Mukteda es-Sadr Irak’ın siyaset sahnesine geri mi dönüyor?

Sadr Hareketi yerine Şii Ulusal Hareketi

Necef kentinde geçtiğimiz yıl düzenlenen yerel seçimlerin boykot edilmesi çağrısıyla düzenlenen gösterilerde Sadr'ın portreleriyle yürüyen Mukteda es-Sadr'ın destekçileri, 14 Aralık 2023 (AFP)
Necef kentinde geçtiğimiz yıl düzenlenen yerel seçimlerin boykot edilmesi çağrısıyla düzenlenen gösterilerde Sadr'ın portreleriyle yürüyen Mukteda es-Sadr'ın destekçileri, 14 Aralık 2023 (AFP)
TT

Mukteda es-Sadr Irak’ın siyaset sahnesine geri mi dönüyor?

Necef kentinde geçtiğimiz yıl düzenlenen yerel seçimlerin boykot edilmesi çağrısıyla düzenlenen gösterilerde Sadr'ın portreleriyle yürüyen Mukteda es-Sadr'ın destekçileri, 14 Aralık 2023 (AFP)
Necef kentinde geçtiğimiz yıl düzenlenen yerel seçimlerin boykot edilmesi çağrısıyla düzenlenen gösterilerde Sadr'ın portreleriyle yürüyen Mukteda es-Sadr'ın destekçileri, 14 Aralık 2023 (AFP)

İyad el-Anberi

Sadr Hareketi, genellikle sosyal olarak aktif olan, ancak siyasi karar alma süreçlerinde etkili olmayan bölgedeki etkili ve nüfuzlu siyasal İslamcı hareket modellerinden farklı olmasını sağlayan benzersiz özelliklere sahip. Şii toplumunda önemli bir yeri olan Sadr Hareketi, aynı zamanda tüm devlet kurumlarına nüfuz eden bir kitle hareketidir. Bu yüzden her zaman güç ve sosyal etki çemberleri içinde kalmaya gayret etti. Hareketin sosyal ve siyasi ortamda ve denklemle yönetilen bir ülkede güçlü kalmasına katkıda bulunan en önemli noktalardan biri belki de budur. Bununla birlikte toplumdaki nüfuz ancak siyasi nüfuz kapısından geçerek elde edilebilir.

Mukteda es-Sadr'ın Sadr Hareketi'ne liderlik etmesi bu dini-siyasi hareketin en önemli özelliklerinden biri. Halkıyla ilişkilerini düzenlemek için dini sembolizme odaklanan hareket, liderini dinleme ve itaat etme ilkesine bağlı. Bu yüzden partizan başlıklarla ve liderliğine olan güveni tazeleyen mitinglerle halkı kandırmak istemiyor. Harekette ilk ve son karar, Mukteda es-Sadr tarafından veriliyor. Örgütsel meseleler Sadr'ın güvenilir bulduğu kişileri seçtiği organlarca ele alınıyor.

Siyasi söylemini ulusal meselelere dönüştürmesiyle bilinen Sadr Hareketi, ABD’nin Irak’taki askeri varlığına karşı direniş bayrağını taşıyan ve kitlesinin bulunduğu coğrafyaya kendi nüfuzunu kabul ettirmeye çalışan bir hareket olarak ortaya çıktı. Ardından mezhepsel aidiyetini paylaşsa bile yabancıların nüfuzunu reddeden bir harekete dönüştü. Son olarak da uzlaşı hükümetini bozma ve ulusal çoğunluk yönetimine doğru ilerleme girişiminde bulundu.

Sadr Hareketi, kuruluşundan 2021 seçimlerinden sonra parlamentodan çekilmesine kadar, diğer Şii siyasi güçlere karşı her zaman tek başına hareket etti. Dolayısıyla her zaman Şii siyasi muhaliflerin uzlaşısına karşı isyancı bir tutum benimsedi. Bunun sebebi, Sadr Hareketi’nin 2003 yılından sonra ortaya çıktığı siyasi ortam olabilir. İslami Davet Partisi ve Irak İslam Devrimi Yüksek Konseyi'nden bağımsız olarak, Irak dışındaki Iraklı Şiilerin siyasi hareketinden uzak bir şekilde ortaya çıktı ve giderek büyüdü.

