BM tahminlerine göre her yıl 62 bin Yemenli çocuk beş yaşına gelmeden hayatını kaybediyor

Dünya Sağlık Örgütü: Yemen’de her yıl bir milyon sıtma vakası görülüyor

Yemen eş zamanlı salgınlarla karşı karşıya (BM)
Yemen eş zamanlı salgınlarla karşı karşıya (BM)
TT

BM tahminlerine göre her yıl 62 bin Yemenli çocuk beş yaşına gelmeden hayatını kaybediyor

Yemen eş zamanlı salgınlarla karşı karşıya (BM)
Yemen eş zamanlı salgınlarla karşı karşıya (BM)

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) her yıl yaklaşık bir milyon Yemenlinin sıtmaya yakalandığını ve ortalama yaşın 66'dan 64'e düştüğünü bildirdi. WHO ayrıca, sağlık hizmetlerinin yetersizliği nedeniyle her yıl beş yaşın altındaki 62 bin çocuğun öldüğünü, hamile ve emziren annelerin yüzde 70'inin anemiden mustarip olduğunu belirtti.

Birleşmiş Milletler (BM) ile Yemen hükümeti arasında 2024-2025 yıllarını kapsayan ülke iş birliği stratejisine göre, anne ölüm oranı yüksek ve 100 bin canlı doğumda 183 ölüm yaşanıyor. 2013 yılında yapılan son nüfus sağlığı araştırması verileri, hamile ve emziren kadınların yüzde 70'inden fazlasının anemiden mustarip olduğunu ve durumun o zamandan bu yana iyileşmediğini gösteriyor.

Beş yaşın altındaki Yemenli çocuklar büyüme geriliği ve yetersiz beslenme sorunu yaşıyor. (BM)Beş yaşın altındaki Yemenli çocuklar büyüme geriliği ve yetersiz beslenme sorunu yaşıyor. (BM)

Söz konusu strateji, sel, kum fırtınası, aşırı sıcak hava ve fırtına gibi iklim değişikliğinin neden olduğu acil durumların, nüfusun sağlığı ve yaşlılar gibi en hassas gruplar üzerinde tekrarlayan olumsuz etkileri konusunda uyarıda bulundu. Ayrıca ülkede her yıl yaklaşık 62 bin çocuğun beşinci yaş gününü göremeden hayatını kaybettiğini bildirdi.

Artan ölüm oranları

Yemen-BM stratejisi, ülkede beş yaş altı ölüm oranının son birkaç yıldır arttığını ve 2021'de bin canlı doğumda 62 ölüme ulaştığını açıkladı. 2021 ile Ekim 2023 arasında ise sınırlı bir iyileşme kaydedildiği, Yemen'in çoklu göstergesinde belirtildiği gibi erkek çocuklarda ölüm oranının (binde 45) kız çocuklarına (binde 35) kıyasla daha yüksek olmasına rağmen beş yaş altı ölüm oranının bin canlı doğumda 41'e ulaştığı ifade edildi.

Stratejiye göre, Yemen 2030 yılına kadar yenilenebilir büyüme ve yoksulluğun azaltılmasında önemli kazanımlar elde edebilir.

(foto altı) Suudi Arabistan'ın Yemen'de Dünya Sağlık Örgütü'ne yaptığı yardım 320 milyon doları buldu. (BM)Suudi Arabistan'ın Yemen'de Dünya Sağlık Örgütü'ne yaptığı yardım 320 milyon doları buldu. (BM)

Araştırma sonuçları, son 15 yılda tüm çocuk ölüm oranlarının eğiliminde önemli bir değişiklik olmadığını gösteriyor.

Sonuçlara göre, yenidoğan ölüm oranı binde 22'den 21'e; bebek ölüm oranı binde 39'dan 35'e; beş yaş altı ölüm oranı ise binde 44'ten 41'e düştü.

Sağlıkta eşitlik

Yemen'de 9 yıldan uzun bir süredir devam eden silahlı çatışma, Halk Sağlığı ve Nüfus Bakanlığı'nın sağlık sisteminin güçlendirilmesine odaklanma kabiliyetini sınırladı.

WHO, sağlık sistemi yaklaşımının, sağlık liderliği ve yönetişimi alanındaki sınırlı uzmanlık ile halk sağlığı ve sağlık yönetimi alanındaki uzmanlık eksikliği de dahil olmak üzere bir dizi nedenden dolayı göz ardı edildiğini belirtti.

