4 soruda İran'ın İsrail saldırısı

Kudüs'teki bu manzaranın ardından İsrail Dışişleri Bakanı Yisrael Katz, İran'ı vurma tehdidinin geçerliliğini koruduğunu belirtti (Reuters)
Kudüs'teki bu manzaranın ardından İsrail Dışişleri Bakanı Yisrael Katz, İran'ı vurma tehdidinin geçerliliğini koruduğunu belirtti (Reuters)
TT

4 soruda İran'ın İsrail saldırısı

Kudüs'teki bu manzaranın ardından İsrail Dışişleri Bakanı Yisrael Katz, İran'ı vurma tehdidinin geçerliliğini koruduğunu belirtti (Reuters)
Kudüs'teki bu manzaranın ardından İsrail Dışişleri Bakanı Yisrael Katz, İran'ı vurma tehdidinin geçerliliğini koruduğunu belirtti (Reuters)

Beklenen oldu ve Suriye'deki diplomatik temsilciliğine düzenlenen saldırıya yanıt vermek isteyen İran, İsrail'e füze ve kamikaze insansız hava aracı gönderdi. Böylece İran ilk kez kendi topraklarından İsrail'e saldırı düzenlemiş oldu. 

Saldırıların devamının gelip gelmeyeceği, Gazze Savaşı'yla büyüyen gerginliğin tüm bölgeyi sarsacak bir savaşa dönüşüp dönüşmeyeceği tüm dünyada merak ediliyor.

Gerekçe neydi? 

Peki tüm bu saldırılar neden yaşandı? 1 Nisan'da İran'ın Şam'daki konsolosluk binasına hava saldırısı düzenlenmişti.

İsrail'in resmen üstlenmediği olayda, İran Devrim Muhafızları Ordusu'ndan ikisi general rütbesinde toplam 7 kişi ölmüştü.

Tahran, konsolosluk saldırısının ülkesinin topraklarına saldırı anlamına geldiğini ve İsrail'e misillemede bulunacaklarını duyurmuştu.

İran lideri Ayetullah Ali Hamaney, 2 Nisan'daki açıklamasında İsrail'e karşı misillemenin meşru müdafaa haline geldiğini savunarak "Gerekli karşılığı vereceğiz. Onları cezalandıracağız" demişti. 

İsrail Ordu Sözcüsü Daniel Hagari, cuma günkü toplantısında tüm olasılıklara karşı tedbir aldıklarını belirterek "Savunmanın yanı sıra saldırıya geçmeye de hazırız" ifadelerini kullanmıştı. 

İsrail'in aldığı hasar ne oldu?

İsrail ordusu, topraklarına fırlatılan nesne sayısının 300'ü aştığını bildirirken bunların 170'inin insansız hava aracı ve en az 120'sinin de balistik füze olduğunu duyurdu. 

Saldırıda kullanılanların yüzde 99'unun İsrail ve ortaklarının hava savunma sistemleriyle etkisiz hale getirildiği ve altyapının hafif hasarlar aldığı belirtildi. Yalnızca 7 yaşındaki bir kız çocuğunun İsrail'in attığı önleme füzesi kaynaklı şarapnelden ağır yaralandığı bildirildi. 

CNN'e konuşan ABD'li yetkililer, İran'dan fırlatılan en az üç balistik füze ve 70 kamikaze drone'u kendi gemileri ve uçaklarının etkisiz hale getirdiğini söyledi. ABD donanması, iki muhribini İsrail'e konuşlandırmıştı. Gemilerden birinde Amerikalı teknoloji devi Lockheed Martin'in ürettiği Aegis füze savunma sistemi de yer alıyor.

AA'nın yerel kaynaklardan aldığı bilgiye göre, ABD güçlerinin konuşlandığı, Suriye'nin Humus ilindeki Tenef üssüyle Ürdün topraklarındaki Kule-22 üssünden gece yarısından sonra yüzlerce hava savunma füzesi ateşlendi. Kaynaklara göre, ABD üslerinden fırlatılan füzeler, onlarca kamikaze İHA'ya isabet etti.

