Sadr Hareketi siyaset sahnesine geri dönerken Kürtler siyasi denge konusunda iyimser

Kürtlere göre Sadr Hareketi’nin siyaset sahnesine dönüşü, Irak’taki siyasi süreçte kaybolan dengeyi yeniden sağlayabilir

Sadr Hareketi siyaset sahnesine geri dönerken Kürtler siyasi denge konusunda iyimser
TT

Sadr Hareketi siyaset sahnesine geri dönerken Kürtler siyasi denge konusunda iyimser

Sadr Hareketi siyaset sahnesine geri dönerken Kürtler siyasi denge konusunda iyimser

Dostum Mahmud

Irak’ta Sadr Hareketi, ‘Ulusal Şii Hareketi’ adında yeni bir siyasi oluşumla ülkenin siyaset sahnesine geri döndü. Sadr Hareketi’nin önde gelen isimleri önümüzdeki yılın ortalarında Irak'ta yapılacak milletvekili seçimlerine katılmaya hazır olduklarını ifade ettiler. Öte yandan Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) en büyük partisi ve geleneksel olarak Sadr Hareketine en yakın parti olan Kürdistan Demokrat Partisi (KDP), bu yeni gelişmeyle birlikte IKBY’deki siyasi atmosferden genel olarak memnun. Çünkü Sadr Hareketi’nin Irak’ta siyaset sahnesine geri dönüşü, İran'a yakın İslami Davet Partisi başta olmak üzere Koordinasyon Çerçevesi çatısı altındaki partilerin tekelinde olan Irak siyasi sürecinde kaybolan dengenin yeniden sağlanması anlamına geliyor.

KDP çevrelerine göre Sadr Hareketi’nin geri dönüşü, hareketin iki yıl önce Irak siyaset sahnesinden çekildiğini açıklamasından bu yana merkezi Şii güçlerin uyguladığı siyasi baskıyı da azaltacak.

Sadr Hareketi’nin lideri Mukteda es-Sadr'a yakın isimler tarafından yapılan açıklamalara göre Ulusal Şii Hareketi, Sadr Hareketi’nin başta yaklaşan milletvekili seçimleri olmak üzere Irak’taki siyasi sürece yeniden katılması için bir araç olacak. Aynı çevreler, Ulusal Şii Hareketi’nin gerçek anlamda siyasi bir oluşum olacağını, Sadr Hareketi'ne sembolik olarak bağlı olacağını ve Sadr'ın siyasi süreç ve ülkenin geleceğine ilişkin direktiflerine ve vizyonuna göre hareket edeceğini belirttiler. Ayrıca başta Şii akımlar olmak üzere Irak'taki birçok küçük siyasi akımı da bünyesine katmaya ve Sadr Hareketi'nin Irak’ın siyasi denkleminde sahip olduğu geleneksel ittifakları yeniden kurmaya çalışacağını da sözlerine eklediler.

Irak’taki siyaset sahnesindeki gelişmeleri yakından takip eden gözlemcilere göre Sadr Hareketi’nin geri dönüşüyle bugünden itibaren yaklaşan milletvekili seçimlerine kadar Irak siyaset sahnesinde dramatik bir değişim yaşanacak. Yeni oluşumla mevcut Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani arasında açık ve beklenen bir yakınlaşma olmasını bekleyen gözlemciler için Sudani'nin Koordinasyon Çerçevesi ile arasındaki anlaşmazlıklar ve görüş ayrılıkları giderek artıyor. Aynı gözlemciler, Irak’ın en büyük siyasi partisi olan ve Koordinasyon Çerçevesi'nin politikalarına en çok karşı çıkan KDP ile yeni oluşum arasında da bir ittifak kurulmasını ve böylece ülkedeki siyasi çekişmenin yeni ittifakla Koordinasyon çerçevesi arasında yaşanmasını bekliyorlar.

Ulusal Şii Hareketi, Sadr Hareketi'ne sembolik olarak bağlı olacak ve Sadr'ın siyasi süreç ve ülkenin geleceğine ilişkin direktiflerine ve vizyonuna göre hareket edecek.

“Siyasi tekelin” sonu

Bir Kürt siyasi kaynak, Al Majalla’ya yaptığı açıklamada, Irak’ta siyasi bir gücün kendi iradesini ve gücünü diğer siyasi güçlere empoze edebilmesi, anayasayı ve yönetim sistemini kendi çıkarlarına göre yorumlayabilmesi, ancak eski rejimin sahip olduğu ve kullandığı askeri güce fiilen paralel bir yapı haline gelen Temsilciler Meclisi’ndeki çoğunluğu oluşturan siyasi güç iktidarı elinde tuttuğu için gerçekleşebildiğinden ve son dönemde bu çoğunluğa sahip güç ‘baskı mekanizmaları’ oluşturulduğundan eski Irak rejimi dönemine benzer bir durumun ortaya çıktığını söyledi.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı habere göre kaynak sözlerini şöyle sürdürdü:

