Sadr Hareketi siyaset sahnesine geri dönerken Kürtler siyasi denge konusunda iyimser

Kürtlere göre Sadr Hareketi’nin siyaset sahnesine dönüşü, Irak’taki siyasi süreçte kaybolan dengeyi yeniden sağlayabilir

Sadr Hareketi siyaset sahnesine geri dönerken Kürtler siyasi denge konusunda iyimser
TT

Sadr Hareketi siyaset sahnesine geri dönerken Kürtler siyasi denge konusunda iyimser

Sadr Hareketi siyaset sahnesine geri dönerken Kürtler siyasi denge konusunda iyimser

Dostum Mahmud

Irak’ta Sadr Hareketi, ‘Ulusal Şii Hareketi’ adında yeni bir siyasi oluşumla ülkenin siyaset sahnesine geri döndü. Sadr Hareketi’nin önde gelen isimleri önümüzdeki yılın ortalarında Irak'ta yapılacak milletvekili seçimlerine katılmaya hazır olduklarını ifade ettiler. Öte yandan Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) en büyük partisi ve geleneksel olarak Sadr Hareketine en yakın parti olan Kürdistan Demokrat Partisi (KDP), bu yeni gelişmeyle birlikte IKBY’deki siyasi atmosferden genel olarak memnun. Çünkü Sadr Hareketi’nin Irak’ta siyaset sahnesine geri dönüşü, İran'a yakın İslami Davet Partisi başta olmak üzere Koordinasyon Çerçevesi çatısı altındaki partilerin tekelinde olan Irak siyasi sürecinde kaybolan dengenin yeniden sağlanması anlamına geliyor.

KDP çevrelerine göre Sadr Hareketi’nin geri dönüşü, hareketin iki yıl önce Irak siyaset sahnesinden çekildiğini açıklamasından bu yana merkezi Şii güçlerin uyguladığı siyasi baskıyı da azaltacak.

Sadr Hareketi’nin lideri Mukteda es-Sadr'a yakın isimler tarafından yapılan açıklamalara göre Ulusal Şii Hareketi, Sadr Hareketi’nin başta yaklaşan milletvekili seçimleri olmak üzere Irak’taki siyasi sürece yeniden katılması için bir araç olacak. Aynı çevreler, Ulusal Şii Hareketi’nin gerçek anlamda siyasi bir oluşum olacağını, Sadr Hareketi'ne sembolik olarak bağlı olacağını ve Sadr'ın siyasi süreç ve ülkenin geleceğine ilişkin direktiflerine ve vizyonuna göre hareket edeceğini belirttiler. Ayrıca başta Şii akımlar olmak üzere Irak'taki birçok küçük siyasi akımı da bünyesine katmaya ve Sadr Hareketi'nin Irak’ın siyasi denkleminde sahip olduğu geleneksel ittifakları yeniden kurmaya çalışacağını da sözlerine eklediler.

Irak’taki siyaset sahnesindeki gelişmeleri yakından takip eden gözlemcilere göre Sadr Hareketi’nin geri dönüşüyle bugünden itibaren yaklaşan milletvekili seçimlerine kadar Irak siyaset sahnesinde dramatik bir değişim yaşanacak. Yeni oluşumla mevcut Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani arasında açık ve beklenen bir yakınlaşma olmasını bekleyen gözlemciler için Sudani'nin Koordinasyon Çerçevesi ile arasındaki anlaşmazlıklar ve görüş ayrılıkları giderek artıyor. Aynı gözlemciler, Irak’ın en büyük siyasi partisi olan ve Koordinasyon Çerçevesi'nin politikalarına en çok karşı çıkan KDP ile yeni oluşum arasında da bir ittifak kurulmasını ve böylece ülkedeki siyasi çekişmenin yeni ittifakla Koordinasyon çerçevesi arasında yaşanmasını bekliyorlar.

Ulusal Şii Hareketi, Sadr Hareketi'ne sembolik olarak bağlı olacak ve Sadr'ın siyasi süreç ve ülkenin geleceğine ilişkin direktiflerine ve vizyonuna göre hareket edecek.