Kim, nasıl tepki gösterdi?

İran'ın İsrail'e yönelik düzenlediği hava saldırılarının ardından birçok ülke ve uluslararası kuruluştan tepkiler geldi.

ABD Başkanı Joe Biden, İran'ın İsrail'e yönelik saldırılarını en güçlü şekilde kınadığını belirtti. Ortak diplomatik tepki için G-7 liderlerini toplayacağını bildirdi. Yaptığı yazılı açıklamada, "İran'la onun Yemen, Suriye ve Irak'taki bağlantılı örgütleri, bugün İsrail'deki askeri tesislere yönelik benzeri görülmemiş bir hava saldırısı düzenledi. Bu saldırıları en güçlü şekilde kınıyorum" ifadelerini kullandı.

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu Başkanı Dennis Francis, tüm taraflara itidal çağrısı yaptı ve olayların bölgesel bir savaşa dönüşmemesi uyarısında bulundu.

BM Genel Sekreteri Antonio Guterres de İran'ın İsrail'e yönelik hava saldırılarını kınarken tüm taraflara bölgede saldırganlığın derhal son bulması yönünde çağrı yaptı.

Çin Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan yazılı açıklamada İran'ın İsrail'e düzenlediği hava saldırılarının ardından bölgede gerilimin yükselmesinden duyulan endişe dile getirildi ve taraflara itidal çağrısı yapıldı. Gerilimin Gazze'deki çatışmanın yayılma etkisi olduğu kaydedilerek, savaşa derhal son verilmesi gerektiği belirtildi.

Rusya Dışişleri Bakanlığı da itidal çağrısında bulundu ve bölge devletlerinin mevcut sorunları siyasi ve diplomatik yollarla çözmesini umduklarını bildirdi.

İran'ın bu saldırıları Birleşmiş Milletler Tüzüğü'nün 51. maddesi uyarınca meşru müdafaa hakkı çerçevesinde ve Şam'daki Büyükelçiliğine yönelik saldırılara cevap olarak gerçekleştirdiğini duyurduğu hatırlatılan açıklamada, 1 Nisan'da İsrail'in Şam'daki bu saldırısını Rusya'nın şiddetle kınadığı ifade edildi.

Açıklamada, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin Batılı üyelerinin tutumu nedeniyle bu saldırıya uygun yanıt verilemediğine dikkat çekildi.

Bölgede bir başka tehlikeli gerilimin tırmanmasından Rusya'nın büyük endişe duyduğu vurgulanan açıklamada, Ortadoğu'da özellikle de Filistin-İsrail çatışması alanında "sorumsuz eylemlerle körüklenen krizlerin gerilimi artıracağı" belirtildi.

AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell sosyal medya platformu X'ten yaptığı paylaşımda, "AB, İran'ın İsrail'e kabul edilemez saldırısını şiddetle kınıyor. Bu benzeri görülmemiş bir gerilim, bölgesel güvenliğe yönelik ciddi bir tehdittir" dedi.

AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen de "İran'ın İsrail'e yönelik bariz ve haksız saldırısını şiddetle kınıyorum. İran ve vekillerine de bu saldırılara derhal son vermesi çağrısında bulunuyorum. Artık tüm aktörlerin gerilimi daha da artırmaktan kaçınması ve bölgede istikrarın yeniden sağlanması için çalışması gerekiyor" mesajını paylaştı.

Avrupa Parlamentosu (AP) Başkanı Roberta Metsola da mesajında, saldırıların Orta Doğu'da daha fazla kaosu tetikleme riski taşıdığına dikkati çekerek, "AB, saldırıyı mümkün olan en güçlü şekilde kınıyor ve gerilimi azaltmak, durumun daha fazla kan dökülmesine dönüşmesini durdurmak için çalışmaya devam edecek" ifadesine yer verdi.

