İsrail'in Gazze'de “ertesi gün" seçenekleri

Ertesi gün ile ilgili seçenekler, yalnızca savaş ve askeri sonuç kriterlerine göre değerlendirilemez

İsrail’in Gazze şehrinin doğusundaki Şucaiyye Mahallesi’nde düzenlediği bombardımanın ardından yükselen dumanlar, 22 Haziran 2024 (AFP)
İsrail’in Gazze şehrinin doğusundaki Şucaiyye Mahallesi’nde düzenlediği bombardımanın ardından yükselen dumanlar, 22 Haziran 2024 (AFP)
TT

İsrail'in Gazze'de “ertesi gün" seçenekleri

İsrail’in Gazze şehrinin doğusundaki Şucaiyye Mahallesi’nde düzenlediği bombardımanın ardından yükselen dumanlar, 22 Haziran 2024 (AFP)
İsrail’in Gazze şehrinin doğusundaki Şucaiyye Mahallesi’nde düzenlediği bombardımanın ardından yükselen dumanlar, 22 Haziran 2024 (AFP)

Macid Kayali

İsrail'in Hamas'ın 7 Ekim saldırısını fırsat bilerek Gazze Şeridi’ne karşı başlattığı savaşın üzerinden sekiz ay geçerken, bu daha önce eşi benzeri görülmemiş savaşın hedefleri de netleşti. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu hükümeti kaçırılan ya da esir tutulan İsraillileri kurtarmaya, Hamas tehdidini ortadan kaldırmaya ve gelecekte böyle bir saldırının tekrarlanmasını önlemeye odaklanarak gerçek niyetleri hakkında kasıtlı olarak belirsiz sinyaller verse de amaç sahada son derece açık.

Bu savaşın gerçek hedeflerinin araştırmak için İsrailli yetkililerin çelişkili açıklamalarına değil, benimsedikleri savaş yöntemlerine, hedeflerine, silahlarının kalitesine ve savaşın genel siyasi, güvenlik, sosyal ve ekonomik yansımalarına bakılmalı.

İsrail, savaşın ilk günlerinden itibaren geçtiğimiz sekiz ay boyunca askeri gücünü Filistinlilere en büyük insani kayıpları verdirmek, binalarını ve evlerini yıkmak için kullandı. Gazze Şeridi'ni yaşanmaz bir yer haline getirmek ve Gazzelileri bölgeyi terk etmeye zorlamak gibi açık ve özel bir amaçla (bazı tahminlere göre 200 bin Gazzeli büyük meblağlar ödeyerek Gazze Şeridi’ni terk etti) Filistinlileri su, elektrik, gıda, yakıt, ilaç ve barınak dahil olmak üzere tüm temel yaşam olanaklarından mahrum bıraktı.

Ancak bu durum Filistinli silahlı örgütlerin savaşmaya, çatışmaya ve bombalamaya devam ettiği ve İsrail'in esirlerini kurtaramadığı gerçeğini değiştirmese de direnişin yapabildikleri ile İsrail'in Gazze Şeridi'ne ve savaşın ertesi günü dünyaları yok olan ve geri dönebilecekleri hiçbir şey kalmayan iki milyondan fazla Filistinliye yaptıkları arasında bir kıyaslama yapılması mümkün değil.

Burada dikkat çekilmesi gereken bir diğer husus da İsrail'in Gazze'deki savaş modeliyle Filistinlileri terörize etmeye ve nehirden denize kadar onları kendi diktalarına tabi kılmaya çalışmasıdır. Netanyahu, eski İsrail Başbakanı İzak Rabin’e düzenlenen suikastın ardından göreve geldiği ilk başbakanlık döneminden (1996-1999) bu yana Filistin devleti kurulması fikrini bir Yahudi devleti olarak İsrail'in aleyhine olduğunu öne sürerek bir saplantı haline getirmiş ve bu saplantılı düşüncesini sonraki iki dönemi boyunca sürdürmüştür. Netanyahu, ikinci başbakanlığı döneminde (2009-2021), İsrail'in bir Yahudi devleti olduğu fikrini (2018 yılında) yasalaştırmayı başardı. Netanyahu, 2022 yılında üçüncü kez seçildiği ve halen sürdürdüğü başbakanlığı sırasında ise Filistin meselesini kesin olarak çözerken, İsrail'i liberal ve demokratik bir devletten Yahudi ve dini bir devlete dönüştürdü.

