İran Hizbullah ile İsrail arasındaki çatışmalara müdahil olur mu?

Tahran, Hizbullah’ın eylemlerini Tel Aviv'e baskı yapmak için bir araç olarak kullandığından, iki taraf arasındaki gerilimin tırmanmasından faydalanıyor

Lübnan'ın İsrail sınırına yakın kısmından dumanlar yükseliyor (Reuters)
Lübnan'ın İsrail sınırına yakın kısmından dumanlar yükseliyor (Reuters)
TT

İran Hizbullah ile İsrail arasındaki çatışmalara müdahil olur mu?

Lübnan'ın İsrail sınırına yakın kısmından dumanlar yükseliyor (Reuters)
Lübnan'ın İsrail sınırına yakın kısmından dumanlar yükseliyor (Reuters)

Hüda Rauf

Lübnan-İsrail sınırı patlama riski taşıyan, alev almaya hazır bir cephe oluşturuyor. Hizbullah, 8 Ekim 2023'ten bu yana İsrail hedeflerine 5 binden fazla roket, tanksavar mermisi ve insansız hava aracı gönderdi. Buna karşılık İsrail hem Lübnan'da hem de Suriye'de en az 4.500 Hizbullah hedefini vurdu. İsrail tarafında, Hizbullah 18 İsrail askerini öldürdü. İki taraf arasında artan saldırılar kapsamında İsrail'in kuzeyi ile Lübnan'ın güneyinde yaşayan çok sayıda kişi tahliye edildi.

İki taraf arasındaki saldırılar geçtiğimiz ekim ayında başlasa da son haftalarda saldırıların sıklığı ve yoğunluğu arttı. Ardından kriz hattına şu ana kadar sadece açıklamalar ile yetinse de İran dahil oldu. İran Dini Lideri'nin Dışişleri Danışmanı ve eski İran dışişleri bakanı Kemal Harazi, İsrail'in Hizbullah'a saldırması halinde İran'ın müdahil olacağı bölgesel bir savaş konusunda uyardı. Tahran'ın bölgesel bir savaş istemediğini, ancak savaşın tüm bölgeye yayılma ihtimali ile İran dahil tüm ülkelerin bu savaşa dahil olacağını söyledi. Tahran'ın Hizbullah'ı desteklemekten başka seçeneği olmadığını vurguladı.

İran'ın BM misyonu, İran'ın, İsrail'i Lübnan'a yönelik geniş çaplı "askeri saldırı" konusunda uyardığını ve bunun savaşa yol açacağını söylediğini yayınladı. İran Dışişleri Bakan Vekili Ali Bakıri Kani de mevkidaşı Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile yaptığı görüşmede, İsrail'i Hizbullah'a karşı gerilimi artırmaması konusunda uyardı ve İsrail'in Lübnan'a saldırması halinde vahim sonuçlarla karşı karşıya kalacağını söyledi. Ayrıca Hizbullah'ın İsrail'in tehditleri ile baş etmeye hazır yeni yeteneklere sahip olduğunu da ima etti.

İran'ın açıklamaları, Tahran’ın Hizbullah ile İsrail arasındaki çatışmalara müdahil olma, bölgenin, nisan ayında İsrail'in Şam'daki İran konsolosluğunu vurmasının ardından yaşananlara benzer şekilde, İran ile İsrail arasında doğrudan bir çatışmaya tanık olma ihtimaline ilişkin soruları gündeme getirmiş olabilir.

Ancak elbette İsrail ile doğrudan çatışmaya girmekten kaçınmak isteyen İran, kendisini doğrudan çatışmaya itecek şekilde müdahalede bulunamaz. İran, İsrail ile aralarındaki angajman kuralları çerçevesinde davranmaya da özellikle gayret ediyor. Benzer şekilde Hizbullah son dönemdeki bariz tırmanışa rağmen, İsrail ile yaşadığı çatışmalarda kırmızı çizgileri aşmamaya kararlı. Hizbullah saldırılarını İsrail askeri hedeflerine odaklarken, İsrail’de Lübnan'da Hizbullah ile bağlantılı hedeflere saldırı düzenlerken, Lübnanlı sivilleri hedef almaktan kaçınmak için istihbarat bilgilerine güveniyor.