Stratejiye göre, bu nedenler bakanlığın temel işlevlerini verimli bir şekilde yerine getirme kabiliyetini azaltmış, bu da verimsiz performans ve operasyonel kapasiteye yansımıştır. Strateji, bakanlığın liderlik kapasitesinin güçlendirilmesi ve etkili yönetişim ile güçlü liderliğe yatırım yapılmasının sağlık hizmetlerinin verimli ve adil bir şekilde sunulmasını sağlayacağını belirtiyor.

WHO, yetersiz beslenmenin önemli bir halk sağlığı sorunu olduğu, Yemen'de beş yaşın altındaki çocukların neredeyse yarısının büyüme geriliğinden mustarip olduğu ve iki milyondan fazla çocuğun ciddi şekilde yetersiz beslendiği ve ölüm riskinin yüksek olduğu konusunda uyarıda bulundu.

Yemen'de beş yaş altı ölüm oranı her bin canlı doğumda 41'dir. (BM)Yemen'de beş yaş altı ölüm oranı her bin canlı doğumda 41'dir. (BM)

Diğer taraftan çatışmanın ülkedeki ruh sağlığı krizine katkıda bulunduğu ve tahminen 8 milyon kişinin ruh sağlığı bozuklukları için tıbbi müdahaleye ihtiyaç duyduğu hatırlatıldı. Bu kişiler aynı zamanda epidemiyolojik risklere ve kırılganlıklara da yüksek oranda maruz kalıyor.

Yemen-BM stratejisi, Yemen'in aşı kaynaklı poliovirüs tip 2, kolera, kızamık, difteri, boğmaca, sıtma ve dang humması gibi pandemiye yatkın hastalıkların eş zamanlı salgınlarıyla karşı karşıya olduğunu ortaya koydu.

Aşılama kapsamı, özellikle politik aşı karşıtlığının yükselişte olduğu Husilerin kontrolündeki vilayetlerde düşük.

Stratejiye göre, 2019-2021 yılları arasında, ‘devam eden çatışmaların doğrudan bir etkisi olarak’ ortalama yaşam süresi 66 yıldan 64 yıla düştü. Ölümlerin yaklaşık yüzde 55'i bulaşıcı olmayan hastalıklara, yüzde 33'ü kardiyovasküler ve bulaşıcı hastalıklara, yüzde 29'u ise anne ve beslenme koşullarına bağlanıyor.

Stratejide belirtilen tahminlere göre Yemen'de her yıl bir milyon sıtma vakası görülmekte ve bildirilen vakaların yüzde 65'i Tihama bölgesinde, özellikle de Hudeyde ve Hacca vilayetlerinde (batı ve kuzeybatı) meydana gelmektedir.



Fas’a tepki yağıyor: Z kuşağı aktivistlerine korkunç muamele

Gençlerin başını çektiği eylemlerde Fas kralı ve başbakanının istifası istenmişti (AP)
Gençlerin başını çektiği eylemlerde Fas kralı ve başbakanının istifası istenmişti (AP)
TT

Fas’a tepki yağıyor: Z kuşağı aktivistlerine korkunç muamele

Gençlerin başını çektiği eylemlerde Fas kralı ve başbakanının istifası istenmişti (AP)
Gençlerin başını çektiği eylemlerde Fas kralı ve başbakanının istifası istenmişti (AP)

Fas'taki Z kuşağı protestolarında gözaltına alınan gençlere kötü muamele edilmesi tepki çekti.

Guardian'ın irtibata geçtiği aile ve avukatlar, gözaltındaki gençlerin polis merkezlerinde dövüldüğünü, saatlerce yiyecek ve su verilmeden tutulduğunu ve bazı durumlarda kendilerine zorla ifade imzalatıldığını savunuyor.

Kimliğinin paylaşılmaması şartıyla konuşan bir anne, 18 yaşındaki oğlunun protestolara katılmamasına rağmen iki aydan uzun süredir gözaltında tutulduğunu söylüyor:  

Oğlum bir eyleme bile katılmamıştı. Bir büfede yemek yerken gözaltına alındı. Tutuklanırken o kadar kötü dövüldü ki bazı dişleri kırıldı.

