İsrail kısıtlamalarıyla Filistin'in ekonomisini de "abluka" altına alıyor

Filistin'in dış ticareti İsrail'in kontrolünde gerçekleştirilirken, İsrail, Filistin hükümeti adına toplanan gümrük vergilerinden aylardır kesinti yapıyor

Fotoğraf: Mahmoud Issa - AA
Fotoğraf: Mahmoud Issa - AA
TT

İsrail kısıtlamalarıyla Filistin'in ekonomisini de "abluka" altına alıyor

Fotoğraf: Mahmoud Issa - AA
Fotoğraf: Mahmoud Issa - AA

İşgal altındaki Filistin, dış ticaretinde İsrail'e bağımlı kalmaya devam ederken, Filistinlilerin ithalat ve ihracatının neredeyse tamamı İsrail'den ya da İsrail kontrolündeki noktalardan yapılıyor.

Gergin siyasi durum, malların hareketine getirilen kısıtlamalar ve Gazze'ye uygulanan abluka, ticaretin önündeki temel engeller arasında yer alıyor.

Filistin, İsrail'in Gazze Şeridi'nde 7 Ekim 2023'te başlayan yıkıcı saldırıları sonrasında daha da sıkı kontrollere maruz kalıyor.

Gazze'nin mal tedarikinin, İsrail'den ya da İsrail kontrolündeki noktalardan yapılması zorunluluğu nedeniyle Gazze bu ülkeye bağımlı kalmaya devam ediyor.

Çoğu kadın ve çocuk 33 binden fazla Filistinlinin hayatını kaybetmesi, Filistinlilerin kıtlığa sürüklenmesi ve her geçen gün artan insani krizlere rağmen İsrail'in gümrük noktalarındaki "güvenlik kontrolleri", başta gıda ve sağlık ürünleri olmak üzere Gazze'nin ihtiyaç duyduğu malzemelere erişimini kısıtlıyor.

İsrail gümrükleri ve rutin İsrail güvenlik kontrolleri ithalat işlemlerinde uzun gecikmelere neden oluyor.

Uluslararası Ticaret Merkezinin (ITC) verilerine göre, Filistin ithalatının yarısından fazlasını İsrail'den gerçekleştirirken, ihracatının ise neredeyse tamamını bu ülkeye yapıyor. Türkiye ile Çin, ülkenin en çok ithalat yaptığı diğer ülkeler olarak sıralanıyor.

ITC'nin son mevcut yıllık verisi olan 2022'de Filistin'in yıllık ithalatı, 9 milyar doların biraz üzerinde. İsrail'den 4,75 milyar dolarlık mal satın alan Filistin, Türkiye'den yaklaşık 1 milyar dolar, Çin'den de 700 milyon dolarlık ithalat yapıyor. Filistin, 1,5 milyar dolarlık ihracatının 1,3 milyar dolarlık kısmını İsrail'e gerçekleştiriyor.

- İsrail gümrük vergilerini de alıkoyuyor

İsrail yönetimi, Filistin Kurtuluş Örgütü ile 1994'te imzaladığı Paris Ekonomi Protokolü gereğince, kontrolü altındaki sınır kapılarından Filistin yönetimi adına vergi topluyor ve topladığı aylık yaklaşık 190 milyon doları Filistin hazinesine aktarıyordu. Yaklaşık 2 yıldır, Filistin yönetimi adına toplanan vergilerden kesinti yapılıyordu.

Kasım ayında da İsrail Bakanlar Kurulu, Filistin hükümeti adına topladığı vergi fonundan Gazze Şeridi'ne ve Filistinli tutuklulara ayrılan miktarın kesilmesine karar verdi.

Filistin yönetimi, karar sonrasında vergi fonunu almayı reddederken, Filistin Maliye Bakanlığı, İsrail'in ekim ayından itibaren Filistin hükümeti adına topladığı vergi fonunun çoğunu kestiğini, bu nedenle fonu almayı reddettiklerini açıkladı.

Bakanlık, kamu çalışanlarının aylık maaşlarının ödenmesinde birincil kaynağı Filistin vergi gelirlerinin oluşturduğunu ve maaşların ödenmesinde gecikme yaşanacağını belirtti.