Yeni isim

Sadr Hareketi'nin adını ‘Şii Ulusal Hareketi’ olarak değiştirdiğinin duyurulması, hareketin siyaset sahnesine dönüşünün de habercisiydi.

Sadr Hareketi’nin siyaset tarihindeki en önemli an, 2022 yılının haziran ayında Sadr Grubu milletvekillerini Irak Temsilciler Meclisi’nden çekme kararıydı. Çekilme kararı, Sadrcıların 2003 yılında siyaset sahnesine girişlerinden itibaren siyasi karar alma süreçlerinde ve devlet kurumlarında elde etmeye ve güçlendirmeye çalıştıkları siyasi nüfuzu kaybettirecek bir meydan okumaydı. Bununla birlikte Mukteda es-Sadr’ın daha önceki ‘siyaseti bıraktım’ açıklamaları ve siyasi bir tutumu sürdürememesi sonucu klişeleşen imajını değiştirmek için bir kazanımdı.

Bu kez bir uzlaşı hükümetine katılmayı reddederek takdire şayan bir tutum sergileyen Sadr, 2021 yılındaki seçimlerden sonra hükümeti kurma görevinden çekilme kararını, siyasi reforma yönelik söylemine şüpheyle yaklaşanlara yanıt vermek ve yaşanan yıkım, yolsuzluk ve kaostan sorumlu tuttuğu siyasi uzlaşı ilkesine karşı çıkarak bu tutumunu sağlamlaştırmak için kullandı.

Mukteda es-Sadr, Sadrcıların nüfuz alanlarında zorlu bir isim ve bir sonraki adımı asla öngörülemiyor.

Sadr Hareketi’nin Irak Temsilciler Meclisi’nden çekilmesi, Sadrcıların siyasi tutumlarının çelişkili özelliklerini yansıtan tehlikeli bir ikilemi sona erdirdi. Sadrcılar, siyasi çalışmalarda güçlü bir şekilde yer almalarına ve siyasi olayların gelişiminde etkili olmalarına rağmen bir yandan kendilerini mevcut sistemin muhalifleri olarak sunarken diğer yandan önceki hükümetlerin kurulmasına ilişkin tartışmaları çözüme kavuşturan siyasi sistemin en önemli kutuplarından biri oldular.

Tahminlerin çoğunda Sadrcıların hükümetin dışında kalacağı öne sürüldü. Mukteda es-Sadr, onların nüfuz alanlarında zorlu bir isim ve bir sonraki adımı asla öngörülemiyor. Sadr ve ortaklarının kurmak istediği çoğunluk hükümetini engelleyen Koordinasyon Çerçevesi'nin bazı liderlerinin söylemlerinde görülen zafer coşkusuna rağmen herkes, Sadr'ın hükümette ve Temsilciler Meclisi’nde temsil edilmemesinin, Koordinasyon Çerçevesi güçlerinin kuracakları hükümette elde edebilecekleri geçici kazanımları tehdit edeceğinin ya da belki de sokak hareketliliği kartını kendilerine karşı bir tehdit olarak kullanacağının ve tüm Irak Şii sahnesi için bir tehdit olmaya devam edeceğinin farkındaydı.

scsd
Mukteda es-Sadr'ın destekçileri Bağdat'ın Tahrir Meydanı'nda genel seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından kutlama yaparken, 11 Ekim 2021 (AP)

Öte yandan Sadrcıların siyasi olarak geri çekilmeleri, Irak’taki mevcut yönetim için herhangi bir tehdit oluşturmadı. Bu tutum, Sadrcıların davranış ve düşüncelerinde siyasi eyleme yönelik olumlu bir değişimin işareti olabilir. Sadrcılar, Koordinasyon Çerçevesi destekli hükümetin kurulmasının ardından nüfuzlarını kaybeden seçkinlerle iktidara yükselen seçkinler arasında şiddet yaşanması teorisinin aksine ne şiddete başvurdular ne de Seraya es-Selam gibi silahlı kanatlarının sahip olduğu silahları kullandılar. Daha ziyade kendi faaliyetlerine ve toplum içindeki varlıklarına odaklandılar ve 2023 yılının sonundaki il meclisi seçimlerine bile katılmadılar. Bu tutumun nedeni, bir dış faktör ya da Necef’teki Şii mercii tarafından belirlenen kurallara bağlılık olabilir. Fakat en nihayetinde şiddete başvurma seçeneğinin terk edilmesindeki en önemli faktör, silahlara ve halka sahip olan ancak siyasi eyleme bağlı kalmayı tercih eden Sadrcıların siyasi tutumundaki bir gelişmedir.

