Güney Lübnan'da yerlerinden edilmiş insanlar acıların tam ortasında yer alıyor: Yardım neredeyse yok denecek kadar az

Aileler geçimlerini sağlamak için takılarını ve eşyalarını satıyor.

 İsrail bombardımanı, Güney Lübnan'daki birçok köyü enkaza çevirdi ve sakinlerini kaçmaya zorladı. (AFP)
İsrail bombardımanı, Güney Lübnan'daki birçok köyü enkaza çevirdi ve sakinlerini kaçmaya zorladı. (AFP)
TT

Güney Lübnan'da yerlerinden edilmiş insanlar acıların tam ortasında yer alıyor: Yardım neredeyse yok denecek kadar az

 İsrail bombardımanı, Güney Lübnan'daki birçok köyü enkaza çevirdi ve sakinlerini kaçmaya zorladı. (AFP)
İsrail bombardımanı, Güney Lübnan'daki birçok köyü enkaza çevirdi ve sakinlerini kaçmaya zorladı. (AFP)

Lübnan'da Hizbullah'ın Gazze Şeridi'ne destek amacıyla açtığı ‘destek cephesi’, İsrail bombardımanı sonucunda evlerinin yıkılması ve kasabalarının uzun yıllar boyunca yaşanamaz hale gelmesi felaketinin yanı sıra, kendi ülkeleri içinde yerinden edilen ve yardıma ihtiyaç duyan güney köyleri halkına da zarar verdi.

Güney Lübnan'daki belediyeler tarafından uygulamaya konulan olağanüstü hâl, yerel ve uluslararası kuruluşların katılımına rağmen, yerinden edilmiş kişiler krizini ele almakta ve ihtiyaçlarını karşılamakta yetersiz kaldı. Sur Bölgesi Belediyeler Federasyonu Başkan Yardımcısı Hasan Hammud’a göre bunun nedeni, özellikle ateş hattındaki kasabalardan 60 binden fazla kişinin yerinden edildiği Sur ve Nebatiye vilayetlerinde, sayıların onları absorbe etme kapasitesinden fazla olmasıdır.

Hammud, “İsrail saldırılarının ilk günlerinden (8 Ekim'den) ve sınır köylerinden göçün başlamasından bu yana, Federasyon gelişmelere karşı kendini alarma geçirdi ve üç sığınak açtı. Daha sonra yerinden edilen insanların sayısındaki artış nedeniyle bunlara iki tane daha eklendi” dedi.

Hammud Şarku'l Avsat'a verdiği demeçte, “İsrail savaşı, şu ana kadar Sur’un sınır köylerinden 27 binden fazla insanın yerinden edilmesine neden oldu. Bu insanlar Sayda ve Beyrut'a taşınan ailelerin yanı sıra Burc eş-Şimali, el-Abbasiye, Burc Rahhal, Maaraka ve diğerleri gibi kente ve çevre kasabalara dağıldı. Sur kenti içindeki ve yakınındaki sığınaklar yaklaşık bin yerinden edilmiş insanı barındırırken, geri kalanlar sosyal dayanışma çerçevesinde çocuklarına, akrabalarına ya da yerel sakinlere ait dairelere dağıtıldı” ifadelerini kullandı.

Kriz uzadıkça ve bir çözüm umudu kalmadıkça yardım ihtiyacı da artıyor. Ancak bu yardımlar halen insanların ihtiyaç duyduklarından çok daha az.

Hammud sözlerini şöyle sürdürdü: “Devletin imkanlarının mütevazı olduğunu ya da neredeyse hiç olmadığını bildiğimiz için yardım talebinde bulunmak üzere yerel dernekleri ve uluslararası kuruluşları kullandık. Ancak Sosyal Hizmetler Bakanlığı ve Güney Konseyi'nden bir miktar ayni yardım aldık. Savaşın sekiz ay önce başlamasından bu yana, bazı ailelerin günde en az bir gıda tayınına ihtiyaçları varken, bu süre zarfında toplam iki ya da üç gıda tayınından fazlasını alamadılar.”

Hammud, Güney cephesindeki çatışmaların sona ereceğine dair umutlar azalırken, yerinden edilme krizinin ateşkesle sona ermeyeceğini ifade etti. “Sınır kasabalarının çoğu yıkıldı” diyen Hammud, ‘Yarin, Mervahin, ed-Dahira, Tayr Harfa, Blida, Kafr Kila, el-Adise ve Ayta eş-Şaab kasabalarının yüzde 70 oranında yıkıldığını ve ilk istatistiklerin 11 binden fazla konutun yıkıldığını gösterdiğini, bunun da bu köylerin yaşanamaz olduğu ve yeniden inşa edilmesinin yıllar alacağı anlamına geldiğini’ belirtti.

