Sudan’da HDK'nın üst düzey komutanlarından biri hava saldırısında öldürüldü

HDK komutanlarından Bişi (ortada) Sennar ilindeki bir askeri operasyon sırasında (HDK’ya yakın internet siteleri)
HDK komutanlarından Bişi (ortada) Sennar ilindeki bir askeri operasyon sırasında (HDK’ya yakın internet siteleri)
TT

Sudan’da HDK'nın üst düzey komutanlarından biri hava saldırısında öldürüldü

HDK komutanlarından Bişi (ortada) Sennar ilindeki bir askeri operasyon sırasında (HDK’ya yakın internet siteleri)
HDK komutanlarından Bişi (ortada) Sennar ilindeki bir askeri operasyon sırasında (HDK’ya yakın internet siteleri)

Sudan’da Hızlı Destek Kuvvetleri’ne (HDK) yakın internet siteleri, ülkenin güneydoğusundaki Sennar ilinde Sudan ordusuyla yaşanan çatışmalar sırasında HDK’nın üst düzey komutanlarından birinin ölümü için taziye mesajları yayınladı. Ancak HDK'nın X platformundaki resmi hesabından haberi doğrulayan herhangi bir paylaşım yapılmadı.

Şarku’l Avsat’ın edindiği ilk bilgilere göre HDK’nın Mavi Nil Bölge Komutanı Abdurrahman el-Bişi, dün sabah Sudan ordusuna ait uçaklar tarafından Sennar'a doğru ilerleyen HDK güçlerine düzenlenen hava saldırısında öldürülmüş olabilir.

Bişi, Sudan'ın merkezinde geniş uzantıları olan ülkenin güneydoğusundaki Mavi Nil ilinden Rifa'a kabilesinin bir üyesi.

Ülkenin orta kesimlerindeki üç önemli ilin birleştiği, stratejik öneme sahip Cebel Muveyh bölgesinin kontrolünü ele geçiren Bişi, daha sonra Sudan ordusunun savaşmadan çekildiği Sennar ilinin yönetim şehri Since’deki 17. Piyade Tümeni karargahını ele geçiren HDK güçlerine komuta etmişti.

Şarku’l Avsat’a konuşan HDK’nin üst düzey komutanlarından biri, Abdurrahman el-Bişi'nin öldüğünü doğruladı, ancak daha fazla ayrıntı vermekten kaçındı. Bişi, Kuzey Darfur ilinin yönetim şehri el-Faşir'de öldürülen Orta Darfur Komutanı General Ali Yakub Cibril'in ardından Sudan ordusuna karşı savaşta öldürülen ikinci önemli HDK komutanı oldu.

xcdvfg
HDK komutanlarından Abdurrahman el-Bişi (HDK’ya yakın internet siteleri)

Bişi geçtiğimiz yıl nisan ayında Sudan ordusuyla HDK arasında savaşın başlamasından üç hafta sonra Mavi Nil’den çıkıp başkent Hartum'da HDK'ya katıldı. HDK'daki askeri kaynaklara göre Bişi, Hartum'un tamamen kontrol altına alınmasının yolunu açan savaşların çoğuna katıldı ve ardından Sudan’ın orta kesimlerindeki el-Cezire ilinin kontrolünü ele geçiren güçlerin güvenliğini sağlamaya devam etti.

Bişi son olarak HDK'nın Sudan ordusunun Sina kentindeki ana garnizon karargahının kontrolünü ele geçirmesinin ardından el-Cezire ilinin yönetim şehri Vad Medeni'deki Birinci Tümen Komutanı Tümgeneral Ebu Akla Kikel ile birlikte videolarda görülmüştü.

HDK, geçtiğimiz perşembe günü ülkenin güneydoğusundaki Sennar iline bir saldırı düzenledi. Saldırı, ilin yönetim şehri Since ve Cebel Muveyh bölgesinden çekildikten sonra tüm güçlerini seferber eden Sudan ordusu tarafından püskürtüldü. HDK, Sennar’ın kontrolünü tamamen ele geçirmeye çalışıyor.

HDK geçtiğimiz hafta Sudan ordusunu desteklemek üzere Darfur bölgesinden gelen silahlı gruplardan oluşan ortak gücün Sennar’ın kontrolünü geri alma girişiminin başarısız olmasının ardından Sennar’ın en büyük kentlerinden biri olan Dindir'in kontrolünü tekrar ele geçirdiğini duyurdu.