Aralık ayında Filistin Devlet Başkanlığı, İsrail hükümetinin Filistin yönetimine ödemesi gereken vergi ve ithalat vergisi gelirlerini alıkoymayı sürdürmesini, "korsanlık ve Filistin halkının toplu cezalandırılmaya tabi tutulması" olarak değerlendirdi.

Geçen yıl sonunda, İsrail merkezli "Walla" haber sitesi, "ABD yönetiminin son haftalarda İsrail hükümetine, alıkoyduğu Filistin vergi gelirlerini serbest bırakması için baskı yaptığını" yazdı.

İsrail'in aşırı sağcı Maliye Bakanı Bezalel Smotrich ise sosyal medya hesabından, "ABD'ye ve İsrail'in gerçek dostu Başkan Joe Biden'a, büyük saygı duyuyoruz. Dünyadaki en iyi müttefikimiz. Ancak kaderimizi asla yabancıların eline bırakmayacağız." ifadesini kullandı.

Şubat ayında Norveç Dışişleri Bakanlığı, İsrail'in Filistin yönetimi adına topladığı vergi gelirlerinin Filistin'e transferini üstlendiğini bildirdi.

Sürecin, İsrail'in topladığı vergiyi Norveç'e transfer etmesi ve Norveç'in de Gazze için ayrılanın dışındaki miktarı Filistin yönetimine göndermesi şeklinde işleyeceği, bu geçici planın, Filistin yönetiminin mali açıdan çökmesini önlemede önemli bir rol oynayacağı aktarıldı.

Filistin Başbakanı Muhammed Mustafa da bu ay, İsrail'in kesinti yaptığı vergileri almak için uluslararası arabulucularla Tel Aviv'e baskı yapmaya başladıklarını söyledi.

- İsrail'in ekonomik kısıtlamaların maliyeti yılda 2,5 milyar dolar oldu

Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansının (UNCTAD) yayımladığı bir rapora göre, Batı Şeria'nın C Bölgesinde İsrail'in ekonomik faaliyetlere yönelik kısıtlamaları 2000-2020 yılları arasında Filistinlilere 50 milyar dolara mal oldu.

Filistinlilerin yılda 2,5 milyar dolar bedel ödediği kısıtlamaların kümülatif maliyetinin, 2020'deki Batı Şeria gayrisafi yurt içi hasılasının (GSYH) 3 katına eşdeğer ve Filistin'in GSYH'sinin 2,5 katından fazla olduğu görüldü.

İsrail, bölgedeki Yahudi yerleşimcilerin endüstri ve tarım girişimlerine tam destek vererek ekonomik cazibe yaratırken yüz binlerce İsrail vatandaşını bölgeye yerleşmeye teşvik etti.

C Bölgesi'nin yaklaşık yüzde 70'ini kontrolü altına alan İsrail, Filistinlileri bu bölgeye yaklaştırmayarak iş ve ekonomik kalkınma imkanlarından mahrum bıraktı, Filistinlilerin C Bölgesinin geri kalanına erişimi ciddi şekilde kısıtlı olmaya devam etti.

Filistin ile İsrail yönetimi arasında 1995'te imzalanan "İkinci Oslo Anlaşması" çerçevesinde işgal altındaki Batı Şeria; A, B ve C bölgelerine ayrılmıştı.

Batı Şeria'nın yüzde 18'inin kapsayan "A Bölgesi"nin yönetimi idari ve güvenlik olarak Filistin'e, yüzde 21'lik "B Bölgesi"nin idari yönetimi Filistin'e ve güvenliği İsrail'e devredilirken yüzde 61'ini kapsayan "C Bölgesi"nin idare ve güvenliği İsrail'e bırakılmıştı.

- "Gazze ekonomisinin toparlanması onlarca yıl alabilir"

Ocak ayı sonunda, 7 Ekim 2023'ten sonra askeri operasyonun başlamasının ardından Gazze'deki sosyal ve ekonomik bozulmaya ilişkin de bir rapor yayımlayan UNCTAD, Gazze ekonomisinin 2023'ün ilk üç çeyreğinde yüzde 4,5 küçüldüğünü tahmin etti.