Ancak savaşın ertesi günü fikri, tam bir samimiyetsizliktir. İsrail, Gazze Şeridi’nden tamamen ya da kısmen çekilse bile savaştan sonra Filistinlilerin elinde ne kalacak? Bu fikir Gazze'deki Filistinlilerin durumuna değil, yaratılacak otoriter gerçekliğe işaret ediyor. Gazze'deki Filistinliler savaşın ertesi günü, Gazze Şeridi'nin devasa bir çorak araziye, dünyanın en büyük çorak arazisine, dünyanın en büyük mezarlığına ve Gazze'de kalanların yaşamasını zar zor sağlayan dış yardımlar dışında, insanların barınaksız, iş olanaklarından yoksun ve hayati ihtiyaçlara ulaşamadıkları en büyük yere dönüşmüş olduğunu görecekler.

Savaşın ertesi gününden bahsederken, ertesi gün için bir plan olmadığı yönündeki yaygın söylemin aksine İsrail’in sahada haritalandırdığı açık senaryoları söz konusu. Udi Dekel’in 1 Mart 2024 tarihli makalesine göre Netanyahu’nun 23 Şubat 2024 tarihinde terörizmin yeniden canlanmasını önlemek ve Gazze'den gelebilecek tehditleri engellemek amacıyla İsrail'in Gazze Şeridi'nin tamamında zaman sınırı olmaksızın operasyon özgürlüğünü sürdüreceğini belirten çok maddeli bir plan yayınladı. Bu plana göre ‘İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki teröristlerin takviyelere ulaşmasını önlemek için Gazze ile Mısır arasındaki güney sınırını kapatması gerektiği’ gerekçesiyle Gazze Şeridi'nde İsrail sınırları yakınlarında oluşturulan güvenlik bölgesi, güvenlik ihtiyacı olduğu sürece kalmaya devam edecek.

sacdfrgth
Gazze’deki İsrailli rehinelerin kurtarılması talebiyle Başbakan Binyamin Netanyahu'ya karşı düzenlenen miting sırasında pankart tutan bir protestocu 22 Haziran 2024 (Reuters)

Planda sivil işlerle ilgili olarak ise ‘Gazze Şeridi'nde sivil idare ve kamu düzeninden, idari alanda uzmanlığı olan terörizmi destekleyen kurum ve kuruluşlarla ilişkisi olmayan yerel yetkililer sorumlu olacağı’ belirtiliyor.

İsrail Ulusal Güvenlik Araştırmaları Enstitüsü’nden (INSS) Udi Dekel, 21 Mart 2024 tarihli makalesinde ise “En nihayetinde Netanyahu, tek taraflı bir Filistin devletinin kurulmasına karşı olduğunu yineliyor... Yani ne Hamasistan ne de Fetihistan” ifadelerine yer verdi.

İsrailli gazeteci Ron Ben-Yishai, Yediot Aharonot gazetesinde 16 Mart 2024 tarihinde yayınlanan makalesinde Gazze Şeridi’nde savaşın ertesi günüyle ilgili olarak bu plandan bahsederken şunları söylüyor:

“Netanyahu Gazze Şeridi'nin ayrı bir oluşum haline gelmesi üzerinde duruyor. Gazze Şeridi dünyaya kara ve deniz olmak üzere iki koridor üzerinden bağlanıyor. Bu iki koridor Gazzelilerin (yani hayatta kalanların) İsrail'den geçmeden Gazze Şeridi’ne nispeten serbestçe girip çıkmalarına, yabancı ülkelerle ticari ve ekonomik ilişkiler kurmalarına ve kendi kıyılarında balıkçılık yapmalarına olanak sağlayacaktır. Ancak İsrail, silah üretimine ve terörist yapıların kurulmasına olanak sağlayan silah ve hammadde kaçakçılığını önlemek amacıyla iki koridordaki hareketleri izleyecektir. Netanyahu, Gazze Şeridi’nin yeniden inşasını finanse etmek için ABD ile bazı Arap ve bölge ülkelerinin destek vermesini, yatırımların boşa gitmemesi için Gazze Şeridi'nin askerden arındırılmasını ve terör eylemlerinin önlenmesini istiyor. Bugünlerde Gazze kıyısındaki yüzer iskelenin Başbakan’ın orijinal bir girişiminin parçası olduğu varsayılabilir.”

