İsrail haydut ve kanun dışı bir devlettir

Mahkemenin 19 Temmuz'da açıkladığı görüşlerine dayanarak Filistin, Arap ve uluslararası düzeyde hukuki ve siyasi eyleme geçmenin zamanı geldi.

Uluslararası Adalet Divanı'nın görüşleri işgalin hukuka aykırılığını teyit etme açısından oldukça kapsamlı (AFP)
Uluslararası Adalet Divanı'nın görüşleri işgalin hukuka aykırılığını teyit etme açısından oldukça kapsamlı (AFP)
TT

İsrail haydut ve kanun dışı bir devlettir

Uluslararası Adalet Divanı'nın görüşleri işgalin hukuka aykırılığını teyit etme açısından oldukça kapsamlı (AFP)
Uluslararası Adalet Divanı'nın görüşleri işgalin hukuka aykırılığını teyit etme açısından oldukça kapsamlı (AFP)

Nebil Fehmi

Uluslararası hukuka saygı göstermenin İsrail devletinin öncelikleri ve hatta kaygıları arasında olmadığı, çatışmaların çözümü ve Filistin meselesi ile ilgilenen herhangi bir nesnel araştırmacı veya uygulayıcı için bir sır değil. Yine de son zamanlarda tavırlarında görülen bir yenilik var, o da açık bir kibir ve hukuku, uluslararası toplumun bu ihlallere verdiği tepkileri tamamen hiçe saymadır.

İsrail'in hukukun tüm temellerini ve ilkelerini ihlal eden haydut bir devlet olduğuna, uluslararası toplumun ülkeler bazında güçlü ve net bir duruş sergileyerek, bu utanç verici meseleyi ciddiyetle ele almasının zamanının geldiğine dair sağlam bir kanaate sahibim.

Bu nedenle, Uluslararası Adalet Divanı'nın yakın zamanda açıkladığı görüşlerini, İsrail'in eylemlerine ilişkin hukuki tutumun açık bir yorumunu yansıttığı için kesinlikle memnuniyetle karşılıyorum. Aynı şekilde bu görüşler, İsrail uygulamalarıyla sınırlı kalmayıp, aynı zamanda İsrail'in hukuka yönelik ihlallerine ilişkin vardığı sonuç konusunda, uluslararası toplum ülkelerinden beklenenleri de açıkça ele aldığı için memnunum.

Uluslararası Adalet Divanı nihayet, İsrail'in işgal altında bulunan Filistin topraklarındaki uygulamalarına ilişkin çok önemli ve güçlü bir tavsiye niteliğindeki görüşlerini yayınladı. Mahkemenin bu görüşleri, BM Genel Kurulu'nun büyük çoğunluğu tarafından alınan kararlara dayanarak kendisine sunulan; Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkına yönelik süregelen ihlalin hukuki sonuçlarına ve İsrail'in uygulamalarının işgalin hukuki statüsüne etkisine ilişkin iki soruya bir yanıttı. Mahkemeye 50'den fazla ülke ve kuruluş katıldı.

Mahkemenin görüşleri açık ve netti. İsrail'in işgal altındaki topraklardaki varlığının yasa dışı olduğu ve İsrail'in işgale bir an önce son vermesi gerektiği, işgal altında bulunan topraklardaki uygulamalarının, işgalci devlet statüsüyle bağlantılı ilgili uluslararası yasaları ihlal ettiği, ayrıca ihlal ve uygulamalarından sorumlu olduğu, uygulamalarından kaynaklanan zararları tazmin etmek zorunda olduğu dahil, bu konudaki net pozisyonlarının bir tekrarıydı.

Mahkeme, devletlerin ve uluslararası kuruluşların, İsrail'in Filistin topraklarındaki yasadışı varlığından kaynaklanan hiçbir hukuki koşulu tanımaması gerektiğini vurguladı. İsrail'in uygulamalarını ve işgal altındaki topraklarla ilişkilerinde tüm bunların gayri meşruluğunu dikkate aldı.

Mahkeme, özellikle İsrail uygulamalarının ve mevzuatının işgali pekiştirmeyi ve kalıcı kılmayı amaçladığı, bunun da uluslararası hukuku ihlal etmenin yanı sıra, Filistinlilerin diğer dünya halkları gibi eşit haklarını, özellikle de kendi kaderlerini tayin etme haklarını kullanmalarını engellediği gerçeğine dayanarak, uluslararası hukuk kuralları temelinde görüşlerini ayrıntılı ve kesin bir şekilde sundu.

Mahkeme, Güvenlik Konseyi ve BM Genel Kurulu'nun çatışma ve işgali sona erdirecek mekanizmanın kurulmasını hızlandırmaktan sorumlu olduklarını varsaydı.