Sadr Hareketi'nin milletvekillerinin istifasının ardından aslında 2021 seçimlerini kaybetmiş olan Koordinasyon Çerçevesi içindeki siyasi güçler, Temsilciler Meclisi’nde çoğunluğu ele geçirerek Irak'taki siyasi sistemi yeniden şekillendirdiler ya da bir başka deyişle birçok deneme yaptılar. IKBY ise bunun kurbanı oldu, Sünni siyasi güçler de IKBY kadar olmasa da kurban konumundaydı. Irak'taki yeni sistem, her ne kadar demokrasiyi temel dayanak olarak benimsemiş ve eski rejimden farklılaşmış olsa da aynı zamanda bir kurucu/uzlaşmacı siyasi sistem olarak ortaya çıkmıştır.

Aynı kaynak, açıklamasının devamında şunları söyledi:

Tüm detaylarıyla Irak Anayasası’nın yanı sıra tüm dönemler boyunca üç başkanlık (cumhurbaşkanı, başbakan ve meclis başkanı) makamına gelecek isimlerin seçildiği kurucu siyasi ilkeler ve devlet piramidinin tepesindeki egemen makamların dağılımı, kültürel, siyasi ve sembolik haklar, ülkedeki tüm sivil bileşenlerin ve bu bileşenlerin haklarının dikkate alınması ve aralarındaki uzlaşı ilişkisinin zayıflamasına izin vermeme esasına ve gerekliliğine dayanan bu temele dayanıyor. Koordinasyon Çerçevesi güçleri, Sadr Hareketi’nin siyasi denklemden çıkması nedeniyle bu temeli benimsenmedi. Sadr Hareketi’nin dışarıda kalması, Irak halkının üçte birini herhangi bir siyasi temsilden fiilen mahrum bırakılması ve siyasi alanın siyasi bir azınlığa terk edilmesi anlamına geliyordu. IKBY, her zaman ciddi siyasi krizlere neden olmuş ve bu krizlerden en çok IKBY etkilenmiştir.

Geleneksel sürecin çöküşü

“DEAŞ’a karşı mücadele” 2017 yılı sonlarında tamamlanmış, eski Başbakan Haydar el-İbadi'nin görev süresi 2018 mayısında sona ermişti. Irak'taki iç siyasi denklem, İran yanlısı siyasi güçler ve İran’ın nüfuzundan uzak duran siyasi güçler olmak üzere siyasi bir ikili duruma dayanıyor. Bu güçler Irak’ın farklı hassasiyetlerine, bölgelerine ve sivil gruplarına göre dağılıyor. Kürt siyaset sahnesi ise her zaman İran'a ve İran yanlısı bölgesel akımlara yakın duran Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) ve karşında yer alan KDP olmak üzere alışılagelmiş bir ikileme dayanıyor. Bu durum, eski rejimin yıkılmasından sonra geçen yirmi yıl boyunca hiç değişmedi.

Irak, o dönemdeki bu siyasi bölünme nedeniyle iktidardaki merkez partilerin, merkezileşmelerine ve siyaset sahnesini tekelleştirmelerine karşı çıkan güçlere karşıt politikalarına dayanan çok çalkantılı bir siyasi dönem yaşadı. Ülke IKBY’de 2017 yılı sonlarında yapılan bağımsızlık referandumu ve Halk Seferberlik Güçleri (Haşdi Şabi) çatısı altındaki silahlı grupların Kerkük ilinin kontrolünü zorla ele geçirmeleri, seçilmiş Kürt valinin görevden alınması ve dönemin başbakanını onun yerine yeni bir vali ataması nedeniyle Erbil ile Bağdat arasında akıllardan çıkmayan bir gerilime tanık oldu.

Bu yüzden 2018 mayısında yapılan seçimlerde hiçbir siyasi güç tam bir zafer kazanamadı. Bu da siyasi sahnede istikrarsızlığa yol açan bir siyasi dengesizliğe sebep oldu. Öyle ki dönemin Başbakanı Adil Abdulmehdi, 2019 ekiminde başkent Bağdat'ta ve Irak'ın güney illerinde halk protestolarının patlak verinceye kadar Temsilciler Meclisi’nden güven oyu alamadı. Başkent Bağdat'ta ve Irak'ın güney vilayetlerinde patlak veren halk ayaklanması Başbakan Adil Abdulmehdi’nin görevden alınmasına yolunu açarken yerine 2020 mayısında dönemin istihbarat başkanı Mustafa Kazımi geldi.

Irak'taki iç siyasi denklem, İran yanlısı siyasi güçler ve İran’ın nüfuzundan uzak duran siyasi güçler olmak üzere siyasi bir ikili duruma dayanıyor.