“Siyasi tekelin” sonu

Bir Kürt siyasi kaynak, Al Majalla’ya yaptığı açıklamada, Irak’ta siyasi bir gücün kendi iradesini ve gücünü diğer siyasi güçlere empoze edebilmesi, anayasayı ve yönetim sistemini kendi çıkarlarına göre yorumlayabilmesi, ancak eski rejimin sahip olduğu ve kullandığı askeri güce fiilen paralel bir yapı haline gelen Temsilciler Meclisi’ndeki çoğunluğu oluşturan siyasi güç iktidarı elinde tuttuğu için gerçekleşebildiğinden ve son dönemde bu çoğunluğa sahip güç ‘baskı mekanizmaları’ oluşturulduğundan eski Irak rejimi dönemine benzer bir durumun ortaya çıktığını söyledi.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı habere göre kaynak sözlerini şöyle sürdürdü:

Sadr Hareketi'nin milletvekillerinin istifasının ardından aslında 2021 seçimlerini kaybetmiş olan Koordinasyon Çerçevesi içindeki siyasi güçler, Temsilciler Meclisi’nde çoğunluğu ele geçirerek Irak'taki siyasi sistemi yeniden şekillendirdiler ya da bir başka deyişle birçok deneme yaptılar. IKBY ise bunun kurbanı oldu, Sünni siyasi güçler de IKBY kadar olmasa da kurban konumundaydı. Irak'taki yeni sistem, her ne kadar demokrasiyi temel dayanak olarak benimsemiş ve eski rejimden farklılaşmış olsa da aynı zamanda bir kurucu/uzlaşmacı siyasi sistem olarak ortaya çıkmıştır.

Aynı kaynak, açıklamasının devamında şunları söyledi:

Tüm detaylarıyla Irak Anayasası’nın yanı sıra tüm dönemler boyunca üç başkanlık (cumhurbaşkanı, başbakan ve meclis başkanı) makamına gelecek isimlerin seçildiği kurucu siyasi ilkeler ve devlet piramidinin tepesindeki egemen makamların dağılımı, kültürel, siyasi ve sembolik haklar, ülkedeki tüm sivil bileşenlerin ve bu bileşenlerin haklarının dikkate alınması ve aralarındaki uzlaşı ilişkisinin zayıflamasına izin vermeme esasına ve gerekliliğine dayanan bu temele dayanıyor. Koordinasyon Çerçevesi güçleri, Sadr Hareketi’nin siyasi denklemden çıkması nedeniyle bu temeli benimsenmedi. Sadr Hareketi’nin dışarıda kalması, Irak halkının üçte birini herhangi bir siyasi temsilden fiilen mahrum bırakılması ve siyasi alanın siyasi bir azınlığa terk edilmesi anlamına geliyordu. IKBY, her zaman ciddi siyasi krizlere neden olmuş ve bu krizlerden en çok IKBY etkilenmiştir.

Geleneksel sürecin çöküşü

“DEAŞ’a karşı mücadele” 2017 yılı sonlarında tamamlanmış, eski Başbakan Haydar el-İbadi'nin görev süresi 2018 mayısında sona ermişti. Irak'taki iç siyasi denklem, İran yanlısı siyasi güçler ve İran’ın nüfuzundan uzak duran siyasi güçler olmak üzere siyasi bir ikili duruma dayanıyor. Bu güçler Irak’ın farklı hassasiyetlerine, bölgelerine ve sivil gruplarına göre dağılıyor. Kürt siyaset sahnesi ise her zaman İran'a ve İran yanlısı bölgesel akımlara yakın duran Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) ve karşında yer alan KDP olmak üzere alışılagelmiş bir ikileme dayanıyor. Bu durum, eski rejimin yıkılmasından sonra geçen yirmi yıl boyunca hiç değişmedi.

Irak, o dönemdeki bu siyasi bölünme nedeniyle iktidardaki merkez partilerin, merkezileşmelerine ve siyaset sahnesini tekelleştirmelerine karşı çıkan güçlere karşıt politikalarına dayanan çok çalkantılı bir siyasi dönem yaşadı. Ülke IKBY’de 2017 yılı sonlarında yapılan bağımsızlık referandumu ve Halk Seferberlik Güçleri (Haşdi Şabi) çatısı altındaki silahlı grupların Kerkük ilinin kontrolünü zorla ele geçirmeleri, seçilmiş Kürt valinin görevden alınması ve dönemin başbakanını onun yerine yeni bir vali ataması nedeniyle Erbil ile Bağdat arasında akıllardan çıkmayan bir gerilime tanık oldu.

