Pekin Deklarasyonu: Abbas meşruiyetini pekiştirmek, Hamas ise bir şemsiye edinmek istiyor

Fetih Hareketi’nden bir kaynak, ‘birleşik hükümet’ için ek adımlar atılması gerektiğini vurguladı

Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, Hamas liderlerinden Musa Ebu Merzuk (sağda) ve Fetih Hareketi liderlerinden Mahmud el-Alul ile birlikte (Reuters)
Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, Hamas liderlerinden Musa Ebu Merzuk (sağda) ve Fetih Hareketi liderlerinden Mahmud el-Alul ile birlikte (Reuters)
TT

Pekin Deklarasyonu: Abbas meşruiyetini pekiştirmek, Hamas ise bir şemsiye edinmek istiyor

Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, Hamas liderlerinden Musa Ebu Merzuk (sağda) ve Fetih Hareketi liderlerinden Mahmud el-Alul ile birlikte (Reuters)
Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, Hamas liderlerinden Musa Ebu Merzuk (sağda) ve Fetih Hareketi liderlerinden Mahmud el-Alul ile birlikte (Reuters)

Filistinli gruplar dün Çin'in başkenti Pekin'de bölünmüşlüğü sona erdirecek bir anlaşma imzaladıklarını açıkladılar. Ancak bundan önce de benzer bir tablo, benzer görüntüler ve neredeyse aynı vaatlerle sona eren birkaç müzakere turu olmuştu. Ama bu kez yeni olan, İsrail’in 39 binden fazla insanın ölümüne neden olan ve Birleşmiş Milletler’in (BM) tahminlerine göre sadece yeniden inşası değil, kalıntılarının temizlenmesi için bile uzun yıllara ihtiyaç olan Gazze Şeridi'ni yakıp yıkan savaşıydı.

Fetih Hareketi (El Fetih), Hamas Hareketi ve Filistinli 12 grup daha Pekin’de Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) çatısı altında geçici bir ulusal birlik hükümeti kurulmasını öngören bir anlaşmaya vardı. Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi'ye göre anlaşmanın imzalanmasının ardından en önemli nokta, savaş sonrasını ele alacak geçici bir ulusal uzlaşı hükümeti kurulması konusunda anlaşmaya varılmasıydı.

sxdefrt
Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, Pekin'deki Diaoyutai Devlet Konuk Evi'nde Pekin Deklarasyonu'nun imzalanmasını izliyor (Reuters)

Şarku’l Avsat’a konuşan Filistinli bir kaynak, daha önce üzerinde mutabık kalınan ana hatların yer aldığı anlaşma metninin Filistin Yönetimi'nin meşruiyetini pekiştirme ve Hamas'ın bu tablonun içinde kalma arzusunu yansıttığını söyledi. Kaynak, bu iki noktanın ‘anlaşmanın imzalanmasının başlıca nedenleri olduğuna, ancak bunun hiçbir şekilde bölünmenin sona erdiği anlamına gelmediğine’ inanıyor.

Kaynağa göre Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas (Ebu Mazen), İsrail'in Filistin Yönetimi’ne karşı savaştığı ve Gazze Şeridi'nden çıkarmak istediği, bazı Arap tarafların ise şüpheyle yaklaşarak mevcut yönetim kadrosunu dışlamaya ve değiştirmeye çalıştığı bir dönemde meşruiyetini kanıtlamak ve tüm grupları kendi çatısı altında toplamak istiyor.

Kaynağın değerlendirmesine göre Hamas tablonun içinde kalmak ve Gazze Şeridi'ni yönetemez hale geldikten sonra kendisini karar alma mekanizmasının merkezinde tutacak bir şemsiye edinmek istiyor. Şu an her iki tarafın da diğerine ihtiyacı olduğunu vurgulayan kaynak, “Ancak şeytan ayrıntıda gizlidir ve kimse meselenin nasıl sonuçlanacağını bilemez” diye konuştu.

