ABD ile Irak arasındaki iki yüzlü ilişki

Sudani hükümeti çaresiz ve güçsüz

ABD ile Irak arasındaki iki yüzlü ilişki
TT

ABD ile Irak arasındaki iki yüzlü ilişki

ABD ile Irak arasındaki iki yüzlü ilişki

Irak ile ABD arasındaki ilişki ‘iki yüzlü bir ilişki’ olarak nitelendirilebilir. Birincisi Bağdat hükümeti ile ABD yönetimi arasındaki resmi ilişkinin yüzü, ikincisi ise ABD’lilerin Ortadoğu'daki siyasi gündemi ve Irak'taki paralel devlet güçlerinin ideolojileri tarafından özellikleri çarpıtılan bir canavarın yüzü.

ABD’liler 2003, yani Saddam Hüseyin rejiminin düşmesi sonrası Irak’ın yöntemiyle ilgili yol haritasına ilişkin net ve açık bir plan yapmamışlardı. Ancak İran, Irak'taki rejim değişikliğinin ulusal güvenlik projesini başlatmak ve Irak'ı kırılgan bir devlet, kararları kontrol edilebilen çok başlı bir siyasi sistem olarak tutarak nüfuzunu genişletmek için kullanılması gereken gerçek bir fırsat olduğunun tamamen farkındaydı. Hiç kimse 2003 sonrası dönemde resmi ve gayri resmi aktörlerin ABD ile ilişkilerin belirsiz ve İran’ın söz konusu projesine uygun hale getirilmesindeki rolünü inkar edemez.

ABD Başkanı Joe Biden'ın ABD'nin Bağdat Büyükelçiliğine aday gösterdiği Tracey Ann Jacobson’ın 15 Haziran'da ABD Senatosu’nda yaptığı konuşma sırasında bazı senaryolar sundu. Bu senaryolar, ABD'nin Irak'la ilgili karar alma sürecine yön veren düşünce tarzına dair net bir tablo çizdi. Jacobson, bu konuşmayı yaparken ABD Temsilciler Meclisi Üyesi Mike Waltz, X platformunda Irak Yüksek Yargı Konseyi Başkanı Faik Zeydan'ın adının geçtiği bir paylaşımda bulundu. Her ikisi de ABD’nin sorununun Irak’taki siyasi sistemle değil, Washington'ın İran'la anlaşmak ve Irak'taki gündemini uygulamakla suçladığı kişilerle olduğunda hemfikirdi. Bu durum bile Washington'ın Bağdat'la kurmayı düşündüğü ilişkinin çarpıklığını ortaya koyuyor. Zira Washington, resmi çerçevede hükümetle belirli bir davranış biçimiyle ilgilenirken yönetim sistemi ve iktidardaki isimlerin İran'la ilişkisinin karmaşıklığını göz ardı ediyor. Ancak bunun yanında meseleyi, gerek hükümette gerekse siyasi sistemde aktif olan ya da bazı resmi makamlarda bulunan belli-başlı kişilere indirgemek istiyor.

Tracy Ann Jacobson, ABD’nin Bağdat Büyükelçisi olduğunda İran'la nasıl baş edeceğine dair vizyonunu, ülkesi ile Irak arasındaki diplomatik iş birliği beklentilerinden daha fazla önemsiyor.

Irak'ta İran'la mücadele dışında bir görevi olup olmadığına değinmeyen Tracy Ann Jacobson, “İran, Irak’ta kötü niyetli bir aktör ve bölgenin istikrarını bozan bir unsur. Irak'a yönelik başlıca tehdidin İran'a bağlı milisler olduğunun farkındayız” ifadelerini kullandı. İran destekli milislerin Irak'ın istikrarı için büyük bir tehdit oluşturduğunu belirten Jacobson, bu tehdidi ortadan kaldırmak ve İran'ın nüfuzunu sınırlandırmak için mevcut tüm siyasi araçlarla çalışacaklarını ifade etti. İran'ın elektrik enerjisi için tedarik ettiği doğal gazı Irak'a karşı bir silah olarak kullanmasına izin vermeyeceğini vurgulayan Jacobson, ABD’nin Bağdat Büyükelçisi olduğunda İran'la nasıl baş edeceğine dair vizyonunu, ülkesi ile Irak arasındaki diplomatik iş birliği beklentilerinden daha fazla önemsiyor gibi görünüyor.