Askeri operasyonun bu düşüşü büyük ölçüde hızlandırdığı ve yıl genelinde GSYH'de yüzde 24'lük daralma beklendiği bildirilen raporda, mevcut askeri operasyon derhal sona erip yeniden yapılanma hemen başlarsa ve 2007-2022 büyüme trendi ortalama yüzde 0,4 büyüme oranıyla devam ederse, Gazze'nin kişi başına düşen GSYH'de 2022'deki seviyelerine geri dönmesinin 2092 yılına kadar sürebileceği vurgulandı.

GSYH'nin yıllık yüzde 10 büyüyebileceği yönündeki en iyimser senaryoda bile, Gazze'nin kişi başına düşen GSYH'sinin abluka öncesi 2006 seviyesine ulaşmasının 2035 yılını bulabileceği kaydedildi.

Raporda, çatışma öncesi sosyoekonomik koşulların yeniden sağlanmasına yönelik ortak bir uluslararası çabanın gerekliliği vurgulanırken, koşulların eski haline getirilmesinin on yıllar alacağının ve önemli miktarda dış yardım gerektirdiğinin altı çizildi.

- Gazze'deki kritik altyapılara verilen zararın maliyeti 18,5 milyar dolar civarında

Dünya Bankası ile BM'nin Avrupa Birliğinin (AB) mali desteğiyle hazırladığı "Gazze Geçici Hasar Tespit Raporu"na göre de Gazze'deki kritik altyapılara verilen zararın maliyetinin ocak sonu itibarıyla 18,5 milyar dolar civarında olduğu tahmin ediliyor.

Bu tutar Batı Şeria ve Gazze'nin 2022'deki toplam GSYH'sinin yüzde 97'sine denk geliyor.

Maliyetin yüzde 72'sini konut hasarları, yüzde 19'unu su, sağlık ve eğitim gibi kamu hizmeti altyapısının hasarları, yüzde 9'unu da ticari ve endüstriyel bina hasarları oluşturuyor.

Yıkımın ardından tahminen 26 milyon ton enkaz ve moloz kaldığı, bu miktarın kaldırılmasının yıllar alacağı öngörülüyor.

Gazze'de ana yolların yüzde 92'sinin tahrip olması veya hasar görmesi ile iletişim altyapısının ciddi şekilde zarara uğraması nedeniyle temel insani yardımların ulaştırılması oldukça zorlaşıyor.

Kapsamlı analiz aracılığıyla tahmin edilecek hasarların, kayıpların ve ihtiyaçların maliyetinin, Geçici Hasar Tespit Raporu'ndan önemli ölçüde yüksek çıkması bekleniyor.



Lübnan'daki Birleşmiş Milletler gücü, askerlerinden birinin İsrail ateşiyle yaralandığını duyurdu

Lübnan-İsrail sınırına yakın bir noktada UNIFIL askerleri ve Lübnan askerleri (Reuters)
Lübnan-İsrail sınırına yakın bir noktada UNIFIL askerleri ve Lübnan askerleri (Reuters)
TT

Lübnan'daki Birleşmiş Milletler gücü, askerlerinden birinin İsrail ateşiyle yaralandığını duyurdu

Lübnan-İsrail sınırına yakın bir noktada UNIFIL askerleri ve Lübnan askerleri (Reuters)
Lübnan-İsrail sınırına yakın bir noktada UNIFIL askerleri ve Lübnan askerleri (Reuters)

Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Gücü (UNIFIL), dün güney Lübnan'daki mevzilerinden birinin yakınında İsrail'in düzenlediği saldırıda bir askerinin yaralandığını duyurdu ve İsrail'e "saldırgan davranışlarına son vermesi" çağrısını yineledi.

Bu, İsrail ve Lübnan arasında tampon güç olarak görev yapan ve İsrail ile Hizbullah arasındaki bir yıllık ateşkesi desteklemek için Lübnan ordusuyla iş birliği yapan UNIFIL'in güney Lübnan'da bildirdiği son olaydır.

