Filistin Başbakanı: 5 Avrupa ülkesi yakında Filistin devletini tanıyacak

Mustafa'dan Şarku'l Avsat'a: Suudi Arabistan Filistin hükümetinin planlarına destek veriyor.

Filistin Başbakanı Muhammed Mustafa, Pazar günü Brüksel'de düzenlenen Filistin konulu uluslararası ortaklar bakanlar toplantısında konuşuyor. (DPA)
Filistin Başbakanı Muhammed Mustafa, Pazar günü Brüksel'de düzenlenen Filistin konulu uluslararası ortaklar bakanlar toplantısında konuşuyor. (DPA)
TT

Filistin Başbakanı: 5 Avrupa ülkesi yakında Filistin devletini tanıyacak

Filistin Başbakanı Muhammed Mustafa, Pazar günü Brüksel'de düzenlenen Filistin konulu uluslararası ortaklar bakanlar toplantısında konuşuyor. (DPA)
Filistin Başbakanı Muhammed Mustafa, Pazar günü Brüksel'de düzenlenen Filistin konulu uluslararası ortaklar bakanlar toplantısında konuşuyor. (DPA)

Filistin Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Muhammed Mustafa, yakında beş Avrupa ülkesinin daha Filistin devletini tanıyacağını açıkladı. Şarku'l Avsat'a özel açıklamalarda bulunan Mustafa, “Bu ülkeleri, kendileriyle görüşülmekte olan diğer önemli ve uluslararası açıdan dengeli Avrupa dışı ülkeler izleyecek. Bunlar da yakında Filistin devletini tanıyacak, bazıları için süreç birkaç ay sürebilir” dedi.

Mustafa, “Suudi Arabistan’ın rolü hayati ve çok önemli. Bu sebeple Suudi Arabistan'daki kardeşlerimizle koordinasyonumuz en üst düzeyde. Suudi Arabistan, Riyad'daki İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Zirvesi'nin sonuçlarından biri olarak herhangi bir bölgesel barışı bağımsız bir Filistin devletinden geçmesi koşuluna bağlamıştır” ifadelerini kullandı.

sxdvfrb
Arap Birliği-İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Olağanüstü Ortak Zirvesi tarafından görevlendirilen bakanlar komitesi heyeti Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler Konseyi ile bir araya geldi. (SPA)

Mustafa, Suudi liderliğinin “Filistin hükümetinin reform programını desteklediğini ve Filistin halkının İsrail tarafından tutulan fonlarının serbest bırakılması için uluslararası baskıda ve hükümetin Gazze'ye yönelik saldırının sona ermesinden sonraki gün için planlarını ve acil yardım planlarını desteklemede önemli bir diplomatik rol oynadığını” da sözlerine ekledi.

Filistin reform programına uluslararası övgü

Dünya Bankası, Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Ortadoğu Dörtlüsü'ne reform planını sunduğu, kötüleşen ekonomik koşulları ve insani muameleyi değerlendirdiği Brüksel toplantısını yorumlayan Mustafa, “tüm ortakların hükümetin reform programını ve Filistin'in durumunu ilerletme planlarını övdüğünü ve özellikle Dünya Bankası, IMF, Birleşmiş Milletler (BM), Ortadoğu Dörtlüsü, AB ve ABD temsilcileri tarafından açıklanan destekleyici pozisyonlar başta olmak üzere bu zor koşullarda Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ın ve liderliğinin akıllıca politikasını desteklediğini” belirtti.

sxdcvfbr
İki devletli çözümün uygulanması ve Filistin devletinin tanınmasına yönelik çabalar konusunda Suudi Arabistan ve Norveç'in başkanlığında Brüksel'de düzenlenen toplantıdan (SPA)

Öte yandan bir AB yetkilisi Şarku’l Avsat'a yaptığı açıklamada, Nisan sonundaki Riyad toplantısı ve Brüksel toplantısıyla aynı formatta başka toplantıların da yapılmasının beklendiğini söyledi. AB'nin Ortadoğu ve Kuzey Afrika Sözcüsü Luis Miguel Bueno, Suudi Arabistan, Ürdün, Mısır, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) dışişleri bakanlarıyla Brüksel'de yapılacak toplantıya ve Riyad toplantısının ardından bakanlar düzeyinde yapılacak AB dışişleri bakanları toplantısına atıfta bulundu.