Şarku’l Avsat’n The Washington Free Beacon adlı haber sitesinin aktardığı habere göre Temsilciler Meclisi Silahlı Hizmetler ve Dış İlişkiler Komiteleri Üyesi Cumhuriyetçi Mike Waltz'un, Irak Yüksek Yargı Konseyi’ni ve Yüksek Yargı Konseyi Başkanı Zeydan’ı ‘Irak’ta İran'ın kontrolündeki yapılar ve kişiler’ olarak tanımlayan bir yasa tasarısı sunacak.

Waltz, Zeydan’ı ‘İran'ın Irak'ı kukla bir devlete dönüştürme planının merkezinde yer almakla’ suçluyor. Waltz’ın meselesinin özellikle İran ve ABD’nin Irak'taki gündemlerinin çatıştığının tamamen farkında olduğu ve bunun da tüm yönetim sistemini, kararlarını ve tutumlarını etkilediği açık olduğundan Irak siyasi sistemi ve kurumlarından ziyade İran'la olduğu anlaşılıyor.

Vvgvv
ABD tarafından düzenlenen hava saldırısında ölen bir Haşdi Şabi üyesinin cenaze töreni sırasında Bağdat'taki Haşdi Şabi karargahı önünde nöbet tutan bir Haşdi Şabi üyesi, 25 Ocak 2024 (AFP)

Halen görevde olan ABD’nin Bağdat Büyükelçisi Elena Romanowski’nin eylemleri, siyaset sahnesinde hem de sahada (silahlı mücadele) bulunan, İran eksenine karşı sorumlu olan Şii siyasi güçlerin hakim olduğu bir siyasi gerçekliği ele aldığından ABD’lilerin ABD’nin Irak’taki gündemini siyasi güçlerin kararına dayatarak pazarlanandan ya da hükümeti devralmak için belirli şahsiyetleri desteklemelerinden farklı bir şekilde Irak'taki siyasi güçlerin iç kararlarıyla etkileşimini ifade eden gerçekçi bir yaklaşımı yansıtıyordu.

Irak’ta siyasi sürece giren ve halen hem sahada hem de siyaset sahnesinde yer alan güçler, devletin üstün çıkarlarının sloganlar ve ideolojiler üzerindeki önceliği hakkında düşünmeyi gerektiren hakları tanımaktan kaçınıyor.

Romanowski'nin Irak'taki görev süresi boyunca ABD Bağdat Büyükelçiliği, Irak'taki siyasi olayların gelişimiyle ilgili yeni bir strateji ortaya koymadı. Ancak ABD’ye karşı düşmanca tutumlarının dozunu artıran güçlerle siyasi olarak ilgilenerek onları utandırmayı ve İran’ın nüfuzunun hakimiyetinden uzak aktörlerle ilgilenmeyi başardı.

ABD yönetimi, bugüne kadar ülkenin çıkarlarına zarar verdiğine inandığı kurum, kişi ya da rejimlere yaptırım uygulamaktan vazgeçmemiş ve bu yaptırımların ‘ABD’nin düşmanlarının’ nüfuzunu azaltma ya da etkinliğini sınırlama hedefine ulaşabileceğini varsaymıştır. Küba, Venezuela, Sudan, Irak, İran, Lübnan ve Suriye gibi ülkelere uygulanan yaptırımlar iktidardaki rejimleri ya da bu rejimlerin önde gelen isimlerini etkileyemezken yaptırımların uygulandığı ülkelerin ekonomilerini tahrip etmeyi başardı. İktidardaki isimler ya da nüfuzlu kişiler para ve nüfuzun tadını çıkarmaya devam ederken halk yoksulluk ve imkânsızlıklar içinde boğulmaya devam etti, ediyor.