Bu yüzden 2018 mayısında yapılan seçimlerde hiçbir siyasi güç tam bir zafer kazanamadı. Bu da siyasi sahnede istikrarsızlığa yol açan bir siyasi dengesizliğe sebep oldu. Öyle ki dönemin Başbakanı Adil Abdulmehdi, 2019 ekiminde başkent Bağdat'ta ve Irak'ın güney illerinde halk protestolarının patlak verinceye kadar Temsilciler Meclisi’nden güven oyu alamadı. Başkent Bağdat'ta ve Irak'ın güney vilayetlerinde patlak veren halk ayaklanması Başbakan Adil Abdulmehdi’nin görevden alınmasına yolunu açarken yerine 2020 mayısında dönemin istihbarat başkanı Mustafa Kazımi geldi.

Irak'taki iç siyasi denklem, İran yanlısı siyasi güçler ve İran’ın nüfuzundan uzak duran siyasi güçler olmak üzere siyasi bir ikili duruma dayanıyor.

Iraklı siyasi güçler hem kendi aralarında hem de sokağa inen halkla birlikte Kazımi’nin görev süresinin, 2021 ekiminde yapılacak bir sonraki milletvekili seçimlerine kadar olmak üzere geçici olduğunda ve söz konusu seçimlerin sonuçları iktidar ile ayaklanan toplumsal tabanlar arasında bir hakemlik olacak ve kazananların doğrudan yönetmesine izin verilecek şekilde olması gerektiğinde hemfikirdi.

Seçimler İran’a yakın Iraklı siyasi güçler için büyük bir hezimetle sonuçlandı. Sadr Hareketi, Temsilciler Meclisi’ndeki 325 sandalyenin 73'ünü kazanarak birinci parti oldu. Meclis Başkanı Muhammed el-Halbusi liderliğindeki Tekaddum (İlerleme) İttifakı 37 sandalye, KDP 31 sandalye ve bağımsızlar yaklaşık 20 sandalye alırken İran'a yakın Iraklı siyasi güçlerse sadece 50 sandalye kazandı.

cdf bgrt
Bağdat'ta Temsilciler Meclisi’ndeki bir oturuma katılan Iraklı milletvekilleri (AP)

Bu sonuçlara göre Şii, Sünni ve Kürt olmak üzere üç ana sivil bileşenden Temsilciler Meclisi’nden en fazla sandalyeyi alan Sadr Hareketi, Tekaddum İttifakı ve KDP ‘Vatanı Kurtarmak’ adında üçlü bir siyasi ittifak oluşturdu. Böylece bir cumhurbaşkanı seçmeyi ve bir hükümet kurmayı hedefliyorlardı. Ancak İran yanlısı Iraklı siyasi güçler bunu yapmalarını engellerken halkı sokağa dökmekle tehdit edip toplumsal şiddet olayları yaşanabileceğini ima ettiler.

Aylar süren bu siyasi çekişme sonucunda işler sarpa sardı. Federal Yüksek Mahkeme’nin ittifakın adayı Hoşyar Zebari'nin adaylığını engelleyen kararı ve seçim için gerekli yeter sayının sağlanamaması nedeniyle üçlü ittifakın bir cumhurbaşkanı seçmesine izin verilmedi. Sadr Hareketi destekçilerinin haftalarca Temsilciler Meclisi’ni ve Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nı kuşatıp bu binalara saldırmaya çalışmasının ardından 2022'nin ağustos ayı sonlarında silahlı çatışma patlak verdi ve onlarca kişi hayatını kaybetti. Bunun üzerine Sadr Hareketi lideri Mukteda es-Sadr siyasetten çekildiğini açıklarken destekçilerine oturma eylemini sonlandırmaları ve Sadr Hareketi’nin meclis bloğu Sadr Grubu milletvekillerine de istifa etmeleri çağrısında bulundu.

Ardından muhalif güçler, bir cumhurbaşkanı seçti ve yeni bir hükümet kurdular. Tam iki yıldır siyaset sahnesi, ülkedeki siyasi dengenin iki tarafından birinin tekelinde kaldı. Ancak Sadr Hareketi’nin siyaset sahnesine geri dönmesi nedeniyle bu sürecin sonuna gelindiği de anlaşılıyor.

Kürt dengesinin yeniden kurulması

Araştırmacı Murad Huşuy, Al Majalla’ya yaptığı değerlendirmede de söylediği gibi Sadr Hareketi'nin siyasi hayattan çekilmesiyle KYB, Irak siyaset sahnesindeki ağırlığını ve varlığını arttırmayı başardı. Koordinasyon Çerçevesi partileriyle olan güçlü ilişkileri nedeniyle KDP'nin Irak siyaset sahnesindeki payının büyük bir kısmını elinden aldı.

