Irak Arap ülkeleriyle yeniden yakınlaşmaya başlarken ekonomi alanında mesafeler kısalıyor

Irak ile Arap ülkeleri arasında onlarca yıl süren uzaklaşmanın ardından siyasetçiler bölgedeki komşu ülkelere yönelirken stratejik projelere kucak açıyorlar

Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi, Irak Ulusal Hikmet Hareketi lideri Ammar el-Hekim’i kabul etti (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi, Irak Ulusal Hikmet Hareketi lideri Ammar el-Hekim’i kabul etti (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
TT

Irak Arap ülkeleriyle yeniden yakınlaşmaya başlarken ekonomi alanında mesafeler kısalıyor

Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi, Irak Ulusal Hikmet Hareketi lideri Ammar el-Hekim’i kabul etti (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi, Irak Ulusal Hikmet Hareketi lideri Ammar el-Hekim’i kabul etti (Mısır Cumhurbaşkanlığı)

Müeyyid et-Turfi

Analistler, Irak’taki siyasi iktidarın Arap ülkeleriyle ilişkilerini geliştirmesinin güvenlik ve ekonomi alanlarının gelişimi için önemli olduğunu anladığını düşünüyorlar. Peki Bağdat Arap ülkeleriyle komşuluk ilişkilerini yeniden tesis etmeye mi çalışıyor?

Iraklı siyasetçiler Arap ülkelerinden komşularının önemini ve özellikle de nüfusun yüzde 80'inin Arap olması nedeniyle ülkelerinin bu çevrenin bir parçası olması gerektiğini anlamış gibi görünüyorlar. Irak ile Arap ülkeleri arasında onlarca yıl süren uzaklaşmanın ardından Iraklı siyasetçiler özellikle nüfuz sahibi Şii liderler, artık gerek siyasi açıklamalarla gerekse ziyaretlerle Arap ülkeleriyle yakınlaşmaya çalışıyorlar.

Bazı Iraklı siyasetçilere yöneltilen ‘İran'la yakınlaşıp Arap dünyasından uzaklaştıkları’ suçlaması, Irak’ın güvenliğinin ve ekonomik durumunun iyileştirilmesine katkıda bulunan Arap ülkeleriyle iyi ilişkilerin önemini fark etmelerini sağladı.

Iraklı siyasetçilerden bazılarının bu yılın başlarında Irak’ın güvenliğinin ve ekonomisinin iyileşmesinde etkili olan Arap ülkelerine gerçekleştirdikleri ziyaretlerin yanı sıra pan-Arabizmden ve Arap saflarını birleştirmenin öneminden bahseden diğer ülkelerle yakınlaştıkları görüldü. Siyaset uzmanlarının İran ekseninden uzaklaşıp Arap eksenine doğru bir kayma olarak nitelendirdikleri bu durum, halk arasında ve ekonomi çevrelerinde memnuniyetle karşılandı.

Ulusal Hikmet Hareketi lideri Ammar el-Hekim, geçtiğimiz şubat ayının sonlarında Mısır'ı ziyaret etti. Hekim burada Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi ve Mısır’ın kültür çevrelerinden bazı aydınlarla görüştü.

Şii çevrelerdeki ılımlı akımı temsil eden Hekim, 1970'li yıllarda Şiiliğin en yüksek dini otoritesi olan Muhsin Tabatabai el-Hekim'in torunudur.

Iraklı Şii din adamı Muhammed Muhammed Sadık es-Sadr'ın oğlu Mukteda es-Sadr da bazı Arap ülkelerinin yöneticileriyle sıcak ilişkiler kurmasını sağlayacak hamlelerde bulundu. Sadr, X platformundaki hesabından yaptığı açıklamada, Ürdün Kralı 2. Abdullah ile akraba olduğunu, çünkü ikisinin de soylarının Hz. Muhammed’e dayandığını hatırlattı. Sadr, geçtiğimiz hafta ise Suudi Arabistan'a, On iki İmamcı Şii Müslümanlar tarafından saygı duyulan Bakî İmamlarının mezarlarını inşa etme çağrısında bulundu.

Ekonomi alanında ise Körfez Arap ülkeleri, Irak'ta daha fazla yatırım yapmaya başladılar. Suudi Arabistan, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Irak pazarlarını mallarıyla işgal eden İran'ın ekonomik etkisini azaltmak için büyük ekonomik yatırımlarla Irak'a sağlam bir giriş yaptılar.

