Güney Lübnan savaşı Hizbullah'ı yeni ittifaklara itiyor

Bunlardan en dikkat çekeni Cemaat-i İslami ile ortaya çıkan uzlaşı

Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah, Cemaat-i İslami Genel Sekreteri Muhammed Takuş'u kabul etti. (Lübnan Ulusal Haber Ajansı)
Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah, Cemaat-i İslami Genel Sekreteri Muhammed Takuş'u kabul etti. (Lübnan Ulusal Haber Ajansı)
TT

Güney Lübnan savaşı Hizbullah'ı yeni ittifaklara itiyor

Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah, Cemaat-i İslami Genel Sekreteri Muhammed Takuş'u kabul etti. (Lübnan Ulusal Haber Ajansı)
Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah, Cemaat-i İslami Genel Sekreteri Muhammed Takuş'u kabul etti. (Lübnan Ulusal Haber Ajansı)

Hizbullah ile İsrail arasında Lübnan'ın güneyinde devam eden savaş, siyasi kartları yeniden kararak Hizbullah ile siyasi partiler arasındaki ittifak tablosunu değiştirdi. Hizbullah, ‘güney cephesinin Gazze'ye destek adı altında açıldığı’ ilkesinden hareketle Sünni kesimdeki bazı etkili güçleri yanına çekme yoluna gitti.

İçeriden gelen bilgilere göre Hizbullah, savaş sonrası dönemde siyasi ilişkilerinin savaş öncesinden farklı olacağını söylüyor. Hizbullah’a yakın bir siyasi kaynak Şarku’l Avsat'a yaptığı açıklamada, askeri operasyonların ‘İsrailli düşmanla çatışma yoğunlaştıkça ve siyasi bileşenlerin seçenekleri netleştikçe daha da netleşecek yeni bir gerçeklik yarattığını’ söyledi.

Kartlar yeniden karılıyor

Kaynak, “Aksa Tufanı’nın ertesi günü Hizbullah'ın Güney Lübnan'dan bir destek cephesiyle eşlik ettiği Gazze savaşı, Lübnan sahnesindeki kartları karıştırdı. Özellikle de Filistin'i 1948'den bu yana ilk davası olarak gören Sünniler arasında bu karışıklık kendini gösterdi. Zira onlar söz konusu davanın bireyleri olduklarını söylüyor. Fecr Kuvvetleri aracılığıyla Kudüs yolunda şehitlerden oluşan bir konvoy sunarak askeri bir direniş örgütüne dönüşen Cemaat-i İslami'nin ifade ettiği de budur” ifadelerini kullandı.

Kaynağa göre Hizbullah yeni ittifaklarını sadece pozisyonlara dayandırmıyor; ‘bu güçleri Lübnan'ı İsrail tehdidinden koruma projesine entegre etme ihtiyacı perspektifinden’ yaklaşıyor.

Özgür Yurtsever Hareket ile ilişki

Lübnan'ı bir ‘destek cephesine’ dönüştürmeyi reddeden Özgür Yurtsever Hareket ile Hizbullah arasındaki ilişkinin geleceği konusunda ise kaynak, ‘hareketin Hizbullah ile stratejik boyutta anlaşmazlık içinde olmadığını, ancak eski Cumhurbaşkanı Mişel Avn ve milletvekili Cibran Basil'in tutumlarının şu anda şok edici ve beklenmedik olduğunu, önümüzdeki haftaların iki taraf arasındaki ilişkinin kaderini belirleyeceğini’ belirtti.

Hizbullah'ın siyasi ittifaklar tablosu savaş bitene ve sonuçlar belli olana kadar netleşmeyecek olsa da, bazı güçler siyasi seçeneklerini belirledi ve gerek askeri eylemler gerekse iç dosyalar ve cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki hizalanma açısından Hizbullah’ın yanında yer aldı.

‘Bir dönüm noktası’

Hizbullah’a yakın siyasi araştırmacı Kasım Kasir, bu savaşın ‘Hizbullah ile İlerici Sosyalist Parti arasındaki yakınlaşmaya katkıda bulunduğu gibi parlamenter bloklar ve siyasi güçlerle yakınlaşmaya da katkıda bulunduğunu, Cemaat-i İslami ve birçok Sünni siyasi ve dini şahsiyetle ittifakı güçlendirdiğini’ belirtti. Kasir, ‘Hizbullah liderleri ile Cemaat-i İslami arasındaki son görüşmenin bu ilişkinin gelişmesinde bir dönüm noktası olduğunu’ vurguladı.