Netanyahu, terörizmin yeniden canlanmasını önlemek ve Gazze'den gelebilecek tehditleri bertaraf etmek amacıyla İsrail'in Gazze Şeridi'nin tamamında zaman sınırlaması olmaksızın operasyon özgürlüğünü sürdürmesini de içeren çok maddeli bir plan yayınladı.

INSS, Gazze’de savaşın ertesi günü için olası ve farklı seçenekleri şu şekilde özetliyor:

1 - Gazze Şeridi'nin İsrail'den tamamen ayrılması ve iki bölge arasındaki tüm sınır kapılarının kapatılması.

2 – Gazze Şeridi’nin işgal edilmesi ve İsrail ordusunun orada uzun süreli konuşlandırılmasının yanı sıra sivil bir yönetimin oluşturulması ya da sıkıyönetimin getirilmesi.

3 - ABD, Arap ülkeleri ve uluslararası toplum tarafından tercih edilen bir seçenek olarak yenilenmiş bir Filistin Yönetimi'nin Gazze'yi kontrol etmesine izin verilmesi.

4 - Gazze'nin Filistin Yönetimi'ne bağlı federal bir valiliğe dönüştürülmesi, Gazze'deki yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ve Gazze Şeridi'nde Filistin Yönetimi'nin himayesinde ve önceki anlaşmalara bağlı teknokratik bir yönetimin kurulması.

5 – Fetih Hareketi (El Fetih) ve Hamas Hareketi’nin dahil olduğu ya da desteklediği bir Filistin ulusal birlik hükümetinin kurulması.

6 - Gazze Şeridi’nin Filistin Yönetimi’ne ya da Batı Şeria'ya bağlı olmayan ayrı bir bölgesel oluşum haline getirilmesi.

Tüm bu seçenekler arasında İsrail'in seçeneklerinin işgal ve yerleşim birimleri inşası, Gazze üzerinde siyasi, güvenlik ve ekonomik hakimiyetini sürdürmesi ve Gazze’nin Batı Şeria ile bağlantısının tamamen kesilmesi olduğu açıkça ortada. İsrail’in önünde ayrıca geçici güvenlik kontrolünden Gazze'nin Filistin Yönetimi'nin bir parçası haline geldiği bir geçiş aşamasına kadar değişen orta ve alt düzeylerde seçenekleri de var. Bu orta ve alt düzeylerdeki seçenekler, ABD’nin Gazze’deki savaşın İsrail'in bölgeye entegre olmasını sağlayacak, imajını ve statüsünü iyileştirecek, Arap ülkeleri ile İsrail arasındaki ilişkilerde köklü bir değişikliğe yol açacak ve belki de bu düzenlemelere uyum sağlayabilecek parametrelere sahip bir Filistin devletinin kurulmasına ön ayak olacak bölgesel düzenlemeler yaratmasını öngören politikasıyla uyumlu.

Açıkçası bu seçenekler sadece savaşın kriterleri ve askeri sonuçları tarafından değil, aynı zamanda bu savaşın sonuçlarından kaynaklanan gerçekler tarafından, özellikle de Gazze'deki iki milyon Filistinlinin her şeye ihtiyaç duyması açısından da değerlendirilmeli. Bu ihtiyaçlar arasında temel ihtiyaçlara ulaşılması, geçim kaynağı, güvenlik istikrarı ve Gazze'nin yeniden inşası yer alırken bunların hiçbiri belirli siyasi, güvenlik ve ekonomik koşullar olmadan sağlanamaz.

