Normandiya çıkarması, Sovyetler Birliği'nin işgali ve Ukrayna’daki savaştan tarihi dersler

Fransa'nın işgali Hitler'in Rusya'ya karşı harekete geçmesi için ilham kaynağı oldu

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP
TT

Normandiya çıkarması, Sovyetler Birliği'nin işgali ve Ukrayna’daki savaştan tarihi dersler

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP

Sami Mubayyed

Her yıl haziran ayında İkinci Dünya Savaşı'nda Avrupa kıtasını derinden etkileyen üç olayın anılır. Bunlardan birincisi, Fransa'nın başkenti Paris'in 14 Haziran 1940 günü Alman ordusunun eline geçmesi ve 22 Haziran 1941 tarihinde Adolf Hitler'in Sovyetler Birliği'ni işgal etmek üzere büyük askeri operasyonunu başlatmasıydı. Fransa'nın işgali ve Almanların eline geçmesi Hitler'i Sovyetler Birliği'ne karşı harekete geçirdi. Polonya 1939 yılında nasıl düştüyse Sovyetler Birliği'nin de öyle kolayca düşeceğine inandığına şüphe yok. Hitler'in ordusunun önünde Britanya adasını çevreleyen ve fethedilmesini imkansız kılan sular dışında hiçbir engel kalmamıştı.

Paris, 1940 yılında Almanlar tarafından büyük yıkıma uğramamak için çok az direniş gösterdi. Dönemim Fransız yönetimi, dünyada Paris'i feda etmeyi haklı çıkaracak hiçbir stratejik hedef olmadığını söyledi. Alman ordusu Fransa'nın başkenti Paris’e girdiğinde, sokaklarda çok az sayıda polis memuruyla karşılaştı. Sadece şehrin kardinali ve başpiskoposu, Paris belediye başkanı, itfaiyeciler ve bazı devlet hizmetleri personeli makamlarındaydı.

Nazi lideri 28 Haziran'da ilk ve son ziyareti için işgal altındaki Paris'e geldi. Yaklaşık üç saat süren ziyaretinin 50 dakikasını ünlü Garnier Opera Binası’nda geçirdikten sonra beğenmediği Madeleine Kilisesi'ne gitti. Daha sonra Concorde Meydanı’na doğru ilerledi. Şanzelize (Champs-Elysees) Bulvarı’nda kısa bir mola verdi. Trocodero Meydanı’nın arkasında yükselen Eyfel Kulesi önünde bir hatıra fotoğrafı çektirdi. Bu fotoğraf, Neptün kod adıyla da bilinen Müttefiklerin Normandiya Çıkarmasının yapıldığı 6 Haziran 1944 günü sona eren Fransa'daki Nazi işgalinin bir sembolü haline geldi. Fransız topraklarına en az 150,000 asker çıkarıldı ve sonucunda hem Fransa Nazilerden kurtarıldı, hem de Batı Avrupa'nın geri kalanının kurtuluşunun önü açıldı.

Dünya liderleri geçtiğimiz hafta Normandiya Çıkarmasının 80’inci yıldönümünü anmak üzere Fransa'da bir araya gelirken, ABD Başkanı Joe Biden Normandiya Çıkarmasına iki yaşında bir çocuk olarak tanıklık eden tek kişiydi. Çünkü İngiltere Kralı 3. Charles da dahil olmak üzere diğer liderlerin hepsi Normandiya Çıkarmasından sonra doğmuştu. Biden konuşmasında, seksen yıl önce Avrupa'da yaşananları, 2022 yılında Rusya’nın Ukrayna’ya açtığı savaşta   yaşananlara benzetti. Rusların Ukraynalıların kararlılığını kırmasına izin verilmeyeceklerini söyleyen Biden, “Bu kadarla kalmayacak, Ukrayna'nın tüm komşuları tehdit altında olacak, tüm Avrupa tehdit altında olacak” ifadelerini kullandı.

rftbn
Müttefik ülkelerin liderleri Saint-Laurent-sur-Mer'de Normandiya Çıkarmasının yıl dönümü törenine katıldılar, 6 Haziran 2024 (Reuters)

Normandiya Çıkarmasının anma töreninde Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy’nin can düşmanı olan ve ülkesi olmadan Müttefik devletlerin Nazi Almanyasını yenemeyeceği Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in bulunmaması dikkat çekiciydi.