Kasir, savaşın ‘tam bir kopuşa yol açmasa da partinin Özgür Yurtsever Hareket ile ittifakı üzerinde olumsuz etkiler bıraktığını’ gizlemedi. ‘İsrail'in Lübnan'a geniş çaplı bir savaş başlatması halinde Hizbullah’ı savunmaya hazır olduklarını teyit eden Hıristiyan figürler olduğunu’ belirten Kasir, Süleyman Franciye liderliğindeki Marada Hareketi'ne ve yıllardır onunla ittifak halinde olan Hıristiyan figürlere atıfta bulundu.

Önde gelen Sünni bir lidere göre, daha önce siyasi parti ve gruplarla (İslami Hayır Projeleri Derneği el-Ahbaş, milletvekili Faysal Kerami liderliğindeki Haysiyet Hareketi, milletvekili ve eski bakan Abdurrahim Murad liderliğindeki Birlik Partisi vb.) var olan yakınlaşma Sünni çevreyle ittifak anlamına gelmediğinden, Hizbullah ile Cemaat-i İslami arasındaki açık yakınlaşma bu noktada belki de en önemli atılım olabilir. Şarku’l Avsat'a konuşan Sünni lider, Hizbullah'ın önümüzdeki dönemde Sünnilerle güçlü ittifaklar kurabileceğinden şüphe duyuyor. Sünni Lider, ‘Hizbullah ile Cemaat-i İslami de dahil olmak üzere bazı Sünni figürler arasındaki mevcut yakınlaşmanın sonucunda Hizbullah ile Sünni ittifakı kurulamayacağını’ belirtti.

Sünni lider, “Arzu başka bir şeydir, sahadaki gerçeklik başka bir şey. Sünniler İran projesinin uzantıları olamaz. Hizbullah, Sünni arenaya nüfuz etmeyi ya da velayeti fakih bayrağı altında İslam birliği dediği şeyi gerçekleştiremeyecektir” şeklinde konuştu.

Çıkar çatışması

Özgür Yurtsever Hareket ile yaşanan anlaşmazlık, güçlü bir Hıristiyan müttefikin ayrılması nedeniyle Hizbullah için zayıf bir nokta olsa da Egemenlik İttifakı Genel Koordinatörü Nevfel Dav, Özgür Yurtsever Hareket ile Hizbullah arasında 6 Şubat 2006'dan bu yana süren ittifakın bozulmasına ihtimal vermeyerek ‘aralarındaki anlaşmazlığın sadece cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili bir çıkar çatışması olduğunu’ belirtti. Hizbullah'ın İslamcı güçleri bünyesine katması ve bu güçlerin güney cephesinde yer almasıyla ilgili olarak Dav, Şarku’l Avsat'a verdiği demeçte, “Güney Lübnan cephesinin açılmasının amacının İsrail'le savaşmak değil, İran'ın egemenlik projesine hizmet etmek ve nüfuzunu güçlendirmek olduğunu herkes biliyor” dedi.

Dav sözlerini şöyle noktaladı: “Cemaat-i İslami de dahil olmak üzere güney savaşına Hizbullah'la birlikte katılan Sünni güçler Hizbullah'la ideolojik bir ittifak kuruyor. Herkes Cemaat-i İslami ve Hamas'ın Müslüman Kardeşler'in bir parçası olduğunu biliyor. Dolayısıyla dini mülahazaların siyasi projeleriyle hiçbir ilgisi yok. Çünkü El Kaide'yi, Usame bin Ladin'i ve Eymen ez-Zevahiri'yi yıllarca koruyanların İranlılar olduğu gerçeğinin de gösterdiği gibi birbirlerini besliyorlar.”