Daha önce varılan anlaşmalar

Şarku’l Avsat’ın bir nüshasına ulaştığı anlaşma metnine göre anlaşma 4 Mayıs 2011 tarihinde Kahire'de imzalanan Ulusal Mutabakat anlaşmasına ve 12 Ekim 2022 tarihinde imzalanan Cezayir Deklarasyonu’na dayanıyor. Filistinlilerin Mısır ve Cezayir’deki kardeşlerinin ve Çin Halk Cumhuriyeti ve Rusya Federasyonu'ndaki dostlarının yardımıyla, başta 181 ve 2334 sayılı kararlar olmak üzere ilgili BM kararlarına uygun olarak ve 194 sayılı karar uyarınca geri dönüş hakkını, Filistin halkının uluslararası yasalar ve BM Şartı uyarınca işgale direnme ve son verme hakkını, halkların kendi kaderini tayin etme hakkını ve bunu mevcut tüm biçimlerde gerçekleştirme mücadelesini garanti altına alarak başkenti Kudüs olan bağımsız bir Filistin devletinin kurulması taahhüdüne uygun olarak bölünmeyi sona erdirecek anlaşmaların uygulanmasını takip etmeye devam edilmesi kararlaştırıldı.

Pekin Deklarasyonu’nu imzalayan taraflar ayrıca Filistinli grupların mutabakatı ve Filistin Devlet Başkanı Abbas'ın yürürlükteki Filistin Temel Yasası temelinde alacağı bir kararla geçici bir ulusal uzlaşı hükümeti kurulmasına ve kurulan hükümetin Batı Şeria, Kudüs ve Gazze Şeridi'nin birliğini teyit ederek tüm Filistin toprakları üzerinde yetki ve otoritesini kullanmasına karar verdi. Metne göre geçici bir ulusal uzlaşı hükümeti, Filistin devleti topraklarındaki tüm Filistin kurumlarını birleştirmeye başlamalı, Gazze Şeridi'nin yeniden inşası için harekete geçmeli ve onaylanan seçim yasasına uygun olarak Filistin Merkezi Seçim Komitesi gözetiminde en kısa zamanda genel seçimlerin yapılması için hazırlıklarını tamamlamalı.

Uzlaşı hükümeti

Pratikte yeni anlaşma, uygulanmayan önceki anlaşmalara dayanıyor gibi görünüyor. Bu yüzden Filistinli gruplardan bir kaynak Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, Filistin Devlet Başkanı Abbas'ın bu kez anlaşmayı ilerletmek ve geçici bir ulusal uzlaşı hükümeti kurmak için tüm gruplarla derhal istişarelere başlaması gerektiğini söyledi.

Fetih Hareketi’nden bir kaynak, Şarku’l Avsat’ın böyle bir hükümetin kurulmasının mümkün olup olmadığı yönündeki sorusuna “Bu o kadar basit değil” yanıtını verdi.

Kaynak, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Hamas FKÖ'nün taahhütlerine uymalı, uluslararası meşruiyeti tanımalı, hükümetin kurumları ve güvenlik teşkilatlarını birleştirmesine izin vermeli ve yardım ve yeniden inşa sürecine öncülük etmeli. Sadece pastadan bir parça istemediğinden emin olmamız gerekiyor. Görev tanımı, Filistin mücadelesinin yöntemleri, savaş ve barış kararları, güvenlik doktrini, silahların birleştirilmesi ve seçim yasası üzerinde net bir anlaşmaya varılmalı. Bölünmeyi yönetmek yerine buna sonsuza kadar bir son vermeliyiz. Çünkü bunu yapmaya mecburuz.”

Filistinli gruplar arasında Çin'de olduğu gibi önceki görüşmelerde de bu konularda önemli anlaşmazlıklar yaşandı.