ABD’liler 2003 yılından sonra kurulmasına katkıda bulundukları için Irak'taki siyasi sistemle olan ilişkilerine tutunmaya devam ediyor olabilirler. Fakat ABD Hazine Bakanlığı tarafından uygulanan yaptırımların kapsadığı ya da ‘terörist’ olarak tanımlanan kişilerin ve yapıların yer aldığı siyasi gerçeklikle olan ilişkileri, ABD'nin Irak politikasının ne vizyon netliğine ne de inandırıcılığa sahip olduğunu gösteriyor. Hatta Irak'tan ABD’nin yaptırımları kapsamındaki ülkelere dolar kaçakçılığıyla mücadeleyle ilgili konular bile hükümet ve devletin mali kurumları üzerinde baskı yaratıyor. Ancak ABD’liler, ülkenin kaynaklarını ve ekonomisini kontrol eden mafyaları kontrol etmede en zayıf halkanın hükümet ve Merkez Bankası olduğunun farkındalar. Dolayısıyla Irak ve ABD arasındaki ilişkilerin resmi yüzü, Irak'taki siyasi, silah ve ekonomik mafyaların hakimiyetini sansürlüyor.

Irak tarafında, Siyasi sürece giren ve halen hem sahada hem de siyaset sahnesinde yer alan güçler, bu ikileme tutunmaya ve ABD’lilere karşı silahlı direnişi sürdürmeye devam ediyorlar. Söz konusu güçler, siyasete girmiş olmalarına rağmen devletin üstün çıkarlarının sloganlar ve ideolojiler üzerindeki önceliği hakkında düşünmeyi gerektiren hakları tanımaktan kaçınıyor. Halen silahın gücünün devletten ve onun kararından daha üstün olduğu ya da silahla elde ettikleri gücün ABD’lileri kendileriyle uzlaşıya zorladığı yanılsamasına inanıyor gibi görünüyorlar. Sonuç olarak, bu güçlerin yönetim sistemindeki etkinliği ve ABD politikasının bu sistemle ve aktörleriyle, onlarla aynı fikirde olmasa bile etkileşim halinde olması, ABD ve Irak arasındaki ilişkiyi Mary Shelley'nin Frankenstein romanındaki canavarına dönüştürüyor. 

İran’a yakın siyasi güçlerin tutumlarıyla uyumlu olmakla ABD yönetiminin tutumlarıyla ters düşmek arasında sıkışıp kalan Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani’nin hükümeti çaresiz ve güçsüz bir durumda.

En büyük sorun, Tahran ve Washington arasındaki angajman kurallarından uzaklaşacak bir siyasi tutum sergilemek istemeyen siyasi güçlerin, özellikle de Şii güçlerin tutumlarından doğuyor. Dolayısıyla bu güçler bu çemberin dışına çıkamıyor. Çünkü ABD’lilere yönelik tutumları sadece Irak'la ilgili değil, İran-ABD ilişkilerindeki gerilim ya da sükunetle, hatta bölgedeki sıcak gelişmelerle de tamamen örtüşüyor. Irak'taki siyasi partilerin arzularından daha karmaşık olanı ise Tahran'daki karar alıcıların Irak'ın ister itidalli davranarak ister ABD’nin çıkarlarına ve varlığına karşı gerilimi tırmandırarak mesaj vermek için en etkili arena olduğuna inanmaları.

Vvg
Musul yakınlarındaki Mahmur'daki bir askeri üste silahlı bir ABD askeri, 18 Ekim 2016 (Reuters)

Ancak en büyük ikilem, Iraklı siyasetçilerin dost ya da düşman olmak arasında gidip gelen, ‘stratejik müttefik’ nitelendirilmesi henüz netlik kazanmamış olan ABD’lilerle ilişkilerin doğasına dair görüşlerindeki bulanıklık ve dağınıklık olmaya devam ediyor. Bu da dış politikası resmi siyasi kurumlarla sınırlı olmayan, liderlerin, siyasi partilerin ve hatta silahlı partizan grupların eylemleriyle ifade edilen bir ülkedeki tüm çelişkileri bir araya getiriyor gibi görünüyor.

Sudani hükümeti, ülkenin Washington ile ilişkisi ve bu ilişkinin gerçekliği konusundaki net tutumlarını ifade etmekten aciz. İran’a yakın siyasi güçlerin tutumlarıyla uyumlu olmakla ABD yönetiminin tutumlarıyla ters düşmek arasında sıkışıp kalan Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani’nin hükümeti çaresiz ve güçsüz bir durumda. Bundan dolayı siyasi liderleri hedef alan ve onları ABD'nin yaptırım listesine dahil eden bir karar çıktığında sadece açıklamalar yapmak ve nahif gerekçeler sunmakla yetiniyor.