Sur vilayetindeki manzaranın zorluğu, nüfusun yoğun olduğu Nebatiye bölgesindeki köylere de yansıyarak yerinden edilme sorununu daha da arttırdı. Afet Yönetim Kurumu, bu gerçeği ve her geçen gün değişen gelişmeleri takip etmek için Nebatiye bölgesini alarma geçirdi. Kurumun bir üyesi Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, “yerinden edilme kriziyle başa çıkmak için oluşturulan komitenin, Mercayun, Hasbaiyya ve Bint Cubeyl bölgelerindeki barınaklara ve konutlara dağıtılan 7 bin 207 aileye ya da yaklaşık 26 bin 895 kişiye günlük yardım sağlanmasını denetlediğini” söyledi.

İsmini vermek istemeyen yetkili şu ifadeleri kullandı: “Söz konusu barınaklar, bir bağışçı tarafından sağlanan bir okul ve bir otel, bir belediye binası ve bir spor kulübünden oluşuyor. Her ailenin bir miktar gıda ve bir miktar temizlik malzemesine ihtiyacı var. Bunlar da başta Güney Konseyi (resmi bir kurum), yerel dernekler, uluslararası kuruluşlar ve bölgedeki bağışçılar olmak üzere birçok tarafça sağlanıyor. Ancak tüm bu hizmetler bu ailelerin asgari ihtiyaçlarını karşılayamıyor. Afet Yönetim Kurumu, yardıma muhtaç aileler hakkında bilgi sağlamak ve gıda yardımlarının kurallara uygun olarak bu ailelere ulaştığını doğrulamakla görevlidir.”

Yerinden edilmiş kadın Menal R.’nin anlattıklarına göre, bazı aileler kaderlerine terk edilmiş durumda ve durumlarını takip edecek kimse yok. El-Adise'deki evini terk ederek çocuklarıyla birlikte el-Mervaniye kasabasındaki bir sığınağa kaçan Menal R., Şarku’l Avsat'a “dul ve dört çocuk annesi olduğunu, sığınağa dönüştürülen bir otelde yaşadığını, ne partilerden, ne derneklerden ne de kuruluşlardan hiçbir yardım almadığını” söyledi. Menal R. sözlerini şöyle sürdürdü: “Ben de yerinden edilmiş pek çok insan gibiyim, kendi işimizi kendimiz görüyoruz. Çocuklarıma bakabilmek için altınlarımı sattım, arabamdan ve bazı eşyalarımdan vazgeçtim. Bize yardım ettiğini iddia eden herkesle yüzleşmeye hazırım.”

Şeba Beldesi Belediye Başkanı Muhammed Haşim Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte, “Belde sakinlerinin yüzde doksanı, beldeyi vuran bombardıman nedeniyle yerlerinden edildi ve evlerini terk etti. Sayda, İklim et-Tuffah, Lübnan Dağı, Bekaa Vadisi ve Beyrut'taki farklı bölgelere dağıldılar. Bazıları kendi paralarıyla ev kiraladı, bazıları ise akrabalarının yanında kaldı” ifadelerini kullandı. Devletin bu çileli süreçte insanları terk etmesinden duyduğu üzüntüyü dile getiren Haşim, ‘devletin de halka karşı sorumluluklarını terk ettiğini ve partilerin sadece yandaşlarını önemsediğini’ kaydetti.



Yemen'de taraflar arasında ‘ABD yıkımını ülkenin başına kim musallat etti?’ tartışması

ABD'nin Husilere yönelik saldırıları Yemen'de tartışmaya yol açtı (X platformu)
ABD'nin Husilere yönelik saldırıları Yemen'de tartışmaya yol açtı (X platformu)
TT

Yemen'de taraflar arasında ‘ABD yıkımını ülkenin başına kim musallat etti?’ tartışması

ABD'nin Husilere yönelik saldırıları Yemen'de tartışmaya yol açtı (X platformu)
ABD'nin Husilere yönelik saldırıları Yemen'de tartışmaya yol açtı (X platformu)

Tevfik eş-Şenvah

Yemen’in meşru hükümeti ve Husiler, on yılı aşkın bir süredir Yemen'in başına bela olan yıkımın sorumlusu olarak birbirlerini suçlamaya devam ediyor. Yemen Enformasyon Bakanı Muammer el-Eryani dün yaptığı açıklamada, İran destekli Husilerin 2014 yılındaki darbeden bu yana ‘Yemen'in altyapısı ve ekonomisindeki yıkımın başlıca nedeni olmakla’ suçladı.

Aynı zamanda uluslararası meşruiyete sahip Yemen hükümetinin sözcüsü olan Eryani, Husilerin kurtarılmış bölgelerdeki hayati tesislere sistematik saldırılar düzenlediğini, örneğin 30 Aralık 2020 tarihinde Aden Uluslararası Havalimanı'na İran yapımı balistik füzelerle düzenledikleri saldırıda 25 kişinin öldüğünü, 110 kişinin de yaralandığını ve havalimanının altyapısının zarar gördüğünü söyledi. Husilerin 2022 yılında da Hadramut ve Şebva'daki petrol ihracat edilen limanlara yönelik saldırılarda bulunduklarını belirten Eryani, bunlar arasında insansız hava araçları (İHA) ve balistik füzeler kullanılarak ed-Debba ve Neşime limanlarına yönelik saldırıların da olduğunu ifade etti.