Avrupa, Suudi Arabistan'ın çabalarını takdir ediyor

AB'nin Suudi Arabistan'ın barış sürecini canlandırma çabalarını takdir ettiğini kaydeden Bueno, aynı bağlamda ‘özellikle Suudi Arabistan'ın bu savaşı sona erdirmek ve İsrail devleti ile yan yana yaşayan bir Filistin devletinin kurulmasından bahsetmek için gösterdiği katılım ve liderliği’ övdü. Bueno Brüksel'deki yoğun diplomatik hamlelere atıfta bulunarak, bunların ‘AB ve Arap ortaklarımızın iki devletli bir çözüme doğru ilerlemek için ortak bir vizyonu ifade ettiğini’ belirtti.

Avrupa'da ‘Filistin devleti’ konusunda görüş birliği

Filistin devletinin Avrupa ülkeleri tarafından tanınmasına ilişkin olarak Bueno, “AB üyelerinin başka bir devleti tanıması hakkında konuşma yetkisi olmadığını, bunun Avrupa ülkelerinin kendilerine ait ulusal bir yetki olduğunu, bir Filistin devletinin şimdi tanınması gerektiğine inanan ülkeler olduğu gibi, bu tanımanın taraflar arasındaki müzakere ve siyasi sürecin bir parçası olması ve bu nedenle beklenmesi gerektiğine inanan ülkeler de olduğunu” belirtti. Bueno, AB'nin bu konudaki rolünün “Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell aracılığıyla bir Filistin devletinin kurulmasına yönelik çabaların koordinasyonu olduğunu, çünkü iki devletli çözümün AB ve uluslararası toplum için sürdürülebilir bir çözümün ayrılmaz bir parçası olduğunu” söyledi.

Bueno sözlerini şöyle sürdürdü: “AB'nin ve bölgedeki ortaklarımızın inancı odur ki, Filistinliler ile İsrailliler arasındaki çatışmayı sona erdirmek üzere bir Filistin devletinin kurulması ve iki devletli bir çözümle sürdürülebilir bir çözümün alternatifi yoktur.”

fggf b
Geçen ayın sonlarında Riyad'da yapılan toplantıdan (SPA)

Bueno, “Şu andaki öncelik Gazze'deki savaşı ve masum Filistinlilerin çektiği acıları sona erdirmek, İsrail'in Refah'taki askeri operasyonunu uluslararası hukuk ve İsrail dahil tüm taraflar için bağlayıcı olan Uluslararası Adalet Divanı (UAD) kararları uyarınca durdurmak ve diğer taraftan Hamas'ın İsrail şehirlerini ve sivilleri hedef alan roket atışlarını durdurmasıdır” ifadelerini kullandı.

İsrail üzerinde baskı ve teşvikler

“Savaşın ertesi günüyle ilgili diplomatik çabalara gelince, bunlar devam ediyor” diyen Bueno, AB ve Avrupa ülkelerinin İsrail'e askeri operasyonunu durdurması ve bu görüşmelere katılması için baskı yaptığını açıkladı. Bueno, “Mevcut İsrail hükümetinin açık bir reddi söz konusu, ancak Avrupalılar müzakere masasına her iki tarafın da yararına olacak teşvikler koymaya çalışıyor, özellikle de İsrail'in barış sürecine dahil olmasını cazip kılmak için güvenlik, ekonomik ve mali düzeylerde” dedi. Bueno, Borrell'in bu yolun açılması gerektiği ve bu dosyada ilerlemek için ahlaki ve gerekli bir görev olduğu yönündeki ifadesini yineledi.



Hamas'ın Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına ilişkin şartları ilerleme şansını zayıflatıyor mu?