Sadrcılar sadece Şii Ulusal Hareketi adı altında geri dönemezler, zira siyaset sahnesi artık onların Temsilciler Meclisi’nden çekilmesi öncesindeki gibi değil.

Sadr Hareketi’nin ‘Şii Ulusal Hareketi’ adını almasının en önemli anlamı, Mukteda es-Sadr'ın Şii siyasi rakiplerine karşı ‘Şii ulusal hareketi’ sloganını kullanmasından kaynaklanıyor. Koordinasyon Çerçevesi güçleri, Sadr Hareketi’nin Muhammed el-Halbusi liderliğindeki Tekaddum Partisi ve Mesud Barzani liderliğindeki Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) ile yaptığı ittifakın Şiilerin yönetme hakkından taviz vermesine neden olduğu ve Sadr Hareketi’nin tüm Şiileri temsil etmediği yönünde bir siyasi propaganda yürüttüler. Sadr Hareketi ayrıca Şiilere ihanet etmekle ve bir tarafı diğerinin aleyhine destekleyerek Şiilerin siyasi rolünü zayıflatmaya yönelik ABD ve Körfez ülkelerinin gündemlerini uygulamaya çalışmakla suçlandı.

Ancak tüm bu suçlamalar boşa çıktı. Düşmanlar dostlara, müttefiklere ve stratejik ortaklara dönüştü. Koordinasyon Çerçevesi güçlerinin liderleri tarafından dillendirilen en önemli başarı, Şii bileşenin iktidarı dostla ve düşmanla paylaşma haklarının korunması oldu. Sadr, yapılan tüm suçlamalara mezhepçi bir adım olarak ‘Şii Ulusal Hareketi’ adıyla yeni bir bayrakla siyaset sahnesine geri dönerek yanıt verdi. Belki de Sadr'ın bu seferki hesapları, siyasi hareketinin adında ‘Şii’ ifadesi geçtiğinden Şii siyasi rakiplerini engellemeye yönelik bir hamleye dayanıyordur. Ayrıca bu mezhepçi sıfatı eleştirmeye çalışanlara karşı da ‘ulusal’ ifadesini kullanarak yanıt veriyor. Mukteda Sadr ve hareketi, önümüzdeki günlerde ulusal olan ile mezhepsel olan arasında nasıl uyum sağlanacağı konusunda daha büyük bir meydan okumayla karşı karşıya kalacaklar.

Güçlü başlangıçlar ve öngörülebilir sonlar

Sadr Grubu milletvekillerinin istifa ederek Temsilciler Meclisi’nden çekilmesi, Sadr'ın tüm tahminleri ters köşe yapan ilk tutumu oldu. Mukteda es-Sadr, mevcut hükümete ve onun uzlaşılarına karşı hissedilen bir şoku ifade eden sloganlar kullanır, ardından Sadrcılar geri döner, diyalog masasına oturur ve aleyhtarlığını yaptıkları siyasi partilerle bir anlaşmaya vararak protesto hareketlerini sonlandırırlardı. Ancak bu kez öyle olmadı.

Sadr Hareketi’nin muhalifleri şimdiye kadar onun siyaset sahnesinden çekilmesinden bir tür memnuniyet duydular. Bazıları bunu iktidar çevrelerindeki kazanımlarını genişletmek için bir fırsat olarak görürken söylemlerinde Şii siyaset sahnesinde yeni ve daha etkili bir aktörün ortaya çıkışına işaret ettiler. Bazıları ise Sadrcıların siyaset sahnesindeki yokluğundan dolayı rahatlamış olsalar da bu yokluğun faydadan çok zarar getirdiğine inanıyorlar. Çünkü onlara göre Sadrcıların yokluktan faydalanan yeni güçler, Şiilerin nüfuz alanlarında geleneksel güçlerle rekabet etmeye başladılar. Bu da Şii siyasi kutuplar arasındaki güç dengesini bozabilir. Bu noktada, ortaklığın belirli sınırları olduğuna inanan Sadrcılarla anlaşmanın, devletin tamamını ve eklemlerini ele geçirmeyi nasıl planlayacaklarını bilmeyen yeni siyasi güçlerden daha iyi olabileceğini düşünüyorlar.