Irak Planlama Bakanlığı, bu ayın başlarında Suudi Arabistan ile nitelikli yatırım projeleri için 12 ayrı mutabakat zaptı imzalandığını duyurdu. Bu açıklama, başta Körfez ülkeleri olmak üzere Arap ülkelerinin Irak’a yaptıkları yatırımların boyutunu ortaya koyuyor.

Öte yandan İran yanlısı Iraklı taraflar, Arap ülkeleriyle olan bu yakınlaşmayı etkileyemediler.

Ekonomi alanındaki ilişkiler

Irak el-Mustansiriye Üniversitesi'nde siyaset bilimi profesörü olan İsam el-Feyli, Irak halkının tüm bileşenleriyle ülkelerinin dünya ülkeleriyle ilişkilerini geliştirilmesini istediğini söyledi. Feyli, Arap ülkelerinin Irak'a stratejik projelerle giriş yaptıklarına işaret etti.

Irak'ın Arap ülkesi olduğunu ve öyle kalacağını, zira Iraklıların yüzde 80'ini Arapların oluşturduğunu ve Irak ile Arap ülkeleri arasında ortak bağlar bulunduğunu belirten Feyli, “Arap ülkeleri demografik, coğrafi ve ekonomik ağırlığa sahipler. Çünkü dünyaya dağıtılan petrolün büyük bir kısmı Körfez ülkelerinden geliyor. Arap ülkeleri Bab’ul-Mendeb ve Hürmüz Boğazı olmak üzere iki önemli boğazı kontrol ediyorlar. Bu yüzden Arap ülkeleri Irak’ın kendi ekonomik kapasitelerinin aktif bir parçası olmasını istiyorlar” değerlendirmesinde bulundu.

Arap ülkeleri ile Irak arasında sağlam bağlar olduğunun altını çizen Feyli, Irak’ın Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani hükümeti döneminde Suudi Arabistan ile İran, BAE ve Türkiye arasında, her birini diğerinin tamamlayıcısı olarak gördüğü bir uzlaşı biçimi yaratmayı başardığını belirtti.

Irak halkının Kürt taraflar da dahil olmak üzere tüm bileşenleriyle Arap ülkelerinde temsilcilikler açarak Arap ülkeleriyle ilişkilerini geliştirmek istediğini vurgulayan Feyli, bir ülkeyle ilişki kurmanın başka bir ülkeyi hedef almak anlamına gelmediğini, özellikle Irak'ın herkesle stratejik ilişkiler kurması gerektiği için açık bir ülke olmaya ihtiyacı olduğunu belirtti. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığına göre Feyli, Arap ülkelerinin, Irak'ta bir İran varlığından ziyade Irak'ın Arap ülkeleri düzeyinde daha aktif olmasını istediklerini de belirtti.

Büyük Faw Limanı’nı yönetmesi beklenen Dubai Ports Company örneğinde olduğu gibi Irak'ta büyük şirketleri ve dünyanın birçok ülkesinde benzer yatırım girişimleri olan Körfez ülkeleri başta olmak üzere, Arap ülkelerinin Irak'ta yatırımlar yapmaya başladıklarını söyleyen Feyli’ye göre bu, söz konusu şirketlerin deneyimlerinin yanı sıra Suudi Arabistan'ın Badiye es-Semave yaptığı yatırım örneğinde olduğu gibi tarım alanında Latin Amerika ve Afrika'daki başarılı deneyimlerinin Irak'a aktarılması anlamına geliyor.

Güvenlik ve ekonomi

Gazeteci yazar Bassem eş-Şara, Irak’taki siyasi iktidarın ülkenin Arap ülkeleriyle ilişkilerini geliştirmesinin güvenlik ve ekonomi alanlarında iyileşme için önemli olduğunun farkına vardığı değerlendirmesinde bulundu.

Iraklı siyasi liderlerin, ülkeyi yıllar süren izolasyonun ardından 2003 öncesinde olduğu gibi bölgedeki Arap ve Müslüman komşu ülkelerle ilişkilerini yeniden tesis etmeyi istediklerini söyleyen Şara, Irak'ın bölgede önemli bir merkez olarak siyasi ve ekonomik rolünü yeniden üstlenmesi gerektiğinin de altını çizdi.

Irak'ın Arap ülkeleriyle komşuluk ilişkilerini yeniden tesis etmeden var olamayacağını, çünkü Irak'ın bir Arap ülkesi ve Arap ülkeleri arasındaki önemli komşuluk ilişkilerinin parçası olduğunu belirten Şara, bu görüşün yıllarca süren terör eylemlerinden ve bombardımanlardan sonra daha da güçlendiğini vurguladı.