Birleşik Krallık, Fransa, Almanya, İtalya, Yunanistan, Polonya, Belçika ve Hollanda'dan gelen mesajlarda da İran kınandı ve ortamın daha fazla gerilmemesi istendi.

Hamas'tan yapılan açıklamada, "İran'ın işgalci Siyoniste karşı yürüttüğü askeri operasyonu doğal bir tepkidir. Şam'daki İran konsolosluğunun hedef alınması ve burada bazı Devrim Muhafızları liderlerinin öldürülmesi suçuna karşı hak edilmiş bir yanıt olarak görüyoruz" ifadelerine yer verildi.

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, bölgedeki askeri gerilimin tırmanması ve tehlikeli yansımalarından "büyük endişe duyulduğu" belirtilerek, tüm taraflara azami itidal göstermeleri, bölgeyi ve halklarını savaşın tehlikelerinden uzak tutmaları çağrısında bulunuldu.

Mısır Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ahmed Ebu Zeyd de "Mısır, İran'ın İsrail'e insansız hava araçlarıyla saldırı başlatmasından ve son dönemde iki ülke arasındaki tehlikeli tırmanıştan derin endişe duymaktadır" ifadesini kullandı.

Katar Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, bölgedeki durumla ilgili derin endişe duyulduğu belirtilerek, tüm taraflardan gerilimi durdurmaları ve azami itidal göstermeleri talep edildi.

Körfez İşbirliği Konseyi (KİK), İran'ın İsrail'e yönelik hava saldırısının ardından taraflara itidal çağrısında bulundu. KİK Genel Sekreteri Casim Muhammed el-Budeyvi, yaptığı yazılı açıklamada, Ortadoğu'da son dönemde yaşanan gelişmeler çerçevesinde bölgesel ve küresel güvenlikle istikrarın korunmasının önemini vurguladı.

Hindistan, İran'la İsrail arasındaki gerilimin azaltılması ve diplomatik yöntemlere dönülmesi için çağrı yaptı.

Brezilya Dışişleri Bakanlığı, bölgede artan gerilimin düşürülmesi için uluslararası toplumdan çaba göstermesini istedi. Brezilya'nın, Gazze Şeridi'nde çatışmaların başlamasından bu yana, husumetin Batı Şeria, Lübnan, Suriye ve şimdi de İran gibi ülkelere yıkıcı şekilde yayılabileceği konusunda uyarıda bulunduğu da hatırlatıldı.

Venezuela Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, çatışmalara BM'nin işlevsiz kalmasının, Filistin'de yaşanan soykırımın ve İsrail rejiminin mantıksızlığının yol açtığı kaydedildi.

Arjantin Devlet Başkanı Javier Milei'nin sosyal medya hesabından paylaştığı Başkanlık Bildirisi'nde, ülkenin İsrail'le dayanışması ve "sarsılmaz bağlılığı" vurgulandı.

Kolombiya Cumhurbaşkanı Gustavo Petro, "Tahmin ediliyordu, şu anda insanlık hızlı şekilde iklimi karbondan arındırma hedefine doğru gitmesi gerekirken, III. Dünya Savaşı'nın eşiğindeyiz. ABD'nin pratik olarak soykırıma destek vermesi dünyayı ateşledi" ifadelerini kullandı.

Bundan sonra ne olması bekleniyor?

İran Genelkurmay Başkanı Muhammed Bakıri, İsrail'e düzenledikleri askeri operasyonun başarıyla sonuçlandığını öne sürerek devamını amaçlamadıklarını söyledi.

İran'ın BM Daimi Temsilciliği, X hesabından yaptığı açıklamada BM Anlaşması'nın 51. maddesi uyarınca meşru müdafaa hakkını uyguladıklarını savunurken "Bu iş şu an sonuçlandı sayılır. Eğer İsrail bir hata daha yaparsa İran'ın karşılığı daha ağır olacaktır. ABD bundan uzak durmalı" ifadelerini kullandı.