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
TT

Hamas'ın Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına ilişkin şartları ilerleme şansını zayıflatıyor mu?

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)

Gazze Şeridi’nde şu anda tıkanma yaşayan ateşkes anlaşması, Hamas’ın ikinci aşamada öngörülen idari ve güvenlik düzenlemelerine ilişkin çekinceleri ve kamuoyuna yansıyan talepleriyle yeniden gündeme düştü. Bu gelişme, ABD’den ikinci aşamaya geçiş konusunda ‘perde arkasında’ yürütülen çabalara dair açıklamaların yapıldığı bir döneme denk geldi.

Hamas’ın dün açıkladığı ve silahsızlanma, barış konseyi, istikrar güçleri ile Gazze Şeridi’nin yönetimi için bir komite oluşturulmasına ilişkin dört ana başlığı içeren bu çerçeveye dair değerlendirmelerde görüş ayrılığı yaşanıyor. Şarku’l Avsat’a konuşan bazı uzmanlar, söz konusu taleplerin ikinci aşamaya geçişi zorlaştıran krizleri ortaya koyduğunu ve hareketin üzerindeki baskıyı azaltmaya yönelik manevralar olduğunu savunurken, diğerleri ise İsrail kaynaklı engellere rağmen Hamas’ın anlaşmayı uygulama konusunda ciddiyetini yansıttığı görüşünü dile getiriyor.

ABD Başkanı Donald Trump tarafından önerilen ve geçtiğimiz ekim ayında Gazze’de ateşkes sağlanmasına temel oluşturan barış planı, başkanlığını Trump’ın üstleneceği bir barış konseyi kurulmasını, bu konseyin Filistinli teknokratlardan oluşan bir komiteyi denetlemesini, Hamas’ın silahsızlandırılmasını, savaş sonrası Gazze yönetiminde rol almamasını ve istikrar güçlerinin konuşlandırılmasını öngörüyor.

Hamas’ın Gazze’deki lideri Halil el-Hayye, hareketin kuruluşunun 38. yıl dönümünde yaptığı açıklamada, silahın işgal altındaki halklar için uluslararası hukukla güvence altına alınmış bir hak olduğunu belirterek, bu hakkın korunmasını ve bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasını güvence altına alan her türlü önerinin incelenmesine açık olduklarını ifade etti.

El-Hayye, Trump planında yer alan ve ABD Başkanı’nın liderliğinde kurulması öngörülen barış konseyinin görevinin, ateşkes anlaşmasının uygulanmasını gözetmek, finansmanı sağlamak ve Gazze Şeridi’nin yeniden imarını denetlemek olduğunu vurguladı. Filistinliler üzerinde ‘her türlü vesayet ve manda uygulamasını’ ise reddettiklerini söyledi.

Gazze Şeridi’nin yönetimi için Filistinli bağımsız isimlerden oluşan bir teknokratlar komitesinin derhal kurulması çağrısında bulunan el-Hayye, Hamas’ın tüm alanlardaki yetkileri bu komiteye devretmeye ve görevlerini kolaylaştırmaya hazır olduğunu kaydetti. Kurulması planlanan uluslararası gücün görevinin ise Gazze sınırlarında ateşkesi korumak olması gerektiğini vurguladı.

El-Hayye ayrıca, arabuluculara ve özellikle ‘temel garantör’ olarak nitelendirdiği ABD yönetimi ile Başkan Trump’a, İsrail’i anlaşmaya saygı göstermeye ve uygulamaya zorlamak için çalışmaları, anlaşmanın çöküşe sürüklenmesine izin vermemeleri çağrısında bulundu.

asdfr
Başlarında yük taşıyan kadınlar, Gazze Şeridi'nin güneyinde yerinden edilmiş Filistinlilere barınak sağlamak için temizlenmiş araziye kurulan çadırların önünden geçiyor. (AFP)

Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk geçen hafta yaptığı açıklamada, ateşkesin ilan edilmesinden bu yana Gazze’de sarı hattın gerisinde kalan bölgede 350’den fazla İsrail saldırısının belgelendiğini ve en az 121 Filistinlinin hayatını kaybettiğini söyledi. Öte yandan Hamas liderlerinden Raid Saad, cumartesi günü İsrail’in Gazze’de aracını hedef alan saldırısında öldürüldü.