Huşuy, değerlendirmesini şu sözlerle sürdürdü:

Genel olarak IKBY’deki, özel olarak da bu iki ana parti arasındaki siyasi denge, kısmen Irak’ın makro çerçevesinde sağlanan dengeye dayanıyordu. Aynı şekilde 2005 yılında onları bir araya getiren stratejik anlaşmanın şartları da bu ayrıntıyı temel alıyordu. Ancak İran’a yakın Iraklı siyasi güçler, KDP ile olan geleneksel rekabetleri nedeniyle federal Irak yönetimindeki Kürtlere ayrılan kotalar için genel siyasi temsilinin KDP'ye kıyasla azalmasına ve KDP'nin koltuklarının yaklaşık yarısına sahip olmasına rağmen KYB'yi tercih etmeye başladılar.

Bu durumun IKBY içindeki siyasi sükunet ve denge üzerinde önemli bir etki yaratmadığını belirten Huşuy, “KYB ve KDP arasındaki siyasi hassasiyet 2022 yılından bu yana daha da kızıştı. IKBY’nin iktidar kurumlarının işlerini kolaylaştırmakta zayıfladılar. Öyle ki KYB lideri ve Başbakan Yardımcısı Kubad Talabani aylardır hükümet toplantılarına katılmazken Federal Yüksek Mahkeme'nin kararı üzerine seçimleri boykot etme kararı alan KDP, merkezi kurumların KYB'yi desteklemek için IKBY içinde bile kendisine uyguladığı baskıyı hissetmeye başladı. Ancak tüm bu dengeler ve denklemler, Sadr Hareketi’nin siyaset sahnesine dönüşüyle yeniden düzenlenecek.



Refah tünellerinin sırrı: Hamas unsurları 8 ay yeraltında nasıl hayatta kaldı?

TT

Refah tünellerinin sırrı: Hamas unsurları 8 ay yeraltında nasıl hayatta kaldı?

Refah tünellerinin sırrı: Hamas unsurları 8 ay yeraltında nasıl hayatta kaldı?

İsrail ordusunun, Gazze Şeridi’nin güneyindeki Refah kentindeki tünellerde Kassam Tugayları’na bağlı unsurları öldürdüğüne ve esir aldığına dair ardı ardına yaptığı açıklamalar, bu kişilerin kim olduklarına ve özellikle Mayıs 2024’te İsrail’in kenti işgal etmeye başlamasından, ardından operasyonu genişleterek tam kontrol sağlamasından sonra, tünellerde nasıl bu kadar uzun süre gizlenebildiklerine ilişkin pek çok soruyu beraberinde getirdi.

Bir aydan uzun bir süre boyunca, bu unsurların tünellerden silahsız ve can güvenliklerini sağlayacak bir yöntemle çıkarılmasına yönelik temaslar yürütülüyordu. Bu girişimler, İsrailli subay Hadar Goldin’in naaşının 9 Kasım’da teslim edilmesini hızlandırdı. Ancak İsrail, dosyayı Türkiye ile birlikte takip eden ABD ile yapılan sözlü mutabakatları daha sonra ihlal ederek bu kişilere güvenli çıkış izni tanımadı.

Günler ilerledikçe İsrail, söz konusu unsurları tünellerden veya sığınaklarından çıktıkları anda hava saldırılarıyla ya da doğrudan takip ederek öldürmeye veya esir almaya başladı. Bu durum, Refah’ın doğusundaki Ceninah Mahallesi’nde tünellerin son kalan ceplerinin tamamen kuşatılmasıyla daha da yoğunlaştı.

Tünellerde ve pusu bölgelerinde 8 ay

Şarku’l Avsat’a  konuşan Hamas içindeki sahaya yakın kaynaklar, “Bu direnişçilerin, savaşın büyük kısmını, İsrail ordusunun kentte konuşlanmasına ve çok sayıda tünele girmesine rağmen, çoğu zaman tünellerin içinde geçirdiklerini” söyledi. Kaynaklara göre tüneller, İsrail’in tüm ayrıntılarını hâlâ çözemediği bir yapıda inşa edilmişti.