CNN'in isim vermeden Beyaz Saray'daki üst düzey bir yetkiliye dayandırdığı habere göre ABD Başkanı Joe Biden, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'yla gece yaptığı telefon görüşmesinde bir yandan "ABD'nin İsrail'e desteği tamdır" mesajı verirken diğer yandan da İsrail'in İran'a yönelik herhangi bir karşı saldırısına destek olmayacaklarını belirtti.

Haberde Biden'ın, İran'ın İsrail'e kayda değer bir zarar veremediğini ve İsrail'in kazandığını söylediği aktarıldı.

Bu tabloda iki tarafın da çatışmayı büyütmemesi muhtemel görünüyor. Diğer yandan aşırı sağcı görüşleriyle bilinen İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir'in "Şimdi ezici bir saldırıya ihtiyacımız var" çağrısını da göz ardı etmemek gerekiyor.

Independent Türkçe, CNN, Haaretz, AA



Gazze'de ateşkesi sağlayan Trump, Putin'le neden anlaşamıyor?

Trump, Gazze'deki ateşkesin ardından Ukrayna savaşını durdurmaya yoğunlaşacağını açıklamıştı (Reuters)
Trump, Gazze'deki ateşkesin ardından Ukrayna savaşını durdurmaya yoğunlaşacağını açıklamıştı (Reuters)
TT

Gazze'de ateşkesi sağlayan Trump, Putin'le neden anlaşamıyor?

Trump, Gazze'deki ateşkesin ardından Ukrayna savaşını durdurmaya yoğunlaşacağını açıklamıştı (Reuters)
Trump, Gazze'deki ateşkesin ardından Ukrayna savaşını durdurmaya yoğunlaşacağını açıklamıştı (Reuters)

ABD Başkanı Donald Trump, Gazze'de esir takası ve ateşkes anlaşmasına aracılık ederken, Ukrayna savaşında benzer bir ilerleme sağlayamadı.

Trump, sosyal medya platformu Truth Social'dan 16 Ekim'de yaptığı açıklamada, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'le Macaristan'ın Budapeşte kentinde görüşeceklerini söylemişti. Ancak daha sonra görüşmenin askıya alındığı haberleri çıkmıştı.

ABD Başkanı, dünkü açıklamasında "Vaktimi boşuna harcamak istemiyorum, neler olacağına bakacağız" demişti. Kremlin Sözcüsü Dmitri Peskov ise başından beri herhangi bir tarih belirlenmediğine dikkat çekerek, "Böyle bir görüşme yoğun hazırlık gerektiriyor" ifadelerini kullanmıştı.

BBC'nin analizinde, İsrail'in 9 Eylül'de Katar'a düzenlediği saldırının Trump'ı öfkelendirdiğine ve Tel Aviv'i anlaşmaya zorlamak için elindeki kozu güçlendirdiğine dikkat çekiliyor.

Öte yandan ABD Başkanı'nın Ukrayna savaşında Rusya'ya karşı daha az kozu olduğu yazılıyor. Trump'ın Rusya'nın enerji ihracatına yaptırım uygulama ve Ukrayna'ya yeni uzun menzilli silahlar gönderme tehdidinde bulunduğu fakat bunları gerçekleştirmediği hatırlatılıyor.

Putin'le ağustosta Alaska'da yapılan görüşmede veya Ukrayna lideri Volodimir Zelenski'yle birebir toplantılarda da ateşkese yönelik somut adımlar atılamadığına işaret ediliyor.

Diğer yandan Reuters'ın haberinde, Kremlin'in Ukrayna savaşını bitirmek için şartlarını Washington'a "özel bir bildiriyle" sunduğu aktarılıyor.

