Arap dünyası Filistin'in BM'ye tam üyeliğinin veto edilmesini üzüntüyle karşıladı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Arap dünyası Filistin'in BM'ye tam üyeliğinin veto edilmesini üzüntüyle karşıladı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Arap ülkeleri ve uluslararası kuruluşlar, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde (BMGK) Filistin'in BM'ye tam üyeliği istenilen karar tasarısını ABD'nin veto etmesini üzüntüyle karşıladıklarını açıkladı.

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığının X hesabından yapılan açıklamada, ABD'nin veto kararının "İsrail'in uluslararası hukuk ihlallerinin devamını sağlayacağı" belirtildi.

Suudi Arabistan'ın 15 üyeli BMGK'de Cezayir tarafından Filistin'in BM'ye tam üyeliğini talep eden karar tasarısının daimi üye ABD'nin "hayır" oyu ile reddedilmesini üzüntüyle karşıladığı kaydedilen açıklamada, "Filistin devletinin BM'ye tam üyeliğinin kabulünün engellenmesi, İsrail işgalinin inatçılığının ve uluslararası hukuk kurallarının caydırıcı olmaksızın sürekli ihlalinin sürdürülmesine katkıda bulunmakta ve bizi arzu edilen barış hedefine yaklaştırmamaktadır." ifadelerine yer verildi.

- Mısır

Mısır Dışişleri Bakanlığı da BMGK'den Filistin devletinin BM'ye tam üye olmasını sağlayacak bir karar çıkmamasından üzüntü duyulduğunu açıkladı.

Bakanlığın açıklamasında, Filistin devletini tanımanın ve BM'ye tam üyeliğini onaylamanın, yaklaşık 75 yıldır İsrail işgalinden acı çeken Filistin halkının en doğal hakkı olduğu vurgulandı.

- Ürdün

Ürdün Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamada ise ABD'nin veto yetkisini kullanması sonucunda BMGK'nin Filistin devletinin BM'ye tam üye olarak kabul edememesinden "derin üzüntü" duyulduğu belirtildi

Bağımsız Filistin devleti vurgusu yapılan açıklamada, BM'ye tam üyeliğin Filistin halkının sabit bir hakkı olduğu kaydedildi.

- İslam İşbirliği Teşkilatı

İslam İşbirliği Teşkilatı'ndan (İİT) yapılan yazılı açıklamada da ABD'nin vetosunun ve Filistin'in üye olamamasının üzüntüyle karşılandığı ifade edildi.

ABD'nin veto kararının meşru haklarını alabilmeleri önünde engel olduğu ve Filistin halkına dayatılan tarihi adaletsizliğin yaklaşık 75 yıldır devam etmesine yeni bir katkı sunduğu belirtildi.

- Arap Birliği

Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebu Gayt, X hesabından konuya ilişkin yazılı açıklama yaptı.

Gayt mesajında, "Vetonun, Filistin'in Birleşmiş Milletlere tam üye olarak katılımını kabul etme konusunda açık bir uluslararası iradeyi engellemek için kullanılması son derece talihsiz bir durumdur. Ancak bunun, Araplar tarafından ve uluslararası alanda desteklenen Filistin iradesinin zaferiyle kaçınılmaz olarak sonuçlanacak uzun bir siyasi mücadeleye giden yolda yalnızca bir adım olduğunu biliyoruz." ifadelerini kullandı.

- Filistin'in üyelik başvurusu

Filistin, 2011'de de BM'ye tam üyelik başvurusu yapmış ancak BMGK'de gereken desteği alamamıştı. Filistin daha sonra 2012 yılında BM "daimi gözlemci statüsü"ne kavuştu.

Filistin'in BM Daimi Temsilcisi Riyad Mansur, 2 Nisan'da yaptığı açıklamada, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres'e bir mektup göndererek, üyelik başvurularının yeniden ele alınması talebinde bulunmuştu.

Guterres de 3 Nisan'da BMGK'ye mektup yazarak, Filistin'in talebinin gündeme alınması çağrısı yapmıştı.

BMGK ise 8 Nisan'da Filistin'in talebini "Yeni Üyelerin Kabulü Komitesi'ne" iletmişti.

BMGK'ye üyelikle ilgili dönüş yapması gereken Komite, iki toplantının ardından mutabakata varamadığını duyurmuştu.

Bunun ardından Cezayir, Filistin'in üyeliği için karar tasarısını müzakerelere açmıştı.



Esed'in Suriye'ye dönüşü

Adra şehrinde devrik Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'i tasvir eden bir duvar resmi kurşun delikleriyle deforme olmuş 25 Aralık 2024 (AFP)
Adra şehrinde devrik Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'i tasvir eden bir duvar resmi kurşun delikleriyle deforme olmuş 25 Aralık 2024 (AFP)
TT

Esed'in Suriye'ye dönüşü

Adra şehrinde devrik Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'i tasvir eden bir duvar resmi kurşun delikleriyle deforme olmuş 25 Aralık 2024 (AFP)
Adra şehrinde devrik Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'i tasvir eden bir duvar resmi kurşun delikleriyle deforme olmuş 25 Aralık 2024 (AFP)

Saad bin Tifle el-Acmi

Suriye hükümet güçlerine bağlı unsurların öldürülmesine dair sızdırılan acı verici görüntüleri, Suriye'nin kıyı kesimlerinde Alevilere yönelik onlarca veya yüzlerce kişinin öldürüldüğü mezhepçi katliamlara dair daha da korkunç ve acı görüntüler izledi. Bazı kaynaklar binlerce sivil Alevi kurbanın varlığından, binlercesinin de komşu Lübnan'a göç ettiğinden bahsediyor.