İsrail, Suriye'nin 3 şehrinin çevresini bombaladı

İsrail'in Şam'ı bombalaması (Arşiv- Reuters)
İsrail'in Şam'ı bombalaması (Arşiv- Reuters)
TT

İsrail, Suriye'nin 3 şehrinin çevresini bombaladı

İsrail'in Şam'ı bombalaması (Arşiv- Reuters)
İsrail'in Şam'ı bombalaması (Arşiv- Reuters)

Suriye devlet medyası, İsrail'in Suriye'nin orta kesimindeki Humus, kıyı kenti Lazkiye ve tarihi Palmira olmak üzere üç kentin çevresini bombaladığını bildirdi.

Reuters'a göre İsrail'den henüz bir açıklama yapmadı.

Suriye Dışişleri Bakanlığı, İsrail hava saldırılarını kınayarak, bunları ülkenin egemenliğinin "açıkça ihlali" ve bölgesel istikrara yönelik bir tehdit olarak nitelendirdi. Açıklamada, saldırıların "İsrail'in Suriye topraklarına yönelik bir dizi saldırgan tırmanışının parçası" olduğu belirtildi.

Suriye medyası, İsrail'in bombardımanının boyutu veya etkisi hakkında daha fazla ayrıntı vermedi.

İsrail, yıllardır Suriye'nin askeri altyapısının büyük bir kısmını tahrip eden hava bombardımanları gerçekleştiriyor. Şarku’l Avsat’ın aldığı bilgiye göre bu saldırılar, İsrail'in Gazze'ye yönelik savaşından sonra daha da şiddetlendi.

İsrail ve Şam, son zamanlarda Suriye'nin güneyindeki çatışmanın yatıştırılması için ABD'nin arabuluculuğunda görüşmeler yürütüyor.


İsrail Suriye'den ne istiyor?

Şara, Netanyahu'nun Suriye'nin güneyinin silahsızlandırılması talebine Dürzilerin temsilcileriyle bir araya gelerek yanıt verdi (SANA)
Şara, Netanyahu'nun Suriye'nin güneyinin silahsızlandırılması talebine Dürzilerin temsilcileriyle bir araya gelerek yanıt verdi (SANA)
TT

İsrail Suriye'den ne istiyor?

Şara, Netanyahu'nun Suriye'nin güneyinin silahsızlandırılması talebine Dürzilerin temsilcileriyle bir araya gelerek yanıt verdi (SANA)
Şara, Netanyahu'nun Suriye'nin güneyinin silahsızlandırılması talebine Dürzilerin temsilcileriyle bir araya gelerek yanıt verdi (SANA)

İbrahim Hamidi

Bu soru Batı Şeria ve Gazze Şeridi'nde, Lübnan'da, Yemen'de ve İran'da soruluyor. Ancak Suriye'de, komşuluk, tarih ve bağlamla ilgili birçok nedenden dolayı bu sorunun bazı yan boyutları da var.

Beşşar Esed rejiminin geçtiğimiz yılın sonlarında düşmesi, İran ve ‘direniş ekseni’ için en büyük darbe olduğu şüphe götürmez bir gerçek. Zira Suriye, Lübnan'daki Hizbullah'ın silah koridoru, Irak'ın arka bahçesi, Tahran'ın desteklediği Filistinli silahlı grupların karargahı ve Husiler ile İran Devrim Muhafızları Ordusu’na (DMO) bağlı milislerin eğitim kamplarının merkeziydi. Bu yüzden Heyet-i Tahriru’ş-Şam’ın (HTŞ) geçtiğimiz yıl kasım ayı sonlarında Saldırganlığı Caydırma Operasyonu’nu başlatmasının ardından İsrail'in, Esed adına Suriye'ye askeri müdahalede bulunmasını önlemek için İran'a saldırması şaşırtıcı değildi. İsrail ayrıca, kasım ayında Halep düştüğünde rejimi desteklemek için sınırı geçmeye çalışan Iraklı milislere de saldırılar düzenledi. Aslında İsrail, kasım ayında, Saldırganlığı Caydırma Operasyonu başlamadan önce 2011 yılından bu yana İdlib kırsalında bu türden ilk saldırı olarak, Hizbullah ve DMO’nun Serakib'deki operasyon odasını yok eden cerrahi saldırılar düzenlemişti.