Bunun sonucunda şiddeti durdurmak ve Arap ülkeleriyle iletişim kurmak için izolasyonun değil, Arap ülkeleriyle iş birliğine ihtiyaç olduğuna dair bir inanç doğduğunu ifade eden Şara, “Iraklı siyasetçiler, özellikle Mısır, Suudi Arabistan, BAE ve diğer Arap ülkeleriyle koordinasyonun ve iyi ilişkilerin yeniden tesis edilmesinin Irak'ın istikrarı için bir ihtiyaç olduğuna inanıyorlar. Önde gelen Şii liderler de aynı inanca sahipler. Zira Sadr Hareketi ve Ulusal Hikmet Hareketi liderleri gibi üst düzey Şii siyasetçilerde de bu değişimi gördük. İran'ın bazı müttefiklerinin itirazlarına rağmen bu durum açıkça ortada” yorumunda bulundu.



Caca: Hizbullah Lübnan’ın en büyük sorunudur

Lübnan Kuvvetleri Partisi lideri Samir Caca, partinin 2025 genel konferansına katıldı (LK)
Lübnan Kuvvetleri Partisi lideri Samir Caca, partinin 2025 genel konferansına katıldı (LK)
TT

Caca: Hizbullah Lübnan’ın en büyük sorunudur

Lübnan Kuvvetleri Partisi lideri Samir Caca, partinin 2025 genel konferansına katıldı (LK)
Lübnan Kuvvetleri Partisi lideri Samir Caca, partinin 2025 genel konferansına katıldı (LK)

(Maruni Hristiyan) Lübnan Kuvvetleri Partisi (LK) lideri Samir Caca, Hizbullah'ın askeri kanadının Lübnan'ın en büyük sorunu olduğunu söylerken Hizbullah’ın askeri yapısının tasfiyesini geciktirmek için hiçbir neden olmadığını savunuyor.

Caca, LK’nin ilk genel konferansında, Cumhurbaşkanı Joseph Avn ve Başbakan Nevvaf Selam'a açık bir mesaj göndererek şunları söyledi:

“Hizbullah'ın askeri kanadının, yaşadığımız büyük sorunun merkezinde olduğu artık açıkça ortada. Herkes, bu sorunun çözülmesinin mali durumu hafifletmek için bir ön koşul olduğu konusunda hemfikir.”

Caca ayrıca, önümüzdeki bahar için planlanan parlamento seçim yasası ile ilgili olarak Meclis Başkanı Nabih Berri'ye bir mesaj gönderdi. Ona, iç düzenlemelerin uygulanmak için oluşturulduğunu, partizan amaçlara ulaşmak, parlamentonun işleyişini bozmak ve parlamento seçimlerini sekteye uğratmaya çalışmak için kullanılmak üzere oluşturulmadığını söyledi.


Hamas yetkilisi: Silahların "dondurulması veya depolanması" konusunu görüşmeye hazırız

İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği hava saldırılarının yol açtığı yıkımdan, (AP)
İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği hava saldırılarının yol açtığı yıkımdan, (AP)
TT

Hamas yetkilisi: Silahların "dondurulması veya depolanması" konusunu görüşmeye hazırız

İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği hava saldırılarının yol açtığı yıkımdan, (AP)
İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği hava saldırılarının yol açtığı yıkımdan, (AP)

Hamas'tan üst düzey bir yetkili dün yaptığı açıklamada, hareketin İsrail ile varılan ateşkes anlaşması kapsamında silah cephaneliğinin "dondurulması veya depolanması" konusunu görüşmeye hazır olduğunu belirtti. Yetkili, böylece ABD arabuluculuğundaki anlaşmanın en karmaşık konularından birini çözmek için olası bir formül önerdiğini söyledi.

Hareketin siyasi büro (karar alma organı) üyesi Basem Naim'in açıklamaları, tarafların anlaşmanın ikinci ve daha karmaşık aşamasına geçmeye hazırlandığı bir zamanda geldi.

Naim, hareket liderlerinin çoğunun bulunduğu Katar'ın Doha kentinde Associated Press'e (AP) verdiği demeçte, "Daha fazla gerilimi veya daha fazla çatışma veya patlamayı önlemek için kapsamlı bir yaklaşım benimsemeye açığız" ifadelerini kullandı.