Gazze'de İç Güvenlik yetkilisi Zemzem’e suikast: İçişleri Bakanlığı soruşturma başlattı

Yarbay Ahmed Zemzem, silahlı kişilerin arabasına açtığı ateş sonucu öldürüldü (Filistin Enformasyon Merkezi)
Yarbay Ahmed Zemzem, silahlı kişilerin arabasına açtığı ateş sonucu öldürüldü (Filistin Enformasyon Merkezi)
TT

Gazze'de İç Güvenlik yetkilisi Zemzem’e suikast: İçişleri Bakanlığı soruşturma başlattı

Yarbay Ahmed Zemzem, silahlı kişilerin arabasına açtığı ateş sonucu öldürüldü (Filistin Enformasyon Merkezi)
Yarbay Ahmed Zemzem, silahlı kişilerin arabasına açtığı ateş sonucu öldürüldü (Filistin Enformasyon Merkezi)

Filistin Enformasyon Merkezi, Gazze Şeridi'ndeki İç Güvenlik Teşkilatı yetkililerinden Yarbay Ahmed Zemzem’in bu sabah Gazze Şeridi'nin orta kesiminde yer alan Megazi Mülteci Kampı’nda silahlı kişiler tarafından düzenlenen silahlı saldırıda öldürüldüğünü bildirdi.

Gazze İçişleri Bakanlığı tarafından yapılan kısa basın açıklamasında, ilgili makamların Yarbay Ahmed Zemzem suikastıyla ilgili ‘derhal soruşturma başlattığı’ ve suikasta karışan şüphelilerden birini tutukladığı, diğer şüphelilerin izini sürme çabalarının ise devam ettiği belirtildi. Açıklamada olayın arkasındaki koşulları ve nedenleri ortaya çıkarmak için çalışmaların sürdürüldüğü ifade edildi.

Olay, İsrail ordusunun dün akşam Gazze şehrinin batısındaki er-Raşid Caddesi’nde bir araca düzenlenen baskında Hamas'ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları liderlerinden Raid Saad'ı öldürdüğünü açıklamasının üzerinden 24 saat geçmeden meydana geldi. İsrail, Saad'ın öldürüldüğü saldırıyla, Gazze'deki ateşkes anlaşmasını bir kez daha ihlal etti.


Cezayir’de Kabiliyeliler ‘MAK’ ayrılıkçı projesine karşı birleşti

Bejaia'da ayrılıkçı projeye karşı düzenlenen miting sırasında aktivistler (Özel hesaplar)
Bejaia'da ayrılıkçı projeye karşı düzenlenen miting sırasında aktivistler (Özel hesaplar)
TT

Cezayir’de Kabiliyeliler ‘MAK’ ayrılıkçı projesine karşı birleşti

Bejaia'da ayrılıkçı projeye karşı düzenlenen miting sırasında aktivistler (Özel hesaplar)
Bejaia'da ayrılıkçı projeye karşı düzenlenen miting sırasında aktivistler (Özel hesaplar)

Cezayir’de Kabiliye bölgesi, ayrılıkçı “MAK” hareketinin Fransa’da ilan etmeyi planladığı “bağımsız Kabiliye devleti” girişimine karşı dikkat çekici bir toplumsal mobilizasyona sahne oldu. Cezayir yönetiminin, ülkenin toprak bütünlüğünü hedef almakla suçladığı bu girişime karşı bölgede çeşitli protesto ve farkındalık faaliyetleri gerçekleştirildi.

Başkent Cezayir’in yaklaşık 250 kilometre doğusunda bulunan ve Kabiliye’nin en büyük kentlerinden biri olan Becaia (Bejaia) vilayetinde, vatandaşlar ve yerel aktörler ulusal birliğe zarar verecek her türlü projeye karşı olduklarını ortaya koyan çok sayıda inisiyatif gerçekleştirdi. Kent genelinde çok sayıda ev ve iş yerinin cephelerine Cezayir bayraklarının asıldığı gözlemlendi.

Becaia Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü tarafından “Cezayir tek ve bölünmezdir” sloganıyla düzenlenen, ulusal bayraklarla süslenmiş araçlardan oluşan bir konvoy, kent merkezinden hareket ederek çeşitli cadde ve köyleri dolaştı. Öte yandan Becaia Üniversitesi öğrencileri yayımladıkları bildiride, ayrılıkçı MAK hareketinin projesini reddettiklerini belirterek, “Cezayir’in birliği ve egemenliğine” olan bağlılıklarını vurguladı.