Fakat HTŞ'nin geçtiğimiz yıl aralık ayında Şam'a girmesi, İsrail'i Suriye ve Esed rejimi konusunda 50 yıldır süren ‘belirsizlik halinden’ çıkardı. Golan Tepeleri, 1974 yılında iki ülke arasında Kuvvetlerin Ayrıştırılması Anlaşmasının imzalanmasından bu yana onlarca yıldır tarafsız ve sessiz bir cephe oldu ve stratejik silahlar kontrol altındaydı. Füzeler, kimyasal silahlar ve varil bombaları güney cephesinde veya İsrail ile savaşta değil, Suriyelilere karşı kullanıldı.

Suriye belirsizliği ile karşı karşıya kalan İsrail, kısa sürede 700 saldırı düzenleyerek Suriye’nin karada, havada ve denizde tüm stratejik askeri varlıklarını yok etti ve Kuvvetlerin Ayrıştırılması Anlaşması kapsamında Golan Tepeleri'nde ilan edilen tampon bölgeyi işgal etti.

İsrail, Suriye’nin yeni yönetimi üzerindeki belirsizlik karşısında neler yaptı?

  1. İsrail kısa bir süre içinde 700 hava saldırısı düzenleyerek Suriye’nin karada, havada ve denizde bulunan tüm stratejik askeri varlıklarını yok etti.
  2. Kuvvetlerin Ayrıştırılması Anlaşması kapsamında Golan Tepeleri'ndeki tampon bölgeye girerek burayı işgal etti.
  3. Golan Tepeleri'nin kuzeyinden güneyine kadar tampon bölgeye paralel olarak Suriye topraklarında 7 kilometre derinliğinde bir şerit işgal etti.
  4. Golan Tepeleri’ndeki en yüksek stratejik zirve olan Cebel eş-Şeyh Gözlemevi’ni işgal etti.
  5. Şam ile Golan Tepeleri arasındaki bölgeyi güvenlik bölgesi ilan ederek Suriye ordusunun bu bölgeye girmesini yasakladı.
  6. Güneydeki üç il ve Suriye topraklarının çoğunda hava hakimiyetini ele geçirdi.
  7. Ankara'nın Türk askeri üsleri olarak kullanmak istediği Suriye'nin merkezindeki tesisleri ve havaalanlarını imha etti.
  8. Başbakan Binyamin Netanyahu, Suriye'deki son gelişmelerle birlikte ‘Dürzileri korumak’ istediğini açıkladı ve İsrail ordusu, Şam'a bu yönde baskı yapmak için Suriye'nin egemenliğinin merkezi olan Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın girişini ve Savunma Bakanlığı binasını vurdu.
  9. Tel Aviv, Golan Tepeleri'nden Suveyda’ya insani yardım koridoru kurmak istediğini açıkladı.

Yeni Suriye yönetimine gelince, yönetimin liderleri Şam'a ulaştıklarında ‘İsrail dahil hiçbir komşu ülkeye tehdit oluşturma niyetleri olmadığını’ açıkladılar. Cumhurbaşkanı Ahmed Şara daha sonra Paris ziyareti sırasında İsrail ile ‘dolaylı müzakerelerin’ sürdüğünü doğrularken Suriye Dışişleri Bakanlığı Paris'te İsraillilerle görüşmeler yapıldığını duyurdu. Beyaz Saray tarafından yapılan ve ABD Başkanı Donald Trump'ın 14 Mayıs'ta Riyad'da Şara ile yaptığı görüşmede, Suriye’nin İbrahim (Abraham) Anlaşmaları'na katılmasını istediğini belirten açıklamasına itiraz edilmedi.

Suriye'nin ilk görüşü, Kuvvetlerin Ayrıştırılması Anlaşması’nın uygulanmasını teyit etmek veya benzer bir anlaşmaya varmak için müzakere masasına oturmak ve ardından iki taraf arasında barışçıl bir sürece yol açabilecek bir siyasi süreç başlatmaktı. Bu süreç, Suriye'nin İbrahim Anlaşmaları’na katılmasıyla sonuçlanabilirdi. Bunun yanında Suriye'nin, anlaşmaya katılan diğer Arap ülkelerinden farklı olduğu göz önünde bulundurulmalı. İsrail, Suriye’deki Golan Tepeleri'ni işgal etmiş durumda ve iki ülke arasında bazı temas hatları var. Bununla birlikte İsrail ordusu Suriye topraklarının derinliklerine girmiş durumda.

