Mısır ve Türkiye, Gazze'de acil ateşkes çağrısında bulundu

İki ülke, bölgede daha geniş çaplı bir çatışmanın tehlikeleri konusunda uyardı.

Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri, Türk mevkidaşı Hakan Fidan ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi. (Mısır Dışişleri Bakanlığı)
Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri, Türk mevkidaşı Hakan Fidan ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi. (Mısır Dışişleri Bakanlığı)
TT

Mısır ve Türkiye, Gazze'de acil ateşkes çağrısında bulundu

Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri, Türk mevkidaşı Hakan Fidan ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi. (Mısır Dışişleri Bakanlığı)
Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri, Türk mevkidaşı Hakan Fidan ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi. (Mısır Dışişleri Bakanlığı)

Mısır ve Türkiye, Gazze'de acil ve kalıcı bir ateşkes çağrısında bulundu. İki ülke ayrıca, İsrail-Lübnan gerginliği karşısında ‘bölgedeki çatışma ve istikrarsızlığın genişlemesi tehlikesi’ konusunda uyardı.

Mısır Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü’nün yaptığı açıklamaya göre Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri dün (Çarşamba) Türk mevkidaşı Hakan Fidan ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi. Görüşmede ‘ikili ilişkiler ve iki ülke arasındaki yüksek düzeyli stratejik konseyin ilk toplantısına ilişkin düzenlemeler’ ele alındı.

Görüşme sırasında iki taraf, başta Gazze Şeridi'nde devam eden kriz olmak üzere bir dizi bölgesel ve uluslararası konuda görüş alışverişinde bulundu.

Mısır'dan yapılan açıklamaya göre iki taraf, "İsrail tarafının yardım girişine uyguladığı kısıtlamalar ve bu yardımın dağıtımı için koruma ve uygun koşullar sağlama konusundaki isteksizliği nedeniyle Gazze’nin karşılaştığı son derece zor insani koşullara dikkat çekti. Gazze Şeridi'ndeki Filistinli sivillerin acılarının hafifletilmesine katkıda bulunacak şekilde insani yardımın Gazze Şeridi'ne daha yüksek oranlarda girmesini sağlamak için çalışmanın gerekliliğini" vurguladı.

İki taraf ayrıca, acil ve kalıcı bir ateşkese acilen ulaşılması gerektiğini vurguladı. İsrail-Lübnan gerginliğinin kontrolden çıkabileceği ve yol açabileceği çok ciddi sonuçlar karşısında bölgedeki çatışma ve istikrarsızlığın genişlemesinin tehlikeleri konusunda uyarıda bulundu.

İki ülke, Türkiye'nin daha önce Mısır'daki Müslüman Kardeşler’e verdiği destek nedeniyle yıllardır gergin olan ilişkileri yeniden inşa etmeye çalışıyor.

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 2012'den bu yana Mısır'a yaptığı ilk ziyaret için şubat ayında Kahire'ye geldi ve bu ziyaret sırasında Mısırlı mevkidaşı Abdulfettah Sisi ile görüştü.

Ziyaret sırasında Erdoğan, Mısır ile ticareti kısa vadede 15 milyar dolara çıkarma sözü verdi.



Suriye hükümeti ve Şii Hilali’nin yenilgilerinin sürdürülmesi

Suriye hükümeti ve Şii Hilali’nin yenilgilerinin sürdürülmesi
TT

Suriye hükümeti ve Şii Hilali’nin yenilgilerinin sürdürülmesi

Suriye hükümeti ve Şii Hilali’nin yenilgilerinin sürdürülmesi

İbrahim Hamidi

Suriye hükümetindeki yeni bakanlardan biri, bakanlığının kayıtlarını incelediğinde ‘İran dosyalarının’ büyüklüğü ve ciddiyeti karşısında şaşırdığını söyledi. Söz konusu bakanlıktaki bu durum, Suriye'deki diğer birçok bakanlıktaki ve kuruluştaki durumla aynı. Dosyalar, sözleşmeler, anlaşmalar, bilgiler, müdahaleler ve bazen Tahran'a ulaşan uzantılar... İran’ın ‘rejimin derinliklerine’ nüfuz etmiş olması, yeni hükümetin Beşşar Esed rejiminin mirasından kurtulmasını yavaşlatıp zorlaştırıyor.

Geçtiğimiz on yıllar boyunca Suriye-İran ilişkileri, 1979 yılındaki İran İslam Devrimi'nden sonra çeşitli aşamalardan geçti. Her kriz ve sınav karşısında dikey olarak derinleşirken, yatay olarak genişledi. Hafız Esed, 1980 yılında patlak veren İran-Irak savaşında Saddam Hüseyin’e karşı Ayetullah Humeyni'nin yanında yer aldı. Esed, İsrail'in 1982 yılında Lübnan'ı işgali sırasında, Hizbullah'ın kurulması için topraklarını İran Devrim Muhafızları Ordusu’na (DMO) açtı.