Iraklı siyasi güçler hem kendi aralarında hem de sokağa inen halkla birlikte Kazımi’nin görev süresinin, 2021 ekiminde yapılacak bir sonraki milletvekili seçimlerine kadar olmak üzere geçici olduğunda ve söz konusu seçimlerin sonuçları iktidar ile ayaklanan toplumsal tabanlar arasında bir hakemlik olacak ve kazananların doğrudan yönetmesine izin verilecek şekilde olması gerektiğinde hemfikirdi.

Seçimler İran’a yakın Iraklı siyasi güçler için büyük bir hezimetle sonuçlandı. Sadr Hareketi, Temsilciler Meclisi’ndeki 325 sandalyenin 73'ünü kazanarak birinci parti oldu. Meclis Başkanı Muhammed el-Halbusi liderliğindeki Tekaddum (İlerleme) İttifakı 37 sandalye, KDP 31 sandalye ve bağımsızlar yaklaşık 20 sandalye alırken İran'a yakın Iraklı siyasi güçlerse sadece 50 sandalye kazandı.

cdf bgrt
Bağdat'ta Temsilciler Meclisi’ndeki bir oturuma katılan Iraklı milletvekilleri (AP)

Bu sonuçlara göre Şii, Sünni ve Kürt olmak üzere üç ana sivil bileşenden Temsilciler Meclisi’nden en fazla sandalyeyi alan Sadr Hareketi, Tekaddum İttifakı ve KDP ‘Vatanı Kurtarmak’ adında üçlü bir siyasi ittifak oluşturdu. Böylece bir cumhurbaşkanı seçmeyi ve bir hükümet kurmayı hedefliyorlardı. Ancak İran yanlısı Iraklı siyasi güçler bunu yapmalarını engellerken halkı sokağa dökmekle tehdit edip toplumsal şiddet olayları yaşanabileceğini ima ettiler.

Aylar süren bu siyasi çekişme sonucunda işler sarpa sardı. Federal Yüksek Mahkeme’nin ittifakın adayı Hoşyar Zebari'nin adaylığını engelleyen kararı ve seçim için gerekli yeter sayının sağlanamaması nedeniyle üçlü ittifakın bir cumhurbaşkanı seçmesine izin verilmedi. Sadr Hareketi destekçilerinin haftalarca Temsilciler Meclisi’ni ve Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nı kuşatıp bu binalara saldırmaya çalışmasının ardından 2022'nin ağustos ayı sonlarında silahlı çatışma patlak verdi ve onlarca kişi hayatını kaybetti. Bunun üzerine Sadr Hareketi lideri Mukteda es-Sadr siyasetten çekildiğini açıklarken destekçilerine oturma eylemini sonlandırmaları ve Sadr Hareketi’nin meclis bloğu Sadr Grubu milletvekillerine de istifa etmeleri çağrısında bulundu.

Ardından muhalif güçler, bir cumhurbaşkanı seçti ve yeni bir hükümet kurdular. Tam iki yıldır siyaset sahnesi, ülkedeki siyasi dengenin iki tarafından birinin tekelinde kaldı. Ancak Sadr Hareketi’nin siyaset sahnesine geri dönmesi nedeniyle bu sürecin sonuna gelindiği de anlaşılıyor.

Kürt dengesinin yeniden kurulması

Araştırmacı Murad Huşuy, Al Majalla’ya yaptığı değerlendirmede de söylediği gibi Sadr Hareketi'nin siyasi hayattan çekilmesiyle KYB, Irak siyaset sahnesindeki ağırlığını ve varlığını arttırmayı başardı. Koordinasyon Çerçevesi partileriyle olan güçlü ilişkileri nedeniyle KDP'nin Irak siyaset sahnesindeki payının büyük bir kısmını elinden aldı.

Huşuy, değerlendirmesini şu sözlerle sürdürdü:

Genel olarak IKBY’deki, özel olarak da bu iki ana parti arasındaki siyasi denge, kısmen Irak’ın makro çerçevesinde sağlanan dengeye dayanıyordu. Aynı şekilde 2005 yılında onları bir araya getiren stratejik anlaşmanın şartları da bu ayrıntıyı temel alıyordu. Ancak İran’a yakın Iraklı siyasi güçler, KDP ile olan geleneksel rekabetleri nedeniyle federal Irak yönetimindeki Kürtlere ayrılan kotalar için genel siyasi temsilinin KDP'ye kıyasla azalmasına ve KDP'nin koltuklarının yaklaşık yarısına sahip olmasına rağmen KYB'yi tercih etmeye başladılar.