HDK, Güney Kordofan'daki BM karargahına saldırdı: Altı Bangladeşli asker öldürüldü

Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)
Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)
TT

HDK, Güney Kordofan'daki BM karargahına saldırdı: Altı Bangladeşli asker öldürüldü

Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)
Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)

Sudan’da Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) dün, kuşatma altındaki Güney Kordofan eyaletinin yönetim şehri Kadugli şehrine insansız hava aracı (İHA) ile düzenlediği bir saldırıyla şehirdeki Birleşmiş Milletler (BM) karargahını hedef aldı. Saldırıda en az altı Bangladeşli asker öldürüldü. Öte yandan şehirdeki bazı insani yardım kuruluşları ve BM ajansları, kötüleşen güvenlik durumu nedeniyle personelini tahliye etmeye başladı.

BM Abyei Geçici Güvenlik Misyonu (UNISFA) tarafından yapılan açıklamada, Kadugli'deki BM merkezine düzenlenen İHA’lı saldırıda ‘altı askerin öldürüldüğü ve altı askerin yaralandığı’ duyuruldu. UNISFA tüm kurbanların Bangladeşli olduğunu ekledi.

Öte yandan Bangladeş Başbakanı Muhammed Yunus, yaptığı açıklamada olaydan dolayı ‘derin üzüntüsünü’ dile getirdi.

BM Genel Sekreteri António Guterres ise Sudan'daki UNISFA askerlerine yönelik saldırıların ‘haksız ve savaş suçu niteliğinde’ olduğunu vurguladı.

Guterres, sosyal medya platformu X hesabından yaptığı paylaşımda, UNISFA askerlerini hedef alanlardan hesap sorulması çağrısında bulundu.

Sudan Egemenlik Konseyi saldırıyı kınadı

Öte yandan Sudan Geçiş Dönemi Egemenlik Konseyi, saldırıyı ‘uluslararası insani hukukun ciddi bir ihlali ve açık bir ihlali’ olarak nitelendirdi.

Konsey tarafından yapılan açıklamada, ‘korunan bir BM tesisini hedef almanın, organize terörizme eşdeğer tehlikeli bir tırmanış ve suç teşkil eden bir davranış olduğu, uluslararası hukuku kasıtlı olarak hiçe saydığı’ vurgulandı.

sd
Sudan ordusu komutanı Korgeneral Abdulfettah el-Burhan (AFP)

Saldırıdan HDK’yı sorumlu tutan konsey, BM ile uluslararası topluma BM tesislerinin korunması için ‘kararlı tutumlar ve caydırıcı önlemler almaları’ çağrısında bulundu.

HDK dün, kuşatma altındaki Güney Kordofan eyaletinin yönetim şehri Kadugli şehrine İHA’lı saldırı düzenleyerek BM karargahını hedef aldı ve en az altı sivili öldürdü. Bunun üzerine şehirdeki bazı insani yardım kuruluşları ve BM ajansları, kötüleşen güvenlik durumu nedeniyle personelini tahliye etmeye başladı.

Sudan Geçiş Dönemi Egemenlik Konseyi, saldırıyı ‘uluslararası insani hukukun ciddi bir ihlali ve açık bir ihlali’ olarak nitelendirdi. Konsey tarafından yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı:

“Korunan bir BM tesisini hedef almak, organize terörizme eşdeğer tehlikeli bir tırmanma ve suç teşkil eden bir davranış olup, uluslararası hukuku kasıtlı olarak hiçe sayma ve insani yardım ve uluslararası misyonların çalışmalarını doğrudan tehdit etme anlamına gelir.”

dfrgt
BM Genel Sekreteri António Guterres (Reuters)

HDK, bu saldırıyı, BM Genel Sekreteri António Guterres’in HDK’yı ‘kötü güçler’ olarak nitelendirdiği, HDK’nın ise BM'yi ‘çifte standart’ uygulamakla suçladığı açıklamasından iki sonra gerçekleşti.

Birçok kaynak, HDK'nın Kadugli şehrine İHA’lı saldırı düzenlediğini bildirdi. Şehirde dumanlar yükseldiği görüldü. Fransız Haber Ajansı AFP’ye konuşan bir sağlık kaynağı, BM karargahına düzenlenen İHA’lı saldırıda en az altı sivilin öldüğünü söyledi.