Şarku'l Avsat'ın AFP'den aktardığına göre UNIFIL açıklamasında, "Bu sabah, Mavi Hat'ın güneyinde, Bastra köyünde yoldaki bir engeli inceleyen UNIFIL devriyesinin yakınlarına İsrail ordusunun mevzilerinden ağır makineli tüfek ateşi açıldı. Ateş, yakınlarda bir el bombasının patlamasının ardından başladı" ifadeleri yer aldı.

UNIFIL şöyle devam etti: "UNIFIL mülkünde herhangi bir hasar meydana gelmese de silah sesleri ve patlama nedeniyle barış gücü mensuplarından biri hafif bir beyin sarsıntısı geçirdi."

UNIFIL ayrıca dün, Lübnan'ın güneyindeki Kfarşuba kasabasında başka bir olayın yaşandığını bildirdi ve rutin operasyonel görev yürüten bir başka barış gücü devriyesinin, mevzilerinin yakınlarında İsrail tarafından ateş açıldığını belirtti.

Bu ayın başlarında UNIFIL, İsrail güçlerinin Lübnan'ın güneyinde barış güçlerine ateş açtığını bildirmişti.

UNIFIL, geçtiğimiz ay İsrail askerlerinin Güney Lübnan'daki güçlerine ateş açtığını bildirirken, İsrail ordusu barış güçlerini yanlışlıkla "şüpheli" olarak algıladığını ve onlara uyarı ateşi açtığını belirtti.

Ekim ayında UNIFIL, personelinden birinin Güney Lübnan'daki BM mevzisinin yakınlarına atılan bir İsrail el bombası nedeniyle yaralandığını bildirdi; bu, bir ay içinde yaşanan üçüncü benzer olaydı.

UNIFIL, barış güçlerine yönelik veya yakınlarında yapılan saldırıların, Kasım 2024 ateşkesinin temelini oluşturan BM Güvenlik Konseyi Kararı 1701'in "ciddi ihlalleri" olduğunu belirtti.

İsrail ordusuna, "Mavi Hat boyunca veya yakınında barış ve istikrar için çalışan barış güçlerine yönelik saldırgan davranışlarını ve saldırılarını durdurması" çağrısını yineledi.

İsrail, ateşkes anlaşmasına rağmen Lübnan topraklarına düzenli saldırılar düzenlemeye devam ediyor ve Hizbullah mevzilerini ve personelini hedef aldığını, onları yeniden silahlandıklarını iddia ederek suçluyor. İsrail ayrıca Güney Lübnan'ın stratejik açıdan önemli beş bölgesinde askeri varlığını sürdürüyor.


Mısır, Gazze anlaşmasının engellenmesine ve yeniden inşa çabalarının parçalanmasına karşı uyarıda bulundu

Gazze Şeridi'nin orta kesiminde bulunan Nuseyrat Mülteci Kampı’ndaki barınaklar arasında yürüyen Filistinliler (AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesiminde bulunan Nuseyrat Mülteci Kampı’ndaki barınaklar arasında yürüyen Filistinliler (AFP)
TT

Mısır, Gazze anlaşmasının engellenmesine ve yeniden inşa çabalarının parçalanmasına karşı uyarıda bulundu

Gazze Şeridi'nin orta kesiminde bulunan Nuseyrat Mülteci Kampı’ndaki barınaklar arasında yürüyen Filistinliler (AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesiminde bulunan Nuseyrat Mülteci Kampı’ndaki barınaklar arasında yürüyen Filistinliler (AFP)

Arabulucuların, Gazze Şeridi’nde ateşkes anlaşmasının ikinci aşamasının hayata geçirilmesi için yürüttüğü çabalar sürerken, Mısır’dan bu sürecin önümüzdeki ocak ayında yürürlüğe girmesinin engellenebileceğine dair endişe ve uyarılar geliyor.

Uzmanlara göre, Gazze Şeridi’nin yeniden inşa çabalarının parçalanmasına, bölgenin bölünmesine ya da İsrail’in Gazze Şeridi’nde konuşlandırılacak istikrar güçlerine ilişkin şartlar dayatmasına karşı çıkan Mısır’ın bu tutumu, 29 Aralık’ta ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında yapılması planlanan görüşme öncesinde İsrail üzerinde baskı oluşturmayı amaçlayan önemli mesajlar içeriyor. Şarku’l Avsat’a konuşan uzmanlar, Mısır’ın söz konusu mesajları ışığında Washington’un ikinci aşamanın başlatılması yönünde baskı yapmasını beklediklerini dile getirdi.