Dünyanın Barbarossa Harekatı'ndan alacağı dersler

Birçok analist ve siyasetçi, Ukrayna savaşını İkinci Dünya Savaşı ile ilişkilendirmeye çalışsa da aralarındaki benzerlik, tankların Avrupa topraklarında hareket etmesi ve geride bıraktığı büyük yıkımla sınırlı kalıyor. Her şeyden önce Rusya artık, bundan seksen yıl önce ABD ve İngiltere ile müttefik olan Sovyetler Birliği değil. Sovyet lider Joseph Stalin, 1943 yılında Tahran'da ve 1945 yılında Yalta ve Potsdam'da bir araya geldiği dönemin ABD Başkanı Franklin D. Roosevelt ve yine dönemin İngiltere Başbakanı Winston Churchill'in dostu ve müttefikiydi. İkinci Dünya Savaşı yıllarında Amerikan ve İngiliz gazeteleri Sovyetler Birliği'ne sempati duyuyor, Stalin'in aşırılıklarını ve 1920'li yıllardan beri ülkesini yönetme biçimini görmezden geliyordu. Başka bir deyişle, o dönemde Rusya karşıtı bir seferberlik söz konusu değildi. Amerikan gazeteleri Rusya'yı bir saldırgandan ziyade bir kurban olarak görüyor ve Kafkasya'daki petrol kaynaklarına ve Ukrayna'daki verimli tarım arazilerine erişmek için Sovyetler Birliği'ni işgal etmeye çalışan Almanlara verip veriştiriyordu. Hitler bu savaş için en az üç buçuk milyon Alman askerini seferber ederek kara savaşları tarihinin en büyüğü ve askeri planlama ve lojistik açısından da en kötülerinden birine imza attı.

Birçok analist ve siyasetçi, Ukrayna savaşını İkinci Dünya Savaşı ile ilişkilendirmeye çalışsa da aralarındaki benzerlik, tankların Avrupa topraklarında hareket etmesi ve geride bıraktığı büyük yıkımla sınırlı kalıyor.

Hitler üç milyondan fazla Rus vatandaşını tutukladı. Bunların çoğu hapishanede ya işkence ya da açlıktan öldü. Ancak -tıpkı 2022 yılında olduğu gibi- Rusların ne kadar dayanabileceklerini ve savaşabileceklerini tahmin edemedi. Hitler, onların askeri yeteneklerini hafife almıştı. Joseph Stalin'in tarihi bir zafer için milyonlarca insanı feda etmeye hazır olduğunu unutarak bitkin ordusunun yapabileceklerini ve imkanlarını gözünde büyüttü. Nazi Almanyası, bugün Batı Avrupa'da olduğu gibi bir yıpratma savaşına hazır değildi. Savaşa 148 askeri tümen, 3.400 tank ve 2.700 savaş uçağı tahsis etti. Bu da ordusunun yüzde 80'i demekti. Buna karşın Stalin’in beş milyon askerlik, 23 bin tankla donatılmış bir ordusu vardı. Ancak işgalin ilk gününde bin 800 savaş uçağının çoğu savaş alanına girmeden önce pistte imha edilmesi sonucu ağır bir kayba uğradı. Kiev 1941 yılının eylül ayında Almanların eline geçti. Sovyet ordusu 650 binin üzerinde askerini kaybetmişti. Hitler Karadeniz kıyılarında ilerlerken ekim ayında Ukrayna'nın ikinci büyük şehri olan Harkov'un (şimdiki adıyla Harkiv) kontrolünü ele geçirdi. Nazi güçleri Leningrad'ı kuşatmayı başardıysa da şehre giremedi. Hitler şehrin aç bırakılmasını emretti ve 890 gün süren felç edici bir kuşatma uyguladı.

Rus kışı

Nazi ordusu 2 Ekim 1941 tarihinde Rusya’nın başkenti Moskova'ya ilerlemeye başladı. Hitler, Stalin'in şehri mükemmel bir şekilde güçlendirdiğini ve sakinlerini tamamen silahlandırdığını biliyordu, ama Stalin'in güçlerinin Moskova’yı koruyamayacağına dair yanlış bir algısı vardı. Ardından hesaba katmadığı en büyük düşman geldi ve tüm dengeler altüst oldu. O düşman sert Rus kışıydı.

tgrh
Rusya Savunma Bakanlığı tarafından dağıtılan fotoğrafta Ukrayna'da sahra silahının yanında duran bir Rus askeri görülüyor, 26 Nisan 2024 (AP)