Anne, oğlunun polis merkezinde ifade tutanaklarını imzalamayı reddettiği için yeniden dövüldüğünü de sözlerine ekledi. 

Sivil toplum kuruluşu (STK) Fas İnsan Hakları Derneği (AMDH) de bazı kadın protestocuların taciz, hakaret ve cinsiyetçi söylemlere maruz kaldığını aktarıyor.  

Haberde, Agadir yakınlarındaki Lqliaa kasabasında 1 Ekim'de düzenlenen gösterilerde üç protestocunun güvenlik güçleri tarafından vurularak öldürüldüğü iddiası da paylaşılıyor. 

Olayda 12 yaşındaki çocuklar da dahil 14 protestocunun yaralandığı belirtiliyor. Yetkililerse bir grup eylemcinin polis karakoluna saldırdığını, ekiplerin de buna karşılık verdiğini savunuyor. 

Uluslararası Af Örgütü'ne göre şimdiye dek protestolarla bağlantılı olarak 2 bin 400'den fazla kişi hakkında hukuki işlem başlatıldı. 

AMDH, duruşmalarda avukatların bulunmadığına, soruşturmaların yetersiz yürütüldüğüne ve masumiyet karinesinin uygulanmadığına dikkat çekiyor. Onlarca kişiye 15 yıla varan hapis cezaları verildiği aktarılıyor. Çocuklar da dahil birçok göstericinin davası sürüyor.

STK'nin Marakeş şubesinden Mustapha Elfaz, "Gençlerin polis gözetiminde işkence gördüklerine dair korkunç tanıklıklar duyduk" diyor.

İnsan Hakları İzleme Örgütü'nden Ahmed Benchemsi şunları söylüyor: 

Hükümet açıkça korktu ve herhangi bir muhalefet biçimine müsamaha göstermeyecekleri yönünde güçlü bir mesaj vermek için böyle bir baskıya başvurdu.

Eylülde patlak veren eylemlerde halk, en az 11 kentte yolsuzluğu protesto etmek için sokaklara dökülmüştü.

Göstericiler, Rabat yönetiminin sağlık ve eğitimi önemsemeyip uluslararası spor organizasyonlarına para akıttığını savunuyor. İspanya ve Portekiz'le birlikte 2030 FIFA Dünya Kupası'na ev sahipliği yapmaya hazırlanan ülkede "Stadyumlar burada, hastaneler nerede?" sloganları duyulmuştu. 

Z Kuşağı 212 ve Fas Gençliğinin Sesleri gibi örgütlerin liderlik ettiği protestolar barışçıl başlasa da güvenlik güçleriyle çatışmalar nedeniyle üç kişi yaşamını yitirmiş, 600'den fazla kişi yaralanmıştı.

Independent Türkçe, Guardian, News International


İsrail gaz hamlesiyle Trump-Sisi-Netanyahu görüşmesine zemin mi hazırlıyor?

Sisi ve Netanyahu’nun 2017’de BM Genel Kurulu sırasında gerçekleştirdiği görüşmeden bir kare (Reuters)
Sisi ve Netanyahu’nun 2017’de BM Genel Kurulu sırasında gerçekleştirdiği görüşmeden bir kare (Reuters)
TT

İsrail gaz hamlesiyle Trump-Sisi-Netanyahu görüşmesine zemin mi hazırlıyor?

Sisi ve Netanyahu’nun 2017’de BM Genel Kurulu sırasında gerçekleştirdiği görüşmeden bir kare (Reuters)
Sisi ve Netanyahu’nun 2017’de BM Genel Kurulu sırasında gerçekleştirdiği görüşmeden bir kare (Reuters)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun aylarca beklettikten sonra Mısır ile yapılan en büyük doğal gaz anlaşmasına onay vermesi, iki lider arasında olası bir zirveye ilişkin İsrail basınında yeni iddialar doğurdu. Ancak Kahire cephesi sessizliğini koruyor.

Şarku’l Avsat’ın CNN’den aktardığı bilgilere göre Netanyahu ile Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi arasında ABD’de bir görüşme düzenlenmesi gündemde. Ancak sürece yakın Mısırlı bir kaynak, böyle bir buluşmanın kolay olmayacağını belirterek, “Gaz anlaşması tek başına bunu sağlamaz. İsrail’in Gazze anlaşmasını uygulamada ilerleme göstermesi ve Mısır’ın güvenliğini garanti etmesi gerekir. Bölgedeki tansiyon bitmiş değil ve ekonomik çıkar niteliğindeki bir gaz anlaşması bu durumu değiştirmez” değerlendirmesinde bulundu.