ABD'li bir yetkili, Rusya'nın Donbas bölgesinin tamamını istediğini söylüyor. Ayrıca herhangi bir barış anlaşması kapsamında NATO birliklerinin Ukrayna'ya konuşlandırılmaması da talep ediliyor.

Trump ise pazar günkü açıklamasında, Donbas cephesindeki durumun "olduğu gibi kalmasını" istediğini söylemişti. Rusya'nın, bölgenin yüzde 78'ini ele geçirdiğini belirten ABD Başkanı, ateşkes imzalanmasını ve daha sonra toprak tavizleriyle ilgili müzakere yapılmasını önermişti.

Rusya, Ukrayna'dan 2014'te tek taraflı bağımsızlığını ilan eden Donetsk Halk Cumhuriyeti ve Luhansk Halk Cumhuriyeti'ni tanıdığını 21 Şubat 2022'de duyurmuştu.

Moskova, 24 Şubat'ta Ukrayna istilasını başlatmış, aynı yılın eylülünde her iki bölge de referandum düzenleyerek Rusya'ya katılma kararı almıştı.

Rusya Genelkurmay Başkanı Valeri Gerasimov, Ukrayna'nın doğusundaki iki bölgeden Donetsk'in yüzde 20'sinde, Luhansk'ın da yüzde 1'inden azında Kiev'e bağlı birliklerin bulunduğunu bu yılın ağustosunda açıklamıştı.

Independent Türkçe, Reuters, BBC


Fransa: Hamas Gazze Şeridi'nin kontrolünü yeniden ele geçirdi

Hamas savaşçıları, 13 Ekim 2025'te Han Yunus'ta İsrail tarafından serbest bırakılan Filistinli mahkûmları taşıyan otobüslere eşlik ediyor. (DPA)
Hamas savaşçıları, 13 Ekim 2025'te Han Yunus'ta İsrail tarafından serbest bırakılan Filistinli mahkûmları taşıyan otobüslere eşlik ediyor. (DPA)
TT

Fransa: Hamas Gazze Şeridi'nin kontrolünü yeniden ele geçirdi

Hamas savaşçıları, 13 Ekim 2025'te Han Yunus'ta İsrail tarafından serbest bırakılan Filistinli mahkûmları taşıyan otobüslere eşlik ediyor. (DPA)
Hamas savaşçıları, 13 Ekim 2025'te Han Yunus'ta İsrail tarafından serbest bırakılan Filistinli mahkûmları taşıyan otobüslere eşlik ediyor. (DPA)

Fransa hükümeti bugün, Hamas'ın Gazze Şeridi'nin kontrolünü yeniden ele geçirdiğini belirterek, Filistin topraklarında güvenliği ve yönetimi yeniden tesis etmek için ‘acil’ önlemlerin alınması çağrısında bulundu.

Fransa Hükümet Sözcüsü Maud Bregeon, kabine toplantısının ardından yaptığı açıklamada, “Amerikalılar Gazze Şeridi'ni istikrara kavuşturmak için biraz zamana ihtiyaç duyulacağını belirttikten sonra Hamas, Gazze Şeridi ve idaresinin kontrolünü yeniden ele geçiriyor ve muhaliflerine karşı baskı kampanyası yürütüyor” dedi.

Bregeon, “Bu bağlamda, insani yardım, güvenlik ve son olarak idare olmak üzere üç öncelikli alanla ateşkesin ikinci aşamasının uygulanması gerekmektedir” ifadesini kullandı.

ABD Başkan Yardımcısı J.D. Vance bugün Kudüs'te yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi'nde Hamas'ı silahsızlandırma ve Filistin topraklarını yeniden inşa etme görevinin ‘son derece zor’ olacağını söyledi.

ABD Başkanı Donald Trump'ın geçtiğimiz eylül ayında Gazze Şeridi'ne barış getirmek için açıkladığı planın, Hamas'ı silahsızlandırma konusu da dahil olmak üzere birçok maddesi henüz uygulanmadı.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron dün yaptığı açıklamada, ateşkesin ‘çok kırılgan’ olduğunu belirterek, yardımların ulaştırılabilmesi için ‘insani yardım köprüleri ve çeşitli insani yardım yollarının açılmasına acilen geçilmesi’ çağrısında bulundu ve bunu ‘son derece acil bir mesele’ olarak nitelendirdi.