Üç taraf da daha geniş bir bölgesel savaştan kaçınmak istiyor. Ancak savaş alanının genişlemesi ve İran'ın, Irak ve Suriye'deki milisleri aracılığı ile İsrail hedeflerine saldırarak arenaların birliği ilkesini devreye sokma tehdidinde bulunması gelişmeleri, yanlış hesaplara yol açabilir ve kontrol edilmesi zor, kapsamlı bir bölgesel savaşa sürükleyebilir.

Yani Hizbullah, daha sert bir söylem kullanarak, insansız hava araçlarının çektikleri videoları yayınlayarak, daha gelişmiş silah sistemlerine sahip olduğunu göstererek, gelecekteki olası müzakerelerde konumunu iyileştirmeye yönelik bir tür caydırıcı imaj oluşturmayı amaçlıyor.

İran'ın kendisi de Hizbullah'ın yeteneklerini sergileyerek oluşturduğu caydırıcılık imajından yararlanıyor, çünkü bu, İran'ın Hizbullah’a sağladığı mali ve askeri destekle ilişkilendirilecek. Ancak bu çatışmalar en kötü senaryoya, yani İsrail'in Lübnan'a saldırmasına dönüşürse, İran'ın savaştaki rolü Hizbullah'a insansız hava araçları, füzeler ve malzeme göndermeyi içerebilir.

Genel olarak İran, Hizbullah’ın eylemlerini Tel Aviv'e baskı yapmak için bir araç olarak kullandığından, iki taraf arasındaki gerilimin tırmanmasından faydalanıyor. Şarku'l Avsat'ın Independent Arabia'dan aktardığı analize göre 2006 yılında Hizbullah ile İsrail arasında savaş çıktığında, Güvenlik Konseyi'nde İran'ın nükleer dosyası tartışılıyordu. İran, Hizbullah'ın eylemleri ile İsrail'e, Washington'a ve uluslararası topluma baskı kurmak istemişti.

Dolayısıyla Hizbullah ile İsrail arasında şu anda yapılan karşılıklı saldırılar, İran'ın Washington ile gelecekte girebileceği müzakereler lehine yapılan baskı girişimlerinin bir parçası olabilir.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.



İran, UAEA toplantısında çatışma uyarısında bulundu

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Bekayi
İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Bekayi
TT

İran, UAEA toplantısında çatışma uyarısında bulundu

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Bekayi
İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Bekayi

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Bekayi, Batılı güçleri bugün başlayacak olan Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'nın (UAEA) üç aylık toplantısında çatışmaya karşı uyardı.

Tahran cuma günü, Almanya, Fransa ve Birleşik Krallık'ı toplantıda ‘stratejik bir hata’ yapmamaları konusunda uyarırken, diplomatik kaynaklar bu ülkelerin ve ABD'nin toplantıda İran’a karşı bir karar tasarısı sunmayı planladıklarını doğruladı.

UAEA Yönetim Kurulu'nun yaklaşık 20 yıl sonra ilk kez İran'ın Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması yükümlülüklerine uymadığını ilan etmesi ve Batılı güçlerin İran dosyasını Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi'ne götürmesinin önünü açması bekleniyor.

Bekayi, “Çatışmaya verilecek yanıt daha fazla iş birliği olmayacak. İran bir dizi önlem hazırladı ve karşı taraflar kapasitemizin farkında. Bir sonraki aşamadaki gelişmelere bağlı olarak ve UAEA ile iş birliği içinde bir dizi adım atacağız” ifadelerini kullandı.

Geçen hafta başında yayınlanan gizli bir UAEA raporunda İran'ın yüzde 60'a kadar zenginleştirilmiş uranyuma sahip olduğu ve bunun daha yüksek bir seviyede zenginleştirilmesi halinde 10 nükleer silah yapımında kullanılabileceği belirtilmişti.

Bekayi sözlerini şöyle sürdürdü: “UAEA raporu, üç Avrupa ülkesi ve ABD'den gelen siyasi bir talimata dayanıyor ve gerçeği yansıtmıyor. Raporda taahhütlerden sapma yönünde bir husus yer almıyor, aksine Ortak Eylem Planı (nükleer anlaşma) çerçevesinde çözüme kavuşturulan eski suçlamalar yeniden gündeme getiriliyor. Ne yazık ki Siyonist varlığın sunduğu sahte belgeler ve bazı ülkelerin siyasi tutumları UAEA'nın bu konuları yeniden gündeme getirmesine yol açtı.”