Beşşar Esed'in devrilip gitmesinin ardından mevcut rejimin kırılganlığını ele alan, on yıllardır süren baskı, zulüm, öldürme, işkence, yerinden etme, sürgün ve yıkımın ardından hâlâ emekleme aşamasında olan bir devlet için kaos, güvenlik, siyasi ve askeri boşluktan uzak olmayan bir geçiş evresinde, yaşananları normal ve talihsiz bir durum olarak anlamaya veya haklı çıkarmaya çalışan açıklamalar yapılabilir. Bu utanç verici vahşetin arkasında disiplinsiz grupların olduğu, bu suçların bir kısmının, mezhepsel iç savaşı ateşlemek için çaresiz bir girişimde bulunan aynı rejimin kalıntıları tarafından işlendiği, videoların bir kısmının rejimin kalıntıları tarafından bizzat hazırlandığı söylenebilir. Parmaklar suçlamak amacıyla müttefiki Beşşar Esed'in kaçması ile zehri yudumlayan, sadece Suriye'de değil, halkının parasını Hizbullah'a harcadığı Lübnan'da da inşa ettiği her şey yıkılan, harabeye dönen İran'a da yöneltilebilir.

Devrimin patlak vermesinden bir yıl sonra, Ocak 2012'de yazdığım bir makalede şöyle yazmıştım: “Rejim, olayların gidişatını mezhepçiliğe doğru saptırmak ve bunu Suriye'nin bütün şehir, köy, kasaba ve mezralarında bir çerçeveye dönüştürmek için çalışacaktır. Suriye'yi yakıp yıkacak ancak rejimin kalıntılarını koruyacak parçalanmış bir kaos içinde rejimin devamı için Lübnanlaştırma, çaresiz bir hayatta kalma çabasının son çaresi olacaktır.”

Aynı yılın Şubat ayındaki bir başka yazımda, Beşşar rejiminin “Alevi, Hristiyan ve Dürzi azınlıkları seferber ederek ve onları Sünnilerin gelip kendilerini katledeceği söylemiyle korkutarak, en büyük oyuncularının Suriye içinde olmasına bahse girdiği bir kaos senaryosu dahilinde işleri yönetmeye çalıştığını” eklemiştim.

Suriye'de yaşananlar hiçbir bahaneyle meşrulaştırılamaz ve Ahmed Şara başkanlığındaki Suriye geçiş hükümeti verdiği söz doğrultusunda kararlılıkla hareket etmelidir. Hükümet, Suriye’nin tüm Suriyelilerin olduğunu söyledi ve suçluların, kendisine yakın gruplardan veya Heyet Tahrir eş-Şam'dan olsalar bile, hesap verecekleri sözünü verdi. Sayın Şara, Kürt Ensarul İslam, Çeçen Ecnadu'l Kavkaz ve Orta Asya cumhuriyetlerinden gelen Türkistan İslam Partisi gibi Suriyeli olmayan unsurları dağıtıp sınır dışı ederek işe başlamalıdır.

Adaletsizliğin geri dönüşü Esed rejiminin geri dönüşüdür. Halkının Esed rejimine muhalefeti ve her yerde iyilik güçlerine verdiği destek; adaletsizliğe, zulme, öldürmeye, tiranlığa ve mezhepçiliğe dayalı suçlara karşı bir muhalefetti. Esed'in Şebbihalarının uygulamalarını farklı sloganlarla tekrarlamak, bu kez Şebbihaların ve katillerin mezhepleri farklı olsa bile, onların çirkinliğini veya Esedçi doğasını değiştirmez.

Suriye'den gelen haberlerin hepsi kanlı ve utanç verici değildi. Mazlum Abdi liderliğindeki Kürt Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile Ahmed eş Şara liderliğindeki Şam hükümeti arasında, SDG'nin Suriye devleti çatısı altında yer almasını öngören bir anlaşma da imzalandı. Anlaşma ayrıca Suriye'nin yeniden birleşmesi, 14 yıl boyunca baskı ve zulüm nedeniyle yaşadığı parçalanmanın yaralarının sarılması umudunu müjdeliyor. SDG'nin kuzeydoğuda kontrolündeki bölgeleri Şam'daki merkezi devlete devretmesini öngörüyor. Belki bu tarihi anlaşma ruhları yatıştırır, insanlara güven verir ve yeni Suriye için daha iyi bir gelecek umudunu yeşertir. Ancak tüm bu imzalardan daha önemli olan, Esed rejiminin tüm iğrenç mezhepsel uygulamalarına sert bir darbe indirerek Esed'in dönüşünü engellemektir.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.