Bu sürprizi bugün yaşananlara benzetmek istersek, Ukraynalılar için bunun birden patlak veren Gazze’deki savaşın yarattığı sürprize benzediğini söyleyebiliriz. Rus kışı Alman ordusunu Moskova’nın eteklerinde durmak zorunda bıraktı. Gazze’deki savaş tüm dünyanın önceliğini değiştirdi. Ukrayna savaşını Gazze savaşının yanında sönük bıraktı. Hitler'in subaylarından birinin sıfırın altında 45 dereceye ulaştığı tahmininde bulunduğu sert kışın bastırmasından önce yaz aylarında ormanlar, bataklıklar ve nehirler de Nazi ordusunun ilerleyişini engellemede önemli bir rol oynadı. Savaşa yazlık kıyafetleriyle giren Alman askerleri savaşın kış aylarında da devam edeceğini tahmin etmiyordu. Ruslar ise ülkelerinin coğrafyasını Nazilerden daha iyi biliyorlardı ve psikolojik, fiziksel ve askeri olarak kışa hazırdılar. Onlar bu kışın içine doğmuşlar ve yaşıyorlardı. Alman tanklarındaki yağ dondu ve askeri araçların çalışabilmesi için saatler gerekti. Yağmur, Almanların önündeki yolları çamur deryasına çevirmiş, tankları ve atlı nakliye araçlarını felç etmişti. Hitler durmak zorunda kaldı. Stalin ise bunu, kısa süre içinde Nazilere karşı saldırıya geçen savunma güçlerini takviye etmek için bir fırsat olarak değerlendirdi. Almanlar Moskova'ya döndüklerinde, 600 bin nakliye aracından sadece 135 binine sahiptiler. Askerlerin hala kışlık giysileri yoktu.

Ruslar 5 Aralık 1941 günü Alman ordusuna bir karşı saldırıyla yanıt verdi. 7 Ocak 1942'de, Sovyetler Birliği'nin başkentini savunan Rus ordusunun bir milyon askerine karşılık Hitler'in birlikleri 500 bin kayıp vermişti ve Nazi Almanyası askeri harekâtı durdu.



Libya'nın başkentinde devam eden protestolar ve yol kapatma eylemleri

Libya Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) Başbakanı Abdulhamid Dibeybe (Dibeybe'nin ofisi)
Libya Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) Başbakanı Abdulhamid Dibeybe (Dibeybe'nin ofisi)
TT

Libya'nın başkentinde devam eden protestolar ve yol kapatma eylemleri

Libya Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) Başbakanı Abdulhamid Dibeybe (Dibeybe'nin ofisi)
Libya Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) Başbakanı Abdulhamid Dibeybe (Dibeybe'nin ofisi)

Libya’nın başkenti Trablus, Ulusal Birlik Hükümeti’ne (UBH) karşı öfkeli protestoların yeniden alevlenmesiyle bir kez daha gergin bir gece yaşadı. Protestolara, ‘Misrata kentindeki devrimci tugaylar ve birlikler’ olarak bilinen grupların da destek vermesiyle talepler, hükümetin görevden alınması çağrısının ötesine geçerek, yıllardır siyasi bölünmüşlük altında bulunan ülkedeki tüm ‘siyasi oluşumların’ düşürülmesi isteğine dönüştü.

Görgü tanıkları ve yerel medya kaynaklarına göre, cumartesi akşamı Trablus’ta Abdulhamid Dibeybe hükümetini protesto eden göstericiler otoyolu ve sahil yolunu kapattı. Başkentin merkezinde lastikler ateşe verilirken, birçok mahallede gece saatlerinde düzenlenen gösterilerde yolsuzluğun yaygınlaşması, hizmetlerdeki aksaklıklar ve yaşam koşullarındaki kötüleşme protesto edildi.

Libyalı diplomat Muhammed Halife el-Akrut, yolların kesildiği, lastiklerin yakıldığı, trafik akışında ciddi aksamalar yaşandığı ve yoğun sıkışıklık nedeniyle çok sayıda aracın birbirine çarptığı bir tabloya dikkat çekti.

Trablus’ta cuma günü düzenlenen benzer gösterilerin ardından protestolar ikinci gününe girerken, Misrata ve Zaviye kentlerinde de eş zamanlı eylemler yapıldı. Göstericiler, ekonomi, hizmet ve güvenlik koşullarındaki kötüleşmeyi protesto ederek geçiş sürecinin sona erdirilmesini talep etti.