Bekayi, İsrail'in 2018 yılı başlarında İran'ın nükleer arşivini karmaşık bir operasyonla ele geçirmesinin ardından UAEA’nın araştırılmasını talep ettiği gizli tesislerle ilgili soruşturmaya atıfta bulundu.

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Bekayi, “Raporun içeriği tamamen siyasi. UAEA'nın davranışlarını Yönetim Kurulu'nun daha önce verdiği bir yetkiye dayandırarak meşrulaştırmasını kabul etmiyoruz. Bu tür raporlar bazı tarafların kendi pozisyonlarına sadık kalmaları için siyasi zemin sağlamaktadır” şeklinde konuştu.

Bekayi, “UAEA Genel Direktörü'nün son açıklamaları teknik yetkilerinin ötesine geçiyor. Barışçıl nükleer tesislere yönelik her türlü tehdidi barışa yönelik bir tehdit olarak değerlendiren 533 sayılı karar uyarınca, İran'ın nükleer tesislerine yönelik her türlü tehdide karşı net bir tavır alınmalı” dedi.

Bekayi, “Uluslararası bir kuruma başkanlık eden ve BM'de yüksek mevkilere talip olan her kim olursa olsun, tehdit ve gerginliği artırma aracı değil, barışın sesi olmalıdır” ifadesini kullandı.

UAEA şu anda ‘İran'ın nükleer programının tamamen barışçıl olduğuna dair güvence veremeyeceğini’ söylüyor.

Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığına göre UAEA’nın Viyana'daki toplantısı öncesinde İran Atom Enerjisi Kurumu Sözcüsü Behruz Kemalvendi devlet televizyonuna açıklamalarda bulundu. Kemalvendi, “Elbette UAEA, İran İslam Cumhuriyeti'nin kapsamlı ve dostane iş birliğini sürdürmesini beklememelidir” dedi.

Diplomatik kaynaklar perşembe günü, Tahran'ın nükleer programına ilişkin 2015 anlaşmasına taraf olan üç Avrupa ülkesi ve ABD'nin, Tahran'ın dört gizli sahadaki nükleer faaliyetlerine ilişkin yıllardır süren soruşturmada ‘tam iş birliği yapmaması’ nedeniyle BM Güvenlik Konseyi'ne bir karar tasarısı sunmayı planladıklarını söyledi.

UAEA bir raporunda İran'ın nükleer programı konusunda ‘tatmin edici olmayan’ iş birliğini kınayarak, İslam Cumhuriyeti'nin yüksek düzeyde zenginleştirilmiş uranyum üretimini hızlandırdığına dikkat çekti.

İran'ın önerisi

Bu gelişme Tahran ile Washington'un İran'ın nükleer programı konusunda yeni bir anlaşma arayışı için görüşmeler yürüttüğü bir dönemde yaşandı.

Bekayi, ABD'li yetkililere İran'ın nükleer müzakereler kapsamında Umman üzerinden yakında ABD'ye sunacağı öneriyi değerlendirmeleri tavsiyesinde bulundu.

Bekayi, “İran halkının çıkarlarını ve haklarını dikkate almayan hiçbir öneri kabul edilemez. Ayrıntılara girmeyeceğim ama yakında Umman aracılığıyla teklifimizi sunacağız. ABD'ye bu fırsatı ciddiye almasını tavsiye ediyoruz” dedi. Bekayi, teklifin içeriğiyle ilgili ayrıntı vermedi.

İran Devrim Muhafızları Ordusu'na (DMO) bağlı Tesnim haber ajansının kaynaklara dayandırdığı haberine göre İran, ABD'nin önerisine yanıtını önümüzdeki iki gün içinde diplomatik kanallar aracılığıyla yazılı olarak gönderecek.

Ajansa göre, Tahran'ın yanıtı, yaptırımların etkin bir şekilde kaldırılması karşılığında Washington'un endişelerini giderecek önlemler sunarken, kendi topraklarında zenginleştirme ilkesini koruyan bir öneri içerecek. İran ayrıca kırmızı çizgilerine saygı gösterilmesi koşuluyla yeni bir müzakere turuna hazır olduğunu ifade edecek.