Aynı kaynaklar, Kasım 2023’teki ilk 7 günlük ateşkes sırasında söz konusu savaşçıların yer üstüne çıktığını, çatışmalar yeniden başlayınca tekrar tünellere döndüğünü aktardı. Bu süreçte zaman zaman yer üstünde hareket ettikleri, pusu noktaları arasında geçiş yaptıkları, ardından yeniden tünellere çekildikleri belirtildi. Komutanlarıyla temas, Ocak 2024’te varılan ikinci ateşkese kadar sürdü. Bu ateşkes 18 Mart’a kadar devam etti.

Kaynaklardan biri, çatışmaların yeniden başlaması öncesinde, İsrail ordusunun Refah’ta konuşlanmasına rağmen bazı savaşçıların yer üstüne çıkarak Han Yunus’a ulaştığını, burada komutanlarıyla buluştuğunu ve bazılarıyla birlikte Şubat 2024’te İsrailli esir Avraham Mengistu’nun teslim sürecine katıldığını söyledi. Mengistu, 2014 savaşından beri Gazze’de tutuluyordu.

Savaş yeniden başlayıp diplomatik girişimler sonuçsuz kaldıktan sonra Kassam unsurları tüneller aracılığıyla tekrar Refah’a döndü ve yer üstündeki pusu bölgelerine geri yerleşti.

rth
İsrailli rehine Avraham Mengistu, Hamas ile İsrail arasında geçen Şubat ayında Refah'ta imzalanan esir değişim anlaşması kapsamında teslim platformunda görülüyor (Reuters)

Mart ayı sonunda itibaren bu kişiler, Ağustos ayına kadar komutanlıklarıyla irtibat hâlinde kaldı. Bu süre zarfında İsrail’in Refah’ı tamamen kontrol altına aldığı yönündeki açıklamalarına rağmen, İsrail güçlerine kayıplar verdiren bir dizi saldırı gerçekleştirdiler.

Bu dönemde Kassam Tugayları “Cehennem Kapıları” adını verdiği operasyonlar dizisini başlattı. Askeri araçların, tuzaklanmış evlerin ve tünel çıkışlarının patlatıldığı saldırılarda yaklaşık 6 İsrail askerinin öldürüldüğü açıklandı. Bu saldırılardan birinde Kassam unsurlarının bir İsrail askerini esir almaya çalıştığı belirtildi.

Hamas, o dönem yürütülen ateşkes müzakerelerinde, Refah Taburu’nun hâlâ sahada aktif olduğuna dair bir mesaj vermeyi hedefliyordu. Buna karşın İsrail’in askeri kaynakları, taburun tümüyle dağıtıldığını savunuyordu.

Doğrulanabilen bilgilere göre, Kassam komutanlarıyla birlikte Refah’ta bulunan savaşçılar yer altı tünellerinde ve yer üstündeki pusu noktalarında toplamda 8 aydan fazla süre geçirdi.

Yiyecek ve suya nasıl ulaştılar?

Ateşkesin ardından İsrail ordusunun kontrolündeki bölgede sıkışan bu savaşçıların iaşesiyle ilgili soruları yanıtlayan saha kaynakları, tünellerde belirli miktarda yiyecek ve suyun önceden stoklanmış olduğunu aktardı.

Kaynaklardan biri, geçmişte benzer şekilde erzakın tükendiği bir savaş deneyimine atıfla, savaşçıların muhtemelen İsrail askerlerinin daha önce kullandığı evlerde bıraktığı yiyeceklerden ya da hasar görmemiş Filistinli evlerindeki malzemelerden faydalanmış olabileceğini söyledi. Sosyal medyada aylar önce paylaşılan, “ev sahiplerinden aldıkları yiyecekler için helallik isteyen Hamas ve İslami Cihad mensuplarının bıraktığı notlar” buna örnek gösterildi.

Kaynaklar, Kassam’ın elit birliklerinin görevleriyle yer altındaki destek gruplarının görevlerinin birbirinden farklı olduğuna da dikkat çekti. Bazılarının lojistik ve ikmal, bazılarının pusu operasyonları yürüttüğü, bazılarının ise farklı gruplar arasında geçiş yaparak doğrudan saha komutanlığı ile temas kurduğu belirtildi.

Öne çıkan komutanlar

İsrail medyasının öldürülmelerinin ardından fotoğraflarını yayımladığı kişiler arasında, Refah’ın doğu tabur komutanı Muhammed el-Bavab, yardımcısı ve aynı zamanda eniştesi İsmail Ebu Lebde, ayrıca elit birlik komutanı Tufik Salim bulunuyor.