Bu durumun IKBY içindeki siyasi sükunet ve denge üzerinde önemli bir etki yaratmadığını belirten Huşuy, “KYB ve KDP arasındaki siyasi hassasiyet 2022 yılından bu yana daha da kızıştı. IKBY’nin iktidar kurumlarının işlerini kolaylaştırmakta zayıfladılar. Öyle ki KYB lideri ve Başbakan Yardımcısı Kubad Talabani aylardır hükümet toplantılarına katılmazken Federal Yüksek Mahkeme'nin kararı üzerine seçimleri boykot etme kararı alan KDP, merkezi kurumların KYB'yi desteklemek için IKBY içinde bile kendisine uyguladığı baskıyı hissetmeye başladı. Ancak tüm bu dengeler ve denklemler, Sadr Hareketi’nin siyaset sahnesine dönüşüyle yeniden düzenlenecek.



İdlib’de mühimmat deposu patladı: Yaralılar var -VİDEO

Patlamaya ait dolaşıma giren videodan bir kare
Patlamaya ait dolaşıma giren videodan bir kare
TT

İdlib’de mühimmat deposu patladı: Yaralılar var -VİDEO

Patlamaya ait dolaşıma giren videodan bir kare
Patlamaya ait dolaşıma giren videodan bir kare

İdlib’in Kefertaharim kasabasında bugün büyük bir patlama meydana geldi. Yerel kaynaklara göre patlama, bir mühimmat deposunda gerçekleşti.

Şarku’l Avsat’ın Suriye televizyonundan aktardığı bilgilere göre patlama sonucu yaralanmalar meydan geldi.

Olayın etkisiyle çevredeki zeytin ağaçları  zarar gördü. Yetkililer ve sağlık ekipleri, bölgede güvenlik ve yardım çalışmalarını sürdürüyor.

 


Tubas kentine geniş çaplı askeri operasyon başlatan İsrail, şehri diğer Batı Şeria kentlerinden izole etti

Batı Şeria'nın El Halil kentindeki İsrail askerleri, 22 Kasım 2025 (Reuters)
Batı Şeria'nın El Halil kentindeki İsrail askerleri, 22 Kasım 2025 (Reuters)
TT

Tubas kentine geniş çaplı askeri operasyon başlatan İsrail, şehri diğer Batı Şeria kentlerinden izole etti

Batı Şeria'nın El Halil kentindeki İsrail askerleri, 22 Kasım 2025 (Reuters)
Batı Şeria'nın El Halil kentindeki İsrail askerleri, 22 Kasım 2025 (Reuters)

İsrail işgal güçleri bu sabah, Batı Şeria’nın kuzeydoğusunda bulunan Tubas şehrinde geniş çaplı askeri operasyon başlattı. Bölge genelinde sokağa çıkma yasağı ilan eden güçler, Tubas’ı Batı Şeria’nın diğer kentlerinden tamamen izole etti.

Şarku’l Avsat’ın Filistin resmi haber ajansı WAFA’dan aktardığına göre Filistin Başbakanı Muhammed Mustafa, İsrail güçlerinin kente girmesi, sokağa çıkma yasağı uygulanması ve yolların toprak yığınlarıyla kapatılması üzerine Tubas Valisi Ahmed el-Esad ile telefonla görüşerek sahadaki gelişmelere ilişkin bilgi aldı.

Batı Şeria’da acil durum

Mustafa, devlet kurumları, ilgili birimler ve acil durum komitelerine, ‘saldırının kent ve çevre beldelerde yarattığı etkilerle ilgilenmeleri, tüm imkânları seferber ederek vatandaşların ihtiyaçlarını karşılamaları ve her türlü hizmetin devamını sağlamaları’ yönünde talimat verdi.

Sağlık kaynakları, Kızılay ekiplerinin Tubas’ın güneyindeki Tammun beldesinde İsrail askerlerinin ağır şekilde darp ettiği bir gence müdahale ettiğini ve gencin hastaneye kaldırıldığını aktardı. Vali Ahmed el-Esad, İsrail güçlerinin buldozerlerin eşlik ettiği büyük bir takviye gücünü Tubas’a sevk ettiğini, buldozerlerin kente giden yolları toprak yığınlarıyla kapattığını belirterek, bunun kentin Batı Şeria’nın geri kalanından kopması anlamına geldiğini söyledi. El-Esad, “Yıllar sonra ilk kez Apache helikopterleri bir operasyona katıldı; ağır makineli silahlarla yerleşim bölgelerine ateş açtılar” dedi. İsrail askerlerinin Tubas, Tammun, el-Faria ve Teyasir’de birçok eve baskın düzenleyerek bazı aileleri dışarı çıkardığı ve evleri birkaç günlüğüne terk etmelerini söyleyip buraları askeri mevzilere dönüştürdüğü bildirildi. Vali el-Esad, Tubas’ın uzun süredir günlük baskınlara ve çevresini saran askeri kontrol noktalarındaki uygulamalara maruz kaldığını hatırlatarak, “İşgal güçlerinin bu uygulamalarını şiddetle kınıyoruz” ifadesini kullandı.