İsrail'in genişleyen talep listesi karşısında Şam'ın ‘Tel Aviv ne istiyor? Müzakere koşullarını iyileştirmek mi istiyor, yoksa yayılmacı emelleri mi var? Suriye'yi parçalamak ve bölmek mi istiyor?’ sorularını sıralaması oldukça doğal.

Bunlar Şam'da kapalı kapılar ardında sorulan ciddi sorular. Temasların kapsamı genişledikçe, müzakere toplantıları yapıldıkça ve Suriye'nin güneyinde saha testleri yapıldıkça İsrail'in gerçek hedeflerini ve Netanyahu'nun hedeflerinin ordu ve istihbarat servislerinin hedefleriyle aynı olup olmadığını anlamakta daha fazla belirsizlik ve kafa karışıklığı ortaya çıkıyor gibi görünüyor.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı habere göre İsrailliler, Kuvvetlerin Ayrıştırılması Anlaşması’nın yenilenmesiyle ilgilenmediklerini, bunun geçmiş bir döneme ait olduğunu ve 1974'te imzalanmasına yol açan koşulların şu anki durumdan tamamen farklı olduğunu düşündüklerini söylediler. Başka bir deyişle, Hafız Esed ve ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger tarafından müzakere edilen anlaşma onlarla birlikte toprağa gömüldü. Daha da tehlikelisi, Şam'ın dış mahalleleri ile ayrılık hattı arasındaki bölgenin ağır silahların ve Suriye ordusunun bulunmadığı bir bölge olmasını ve ‘Suriye'nin güneyinde 7 Ekim'in tekrarlanmasını önlemek’ için hareket özgürlüğü, saldırı ve hava kontrolü ile erken uyarı düzenlemeleri ve önlemleri içermesini öneriyor olmaları.

Sahi İsrail Suriye'de ve Suriye'den ne istiyor?


Suveyda'daki Bedevi ailelerin yerinden edilmesi, Suriye'nin güneyinde kalıcı bir demografik değişime yol açacak mı?

Şam yakınlarındaki Seyyide Zeyneb kasabasında barınağa dönüştürülen bir otelin girişinin önünde duran Suveyda'dan göç etmiş Bedeviler (AP)
Şam yakınlarındaki Seyyide Zeyneb kasabasında barınağa dönüştürülen bir otelin girişinin önünde duran Suveyda'dan göç etmiş Bedeviler (AP)
TT

Suveyda'daki Bedevi ailelerin yerinden edilmesi, Suriye'nin güneyinde kalıcı bir demografik değişime yol açacak mı?

Şam yakınlarındaki Seyyide Zeyneb kasabasında barınağa dönüştürülen bir otelin girişinin önünde duran Suveyda'dan göç etmiş Bedeviler (AP)
Şam yakınlarındaki Seyyide Zeyneb kasabasında barınağa dönüştürülen bir otelin girişinin önünde duran Suveyda'dan göç etmiş Bedeviler (AP)

Suriye'nin güneyindeki Dera vilayetinin Abta kasabasındaki bir okulun sınıfları, her sınıfta üç ila dört ailenin kaldığı geçici barınaklara dönüştürüldü. Aşırı kalabalık ve mahremiyet eksikliği nedeniyle kadınlar ve çocuklar okulun içinde, erkekler ise dışarıdaki avluda uyuyor. Bu Bedevi aileler, bir aydan fazla bir süre önce komşu Suveyda vilayetinde meydana gelen mezhep çatışmaları sırasında köylerinden göç etmek zorunda kaldı. O zamandan beri Suriye hükümeti, Suveyda'daki yerel Dürzi yetkililerle gergin bir ilişki içindeyken, göç edenler belirsizlik içinde kalmaya devam ediyor.

