Irak’taki silahlı grupların İsrail'e fırlattığı roketler ABD’yi ve İran'ı endişelendirdi

Irak’taki silahlı grupların İsrail’e yönelik roketli saldırıların son dönemde artması, bölgede gerilimin tırmanmasına yol açabileceği endişesine neden oldu

Iraklı silahlı gruplardan Hizbullah Tugayları, üyelerinin İsrail bayrağını çiğnediği bir askerî geçit töreni düzenledi (Reuters)
Iraklı silahlı gruplardan Hizbullah Tugayları, üyelerinin İsrail bayrağını çiğnediği bir askerî geçit töreni düzenledi (Reuters)
TT

Irak’taki silahlı grupların İsrail'e fırlattığı roketler ABD’yi ve İran'ı endişelendirdi

Iraklı silahlı gruplardan Hizbullah Tugayları, üyelerinin İsrail bayrağını çiğnediği bir askerî geçit töreni düzenledi (Reuters)
Iraklı silahlı gruplardan Hizbullah Tugayları, üyelerinin İsrail bayrağını çiğnediği bir askerî geçit töreni düzenledi (Reuters)

Irak'taki İran yanlısı silahlı grupların son birkaç haftadır İsrail'e yönelik roket saldırılarını arttırması Washington'da endişelere yol açarken, İran'ın müttefiklerinden bazıları da saldırıların kan dökülmesine yol açması halinde İsrail'in misilleme yapmasından ve bölgede gerilimin tırmanmasından korkuyor.

Batılı yetkililer ve İsrailli uzmanlar her ne kadar yüzlerce kilometre uzaktan düzenlenen bu saldırıları İsrail için Hamas Hareketi’nin ve Hizbullah’ın doğrudan saldırıları kadar büyük bir tehdit olarak görmese de saldırıların sıklığı ve karmaşıklığı artmış durumda.

ABD'li yetkililere ve İsrail ordusunun kamuoyuna yaptığı açıklamalara göre saldırılardan en az ikisi hedeflerini vururken, ABD ve İsrail savunma sistemleri çok sayıda füze ve mermiyi karşılamak zorunda kaldı.

İran’ın ve ABD'nin endişeleri

ABD merkezli düşünce kuruluşu Washington Yakın Doğu Araştırmaları Enstitüsü’nden Michael Knights, genel olarak kullanılan silah sistemlerinin çeşitliliğinin ve saldırıların sıklığının arttığını belirtti. Knights, bu durumun ‘İsrail'in görevini zorlaştıracağını ve savunma alanındaki maliyetlerini arttıracağını’ söyledi.

Reuters, aralarında Iraklı silahlı gruplar ve İran'ın Direniş Ekseni olarak bilinen bölgesel müttefik ağındaki diğer gruplardan kaynakların yanı sıra, ABD ve bölge ülkelerinden yetkililerin de araların bulunduğu 10'dan fazla kişiyle konuştu. Bu kişilerin çoğu hassas bir konuda samimi değerlendirmelerde bulunabilmek için isimlerinin gizli kalmasını şart koştu.

Hizbullah Tugayları (Ketaib Hizbullah) ve Nuceba Hareketi gibi Iraklı silahlı grupların saldırılarının Washington'da giderek artan bir endişeye yol açtığı belirtiliyor. Bunun yanı sıra kapsamlı bir bölgesel çatışmadan kaçınmak için İsrail ile çatışmalarını dikkatle ölçüp biçen İran ve Lübnan'daki müttefiki Hizbullah’ta da bazı çevreler bu konuda tedirgin.

İran’a yakın Iraklı gruplar arasındaki hâkim görüşü aktaran Direniş Ekseni komutanlarından biri, “Direniş Ekseni’ni, şu an istemediği bir duruma bulaştırabilirler” dedi.

“Doğal bir seyir”

Direniş Ekseni’nin en örgütlü unsurları olan İran ve Hizbullah geçmişte Iraklı grupları dizginlemeye çalışmıştı.

Irak’ta İsrail’e yönelik saldırılara katılan başlıca silahlı gruplardan biri olan Nuceba Hareketi Sözcüsü Hüseyin el-Musevi Reuters'a yaptığı açıklamada, saldırıların, Iraklı grupların rolünün ‘doğal bir seyri’ olduğunu ve Gazze'deki savaşın maliyetini arttırmayı amaçladığını söyledi.