XSC
İsrail buldozeri, işgal altındaki Batı Şeria'nın Cenin yakınlarındaki Marka köyünde İsrail'in düzenlediği baskında 22 yaşındaki Sultan Gani'nin öldürüldüğü yıkık bir evin yanında duruyor. (Reuters)

İsrail ordusu bugün erken saatlerde, işgal altındaki Batı Şeria'nın kuzeyinde büyük çaplı bir askeri operasyon başlattığını duyurdu.

Açıklamada, “İsrail ordusu, salıyı çarşambaya bağlayan gece, Şin-Bet ve sınır polisi büyük çaplı bir terörle mücadele operasyonu başlattı” denildi.

İsrail güvenlik kurumları, ‘terörün bölgede kök salmasına izin vermeyeceklerini’ ve ‘terörü engellemek için önleyici tedbirler aldıklarını’ bildirdi.

Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığına göre, İsrail ordusu bu hamlenin ‘yeni bir operasyon’ olduğunu ve Ocak 2025'te başlattığı ‘terörle mücadele’ operasyonunun bir parçası olmadığını duyurdu.

Yılın başında İsrail ordusu, Batı Şeria'nın kuzeyindeki mülteci kamplarını hedef alan ‘Demir Duvar’ adlı bir askeri operasyon başlattı, savaşçılar da dahil olmak üzere onlarca kişiyi öldürdü ve Tulkerim ve Cenin'deki üç kamptan on binlerce Filistinliyi tahliye etti.

svd
Batı Şeria'nın Nablus kentine düzenlenen bir operasyon sırasında İsrail askerleri, 20 Kasım 2025 (AFP)

İsrail gazetesi Yediot Aharonot, operasyonun birkaç gün sürebileceğini yazdı. Habere göre bu süre boyunca istihbarata dayalı arama ve gözaltı operasyonları yürütülecek.

‘İkinci bir duyuruya kadar’

Vali Ahmed el-Esad, ‘işgal güçlerinin ikinci bir duyuruya kadar sokağa çıkma yasağı uyguladığını’ belirterek, halkın güvenliği için okulların ve kamu kurumlarının faaliyetlerinin askıya alınması yönünde talimat verdiğini bildirdi. Ayrıca tüm bölgelerde acil durum komitelerinin hazır bekletildiğini, zorlayıcı güvenlik koşullarına rağmen vatandaşların ihtiyaçlarının karşılanması için çalışmaların sürdüğünü söyledi. El-Esad, İsrail güçlerinin ambulansların ve sağlık ekiplerinin hareketini kısıtladığını, tıbbi yardıma ihtiyaç duyan bazı hastalara ulaşılmasına izin vermediğini ifade etti. Bu vakaların nakli ve tedavisi için Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) ile temas halinde olduklarını bildirdi. Vali, uluslararası toplum ve ICRC’ye, Tubas’ta uygulanan ihlallerin ve toplu cezalandırma politikalarının durdurulması için acil müdahale çağrısı yaptı. El-Esad, kentin adeta İsrail güçlerinin askeri tatbikat alanına dönüştürüldüğünü söyledi.

İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch – HRW), geçen hafta yayımladığı raporda, İsrail’in Demir Duvar Operasyonu sonucunda 32 bin Filistinlinin halen zorla yerinden edilmiş durumda olduğunu açıkladı.

İsrail’in 1967’den bu yana işgali altında bulunan Batı Şeria’da şiddet, 7 Ekim 2023’te Hamas’ın düzenlediği saldırı ve ardından Gazze’de patlak veren savaş sonrasında tırmanmış durumda. Filistin Sağlık Bakanlığı'na göre, savaşın başlamasından bu yana Batı Şeria'da İsrail güçleri ve yerleşimciler tarafından savaşçılar da dahil olmak üzere binden fazla Filistinli öldürüldü.

Aynı dönemde Batı Şeria’da Filistinliler tarafından düzenlenen saldırılarda aralarında askerlerinde bulunduğu en az 43 İsrailli öldü.


Beyrut'taki Tabatabai suikastının ardından Trump ve Netanyahu arasında neler oluyor?

İsrail'in pazar günü Beyrut'un güney banliyölerinde düzenlediği hava saldırısında ölen Hizbullah'ın askeri kanadının komutanı Heysem Ali et-Tabatabai ve diğer kişilerin cenaze töreni, 24 Kasım 2025 (AFP)
İsrail'in pazar günü Beyrut'un güney banliyölerinde düzenlediği hava saldırısında ölen Hizbullah'ın askeri kanadının komutanı Heysem Ali et-Tabatabai ve diğer kişilerin cenaze töreni, 24 Kasım 2025 (AFP)
TT

Beyrut'taki Tabatabai suikastının ardından Trump ve Netanyahu arasında neler oluyor?