Kaynaklara göre Ebu Lebde, Avraham Mengistu’nun teslim edilmesi sürecinde Kızılhaç ekibiyle doğrudan temas kuran isimdi. Bavab ise süreci uzaktan takip etti.

Her iki isim de 2014 savaşında İsrailli subay Hadar Goldin’in kaçırılması operasyonunu yöneten kişiler olarak biliniyor.

df
Kızılhaç araçları, Hadar Goldin'in cenazesini geçtiğimiz kasım ayında Gazze Şeridi'nde taşıyor (Reuters)

İsrail’in öldürdüğü isimler arasında ayrıca, Hamas Siyasi Büro üyesi Gazi Hamad’ın oğlu Abdullah Hamad da bulunuyor. Abdullah Hamad’ın müzakere heyetinin üyesi olduğu, savaş öncesinde Hamas yönetimine bağlı Rubat Askerî Koleji’nden mezun olduğu ve eğitimci olarak görev yaptığı aktarıldı. Abdullah Hamad, kuzeni Ahmed Said Hamad ile birlikte, tünelde Kassam komutanları ve diğer savaşçılarla aynı noktada öldürüldü.

Kaynaklar, Gazi Hamad’ın kardeşi Said Hamad’ın ise 7 Ekim saldırısına katılan damatlarının öldürülmesinin ardından üç kızını İsrail bombardımanında kaybettiğini belirtti.


İsrail, Hamas tarafından teslim edilen kalıntı örneklerini aldı

Geçtiğimiz ay Gazze Şeridi'nde tutulan İsrailli bir rehinenin cesedini almak için hasarlı binaların önünden geçen Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) aracı (Reuters)
Geçtiğimiz ay Gazze Şeridi'nde tutulan İsrailli bir rehinenin cesedini almak için hasarlı binaların önünden geçen Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) aracı (Reuters)
TT

İsrail, Hamas tarafından teslim edilen kalıntı örneklerini aldı

Geçtiğimiz ay Gazze Şeridi'nde tutulan İsrailli bir rehinenin cesedini almak için hasarlı binaların önünden geçen Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) aracı (Reuters)
Geçtiğimiz ay Gazze Şeridi'nde tutulan İsrailli bir rehinenin cesedini almak için hasarlı binaların önünden geçen Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) aracı (Reuters)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun ofisi bugün, İsrail’in Hamas tarafından Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) aracılığıyla teslim edilen kalıntı örneklerini teslim aldığını duyurdu. Örneklerin adli tıp laboratuvarına gönderilmesi planlanıyor.

Şarku’l Avsat’ın Reuters'tan aktardığına göre bir Hamas lideri, hareketin bugün Gazze Şeridi'nde kalan iki cesetten birini teslim edeceğini açıklamıştı.

İsrailli rehine Ran Gvili ve Taylandlı rehine Sudthisak Rinthalak'ın cesetleri halen Gazze'de bulunuyor.

Bu gelişme, İsrail güçlerinin bugün Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc Mülteci Kampı’nda bir Filistinliyi öldürmesi ve Gazze Şeridi'nin çeşitli bölgelerinde evlerin yıkılması ve bombardımanların devam etmesi ile birlikte gerçekleşti.

Filistin resmi haber ajansı WAFA, ‘işgal güçlerinin kuzeydeki Cibaliye Mülteci Kampı’na yoğun hava saldırıları düzenlediğini ve kuzey Gazze’de bazı konut binalarını yıktığını’ bildirdi. Ayrıca İsrail’e ait insansız hava araçları (İHA) et-Tuffah mahallesindeki es-Senafur kavşağı yakınlarında Filistinlilerin evlerine bombalar attı ve eşzamanlı olarak yoğun ateş açıldı.


Sudan'dan Rusya'ya cazip teklif: ABD ve AB kızabilir

Ordunun başındaki General Abdülfettah Burhan, Sudan'ı fiili olarak yönetiyor (AP)
Ordunun başındaki General Abdülfettah Burhan, Sudan'ı fiili olarak yönetiyor (AP)
TT

Sudan'dan Rusya'ya cazip teklif: ABD ve AB kızabilir

Ordunun başındaki General Abdülfettah Burhan, Sudan'ı fiili olarak yönetiyor (AP)
Ordunun başındaki General Abdülfettah Burhan, Sudan'ı fiili olarak yönetiyor (AP)

Orduyla paramiliter Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasındaki çatışmaların sürdüğü Sudan'daki askeri yönetim, Rusya'yla daha yakın ilişkiler kurmak istiyor.

