ABD ile Irak arasındaki iki yüzlü ilişki

Sudani hükümeti çaresiz ve güçsüz

ABD ile Irak arasındaki iki yüzlü ilişki
TT

ABD ile Irak arasındaki iki yüzlü ilişki

ABD ile Irak arasındaki iki yüzlü ilişki

Irak ile ABD arasındaki ilişki ‘iki yüzlü bir ilişki’ olarak nitelendirilebilir. Birincisi Bağdat hükümeti ile ABD yönetimi arasındaki resmi ilişkinin yüzü, ikincisi ise ABD’lilerin Ortadoğu'daki siyasi gündemi ve Irak'taki paralel devlet güçlerinin ideolojileri tarafından özellikleri çarpıtılan bir canavarın yüzü.

ABD’liler 2003, yani Saddam Hüseyin rejiminin düşmesi sonrası Irak’ın yöntemiyle ilgili yol haritasına ilişkin net ve açık bir plan yapmamışlardı. Ancak İran, Irak'taki rejim değişikliğinin ulusal güvenlik projesini başlatmak ve Irak'ı kırılgan bir devlet, kararları kontrol edilebilen çok başlı bir siyasi sistem olarak tutarak nüfuzunu genişletmek için kullanılması gereken gerçek bir fırsat olduğunun tamamen farkındaydı. Hiç kimse 2003 sonrası dönemde resmi ve gayri resmi aktörlerin ABD ile ilişkilerin belirsiz ve İran’ın söz konusu projesine uygun hale getirilmesindeki rolünü inkar edemez.

ABD Başkanı Joe Biden'ın ABD'nin Bağdat Büyükelçiliğine aday gösterdiği Tracey Ann Jacobson’ın 15 Haziran'da ABD Senatosu’nda yaptığı konuşma sırasında bazı senaryolar sundu. Bu senaryolar, ABD'nin Irak'la ilgili karar alma sürecine yön veren düşünce tarzına dair net bir tablo çizdi. Jacobson, bu konuşmayı yaparken ABD Temsilciler Meclisi Üyesi Mike Waltz, X platformunda Irak Yüksek Yargı Konseyi Başkanı Faik Zeydan'ın adının geçtiği bir paylaşımda bulundu. Her ikisi de ABD’nin sorununun Irak’taki siyasi sistemle değil, Washington'ın İran'la anlaşmak ve Irak'taki gündemini uygulamakla suçladığı kişilerle olduğunda hemfikirdi. Bu durum bile Washington'ın Bağdat'la kurmayı düşündüğü ilişkinin çarpıklığını ortaya koyuyor. Zira Washington, resmi çerçevede hükümetle belirli bir davranış biçimiyle ilgilenirken yönetim sistemi ve iktidardaki isimlerin İran'la ilişkisinin karmaşıklığını göz ardı ediyor. Ancak bunun yanında meseleyi, gerek hükümette gerekse siyasi sistemde aktif olan ya da bazı resmi makamlarda bulunan belli-başlı kişilere indirgemek istiyor.

Tracy Ann Jacobson, ABD’nin Bağdat Büyükelçisi olduğunda İran'la nasıl baş edeceğine dair vizyonunu, ülkesi ile Irak arasındaki diplomatik iş birliği beklentilerinden daha fazla önemsiyor.

Irak'ta İran'la mücadele dışında bir görevi olup olmadığına değinmeyen Tracy Ann Jacobson, “İran, Irak’ta kötü niyetli bir aktör ve bölgenin istikrarını bozan bir unsur. Irak'a yönelik başlıca tehdidin İran'a bağlı milisler olduğunun farkındayız” ifadelerini kullandı. İran destekli milislerin Irak'ın istikrarı için büyük bir tehdit oluşturduğunu belirten Jacobson, bu tehdidi ortadan kaldırmak ve İran'ın nüfuzunu sınırlandırmak için mevcut tüm siyasi araçlarla çalışacaklarını ifade etti. İran'ın elektrik enerjisi için tedarik ettiği doğal gazı Irak'a karşı bir silah olarak kullanmasına izin vermeyeceğini vurgulayan Jacobson, ABD’nin Bağdat Büyükelçisi olduğunda İran'la nasıl baş edeceğine dair vizyonunu, ülkesi ile Irak arasındaki diplomatik iş birliği beklentilerinden daha fazla önemsiyor gibi görünüyor.

