Tunus, Cezayir ve Libya arasındaki üçlü zirvenin sınırları ve beklentileri neler?

Zirve, Ras Cedir Sınır Kapısı’nın kapalı kalmaya devam ettiği ve Mağrip Arap Birliği’nin çalışma mekanizmalarının 1990'lı yıllardan beri işlevini neredeyse tamamen yitirdiği bir dönemde gerçekleşti

Zirveden çıkan nihai bildiride, Tunus, Libya ve Cezayir arasında elektrik bağlantısı projesinin hayata geçirilmesiyle ilgili bir anlaşmaya da yer verildi (Tunus Cumhurbaşkanlığı resmi internet sitesi)
Zirveden çıkan nihai bildiride, Tunus, Libya ve Cezayir arasında elektrik bağlantısı projesinin hayata geçirilmesiyle ilgili bir anlaşmaya da yer verildi (Tunus Cumhurbaşkanlığı resmi internet sitesi)
TT

Tunus, Cezayir ve Libya arasındaki üçlü zirvenin sınırları ve beklentileri neler?

Zirveden çıkan nihai bildiride, Tunus, Libya ve Cezayir arasında elektrik bağlantısı projesinin hayata geçirilmesiyle ilgili bir anlaşmaya da yer verildi (Tunus Cumhurbaşkanlığı resmi internet sitesi)
Zirveden çıkan nihai bildiride, Tunus, Libya ve Cezayir arasında elektrik bağlantısı projesinin hayata geçirilmesiyle ilgili bir anlaşmaya da yer verildi (Tunus Cumhurbaşkanlığı resmi internet sitesi)

Hammadi Ma’mari

Cezayir, Fas, Moritanya, Tunus ve Libya olmak üzere beş ülkeden oluşan Mağrip Arap Birliği’nin (MAB) çalışmaları durma noktasına gelirken Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said, Cezayirli mevkidaşı Abdulmecid Tebbun ve Libya Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi’yi üçlü bir istişare toplantısına davet etti. Peki bu toplantının amacı ne? Amaç Arap Mağrip Birliği'nin ‘ölüm ilanı’ olabilir mi?

Mağrip Arap Birliği’ndeki çıkmaz devam ederken Tunus, 22 Nisan 2024 Pazartesi günü Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said, Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun ve Libya Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi’yi bir araya getiren üçlü bir istişare toplantısına ev sahipliği yaptı.

Birleştirici tutumlar

İlk istişare toplantısının nihai bildirisi, Tunus Dışişleri, Göç ve Yurtdışındaki Tunuslular Bakanı Nebil Ammar tarafından okundu. Bildiriye göre Tunus, Cezayir ve Libya liderleri ‘ortak sınırların güvenliğini, düzensiz göçün ve organize suçların yol açtığı tehlikelerden ve sonuçlarından korumaya yönelik çabaları birleştirmek ve koordine etmek üzere ortak görev güçleri oluşturma’ konusunda anlaştılar.

Libya'nın iç işlerine dışarıdan müdahalenin tamamen reddedildiğinin vurgulandığı bildiride, İsrail güçleri tarafından Filistin halkına karşı işlenen suçlar kınandı ve Filistin Devleti'nin Birleşmiş Milletler’e (BM) tam üyeliğine tam destek verildi.

Zirveye katılan taraflar, tahıl ve yem üretimi, deniz suyunun tuzdan arındırılması, öncelikli alanlarda ve sektörlerdeki diğer projeler gibi büyük ortak projelerin ve yatırımların oluşturulması için gerekli mekanizmaları formüle etmek üzere ortak bir çalışma grubu kurulmasını kararlaştırdılar.

Said, Tebbun ve Menfi; Tunus, Libya ve Cezayir arasındaki elektrik bağlantısı projesinin derhal hayata geçirilmesi, üç ülke arasındaki iş birliğinin geliştirilmesi, aralarındaki ticareti engelleyen güçlüklerin aşılması, üç ülkenin de halklarının bu ülkeleri ziyaretleri sırasında uygulanan prosedürlerin azaltılması ve aralarında serbest ticaret bölgeleri kurulması konularında mutabakata vardılar.