Hamas, İsrail'i tanımak anlamına geleceği gerekçesiyle uluslararası meşruiyeti tanımak istemiyor. Bir Filistin devleti kurulmadan önce silahlarını teslim etmeyi reddeden Hamas, FKÖ içindeki kararlara ortak olmak istiyor.

İslami Cihad Hareketi de İsrail’in doğrudan ya da dolaylı olarak tanınmasını içeren herhangi bir anlaşmaya karşı çıkıyor.

Geçmişteki anlaşmalara bir yenisini ekleyen Pekin Deklarasyonu, taraflar son detayları ele almaya başladığında hem El Fetih hem de Hamas'ın ciddiyetini test edecek.

Hamas ve El Fetih, diğer gruplarla birlikte daha önce Mekke, Yemen, Dakar, Şam, Kahire, Doha, Gazze, Cezayir, Rusya ve son olarak Çin'de çeşitli anlaşmalar ve deklarasyonlar imzaladılar.

Uluslararası barış konferansı

Ancak Çin'in açıklaması, Filistin Devlet Başkanı için önemli, zira barış için bir ‘uluslararası barış konferansı’ düzenlenmesi planını destekliyor.

Hamas uzun zamandır Abbas'ın yaklaşımına karşı çıkıyor ve hem Oslo Anlaşmaları’ndan hem de İsrail'i tanımaktan vazgeçmesini istiyor.

Filistinli gruplar, Pekin Deklarasyonu’nda Arap ülkelerindeki kardeşlerinin yanı sıra Çin Halk Cumhuriyeti ve Rusya Federasyonu'ndaki dostlarını, İsrail’in Filistin toprakları üzerindeki işgalini sona erdirmek ve BM şemsiyesi ve himayesi altında, geniş uluslararası ve bölgesel katılımla, Filistin halkının hakları için adil olan ilgili uluslararası kararları uygulamak üzere tam teşekküllü bir uluslararası barış konferansı düzenlenmesi için uluslararası çabaları sürdürme konusunda desteklediklerini vurguladılar.

Öte yandan Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, Çin'in ‘Ortadoğu'da barışın ve istikrarın korunmasında yapıcı bir rol oynamayı’ istediğini ve ‘kapsamlı, kalıcı ve sürdürülebilir bir ateşkesi, Filistin’in özerkliğini ve BM’de bağımsız Filistin devletinin tanınmasını’ desteklediğini söyledi.

rfgt5

Filistin Devlet Başkanı Abbas, yıllardır yeni bir siyasi süreci destekleyecek çok taraflı bir mekanizmanın ortaya konulmasına yardımcı olacak uluslararası bir barış konferansı düzenlemeye çalışıyor. Ancak bu çabaları, bu fikri reddeden ABD ve İsrail'e karşı koyacak güçlü bir uluslararası iradenin olmaması nedeniyle sekteye uğradı.

Hamas Hareketi’nin 7 Ekim saldırısından birkaç ay önce Çin'i ziyaret eden Abbas, Çin'in Ortadoğu'daki yeni hamlesinden ve Pekin'in bölgede en azından arabulucu olarak rol alma arzusundan istifade ederek Çin'in İsrail ile olan çatışmaya ne ölçüde müdahil olabileceğini görüştü.

Trump’la ilgili korkular

Abbas o sırada Çin’in ABD'nin yerine geçmesini değil, daha ziyade, ABD yönetimi İsrail'i ihlallerini durdurmaya ve siyasi bir süreç başlatmaya zorlayamadığı ya da dizginleyemediği için yardımcı mekanizmalar oluşturmak istiyordu.

Ancak şimdi, Filistinliler Donald Trump'ın yeniden Beyaz Saray'a gelmesinden korkarken, İsrail ile doğrudan angajman yoluyla ya da barış sürecini destekleyecek çok taraflı bir uluslararası adım atılması için baskı yaparak barış sürecini ilerletebilecek potansiyel bir alternatif bulmaya acil ihtiyaç duyuyor.