Diğer taraftan Mukteda es-Sadr, eğer önümüzdeki seçimlere katılmaya karar verirse kitlesinin dışından halkın destek kazanmak ve rakiplerini utandırmak için yeni olarak neler yapabileceğiyle ilgili zorlukla karşı karşıya.

Sadrcılar sadece Şii Ulusal Hareketi adı altında geri dönemezler, zira siyaset sahnesi artık onların Temsilciler Meclisi’nden çekilmesi öncesindeki gibi değil. Sadrcıların şimdi iki önemli deneyimi hatırlamaları gerekiyor. Bunlardan birincisi, 2018 seçimlerinde sivil güçlerle yaptıkları ittifakı değerlendirmek ve bu ittifakın kusurlarını ele alıp çözmek. İkincisi ise çoğunluk hükümetinin söylemini gözden geçirmek ve bunun sorunlu doğasıyla nasıl hayata geçirilebileceği üzerine düşünmek.

Sadr Hareketi’nin şimdi mevcut durumu değerlendirmesi ve halkı kutuplaştırmak için açık bir strateji formüle etmesi gerekiyor.

Ulusalcılık sloganı atan Sadrcıların şimdi yol haritası çizilmiş bir ulusal projeye ihtiyaçları var. Böylece Şii siyasi güçlerden ve onların dışından bu ulusal projeye inanan herkes için bir kutuplaşma noktası olabilsin. Bu proje net özelliklere sahip olmalı ve her seçimde ortaya atılan ve tüm siyasi güçler tarafından tekrarlanan eskimiş sloganlardan uzaklaşmalı.

Sadrcıların bir slogan olarak kullandıkları siyasi reformun bile açıklığa kavuşturulması gerekiyor. Çünkü siyasi sistem sadece reform sloganıyla reforme edilemez ve isteksiz bir halkı kutuplaştıramaz. Irak'ta belki de reform için en güçlü slogan anayasanın değiştirilmesi ya da hükümet şeklinin değiştirilmesi sloganlarından biri olacaktır.

zsxsc
Bağdat'ın Tahrir Meydanı'nda toplanarak İsrail ile ilişkilerin normalleştirilmesini suç sayan yasa tasarısının kabul edilmesini kutlayan Mukteda es-Sadr'ın destekçileri, 26 Mayıs 2022 (AFP)

Çoğunluk hükümetle ilgili olarak şu an Sadrcıların önündeki en büyük zorluk çoğunluk hükümetini desteklemekten geri çekilmek yerine içinde bulundukları kırılgan durumu iyi değerlendirmek olacaktır. Çoğunluk hükümetinin temeli siyasi süreçteki başlıca aktörlerin ortaklığına dayanabilir. Bu ortaklığın temeli ise liderlerin hegemonyasına değil, devletin iyileştirilmesine öncelik veren açık ve net bir siyasi programa dayanmalı.

Sadr Hareketi’nin şimdi mevcut durumu değerlendirmesi ve halkı kutuplaştırmak için açık bir strateji formüle etmesi gerekiyor. Bunu yaparken de Şii siyasi güçlerin siyasi nüfuz denklemini, yükselen güçlerle geleneksel güçler arasındaki rekabetten faydalanan bir mantıkla ele alması ve siyasi liderlik denklemini sıfırlaması gerekiyor. Önümüzdeki seçimlerden sonra Sadrcıların önerdikleriyle uyumlu yeni bir ittifaklar haritası çizmek, seçimlere katılma ve hükümet kurma kararında belki de en önemli konu olacak.

*Bu makale Şarku’l avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.



