış uzantılarla ordusunu oluşturduğunu iddia ettiği 100 bin savaşçıyı absorbe edemeyeceğini’ söyledi. Şarku’l Avsat'a konuşan Yazbek, “Hizbullah'ın 25 bin savaşçısı olsa bile, şu anda subaylarının ve üyelerinin maaşlarını dış yardımlarla güvence altına almaya çalışan askeri kuruma bunları dahil etmek imkânsız” dedi.

Yazbek, ‘ordunun cumhurbaşkanı ve hükümetle birlikte geliştirdiği ulusal güvenlik stratejisinin henüz Lübnan'ın ordu ve güvenlik güçlerinin sayısına olan ihtiyacını belirlemediğini’ vurguladı. Yazbek, “Sınırlarımızı çizdiğimizde, savaşın nedenlerini ortadan kaldırdığımızda ve Lübnan'da siyasi bir çözüme doğru ilerlediğimizde, ordunun mevcut subay ve personel sayısı yeterli olacak ve artacaktır” şeklinde konuştu.

Hizbullah savaşçılarının durumu

Askeri uzman Halid Hamade'ye göre, ‘Taif Anlaşması'ndan sonra silahlı milislerin dağıtılmasında olduğu gibi bugün de Hizbullah savaşçılarının orduya alınması önerisi, Cumhurbaşkanı'nın Hizbullah'ı silahlarını devlete teslim etmeye ikna etme çabaları bağlamında Hizbullah için bir teselli ödülüdür.’

Hamade, ‘Hizbullah savaşçılarının orduya entegre edilmesinin, özellikle ateşkes anlaşmasının imzalanmasının ardından yaşanan gelişmelerden sonra, birçok engelle karşı karşıya olduğunu’ savundu.

fvdgh
Hizbullah Genel Sekreteri Haşim Safiyuddin'in 24 Şubat 2025 tarihinde Lübnan'ın güneyindeki Deyr Kanun en-Nahr kasabasında düzenlenen cenaze töreni sırasında Hizbullah üyeleri (Reuters)

“İç savaşın sona ermesinin ardından Lübnan devletinin yüzlerce milisi orduya ve güvenlik güçlerine katmayı başardığı doğrudur, ancak Hizbullah'ın durumuyla karşılaştırma yapmak artık mümkün değildir” diyen Hamade, Şarku’l Avsat'a yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Ulusal Mutabakat Belgesi imzalandığında milis liderleri belgeyi tanıdı, milislerin feshedildiğini duyurdu, silahlarını gönüllü olarak devlete teslim etti ve siyasi sürecin bir parçası oldu. Hizbullah ise ateşkes anlaşmasını tanımıyor ve silahlarını teslim etmeyi kabul etmiyor. Dolayısıyla siyasi sürecin bir parçası haline geldiğini ve artık askeri bir kanadı olmadığını kabul etmeden milislerini orduya dahil etmekten bahsetmek bağlamdan kopuktur.”

Hizbullah'ın ideolojisi

Yazbek'e göre Hizbullah'ın ideolojisi, savaşçılarının orduya entegrasyonunun önündeki en büyük engel. Yazbek, “Hizbullah, Lübnan'ı İran'ın uzantısı olan coğrafi bir nokta olarak görüyor. Hizbullah Genel Sekreteri Naim Kasım'ın silahları teslim etmeyeceğini ve silahların devletin elinde olmasıyla ilgili konuşmalarla ilgilenmediğini açıklamasının da gösterdiği gibi bu doktrin halen varlığını sürdürüyor” ifadelerini kullandı.

ukıo
24 Şubat 2025 tarihinde düzenlenen cenaze töreninde eski Hizbullah Genel Sekreteri Haşim Safiyuddin'in tabutunu taşıyan Hizbullah savaşçıları (AP)

‘Lübnan iç savaşı sırasında milisleri olan ve devlet şemsiyesi altına giren liderlerin Lübnanlı liderler olduğunu, kararlarının Lübnanlıların kararı olduğunu’ hatırlatan Hamade, “Hizbullah ise organik olarak bölgesel bir otoriteye bağlıdır ve hem Lübnan içinde hem de dışında tehlikeli askeri ve güvenlik rolleri oynamıştır” dedi. Hizbullah'ın ‘Tahran'dan ayrıldığını, yerel bir siyasi bileşen olmayı kabul ettiğini ve askeri kolunu feshettiğini açıklamadığına, böylece savaşçılarının ordu içinde absorbe edilmesi konusunun tartışılabileceğine’ dikkat çeken Hamade sözlerini şöyle sürdürdü: “Veliyyül Fakih tarafından verilen ve uygulanması gereken meşru yetki çerçevesinde faaliyet gösteren askeri bir grup ile anayasal makamlar tarafından demokratik mekanizmalar çerçevesinde alınan siyasi bir karar çerçevesinde faaliyet gösteren başka bir grubu uzlaştırmak nasıl mümkün olabilir? İster sivil idarelerde ister güvenlik kurumlarında milislerin devlete entegre edilmesi deneyimi tekrarlanabilecek kadar başarılı oldu mu?”

Ordu disiplini

Bazılarının iddia ettiği gibi iç savaş sürecindeki milislerin orduya alınmadığını belirten Yazbek, ‘güvenlik ve askeri kurumlara alınanların Lübnan'ı yöneten Suriye rejimine yakın olduğunu, ülkenin egemenliği için savaşan ve Suriye işgaline karşı çıkanların ise kovalandığını, hapsedildiğini ve birçoğunun Lübnan'ı terk etmek zorunda kaldığını’ vurguladı. Yazbek ayrıca, ‘ordu personeli tarafından uygulanan disiplinin Hizbullah savaşçıları için geçerli olmadığını, çünkü milislerin orduyla, ordunun da onlarla uyumlu olmadığını’ belirtti.

Hamade, “Hizbullah savaşçılarının Lübnan ordusuna ve diğer devlet kurumlarına dahil edilmesinin artıları ve eksileri ne olursa olsun, doğru yol Hizbullah'ın silahlarını devlete teslim etmesiyle başlamalı. Hizbullah üyeleri Lübnan toplumundan izole edilmiş bir grup değildir ve topluma entegre edilmelidir. Ancak Hizbullah’ın silahlarını teslim etmesi için bir tür ayartma olarak özümsenmeleri konusunu gündeme getirmekte acele etmek hedefe ulaşılmasını sağlamayacaktır. Gerekli olan, Hizbullah’ın öncelikle devleti, silahların yalnızca devletin elinde olmasını, savaş ve barış kararının devletin elinde olduğunu ve bu konuda meydana gelebilecek herhangi bir düzenlemenin başlangıcı olarak uluslararası kararları uygulama ihtiyacını tanımasıdır” dedi.