İsrail'in pazar günü Beyrut'un güney banliyölerinde düzenlediği hava saldırısında ölen Hizbullah'ın askeri kanadının komutanı Heysem Ali et-Tabatabai ve diğer kişilerin cenaze töreni, 24 Kasım 2025 (AFP)
İsrail'in pazar günü Beyrut'un güney banliyölerinde düzenlediği hava saldırısında ölen Hizbullah'ın askeri kanadının komutanı Heysem Ali et-Tabatabai ve diğer kişilerin cenaze töreni, 24 Kasım 2025 (AFP)

Elie Kuseyfi

Geçtiğimiz pazar günü öğleden sonra Lübnan’ın başkenti Beyrut'un güney banliyölerinde Hizbullah’ın askeri kanadının lideri Heysem Ali et-Tabatabai'ye düzenlenen suikast, geçtiğimiz yıl eylül ile kasım ayları arasında yaşanan savaş senaryosunun tekrarlanacağına dair korkuları yeniden canlandırdı. İsrail'in suikastlar silsilesine Hizbullah’ın üst  düzey komutanlarından Fuad Şükür ve ardından Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah'a düzenlediği suikastla başladı. Daha sonra Lübnan’ın güneyinde, başkent Beyrut’ta ve ülkenin dört bir yanında peş peşe düzenlediği saldırılardan birinde Nasrallah’ın halefi Haşim Safuyiddin öldürüldü. Ancak bu senaryo her an tekrarlanabilir olsa da kaçınılmaz değil. Bölgesel ve uluslararası bağlamın, özellikle geçtiğimiz ay Gazze'de ateşkesin ilan edilmesi ve geçtiğimiz hafta bu konuyla ilgili ABD tasarısının onaylanmasıyla değişmiş olması nedeniyle, böyle bir senaryoyla karşı karşıya kalma ihtimalimiz daha düşük.

Öte yandan ABD'nin bu anlaşmaya verdiği desteği geri çekeceğine dair herhangi bir işaret yok, çünkü bu siyasi açıdan anlamsız olur. ABD Başkanı Donald Trump yönetimi, Şam'dan Riyad'a ve aradaki her yere kadar Ortadoğu'daki stratejisini bu anlaşma etrafında yeniden inşa ediyor. Bu da ABD'nin söz konusu anlaşmayı sürdürme konusundaki desteğinin boyutunu gösteriyor, fakat yine de son birkaç gün içinde ABD'nin bu anlaşmaya verdiği desteğin ivmesinde belirgin bir düşüş gözlemlendi. Zira İsrail'in pazar günü Beyrut'ta meydana gelen saldırıdan önce Gazze'deki saldırılarında son günlerde artış var. Dolayısıyla son iki gündür İsrail'in saldırılarının yoğunlaşmasına rağmen, ABD'nin İsrail'e Gazze'de ateşkese yönelik ihlallerini artırması için yeşil ışık yaktığı söylenemez. Ancak İsrail'in en ciddi ihlali, Gazze'yi ikiye bölen sarı hattı ihlal etmesiydi. Bu olay, gerilim ve savaştan başka bir stratejisi olmadığı görünen İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun anlaşmanın gücünü ve onu destekleyen uluslararası ve bölgesel tarafların sabrını, ya da en azından tepkilerini test etmeye çalıştığı anlamına geliyor. Ancak, İsrail'in Gazze'de açık bir şekilde tırmanışa geçmesi, bu aşamada hayal bile edilemeyecek bir şeyi, Trump'ın tarihi bir başarı olarak gördüğü Gazze'deki ateşkes anlaşmasına ABD'nin desteğinin çöküşünü ifade ediyor.

Netanyahu ve ekibinin gerginliği tırmandırmak için her türlü ‘fırsatı’ değerlendirdiği, yani halen ABD’nin kırmızı çizgilerini aşmadan bu çizgilerin içinde kalmaya çalıştığı açık.

Buna karşın Netanyahu ve ekibinin gerginliği tırmandırmak için her türlü ‘fırsatı’ değerlendirdiği, yani halen ABD’nin kırmızı çizgilerini aşmadan bu çizgilerin içinde kalmaya çalıştığı açık. Fakat seçimlere hazırlanan ve İsrail'e sadık bir adam imajı çizen ‘Bibi’ (Binyamin Netanyahu) seçimler için tek kozu ve rakipleriyle arasındaki tek fark olarak, gerilimi tırmandırma ve saldırı stratejisini mümkün olduğunca uzatmaya çalışıyor. Ancak Netanyahu'nun hesapları, ateşkes ve ABD’nin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde (BMGK) bir ‘barış konseyi’ kurulması için sunduğu taslak metnin onaylanmasının ardından ABD’nin varlığının sahnede eskisinden çok daha büyük hale gelmesiyle bütün resmi özetlemekte yetersiz kalıyor. Sonuç olarak, savaşın başlangıcından itibaren durum böyle olmasa da gerilimi tırmandırma kararı artık sadece Netanyahu'nun elinde değil ve ABD’nin kırmızı çizgileri artık çok daha net. Öyle ki Netanyahu ve ekibi 2023 sonbaharından bu yana savaş boyunca defalarca kez yaptıkları gibi gerilimi başlatarak ABD’ye artık bir oldu-bitti dayatamaz.