Misrata kentindeki devrimci tugaylar ve birliklerin liderleri, ‘halk ayaklanması’ olarak niteledikleri eylemlere tam destek verdiklerini açıkladı. Açıklamada, ‘ülkenin çektiği acılardan sorumlu tüm siyasi oluşumların devrilmesi’ çağrısı yapılırken, Libyalılar sokağa çıkmaya davet edildi. Ayrıca Misrata’daki askeri kurumlara, protestocuların yanında yer alma çağrısında bulunuldu.

Açıklamada geçen ‘siyasi oluşumlar’ ifadesinin, Temsilciler Meclisi (TM) ile Devlet Yüksek Konseyi’nin (DYK) yanı sıra Trablus’taki UBH ve ülkenin doğusunda parlamento tarafından görevlendirilen hükümeti de kapsadığı değerlendiriliyor.

Devrimci tugaylar ve birliklerin liderleri, yayımladıkları bir başka açıklamada, Libya Savunma Bakan Vekili Tuğgeneral Abdusselam Zubi ile aralarına mesafe koyarak, kendilerini temsil etmediğini ve ‘devrimcilerin haklarını savunma’ konusunda kayda değer bir rol üstlenmediğini belirtti. Ayrıca, geçtiğimiz salı günü Türkiye’nin başkenti Ankara’dan havalandıktan kısa süre sonra düşen ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Muhammed el-Haddad ile bazı askeri yetkililerin hayatını kaybettiği uçak kazasına ilişkin tutumunu eleştirerek sessiz kalmasını kınadı.

Açıklamada, UBH’nin olaya ilişkin resmi bir taziye mesajı ya da kazanın koşullarını açıklayan bir basın toplantısı düzenlememesi ‘zayıf’ bir tutum olarak nitelendirildi; bunun askeri kuruma ve devrimcilerin fedakârlıklarına bir hakaret olduğu savunuldu.

Misrata Devrimci Tugayları, Libya’nın batısındaki en büyük ve en güçlü örgütlü askeri güçler arasında yer alıyor. Bu yapı, 17 Şubat 2011 devrimi sırasında ortaya çıkmasının ardından, özellikle Misrata, Sirte ve Trablus cephelerinde yürüttüğü operasyonlarla eski lider Muammer Kaddafi rejiminin devrilmesinde kilit rol oynamıştı.

zxscdfrgt
Bingazi'deki Libya Temsilciler Meclisi (TM) oturumundan (TM Medya Ofisi)

Bu oluşumlar, izleyen yıllar boyunca savaşçı örgütlenmeleri, silahlanmaları ve geniş toplumsal tabanlarına dayanarak Misrata’da ve kent dışında kayda değer bir askerî nüfuzu elinde tutmayı sürdürdü. Ayrıca devletin çeşitli askeri kilit noktalarında da varlık gösterdiler.

Öte yandan ülkenin batısındaki el-Esabia kentinde esrarengiz yangınlar yeniden çıktı. Kentte yaklaşık üç eş zamanlı yangın meydana gelirken, 19 Şubat’ta yaşanan ve onlarca, hatta yüzlerce evin yanmasına yol açtığı belirtilen yangınlar zinciri yeniden gündeme geldi.

El-Esabia Belediyesi, sınırlı imkânlar nedeniyle ekiplerin kapasitesini artırmak amacıyla ek bir itfaiye aracı ve bir ambulans tahsis edilmesi çağrısında bulundu. Şarku’l Avsat’ın Libya resmi haber ajansı LANA’dan aktardığına göre el-Esabia Belediyesi Basın Ofisi Müdürü Sıddık el-Mukattef, yetkili kurumlara acil destek çağrısı yaptı.

El-Mukattef, yangınların nedenlerinin ‘halen bilinmediğini’ belirterek, özellikle şubat ayından bu yana mayısta verilen kısa bir aranın ardından olayların tekrar etmesi nedeniyle takibin artırılması ve halkın korunmasına yönelik önlemler alınması çağrısında bulundu.