Zirve sonunda, bir sonraki istişare toplantısına hazırlık olarak Said, Tebbun ve Menfi’nin üzerinde uzlaştıkları konulardaki ilerlemeyi takip etmek üzere ‘temas noktaları oluşturulmasına’ karar verildi.

ty5hj
Düzensiz göçe karşı çabaların birleştirilmesi, iş birliğinin geliştirilmesi ve üç ülke arasında ticareti engelleyen zorlukların üstesinden gelinmesinde anlaşmaya varıldı (Tunus Cumhurbaşkanlığı resmi internet sitesi)

Zirve, MAB çalışma mekanizmalarının 1990'lı yıllardan beri işlevini neredeyse tamamen yitirdiği, Cezayir-Fas ilişkilerinin gerildiği, Tunus ve Fas arasındaki ilişkilerin donduğu bir dönemde Moritanya'nın katılımı olmadan gerçekleşti

Üçlü zirve ayrıca, Tunus ve Libya arasındaki ticaret faaliyetleri için hayati bir arter olan Ras Cedir Sınır Kapısı’nın bir aydır kapalı olduğu ve Sahra altı Afrika ülkelerinden binlerce göçmenin Cezayir sınırından Tunus'a akın ettiği bir dönemde gerçekleşti.

Peki üçlü zirve, MAB’ın tabutuna son çiviyi mi çaktı? Zirve, bölgede yeni bir üçlü ittifakın doğuşunun ilanı mı idi?

Yeni bir oluşum

Tunus Üniversitesi'nden Uluslararası İlişkiler Profesörü Muntasır Şerif, Independent Arabia’ya yaptığı değerlendirmede şunları söyledi:

Zirve, Libya’nın, Rusya ve ABD’nin askeri nüfuz mücadelesiyle birlikte çalkantılı bir dönemden geçtiği, Cezayir’in ise batı sınırındaki komşusu Fas ve güneydeki komşuları Mali ve Nijer ile çeşitli güvenlik sorunları yaşadığı çeşitli jeopolitik zorluklar ortamında gerçekleşti.

Zirvenin sonuçlarının, bölge halklarına fayda sağlayacak önemli potansiyellere sahip olmasından dolayı üç ülke arasında ekonomik ortaklığın önünü açmasını bekleyen Prof. Şerif, zirveyi, çalışma mekanizmaları on yıllardır çalışmaz halde olan MAB’ın yerini alacak yeni bir blok oluşturma girişimi olarak nitelendirdi. MAB’ın diğer kurucu ülkelerinin (Fas ve Moritanya) zirveyi kendilerine karşı bir hamle olarak görebilecekleri uyarısında bulunan Prof. Şerif, Tunus hükümetini üçlü zirvenin hedefleri konusunda yanlış anlaşılmaları önlemeye ve Tunus'un ortaklarına zirvenin kimseyi hedef almadığına dair güvence veren mesaj göndermeye çağırdı.

Tunus-Cezayir ilişkilerinin, iki ülke arasındaki stratejik bağlara rağmen, özellikle Sahra altı Afrika ülkelerinden gelen ve Cezayir sınırından Tunus'a giren yasadışı göçmen akınının devam etmesi nedeniyle nispeten gergin olduğuna dikkati çeken Prof. Şerif, bu konuda varılan anlaşma ve çabaların birleştirilmesi kararının ‘önemli bir adım’ olduğunu söyledi. Cezayir'e ‘yasadışı göçmen akışının kontrol altına alınması için Tunus ile olan sınırlarındaki güvenlik önlemlerini sıkılaştırması’ çağrısında bulunan Şerif, düzensiz göçmen akışının devam etmesini ‘krizin Cezayir'den Tunus'a ihraç edilmesi’ olarak nitelendirdi.

ABD ve Rusya’nın Libya'daki nüfuzu

Öte yandan Libyalı yazar ve siyasi analist İzzettin Akil, yaptığı özel açıklamada, ekonomik sorunların yanı sıra başta ABD ve Rusya olmak üzere uluslararası güçlerin Libya topraklarındaki çekişmesinin, üç ülkeyi tehdit eden güvenlik riskler oluşturduğunu söyledi. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre Tunus, Cezayir ve Libya arasında çabaların birleştirilmesinin ‘önemli’ olduğunu vurgulayan Akil, bu üç ülkenin bir dereceye kadar birbirleriyle koordinasyon içinde olmak ve bazı bölgesel konularda ortak tutum sergilemek istediklerini belirtti.