Wall Street Journal'ın (WSJ) Sudanlı yetkililere dayandırdığı habere göre, Moskova'ya Afrika'daki ilk deniz üssünü kurması teklif edildi.

Ekimde iletilen teklifin, Rusya'nın 25 yıl boyunca 300 askerini ve 4 savaş gemisini barındırabileceği bir üssü içerdiği aktarıldı.

Port Sudan ya da Kızıldeniz kıyısındaki bir başka yerde yapılabileceği bildirilen üs, bölgedeki kritik ticaret yollarına yakın olacak.

Küresel ticaretin yüzde 12'si, Avrupa-Asya alışverişinde önemli bir yere sahip olan Süveyş Kanalı üzerinden gerçekleşiyor.

WSJ, bunun Çin ve Rusya'yı kıtadaki limanlardan uzak tutmaya çalışan ABD için endişe verici bir gelişme olacağını vurguladı. 

Bu iki ülkenin Afrika'daki limanların kontrolü sayesinde buralarda savaş gemilerini tamir edip yeni silahlarla donatabileceği ve kritik denizyollarını kapatabileceği belirtildi.

Çin de denizaşırı ilk deniz üssünü 2017'de Cibuti'de kurmuştu. Kızıldeniz'i Aden Körfezi'ne bağlayan Babülmendep Boğazı'ndaki üs, bir uçak gemisinin demirleyebileceği kadar büyük.

ABD'nin Afrika'daki en büyük üssü Camp Lemonnier, Çin'inkinden yalnızca 10 kilometre uzaklıkta.

ABD'nin ayrıca Somali'de birlikleri var. 

Kremlin'in, Afrika'nın en büyük üçüncü altın üretici Sudan'dan madencilik konusunda imtiyazlar alabileceği de Amerikan gazetesinin haberinde ifade edildi. 

Sudanlı yetkililer tüm bunlar karşılığında hava savunma sistemleri gibi silahları ucuza almak istiyor.

WSJ, Sudan ordusundan bir yetkilinin, bu anlaşmanın AB ve ABD'yle aralarında sorun yaratabileceğinin farkında olduklarını söylediğini aktardı.

Bu hamlenin Moskova'yı kıtada yeniden güçlendirebileceği de haberde vurgulandı.

Paralı asker şirketi Wagner'in kurucusu Yevgeni Prigojin'in 2023'teki ölümünün ardından Rusya'nın Afrika planları sekteye uğradı.

Rusya Savunma Bakanlığı'na bağlı Afrika Kolordusu, Wagner'in operasyonlarını devralsa da kıtadaki yerini doldurmakta zorlandığı bildiriliyor.

General Abdülfettah Burhan'la işbirliği yapan General Muhammed Hamdan Dagalo, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin soykırımla suçladığı Ömer el Beşir'i 2019'da devirmişti. 

Ülkeyi sivil yönetime döndürme ve 100 bin kişilik paramiliter kuvvet HDK'yi ordu bünyesine dahil etme süreci nedeniyle iki general anlaşmazlığa düşmüş, 2023'te yeniden iç savaş patlak vermişti. 

Yeniden başlayan çatışmaların başlarında Moskova, Dagalo'ya bağlı HDK'yi destekliyordu. 

Başkent Hartum'dan HDK güçlerinin atılmasındaysa Ukrayna rol oynamıştı. 

WSJ, Rusların desteğini yetersiz bulan HDK'nin Kiev'e yanaştığını ve bunun üzerine Moskova'nın da Burhan'a bağlı orduyla ittifak kurduğunu aktarıyor.

Amerikan gazetesinin haberinde İran, Mısır ve Türkiye'nin Sudan ordusuna drone sağladığı da öne sürüldü.

Tahran'dan gelen deniz üssü kurma önerisinin, ABD ve İsrail'in tepkisiyle karşılaşmaktan korkan Hartum yönetimi tarafından geçen sene reddedildiği bildirildi. 

Diğer yandan ABD ve BM, Birleşik Arap Emirlikleri'ni (BAE) HDK'yi silahlandırmakla suçluyor. BAE ise bu iddiaları reddediyor.

Independent Türkçe, WSJ, AP