Filistinliler, Çin’in bölgedeki ABD hegemonyasına meydan okuma arzusunun varlığının istismar edilebileceğine inanıyor.

Filistinliler ilk kez bölgedeki büyük ülkelerin varlığından ve büyüklüğünden faydalanmaya çalışmıyor. Filistinlilerin en büyük düşmanı olan Trump'ın Beyaz Saray'da olduğu yıllarda da böyle bir çaba söz konusuydu. Abbas ve temsilcileri, yeni bir siyasi süreci destekleyecek çok taraflı bir mekanizma ile sonuçlanacak uluslararası bir barış konferansı düzenlemeye ikna etmek için tüm dünyayı dolaştı. Ancak büyük ya da küçük hiçbir ülke ABD yönetimiyle karşı karşıya geleceği tek bir adım dahi atmadı. İsrail de Washington tarafından desteklenmeyen herhangi bir sürece katılmaya razı olmadı.

rth5y6j
Trump ve Netanyahu Kudüs'te, 23 Mayıs 2017 (AP)

Filistinli taraflar, Rusya-Ukrayna savaşı ve 7 Ekim saldırısıyla birlikte güç dengesinin değişeceğini umuyor.

Diğer taraftan İsrail, Çin'in bölgeye müdahale etme girişimlerine kayıtsız kalmıyor. Tel Aviv'de bu girişimlerin endişe verici olduğu ve pek hoş karşılanmadığı söyleniyor.

İsrailli yetkililer Pekin Deklarasyonu’nu eleştirirken İsrail Dışişleri Bakanı Yisrael Katz X platformundan yaptığı bir paylaşımda, “Hamas ve El Fetih, savaştan sonra Gazze'yi birlikte kontrol etmek için Çin'de bir anlaşma imzaladı. Ebu Mazen terörizmden vazgeçmek yerine Hamas katillerini kucaklıyor ve gerçek yüzünü ortaya koyuyor. Ancak bunu hayata geçiremeyecekler. Çünkü Hamas yönetimi ezilecek, Ebu Mazen Gazze'yi sadece uzaktan görecek ve İsrail'in güvenliği kendi elinde kalmaya devam edecek” ifadelerini kullandı.

İsrail Maliye Bakanı Bezalel Smotrich de Abbas ve Hamas’ın Gazze'deki lideri Yahya Sinvar'ı aynı karede bir araya getirerek “Yarın Gazze ve Batı Şeria'da güvenliğimizi bu insanların eline mi bırakacağız?” yazdı.



Hasm Hareketi'nin terör planının Kahire ile Ankara arasındaki ilişkiler üzerinde nasıl bir etkisi olacak?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi G20 Zirvesi çerçevesinde bir araya geldi. (Arşiv - Türkiye Cumhurbaşkanlığı)
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi G20 Zirvesi çerçevesinde bir araya geldi. (Arşiv - Türkiye Cumhurbaşkanlığı)
TT

Hasm Hareketi'nin terör planının Kahire ile Ankara arasındaki ilişkiler üzerinde nasıl bir etkisi olacak?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi G20 Zirvesi çerçevesinde bir araya geldi. (Arşiv - Türkiye Cumhurbaşkanlığı)
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi G20 Zirvesi çerçevesinde bir araya geldi. (Arşiv - Türkiye Cumhurbaşkanlığı)

Mısırlı uzmanlar, Mısır İçişleri Bakanlığı'nın Hasm Hareketi’nin terör planını Türkiye'deki Müslüman Kardeşler (İhvan-ı Müslimin) unsurlarıyla ilişkilendiren açıklamasının iki ülke arasındaki ilişkiler üzerindeki etkisini küçümsedi. Şarku’l Avsat'a açıklamalarda bulunan yetkililer, Kahire ve Ankara'nın şu anda iki ülke arasındaki anlaşmazlığın merkezinde yer alan Müslüman Kardeşler meselesini bir kenara bırakarak ‘daha derin’ stratejik konulara odaklandığını vurguladı.