Direniş Ekseni tarafından yürütülen operasyonların zaman ya da mekanla sınırlı olmadığını söyleyen Musevi, “Direniş Ekseni gruplarından biri olarak haklı olduğumuz ve arkamızdaki halk ve resmi iradeyi temsil ettiğimiz sürece sonuçlarından korkmuyoruz” ifadelerini kullandı.

xscdvfrgb
Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah, İran Dışişleri Bakan Vekili Ali Bakıri'yi Beyrut'ta ağırladı (Hizbullah Medya Ofisi/Reuters)

Hem Washington hem de Tahran'la ittifakını dikkatli bir şekilde dengeleyen Irak hükümeti, saldırıları resmen onaylamadı, ancak durduramadı ya da durdurmak istemedi.

Eleştirmenlere göre bu durum, İran'a yakın Iraklı silahlı grupların siyasi kanatlarının yer aldığı bir koalisyon tarafından kurulan hükümetin başında olan Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani'nin otoritesinin sınırlarını gösterirken, aynı zamanda Irak'ın iş dünyasına kapılarını açan istikrarlı bir ülke olarak imajını düzeltme çabalarını da baltalayabilir.

Iraklı silahlı grupların kökleri

Irak İsrail'i tanımıyor ve 2022 tarihli bir yasa, İsrail ile ilişkileri normalleştirmeye çalışanlar ya ölüme ya da müebbet hapis cezasına çaptırılmasını öngörüyor.

Ne İsrail ne de Irak hükümetleri yorum taleplerine yanıt verirken, ABD Dışişleri Bakanlığı da konuyla ilgili yorum yapmayı reddetti.

Iraklı silahlı grupların kökleri 2003 yılında Saddam Hüseyin rejiminin düşürülmesinin ardından Irak'ta ABD güçlerine karşı verilen mücadeleye dayanıyor. O zamandan beri bölgede daha fazla alana erişen bu grupların ve Kızıldeniz'deki gemilere saldırılar düzenleyen Yemen'deki Husiler gibi İran’ın diğer müttefiklerinin rolleri de ivme kazandı.

Iraklı silahlı gruplar, İran'ın Suriye savaşında desteklediği Suriye Devlet Başkanı Beşar Esed'e bağlı güçlerin yanında yer alarak, İsrail sınırına yakın bölgelerde mevziler edindiler. Bunun yanında 2021 ve 2022'de Suudi Arabistan’a ve Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE) karşı insansız hava araçlarıyla (İHA) düzenlenen saldırıların sorumluluğunu kimliği belirsiz bir Iraklı grup üstlendi.

Şarku’l Avsat’ın Reuters’dan aktardığı habere göre Michael Knights, Iraklı silahlı grupların İsrail'e yönelik saldırılarının Bağdat'ın güneyindeki bölgelerden ve Irak-Suriye sınırında İran yanlısı grupların kontrolündeki bölgelerden düzenlendiğini söyledi.

Füzelerin Irak'tan İsrail'e ulaşabilmesi için Suriye, Ürdün ya da Suudi Arabistan üzerinden geçmesi gerekiyor.

Yanlış hesaplama

Direniş Ekseni komutanlarından biri, İran’ın Iraklı grupların İsrail'e karşı bölgesel savaşa katılmasını istemesine rağmen, yanlış hesap yapmalarından her zaman endişe duyduğunu ifade etti.

Iraklı silahlı gruplar, geçtiğimiz ocak ayında Ürdün'de ABD üssüne İHA ile düzenledikleri saldırıda üç ABD askerini öldürerek, istemeden de olsa büyük bir bölgesel gerilimi tetiklemişlerdi.

Irak’a komşu bir Arap ülkesini hedef alarak ve ABD askerlerini öldürerek ABD'nin ve bölge ülkelerinin kırmızı çizgilerini aşan saldırı üzerine ABD hem Irak’ta hem Suriye'de hava saldırıları düzenledi. Saldırılar sonucunda çok sayıda kişi öldü.

İranlı ve Iraklı kaynaklar o dönemde Reuters'a yaptıkları açıklamalarda gerilimin tırmanma riskinin, İran Devrim Muhafızları Ordusu’nun yurt dışı kolu Kudüs Gücü Komutanı İsmail Kaani’nin Bağdat'a giderek, Iraklı silahlı gruplardan saldırılarını azaltmalarını istemesini gerektirecek kadar ciddi olduğunu söylediler.