Ülkenin doğusunda ise Bingazi’de pazartesi ve salı günleri yapılması planlanan TM oturumunun gündemine ilişkin sessizlik hâkim. Oturumda üç ana dosyanın ele alınmasının beklendiği belirtiliyor. Bunlar arasında Yüksek Seçim Komisyonu Başkanı İmad es-Sayih’in idari atamalara ilişkin adaylıklarının onaylanması, Mareşal Halife Hafter liderliğindeki Libya Ulusal Ordusu’nun (LUO) maaş çizelgesinde değişikliğe gidilmesi ve TM için yeni bir yönetim yapısının yeniden seçilmesi yer alıyor.


Naim Kasım, ‘silah taşıma münhasır hakkının’ ertelenmesini istedi

İsrail’in Lübnan'ın güneyindeki Aknit beldesinde hedef aldığı ve üç kişinin hayatını kaybettiği bir aracın yanında duran Lübnan askerleri (DPA)
İsrail’in Lübnan'ın güneyindeki Aknit beldesinde hedef aldığı ve üç kişinin hayatını kaybettiği bir aracın yanında duran Lübnan askerleri (DPA)
TT

Naim Kasım, ‘silah taşıma münhasır hakkının’ ertelenmesini istedi

İsrail’in Lübnan'ın güneyindeki Aknit beldesinde hedef aldığı ve üç kişinin hayatını kaybettiği bir aracın yanında duran Lübnan askerleri (DPA)
İsrail’in Lübnan'ın güneyindeki Aknit beldesinde hedef aldığı ve üç kişinin hayatını kaybettiği bir aracın yanında duran Lübnan askerleri (DPA)

Hizbullah Genel Sekreteri Şeyh Naim Kasım, Lübnan hükümetine, silahların münhasıran devletin elinde olması gerektiğini öngören ‘silahların münhasır kontrolü’ konusunu ertelemesi çağrısında bulunarak, bunu ‘İsrail'in devam eden saldırıları ışığında mantıksız’ olarak nitelendirdi.

Kasım, Hizbullah'ın silahsızlandırılmasının, bu aşamada ‘silahların devletle sınırlandırılması’ olarak adlandırılsa da, bir Amerikan-İsrail projesi olduğunu düşündüğünü belirtti.

Hizbullah Genel Sekreteri, bu projenin ‘Lübnan'ın askeri kapasitesini sona erdirmek ve Lübnan halkının dengeli bir kesimini vurmak’ amacını taşıdığını da sözlerine ekledi. Hükümetin karşılığında hiçbir şey almadan gereksiz tavizler verdiğini, İsrail'in ise hiçbir anlaşmaya bağlı kalmadığını vurguladı.

Şeyh Kasım, Hizbullah’ın etkinliğinde yaptığı konuşmada, ülkenin tarihi bir dönüm noktasında olduğunu belirterek, ‘şu anda önerilen planların yeniden gözden geçirilmesi’ çağrısında bulundu. Direnişin anlaşmaya devletten daha fazla bağlı olduğunu vurgulayan Şeyh Kasım, İsrail'in anlaşmaları ihlal etmeye devam ettiğini belirtti.


GGK, Hadramut'ta ciddi ihlallerle suçlanıyor

GGK güçleri sivillere karşı ihlallerde bulunmakla suçlanıyor (Sosyal medya platformu X)
GGK güçleri sivillere karşı ihlallerde bulunmakla suçlanıyor (Sosyal medya platformu X)
TT

GGK, Hadramut'ta ciddi ihlallerle suçlanıyor

GGK güçleri sivillere karşı ihlallerde bulunmakla suçlanıyor (Sosyal medya platformu X)
GGK güçleri sivillere karşı ihlallerde bulunmakla suçlanıyor (Sosyal medya platformu X)

Yemen’in insan hakları örgütleri tarafından hazırlanan raporlar, Güney Geçiş Konseyi (GGK) güçlerini Hadramut vilayetinde sivillere karşı keyfi tutuklamalar, zorla kayıplar ve ev baskınları dahil olmak üzere ciddi ihlallerde bulunmakla suçladı. Bu ihlaller, GGK güçlerinin aralık ayı başından beri tek taraflı olarak işgal ettiği vilayetteki kaos ve istikrarsızlığı daha da derinleştirebilir.

Yemen Haklar ve Özgürlükler Ağı, yerleşim bölgelerini ve özel evleri etkileyen baskıcı uygulamaları kınayan sert bir açıklama yayınladı. Bu eylemlerin Yemen anayasası ve ulusal yasaların hükümlerinin yanı sıra Yemen'in uluslararası insan hakları hukuku ve uluslararası insani hukuk kapsamındaki uluslararası yükümlülüklerinin açık bir ihlali olduğunu vurguladı.