Suveyda kırsalındaki el-Kafr köyünden 56 yaşındaki Munire el-Hamad, ailesi ile birlikte bu ay öğrencilere yeniden açılması planlanan okulda yaşıyor. Okul açılırsa, ailesinin nerede yaşayacağını bilmiyor. AP'ye konuşan Hamad şu ifadeleri kullandı: “Çadırlarda yaşamak istemiyoruz. Hükümetin bize evler veya yaşamaya uygun yerler sağlamasını istiyoruz. İnsanların evine dönmesi imkânsız. Suveyda'da Müslüman olduğun için seni düşman olarak görüyorlar.”

ffb
Dera vilayetindeki es-Sehve köyünde bir okulda Suveyda'daki Bedevi kabilelerinden yerinden edilmiş kadınlar (Reuters)

Söz konusu çatışma, geçtiğimiz temmuz ayında yerel Sünni Bedevi kabileleri ile Suriye'de azınlık, ancak Suveyda'da çoğunluk olan Dürzi mezhebinin üyeleri arasında sınırlı çatışmalarla başladı. Ardından bir tarafta Bedeviler ve hükümet güçleri, diğer tarafta silahlı Dürzi gruplar arasında şiddetli çatışmalara dönüştü.

Dürzileri destekleyen İsrail çatışmaya müdahale ederek bölgedeki hedefleri bombaladı. Yerel halkın ifadelerine göre, çoğu Dürzi olan yüzlerce sivil öldürüldü ve Suveyda uzun süre kuşatma altında kaldı. Bu süreçte bölgeye sınırlı miktarda yardım ulaştı. Birleşmiş Milletler'e (BM) göre, çatışmaların azalmasına rağmen Suveyda'daki Dürzi topluluğu ve yerinden edilen ve geri dönme umudu olmayan Bedevi aileler de dahil olmak üzere 164 binden fazla kişi yerinden edilmiş durumda ve bu durum kalıcı bir demografik değişime yol açabilir.

fghy
Suveyda'dan ayrılmak zorunda kalan Bedevi ailelerin eşyaları (SANA)

Hamad, ailesinin Suriye Kızılayı tarafından kurtarılmadan önce ‘15 gün boyunca yiyecek ve erzak olmadan mahsur kaldığını’ söyledi. Kuzeni ve komşusunun kaçarken silahlı kişiler tarafından saldırıya uğradığını ve arabaları ile eşyalarının çalındığını belirtti.

24 yaşındaki Cerah Muhammed ise Suveyda vilayetindeki küçük bir köy olan Sehve Balata'nın onlarca sakininin, köylerinde çatışmalar çıktığında gece yürüyerek kaçtığını, kendisinin ve ailesinin de kalabalığın arasında olduğunu söyledi. Muhammed, aralarında hiçbiri silahlı olmayan 15 yaşın altındaki üç çocuk da dahil olmak üzere dokuz kişinin, Dürzi militanların ateşiyle öldürüldüğünü bildirdi. Muhammed, “Kimse evine dönmedi. Evleri yaktılar ve içindekileri yağmaladılar. Suveyda'ya geri dönemeyiz, çünkü Dürzilerle aramızda güvenlik yok... Suveyda'da azınlık durumundayız” ifadelerini kullandı.

hyuı8
Munire es-Sayyad, 23 Ağustos 2025 tarihinde Şam kırsalındaki Seyyide Zeyneb'de yerinden edilmiş Bedeviler için ayrılmış bir otel odasında otururken, Dürzi militanlar tarafından öldürülen iki oğlunun cesetlerinin fotoğrafını gösterdi. (AP)

Hamud el-Mahmas ve eşi Munire es-Sayyad, Şam'ın Seyyide Zeyneb banliyösünde barınağa dönüştürülmüş bir otelde, 21 ve 23 yaşlarındaki oğullarının, Hamud'un yeğeni ve kuzeniyle birlikte Şehba kasabasındaki evlerinden kaçmaya çalışırken silahlı kişiler tarafından vurularak öldürülmelerinin yasını tutuyor. Eşi, küçük çocukları için yemek hazırlayabileceği bir mutfağın olmadığı otel odasında üzüntü içinde. Aile, gıda yardımının düzensiz olduğunu söylüyor. El-Mahmas, “Maddi yardıma ihtiyacım var. Evsiziz. Geri döneceğimizi sanmıyorum; Dürziler evlerimizde yaşıyor” şeklinde konuştu.

fgth
Munire es-Sayyad ve eşi Hamud el-Mahmas, 23 Ağustos 2025 tarihinde Şam'ın Seyyide Zeyneb banliyösünde yerinden edilmiş kişilerin barınması için tahsis edilmiş bir otelin odasında AP'ye konuştu. (AP)

“Hükümet net bir cevap vermedi. Yetkililer, yerinden edilmenin geçici olduğunu ifade ettiler, ancak bunun ne kadar süreceği veya yerinden edilmiş kişileri geri getirmek için ne tür planlar veya stratejiler olduğunu açıklamadılar” diye konuşan Chatham House araştırmacısı Haid Haid, yerinden edilmiş kişilerin evlerine geri dönmelerinin siyasi bir çözüm gerektirdiğini, ancak Şam hükümeti ile Suveyda vilayetindeki yetkililer arasında doğrudan iletişim olmadığı için bunun şu anda ulaşılamaz göründüğünü bildirdi.