Mısır İçişleri Bakanlığı dün yaptığı açıklamada, Müslüman Kardeşler'e bağlı Hasm Hareketi’ne ait bir sığınağa baskın düzenlendiğini duyurdu. Açıklamaya göre, Müslüman Kardeşler'in Türkiye'ye kaçan askeri kanadı Hasm Hareketi’nin liderlerinin faaliyetlerini yeniden canlandırmak ve ülkedeki güvenlik ve ekonomik tesisleri hedef alan düşmanca operasyonlar düzenlemek için hazırlık ve planlama yaptıkları yönünde bilgi alındı.

Açıklamada, “Hasm Hareketi, ileri askeri eğitim aldığı bir sınır ülkesine kaçan unsurlarından birini, söz konusu planı gerçekleştirmek üzere ülkeye yasadışı yollardan sızmaya zorlayarak operasyonlarını planladı” denildi.

Komşu ülkenin adını açıklamayan bakanlık, hareketin ‘birçok sosyal medya sitesinde dolaşıma sokulan, komşu bir ülkedeki çöllük alanda elemanlarına eğitim verdiğini ve ülkede terör operasyonları gerçekleştirme sözü verdiğini içeren bir video hazırladığını’ bildirdi.

Açıklamada Türkiye'ye atıfta bulunulması, özellikle de Mısırlı yetkililerin terör örgütü olarak sınıflandırdığı Müslüman Kardeşler'in iki ülke arasında yaklaşık on yıldır süren soğukluğa neden olduğu düşünüldüğünde, Kahire ile Ankara arasındaki ilişkilerin güçlenme hızına etkisi konusunda soru işaretleri yarattı.

Ulusal güvenlik ve uluslararası ilişkiler danışmanı Tümgeneral Muhammed Abdulvahid, Mısır İçişleri Bakanlığı’nın açıklamasında Türkiye'ye yapılan atfın iki ülke arasındaki ilişkileri etkilemeyeceğini söyledi. Abdulvahid, “Türkiye'den bahsedilmesi, Müslüman Kardeşler'in Türkiye'ye kaçtığı gerçeğinin kabul edilmesi bağlamında tesadüfi bir durumdu” dedi.

Abdulvahid, Türkiye ile ilişkilerin ‘pek çok alanda çok iyi ve güçlü olduğunu ve Müslüman Kardeşler dosyasının artık etkili olmadığını’ belirtti. Abdulvahid, Mısır'ın ‘hareketin kaçak unsurlarının’ iadesine yönelik taleplerine işaret ederek şöyle dedi: “Açıklamada Türkiye'den bahsedilmesi iade sürecinin tamamlanması için bir tür baskı olabilir.”

İki ülke arasındaki normalleşme, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi’nin Katar'da düzenlenen 2022 FIFA Dünya Kupası'nın açılışında el sıkışmalarından bu yana hız kazandı. Erdoğan'ın Şubat 2024'te Kahire'ye yaptığı ziyaretle zirveye ulaşan yakınlaşmayı, Sisi'nin aynı yılın eylül ayında Ankara'ya yaptığı ziyaret izledi ve iki ülke arasında ‘yeni bir iş birliği dönemi’ başladı.

Demokrasi Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Yardımcısı ve bölgesel ilişkiler araştırmacısı Kerem Said'e göre “Müslüman Kardeşler dosyası artık Mısır-Türkiye ilişkilerinde acil bir mesele değil. İki ülke arasındaki ilişkiler Kahire ile Ankara'nın çıkarlarına hizmet eden daha büyük ve daha derin stratejik meseleler tarafından yönetiliyor.”