Bekayi, Batı medyasında altıncı turun planlandığına ve ABD'nin İran'a uranyum zenginleştirmeyi yüzde 3'e düşürme önerisinde bulunduğuna dair çıkan haberleri yalanladı. “Toplantı planlanmıştı ancak gerçekleşmedi. Bu medya haberlerinin çoğu doğrulanabilir değil ve genellikle psikolojik baskı yaratmayı amaçlıyor” dedi.

Bekayi şöyle devam etti: “Eğer taviz alışverişine dayalı gerçek müzakerelerden bahsediyorsak, ABD'nin önerisi bu anlayışı yansıtmıyor.”

Bu açıklama, Tahran'ın ‘kabul edilemez’ olarak nitelendirdiği ABD önerisine yanıt olarak geldi.

Bekayi gazetecilere yaptığı açıklamada, Washington ile Tahran arasındaki dolaylı müzakerelerin bir sonraki turuna ilişkin belirli bir noktasının olmadığını söyledi. Bekayi gazetecilere şunları söyledi: “Bu konuda bir karar alınırsa derhal duyurulacaktır.”

İki ülke, yaptırımların hafifletilmesi karşılığında İran'ın nükleer programını engellemeyi amaçlayan 2015 anlaşmasına bir alternatif bulmak için nisan ayından bu yana beş tur müzakere gerçekleştirdi.

ABD Başkanı Donald Trump, 2018'deki ilk döneminde bu anlaşmadan vazgeçerek Tahran'a yeniden sert yaptırımlar uygulamaya başladı.

İran Meclis Başkanı Muhammed Bakır Kalibaf’ın dün devlet televizyonunda yayınlanan açıklamalarında, “ABD'nin önerisi yaptırımların kaldırılmasından bile bahsetmiyor. Hayalperest ABD Başkanı gerçekten İran'la bir anlaşma istiyorsa yaklaşımını değiştirmelidir” ifadeleri yer aldı.

Bekayi ise “Yaptırımların kaldırılmasının temel bir gereklilik olduğunu defalarca vurguladık. Başta nükleer kazanımların korunması ve yaptırımların etkin bir şekilde kaldırılması olmak üzere İran'ın meşru hakları dahil edilmeden hiçbir anlaşmaya varılamaz. Bu talepleri içermeyen herhangi bir metin kabul edilemez” değerlendirmesinde bulundu.

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio 20 Mayıs'ta Senato Dış İlişkiler Komitesi'ndeki oturumda yaptığı açıklamada, “İran'ın herhangi bir şekilde uranyum zenginleştirmesine izin vermeyeceğiz. Olası bir anlaşmadan sonra bile füze ve terörizmle ilgili yaptırımları uygulamaya devam edeceğiz. Zenginleştirmenin bir ulusal haysiyet meselesi olduğunu iddia ediyorlar ama gerçek şu ki bunu caydırıcı bir unsur olarak kullanmak istiyorlar. Çünkü gelişmiş zenginleştirme kapasitesine sahip olmanın onları nükleer silahın eşiğinde bir devlet haline getirdiğine ve dolayısıyla tehditlere karşı bağışıklık kazandırdığına inanıyorlar” ifadelerini kullandı.

Buna karşılık Bekayi şunları söyledi: “Bu doğru değil. Zenginleştirme yapan herkesin bir silah programı yok. ABD'nin müttefikleri de dahil olmak üzere, silahlanma amacı gütmeden zenginleştirme yapan ülkeler var. Bu anlamda, İran'ın baskılar karşısındaki direncinin kendisi bir tür caydırıcılıktır. Zenginleştirme, nükleer yakıt döngüsünün ve ulusal endüstrimizin önemli bir parçasıdır; müzakere edilemez ya da taviz verilemez.”

Bekayi, İranlı milletvekillerinin ülkelerinin silahların teknik yönlerine sahip olması konusunda ne söylediklerine ilişkin bir soruya şu yanıtı verdi: “Ülke içinde çeşitli görüşler var, ancak bizim tarafımızdan defalarca teyit edilen şey İran'ın nükleer programının tamamen barışçıl olduğudur. Siyasi nedenlerle hazırlanan son rapor, programımızın barışçıl doğasını kanıtladı. Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması'na bağlı bir devlet olarak İran, barışçıl yaklaşıma olan bağlılığını sürdürecektir.”