Şarku’l Avsat’n The Washington Free Beacon adlı haber sitesinin aktardığı habere göre Temsilciler Meclisi Silahlı Hizmetler ve Dış İlişkiler Komiteleri Üyesi Cumhuriyetçi Mike Waltz'un, Irak Yüksek Yargı Konseyi’ni ve Yüksek Yargı Konseyi Başkanı Zeydan’ı ‘Irak’ta İran'ın kontrolündeki yapılar ve kişiler’ olarak tanımlayan bir yasa tasarısı sunacak.

Waltz, Zeydan’ı ‘İran'ın Irak'ı kukla bir devlete dönüştürme planının merkezinde yer almakla’ suçluyor. Waltz’ın meselesinin özellikle İran ve ABD’nin Irak'taki gündemlerinin çatıştığının tamamen farkında olduğu ve bunun da tüm yönetim sistemini, kararlarını ve tutumlarını etkilediği açık olduğundan Irak siyasi sistemi ve kurumlarından ziyade İran'la olduğu anlaşılıyor.

Vvgvv
ABD tarafından düzenlenen hava saldırısında ölen bir Haşdi Şabi üyesinin cenaze töreni sırasında Bağdat'taki Haşdi Şabi karargahı önünde nöbet tutan bir Haşdi Şabi üyesi, 25 Ocak 2024 (AFP)

Halen görevde olan ABD’nin Bağdat Büyükelçisi Elena Romanowski’nin eylemleri, siyaset sahnesinde hem de sahada (silahlı mücadele) bulunan, İran eksenine karşı sorumlu olan Şii siyasi güçlerin hakim olduğu bir siyasi gerçekliği ele aldığından ABD’lilerin ABD’nin Irak’taki gündemini siyasi güçlerin kararına dayatarak pazarlanandan ya da hükümeti devralmak için belirli şahsiyetleri desteklemelerinden farklı bir şekilde Irak'taki siyasi güçlerin iç kararlarıyla etkileşimini ifade eden gerçekçi bir yaklaşımı yansıtıyordu.

Irak’ta siyasi sürece giren ve halen hem sahada hem de siyaset sahnesinde yer alan güçler, devletin üstün çıkarlarının sloganlar ve ideolojiler üzerindeki önceliği hakkında düşünmeyi gerektiren hakları tanımaktan kaçınıyor.

Romanowski'nin Irak'taki görev süresi boyunca ABD Bağdat Büyükelçiliği, Irak'taki siyasi olayların gelişimiyle ilgili yeni bir strateji ortaya koymadı. Ancak ABD’ye karşı düşmanca tutumlarının dozunu artıran güçlerle siyasi olarak ilgilenerek onları utandırmayı ve İran’ın nüfuzunun hakimiyetinden uzak aktörlerle ilgilenmeyi başardı.

ABD yönetimi, bugüne kadar ülkenin çıkarlarına zarar verdiğine inandığı kurum, kişi ya da rejimlere yaptırım uygulamaktan vazgeçmemiş ve bu yaptırımların ‘ABD’nin düşmanlarının’ nüfuzunu azaltma ya da etkinliğini sınırlama hedefine ulaşabileceğini varsaymıştır. Küba, Venezuela, Sudan, Irak, İran, Lübnan ve Suriye gibi ülkelere uygulanan yaptırımlar iktidardaki rejimleri ya da bu rejimlerin önde gelen isimlerini etkileyemezken yaptırımların uygulandığı ülkelerin ekonomilerini tahrip etmeyi başardı. İktidardaki isimler ya da nüfuzlu kişiler para ve nüfuzun tadını çıkarmaya devam ederken halk yoksulluk ve imkânsızlıklar içinde boğulmaya devam etti, ediyor.

ABD’liler 2003 yılından sonra kurulmasına katkıda bulundukları için Irak'taki siyasi sistemle olan ilişkilerine tutunmaya devam ediyor olabilirler. Fakat ABD Hazine Bakanlığı tarafından uygulanan yaptırımların kapsadığı ya da ‘terörist’ olarak tanımlanan kişilerin ve yapıların yer aldığı siyasi gerçeklikle olan ilişkileri, ABD'nin Irak politikasının ne vizyon netliğine ne de inandırıcılığa sahip olduğunu gösteriyor. Hatta Irak'tan ABD’nin yaptırımları kapsamındaki ülkelere dolar kaçakçılığıyla mücadeleyle ilgili konular bile hükümet ve devletin mali kurumları üzerinde baskı yaratıyor. Ancak ABD’liler, ülkenin kaynaklarını ve ekonomisini kontrol eden mafyaları kontrol etmede en zayıf halkanın hükümet ve Merkez Bankası olduğunun farkındalar. Dolayısıyla Irak ve ABD arasındaki ilişkilerin resmi yüzü, Irak'taki siyasi, silah ve ekonomik mafyaların hakimiyetini sansürlüyor.