Örneğin şimdiye kadar ABD’nin himayesinde Gazze Şeridi kıyısında bir yüzer iskele inşa edildi. İsrail'in dayattığı, bir kilometre genişliğinde olan ve Gazze'nin yüzölçümünün yüzde 16'sını kapsayan güvenlik kuşağı, Gazze Şeridi'ni kara ve deniz yoluyla komşularından ayırıyor. Bu kuşak artık (Mısır ile Gazze arasındaki sınır şeridi) Philadelphia (Salahaddin) Koridoru'nu da kapsıyor.

Gazze Şeridi kıyısında ABD’nin himayesinde bir yüzer iskele inşa edilirken İsrail'in dayattığı, bir kilometre genişliğinde olan ve Gazze'nin yüzölçümünün yüzde 16'sını kapsayan güvenlik kuşağı, Gazze Şeridi'ni kara ve deniz yoluyla komşularından ayırıyor. Kuşak, Philadelphia Koridoru'nu da kapsıyor.

Bu sadece mevcut verilere göre yapılan siyasi bir analiz. Dileklerin, arzuların ya da duyguların burada hiçbir anlamı yok ya da hiçbir şeye yardımcı olamazlar. Bu analiz, Filistinli grupların meşruiyetini ya da fedakarlıklarını zayıflatmaz. İsrail sömürgeci, ırkçı ve saldırgan bir devlet olmaya ve işgal tüm biçimleriyle devam ettiği sürece El Fetih, Hamas ya da başka herhangi bir isim altında direniş de devam edecektir.

xscdvfbgyhn
İsrail'in Gazze Şehrindeki et-Tuffah bölgesine yönelik bombardımanında ölen yakınlarının cenazelerine eşlik eden Filistinliler, 22 Haziran 2024 (AFP)

Belki de burada farkına varılması gereken en önemli nokta, 7 Ekim’deki saldırının ne sömürgeleştirilenin sömürgeciye karşı direnişi ne güçsüzün güçlüye karşı savaşı kriterlerine ne de tüm biçimleriyle uzun vadeli halk direnişine dayanmadığıdır. Meleklerin müdahalesi de dahil olmak üzere kaderci düşüncelere, ‘meydanların birliği’ sloganına ya da yanılsamasına dayanan, ‘Cihat, ya zafer ya şehitlik’ düsturuyla ordudan orduya bir savaş olarak farklı algılar içinde yürütülen Hamas liderliği tarafından yapılan bir seçimdir, gökten gelen bir emir değil. Dolayısıyla tıpkı Filistin liderliğinin 1993 tarihli Oslo Anlaşması’na gitme tercihinin eleştiriyi, hesap verilebilirliği ve hesap sorulabilirliği hak etmesi gibi, gözden geçirilmeyi ve eleştirilmeyi hak ediyor. Filistin liderliği o dönemde, yanılmaz olduğunu ve Filistin halkının çıkarlarıyla uyumlu olduğunu iddia ederek tüm bunları reddetmişti.

Temelde direniş savaşçılarının kararlılık ve fedakarlıklarını takdir etmekle birlikte, yukarıda belirtilenler, Aksa Tufanı Operasyonu’nun ağır bedelini Hamas'ın değil, Filistin halkının ödediği gerçeğini gizleyemez. Aslında Hamas liderlerinin açıklamalarına göre Gazze'deki Filistinliler, bazıları Hamas ile aynı fikirde olsun ya da olmasın tüm bedeli canlarıyla ve mallarıyla ödediler.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.



ABD Başkanı Biden, Hizbullah lideri Nasrallah’ın öldürülmesini “adaletin ölçüsü” şeklinde tanımladı

ABD Başkanı Joe Biden  (AFP)
ABD Başkanı Joe Biden  (AFP)
TT

ABD Başkanı Biden, Hizbullah lideri Nasrallah’ın öldürülmesini “adaletin ölçüsü” şeklinde tanımladı

ABD Başkanı Joe Biden  (AFP)
ABD Başkanı Joe Biden  (AFP)

ABD Başkanı Joe Biden dün yaptığı açıklamada, Hizbullah lideri Hasan Nasrallah'ın İsrail hava saldırısında öldürülmesinin, aralarında binlerce Amerikalı, İsrailli ve Lübnanlı sivilin de bulunduğu "birçok kurbanı için adaletin bir ölçüsü" olduğunu söyledi.