Trump'ın Gazze Şeridi’ne ilişkin planıyla ilgili notlar ve öneriler (2)

Trump, Şarm eş-Şeyh zirvesinde Gazze’de ateşkes anlaşması hakkında konuşurken (AFP)
Trump, Şarm eş-Şeyh zirvesinde Gazze’de ateşkes anlaşması hakkında konuşurken (AFP)
TT

Trump'ın Gazze Şeridi’ne ilişkin planıyla ilgili notlar ve öneriler (2)

Trump, Şarm eş-Şeyh zirvesinde Gazze’de ateşkes anlaşması hakkında konuşurken (AFP)
Trump, Şarm eş-Şeyh zirvesinde Gazze’de ateşkes anlaşması hakkında konuşurken (AFP)

Nebil Fehmi

İsrail ve Hamas Hareketi, Mısır, Katar, Türkiye ve ABD’nin çabalarıyla Gazze'de ateşkes anlaşması ve esir takası konusunda anlaşmaya vardı. ABD Başkanı Donald Trump, Kudüs ve Şarm eş-Şeyh’i ziyaret etti ve Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi, Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamed Al Sani ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile birlikte ‘barış bildirisi’ olarak adlandırdığı belgeyi imzaladı. İki olayın biçim ve içeriği önemli sonuçlar çıkarılmasına olanak tanıyor. Özellikle de Filistinlileri yerinden etme çabaları başarısız olduktan sonra İsrail'in hedefinin, Filistin devleti kurulmasına yönelik her türlü çabayı başarısızlığa uğratmak olduğu düşünülürse, barışın sağlanması için dikkate alınması gereken zorunluluklar hakkında önemli sonuçlara varılabilir.

İlk adım olarak ve Gazze’de ateşkes anlaşmasına eşlik eden siyasi ivmeden yararlanmak için esir takası ve Gazze'nin bazı bölgelerinden kısmi çekilmeyi öngören anlaşmanın ilk aşamasını uygularken, kararların sağlam bir şekilde yorumlanmasını sağlamak ve güçlendirmek gerekiyor.

Çatışan taraflar arasında garantörlerin katılımıyla bir anlaşma imzalandı. Anlaşmanın bazı maddeleri ile Netanyahu ve Hamas'ın uzun süredir açıkladıkları tutumlar arasında bazı çelişkiler olsa da Gazze'deki kahraman Filistin halkının acılarını hafifletmek için çeşitli adımlar atıldı. Netanyahu, Hamas silahsızlandırılıp tamamen ortadan kaldırılana kadar askeri operasyonları durdurmamakta ısrar ederken Hamas, savaş tamamen sona erene ve İsrail Gazze'den tamamen çekilene kadar tüm tutukluları ve cesetleri teslim etmemekte ısrar ediyor. Tüm bunlar çatışan tarafların hem insani hem de maddi olarak yorgun düştüğünü ve uluslararası toplumun, tüm insani kaygıları aşan devam eden operasyonların zulmünden bıkmış olduğunu gösteriyor. Bu bağlamda anlaşma, belirsizliği ve genel ifadeleri olmasına rağmen, ileriye doğru atılmış yararlı bir adım olarak karşımıza çıkıyor.

Hem Kudüs hem de Şarm eş-Şeyh'teki etkinlikler, tüm uluslararası toplumun ABD’nin rolünü takdir ettiğini ve Başkan Trump'ı memnun etmeye ve onun tüm emsalleri ve gelenekleri aşan aşırı narsisizmine karşılık vermeye çalıştığını gösterdi. Buna, Trump'ın ustaca kullandığı önceki narsist liderler de dahildi ve narsist diplomasi ve kişilik, onun ve diğerlerinin hesaplarının bir parçası haline geldi.