Naim, Hamas'ın "direnme hakkını" koruduğunu, ancak hareketin Filistin devleti kurma sürecinin bir parçası olarak silah bırakmaya hazır olduğunu ifade etti. Naim, bunun nasıl uygulanacağı konusunda ayrıntı vermese de müzakerelere olanak sağlamak için beş ila on yıllık uzun vadeli bir ateşkes önerdi.

Naim, "bu sürenin ciddi ve kapsamlı bir şekilde kullanılması gerektiğini" vurgulayarak, Hamas'ın silahlarıyla ilgili mevcut seçeneklere "çok açık" olduğunu belirtti. Naim, "Filistin'in ateşkes veya müzakere süresince silahların hiçbir şekilde kullanılmayacağına dair garanti vermesiyle, silahların dondurulması, depolanması veya imha edilmesi hakkında konuşabiliriz" ifadesini kullandı.

Ateşkes, ABD Başkanı Donald Trump'ın ekim ayında sunduğu ve "garantör devletler" olarak hareket eden uluslararası tarafların da katılımıyla hazırlanan 20 maddelik bir plana dayanıyor. Naim, "planın çok fazla açıklığa kavuşturulması gerektiğini" belirtti.

Uluslararası bir istikrar gücünün konuşlandırılması şu anda en acil endişeler arasında.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre en önemli konulardan biri, bu gücün Hamas'ı silahsızlandırmaktan sorumlu olup olmayacağı.

Naim, bunun Hamas için kabul edilemez olduğunu ve hareketin, söz konusu gücün anlaşmanın uygulanmasını izlemesini beklediğini vurguladı. Naim, "Ateşkes anlaşmasını izlemek, ihlalleri bildirmek ve olası bir gerilimi önlemek için sınıra yakın bir BM gücünün bulunmasını memnuniyetle karşılıyoruz" dedi. "Ancak, bu güçlere Filistin topraklarında silahsızlanma veya bu tür eylemlerde bulunma yetkisi verilmesini kabul etmiyoruz" diye ekledi.

Naim, ilerlemenin bir işareti olarak, Hamas ve rakibi Filistin Yönetimi'nin, Gazze'deki günlük işleri yönetecek yeni teknokrat komiteyi kurma konusunda ilerleme kaydettiğini açıkladı.

Yönetim ve Hamas'ın, Batı Şeria'da ikamet eden ancak aslen Gazzeli olan Filistin hükümetinden bir bakanın komiteye başkanlık etmesi konusunda anlaştıklarını söyledi.


Netanyahu, ikinci aşamanın Hamas iktidarının sona ermesine bağlı olduğunu ileri sürüyor

Filistinliler, işgal altındaki Batı Şeria'nın el Halil kentinde dün İsrail tarafından öldürülen bir işçinin cenazesini taşıyor (AFP)
Filistinliler, işgal altındaki Batı Şeria'nın el Halil kentinde dün İsrail tarafından öldürülen bir işçinin cenazesini taşıyor (AFP)
TT

Netanyahu, ikinci aşamanın Hamas iktidarının sona ermesine bağlı olduğunu ileri sürüyor

Filistinliler, işgal altındaki Batı Şeria'nın el Halil kentinde dün İsrail tarafından öldürülen bir işçinin cenazesini taşıyor (AFP)
Filistinliler, işgal altındaki Batı Şeria'nın el Halil kentinde dün İsrail tarafından öldürülen bir işçinin cenazesini taşıyor (AFP)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Gazze'deki ateşkes anlaşmasının ikinci aşamasına geçişin yakın olduğunu öngörmesine rağmen, bunu Hamas'ın iktidarının sona ermesine bağladı.

Netanyahu, dün İsrail'de Almanya Başbakanı Friedrich Merz ile düzenlediği basın toplantısında, "Kimse Trump'ın rehineleri serbest bırakması için Hamas'a baskı yapmasını beklemiyordu ama başardık. Şimdi ikinci aşama, Hamas'ı ve Gazze'yi silahsızlandırmak" ifadelerini kullandı.

Merz'in İsrail ziyareti, Netanyahu'nun Gazze Savaşı'nın ardından yaşadığı göreceli Avrupa izolasyonuna son verdi. Merz, Tel Aviv'in yanında durmanın "Almanya politikasının ayrılmaz ve temel bir parçası olduğunu ve öyle kalacağını" belirtti, ancak Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin Netanyahu ve eski savunma bakanı Yoav Gallant hakkında Gazze'de işlendiği iddia edilen savaş suçları nedeniyle çıkardığı tutuklama emrine atıfta bulunarak, Netanyahu'ya Berlin'i ziyaret daveti göndermeyi reddetti.