Biden, Amerika'nın İsrail'in Hizbullah, Hamas, Husiler ve İran tarafından desteklenen diğer “terörist gruplara” karşı kendini savunma hakkını tamamen desteklediğini vurguladı.

Savunma Bakanı Lloyd Austin'e herhangi bir saldırganlığı caydırmak ve bölgede geniş çaplı bir savaş riskini azaltmak için ABD kuvvetlerinin Ortadoğu'daki konumunu güçlendirmesi talimatını verdiğini söyleyen Biden, "Amacımız ister Gazze'de ister Lübnan'da olsun mevcut çatışmaları diplomatik yollarla yatıştırmaktır" dedi.

nthyumı
Hizbullah lideri Hasan Nasrallah Cuma günü güney banliyölerinde düzenlenen bir İsrail saldırısında öldürüldü (AFP)

ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin (Cumartesi) İran tarafından desteklenen “terörist gruplar” karşısında İsrail'in meşru müdafaa hakkına tam destek verdiğini ifade etmişti.

ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) Austin'in Cuma günü İsrailli mevkidaşı Yoav Galant ile Lübnan'daki olaylar hakkında iki kez görüştüğünü ve ABD'li bakanın Washington'un bölgedeki güçlerini ve tesislerini korumaya hazır olduğunu ve İsrail'i savunmaya kararlı olduğunu söylediğini açıkladı.

ABD'nin tutumu, Hizbullah'ın lideri Hasan Nasrallah'ın Cuma günü İsrail'in Beyrut'un güney banliyösündeki Hizbullah'ın merkez karargâhına düzenlediği hava saldırısında öldüğünü doğrulamasından saatler sonra geldi.

Daha geniş çaplı bir çatışma endişesi

CNN'in eski ve mevcut ABD'li yetkililerden aktardığına göre Nasrallah'ın ölümü, Başkan Joe Biden yönetiminin aylardır önlemek için yoğun çaba sarf ettiği Ortadoğu'da geniş çaplı bir savaş korkusunu önemli ölçüde körükledi.

Ancak adı açıklanmayan üst düzey bir Batılı yetkili CNN'e şunları söyledi “Bunun yakında nasıl tırmanmayacağını anlamıyorum.”

Eski üst düzey Ortadoğu yetkilisi Mick Mulroy'a göre saldırı aynı zamanda İsrail'in daha geniş bir çatışmayı göze aldığının, ABD destekli ateşkes önerisini kabul etmeye yakın olmadığının ve Hizbullah'ın artık müzakerelerle ilgilenmeyeceğinin açık bir işaretiydi.

İran endişeli

ABD'li bir askeri yetkili CNN'ne şunları söyledi: “İran'ın, İsrail'in bölgedeki en güçlü ve en yetenekli milis gücü olan Hizbullah'a verdiği zararın derecesinden endişe duyduğuna dair bazı işaretler var.”  ABD'nin İran'ın, İsrail'in Hizbullah'a yönelik operasyonlarının sonucunda yüzlerce savaşçısının savaş alanından çekilmesinin ve Hizbullah'ın kaybetmek üzere olduğunu görmesi halinde İran'ın çatışmaya müdahale edeceğine inandığını da ifade eden askeri yetkili ABD'li yetkililerin uzun zamandır Hizbullah'ın üst düzey liderliğinin, son aylarda çatışmalar şiddetlense de İsrail'le kapsamlı bir savaştan kaçınmak istediği değerlendirmesinde bulunduğunu ancak Nasrallah'ın ölümünün çok farklı olduğunu da sözlerine ekledi.

Hizbullah karşılık verecek

Eski üst düzey istihbarat yetkilisi Jonathan Panikov'a göre, Hizbullah kesinlikle karşılık verecek ve İran da muhtemelen bir rol oynayacak. Panikov sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu karşılık büyük olasılıkla geniş çaplı bir savaşa yol açacak kadar büyük olacaktır.” Panikov, Hizbullah liderliğinin 7 Ekim'den bu yana İsrail'e karşı mücadelede daha büyük bir rol oynamaya teşvik ettiğini ve şimdi liderinin öldürülmesine sert bir yanıt vermezse savaşçılarının ve destekçilerinin gözünde meşruiyetini kaybetme riskiyle karşı karşıya olduğunu da sözlerine ekledi.