Sahadan tanıklıklara göre GGK güçleri sivillerin evlerine baskın düzenleyerek sivilleri keyfi olarak gözaltına alırken bazı sivilleri zorla kaybederek kişinin özgürlük ve güvenlik hakkı, evin dokunulmazlığı ve adil yargılanma garantisini ihlal etti.

Yemen Haklar ve Özgürlükler Ağı, bu uygulamaları keyfi gözaltı ve zorla kaybedilmenin sistematik bir örneği olarak nitelendirirken hesap verilmeden devam etmelerinin tehlikesine karşı uyardı.

wdvrfgthy
Hadramut'taki kabile toplantısı GGK güçlerinin ihlallerini kınadı (Sosyal medya platformu X)

Yemen Haklar ve Özgürlükler Ağı ayrıca GGK'nın Wadi Herd, Halfun ve Gayl Bin Yamin dahil olmak üzere Hamum kabilelerinin yaşadığı geniş bölgelere yasadışı askeri abluka uyguladığını da belgeledi. Bu abluka, hareket özgürlüğünü kısıtladı, hastaların acil bakıma erişimini engelledi ve temel sağlık hizmetlerini aksattı. Özel mülkiyete yönelik saldırılar ve yaygın yağma ve hırsızlık olayları da rapor edildi.

Ablukanın meşru bir güvenlik önlemi olarak haklı gösterilemeyeceğinin vurgulandığı, aksine uluslararası insani hukuk tarafından yasaklanan toplu cezalandırma olarak nitelendirilen raporda, bu ablukanın, GGK projesini açıkça reddeden bu bölgelerin sakinlerine yönelik siyasi zulüm örneği olduğu, ayrımcılık yapmama ve fikir, ifade ve siyasi görüş özgürlüğü ilkelerinin açık bir ihlali olduğu ve askeri gücün siyasi baskı aracı olarak kullanıldığı belirtildi.

Sistematik ihlaller

Yemen Haklar ve Özgürlükler Ağı, siyasi görüşlere dayalı olarak yerleşim bölgelerini hedef almanın ve bölge sakinlerine toplu kısıtlamalar uygulamanın, onların yaşamlarını, onurlarını ve geçim kaynaklarını etkilediğini ve uluslararası standartlara göre bireysel cezai sorumluluk gerektiren ağır suçlar teşkil edebilecek ciddi bir suç olduğunu belirtti.

Rapor, GGK’yı askeri ve siyasi liderliğini ihlallerden tam olarak yasal olarak sorumlu tuttu ve tüm kuşatma ve toplu cezalandırma eylemlerinin derhal sona erdirilmesini, hareket özgürlüğüne getirilen kısıtlamaların kaldırılmasını ve sağlık ve insani yardım hizmetlerine engelsiz erişimin sağlanmasını talep etti.

Yemen Haklar ve Özgürlükler Ağı ayrıca keyfi olarak gözaltına alınan tüm kişilerin derhal serbest bırakılmasını, zorla kaybedilenlerin akıbetinin açıklanmasını ve bu ihlallerden sorumlu olanların uluslararası adalet standartlarına göre hesap vermesi için hızlı, bağımsız ve etkili soruşturmaların başlatılmasını talep etti.

Uluslararası topluma ve Birleşmiş Milletler (BM) organlarına sivilleri korumak, uluslararası insani hukuka saygı gösterilmesini sağlamak ve faillerin cezasız kalmasını önlemek için acil önlemler almaları çağrısında bulundu.

İhlalleri tarafsız ve profesyonel bir objektiflikle izlemeye ve belgelemeye devam edeceğini belirten Yemen Haklar ve Özgürlükler Ağı, tüm Hadramut sakinlerini, mağdurları ve tanıkları, yasal belgeleme için herhangi bir ihlali bildirmeleri ve ulusal ve uluslararası hesap verebilirlik için gerekli dosyaları hazırlamaları, böylece mağdurlara adalet sağlanması ve faillerin cezasız kalmasının önlenmesi için çağrıda bulundu.

Yemen Haklar ve Özgürlükler Ağı, açıklamasında sivillerin korunmasının siyasi bir tercih değil, vazgeçilmez bir hukuki ve insani yükümlülük olduğunu ve herhangi bir sessizlik veya kayıtsızlığın koruma sorumluluğunun ağır bir ihlali olduğunu vurguladı.