ABD askerlerini hedef alan saldırılar durduktan sonra kısa bir süre sakin bir ortam hâkim olsa da bu sürenin ardından Iraklı silahlı gruplar bu kez İsrail'e odaklandılar.

Konunun hassas olması nedeniyle isminin açıklanmaması şartıyla konuşan İranlı üst düzey bir yetkili, Iraklı grupların odak noktasının Gazze savaşı nedeniyle İsrail üzerindeki baskıyı sürdürme planı çerçevesinde İsrail’e kaydığını söyledi.

Bu saldırıların karmaşık ve sık olmasının Iraklı silahlı grupların yarattığı tehditteki artışa işaret ettiğini söyleyen İranlı yetkili, “ABD ordusu, askerlerini korumak ve müttefiklerinin savunmasını güçlendirmek için harekete geçmekte tereddüt etmeyecektir” değerlendirmesinde bulundu.

Artan tehditler

Irak daha önce de 1991 yılında Körfez Savaşı sırasında İsrail'i tehdit etmiş, Saddam Hüseyin, Tel Aviv ve Hayfa’yı scud füzeleriyle yaylım ateşine tutmuştu.

Washington, o dönemde, Irak ordusunu Kuveyt'ten çıkarmak için ABD öncülüğünde Arap ordularından oluşan koalisyona zarar verebilecek bir gerilimden kaçınmak için İsrail'i karşılık vermemeye ikna etti.

Hamas üyelerinin 7 Ekim 2023 tarihinde İsrail'e saldırması ve ardından Gazze'deki savaşın başlamasından sonra, Iraklı silahlı grupların yanı sıra İran'la müttefik olan diğer gruplar da Filistinli gruplarla dayanışma içinde saldırılar düzenleyeceklerini açıkladılar.

Söz konusu gruplar başlangıçta ağırlıklı olarak ABD’nin Irak ve Suriye'deki askeri üslerini hedef alsalar da 2 Kasım'da İsrail'e yönelik ilk saldırılarını duyurdular.

Bunu takip eden aylarda İran yanlısı silahlı grupların saldırıların sorumluluğunu üstlendikleri açıklamalara göre silahlı grupların ABD güçlerine yönelik saldırıları açıkça durdurmasından sonra bile, dördü şubat ayında olmak üzere İsrail'e başka saldırılar düzenlendiği iddiası ortaya atıldı.

İddia edilen saldırıların sayısı mart ayında 17'ye yükseldi. Bu ise söz konusu saldırıların mayıs ayında iki kattan fazla aratarak günlük ortalama bir saldırıya tekabül ettiği anlamına geliyor. Ancak ABD'li yetkililer ve İran yanlısı Direniş Ekseni’nden bir kaynak, iddia edilen saldırıların hepsinin gerçek olduğundan emin olmadıklarını söylediler.

Reuters, tam olarak kaç saldırı düzenlendiğini ya da kaçının hedefini vurduğunu belirleyemedi.

İddialara genellikle sosyal medya platformlarında yayınlanan ve füzelerin Irak'ın uzak çöl bölgelerinden fırlatıldığını gösteren videolar eşlik ederken, silahlı unsurların dini figürlerin isimlerini zikrettikleri duyuruluyordu. Reuters bahsi geçen videoların ne zaman ve nerede çekildikleri de teyit edemedi.

“Sınırsız yetki”

İsrail, komşusu olduğu ülkelerde düzenlediği hava saldırıları hakkında nadiren yorum yapıyor. Ancak 2019 yılında Irak'ta İran yanlısı gruplara ait mevzilere hava saldırıları düzenlediğine inanılıyor. Zira İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, orduya ‘İran'ın planlarını engellemek’ üzere harekete geçmeleri için ‘sınırsız yetki’ verdiğini söyledi.

İsrail ordusu, Irak'taki İran yanlısı gruplar tarafından fırlatıldığı öne sürülen füzeler hakkında bilgi istendiğinde yorum yapmaktan kaçındı.

İsrailli yetkililer, ilki kasım ayında bir okulu, ikincisi ise nisan ayında bir deniz üssünü hedef alan ve İsrail basınında saldırının Irak’tan yapıldığı belirtilen, kıyı kenti Eilat'a yönelik en az iki saldırıyı kamuoyu önünde teyit ettiler.