Libya'daki son durumun komşuları Tunus ve Cezayir için bir güvenlik endişesi oluşturduğunu belirten Akil, “Tunus ve Cezayir, bölgede uluslararası taraflar arasındaki çatışmada Libya’daki durumun nasıl sonuçlanacağını bilmek istiyorlar. Tunus ve Cezayir'in Libya yerine ABD’nin komşuları haline gelmesi, Libya'nın güvenlik ve stratejik geleceği hakkında daha fazla istişare ve tartışma yapılmasını gerektiriyor” değerlendirmesinde bulundu.

Libyalı siyasi analiste göre Libya’ya dayanarak, ABD’nin bölgedeki çıkarlarını dikkate almayan her hamle, ABD tarafından engellenecek ve boşa çıkarılacak.

Tunus, Libya ve Cezayir’in, Fas ve Moritanya'dan daha fazla tehditle karşı karşıya olduklarını düşünen Akil, özellikle Rusya ve ABD’nin Libya'daki hamleleriyle birlikte söz konusu tehditlerle mücadele edebilmek için aralarında daha fazla istişarede bulunmaları ve birbirleriyle daha fazla yakınlaşmaları çağrısında bulundu.

“İsmiyle müsemma değil”

MAB başarısızlığıyla karşı karşıya kalan Cezayir, Tunus ve Libya, çeşitli sorunlara karşı sergilenecek tutumların belirlenmesini sağlayacak istişare ve koordinasyon için alternatif mekanizmalar arayışındalar.

Diğer taraftan Cezayirli gazeteci ve siyasi analist Nasreddin Bin Hadid yaptığı özel açıklamada, MAB çatısı altında toplanılamamasının, Cezayir, Tunus ve Libya'yı, karşı karşıya oldukları güvenlik sorunları nedeniyle ve her ülkenin diğerini desteklemesi gerektiğinden üçlü zirveler düzenlemeye ittiği değerlendirmesinde bulundu. Tunus ve Cezayir arasında ekonomi alanında entegrasyon olduğuna dikkati çeken Bin Hadid, “Libya, gergin ve istikrarsız olan topraklarındaki güvenlik ve siyasi durumun kırılganlığı çerçevesinde bu üçlü içerisinde bir istisna oluşturuyor” dedi.

MAB’ın ‘ismiyle müsemma olan bir oluşum’ olarak tanımlayan Bin Hadid, MAB’ın mekanizmalarının çökmesi ve onlarca yıldır toplanmamış olması nedeniyle Cezayir, Tunus ve Libya’nın üçlü bir zirve düzenlemelerini MAB’ı atlamak istemelerinden değil, bireysel bir iradeden kaynaklandığını vurguladı.

Düzensiz göçü, bölgedeki tüm ülkeleri etkileyen ‘bir virüs’ olarak nitelendiren Bin Hadid, Cezayir'in de Sahra altı Afrika'dan gelen binlerce göçmenin akınına uğradığını ve bu durumdan rahatsız olduğunu belirtti. Bin Hadid, yasadışı göç sorununun, Avrupa Birliği (AB) ile güvenlik yaklaşımını kırmak ve kalkınma için gerekli araçları sağlayarak göçmenleri ülkelerinde tutmak için iş birliği yaparak ekonomik kalkınma yaklaşımı aracılığıyla ele alınması çağrısında bulundu.

Üçlü zirvenin her üç ayda bir yapılması kararı

Said, Tebbun ve Menfi geçtiğimiz mart ayı başlarında Cezayir'de düzenlenecek bir enerji zirvesi öncesinde, ilki ramazan ayından sonra Tunus'ta olmak üzere her üç ayda bir üçlü zirve düzenlenmesi konusunda anlaşmıştı.

Cezayir Cumhurbaşkanlığı tarafından yapılan açıklamaya göre üç ülkenin liderleri zirve sırasında, Mağrip bölgesindeki mevcut durumu ve üç ülkenin halklarının yararına olacak şekilde ekonomi ve güvenlik alanlarındaki zorlukların aşılması için çabaların birleştirilmesi ve yoğunlaştırılması ihtiyacını’ ele aldılar.

Cezayir Dışişleri Bakanı Ahmed Attaf, zirvenin yapılması konusunda mutabakata varıldığı dönemde girişimi savunmuş ve ‘MAB hiçbir şey yapmazken’ bununla ‘bir boşluğun doldurulmasının’ amaçlandığını söylemişti.