Diğer yandan Almanya Dışişleri Bakanı Johann Wadephul dün yaptığı açıklamada, Almanya’nın Gazze için öngörülen barış planı kapsamında gelecek ay konuşlandırılması beklenen uluslararası istikrar gücüne, öngörülebilir gelecekte katılmayacağını duyurdu.

Bu gelişme, Mısır’ın endişelerini daha da güçlendirdi. Mısır Cumhurbaşkanlığı Devlet Enformasyon Servisi Başkanı Ziya Raşvan, Netanyahu’yu, ‘anlaşmada yer almamasına rağmen ikinci aşamayı direnişin silahsızlandırılması şartına indirgemeye çalışmakla’ suçladı. Raşvan, İsrail’in, istikrar gücünü, silahsızlandırma gibi yetki alanı dışındaki rollerle sürece dahil etmeye çalıştığını, buna da katılımcı ülkelerin onay vermeyeceğini belirtti.

Şarku’l Avsat’ın Kahire el-İhbariyye televizyonundan aktardığına göre Raşvan, perşembe günü yaptığı açıklamada, “Netanyahu’nun girişimleri uygulamanın ertelenmesine ya da yavaşlatılmasına yol açabilir, ancak ikinci aşamayı durdurmayı başaramaz” dedi. Netanyahu’nun, Gazze’de ateşkes anlaşmasının ikinci aşamasına geçilmesini engellemek ve Washington’u Tahran’la bir çatışmaya sürüklemek için her yolu denediğini ifade eden Raşvan, bunun Gazze Şeridi’nin yeniden alevlenmesine ve anlaşmanın ikinci aşamasının başarısız olmasına yol açabileceği uyarısında bulundu.

Öte yandan perşembe günü İsrail’in Ynet haber sitesi, bir askeri kaynağa dayandırdığı haberinde, Netanyahu’nun yıl bitmeden Trump ile yapacağı görüşmede, İran’ın balistik füze tehdidine ilişkin istihbarat bilgilerini paylaşacağını aktardı. Haberde, ABD’nin İran’ın balistik füze programını sınırlayacak bir anlaşmaya varamaması halinde İsrail’in İran’la karşı karşıya gelmek zorunda kalabileceği ifade edildi.

Farabi Siyasi Araştırmalar Merkezi Genel Sekreteri Dr. Muhtar Gubaşi, Mısır’dan gelen açıklamaların açık ve net olduğunu, İsrail ve Washington’a yönelik güçlü mesajlar içerdiğini söyledi. Gubaşi, Mısır’ın bu düzeyde doğrudan mesajlar vermesinin, Washington’un Kahire ile Tel Aviv arasında bir yakınlaşma noktası bulma arayışını gündemine almasına yol açtığını belirtti.

Filistinli siyasi analist Nizar Nazzal da Mısır’ın açıklamalarının, İsrail’in durumu siyasi değil güvenlik merkezli bir bakış açısıyla kalıcı hale getirme çabasına dair gerçek kaygılar barındırdığını vurgulayarak, Washington’un bu duruma son vermek için daha ciddi adımlar atması umudunun dile getirildiğini ifade etti.

Gazze Şeridi'nin orta kesiminde bulunan Nuseyrat Mülteci Kampı’ndaki yıkılmış evlerin genel görünümü (AFP)Gazze Şeridi'nin orta kesiminde bulunan Nuseyrat Mülteci Kampı’ndaki yıkılmış evlerin genel görünümü (AFP)

Mısır’ın tutumu yalnızca endişelerle sınırlı kalmıyor, aynı zamanda açık uyarılar da içeriyor. Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati, perşembe günü Mısır televizyonuna verdiği demeçte, Gazze konusunda iki ‘kırmızı çizgi’ bulunduğunu belirterek, “Birinci kırmızı çizgi, Batı Şeria ile Gazze Şeridi’nin birbirinden ayrılmamasıdır. Bu kesinlikle mümkün değildir. İki bölge, kurulacak Filistin devletinin bölünmez bir bütünüdür. İkinci kırmızı çizgi ise Gazze Şeridi’nin bölünmemesidir” dedi.