dfvrg
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Aoun, Bağımsızlık Günü arifesinde Lübnan'ın güneyindeki Tire kentinde bulunan Lübnan Ordusu Güney Litani Bölgesi Komutanlığı’ndan televizyonda yayınlanan bir konuşma yaptı, 21 Kasım 2025 (AFP)

Ancak asıl soru, ABD’nin İsrail'e Gazze konusunda uyguladığı kısıtlamaların Lübnan ve genel olarak bölgedeki yani ABD’nin müdahalesi ve bazı İsraillilerin Gazze'deki ve belki de daha sonra tüm Filistin topraklarındaki ‘çatışmanın uluslararasılaşması’ olarak adlandırdıkları durum karşısında İsrail'in manevra alanındaki kısıtlamalarla aynı olup olmadığı sorusu. Burada İsrail hükümetinin, İran'ın balistik füze cephaneliğini yeniden inşa ederek ve İsrail ile bir sonraki tur için hazır olduğunu söyleyerek, İran ve onun vekillerinin İsrail'e oluşturduğu tehlikeye dair anlatıyı yeniden üretmeye çalıştığı aşikar. İsrail'in anlatısına göre İran, İsrail ile çatışmaya hazır olan müttefiklerine para ve silahla destek verdiğini kabul ediyor. Fakat İsrail’in bu anlatısını destekleyen hiçbir şey olmadığı gibi yalanlayan da yok. İsrail'in, düşmanlarını hedef almak için uygun bir temel oluşturmak amacıyla düşmanlarının yeteneklerini abartması alışılagelmiş bir durumdur.

ABD Başkanı Trump’ın Lübnan Cumhurbaşkanı Avn’ı Beyaz Saray'a davet etme niyeti, ABD yönetiminin Lübnan'da askeri eylem düşünmediğini gösteriyor.

Aynı durum İsrail'in geçtiğimiz yaz savaşta ağır hasar gören askeri yeteneklerini yeniden inşa etmeye çalıştığını iddia ettiği Hizbullah için de geçerli. İsrail, Suriye'den gelen kaçakçılık rotasının tamamen kesilmediğini de belirtiyor. İsrail, Lübnan toprakları üzerinden Hizbullah'a silah kaçakçılığını kontrol edemediğini vurgulayarak, sadece Hizbullah'ı değil, ABD’nin Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara’ya Beyaz Saray ziyaretinin ardından açılım yaptığı bir dönemde Şam'daki yeni yönetimi de hedef alıyor. Şara’nın ABD ziyareti, Netanyahu'nun Suriye topraklarındaki İsrail işgal bölgelerini ziyaretiyle aynı zamana denk geldi. Netanyahu, Şara’nın Washington ziyaretini bozmak ve Trump yönetimine, İsrail'in şartlarının Şam'a yönelik herhangi bir yeni ABD politikasında öncelikli olduğu mesajını vermek amacıyla bu ziyareti gerçekleştirdi.

dfrgthy
İsrail'in pazar günü Beyrut'un güney banliyölerinde düzenlediği hava saldırısında ölen Hizbullah'ın askeri kanadının komutanı Heysem Ali et-Tabatabai ve diğer kişilerin cenaze töreni, 24 Kasım 2025 (AFP)

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre İsrail'in 27 Kasım'da Hizbullah ile ateşkes imzalamasından bu yana öldürdüğü en üst düzey lider olan Tabatabai suikastıyla Beyrut'ta tırmanan gerginliği yorumlarken tüm bu faktörler dikkate alınmalı. Lübnan'da ve çevre bölgede genel olarak şu anki durumun özelliklerini anlamak için, özellikle Lübnan'da gerginliği tırmandıran Netanyahu'nun düşünce yapısını anlamak gerekir. ABD’nin Gazze'de gerilimi tırmanma alanını nispeten kapatmasından sonra Lübnan Netanyahu’nun gerginliği tırmandırma stratejisini sürdürebileceği bir arka bahçe görevi görüyor olabilir mi? Cevap evet olsa bile, Lübnan'da açık bir tırmanma, İsraillilerin dediği gibi birkaç günlük çatışmalar ya da geçtiğimiz sonbahardaki gibi yeni bir savaş, ABD’nin desteği olmadan gerçekleşemez. Peki Bibi böyle bir desteği çekebilir mi?