Öte yandan Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun, bu ayın başlarında düzenlediği basın toplantısında, üçlü zirveyle herhangi bir tarafa karşı herhangi bir hamlenin hedeflenmediğini, kapılarının bölge ülkelerine ve batıdaki komşu ülkelere (Fas'a) açık olduğunu ifade etti.

"Yeni Bir Gerçeklik"

Bu arada bazı gözlemciler, Tunus, Cezayir ve Libya’nın yer aldığı üçlü ittifakın, Fas ve Moritanya'nın dışarıda bırakılması ve izole edilmesinin yanı sıra, MAB’ın ‘fişinin çekilmesi’ ve bölgenin yeni bir siyasi ve ekonomik gerçeklikle tanışması anlamına geldiğini değerlendiriyor. Aynı gözlemcilere göre eğer Mağrip ülkeleri arasındaki siyasi anlaşmazlıkları gidermek ve bölgede ekonomik ve stratejik entegrasyon sağlansaydı bu mümkün olabilirdi.

Siyasi konularda uzman bir gazeteci olan Muhammed Salih el-Ubeydi, MAB’ın uzun geçmişe sahip bir kurum olduğunu belirterek, “MAB, uzun süredir var olan bir kurum, ancak bölgedeki yeni siyasi gerçekler ve Cezayir-Fas ilişkilerindeki gerginliğin yanı sıra Tunus ile Fas arasındaki soğuk ilişki, 35 yıllık bölgesel bir ekonomik blok olarak önemine rağmen MAB’ı zayıflattı” değerlendirmesinde bulundu.

Fas'ın Marakeş kentinde 17 Şubat 1989 tarihinde ilan edilen MAB’ın kuruluşunun 35’inci yıldönümünde, Fas ve Moritanya meclis başkanları bir açıklama yayınladılar. Rabat ve Nuakşot'un MAB’a olan bağlılıklarını teyit ettikleri açıklamada, Mağrip ülkeleri arasındaki entegrasyonun alternatifsiz bir seçenek olduğunu vurguladılar.

MAB’ın son zirvesi 1994 yılında Tunus'ta gerçekleşti. Toplam 120 milyonluk nüfusa ve 6 milyon kilometrekarelik yüz ölçümüne sahip olan MAB üyesi ülkeler (Tunus, Libya, Cezayir, Fas ve Moritanya), Arap dünyasının yüzde 40'ını oluşturuyorlar.



Sadr, Irak’ta iki ilde askeri kanadını dondurdu

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP
TT

Sadr, Irak’ta iki ilde askeri kanadını dondurdu

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP

Irak’ta Sadr Hareketi lideri Mukteda es-Sadr, Salı günü yaptığı açıklamada, hareketin askeri kanadı olarak bilinen “Seraya es-Selam”ın Basra ve Vasıt (Kût) vilayetlerinde faaliyetlerinin dondurulmasına karar verdiğini duyurdu. Açıklama, hareket mensuplarının bir kamu görevlisini darp ettiği görüntülerin sosyal medyada yayılmasının ardından geldi.

Irak makamları zaman zaman, belediye mevzuatına aykırı biçimde inşa edilen yapıları yıkım kararıyla kaldırıyor. Yerel halk arasında “tecevüz” olarak bilinen bu kaçak yapılar sorunu, çoğu zaman siyasi ve toplumsal gerilimlere neden oluyor.

Son olarak, sosyal medyada paylaşılan videoda Sadr Hareketi’ne bağlı kişiler olduğu belirtilen bir grup, Basra’nın merkezinde kaçak yapıların yıkımından sorumlu Makal Belediyesi Müdürü Esir el-Ubeydi’yi darbediyor. Görüntülerde, Ubeydi’nin, hareket mensuplarına ait olduğu öne sürülen kaçak bir evi yıktığı için hedef alındığı belirtiliyor. Video ülkede geniş yankı uyandırdı ve tepkiye yol açtı.

Basra’daki kaynaklara göre, yıkılan ev Sadr Hareketi’ne bağlı din adamı Şeyh Kusay el-Esedi’ye ait. El-Esedi’nin dinî eğitim gören, cuma imamı ve Seraya es-Selam’da görevli bir isim olduğu aktarılıyor. Ev, kentin en değerli bölgelerinden birinde izinsiz olarak kullanılıyordu.

