Mısır ve Katar arasında Doha'da “Gazze savaşı” konulu görüşmeler

Taraflar Gazze Şeridi'nde ateşkese varılması gerektiğinde hemfikir

Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamed Al Sani, Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati görüştü (Mısır Dışişleri Bakanlığı resmi sayfası)
Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamed Al Sani, Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati görüştü (Mısır Dışişleri Bakanlığı resmi sayfası)
TT

Mısır ve Katar arasında Doha'da “Gazze savaşı” konulu görüşmeler

Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamed Al Sani, Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati görüştü (Mısır Dışişleri Bakanlığı resmi sayfası)
Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamed Al Sani, Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati görüştü (Mısır Dışişleri Bakanlığı resmi sayfası)

Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati’nin dün Doha'ya yaptığı ziyaret sırasında gerçekleşen Mısır-Katar görüşmelerinin gündeminin başında iki ülke arasındaki ilişkiler, Gazze'deki savaşı ve Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye'nin öldürülmesi yer aldı.

Aralarında Mısır’ın eski Doha Büyükelçisi’nin de bulunduğu uzmanlar, Mısır Dışişleri Bakanı’nın ziyaretini, iki ülke arasındaki siyasi ve ekonomik ilişkilerin güçlendirilmesinin yanı sıra bölgedeki çalkantıların ve gerginliklerin gölgesinde ‘büyük önem taşıyan’ ve ‘tutumların yakınlaştırılmasını gerektiren’ bir ziyaret olarak nitelendirdi.

Katar, Mısır ve ABD, Gazze’deki savaşı sona erdirmek için arabuluculuk yapıyor. Arabulucular, geçtiğimiz kasım ayında ilk ateşkesi sağlamayı başardılar. İsrail Yayın Kurumu'nun kısa bir süre önce bildirdiğine göre ikinci ateşkes için sarf edilen arabuluculuk çabaları, sonuncusu geçtiğimiz pazar günü Roma'da yapılan ve ‘herhangi bir ilerleme’ ile sonuçlanmayan birçok müzakere turunun ardından sekteye uğradı.

Kahire ve Doha arasındaki ilişkilerin 2021 yılında normalleşmesiyle birlikte iki ülke arasındaki ortaklık liderler düzeyinde karşılıklı ziyaretlerle pekiştirilerek büyüdü. Mısır Başbakanı Mustafa Medbuli’nin geçtiğimiz yıl Katar Haber Ajansı'na (QNA) verdiği röportajda Katar'ın 2022 yılının mart ayında Mısır'a 5 milyar dolar değerinde (Mısır’da ABD dolarının resmi kuru 48,65 Mısır lirasıdır) yatırım yapacağına dair açıklamasına yaptığı övgüyle bu durum ekonomi düzeyine de yansıdı.

Dohadaki Emirlik Divanı'ndan yapılan yazılı açıklamada, Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamed Al Sani’nin dün Katar’ın başkenti Doha'da Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati’yi kabul ettiği belirtildi. Açıklamaya göre Katar Emiri ile Mısırlı Bakan arasındaki görüşmede ‘iki kardeş ülke arasındaki ilişkiler ve bu ilişkileri geliştirme yolları’ ele alındı.

Görüşme sırasında Mısırlı Bakan son iki yılda Mısır-Katar ilişkilerinde yaşanan niteliksel sıçramadan ve zirve düzeyindeki karşılıklı ziyaretlerle tüm alanlarda elde edilen güçlü ivmeden övgüyle bahsetti. Mısır Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamaya göre Bakan Abdulati görüşmede, ‘ikili ilişkileri, özellikle de ekonomik ve yatırım alanlarındaki iş birliğini güçlendirmeye devam etmenin önemini’ vurguladı.

Mısır Dışişleri Bakanı, Katar'ın Mısır'da yeni yatırım fırsatlarını keşfetme ve Mısır Egemenlik Fonu ile Katar Yatırım Otoritesi arasındaki iş birliğini geliştirme çabalarından duyduğu memnuniyeti ifade etti.