Abdulati, Gazze’nin kırmızı ve yeşil bölgelere ayrılmasına ya da İsrail’in doğrudan kontrolü altındaki bölgelerde yeniden imar sağlanırken, nüfusun yüzde 90’ının bulunduğu diğer bölgelerde Hamas gerekçesiyle insanların aç ve susuz bırakılmasına ilişkin söylemleri ‘saçmalık’ olarak nitelendirdi. Abdulati, “Bu tür senaryolar ne gerçekleşir ne de üzerinde uzlaşı sağlanır” ifadesini kullandı.

Bu çerçevede değerlendirmelerde bulunan Gubaşi, Mısır’ın kırmızı çizgiler ilan etmesinin net bir sınır anlamına geldiğini ve sahadaki bazı uygulamaların Kahire açısından kabul edilemez olduğunu vurguladı. Gubaşi, Mısır’ın bu mesajları özellikle bu dönemde vermesinin, arabulucuların ikinci aşamanın yakın zamanda başlatılması yönündeki çabalarını güçlendirmeyi amaçladığını belirterek, “Washington isterse istediğini yapar; özellikle de anlaşmayı baltalayan İsrail adımlarını durdurma konusunda baskı söz konusuysa” dedi.

Öte yandan Israel Hayom gazetesi perşembe günü yayımladığı haberinde, Netanyahu ile Trump arasında yapılması beklenen görüşmenin, Gazze’de ateşkes anlaşmasının ikinci aşamasına yönelik kaydedilen ilerlemeye ilişkin bir açıklamayla sonuçlanacağını yazdı.

Ziya Raşvan da mevcut göstergelerin, ABD yönetiminin ocak ayının başında ikinci aşamanın başlatılması yönünde kararını verdiğini ortaya koyduğunu söyledi. Raşvan, Trump’ın 29 Aralık’ta İsrail Başbakanı’nı kabul etmesinin, ikinci aşamanın fiilen başlatılmasına dair net bir işaret olmasının muhtemel olduğunu ifade etti.

Nizar Nazzal ise Netanyahu’nun Trump ile görüşmesinde, İsrail’in sarı hatta kalmasını, Gazze’nin bölünmesini ve İsrail kontrolündeki alanlarda yeniden imarın başlatılmasını savunan bir anlatıyı öne çıkarmaya çalışacağını öngördü. Nazzal, “Mısır’dan gelen bu uyarı niteliğindeki mesajlar, anlaşma sürecini aksatabilecek yeni engelleri ya da ABD-İsrail uyumunu önlemeye yönelik ön alıcı bir adım niteliği taşıyor” değerlendirmesinde bulundu.


Halep'te SDG ve hükümet güçleri arasında çatışmalar yaşandı

Suriye polisi, Halep'te bir DEAŞ hücresine karşı düzenlenen güvenlik operasyonunda (Suriye İçişleri Bakanlığı)
Suriye polisi, Halep'te bir DEAŞ hücresine karşı düzenlenen güvenlik operasyonunda (Suriye İçişleri Bakanlığı)
TT

Halep'te SDG ve hükümet güçleri arasında çatışmalar yaşandı

Suriye polisi, Halep'te bir DEAŞ hücresine karşı düzenlenen güvenlik operasyonunda (Suriye İçişleri Bakanlığı)
Suriye polisi, Halep'te bir DEAŞ hücresine karşı düzenlenen güvenlik operasyonunda (Suriye İçişleri Bakanlığı)

Suriye devlet televizyonu dün, Halep'teki bir güvenlik kontrol noktasında Suriye Demokratik Güçleri (SDG) tarafından açılan keskin nişancı ateşi sonucu İç Güvenlik Güçleri mensubunun yaralandığını bildirdi. Bu arada, Suriye Arap Haber Ajansı (SANA), ordunun Halep kırsalındaki Tişrin Barajı'ndaki mevzilerine doğru SDG tarafından fırlatılan insansız hava araçlarını düşürdüğünü bildirdi.