Şarku’l Avsat'a konuşan Said, “Mısır ve Türkiye arasında Müslüman Kardeşler dosyası konusunda ilan edilmemiş bir koordinasyon var. Zira Kahire bazı hükümlülerin iadesini talep ediyor, bu da Kahire ve Ankara arasındaki anlaşmalara göre belirli prosedürlerin tamamlanmasını gerektiriyor” ifadelerini kullandı.

Said sözlerini şöyle sürdürdü: “İçişleri Bakanlığı'nın açıklaması ve Hasm Hareketi’ne yapılan atıf, Mısır ile Türkiye arasındaki ilişkilere yönelik bir meydan okuma içermiyor. İki ülke arasındaki ilişkilerin gelişmesi şu anda Libya'daki durum, Akdeniz gaz dosyasının çözümü ve diğer bazı konular gibi daha önemli dosyalarla bağlantılı.”

Mısırlı akademisyen ve uluslararası ilişkiler araştırmacısı Beşir Abdulfettah da İçişleri Bakanlığı'nın açıklamasında Hasm Hareketi'nin terör planının Türkiye'deki Müslüman Kardeşler unsurlarıyla bağlantısına atıfta bulunulmasının ‘Kahire ile Ankara arasındaki ikili ilişkilerin gidişatını etkilemeyeceği’ görüşünde.

Şarku’l Avsat'a konuşan Abdulfettah, ‘Mısır ve Türkiye'nin Müslüman Kardeşler dosyasındaki herhangi bir çatışmanın iki ülke arasındaki ilişkilerin gelişimini etkilemesine izin vermeme konusunda anlaştıklarını’ söyledi ve ‘Müslüman Kardeşler dosyasının diğer dosyaların önüne geçtiği bir dönemde ilişkilerin merkezinde yer aldığını ve anlaşmazlık nedeni olduğunu’ belirtti.

Abdulfettah, “Müslüman Kardeşler dosyasının yerine stratejik ve ekonomik dosyalar konuldu ve bu da Mısır ve Türkiye'nin ikili ilişkileri güçlendirmede ilerleme kaydetmesini sağladı. Ankara, Mısır'ın Hasm Hareketi’ne karşı attığı adımları anlıyor ve destekliyor. Türkiye, Mısır tarafıyla stratejik çıkarlara değer veriyor” şeklinde konuştu.

Mısır-Türkiye ilişkileri, Ankara'nın 30 Haziran 2013'teki gösterilerin ardından yasaklı Müslüman Kardeşler'e verdiği destek nedeniyle on yıldır süren kopukluk ve gerginliğin ardından giderek normalleşme eğilimine girdi.

Mart 2021'de Ankara, Mısır ile diplomatik temasların yeniden başladığını duyurdu. Türk makamları daha sonra Müslüman Kardeşler yanlısı üç kanaldan (Mekameleen, Vatan ve eş-Şark) ‘Mısır'a karşı kışkırtıcı programlarını durdurmalarını ya da Türkiye topraklarından yayınlarını kalıcı olarak durdurmalarını’ talep etti.

Mısır eski Dışişleri Bakan Yardımcısı ve Mısır Dış İlişkiler Konseyi üyesi Reha Ahmed Hasan, Mısır İçişleri Bakanlığı'nın Türkiye'ye yaptığı atfın ‘Ankara-Kahire ilişkilerini etkilemeyeceğini’ söyledi. Hasan Şarku’l Avsat'a verdiği demeçte, “Ankara, Kahire ile ilişkilerine önem veriyor ve şu anda komşu ülkelerle sıfır sorun politikası izliyor” dedi. Hasan, İçişleri Bakanlığı açıklamasında Hasm Hareketi’nin Türkiye'ye kaçan Müslüman Kardeşler unsurlarıyla bağlantısına atıfta bulunulmasını ‘örgüt unsurlarının 2013 yılında Türkiye'ye kaçtığı gerçeğini kabul ettiği ve Ankara'ya yönelik herhangi bir suçlama içermediği’ değerlendirmesinde bulundu.