Rehineler İsrail'in "vatandaşlık sözleşmesini" teste tabi tutuyor

Altı ay sonra çoğunluk, hükümetlerinin onları serbest bırakmak için yeterli çabayı göstermediğine inanıyor ve bazıları şunu sorguluyor: Burada nasıl yaşayabiliriz?

Rehinelerin aileleri serbest bırakılmalarını talep etmek için bu akşam Cumartesi günü Tel Aviv'de yeniden gösteri düzenledi (AFP)
Rehinelerin aileleri serbest bırakılmalarını talep etmek için bu akşam Cumartesi günü Tel Aviv'de yeniden gösteri düzenledi (AFP)
TT

Rehineler İsrail'in "vatandaşlık sözleşmesini" teste tabi tutuyor

Rehinelerin aileleri serbest bırakılmalarını talep etmek için bu akşam Cumartesi günü Tel Aviv'de yeniden gösteri düzenledi (AFP)
Rehinelerin aileleri serbest bırakılmalarını talep etmek için bu akşam Cumartesi günü Tel Aviv'de yeniden gösteri düzenledi (AFP)

İsrail-Filistin çatışması tarihi, İsrail toplumu üzerinde derin etkisi olan eylemlerde hem sivil hem de askerlere yönelik rehin almalar ve saldırılar ile dolu.

Einat Avni Levy, "Orduma ve hükümetime güvenmiyorsam burada yaşayamam" diye vurguluyor ve pek çok İsrailli gibi o da Gazze'de tutulan rehinelerin serbest bırakılmasının devlet ile vatandaşları arasındaki ahlaki bir sözleşmenin çerçevesine girdiğine inanıyor.

40 yaşındaki bu kadının yaşadığı Kibutz Nirim'de, 7 Ekim'de İsrail'in güneyine Hamas tarafından düzenlenen şiddetli saldırı sırasında 5 bölge sakini öldürüldü ve 5 kişi de rehin alındı. Bunlardan ikisi halen Gazze'de rehin bulunuyor.

Burada yaşamak

İsrail’in Kanal 12 kanalının geçen hafta yaptığı bir kamuoyu araştırmasına göre, saldırıdan 6 ay sonra İsraillilerin çoğunluğu, hükümetlerinin Gazze'de hâlâ rehin tutulan 129 kişiyi kurtarmak için yeterince çaba göstermediğine inanıyor.

Levy, bu bitmek bilmeyen trajedinin çok önemli bir şeyi, yani "İsrail devleti ile halkı arasındaki bağı" bozduğuna inanıyor. "Kaçırılırsam ordumun ve hükümetimin beni aramaya geleceğine güvenmezsem burada yaşayamam" diyor.

Yaklaşık bir haftadır İsrail ve Hamas yetkilileri, Filistinli tutuklular ile İsrailli rehinelerin takasını da içeren bir ateşkes teklifi üzerinde çalışıyor ancak şu ana kadar cesaret verici bir ilerleme kaydedilemedi.

Rehinelerin aileleri serbest bırakılmalarını talep etmek için bu Cumartesi akşamı Tel Aviv'de yeniden gösteri düzenledi.

İsrail-Filistin çatışması tarihi, İsrail toplumu üzerinde derin etkisi olan eylemlerde hem sivil hem de askerlere yönelik rehin almalar ve saldırılar ile dolu.

Gazze'deki rehineleri desteklemek için düzenlenen yürüyüşe katılan bir BT uzmanı Şimon Atal, "Büyüyüp orduda görev yaptığımda, her zaman beni geri almak için her şeyin yapılacağını biliyordum" diyor. "Bu sayede kendimizi güvende hissediyoruz" diye ekliyor.

7 Ekim’de bu kadar çok sayıda kişinin rehin alınması bir dönüm noktası mı oluşturuyor?

Çağdaş ultra-Ortodoks hareketin sembollerinden biri olan Haham Benny Lau, "İsrail'de devlet ile vatandaşlar arasında kimseden vazgeçilmeyeceğine dair bir anlaşmanın olduğunu” düşünüyor ve ekliyor: "Liderlerinizin sizi geri getirmek için her türlü çabayı göstereceğinden eminsinizdir."

Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığı habere göre bu prensibin "kutsal" olduğuna inandığını söyleyen Haham Lau, “Hayatı koruma fikri o kadar güçlü ki Tevrat'ta defalarca geçiyor" dedi.

İsrail Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi ise, "ahlaki bir yükümlülük"ten söz ederek, "İsrail'in, oğullarının ve kızlarının geri dönüşünün bedelini ödemeye hazır olduğunu" vurguladı.

Beni tutuklular ile takas etmeyin

2011 yılında dönemin Başbakanı Binyamin Netanyahu, bir İsrail askeri Gilad Şalit’e karşılık 1.027 Filistinli tutukluyu serbest bırakmıştı. Bu, bazılarının çok yüksek bir bedel olarak değerlendirdiği bir tavizdi.

Bugünse Netanyahu Gazze'deki rehineleri "terk etmek" ile suçlanıyor.

Geçen hafta cesedi bulunan rehine Elad Katzir'in kız kardeşi Carmit Palty Katzir, vatandaşlar ile devlet arasındaki sözleşmenin rehineler dönmedikçe yenilenemeyeceğini vurguladı.