Schenker: İsrail'e karşı bu savaşı isteyenler Nasrallah ve İranlı destekçileriydi

Hizbullah liderinin öldürülmesini Şarku'l Avsat'a değerlendiren ABD'nin Yakın Doğu İşlerinden Sorumlu eski Dışişleri Bakan Yardımcısı David Schenker, “İsrail'e karşı bu savaşı isteyenler Nasrallah ve İranlı destekçileriydi. Nasrallah bu savaşı istediği zaman sona erdirebilirdi ama bunu yapmamayı tercih etti. Ölümüyle birlikte Lübnan'ı bir kez daha İsrail ile yıkıcı bir çatışmaya sürükledi” dedi.

Aaron David Miller

Carnegie Endowment'ın kıdemli üyesi ve başkan yardımcısı Aaron David Miller, Asharq al-Awsat'a verdiği demeçte İsrail'in güney banliyölerinde Hizbullah lideri Hasan Nasrallah'ı hedef alan saldırısını şöyle değerlendirdi: “Bana göre İsrail Savunma Kuvvetleri ve Başbakan Netanyahu, gerçek stratejik tehdidin güneydeki Hamas değil, kuzeyde (Lübnan'da) olduğu sonucuna varmıştır. Bence İsrail Başbakanı bu sonuca vardı ve Knesset'in tatilde olmasından ve ABD seçimlerine haftalar kalmasından faydalandı, dolayısıyla ABD'nin yaptırım uygulama, İsrail'in kabiliyetlerini sınırlama ya da ABD askeri yardımına koşul koyma kabiliyeti büyük rahatsızlık yaratabilir ve bu da Netanyahu'ya şimdi ile ABD seçimlerinin yapılacağı 5 Kasım arasında manevra yapma fırsatı veriyor.”

dscfvgbty
İran Dini Lideri Ali Hamaney (DPA)

Birçok ABD yönetiminde müzakereci olarak çalışmış olan tanınmış araştırmacı Miller ABD seçimlerinin Netanyahu'nun hesaplarında önemli bir yer tuttuğunu ve aynı zamanda Biden yönetiminin hesaplarında da önemli ve anlaşılabilir bir yer kapladığını belirterek bu yönetim ve Demokrat aday Kamala Harris için en kötü şey şu anda tam ölçekli bi rsavaşın patlak vermesi ve İsrail'in (Hizbullah'a) gerilimi tırmandırmasıdır. ABD'nin bu savaşın içine çekilebileceğini hayal etmek çok kolay, dolayısıyla bu yönetim için riskli bir teklif olduğunu ifade eden Miller, "Hasan Nasrallah'ın öldürülmesinin bir bölümün sonu ya da yeni bir hikayenin başlangıcı olmayacak.  Çünkü İsrail şu anda üç cephe ve bir yıpratma savaşıyla karşı karşıya; biri en az stratejik öneme sahip olan Hamas'la, ikincisi bir şekilde devam edecek olan Hizbullah'la ve üçüncüsü de İran'la ve “bu savaşlar yakında bitmeyecek ve diplomatik bir sonları da yok. Hizbullah İsrail'i hedef almak için pek çok tehditte bulundu. Şimdi asıl soru büyük bir misillemeden geri adım atıp atmayacakları. Lübnan kamuoyu da dikkate alınmalı çünkü İsrail saldırılarından etkileniyor ve ben Hizbullah'ın zamanla yumuşak güç kullanımına başvuracağına inanıyorum” dedi.

İran'ın verebileceği tepki konusunda Miller şu ifadeleri  kullandı: “İranlılar bir ikilem içinde: Arap-İsrail çatışmasındaki başlıca vekillerinin bu şekilde öldürüldüğünü görmek istemiyorlar ve aynı zamanda İsrail'le ABD'nin de dahil olduğu devam eden bir çatışmanın içine çekilerek İran ordusuna ve muhtemelen nükleer tesislerine saldırı düzenlemek istemiyorlar.”