Sadr’a yakınlığıyla bilinen ve X platformunda açıklama yapan “Salih Muhammed el-Iraki” isimli hesap, Seraya es-Selam’ın Basra ve Vasıt’ta altı ay süreyle “dondurulması ve tüm merkezlerin kapatılması” talimatını duyurdu. Açıklamada, kararın, “Seraya es-Selam’ın adını kirleten ihlallerin ve hakaretlerin önüne geçmek amacıyla” alındığı belirtildi.

Iraki mesajında, söz konusu davranışların “harekete karşı dış çevreler tarafından kasıtlı olarak yapılmış olabileceğini” öne sürerek “Seraya es-Selam’ın itibarı benim için varlıklarından daha önemlidir” ifadelerini kullandı.

Seraya es-Selam mensupları, 2014’ten bu yana özellikle Samarra kentinde yoğun şekilde konuşlanmış durumda. Kentte, 2006’da El Kaide tarafından bombalanan İmam Ali el-Hadi ve İmam Hasan el-Askeri türbeleri bulunuyor ve saldırının ardından bölgede mezhepsel çatışmalar patlak vermişti.

Örgütün ayrıca Bağdat ve Şii nüfusun çoğunlukta olduğu orta ve güney vilayetlerinde yaygın merkezleri bulunuyor. Hareket mensupları geçmişte de sosyal medyada Sadr’a yönelik sert eleştiriler yapan kişilere saldırmakla gündeme gelmişti.

sdvfg
Irak'ın güneyindeki Basra kentinde bulunan Şatt el-Arab sahil şeridinin önünden araçlar geçiyor (AFP)

Sadr hareketi, son hükümette ve parlamentoda temsil gücünü kaybetmiş olsa da, Seraya es-Selam ve hareket tabanı pek çok bölgede hâlâ ciddi nüfuza sahip.

Basra Valisi Esad el-İydani, saldırı sonrasında Sadr ile iletişime geçtiğini açıklayarak, “Sadr bu ihlali reddetti ve sorumluların cezalandırılacağını söyledi” dedi.

‘Mutsuz bir durumdayım’

Saldırıya uğrayan belediye yetkilisi Esir el-Ubeydi, yaşananları “mutsuz ve trajik bir durum” olarak tanımladı. Basra valisine gönderdiği ses kaydında, “Bu muameleyi hak edecek ne yaptığımı bilmiyorum” ifadelerini kullanarak korunma talep etti.

Ubeydi, görevini güvenlik güçleri ve yıkım ekipleri eşliğinde yürüttüğünü belirterek, evinin iki gündür akrabaları tarafından korunmak zorunda kaldığını anlattı. Yaptığı açıklamada, “Dört gündür uyuyamıyorum. Şikâyet için karakola gittiğimde bile hareket mensupları benden önce oradaydı” dedi.

Basra’da kaçak yapıların sayısına ilişkin net veri bulunmasa da, kentte nüfus artışı ve çarpık kentleşme nedeniyle sorun giderek büyüyor. Yerel yönetim son dönemde çok sayıda kaçak yapıyı yıktı ancak bu operasyonlar çoğu zaman bölgede gerginliklere yol açıyor.


Gazze’de hava koşullarına bağlı olumsuzluklar nedeniyle 4’ü çocuk 17 Filistinli hayatını kaybetti

32 yaşındaki Rafet Alvan (sağda) ve ailesi, Gazze şehrinde soğuk bir sabah, sahilde kurulan geçici mülteci kampında çadırlarının önünde dururken, giysileri plastik bir örtü üzerinde kurumaya bırakılmış durumda. (AP)
32 yaşındaki Rafet Alvan (sağda) ve ailesi, Gazze şehrinde soğuk bir sabah, sahilde kurulan geçici mülteci kampında çadırlarının önünde dururken, giysileri plastik bir örtü üzerinde kurumaya bırakılmış durumda. (AP)
TT

Gazze’de hava koşullarına bağlı olumsuzluklar nedeniyle 4’ü çocuk 17 Filistinli hayatını kaybetti