Mahkemenin önemli görüşleri arasında şunlar da vardı; İsrail, yerleşim yerlerini genişletme politikasını derhal durdurmalı ve yerleşimcileri işgal ettiği topraklardan uzaklaştırmalıdır. Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkını kullanmasının engellenmesine devam edilemeyeceği için Filistin topraklarındaki işgaline de son verilmelidir.

Mahkeme işgal altındaki topraklar ve Filistinlilerle ilgili hiçbir meşru temeli olmayan bir takım İsrail mevzuatı ve uygulamalarının bulunduğunu vurguladı. Bunların işgalin Filistinlilere, sivil, siyasi ve kültürel haklarına ilişkin uluslararası yasaları ihlal eden sistematik bir ırk ayrımcılığı ile muamele etmesine yol açtığını ifade etti.

İsrail'in 1967'den sonraki işgalini takip eden uygulamalarının, Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkının ihlali sayıldığının altını çizdi. İsrail'in 1965'te imzalanan Her Türlü Irk Ayrımcılığının Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Uluslararası Sözleşme’deki yükümlülüklerinden vazgeçtiğine dikkat çekilerek, Tel Aviv'in kendi toprakları dışında yetki kullanırken, Sidra Sözleşmesi’ne uyması gerektiğini belirtti

Mahkeme, yerleşimcilerin Batı Şeria ve Doğu Kudüs'e nakledilmesinin Cenevre Sözleşmesi'nin 49. maddesine aykırı olduğunu ve işgalci yönetimin, işgal altında bulunan topraklardaki nüfusu yerinden edemeyeceğini veya vatandaşlarını oraya yerleştiremeyeceğini, Filistin topraklarının uzun süre işgal edilmesinin hukuki statüsünü değiştirmediğini, işgalin geçici bir durum olduğunu vurguladı.

İsrail'in işgal altındaki topraklardaki görevlerinin, 1959’da imzalanan Savaş Sırasında Sivillerin Korunmasına İlişkin Sözleşmeye tabi olduğunu, ayrıca Filistin topraklarının işgal altındaki topraklar olduğunu ve İsrail'in işgal altındaki topraklarda yasa dışı varlığının, hukuki yansımalarının da inceleneceğini belirtti.

Bazıları mahkemenin görüşlerinin tavsiye niteliğinde ve aslında bunların BM Genel Kurulunun bu yöndeki hamlelerinin bir yansıması olduğunu iddia edebilir. Buna rağmen, mahkemenin görüşlerinin, işgalin hukuka aykırılığının teyit edilmesi ve İsrail'in işgal altındaki topraklarda çeşitli uygulamalarının reddedilmesi, uluslararası topluma Filistin topraklarına işgal edilmiş topraklar muamelesi yapılması ve İsrail'in durumunun gayri meşru görülmesi çağrısında bulunması, Tel Aviv'den yasadışı uygulamaları nedeniyle tazminat ödemesini talep etmesi açısından son derece önemli, açık ve kapsamlı olduğuna inanıyorum.

Her ne kadar Mahkeme, 7 Ekim olaylarından sonra Gazze'deki duruma değinmese de yukarıda değinilen hukuki dayanaklar kaçınılmaz olarak Gazze Şeridi'ndeki işgal, kayıplar ve yıkımlar için de geçerlidir.

Sözün iyisi, az ve öz olandır, dolayısıyla Mahkemenin 19 Temmuz'da açıklanan görüşlerine dayanarak Filistin, Arap ve uluslararası düzeyde hukuki ve siyasi eyleme geçmenin zamanı geldi.



Yahya Sinvar'ın öldürülmesine övgü konusunda Batı'da fikir birliği

Hamas hareketinin lideri Yahya Sinvar (Arşiv- EPA)
Hamas hareketinin lideri Yahya Sinvar (Arşiv- EPA)
TT

Yahya Sinvar'ın öldürülmesine övgü konusunda Batı'da fikir birliği

Hamas hareketinin lideri Yahya Sinvar (Arşiv- EPA)
Hamas hareketinin lideri Yahya Sinvar (Arşiv- EPA)

İsrail Dışişleri Bakanı Israel Katz, dün yaptığı açıklamada, Gazze'deki savaşı ateşleyen 7 Ekim 2023 saldırısının beyni Hamas lideri Yahya Sinvar'ın öldürüldüğünü duyurdu.