Görüşmede, iki ülkenin İsrail tarafından Gazze Şeridi’nde yürütülen savaşın sona erdirilmesi için sürdürdüğü çabalar ve ortak koordinasyon ve taraflar arasında derhal ateşkes sağlanması gerektiği konusundaki görüş birliğinin yanı sıra Kahire ve Doha'nın çatışmaların bölgede yayılmasını önleme çabaları ve bölgenin güvenliğini ve istikrarını sağlamaya yönelik ortak eylemler ele alındı.

csdfvgrth
Mısır Dışişleri Bakanı Abdulati’nin Katar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı  Muhammed bin Abdurrahman Al Sani ile görüşmesinden bir kare (Mısır Dışişleri Bakanlığı resmi sayfası)

Abdulati ayrıca Katar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Muhammed bin Abdurrahman Al Sani ile bir araya gelerek iki ülke arasındaki iş birliğini ve bu iş birliğini destekleme ve geliştirme yollarını görüştü. Katar Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamaya göre görüşmede Heniyye suikastının yansımaları, Gazze Şeridi ve işgal altındaki Filistin topraklarındaki son gelişmeler ve Gazze Şeridi'ne insani yardımların ulaştırılmasının önündeki engellerin kaldırılması çabaları ele alındı.

Mısırlı ve Katarlı yetkililer, tüm bu konuların yanında Yemen, Suriye, Sudan ve Afrika Boynuzu bölgesindeki son durumları ve Kızıldeniz bölgesindeki gerilimler gibi çeşitli bölgesel dosyaları ve ortak ilgi alanındaki meseleleri gözden geçirdi.

cdvfgb
Gazze'nin kuzeyinde İsrail’in hava saldırıları sonucu yıkılan binalar (AFP)

Öte yandan Mısır'ın eski Doha Büyükelçisi Muhammed Mursi, Abdulati’nin ziyaretinin çok önemli bir zamanda gerçekleştiğini söyledi. Bölgede büyük zorluklar olduğunun altını çizen Mursi, Kahire ile Doha arasındaki ilişkilerin doğru yönde ve iyi bir şekilde ilerlediğini de sözlerine ekledi.

Başta Gazze olmak üzere tüm bu zorluklar için daha fazla koordinasyon kurulması ve iş birliği yapılmasını gerektirdiğini belirten eski Büyükelçi, iki ülke arasındaki iş birliğinin geliştirilmesine yönelik konuların, ilişkilerin gelişimi ışığında kendini gösterdiğini kaydetti.

Eski Mısır Dışişleri Bakan Yardımcısı Hacer el-İslambuli, bölgede tansiyonun yükselmesi nedeniyle özellikle Mısır ve Katar Gazze'deki savaşın sona erdirilmesi için arabuluculuk yapma konusunda önemli bir rol oynadıklarından ziyaretin büyük önem taşıdığını söyledi. İslambuli’ye göre tansiyonu düşürme ve olumlu bir gelişme gösteren ikili ilişkileri destekleme çabaları çerçevesinde bu tür görüşmelerin yapılması gerekiyor.



Trump'ın Körfez ziyareti: Anlamları, beklentileri ve umutları

ABD Başkanı Donald Trump bu hafta Suudi Arabistan, BAE ve Katar'ı ziyaret edecek (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump bu hafta Suudi Arabistan, BAE ve Katar'ı ziyaret edecek (AFP)
TT

Trump'ın Körfez ziyareti: Anlamları, beklentileri ve umutları

ABD Başkanı Donald Trump bu hafta Suudi Arabistan, BAE ve Katar'ı ziyaret edecek (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump bu hafta Suudi Arabistan, BAE ve Katar'ı ziyaret edecek (AFP)

Nebil Fehmi

ABD Başkanı Donald Trump, 13-16 Mayıs tarihleri ​​arasında Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Katar'ı ziyaret ederek, bu ülkelerde üst düzey yetkililer ve Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ülkelerinin bazı liderleri ile bir araya gelecek. Bu ziyaretin, başta geleneksel yakın uluslararası stratejik müttefik İngiltere ya da Ortadoğu'daki en yakın müttefik İsrail olmak üzere, diğer ülkelerden önce bu ülkelere yapılmasının birçok anlamı var. Eski Papa Francis'in ölümü dolayısıyla Vatikan'da düzenlenen törenlere katılması dışında, bu ziyaret, Trump'ın ikinci dönemindeki ilk yurtdışı ziyareti. Bu adımın, önceliklerinin ve zamanlamasının, bazı tutumların sonuçları konusunda dikkatli olmak, sunduğu fırsatlardan ve potansiyelden yararlanıp, faydalanmak için hükümetlerimiz ve halklarımız tarafından derinlemesine ve gerçekçi bir şekilde analiz edilmesi gereken önemli anlamları bulunuyor.