Bunun yanında İsrail ordusu, ‘doğudan’ gelen ve Irak’tan fırlatıldıkları düşünülen füzelerin hava savunma sistemi tarafından imha edildiğini, saldırılar sonucunda herhangi bir yaralanma ya da ölüm vakası bildirilmediğini açıkladı.

İsrail Hava Kuvvetleri'nden emekli general ve eski askeri istihbarat şefi Amos Yadlin, İsrail'e yönelik saldırıların oluşturduğu tehdidin düzeyinin, Lübnan'daki Hizbullah’ın ya da Yemen'deki Husilerin oluşturduğu tehditten ‘daha düşük’ olarak sınıflandırıldığını söyledi.

ABD Savunma Bakanlığı’ndan (Pentagon) bir yetkili, Ortadoğu'nun çeşitli yerlerinde faaliyet gösteren ABD güçlerinin, ABD’nin İsrail'i ve bölgesel güvenliğini savunma taahhüdü çerçevesinde Irak'tan fırlatılan füzeleri önlediğini açıkladı. Yetkili, artan tehditler karşısında bu tür önlemlerin de arttığını ifade etti.



Gazze ateşkesi: ‘Kapsamlı anlaşma’ çabalarını engelleyen 3 unsur

Gazze Şeridi'nin kuzeyinde bulunan Cibaliye'deki Zikim Sınır Kapısı’ndan Gazze Şeridi'ne giren yardım kamyonlarından aldıkları un çuvallarını taşıyan Filistinliler (AFP)
Gazze Şeridi'nin kuzeyinde bulunan Cibaliye'deki Zikim Sınır Kapısı’ndan Gazze Şeridi'ne giren yardım kamyonlarından aldıkları un çuvallarını taşıyan Filistinliler (AFP)
TT

Gazze ateşkesi: ‘Kapsamlı anlaşma’ çabalarını engelleyen 3 unsur

Gazze Şeridi'nin kuzeyinde bulunan Cibaliye'deki Zikim Sınır Kapısı’ndan Gazze Şeridi'ne giren yardım kamyonlarından aldıkları un çuvallarını taşıyan Filistinliler (AFP)
Gazze Şeridi'nin kuzeyinde bulunan Cibaliye'deki Zikim Sınır Kapısı’ndan Gazze Şeridi'ne giren yardım kamyonlarından aldıkları un çuvallarını taşıyan Filistinliler (AFP)

Kısmi ateşkes müzakerelerinin duraklamasının ardından, Gazze Şeridi krizini çözmek için ‘kapsamlı bir anlaşmaya’ varma çabaları giderek artıyor. Bu müzakereler, ABD ve İsrail'in temmuz ayı sonlarında Doha'da Hamas ile yaşanan anlaşmazlıkların ardından yaklaşık üç hafta süren görüşmelerden çekilmesi sonrası sekteye uğradı.

Kısmi müzakereleri engelleyen önceki anlaşmazlıklar, Hamas'ın silahsızlanmayı kabul etmemesi ve İsrail'in savaşın kesin olarak sona ermesine dair garantiler olmaması nedeniyle, Gazze Şeridi'nden tamamen çekilmeyi kabul etmemesinden kaynaklanıyordu. Şarku’l Avsat’a konuşan uzmanlara göre, Washington'un Binyamin Netanyahu hükümeti ile son zamanlarda yürüttüğü kapsamlı anlaşma çabalarının önünde bazı engeller olacak.

Monte Carlo Doualiya’nin (MCD) dün bildirdiğine göre, ‘İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile ABD Başkanı Donald Trump arasında görüşmeler devam ediyor ve Gazze Şeridi'ndeki savaşı sona erdirecek kapsamlı bir anlaşmaya varılması için çalışmalar sürüyor.’

Söz konusu anlaşma, ‘tek bir takas işlemiyle tüm İsrailli esirlerin serbest bırakılmasını, Hamas'ın silahsızlandırılmasını ve ABD liderliğinde Gazze Şeridi'ne uluslararası kontrolün getirilmesini’ içeriyor. Şayet Hamas bu teklifi reddederse, ABD, İsrail'e Gazze Şeridi'ne kapsamlı bir saldırı düzenlemesi için yeşil ışık yakacak.