Gazze hastaneleri kapanma tehdidiyle karşı karşıya

Gazze Şeridi'ndeki İsrail saldırısında hayatını kaybeden yakınlarının cenazeleri başında yas tutan Filistinliler (Reuters)
Gazze Şeridi'ndeki İsrail saldırısında hayatını kaybeden yakınlarının cenazeleri başında yas tutan Filistinliler (Reuters)
TT

Gazze hastaneleri kapanma tehdidiyle karşı karşıya

Gazze Şeridi'ndeki İsrail saldırısında hayatını kaybeden yakınlarının cenazeleri başında yas tutan Filistinliler (Reuters)
Gazze Şeridi'ndeki İsrail saldırısında hayatını kaybeden yakınlarının cenazeleri başında yas tutan Filistinliler (Reuters)

Gazze Şeridi'ndeki Sivil Savunma Müdürlüğü, bu sabah İsrail'in Gazze Şeridi'nin çeşitli bölgelerine düzenlediği saldırılar ve ağır topçu bombardımanında aralarında çocukların da bulunduğu 19 kişinin hayatını kaybettiğini bildirdi. Bu arada Gazze Şeridi'ndeki Sağlık Bakanlığı dün (Cuma) yaptığı açıklamada, yakıt yetersizliği nedeniyle 48 saat içinde tüm hastanelerin çalışmayı durduracağı ya da hizmetlerini azaltacağı uyarısında bulundu. Şarku’l Avsat’ın AFP'den aktardığına göre İsrail, bir yıldan uzun bir süredir savaş yürüttüğü Gazze Şeridi'ne yakıt girmesine izin vermiyor.

Sivil Savunma Müdürlüğü Sözcüsü Mahmud Basal AFP'ye yaptığı açıklamada, “İsrail'in gece yarısından sonra sabaha kadar Gazze Şeridi'ne düzenlediği bir dizi şiddetli hava saldırısında 19 vatandaş şehit oldu ve 40'tan fazla kişi de yaralandı” dedi.

Daha önce Filistin televizyonu, Gazze şehrinin doğusundaki ez-Zeytun mahallesinde bir evi hedef alan İsrail bombardımanında altı kişinin öldüğünü ve birkaç kişinin de yaralandığını bildirmişti.

Gazze Şeridi'ndeki Sağlık Bakanlığı, İsrail'in dün şafak vaktinden bu yana Gazze Şeridi'nin çeşitli bölgelerine düzenlediği saldırılarda 38 kişinin öldüğünü açıkladı.

Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin (UCM) perşembe günü İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, eski Savunma Bakanı Yoav Gallant ve Hamas'ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları Komutanı Muhammed ed-Dayf hakkında, Hamas'ın 7 Ekim 2023'te İsrail yerleşimlerine eşi benzeri görülmemiş bir saldırı başlatmasından bu yana Gazze Şeridi'ndeki çatışmalarda insanlığa karşı suç ve savaş suçu işledikleri şüphesiyle yakalama kararı çıkarmasının ardından uluslararası tepkiler devam ediyor.

Gazze Şeridi'ndeki Sahra Hastaneleri Genel Müdürü Dr. Mervan el-Hams, “İşgalcilerin yakıt girişini engellemesi nedeniyle Gazze Şeridi'ndeki tüm hastanelerin 48 saat içinde çalışmayı durduracağı ya da hizmetlerini azaltacağı konusunda acil bir uyarıda bulunuyoruz” dedi.

Sivil Savunma Müdürlüğü, İsrail'in biri Gazze Şehri'nin doğusunda diğeri de şehrin güneyinde bulunan iki evi hedef alan saldırısında ölen on iki kişinin cesedine ulaşıldığını ve onlarca kişinin de yaralandığını duyurdu.

İsrail ordusu dün yaptığı açıklamada, 7 Ekim 2023'teki saldırıya karışan beş Hamas mensubunu öldürdüğünü bildirdi.

Filistinli tıbbi kaynaklara göre saldırıda onlarca kişi öldü ve yaralandı.

Dünya Sağlık Örgütü (WHO), sekizi yoğun bakımda olmak üzere 80 hastanın ve Gazze Şeridi'nin kuzeyinde kısmen faaliyet gösteren iki hastaneden biri olan Kemal Advan Hastanesi'ndeki personelin durumuyla ilgili ‘ciddi endişelerini’ dile getirdi.

WHO Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus'a göre, hastane perşembe günü bir insansız hava aracı (İHA) saldırısının hedefi oldu. Söz konusu saldırı, bir elektrik jeneratörünün ve bir su deposunun tahrip olmasına yol açtı.