Suveyda'daki Dürzi topluluğunun önde gelen liderlerinden Şeyh Hikmet el-Hicri, Şam'ın reddettiği bir talep olan güney Suriye'nin bağımsızlığını istiyor. El-Hicri kısa süre önce Dürzi topluluğundan birkaç silahlı grubun oluşturduğu bir ‘ulusal muhafız’ biriminin kurulduğunu duyurdu.

Bazı sakinler için bu olaylar, yaklaşık 14 yıl süren Suriye iç savaşının acı hatıralarını geri getiriyor. O dönemde Beşşar Esed'in muhalifleri, rejim güçlerinin muhaliflerden geri aldığı bölgelerden tahliye edilmişti. Onları taşıyan yeşil otobüsler, birçok kişinin gözünde yerinden edilme ve yenilginin sembolü haline geldi. Gruplar arasındaki gerginlikler şu anda artıyor. Tarihsel olarak çobanlık yapan Suveyda'daki Bedeviler, kendilerini 18. yüzyılda bugünkü Lübnan'daki şiddetten kaçarak bölgeye gelen Dürziler'den önce bölgenin asıl sakinleri olarak görüyorlar.

İki topluluk büyük ölçüde barış içinde yaşıyordu, ancak zaman zaman şiddetli gerginlikler yaşanıyordu. 2000 yılında bir Bedevi, arazi anlaşmazlığı nedeniyle bir Dürzi'yi öldürdü ve rejim güçleri müdahale ederek Dürzi protestoculara ateş açtı. 2018 yılında DEAŞ'ın Suveyda'daki Dürzilere saldırarak 200'den fazla kişiyi öldürmesinin ardından, Bedeviler DEAŞ’la iş birliği yapmakla suçlandı.

fghyj
Suveyda vilayetindeki Serraye ailesinin evinin duvarı, 2025 yılının temmuz ayında şehirde yaşanan mezhepsel şiddet olaylarının ardından kurşun delikleriyle doldu. (Arşiv – Reuters)

Suveyda'daki bir aşiret, kontrol noktası kurup bir Dürzi'nin eşyalarını aldığında gerginlik arttı ve bu olay saldırı ve kaçırma olaylarının birbirini izlemesine yol açtı. Ancak gerginlikler bundan önceki süreçte de artıyordu. El-Kafr kasabasından kaçan ve güvenliğinden endişe duyduğu için ismini vermek istemeyen bir bedevi, kardeşinin 2018 yılında fidye talep eden İslamcı bir harekete bağlı silahlı bir grup tarafından kaçırıldığını söyledi. Çatışmaların patlak vermesinden bir gün önce, 12 Temmuz'da, Şeyh el-Hicri'ye bağlı bir grup silahlı adamın ailesinin evini ziyaret ettiğini, babasını tehdit ettiğini ve evin mülkiyetinden vazgeçtiğini belirten bir belgeyi imzalamaya zorladığını belirtti. “Tüm Dürziler kötü değil. Bazıları bize yardım etti, ama aralarında kötü militanlar da var. Devlet bir çözüm bulmazsa, haklarımızı kendimiz koruyacağız” ifadelerini kullandı.

Öldürülen iki kardeşin annesi es-Sayyad, intikam alma arzusunu dile getirerek, “Hükümetin onlara (Dürzi milislere) oğluma yaptıklarının aynısını yapmasını istiyorum” dedi.

Haid, “Gruplar arasındaki gerginlikler zamanla çözülebilir, ancak şu anda Şam ile Suveyda arasındaki daha büyük siyasi sorunların gölgesinde kalıyor. Bu farklılıkları aşmak için samimi bir diyalog kurulmadan yerel çatışmaların nasıl çözülebileceğini hayal etmek zor” şeklinde konuştu.