Yemenli Bakan, söz konusu saldırıların Husilerin iddia ettiği gibi Yemen'i ya da Gazze'yi savunmak için değil, Yemen'i yok etmeyi, halkını yoksullaştırmayı ve bölgenin güvenliğini baltalamayı amaçlayan İran gündemini uygulama stratejisinin bir parçası olduğunu söyledi.

Husilerin Kızıldeniz'deki uluslararası gemilere yönelik saldırıları da dâhil olmak üzere çeşitli maceraperestliklerinin, ABD ve İngiltere tarafından ‘Refahın Muhafızı Operasyonu’ kapsamında geçtiğimiz yıl ocak ayında başlayan askeri saldırılarını tetiklediğini söyleyen Eryani, bu saldırıların yıkımın birincil nedeni olmadığını, daha ziyade Husilerin saldırılarına karşı bir yanıt olduğunu vurguladı.

Öte yandan Husiler, Yemen halkının çektiği acılardan başta Yemen’in meşru hükümeti olmak üzere ABD ve müttefiklerinin sorumlu olduğunu söyledi. ABD merkezli haber kanalı NBC tarafından aktarılan Husilere bağlı medya organlarının haberlerine göre Husiler, 17 Mart 2025 tarihinde 53 kişinin ölümüne ve 98 kişinin yaralanmasına neden olan ABD’nin son saldırılarını ‘suç teşkil eden saldırganlık’ olarak nitelendirdi. Kızıldeniz’deki gemilere ve askeri hedeflere yönelik saldırılarının dış müdahaleye ve Gazze'ye uygulanan kuşatmaya karşı savunma amaçlı bir yanıt olduğunu vurgulayan Husiler, Filistinlilerle dayanışma içinde olduklarını açıkladılar.

Medyada yer alan haberlere göre Husilerin Kızıldeniz’de uluslararası gemilere yönelik saldırıları ülke içindeki popülariteleri ve saflarına savaşçı çekme hızını arttırdı. Uluslararası toplumu kendileriyle etkileşime girmeye zorladılar ve Yemen'in resmi hükümeti olarak tanınmamalarına rağmen popüler bir yankı uyandırdılar. Nüfuzları zayıf olmasına rağmen İsrail'e füze atmalarının ardındaki gizli amaçlarından biri de buydu.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan çevirdiği habere göre Yemen hükümeti, İran'ı, ‘Birleşmiş Milletler (BM) silah ambargosunu ihlal ederek Husileri İHA ve balistik füzeler gibi çeşitli silahlarla desteklemekle’ suçluyor. Buna karşın İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) Genel Komutanı Hüseyin Selami, İran medyasına yaptığı açıklamada, Tahran'ın Husilerin kararlarını doğrudan kontrol ettiği iddialarını reddederek Husilerin kararlarını bağımsız bir şekilde aldıklarını vurguladı. Ancak Yemen hükümeti çevreleri İran'ın desteğinin Husilerin eylemlerinin ana kaynağı olduğunda ısrar ediyor.

Yemen hükümeti, ABD'nin hava saldırıları sonucunda Husilerin kontrolündeki limanlarda meydana gelen ağır kayıpların ardından ‘Husiler Yemen'e yıkım getiriyor’ etiketiyle (hashtag) bir sosyal medya kampanyası başlattı. Kampanyanın amacının ‘Husilerin suçlarını ifşa etmek ve ülke kaynaklarına verdikleri zararın boyutlarını ortaya koymak, altyapı ile ekonomik ve sivil tesislerin tahrip edilmesinden ve bunların savaş amacıyla kullanılmasından onları tamamen sorumlu tutmak’ olduğu belirtildi.

Husiler cuma günü, ABD'nin Yemen'in batısındaki Hudeyde ilinde bir petrol ihracatı limanına gece boyunca düzenlediği saldırılarda ölenlerin sayısının 80'e yükseldiğini ve bu sayının Washington'ın bir ay önce başlattığı yoğun hava saldırılarının en ölümcülü olduğunu açıkladılar.

Bu arada saldırılar şiddetlenmeye devam ederken, ABD ile İran arasındaki müzakereler Umman’ın başkenti Maskat'ın ardından Roma'da tüm hızıyla devam ediyor. Basında yer alan haberlerde, İran’ın Dini Lideri Ali Hamaney’in Suudi Arabistan Savunma Bakanı Prens Halid bin Selman'la bölgedeki birçok karmaşık meseleyi görüşmek üzere bir araya gelmesinin ardından gerilimin azalacağına dair umutlar ifade edildi.