Kemal Advan Hastanesi Müdürü Hüsam Ebu Safiye AFP'ye yaptığı açıklamada, kurumunun dün yine İsrail hava saldırılarının hedefi olduğunu, bir doktor ve hastaların yaralandığını söyledi.

İsrail ordusu, Hamas savaşçılarının yeniden toparlanmasını önlemek amacıyla 6 Ekim'de Gazze Şeridi'nin kuzeyinde büyük bir kara operasyonu başlattı.

‘Masum çocuklar’

Bilal isimli Filistinli, kurbanların götürüldüğü el-Ehli Arap Hastanesi'nin salonlarından birinde şunları söyledi: “Tüm ailem öldürüldü. Aileden geriye bir tek ben kaldım. Adaletsizliği durdurun.”

AFP'ye konuşan bir başka adam ise hastane yatağında hareketsiz yatan bir çocuğun yanında otururken, “Orada masum çocuklar vardı (...) Onların suçu neydi?” diye sordu.

Birleşmiş Milletler’in (BM) güvenilir bulduğu Hamas yönetimindeki Sağlık Bakanlığı’nın verilerine göre, İsrail ordusunun Gazze Şeridi'ne düzenlediği saldırılarda şimdiye kadar çoğu sivil kadın ve çocuk olmak üzere en az 44 bin 56 kişi hayatını kaybetti.

AFP'nin İsrail'in resmi verilerinden aktardığına göre, Hamas'ın İsrail yerleşimlerine yönelik saldırısında çoğu sivil bin 206 kişi öldü.

Saldırı sırasında 251 kişi esir alınarak Gazze Şeridi'ne götürüldü. Bunlardan 97'si Gazze Şeridi'nde kaldı ve İsrail ordusu kalan esirlerden 34'ünün öldüğünü tahmin ediyor.

‘Tehlikeli bir emsal’

Savaşın başlamasından bir yıldan fazla bir süre sonra, UCM'nin perşembe günü aldığı karar İsrail'i çileden çıkardı.

Netanyahu perşembe akşamı yaptığı açıklamada, “Hiçbir bariz İsrail karşıtı karar bizi, özellikle de beni, ülkemizi savunmaya devam etmekten alıkoyamaz. Baskılara boyun eğmeyeceğiz” ifadelerini kullandı.

Gallant kararı, ‘terörizmi teşvik eden tehlikeli bir emsal’ olarak değerlendirdi.

ABD Başkanı Joe Biden, ‘utanç verici’ olarak nitelendirdiği kararı kınadı. Macaristan Başbakanı Viktor Orban ise dün yaptığı açıklamada, Netanyahu'yu karara ‘meydan okuyarak’ Macaristan'ı ziyaret etmeye davet edeceğini söyledi.

Netanyahu, Orban'ın tutumunu memnuniyetle karşılayarak, bunun ‘ahlaki netliği’ yansıttığını söyledi.

Macaristan da dahil olmak üzere UCM'ye üye 124 ülke teorik olarak üç yetkiliyi kendi topraklarına girmeleri halinde gözaltına almakla yükümlü.

İngiliz hükümeti dün Netanyahu'nun yakalama kararı kapsamında gözaltına alınabileceğini ima etti.

İrlanda Başbakanı Simon Harris, ülkesini ziyaret etmesi halinde Netanyahu'yu gözaltına alacağını söyledi.

Harris, RTE devlet televizyonunda UCM üyesi olan İrlanda'nın Netanyahu'yu ülkeyi ziyaret etmesi halinde gözaltına alıp almayacağı sorusuna “Evet, kesinlikle” yanıtını verdi.

İtalya Başbakanı Giorgia Meloni dün yaptığı açıklamada, G7 dışişleri bakanlarının pazartesi ve salı günleri Roma yakınlarında bir araya geldiklerinde mahkemenin yakalama kararlarını görüşeceklerini duyurdu.

İran kararı, ‘Siyonist varlık için siyasi bir ölüm’ olarak değerlendirirken, Çin mahkemeyi ‘objektif ve adil bir duruş’ sergilemeye çağırdı.

Hamas mahkemenin kararını memnuniyetle karşılayarak, bunu ‘tarihi ve önemli’ bir adım olarak nitelendirdi.