Irak tarafında, Siyasi sürece giren ve halen hem sahada hem de siyaset sahnesinde yer alan güçler, bu ikileme tutunmaya ve ABD’lilere karşı silahlı direnişi sürdürmeye devam ediyorlar. Söz konusu güçler, siyasete girmiş olmalarına rağmen devletin üstün çıkarlarının sloganlar ve ideolojiler üzerindeki önceliği hakkında düşünmeyi gerektiren hakları tanımaktan kaçınıyor. Halen silahın gücünün devletten ve onun kararından daha üstün olduğu ya da silahla elde ettikleri gücün ABD’lileri kendileriyle uzlaşıya zorladığı yanılsamasına inanıyor gibi görünüyorlar. Sonuç olarak, bu güçlerin yönetim sistemindeki etkinliği ve ABD politikasının bu sistemle ve aktörleriyle, onlarla aynı fikirde olmasa bile etkileşim halinde olması, ABD ve Irak arasındaki ilişkiyi Mary Shelley'nin Frankenstein romanındaki canavarına dönüştürüyor. 

İran’a yakın siyasi güçlerin tutumlarıyla uyumlu olmakla ABD yönetiminin tutumlarıyla ters düşmek arasında sıkışıp kalan Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani’nin hükümeti çaresiz ve güçsüz bir durumda.

En büyük sorun, Tahran ve Washington arasındaki angajman kurallarından uzaklaşacak bir siyasi tutum sergilemek istemeyen siyasi güçlerin, özellikle de Şii güçlerin tutumlarından doğuyor. Dolayısıyla bu güçler bu çemberin dışına çıkamıyor. Çünkü ABD’lilere yönelik tutumları sadece Irak'la ilgili değil, İran-ABD ilişkilerindeki gerilim ya da sükunetle, hatta bölgedeki sıcak gelişmelerle de tamamen örtüşüyor. Irak'taki siyasi partilerin arzularından daha karmaşık olanı ise Tahran'daki karar alıcıların Irak'ın ister itidalli davranarak ister ABD’nin çıkarlarına ve varlığına karşı gerilimi tırmandırarak mesaj vermek için en etkili arena olduğuna inanmaları.

Vvg
Musul yakınlarındaki Mahmur'daki bir askeri üste silahlı bir ABD askeri, 18 Ekim 2016 (Reuters)

Ancak en büyük ikilem, Iraklı siyasetçilerin dost ya da düşman olmak arasında gidip gelen, ‘stratejik müttefik’ nitelendirilmesi henüz netlik kazanmamış olan ABD’lilerle ilişkilerin doğasına dair görüşlerindeki bulanıklık ve dağınıklık olmaya devam ediyor. Bu da dış politikası resmi siyasi kurumlarla sınırlı olmayan, liderlerin, siyasi partilerin ve hatta silahlı partizan grupların eylemleriyle ifade edilen bir ülkedeki tüm çelişkileri bir araya getiriyor gibi görünüyor.

Sudani hükümeti, ülkenin Washington ile ilişkisi ve bu ilişkinin gerçekliği konusundaki net tutumlarını ifade etmekten aciz. İran’a yakın siyasi güçlerin tutumlarıyla uyumlu olmakla ABD yönetiminin tutumlarıyla ters düşmek arasında sıkışıp kalan Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani’nin hükümeti çaresiz ve güçsüz bir durumda. Bundan dolayı siyasi liderleri hedef alan ve onları ABD'nin yaptırım listesine dahil eden bir karar çıktığında sadece açıklamalar yapmak ve nahif gerekçeler sunmakla yetiniyor.



Hamas: Gazze’ye ve işgal altındaki topraklara her türlü vesayeti reddediyoruz

Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)
Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)
TT

Hamas: Gazze’ye ve işgal altındaki topraklara her türlü vesayeti reddediyoruz

Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)
Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)

Hamas, bugün (pazar) yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi üzerinde her türlü vesayet ve manda uygulamasını reddettiğini duyurdu. Hareket, yayımladığı bildiride, “Gazze’ye yönelik her türlü vesayet ve mandayı reddediyoruz. İşgal altındaki topraklarımızın herhangi bir karışı üzerinde de vesayeti kabul etmiyoruz; zorla yerinden etme girişimleri ve Gazze’nin yeniden mühendisliğine yönelik çabalarla uyumlu adımlara karşı uyarıyoruz” ifadelerini kullandı.