Yaklaşık 15 yıl önce Gilad Şalit karşılığında serbest bırakılan Filistinli tutuklulardan biri, 7 Ekim saldırısının beyni olarak kabul edilen Gazze'deki Hamas hareketinin lideri Yahya Sinvar'dı.

Bu, en büyük oğlu Eitan'ın Gazze'de Hamas tarafından rehin tutulduğu Zvika Mor için acı verici bir hatırlatma. Sekiz çocuk babası bunu vurgulayarak: "Rehinelerin ne pahasına olursa olsun serbest bırakılmasını istemiyoruz."

Daha muhafazakar rehine ailelerinin yer aldığı "Tikva" (Umut) formunu kuran Mor, "Bu, oğlumun hayatıyla ilgili değil, Yahudi devletinin varlığıyla ilgili. Büyük tehlike altındayız" diye ekliyor. Oğlunu Filistinli bir tutuklu ile takas etmektense feda etmeyi tercih edeceğini vurguluyor.

Eitan (23 yaşında), 364 kişinin öldürüldüğü müzik festivalinde güvenlik görevlisiydi. Babası, "Her zaman 'Beni Filistinli tutuklular ile takas etmeyin' derdi" diyerek, "Umarım fikrini değiştirmemiştir" diye vurguladı.



Lübnan Ordu Komutanı: İsrail saldırganlığı karşı karşıya olduğumuz tarihi zorlukların başında geliyor

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, geçtiğimiz hafta Baabda Sarayı’nda yeni Ordu Komutanı Rudolf Heykel'i tebrik etti. (AFP)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, geçtiğimiz hafta Baabda Sarayı’nda yeni Ordu Komutanı Rudolf Heykel'i tebrik etti. (AFP)
TT

Lübnan Ordu Komutanı: İsrail saldırganlığı karşı karşıya olduğumuz tarihi zorlukların başında geliyor

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, geçtiğimiz hafta Baabda Sarayı’nda yeni Ordu Komutanı Rudolf Heykel'i tebrik etti. (AFP)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, geçtiğimiz hafta Baabda Sarayı’nda yeni Ordu Komutanı Rudolf Heykel'i tebrik etti. (AFP)

Lübnan Ordusu'nun yeni komutanı Orgeneral Rudolf Heykel bugün yaptığı açıklamada, İsrail ‘düşmanından’ gelen sürekli tehdit ve saldırganlığın, ülkenin karşı karşıya olduğu tarihi zorlukların başında geldiğini vurguladı.

Şarku’l Avsat’ın Alman haber ajansı DPA’dan aktardığına göre Heykel’in ordu komutanlığını devralması vesilesiyle askerlere hitaben yayınladığı açıklamada şu ifadeler yer aldı:

Ordunun mevcut aşamadaki sorumluluğu, Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Görev Gücü (UNIFIL) ile iş birliği içinde 1701 sayılı kararın uygulanması ve terörizm tehdidine karşı iç güvenliğin güçlendirilmesi yönündeki çalışmaları nedeniyle çok önemlidir.

Ordunun anavatanın garantörü olarak rolünü yerine getirmeye devam etmesi, silah arkadaşları, subaylar, astsubaylar ve bireyler olarak hepimizin ortak çabalarını, ulusal sabitelere bağlılığımızı, ordunun misyonuna ve görevin kutsallığına olan kesin inancımızı ve sarsılmaz irademizi gerektirmektedir.

Karşılaştığımız tarihi zorluklar, ki bunların başında İsrailli düşmanın sürekli tehdit ve saldırıları gelmektedir, yeni dönemin ve tüm Lübnanlıların iddiasını, ülkemizin ekonomik, sosyal ve kalkınmaya yönelik iyileşme yoluna girmesi için gerekli güvenlik ve istikrarı sağlamadaki kararlılığımız, ısrarımız ve başarımız üzerinde tutmaktadır.

Bölgemizin içinden geçtiği zor koşulların ortasında, emaneti korumak için azami gayret göstermeli ve onur, fedakârlık ve sadakat yürüyüşünde önünüzde ilerlemeliyim. Ordu komutanı olarak atanmam, ulusa hizmet etmekten onur duyduğum uzun yıllar süren askeri yaşamımın bir uzantısıdır.”

Büyük baskılara maruz kaldıkları bir dönemin ardından askeri personelin koşullarını iyileştirme ve haklarını destekleme sözü veren Heykel, kurumu geliştirmek ve modernize ederek en üst seviyelere ulaştırmak için çalışacağını kaydetti.

“Lübnanlıların birliği ve ordularının etrafında kenetlenmeleri, ne kadar büyük olursa olsun engelleri aşmak için yeterlidir” diyen Heykel, herkesi ‘Lübnan'ın ilerlemesi ve istikrarı için ortak değerler ve ilkeler doğrultusunda, onur, fedakârlık ve sadakat ilkelerine göre’ çalışmaya çağırdı.

Lüban Bakanlar Kurulu geçtiğimiz hafta Baabda Sarayı'nda yaptığı oturumda, güvenlik atamalarını onayladı ve Rudolf Heykel'i ordu komutanı olarak atayan bir kararname yayınladı.