Hizbullah savaşçılarını Lübnan ordusuna entegre etme fikri gerçeklerle çarpışıyor

21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)
21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)
TT

Hizbullah savaşçılarını Lübnan ordusuna entegre etme fikri gerçeklerle çarpışıyor

21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)
21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın Hizbullah savaşçılarının, 1990 iç savaşından sonra olduğu gibi Lübnan ordusuna entegre edilmesi önerisi siyasi çevrelerde ve uzmanlar arasında tartışma konusu oldu.

Ordunun çeşitli sebeplerle bu savaşçıları bünyesine katamaması nedeniyle öneri henüz yaygın kabul görmezken, uzmanlar bu meselenin doğuracağı sonuçlar konusunda uyarıda bulundu. Bunun ‘silahlarını devlete teslim etmesi karşılığında Hizbullah için bir teselli ödülü’ olduğunu belirten uzmanlar, ‘dini emir alan ve ideolojik inanca sahip olan unsurların orduda yer alamayacağını’ vurguladı.

Cumhurbaşkanı Avn basına verdiği demeçte, “Ordu içinde Hizbullah savaşçılarından oluşan bağımsız bir birim oluşturmak mümkün değil. Ancak 1990'ların başında Lübnan'daki iç savaşın sonunda çeşitli taraflarla olduğu gibi üyeleri orduya katılabilir ve kurslara tabi tutulabilir” ifadelerini kullandı.

Bu öneriyi yorumlayan Güçlü Cumhuriyet Bloğu Milletvekili Giyas Yazbek, ordunun ‘Hizbullah'ın dış uzantılarla ordusunu oluşturduğunu iddia ettiği 100 bin savaşçıyı absorbe edemeyeceğini’ söyledi. Şarku’l Avsat'a konuşan Yazbek, “Hizbullah'ın 25 bin savaşçısı olsa bile, şu anda subaylarının ve üyelerinin maaşlarını dış yardımlarla güvence altına almaya çalışan askeri kuruma bunları dahil etmek imkânsız” dedi.

Yazbek, ‘ordunun cumhurbaşkanı ve hükümetle birlikte geliştirdiği ulusal güvenlik stratejisinin henüz Lübnan'ın ordu ve güvenlik güçlerinin sayısına olan ihtiyacını belirlemediğini’ vurguladı. Yazbek, “Sınırlarımızı çizdiğimizde, savaşın nedenlerini ortadan kaldırdığımızda ve Lübnan'da siyasi bir çözüme doğru ilerlediğimizde, ordunun mevcut subay ve personel sayısı yeterli olacak ve artacaktır” şeklinde konuştu.

Hizbullah savaşçılarının durumu

Askeri uzman Halid Hamade'ye göre, ‘Taif Anlaşması'ndan sonra silahlı milislerin dağıtılmasında olduğu gibi bugün de Hizbullah savaşçılarının orduya alınması önerisi, Cumhurbaşkanı'nın Hizbullah'ı silahlarını devlete teslim etmeye ikna etme çabaları bağlamında Hizbullah için bir teselli ödülüdür.’

Hamade, ‘Hizbullah savaşçılarının orduya entegre edilmesinin, özellikle ateşkes anlaşmasının imzalanmasının ardından yaşanan gelişmelerden sonra, birçok engelle karşı karşıya olduğunu’ savundu.

fvdgh
Hizbullah Genel Sekreteri Haşim Safiyuddin'in 24 Şubat 2025 tarihinde Lübnan'ın güneyindeki Deyr Kanun en-Nahr kasabasında düzenlenen cenaze töreni sırasında Hizbullah üyeleri (Reuters)

“İç savaşın sona ermesinin ardından Lübnan devletinin yüzlerce milisi orduya ve güvenlik güçlerine katmayı başardığı doğrudur, ancak Hizbullah'ın durumuyla karşılaştırma yapmak artık mümkün değildir” diyen Hamade, Şarku’l Avsat'a yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Ulusal Mutabakat Belgesi imzalandığında milis liderleri belgeyi tanıdı, milislerin feshedildiğini duyurdu, silahlarını gönüllü olarak devlete teslim etti ve siyasi sürecin bir parçası oldu. Hizbullah ise ateşkes anlaşmasını tanımıyor ve silahlarını teslim etmeyi kabul etmiyor. Dolayısıyla siyasi sürecin bir parçası haline geldiğini ve artık askeri bir kanadı olmadığını kabul etmeden milislerini orduya dahil etmekten bahsetmek bağlamdan kopuktur.”