32 yaşındaki Rafet Alvan (sağda) ve ailesi, Gazze şehrinde soğuk bir sabah, sahilde kurulan geçici mülteci kampında çadırlarının önünde dururken, giysileri plastik bir örtü üzerinde kurumaya bırakılmış durumda. (AP)
32 yaşındaki Rafet Alvan (sağda) ve ailesi, Gazze şehrinde soğuk bir sabah, sahilde kurulan geçici mülteci kampında çadırlarının önünde dururken, giysileri plastik bir örtü üzerinde kurumaya bırakılmış durumda. (AP)

Gazze Şeridi’ndeki Sivil Savunma Müdürlüğü Sözcüsü Mahmud Basal, bölgede etkili olan şiddetli yağışların başlamasından bu yana 17’den fazla binanın tamamen çöktüğünü açıkladı.

Şarku’l Avsat’ın Filistin Safa Haber Ajansı’ndan aktardığına göre Basal, hava koşullarına bağlı olumsuzluklar nedeniyle 4’ü çocuk olmak üzere 17 kişinin aşırı soğuktan hayatını kaybettiğini, diğer can kayıplarının ise bina çökmeleri sonucu meydana geldiğini belirtti.

erf
Gazze şehrinde yağmurlu bir günün ardından su basmış bir çadırda ağlayan yerinden edilmiş Filistinli kadın (Reuters)

Basal, 90’dan fazla konut binasında tehlikeli düzeyde kısmi çökmeler yaşandığını, bunun da binlerce kişinin hayatı için doğrudan tehdit oluşturduğunu söyledi. Basal ayrıca, Gazze Şeridi’ndeki barınma merkezlerinin yaklaşık yüzde 90’ının, sel suları ve yağmur nedeniyle tamamen sular altında kaldığını ifade etti.

Tüm bölgelerde vatandaşlara ait çadırların zarar gördüğünü ve su bastığını kaydeden Basal, bunun binlerce ailenin geçici barınaklarını kaybetmesine yol açtığını; giysi, yatak, döşek ve battaniyelerin zarar görerek halkın insani sıkıntılarını daha da artırdığını vurguladı.

sd
Gazze şehrindeki sahilde kurulan geçici mülteci kampında, annesi çamaşır yıkarken, bir Filistinli çocuk annesinin yanında duruyor. (AP)

Basal, alçak basınç sistemlerinin başlamasından bu yana sivil savunma ekiplerinin vatandaşlardan 5 binden fazla yardım ve imdat çağrısı aldığını aktardı.

sdv
Yoğun yağışlar nedeniyle Gazze'nin merkezindeki ez-Zevayide mahallesinde kısmen suya batmış bir araba (AP)

Uluslararası topluma bir kez daha acil çağrıda bulunan Basal, vatandaşlara yardım ulaştırılması ve acil insani ihtiyaçların karşılanması için derhal harekete geçilmesi gerektiğini söyledi. Çadırların yetersiz kaldığını belirten Basal, ilgili kurum ve uluslararası kuruluşlardan çadır gönderilmemesini talep ederek, derhal ve acil şekilde yeniden imar sürecinin başlatılması, insan onurunu koruyan ve hayatı güvence altına alan kalıcı ve güvenli konutların sağlanması çağrısında bulundu.


Sarı hat, Mısır ile İsrail arasında gerilim yaratıyor

Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc'de İsrail ordusu tarafından çizilen sarı hat sınırı (Arşiv – AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc'de İsrail ordusu tarafından çizilen sarı hat sınırı (Arşiv – AFP)
TT

Sarı hat, Mısır ile İsrail arasında gerilim yaratıyor

Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc'de İsrail ordusu tarafından çizilen sarı hat sınırı (Arşiv – AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc'de İsrail ordusu tarafından çizilen sarı hat sınırı (Arşiv – AFP)

İsrail medyasında, Binyamin Netanyahu hükümetinin Gazze Şeridi’ndeki uygulamaları nedeniyle Mısır ile İsrail arasındaki gerilimin son dönemde arttığına dair haberler yer alırken, Mısırlı üst düzey bir yetkili Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, “Mısır makamları İsrail’in Şarm eş-Şeyh Anlaşması’nı ihlal eden uygulamalarını tespit etti, bunlara ilişkin bir dosya hazırladı ve Washington’ı bilgilendirdi” dedi.