Açıklamada, “Ulusal birliğin sağlanması ve ulusal uzlaşı inşa edilmesi için seferber olunması, işgalin ve onu destekleyenlerin planlarıyla yüzleşmenin tek yoludur” denildi.

Hamas, arabuluculara ve ABD yönetimine de çağrıda bulunarak, İsrail’e baskı yapılmasını, anlaşmanın maddelerini uygulamaya zorlanmasını ve anlaşmaya yönelik süregelen ve sistematik ihlallerinin kınanmasını talep etti.

gth
Trump'ın planına göre Gazze'den çekilmenin aşamalarını gösteren harita (Beyaz Saray)

Öte yandan dün İsrailli yetkililer, ABD yönetiminin Gazze’de savaşı sona erdirmeyi hedefleyen planın ikinci aşamasını şekillendirmek üzere çalıştığını ve çok uluslu uluslararası bir gücün gelecek aydan itibaren Gazze’de göreve başlamasının planlandığını açıkladı.

Şarku’l Avsat’ın İsrail Kamu Yayın Kurumu’ndan (Kan 11) aktardığı habere göre Amerikalı yetkililer bu bilgileri son günlerde yapılan görüşmelerde İsrailli muhataplarına iletti.

ABD planına göre, barış komitesinin başkanlığını Birleşmiş Milletler’in eski Orta Doğu Özel Temsilcisi Nikolay Mladenov’un üstlenmesi, Gazze’de konuşlandırılması öngörülen uluslararası gücün komutasının ise bir ABD’li general tarafından yürütülmesi öngörülüyor.

Amerikalı yetkililere göre söz konusu gücün; güvenlik istikrarının korunması, geçiş sürecinin güvence altına alınması ve askeri operasyonların durmasının ardından Gazze’de yeni siyasi ve idari düzenlemelere zemin hazırlanması gibi görevler üstlenmesi planlanıyor.


İsrail tarafından tutulan 23 Lübnanlı mahkumun belgeleri

İsrail tarafından rehin tutulan Lübnanlı mahkumların aileleri Beyrut şehir merkezinde oturma eylemi düzenledi (EPA)
İsrail tarafından rehin tutulan Lübnanlı mahkumların aileleri Beyrut şehir merkezinde oturma eylemi düzenledi (EPA)
TT

İsrail tarafından tutulan 23 Lübnanlı mahkumun belgeleri

İsrail tarafından rehin tutulan Lübnanlı mahkumların aileleri Beyrut şehir merkezinde oturma eylemi düzenledi (EPA)
İsrail tarafından rehin tutulan Lübnanlı mahkumların aileleri Beyrut şehir merkezinde oturma eylemi düzenledi (EPA)

Lübnanlı Esirler ve Serbest Bırakılan Tutukluların Temsilciler Komitesi, İsrail tarafından tutulan Lübnanlı esirler dosyasını aktif hale getirilmesi, siyasi ve diplomatik önceliklerin en başına yerleştirmesi çağrısında bulundu. Bu çağrı, aralarında on yıllardır tutuklu bulunan 3 kişi de olmak üzere 23 Lübnanlı esirin yanı sıra son savaş sırasında ve sonrasında tutuklanan yeni esirler ve akıbeti hala bilinmeyen 42 kayıp kişi dikkate alınarak yapıldı.

Bu, ilgili makam tarafından Lübnan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Joseph Avn'a gönderilen resmi bir muhtıra ile dile getirildi. Bu konuda diplomatik, hukuki ve insani yardım da dahil olmak üzere kapsamlı bir ulusal yaklaşımın benimsenmesi ve yetkili uluslararası kurumlar aracılığıyla uluslararasılaştırılması çağrısında bulunuldu.

On yıllardır tutsaklar

Muhtıraya göre, üç Lübnanlı tutsak savaş öncesinden beri İsrail tarafından tutuluyor; biri 1978'den beri, ikincisi 1981'den beri ve üçüncüsü 2005'ten beri. Buna karşılık, son aşamada belgelenen tutsak sayısı 20 yeni tutsağa yükseldi; bunların 11'i Ekim 2024'teki askeri çatışma sırasında, 9'u ise Kasım 2024'teki büyük savaşın sona ermesinden sonra yakalanan sivillerdi.