Kudüs’teki toplantıya yalnızca ABD ve İsrail’den yetkililer katılırken, Şarm eş-Şeyh toplantısı, çok sayıda bölgesel ve uluslararası lideri bir araya getirdi. Toplantıda Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas hazır bulunurken, Netanyahu ve Hamas liderleri katılmadı. Bu durum, ABD ve İsrail'in tutumlarının birbirine yakın olduğunu ve Şarm eş-Şeyh toplantısına geniş katılımla temsil edilen ve yansıtılan uluslararası meşru tutumun dışında kaldıklarını gösterdi.

Trump, Kudüs'te İsrail'in tutumlarını ve Netanyahu'yu kişisel olarak övmek konusunda aşırıya kaçarken, Netanyahu da bu olayı İsrail'in siyasi sağı için kendi lehine kullanmaya çalıştı. Trump'ın ABD büyükelçiliğini Kudüs'e taşıma ve İsrail'in Golan Tepeleri'ni ilhakını tanıma kararının yanı sıra kendisine yönelik İsrail'in siyasi ve hukuki baskısını hafifletme girişimleri, anlaşmayı kapsamlı bir şekilde uygulamayacağını ve Filistinlilerin beklentilerini karşılamayacağını gösteriyor.

Trump, arabuluculuk sürecine ve Şarm eş-Şeyh törenine katılan liderlerin rolünü ve tutumlarını övgüyle karşılarken, anlaşmanın içeriğine veya uygulanması ve nihai hedefleri ile ilgili beklentilere ayrıntılı olarak değinmedi. Filistin halkının meşru umutları ve beklentilerini gerçekleştirebilmesini sağlamak olan son maddeden ve nihai hedeften ise hiç bahsetmedi.

Buna karşın Mısır Cumhurbaşkanı Sisi, ülkesinin, Arap dünyasının ve uluslararası toplumun siyasi tutumunu tam olarak ortaya koydu. Sisi, nihai hedefin, ateşkesle başlayıp İsrail ile güvenlik ve emniyet içinde bir arada yaşayabilecek bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasıyla sonuçlanacak, Filistin-İsrail çatışmasını sona erdirmek olduğunu açıkça vurguladı. Bu konuda başarılı da oldu. Bu da büyük bir uluslararası toplantıda önemli bir tutumun açıklanması ve Trump’ın da katıldığı bu önemli ve siyasi açıdan anlamlı ortamda, bu tutumun meşruiyeti ve gerekliliğinin geniş çapta desteklendiği anlamına geliyor. Mısır yönetimi, Filistinlilerin yerinden edilmesine karşı çıkmış ve Trump'ın bu fikrini geçici de olsa değiştirmesini sağlamıştı.

Trump’ın barış bildirisi ve Hamas-İsrail anlaşmasının maddeleri, ilk aşamalarda esir takası ve ateşkesle ilgili açık hükümler içerirken, sonraki aşamalarda içerik ve mekanizmalar açısından daha az açık ve ayrıntılı unsurlar içeriyordu. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre bunlar arasında ‘Hamas'ın silahlarının imha edilmesi’ gibi çeşitli unsurlar yer alıyordu. ‘Silahların imha edilmesi’ (arms decommissioning) terimi teknik olarak idari komitenin rolü ve çalışma kuralları, geçici uluslararası güvenlik güçlerinin oluşumu, görevleri ve bir aşamadan diğerine geçmeden önce her bir maddenin uygulanmasının güvenliğini değerlendirmede İsrail'in rolünün sınırları anlamına geliyor.