Aslında bu soruya kesin bir evet ya da hayır cevabı vermek zor olsa da ABD Başkanı Trump’ın Lübnan Cumhurbaşkanı Avn’ı Beyaz Saray'a davet etme niyeti, ABD yönetiminin Lübnan'da askeri eylem düşünmediğini gösteriyor. Bunun yanında Lübnan’da Joseph Avn'ın cumhurbaşkanı olarak seçilmesi ve Nevvaf Selam'ın başbakanlığında bir hükümetin kurulması, son savaştan sonra Lübnan'da yaşanan siyasi dönüşümün önemli bir işareti olmaya devam ediyor. Yeni hükümetin silahları devletle sınırlandırma vaadini yerine getirememiş olmasına rağmen bu dönüşüm, ABD’nin istekleriyle de uyumlu. Zira herkesten önce ABD’nin çok iyi bildiği şekilde bu gerçekleştirilmesi zor bir vaat. Aslında, mevcut koşullar altında bu vaadi yerine getirmek imkansız. Bu vaadi tekrarlamadaki tek amaç daha fazla siyasi baskı uygulamak. Ancak, Hizbullah'ı daha da zayıflatmak için İsrail'in herhangi bir yerde gerilimi tırmandırması, şimdiye kadar ABD tarafından desteklenen Avn-Selam ikilisinin yönetimini de zayıflatır. Dolayısıyla İsrail’in böyle bir gerilimi tırmandırma girişimi, ABD'nin Lübnan'daki hesaplarını yeniden düzenleyecek ve bu gerilimin öngörülemeyen siyasi sonuçları hakkında sorular ortaya çıkmasına yol açacak. Tüm bunlardan ötürü, Lübnan hükümetinin planının başarısız olmasının ardından Washington'ın Tel Aviv'e Hizbullah'a karşı gerilimi açıkça tırmandırmak için destek vermeye hazır olduğu iddiası bazen aceleci olmakla birlikte çoğu zaman da temenniden öteye geçmiyor.

Hizbullah'ın İsrail'in gerilimi tırmandırmasına vereceği yanıtlar ölçülü olması bekleniyor. Bu aynı zamanda UAEA Yönetim Kurulu'nun son kararıyla Avrupa troykası ile karşı karşıya gelinmesi nedeniyle yeni bir aşamaya giren İran'ın hesaplarına işaret ediyor.

Ancak, özellikle ABD’nin Hizbullah’ın açık bir çatışmaya hazır olmadığı yönünde bir değerlendirme yapması durumunda, tüm olasılıklar açık kalıyor. Bu durumda Hizbullah'ın İsrail'in gerilimi tırmandırmasına vereceği yanıtlar ölçülü olması bekleniyor. Bu aynı zamanda Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Yönetim Kurulu'nun son kararıyla Avrupa troykası ile karşı karşıya gelinmesi nedeniyle yeni bir aşamaya giren İran'ın hesaplarına işaret ediyor. Öte yandan bu kararla İran ile Batı arasındaki müzakere süreci daha da karmaşık hale geldi.

Ancak İran, dalgalı müzakereler ve İran'ın kötüleşen iç durumu göz önüne alındığında, şu anda durumu tırmandırmayı veya Hizbullah'ı bunu yapmaya zorlamayı göze alamaz. Bu yüzden İran'ın mevcut stratejisinin, stratejik sabır göstermeye mecbur olan Hizbullah için de geçerli olan bir sınırlama stratejisi olması muhtemel. Hizbullah Tabatabai suikastına misillemede bulunsa bile bu, Netanyahu'ya saldırganlığının kapsamını genişletmesi için bir bahane vermez. Ancak tüm bunlar, İsrail'in bir yandan Cumhurbaşkanı Avn'ın önerdiği girişim gibi her türlü müzakere girişimini reddederken hava saldırıları ve tehditlerinin ağırlığı altında ezilen Hizbullah’ın sosyal çevre ve Lübnan için bir bedel anlamına geliyor. Hizbullah da mevcut çıkmazı aşmak için izlenmesi gereken seçenekler hakkında ciddi bir iç tartışma başlatmayı reddediyor ve Lübnan'ın elinde iki ucu keskin bir bıçak olan Amerikan şemsiyesinden başka bir şey bırakmıyor. Şu an Lübnan'ı gerginliğe sürüklenmekten sadece İsrail'in Hizbullah'a karşı harekete geçmeye karar vermesi halinde ABD’den yeşil ışık yakılmayacak olması koruyor. Lübnan şu an Washington’ın Tel Aviv'e Gazze yerine Lübnan'da saldırıya geçmesi için yeşil ışık yakması olasılığı riskiyle karşı karşıya. Şu an olan ve gelecekte olacakların büyük bir kısmı, Washington ile Tel Aviv arasındaki yeni ilişki modellerine bağlı. Bu modeller, hem İsrail'de hem de ABD’de ve hatta Trump'ın kendi ekibi içinde bile tartışma konusu olmaya ve polemiklerin büyük bir bölümünü oluşturmaya başladı.