Bu, Washington ve İsrail'in istişare için geri çekilmesinin ardından kısmi ateşkes müzakerelerinin durma noktasına gelmesi üzerine İsrail medyasında bu yeni gidişatla ilgili haberlerin çıkmasıyla eş zamanlı olarak geldi. İsrail'in Kanal 14 televizyonu, siyasi bir kaynağın şu ifadelerini aktardı: “İsrail ve ABD, gidişatlarını değiştirmeleri gerektiğini fark etmeye başladılar: Bazı esirlerin serbest bırakılması için bir anlaşma peşinde koşmak yerine, tüm esirlerin serbest bırakılması, Hamas'ın silahsızlandırılması ve Gazze Şeridi'nin silahtan arındırılmasını içeren bir plana yöneldiler.”

Şarku’l Avsat’ın Reuters'tan aktardığına göre, ABD'nin Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff, Hamas'ın elinde tutulan esirlerin ailelerine, İsrail hükümeti ile Gazze Şeridi'ndeki savaşı fiilen sona erdirecek bir plan üzerinde çalıştığını bildirdi.

Witkoff'un perşembe günü İsrail'e varmasından bu yana ‘kapsamlı bir anlaşma’ yönündeki bu yeni eğilim giderek güçleniyor. Witkoff'un Netanyahu ile yaptığı görüşmenin ardından üst düzey bir İsrailli yetkili, “İsrail ve Washington arasında, bazı esirlerin serbest bırakılması planından tüm esirlerin serbest bırakılması, Hamas'ın silahsızlandırılması ve Gazze Şeridi'nin silahtan arındırılması planına geçilmesi gerektiği konusunda mutabakat sağlandı” dedi.

Bu koşullar ışığında Mısır eski Dışişleri Bakan Yardımcısı ve Mısır Dış İlişkiler Konseyi üyesi Reha Ahmed Hasan, kısmi ateşkesin önündeki engellerin, çözülmemiş olduğu için kapsamlı bir anlaşma çabalarında da tekrarlanacağını düşünüyor. Bunların başında İsrail'in Hamas'ın silahsızlandırılmasını talep etmesi ve Hamas'ın İsrail'in Gazze Şeridi'nden tamamen çekilmesini ve esirlerin teslim edilmesinden önce savaşın kesin olarak durdurulacağına dair garantiler talep etmesi geliyor. Hasan, Filistinli tarafın kendi gerekçeleri olduğunu ve İsrail'in bunları reddetmesinin güvensizlik uçurumunu daha da derinleştirdiği değerlendirmesinde bulundu.

frgty6
İsrail'in Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc Mülteci Kampı'na düzenlediği hava saldırısı sonucu yıkılan binanın enkazını inceleyen insanlar (AFP)

Filistinli siyasi analist Nehru Cumhur, Reha Ahmed Hasan ile aynı görüşte. Bu engellerin Gazze savaşının başından beri var olduğunu ve değişmediğini vurgulayan Cumhur, İsrail'in, savaşta gerçekleştiremediği halde Hamas'ın silahsızlandırılmasını talep ederek, müzakere masasında teslim şartları dayatmaya çalıştığını ve bunun kısmi ya da kapsamlı herhangi bir anlaşmayı engellediğini ve müzakereleri bozduğunu ifade etti.

Hamas aylardır kapsamlı bir anlaşma çağrısında bulunuyor. Ancak hareket cumartesi günü yaptığı basın açıklamasında, silahlarını teslim etmeyeceğini yineledi. Hamas tarafından cumartesi günü yayınlanan açıklamada, “Bazı medya kuruluşlarının Witkoff'un sözlerini aktararak, hareketin silahlarını teslim etmeye hazır olduğunu yayınladığı haberlere ilişkin olarak, işgal devam ettiği sürece direniş ve silahların ulusal ve yasal bir hak olduğunu bir kez daha yineliyoruz. Bu, sözleşmeler ve uluslararası normlarla onaylanmıştır. Başta başkenti Kudüs olan tam egemenliğe sahip bağımsız bir Filistin devletinin kurulması olmak üzere ulusal haklarımızın tamamı geri kazanılmadan, bu haklardan vazgeçilemez” denildi.