Televizyon haberinde ayrıca, Halep'in Eşrefiye mahallesinde konuşlanmış SDG savaşçılarının Şihane kavşağı kontrol noktasında İç Güvenlik Güçleri personeline ateş açtığı da belirtildi.

Halep’teki iç güvenlikten sorumlu Albay Muhammed Abdülgani, “anlaşmaların yeni bir ihlali olarak, Halep'in Şeyh Maksud ve Eşrefiye mahallelerinde konuşlanmış SDG milislerine bağlı keskin nişancılar, sivillerin giriş çıkışlarını denetleyen kontrol noktası personelinin görevini yerine getirdiği sırada İçişleri Bakanlığı kontrol noktalarından birini hedef aldı” açıklamasını yaptı.

Suriye İçişleri Bakanlığı'na göre Gani, “Bu saldırı sonucunda personelimizden biri yaralandı, kendisine hemen ilk yardım yapıldı ve tedavi için bir sağlık merkezine sevk edildi. Ateş kaynakları, belirlenmiş prosedürlere göre etkisiz hale getirildi ve susturuldu” ifadelerini kullandı.

SDG ise “Şam hükümetine bağlı grupların güçlerine iki roket attığını” belirtti.

Suriye Demokratik Güçleri (SDG) yaptığı açıklamada, “Bu saldırıya karşılık olarak güçlerimiz, meşru öz savunma hakkı çerçevesinde sınırlı bir şekilde karşılık verdi” derken, aynı zamanda “durumu kontrol altına almak ve herhangi bir tırmanmayı önlemek için ilgili taraflarla sürekli iletişim halinde olma ve itidale bağlı kalma taahhüdünü” de teyit etti.

, Suriye devlet televizyonu, dün erken saatlerde Halep-Rakka yolunda gümrük devriyesine yönelik kimliği belirsiz saldırganlar tarafından düzenlenen saldırıda birkaç personelin yaralandığını bildirmişti.

Suriye televizyonu ayrıca, İç Güvenlik Güçlerinden bir askerin "Halep şehrindeki bir güvenlik kontrol noktasında SDG'ye ait keskin nişancı ateşiyle yaralandığını" da duyurdu.

Halep vilayetindeki iç güvenlikten sorumlu Muhammed Abdulgani, perşembe günü yaptığı açıklamada, güçlerinin Genel İstihbarat Müdürlüğü ile iş birliği içinde, "son dönemde üyelerinin yakından izlenmesinin ardından" vilayette "DEAŞ'a bağlı terör hücresine" karşı hedefli bir operasyon gerçekleştirdiğini duyurdu.

Abdulgani, operasyon sonucunda hücrenin tamamen dağıtıldığını, üç üyesinin tutuklandığını ve vatandaşların ve vilayetin güvenliğini istikrarsızlaştırmayı amaçlayan "terörist" eylemlerde kullanılmak üzere tasarlanmış silah, mühimmat ve malzemelerin ele geçirildiğini belirtti.

Suriye İçişleri Bakanı Enes Hattab ise bakanlık güçlerinin Genel İstihbarat Müdürlüğü ve uluslararası ortaklarla "iyi planlanmış bir taktik ve üst düzey koordinasyon" sayesinde, DEAŞ terör örgütünün bir liderini tutuklamayı ve bir diğerini de 24 saatten kısa bir sürede "etkisiz hale getirmeyi" başardığını söyledi.

Şarku’l Avsat’ın Suriye Arap Haber Ajansı’ndan (SANA) aktardığına göre İçişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, Muhammed Şahade adlı DEAŞ liderinin "bölgenin güvenliğine ve halkının emniyetine doğrudan tehdit oluşturduğunu" belirtti.

Suriye İçişleri Bakanlığı'ndan bir kaynak çarşamba günü devlet televizyonuna yaptığı açıklamada, bir güvenlik operasyonu sonucunda DEAŞ'ın "Şam valisi" olarak adlandırılan bir üyesinin tutuklandığını söyledi.