Kongre gibi resmi Amerikan kurumlarının Amerikan politikalarını yönlendirmede önemli bir role sahip olduğu ve başkanın yetkilerinin mutlak olmadığı doğru olsa da Körfez ziyaretinin ilk durak olarak tamamlanması, Amerikan başkanının kişiliğinin giderek Amerikan politikalarının içerik ve biçimini etkileyeceğinin önemli ve açık bir göstergesi sayılıyor. Mevcut yönetim döneminde ABD'ye yönelik yaklaşımın belirlenmesinde bu hususun dikkate alınması gerekir. Trump'ın elle tutulur, çabuk, maddi başarı peşinde olduğunun ve bunun için sürekli baskı yaptığının farkında olmalı, buna dikkat etmeli ve bundan faydalanmalıyız.

Trump'ın tarihsel ve hukuki geçmişlerle ilgilenmediğini, amacının kısa vadede anlık maddi başarı olduğunu hesaba katmalıyız. Trump'tan bir süreliğine kaçınmanın, çoğu zaman onunla kişisel ve doğrudan çatışmaya girmekten kaçınmak için manevra yapmanın mümkün olduğunu hesaba katmalıyız. Bunun en son örneği, önceden yapılan hazırlıklar sonucu, Beyaz Saray'da yeni Kanada Başbakanı ile ABD Başkanı'nın aralarındaki açıklanmış görüş ayrılığına rağmen, kameralar önünde bir polemiğin yaşanmamasıydı. Ancak ABD'nin yaygın nüfuzu göz önüne alındığında, uzun yıllar boyunca ondan tamamen uzak durulabileceğini düşünmek de mantıklı değil. Bu nedenle ve Trump’ın önerilerinin birçoğunu kabul etmenin zorluğu, dümeni çıkarlarımızın lehine olacak şekilde yönlendirmek için farklı fikir ve seçenekler önermede cesur olup inisiyatif alma gerekliliği nedeniyle, pozisyonların ve olasılıkların önceden farkında, politikalarımızda akıllı ve gerçekçi olmalıyız.

Trump'ın özellikle Suudi Arabistan, BAE ve Katar'a yönelik hızlı ve öncelikli ziyaretlerinin açık anlamlarından biri de kendisinin bu ülkelerin liderleriyle ilişkilerinde kişisel olarak kendini rahat hissettiği, ABD'nin bu ülkelerle ilişkilerinde hızlı ve elle tutulur maddi ve siyasi kazanımlar gördüğüdür. Bunların ikili ve bölgesel olarak kullanılması gerekiyor. Trump'ın hızlı kararlar alınmasını ve bu ülkelerle anlaşmalar veya siyasi anlaşmalar şeklinde hızlı anlaşmalara varmayı beklediği ve arzuladığı da bilinmeli. Bu, Körfez ve Arap dünyasında dikkate alınması ve aynı zamanda kendisinden yararlanılması gereken bir husus.

Trump'ın pek çok politikası ve uygulaması konusunda çekincelerim olmakla birlikte, Körfez'e olan ilgisini ve ilk ziyaretini bu bölgeye yapmasını olumlu ve faydalı bir gelişme olarak görüyorum ve değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü bu, dostlarının tutum ve taleplerini dikkate almadan onlardan belirli tutumlar benimsemelerini talep etmenin zor olduğuna dair kişisel kanaatini yansıtıyor.  Şarku'l Avsat'ın Independent Arabia'dan aktardığı analize göre bu noktada Barack Obama yönetiminin, doğrudan ilgili olmasına rağmen, Körfez ülkeleri de dahil olmak üzere Arap dostlarına danışmadan ve hatta onları bilgilendirmeden, İran ile nükleer program konusunda müzakereler yürüttüğünü ve bir anlaşmaya vardığını hatırlatmakta fayda var.

Ziyarette Çin ile ilişkiler, Ukrayna'daki durum ve Körfez ülkelerinin olası katkıları gibi çeşitli uluslararası konular da ele alınacak ama üç ülkeyle ABD'nin ikili ilişkileri, ABD Başkanı'nın ilgilendiği konuların başında yer alacak. Trump Körfez ülkelerinin ABD'ye yapacağı yatırımları veya özellikle silah ve yapay zekâ alanlarındaki büyük anlaşmaları duyurmak ve bunlarla övünmek istiyor. Ev sahibi Arap ülkelerinin ise bu isteğe, Trump'ın seçilmesinden bu yana ABD ile yaptıkları tüm anlaşmaları ve yatırımları hatırlatarak, ayrıca bazı yeni yatırım sözleri vererek, niyetlerini ve geleceğe yönelik hedeflerini açıklayarak karşılık vereceklerini düşünüyorum. Böylece iş birliğinin kapsamı ve maddi getirileri, Trump'ı memnun edecek ve onun bunları siyasi açıdan kişisel başarılar olarak kullanabilmesini sağlayacak şekilde daha geniş, daha kapsamlı ve daha büyük bir çerçeveye oturtulacaktır.