Bu yeni süreç, İsrail sokaklarında bir kargaşanın ve üç video yayınlandıktan sonra tüm esirlerin bir an önce serbest bırakılması için bir anlaşmaya varılması talebinin ortaya çıkmasıyla eş zamanlı olarak meydana geldi. Hamas ve İslami Cihad hareketleri, Evyatar David ve Rom Braslavsky adlı iki esirin videolarını yayınladı. Videoda çok zayıf olduğu görülen esirlerden biri, kürekle tünelin zeminini kazarken ‘kendi mezarını kazdığını’ söylüyor. Bu olay, İsrail içinde ve dışında öfkeli tepkilere neden oldu.

Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas dün, ‘İsrailli esirlerin korkunç görüntülerini’ kınayarak, Gazze Şeridi'ndeki tüm esirlerin ‘derhal’ serbest bırakılmasını talep etti. Kallas, “Hamas silahlarını bırakmalı” dedi. İsrail gazeteleri ise dün manşetlerinde esirlerin durumuna yer verdi. Haaretz gazetesi, “Netanyahu esirleri kurtarmak için acele etmiyor” diye yazdı.

Bu yeni girişimlere ve ateşkes müzakerelerinin çıkmaza girmesine rağmen, Gazze Şeridi'ndeki Sivil Savunma Müdürlüğü yetkililerinin açıklamasına göre, İsrail ordusunun dünkü saldırıları sonucu en az 26 Filistinli hayatını kaybetti, onlarca kişi de yaralandı. Bunların 14'ü yardım dağıtım merkezlerinin yakınında öldürüldü.

Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati ise dün düzenlediği basın toplantısında, Gazze Şeridi'ndeki insani ve tıbbi durumun ‘felaket’ olduğunu belirterek, uluslararası toplumun bu durumdan utanması gerektiğini ifade etti.

frgt
Yardım kamyonlarının Zikim Sınır Kapısı’ndan Gazze Şeridi'ne girdiği bölgeden dönerken tahta bir palet taşıyan Filistinli bir genç kız (AFP)

Abdulati dün, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile yaptığı telefon görüşmesinde, Gazze Şeridi'ndeki insani felaketi ve bölgedeki sistematik açlık politikası karşısında bununla mücadele etmenin önemini ele aldı. Abdulati, Türk mevkidaşına Mısır'ın, Katar ve ABD ile iş birliği içinde ateşkesin yeniden sağlanması için gösterdiği çabaları, insani, tıbbi ve barınma yardımlarının ulaştırılması için sürdürdüğü gayretleri ve yardım kamyonu sayısının artırılması için baskı yapmaya devam etmenin önemini aktardı.

Reha Ahmed Hasan, Washington'un İsrail'e engellerini ve katliamlarını durdurması için açık bir baskı uygulamadığı takdirde tarafların kapsamlı bir anlaşmaya varmasını beklemiyor. Filistin devleti kurulmadan önce Hamas'ın silahsızlandırılmasından bahsetmenin herhangi bir anlaşmaya yol açmayacağını ve anlaşmazlığı daha da artıracağını belirten Hasan, net ve gerçekçi bir yol izlemek için çözümlerin makul bir şekilde ele alınması gerektiğini vurguladı.

Hasan, Washington’un taraflı tutumu nedeniyle durumun belirsiz olduğunu, ABD'nin mantıklı çözümler için herhangi bir baskı uygulamadığını ve kendisini krizin bir tarafı haline getirerek sonraki görüşmeleri zorlaştırdığını ifade etti.

Nehru Cumhur, kapsamlı bir anlaşmadan söz edilmesinin, direnişin esirlerin durumunu kamuoyuna açıklamasından sonra, sadece baskıyı azaltmak amacıyla gerçekleştiğini düşünüyor. Cumhur, İsrail'in kapsamlı bir anlaşmaya varmayacağını, İsrail halkının öfkesini yatıştırmak için kısmi bir anlaşmayı kabul etmeye geri döneceğini değerlendiriyor.

Cumhur, Netanyahu iktidarda olduğu sürece kapsamlı bir anlaşmanın çok uzak olduğunu vurgulayarak, İsrail'in Washington ile koordineli olarak Filistinlileri yerinden etmek için planlar yaptığını ve ortaya atılan planların, Gazze Şeridi halkını zorla yerinden etme planını tasarlamak için yapılan manevralar ve oyunlardan ibaret olduğu değerlendirmesinde bulundu.