Hafız Esed, 1990 Körfez Savaşı sırasında Bağdat'taki ‘Baasçı’ yoldaşının (Saddam) karşısında yer aldı ve bir yıl sonra Kuveyt'i kurtarmak için yapılan savaşa katıldı. Esed, 1990'lı yıllarda ABD’nin himayesi altında İsraillilerle müzakere ederken bile İran’ın yanında olmaya ve 1993 tarihli Oslo Anlaşmalarına karşı çıkan Filistinli gruplardaki müttefikleriyle koordinasyona devam etti.

Hafız Esed bir yandan (Sovyetler Birliği sonrası) Rusya, Çin ve Kuzey Kore ile askeri ve güvenlik iş birliğini, diğer yandan Arap ülkeleriyle siyasi ve ekonomik ilişkileri sürdürdü. İran ile ise askeri, güvenlik ve füze alanlarında gizli bilimsel iş birliği programlarına devam etti.

Oğlu Beşşar Esed'in 2000 yılında iktidara gelmesiyle Şam'ın Tahran'la ilişkisi ittifak ve dengeden İran’ın dini liderinin (rehber) görüşüyle özdeşleşmeye dönüştü. Suriye ordusunun 2005 yılında Lübnan Başbakanı Refik Hariri'nin öldürülmesinin ardından Lübnan'dan çıkması ve 2006 İsrail-Hizbullah savaşı ile Suriye rejimi ‘İran'ın koynunda’ uyuyup uyanır oldu.

Suriye'de İran destekli milisler, eğitim kampları, gizli koridorlar, geçişler, kaçakçılık ağları, yaptırımları delen şirketler, silah ve füze programları, tesisler ve anlaşmalar gibi çok daha fazlası var.

En büyük değişim son on yılda, 2011 yılında Suriye’deki devrimin patlak vermesi ve Beşşar Esed rejiminin İran’ın Dini Lideri Ali Hamaney’e ve Hizbullah'a boyun eğerek İran'ın Suriye'deki araçlarından biri haline gelmesiyle yaşandı. Kararlar Tahran'da ve güney banliyölerinde alınmaya ve İran'ın bölgedeki silahları tarafından uygulanmaya başladı. Suriye nüfuz savaşı için kullanılan bir arenaya ve Tahran'dan Irak'a, Lübnan'a, Filistin davasına ve Ortadoğu'nun geri kalanına silah, mühimmat ve ideoloji transferi için kullanılan bir koridora dönüştü. Suriye'de koalisyon şemsiyesi altında, İran destekli milisler, eğitim kampları, gizli koridorlar, geçişler, kaçakçılık ağları, yaptırımları delen şirketler, silah ve füze programları, askeri, ekonomik, sosyal ve dini tesisler, ekonomik anlaşmalar, sanayi bölgeleri, güvenlik koordinasyonu ve son on yılda rejimin kabiliyetleri azaldıkça ülkede gelişen siber programlar ve gizli hücrelerden oluşan bütün bir altyapı gibi çok daha fazlası var.

İran, Suriye’de her şeye sirayet etmiş durumda. Onun etkisinden ve nüfuzundan kurtulmak kolay olmayacak. Çok şey başarıldı ve geriye zor, karmaşık ve zaman alıcı bir süreç kaldı. Yeni hükümetin gizli görevlerinden biri de gizli programlardan kurtulmak.

İran, Suriye’de askeri, ekonomik, güvenlik ve sosyal örgütlenmeleriyle bir gölge devlet inşa etmeye çalıştı. Açılan her devlet dosyası, İran'ın Suriye'deki nüfuzunun boyutları ortaya koyuyor. Gayrimenkul alanında birçok mülk İranlı kurumlar adına kayıtlı. Güvenlik kurumlarında ve orduda çok sayıda koordinasyon komitesi var. Casusluk ve dinleme altyapısı da İran'a ait.

Beşşar Esed rejiminin 8 Aralık'ta çökmesi 'İran’ın Suriye’deki varlığının' açık olan kısmını sona erdirdi. İran destekli milisler ve İranlı danışmanlar geri çekildi. İnsansız hava araçları (İHA) ve uçaklar imha edildi. Ancak en tehlikeli olanı bunun görünmeyen kısmı. Bu kısım için silah ve uyuşturucu kaçakçılığı ağlarının çökertilmesi, Suriye'den Irak, Lübnan ve Ürdün sınırlarına uzanan gizli koridorların kapatılması, Suriye rejiminin yapısındaki hücrelerin ve programların lağvedilmesi gerekiyor.

İran, Suriye’de her şeye sirayet etmiş durumda. Onun etkisinden ve nüfuzundan kurtulmak kolay olmayacak. Çok şey başarıldı ve geriye zor, karmaşık ve zaman alıcı bir süreç kaldı. Devrik Esed rejimi sonrası kurulan yeni hükümetin gizli görevlerinden birinin de gizli programlardan kurtulmak olduğuna şüphe yok. Arap ve Avrupa ülkelerinin yeni Suriye hükümetinin kurulmasını memnuniyetle karşılamasının, İran’ın aldığı bölgesel darbenin tamamlanması ve ‘Şii Hilali’nin Suriye ve Ortadoğu'daki gerilemelerinin istikrarlı bir şekilde devam etmesi için destek vermeye hazır olmalarını gerektirdiği de tartışmasız bir gerçek.