Görüşmelerde ayrıca, İsrail'i şaşırtan ve Umman'ın himayesinde ve arabuluculuğunda gerçekleşen, Trump’ın ilerleme sağlamayı amaçladığı İran ile müzakereler başta olmak üzere, çok sayıda bölgesel siyasi konu da ele alınacak. Trump’ın bu isteği, ilerleme sağlanabileceğinden söz eden ve bir baskı aracı olarak başarısızlığın sonuçları ve tehlikeleri konusunda uyarıda bulunan Özel Temsilci Witkoff'un açıklamalarına da yansıdı.

Yine Umman'ın arabuluculuğunda gerçekleşen ABD-Husi temasları ve Doğu Afrika kıyılarındaki durum da görüşme ve müzakere konusu olacak. Bu vesileyle Umman'ı bu çaba ve bilgeliğinden dolayı kutlamalıyız. Bu konuda da ateşkes duyurusu İsrail için bir başka tatsız sürpriz oldu. Bununla bağlantılı olarak Sudan'daki durum da gündeme gelebilir. Arap Maşrık (Levant) bölgesinin Trump'ın üç durakta da kişisel öncelikleri arasında olmasını beklemiyorum. Suriye ve Lübnan'daki durum, İran nüfuzunun geri dönmemesinin sağlanması ve İsrail ile bölgesel ilişkilerin nasıl kontrol altına alınacağı konusunda istişarelerin yapılması doğal, fakat bu noktaların çoğuna Trump'tan daha alt düzeydeki bazı Amerikalı yetkililerin değinmesi daha muhtemel. Aşırılıkçı hareketlerin güçlenme olasılığı ile Irak'taki durumun istikrarı da ele alınabilir.

Gazze'deki koşullar ve rehinelerin serbest bırakılması konusu ise ele alınacak bölgesel meselelerin başında yer alacak ve bir zirve düzeyinde olacak. Bununla olan bağlantısı ve Trump’ın ilk döneminde başarılanların üzerine yenilerini eklemeye yönelik Amerikan çabalarının bitmediği göz önüne alındığında, Filistin-İsrail barışı konusu da doğal olarak ele alınacak. Trump ve ABD'nin yeni tutumlarına ilişkin, kesin olmayan ve hatta bazıları pek olası görünmeyen çok sayıda haber sızdırıldı. Bunlar Trump’ın Netanyahu'nun davranışlarından rahatsız olduğu ve hatta bu nedenle İsrail başbakanıyla doğrudan temastan dahi kaçındığını ima ediyorlar.

İsrail'den sızan haberler arasında ise Trump'ın Filistin devletini tanıyacağını duyurması da var. Bu bizim temenni ettiğimiz bir şey ama ilk dönemindeki önerisi örtük olarak ekonomik eksenli bir Filistin devleti kurulmasını içerse de ben şimdilik böyle bir ihtimali dışlıyorum. ABD'nin Gazze'ye insani yardım sağlama ve yeniden inşa etme konusunda bir plan geliştirdiği ve bunun İsrail'in kabul etmediği siyasi sonuçlar içerdiği yönünde bilgiler de sızdırıldı. Bunlar arasında şunları sayabiliriz; ateşkes sağlanması ve savaşın sona ermesiyle birlikte İsrail'in aşamalı olarak tamamen çekilmesi, Hamas'ın Gazze'deki idari varlığını sürdürmesine onay verilmesi, yetkililerinin İsrail saldırılarından ve hedef almalarından korunması ama aynı zamanda Gazze’de kademeli bir uluslararası, Arap ve Amerikan idaresinin bulunması. Bunlar İsrail politikalarıyla çelişen ve Arap desteği ve katılım isteği gerektiren konular. BAE'nin, mevcut gergin siyasi iklim nedeniyle ABD'ye Gazze'nin yeniden inşası için mali yardımda bulunmayacağını veya Gazze’nin yönetimine katılmayacağını bildirdiğine dair doğrulanmamış haberler de var.

Üç ev sahibi ülke, çıkarlarını ve ABD ile ilişkilerini meşru bir şekilde ilerletmek için eşsiz bir fırsata sahipler ve bu fırsatın değerlendirilmesi ve kullanılması gerekiyor. Bölgesel stratejik boyutları dikkate alarak ve aynı zamanda kısa vadeli taktiksel ikili çıkarları da gözeterek, bilinçli ve sağlam bir stratejik yaklaşımla bundan yararlanılmasını umuyor ve bekliyorum.

*Bu analiz Şarkul Avsat tarından Independent Arabia'dan çevrilmiştir.