Hizbullah'ın ideolojisi

Yazbek'e göre Hizbullah'ın ideolojisi, savaşçılarının orduya entegrasyonunun önündeki en büyük engel. Yazbek, “Hizbullah, Lübnan'ı İran'ın uzantısı olan coğrafi bir nokta olarak görüyor. Hizbullah Genel Sekreteri Naim Kasım'ın silahları teslim etmeyeceğini ve silahların devletin elinde olmasıyla ilgili konuşmalarla ilgilenmediğini açıklamasının da gösterdiği gibi bu doktrin halen varlığını sürdürüyor” ifadelerini kullandı.

ukıo
24 Şubat 2025 tarihinde düzenlenen cenaze töreninde eski Hizbullah Genel Sekreteri Haşim Safiyuddin'in tabutunu taşıyan Hizbullah savaşçıları (AP)

‘Lübnan iç savaşı sırasında milisleri olan ve devlet şemsiyesi altına giren liderlerin Lübnanlı liderler olduğunu, kararlarının Lübnanlıların kararı olduğunu’ hatırlatan Hamade, “Hizbullah ise organik olarak bölgesel bir otoriteye bağlıdır ve hem Lübnan içinde hem de dışında tehlikeli askeri ve güvenlik rolleri oynamıştır” dedi. Hizbullah'ın ‘Tahran'dan ayrıldığını, yerel bir siyasi bileşen olmayı kabul ettiğini ve askeri kolunu feshettiğini açıklamadığına, böylece savaşçılarının ordu içinde absorbe edilmesi konusunun tartışılabileceğine’ dikkat çeken Hamade sözlerini şöyle sürdürdü: “Veliyyül Fakih tarafından verilen ve uygulanması gereken meşru yetki çerçevesinde faaliyet gösteren askeri bir grup ile anayasal makamlar tarafından demokratik mekanizmalar çerçevesinde alınan siyasi bir karar çerçevesinde faaliyet gösteren başka bir grubu uzlaştırmak nasıl mümkün olabilir? İster sivil idarelerde ister güvenlik kurumlarında milislerin devlete entegre edilmesi deneyimi tekrarlanabilecek kadar başarılı oldu mu?”

Ordu disiplini

Bazılarının iddia ettiği gibi iç savaş sürecindeki milislerin orduya alınmadığını belirten Yazbek, ‘güvenlik ve askeri kurumlara alınanların Lübnan'ı yöneten Suriye rejimine yakın olduğunu, ülkenin egemenliği için savaşan ve Suriye işgaline karşı çıkanların ise kovalandığını, hapsedildiğini ve birçoğunun Lübnan'ı terk etmek zorunda kaldığını’ vurguladı. Yazbek ayrıca, ‘ordu personeli tarafından uygulanan disiplinin Hizbullah savaşçıları için geçerli olmadığını, çünkü milislerin orduyla, ordunun da onlarla uyumlu olmadığını’ belirtti.

Hamade, “Hizbullah savaşçılarının Lübnan ordusuna ve diğer devlet kurumlarına dahil edilmesinin artıları ve eksileri ne olursa olsun, doğru yol Hizbullah'ın silahlarını devlete teslim etmesiyle başlamalı. Hizbullah üyeleri Lübnan toplumundan izole edilmiş bir grup değildir ve topluma entegre edilmelidir. Ancak Hizbullah’ın silahlarını teslim etmesi için bir tür ayartma olarak özümsenmeleri konusunu gündeme getirmekte acele etmek hedefe ulaşılmasını sağlamayacaktır. Gerekli olan, Hizbullah’ın öncelikle devleti, silahların yalnızca devletin elinde olmasını, savaş ve barış kararının devletin elinde olduğunu ve bu konuda meydana gelebilecek herhangi bir düzenlemenin başlangıcı olarak uluslararası kararları uygulama ihtiyacını tanımasıdır” dedi.