Mısır’da görev yapmış bazı eski askeri yetkililere göre ise Kahire, İsrail’in Gazze Şeridi’ndeki adımlarını, üzerinde uzlaşılan Trump planından kaçınma girişimi ve sarı hat olarak bilinen bölgede kalıcı bir İsrail askeri varlığı tesis etme çabası olarak değerlendiriyor. Bu durumun Mısır’ın ulusal güvenliğini tehdit ettiği ifade ediliyor.

Sarı hat, 10 Ekim’de Şarm eş-Şeyh’te ABD Başkanı Donald Trump’ın katılımıyla imzalanan ve Gazze savaşını sona erdirmeyi amaçlayan barış planı kapsamında, Gazze Şeridi’ni iki bölüme ayıran bir ayrım hattı olarak tanımlanıyor. Buna göre hat, Filistinlilerin kontrolündeki batı bölgesindeki toprakların yüzde 47’sini, İsrail’in kontrolü altındaki Gazze’nin yüzde 53’ünden ayırıyor. Gazze’deki Filistinlilerin neredeyse tamamının, bu hattın batısındaki bölgeye göç etmek zorunda kaldığı belirtiliyor.

xsdf
ABD Başkanı Donald Trump ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında Gazze barış planını görüşmek üzere bu ayın sonlarında bir zirve yapılması bekleniyor. (AFP)

İsrail Kanal 14 televizyonunun yayımladığı bir raporda, İsrail ordusunun sarı hat olarak bilinen bölgede faaliyet yürüttüğü ve Gazze Şeridi’nin coğrafi yapısını değiştirdiği öne sürüldü. Kanalın aktardığına göre Kahire, bu durumu ‘bölgesel çıkarlarına yönelik doğrudan bir tehdit’ olarak değerlendiriyor. Raporda, söz konusu faaliyetlerin Mısır’ı öfkelendirdiği ve Kahire’nin, Gazze Şeridi’ni ikiye bölmeye, bölgenin demografik ve coğrafi yapısını değiştirmeye çalıştığı gerekçesiyle İsrail’i ABD’ye şikâyet ettiği belirtildi.

Rapora göre Kahire, özellikle İsrail Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir’in sarı hata ilişkin açıklamalarının ardından Gazze’de yaşananları büyük bir endişeyle izliyor. Zamir’in bu hattı yeni bir savunma ve saldırı hattı olarak nitelemesine dikkat çekilirken, İsrail ordusunun kontrolü altında bulunan bölgede tünel altyapısını tahrip etme ve evleri yıkma gibi faaliyetlerinin, Kahire’de Gazze’de uzun vadeli bir askeri varlık tesis edilmesine yönelik hazırlık olarak yorumlandığı ifade edildi. Bu durumun, Mısır’ı Washington nezdinde acil diplomatik girişimlerde bulunmaya sevk ettiği kaydedildi.

Mısır Askerî İstihbaratı eski Başkan Yardımcısı ve İstihbarat Dairesi eski Başkanı Korgeneral Ahmed Kâmil ise Mısır’ın İsrail’in üzerinde uzlaşılan barış planından kaçınma girişimlerine karşı büyük bir öfke duyduğunu belirtti. Kâmil, İsrail’in sarı hattaki hamlelerinin Gazze’de ve Mısır sınırına yakın bölgelerde kalıcı bir askeri varlık oluşturma niyetine işaret ettiğini, bunun da Mısır’ın ulusal güvenliği açısından ciddi bir tehdit oluşturduğunu vurguladı.

uı
Kaynaklar, Mısır'ın Sisi ve Netanyahu arasında bir zirve düzenlenmesi için şartlar belirlediğini bildiriyor. (İsrail medyası)

Kâmil, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, Mısır’ın tutumunun ulusal güvenliği ilgilendiren bir dizi temel konuda açık, net ve değişmez olduğunu söyledi. Kâmil, bu tutumun, barışın Mısır dış politikasının temel ve stratejik hedefi olması, Kahire’nin İsrail tarafıyla imzalanan anlaşmalara bağlılığı ve İsrail’in iki taraf arasında imzalanan anlaşmalara saygı göstermesi gerekliliğine dayandığını ifade etti.