Anlaşmanın sonlarına doğru, Filistin halkının meşru talepleri ve özlemlerini gerçekleştirebilecek koşulların yaratılmasına ilişkin maddeye yaklaşırken belirsizlik ve genel nitelik artıyor. Bu konuda, bir yandan İsrail'in tutumu ile diğer yandan Filistin ve uluslararası toplumun tutumu arasında, özellikle uluslararası hukukun onayladığı hususlarda büyük farklılıklar bulunuyor.

Tüm bu nedenlerden dolayı, söz konusu anlaşmanın başarılı ya da başarısız olmasının ve uluslararası toplumun istediği sonuçları elde etme kabiliyetinin, uluslararası toplumun, Batı Şeria ve İsrail'in buradaki eylemlerini göz ardı etmeden, uluslararası hukuk ve BM kararları uyarınca anlaşmayı istikrara kavuşturmak, güçlendirmek ve netleştirmek ve uygulanmasını sağlamak için bazı tutumlar sergilemesine ve önlemler almaya devam etmesine bağlı olduğuna inanıyorum. Bunlara şu örnekleri verebilirim:

1- Daha önce önerildiği gibi, New York'ta düzenlenen ABD-Arap ve İslam toplantısında uluslararası meşruiyete uygun anlaşmayı ve buna eşlik eden tutumları BMGK’ya onay için sunmak, güvenlik ve insani yardım tedbirleri için bir çerçeve ve meşruiyet sağlamak.

2- İnsani gıda yardımının sürekliliğini sağlamaya özel önem vererek, bu sektörün vatandaşlarına asgari insani yardımı politikleştirmeden sunmanın bir parçası olarak sektörün yeniden yapılandırılmasına katkıda bulunmanın yanında, BM ve sivil toplum kuruluşlarıyla iş birliği içinde Filistin'in himayesinde uluslararası bir mekanizma kurularak İsrail'in neyin girişine izin verileceğini veya neyin yasaklanacağını belirleme hakkının güçlenmesini önlemek.

3- Hedef, İsrail güçlerinin Gazze Şeridi’nden tamamen geri çekilmesi olduğuna göre İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki askeri konuşlanmalarını sağlamlaştırma yönündeki her türlü girişimini reddetmek.

4- İsrail’in Ürdün Nehri'nin Batı Şeria'sındaki eylemleri göz ardı edilmemeli. İsrail'in yayılmacı hamleleri vurgulanmalı ve reddedilmeli, İsrail bu eylemlerden sorumlu tutulmalı. Çünkü nihayetinde, adaletsiz ve yasadışı işgal devam ederken istikrarlı bir barışın imkansızlığı ve İsrail'in sahada başka gerçekler yaratmaya yönelik sayısız politikası ve uygulaması göz önüne alındığında, Filistin-İsrail çatışmasına nihai bir çözüm bulunmasını engelliyor. İsrail’in resmi olarak ilhak etmeyi istemediği veya ilhak edemediği aşamalarda bile, en belirgin örneği daha sonra geliştirilen ve ideolojik olarak istismar edilen Allon güvenlik planları ve Ariel Sharon'un Batı Şeria'ya odaklanmak için Gazze'den tek taraflı olarak çekilmesi gibi durumlarda, Trump'ın resmi ilhakı reddettiğini açıklamasına rağmen, bu yaklaşımı sürdürmekten çekinmeyeceği kesin.

Burada, İsrail'in aşırı sağcı bakanlarının ve ulusal güvenlik ve ilgili kaynakları yöneten yetkililerin, Netanyahu'nun hükümetinin istikrarını korumak istemesi ve bu yaklaşımı ideolojik olarak benimsemesinden yararlanarak, bu yıl içinde bu tür adımlara hız vereceklerini düşünüyorum. Öte yandan her ne kadar sorun ve çatışmalar çözülmemiş ve İsrail’in işgali sona erip Filistin devleti kurulana kadar da çözülmeyecek olsa, uluslararası toplumun Gazze’de ateşkes anlaşmasının hemen ardından İsrail'i kızdırmak konusunda öngörülebilir isteksizliği kullanmasını bekliyorum.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.