İsrailli yetkililer, ABD yönetiminin Gazze’de savaşı sona erdirmeyi amaçlayan planın ikinci aşamasını şekillendirmek üzere çalışmalar yürüttüğünü ve çok uluslu uluslararası gücün gelecek aydan itibaren bölgede göreve başlamasının planlandığını belirtti. İsrail Yayın Kurumu’na göre, ABD’li yetkililer bu bilgileri son günlerde yapılan görüşmelerde İsrailli muhataplarına iletti.

İsrail Kanal 14 televizyonu, kasım ayının sonlarında yaptığı bir haberde, ABD’nin uluslararası istikrar gücünün Gazze’de konuşlandırılması için tarih olarak ocak ayının ortasını belirlediğini, nisan ayı sonunu ise bölgedeki silahsızlanma sürecinin tamamlanması için nihai takvim olarak öngördüğünü aktarmıştı. Kanal, bu hedeflerin gerçeklikten kopuk bir beklenti olduğunu ve sürecin yeniden ertelenebileceğini kaydetmişti.

El-Ehram Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde İsrail meseleleri uzmanı olan Mısırlı analist Dr. Said Ukkaşe, Hamas’ın ortaya koyduğu çerçevenin ikinci aşamada ilerleme ihtimalinin zayıf olduğunu gösterdiğini ve bunun daha fazla İsrail saldırısını tetikleyebileceğini savundu. Ukkaşe, bu tutumun, tehlikeli koşullar altında ilerleyen ikinci aşama yükümlülükleri öncesinde Hamas üzerindeki baskıyı azaltmaya yönelik ‘manevralar’ olduğunu ifade etti.

Hamas dosyasına odaklanan Filistinli siyaset analisti İbrahim el-Medhun ise İsrail’in anlaşmayı sabote etmeye yönelik tekrarlanan engellerine rağmen ikinci aşamaya geçilmesi ve uygulanmasının kaçınılmaz olduğunu dile getirdi. Silah meselesine ilişkin olarak Hamas’ın, Filistin iç kamuoyunda derinlemesine bir diyalog yürüttüğünü, Kahire’deki arabulucularla da şeffaf ve açık görüşmeler yaptığını belirten el-Medhun, tüm taraflarca kabul edilebilecek bir vizyonun şekillenebileceğini ve hareketin barış güçlerinin varlığına açık olduğunu söyledi.

Hamas’ın ortaya koyduğu bu çerçeveye arabulucuların henüz yorum yapmadığı bir ortamda, Mısır Dışişleri Bakanlığı dün yaptığı açıklamada, Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati’nin, İngiliz mevkidaşı Yvette Cooper ile gerçekleştirdiği telefon görüşmesinde Gazze’de geçici bir uluslararası istikrar gücünün konuşlandırılmasının önemini vurguladığını bildirdi. Abdulati, ateşkesin sürdürülebilirliğinin sağlanması ve Trump planının ikinci aşamasına ilişkin yükümlülüklerin uygulanmasının önemine dikkat çekti.

Birleşik Arap Emirlikleri’nde (BAE) düzenlenen Sir Bani Yas Forumu’na katılımı sırasında konuşan Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati, Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına geçilmesinin gerekliliğini ve uluslararası istikrar gücünün oluşturulmasının önemini yineledi.

Beyaz Saray Sözcüsü Karoline Leavitt, cuma günü gazetecilere Gazze anlaşmasındaki gelişmelere ilişkin yaptığı açıklamada, “Barış anlaşmasının ikinci aşamasına yönelik olarak şu anda perde arkasında çok sayıda sessiz planlama yürütülüyor… Kalıcı ve sürdürülebilir bir barış sağlamak istiyoruz” ifadelerini kullandı.