Komisyon, yeni tutsakların, askeri operasyonlar bağlamı dışında ve bazı durumlarda doğrudan yaralanmaların ardından, balıkçılar, çobanlar, işçiler ve bir belediye polis memurunun dahil olduğu ayrı olaylarda kaçırıldığını belirtti.

d
Beyrut şehir merkezindeki ESCWA binasının önünde İsrail tarafından gözaltına alınan Lübnanlı tutukluların fotoğrafları sergileniyor (EPA)

Muhtırada ayrıca, aralarında öldürülenlerin de bulunduğu 42 kişinin kayıp olduğu ve İsrail'in Uluslararası Kızılhaç Komitesi ile herhangi bir iş birliği yapmaması nedeniyle cesetlerinin İsrail tarafından tutulup tutulmadığının bugüne kadar bilinmediği ifade edildi.

İhlal iddiaları ve harekete geçme talepleri

Komisyon, İsrail'i Uluslararası Kızılhaç ile iş birliği yapmayı reddetmeye devam etmekle, mahkumları ziyaret etmeyi engellemekle veya durumları hakkında bilgi vermeyi önlemekle suçladı. Son zamanlarda serbest bırakılan Filistinli mahkumların ifadelerine dayanarak, Lübnanlı mahkumların fiziksel ve psikolojik işkenceye, yiyecek ve sudan mahrum bırakılmaya, kasıtlı tıbbi ihmale ve özellikle yaralı olanlar için aşağılayıcı ve onur kırıcı muameleye maruz kaldıklarını vurguladı.

sdgt
İsrail tarafından esir tutulan Lübnanlı mahkumların akrabaları ve aileleri, Beyrut şehir merkezinde oturma eylemi düzenleyerek fotoğraflarını sergilediler (EPA)

Komisyon, Cumhurbaşkanlığı ve hükümete, yemin konuşmasında ve bakanlar açıklamasında belirtilen, tutuklular meselesinin ulusal bir öncelik olarak ele alınması yönündeki hususun, Dışişleri Bakanlığı tarafından Arap ve uluslararası düzeylerde, Birleşmiş Milletler ve Uluslararası Kızılhaç Komitesi ile koordinasyon içinde, ilgili Birleşmiş Milletler mekanizmalarından yararlanılarak ve dosyayı takip edecek bağımsız bir ulusal komite kurularak derhal hayata geçirilmesi çağrısında bulundu.


Hizbullah, uluslararası yaptırımlardan kaçınmak için mali yapısını yeniden düzenliyor

Beyrut'un güney banliyölerinde bulunan Karz-ı Hasen Vakfı'na ait binalardan biri (AP)
Beyrut'un güney banliyölerinde bulunan Karz-ı Hasen Vakfı'na ait binalardan biri (AP)
TT

Hizbullah, uluslararası yaptırımlardan kaçınmak için mali yapısını yeniden düzenliyor

Beyrut'un güney banliyölerinde bulunan Karz-ı Hasen Vakfı'na ait binalardan biri (AP)
Beyrut'un güney banliyölerinde bulunan Karz-ı Hasen Vakfı'na ait binalardan biri (AP)

Hizbullah, uluslararası ve yerel yaptırımlardan ve kapatılması yönündeki baskılardan kaçmak için, Karz-ı Hasen Vakfı adlı mali kolunu parçalara ayırmaya başladı. Bu amaçla, Karz-ı Hasen’in eskiden güvendiği altın teminatına alternatif olarak, taksitler halinde altın satışı yapan bir kurum kurdu; bu girişim "yasal konumlandırma politikası" olarak görülüyor.

Şarku’l Avsat'a konuşan finans kaynakları, bu önlemin ABD Hazine Bakanlığı'nı tatmin etmesinin pek olası olmadığını, Bakanlığın Lübnan'dan kurumu kapatmasını ve para sektöründeki kontrolsüz faaliyetlere son vermesini talep ettiğini belirtti. Kaynaklar, "Temel sorun devam ettiği sürece, şekli değiştirmek Amerikalıları tatmin etmeyecektir" değerlendirmesinde bulundu.

Bu sırada, Lübnan'ın güneyindeki Litani Nehri'nin güneyinde, Lübnan ve İsrail orduları arasında dolaylı bir çatışma yaşandı. İsrail, Lübnan ordusunun sabah saatlerinde arama yaptığı bir bina için tahliye uyarısı verdi. İletişim sayesinde bombardıman "geçici olarak" durduruldu, ancak ordu binayı tekrar aradı ve içinde herhangi bir silah bulamadı.