Kâmil, Mısır’ın İsrail ile gerilimin düşürülmesine yönelik şartlarının, Gazze anlaşmasının ABD Başkanı Donald Trump’ın girişimi doğrultusunda tüm aşamalarıyla uygulanmasını kapsadığını belirtti. Buna göre, herhangi bir engelleme ya da geçersiz gerekçeler olmaksızın ikinci aşamaya derhal geçilmesi, kalıcı ateşkesin tesis edilmesi ve barış sürecine geçilmesi gerektiğini vurguladı. Ayrıca İsrail’in anlaşmayı eksiksiz uygulaması, mutabık kalınan miktarlarda insani yardımların girişine izin vermesi ve Refah Sınır Kapısı’nın iki yönde açılması şartlarını sıraladı.

Kâmil’e göre diğer şartlar arasında, Mısır’ın Gazze Şeridi sakinlerinin zorla ya da gönüllü göçe zorlanmasını kesin olarak reddetmesi, İsrail’in Batı Şeria’da yerleşim kurulmasına ve bölgenin İsrail’e ilhakına yönelik adımlarına karşı çıkılması, İsrail ordusunun Philadelphia Koridoru da dahil olmak üzere Gazze Şeridi’nin tamamından çekilmesi ve 7 Ekim 2023 sınırlarına dönülmesi yer alıyor. Kâmil, mevcut İsrail varlığının, anlaşmanın aşamalarının uygulanmasına bağlı geçici bir durum olduğunu, sarı hat da dahil olmak üzere tüm hatların fiili ve hukuki geçerliliği olmayan, varsayımsal çizgiler olduğunu ifade etti.

Dördüncü şartın ise Netanyahu ve hükümetinin, Arap Barış Girişimi kapsamında yer alan açık Arap taleplerine ne ölçüde yanıt verdiğiyle ilgili olduğunu belirten Kâmil, bunun; işgal altındaki Arap topraklarından çekilme, iki devletli çözüme onay verilmesi ve Filistinlilerin Gazze ya da Batı Şeria’dan zorla yerinden edilmesinin reddedilmesi gibi başlıkları içerdiğini söyledi. Ayrıca İsrail’in iyi komşuluk ve saldırmazlık yönünde iyi niyet göstermesi, nükleer silah tehdidinden arındırılmış bir bölge oluşturulmasına ilişkin uluslararası taleplerle uyumlu adımlar atması ve bu alandaki uluslararası anlaşmalara katılması gerektiğini vurguladı.

d
Hamas mensupları, Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) çalışanlarını, ateşkes anlaşması kapsamında İsrail güçlerinin geri çekildiği ‘sarı hat’ içindeki bir bölgeye götürüyor. (Arşiv – Reuters)

Mısır’ın, ABD ve İsrail’in Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında bir görüşme düzenleme girişimlerine, İsrail’in barış ve bölgesel istikrara dair açık ve uygulanabilir bir girişimde bulunmadan yanıt vermeyeceği değerlendiriliyor.

İsrail medyasının aktardığına göre ABD, Sisi, Netanyahu ve Trump’ın katılımıyla Washington’da üçlü bir zirve düzenlemeyi denedi. Ancak bu girişim, Mısır’ın şartları nedeniyle İsrail açısından ‘kabul edilemez’ bulundu. Aynı raporlarda, Kahire’nin, Trump’ın bu ay sonunda Florida’da Netanyahu ile yapacağı görüşmede İsrail’e yönelik baskı yaparak Gazze’deki adımlarını sınırlaması yönünde rol oynayacağını beklediği kaydedildi.

Mısırlı strateji uzmanı Tümgeneral Semir Ferec, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, Trump-Netanyahu zirvesinin sonuçlarına büyük önem atfedildiğini ve Trump’ın, adını taşıyan Gazze Barış Planı’nın uygulanması konusunda Netanyahu üzerinde kesinlikle baskı kuracağını söyledi.

Ferec, Mısır’ın pozisyonunun, Trump-Netanyahu zirvesinin sonuçlarına bağlı olarak değerlendirileceğini, ancak aynı zamanda İsrail’in sarı hat ya da Gazze’nin herhangi bir bölgesinde kalıcı askeri varlık tesis etmesini asla kabul etmeyeceğinin açık ve net olduğunu vurguladı. Ferec’e göre Mısır, Netanyahu hükümetinin tüm hareketlerinin, İsrail ordusunun Gazze’nin tamamından çekilmesini öngören barış planını engellemeye yönelik girişimler olduğunun farkında.