ABD’nin Wall Street Journal gazetesi, cumartesi günü yetkililere dayandırdığı haberinde, Trump yönetiminin Gazze Şeridi’nde istikrarı sağlamak amacıyla bir ABD’li generalin komutasında 10 bin askerden oluşan çok uluslu bir güç oluşturmayı hedeflediğini aktardı. Haberde, bazı ülkelerin, gücün görev kapsamının Hamas’ın silahsızlandırılmasını da içerebileceğine yönelik çekinceleri nedeniyle henüz asker göndermediği belirtildi.

Gazete ayrıca ABD Dışişleri Bakanlığı’nın, Gazze’de konuşlandırılması planlanan bu güç için yaklaşık 70 ülkeden askerî veya mali katkı talebinde bulunduğunu, ancak yalnızca 19 ülkenin asker göndermeye ya da ekipman ve lojistik destek gibi farklı şekillerde katkı sunmaya istekli olduğunu yazdı.

Ukkaşe, Trump’ın 29 Aralık’ta İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile yapacağı görüşmede ikinci aşamanın başlatılması için baskı kuracağını öngörerek, İsrail’in bu aşamaya girmeyi kabul edeceğini ancak çekilmelerin uygulanmasına ilişkin müzakerelerin süresiz biçimde uzayabileceğini söyledi.

El-Medhun ise Kahire’nin İsrail kaynaklı engellerin farkında olduğunu ve anlaşmanın başarısızlığa uğramasına yol açabilecek muhtemel İsrail gerekçelerini ortadan kaldırmak için ikinci aşamaya geçişin hızlandırılmasını talep edeceğini ifade etti.


Tunus'taki protestoların ardından Kayravan'da çatışmalar çıktı

Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
TT

Tunus'taki protestoların ardından Kayravan'da çatışmalar çıktı

Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)

Tunus'un merkezindeki Kayravan şehrinde, cumartesi akşamı, polis ve gençler arasında art arda ikinci gece çatışmalar yaşandı.

Ailesinin ifadesine göre, çatışmalar bir kişinin polisin kovalamacası ve ardından kendisine yönelik şiddet sonucu ölmesinin ardından patlak verdi. Ölen kişinin akrabaları, ehliyetsiz motosiklet kullandığını ve bir polis aracı tarafından takip edildiğini söylüyor. Ardından dövülerek hastaneye kaldırılan adam, hastaneden kaçmayı başardı. Cumartesi günü geçirdiği kafa travması sonucu hayatını kaybetti.

Tunus'ta da yüzlerce kişi, muhalefet dernekleri ve partilerinin çağrısına yanıt olarak, dördüncü hafta üst üste başkentte "özgürlükleri savunmak ve Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarını protesto etmek" amacıyla gösteri düzenledi.


Lübnan ve İran ilişkileri "hassas" bir aşamada bulunuyor

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
TT

Lübnan ve İran ilişkileri "hassas" bir aşamada bulunuyor

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)

Lübnan-İran ilişkileri çok hassas bir aşamaya geldi ve şu anda, İran liderliği kararını verip Lübnan işlerine müdahalesini durdurmadığı sürece, kontrolden çıkma ve önlenemez olumsuz sonuçlar doğurma riskiyle karşı karşıya. Önde gelen bir siyasi kaynak Şarku’l Avsat'a durumu böyle aktardı. İran'ın Beyrut'taki elçileri müdahaleyi reddederken, Lübnan'daki resmi makamlar müdahaleyi kanıtlayan delillere sahip olduklarını vurguluyor.

Kaynak, İran'ın müdahalesine örnekler verdi; bunlardan ilki, resmi davet olmadan elçilerin gelmesiydi ve resmi görüşmelerinin çoğunun, Hizbullah, Hamas ve İslami Cihad hareketlerinin önderliğindeki görüşmelerini haklı çıkarmak için siyasi bir kılıf sağlama bağlamında kaldığını vurguladı.