Şarku’l Avsat Sinvar'ın ölümüyle ilgili küresel tepkileri derledi:

ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris

Harris, Filistin İslami Direniş Hareketi (Hamas) Siyasi Büro Başkanı Yahya Sinvar'ın İsrail eliyle öldürülmesinin, Hamas'ın İsrail'e yönelik oluşturduğu tehdidin ortadan kaldırılması açısından ileri bir adım olduğunu söyledi.

Milwaukee, Wisconsin'de gazetecilere yaptığı açıklamada: “Adalet yerini buldu... Sinvar, 7 Ekim kurbanları ve Gazze'de öldürülen rehineler de dahil olmak üzere binlerce masum insanın öldürülmesinden sorumluydu” ifadelerini kullandı.

 Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron

“7 Ekim'de meydana gelen terör saldırılarının ve barbarca eylemlerin asıl sorumlusu Yahya Sinvar'dır. Bugün aralarında 48 yurttaşımızın da bulunduğu mağdurları ve onların yakınlarını üzüntüyle düşünüyorum. Fransa, Hamas'ın elinde bulunan tüm rehinelerin serbest bırakılmasını talep ediyor."

Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock

“Sinvar, İsrail'i ve halkını yok etmek isteyen acımasız bir katil ve teröristti. 7 Ekim terörünün planlayıcısı olarak binlerce insana ölüm, bütün bir bölgeye tarifsiz acılar yaşattı. Hamas artık tüm rehineleri serbest bırakmalı, silahlarını bırakmalı ve Gazze'deki halkın acıları nihayet sona ermeli.”

İtalya Dışişleri Bakanı Antonio Tajani

“Görünüşe göre Hamas'ın askeri lideri öldürüldü ve bu anlamda İsrail'in Hamas teröristlerine karşı meşru müdafaasını gerçekleştirmiş olabileceğini düşünüyorum... Hamas liderinin ortadan kaybolmasının Gazze'de bir ateşkese yol açacağını umuyorum.”

İngiltere Savunma Bakanı John Healey

“Ben şahsen 7 Ekim'deki terör saldırısından sorumlu olan Sinvar gibi bir terörist liderin yasını tutmayacağım ve Birleşik Krallık hükümeti gibi ben de bunun sadece Yahudi halkı için İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana en kanlı güne değil, aynı zamanda bir yıldan fazla süren çatışmalara ve tahammül edilemez düzeyde Filistinli sivil kayıplara neden olduğunu kabul ediyorum.”

ABD Senatosu Çoğunluk Lideri Demokrat Chuck Schumer

“Sinvar'ın inançları ve eylemleri İsrail ve Filistin halkına büyük acılar yaşattı, onun sahneden çekilmesinin tüm rehinelerin hızlı bir şekilde geri dönmesine ve İsrail halkının güvenliğini sağlayacak, tam bir insani yardım sağlayacak ve Gazze halkının geleceği için yeni bir yol açacak düşmanlıkların sona erdirilmesine yönelik müzakerelerin önünü açması için dua ediyorum.

ABD Temsilciler Meclisi'ndeki Cumhuriyetçi lider Mike Johnson

"Hamas ve Hizbullah'ın kana susamış liderlerinin gitmesiyle Biden-Harris yönetimi, yılanın başı İran'a karşı maksimum baskı kampanyasını uygulamak için artık İsrail ile omuz omuza çalışmalı. Biden-Harris yönetiminin stratejilerini kınamasına rağmen, Başbakan (Binyamin) Netanyahu İsrail adına, bizi Ortadoğu'da yeni bir güvenlik ve özgürlük gününün eşiğine getiren çok sayıda ve kesin zaferler elde etti. Bu anın boşa gitmesine izin veremeyiz."

Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot

“Yahudi aleyhtarı katliam yapan, çok sayıda terör saldırısı gerçekleştiren Hamas terör örgütüne ölümcül bir darbe vuruldu... Savaşa dair çevrilmesi gereken bir sayfa, çevrilmesi gereken bir sayfa. Gazze'de... bölgenin barışa giden yolunda açılması gereken bir sayfa.”

Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan

Hamas lideri Yahya Sinvar'ın öldürülmesinin "gerçekten de Hamas'a hepimizin görmek istediği uzun vadeli darbeyi vurmasını" sağlamak için harekete geçilmesi gerekiyor.

Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) Genel Sekreteri Mark Rutte

"Şahsen ben onu dünyadaki herhangi bir akıllı insan gibi özlemeyeceğim."

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen

"Yahya Sinwar'ın öldürülmesi Hamas hareketini büyük ölçüde zayıflattı."

İngiltere Başbakanı Keir Starmer

"İngiltere, Sinwar'ın öldürülmesi üzerine ağlamayacak ve 7 Ekim saldırısı kurbanlarının ailelerini düşünecek."