Bölge sakinleri kaçıyor

Sudan merkezli bir haber sitesi, HDK'ya bağlı Sudan Kurucu İttifakı’nın (Te’sis) perşembe günü Kadugli sakinlerine askeri çatışma ve operasyon bölgelerini terk etmeleri çağrısında bulunduğunu aktardı. Haberde, bu çağrının bölge sakinleri tarafından geniş çapta dikkate alındığı, bu göç dalgasının savaşın patlak vermesinden bu yana en büyük dalga olduğu ve bölgeden kaçanların çoğunluğunun kadınlar, çocuklar ve yaşlılar olduğu belirtildi.

Al Sudania News sitesi, Sudan Kurucu İttifakı liderinin yaptığı açıklamada, ittifakın ‘sivilleri korumaya ve Kadugli'den gönüllü tahliyeleri kolaylaştırmaya tam olarak kararlı olduğunu’ söylediğini aktardı.

İttifak lideri, ‘tüm vatandaşlara hayatlarını korumak için çatışmalardan uzak durmaları çağrısını’ yineledi.

Bu gelişmeler yaşanırken Güney Kordofan eyaletinde askeri çatışmalar daha fazla bölgeye yayılıyor ve bunların sivillerin insani durumuna etkisi konusunda endişeler artıyor.

Sudan Ordusu, Güney Kordofan eyaletindeki Kadugli, Dilling ve Abu Jubayhah olmak üzere son üç şehri kontrol ediyor.

Sudan Kurucu İttifakı, geçtiğimiz temmuz ayında, Muhammed Hasan et-Taişi liderliğinde paralel bir hükümetin kurulduğunu açıklayan HDK'nın da dahil olduğu bir siyasi ittifak.

Hartum'da kitlesel gösteriler düzenlendi

Öte yandan dün binlerce Sudanlı, başkent Hartum ve ülkenin diğer şehirlerinde kitlesel gösteriler düzenleyerek, HDK'ya karşı savaşan orduyu destekledi. HDK ise, ülkedeki savaşı sona erdirmek için gösterdiği çabaları boşa çıkarmak amacıyla uluslararası toplumun önünde vatandaşları istismar etmemesi konusunda uyarıda bulundu.

Yürüyüşler, Sudan ordusu ile birlikte savaşan silahlı gruplar ve İslamcı hareketlerle koordineli olarak Seferberlik ve Halk Direnişi Yüksek Komitesi’nin çağrısı üzerine düzenlendi.

efrgt
Cumartesi günü Port Sudan'da ordu yanlısı yürüyüş (AFP)

Seferberlik ve Halk Direnişi Yüksek Komitesi lideri Korgenereal Beşir Mekki el-Bahi, geçtğimiz ay, Kordofan’ın tüm cephelerinde orduyu desteklemek için genel seferberlik ilan edildiğini ve bazı eyaletlerde eğitim kamplarının açıldığını duyurdu.

Bahi, komite tarafından yayınlanan açıklamasında şunları söyledi:

“Bu yaygın halk ayaklanması, Sudan halkının gerçek iradesini yansıtıyor ve ulusal devlet kurumlarının üzerinde hiçbir meşruiyet olmadığını teyit ediyor.”

Şarku’l Avsat, aralarında Hartum, Port Sudan, Medeni, Dongola, Sennar ve Halfa’nın bulunduğu, Sudan ordusunun kontrolündeki eyaletlerin başkentlerinde düzenlenen yürüyüşleri yerinde takip etti.

HDK'nın yaygın ihlallerine tanık olan El Cezire eyaletinin merkezindeki onlarca belde ve küçük köyde de dayanışma gösterileri düzenlendi.

Protestocular, Sudan ordusuna destek çağrısı yapan pankartlar açarken ‘Tek ordu, tek halk’ sloganları attı. Bazı protestocular ise HDK'nın terör örgütü olarak sınıflandırılması çağrısında bulunan sloganlar attı.

Öte yandan başta Sivil Demokratik Devrimci Güçler İttifakı (Sumud) olmak üzere savaş karşıtı güçler, ‘Barışa ve demokrasiye evet. Savaşa, askeri yönetime hayır’ sloganıyla sosyal medyada yaygın olarak paylaşımların yapıldığı bir kampanya başlattı.