CNN’e konuşan bir İsrailli kaynak, Netanyahu’nun gaz anlaşmasına yönelik ilanının “olası Netanyahu–Sisi görüşmesi için hazırlıkların bir parçası” olduğunu aktardı.

Netanyahu’nun bu ay içinde ABD’ye giderek Başkan Donald Trump ile Florida’daki Mar-a-Lago’da görüşmesi bekleniyor. Aynı kaynaklara göre, İsrail hükümeti anlaşmaya resmi onayı aylarca geciktirdikten sonra, sonunda Trump yönetiminin baskısıyla onay verdi. Washington yönetimi, Netanyahu ile Sisi’yi bir araya getirerek bölgesel barış girişimlerini ve “İbrahim Anlaşmaları”nın kapsamını genişletmek istiyor.

Netanyahu çarşamba gecesi yaptığı televizyon konuşmasında, “İsrail tarihindeki en büyük gaz anlaşmasına onay verdim. Anlaşmanın değeri 112 milyar şekel (34.7 milyar dolar). Bunun 58 milyar şekeli (18 milyar dolar) devlet hazinesine girecek” açıklamasını yaptı ve anlaşmanın Amerikan Chevron şirketi ile İsrailli ortaklar üzerinden Mısır’a gaz ihracatını içerdiğini söyledi.

wscf
Deyr el-Belah’taki geçici Filistinli kampından bir kare (AFP)

İsrail ve Mısır, 1979’da barış anlaşması imzalamış olsa da iki lider yaklaşık on yıldır kamuoyu önünde görüşmedi. Kahire’den ise söz konusu iddialara ilişkin henüz resmi bir açıklama yapılmadı.

Mısırlı düşünür Abdülmünim Said, olası zirveye dair, “Benim için geçerli olan sadece Kahire’den gelen açıklamalardır” diyerek, gaz onayının barış sürecini canlandırıp canlandıramayacağının belirsiz olduğunu ifade etti. Said, “Bu durum sadece ekonomik bir anlaşma olarak kalabilir ve siyasi sonuç doğurmayabilir” dedi.

İsrail medyası ise iddiayı güçlendiren haberlerle çıktı. İsrail Kamu Yayın Kurumu, anlaşmanın Netanyahu ile Sisi arasında bu ay sonunda Florida’da bir görüşme ihtimalini doğurduğunu yazdı. Yedioth Ahronoth ve Kanal 12 de anlaşmanın Netanyahu–Trump–Sisi üçlü zirvesinin önünü açabileceğini aktardı; ayrıca Mısırlı tarafın, görüşmeye katılmak için anlaşma onayını şart koştuğunu belirtti.

Haberlere göre iki lider savaşın başlangıcından bu yana kamuoyuna açık şekilde konuşmadı ve taraflar arasındaki ilişkiler oldukça gergin. Kanal 12, Sisi’nin Temmuz ayında iç ve dış eleştirilere rağmen anlaşmayı kabul ettiğini, ancak İsrail hükümetinin beş ay boyunca süreci geciktirdiğini yazdı.

Aynı kaynaklara göre Mısır, Gazze’deki ateşkes sürecinde ilerleme sağlanmadan ve İsrail’in Gazze–Mısır sınır hattı olan Filadelfi Koridoru’ndan ve Nitsarim bölgesinden çekilmeden zirveye sıcak bakmıyor. Jerusalem Post da, gaz anlaşmasının üçlü zirve için gerekli siyasi tavizlerden yalnızca biri olduğunu kaydetti.

Mısırlı parlamenter Mustafa Bekri ise, gaz anlaşması ile olası liderler zirvesi arasında bağ kurulmasını reddetti. Bekri, İsrail kaynaklarından gelen iddialara itibar edilmemesi gerektiğini, esas olanın resmi Mısır tutumu olduğunu belirterek, “Mısır’ın pozisyonu nettir: Filistin halkının haklarının korunması ve Mısır’ın güvenliğinin garanti altına alınması vazgeçilmezdir” dedi.


Şam ve SDG yıl sonu yaklaşırken entegrasyon sürecini hızlandırmaya çalışıyor

Kamışlı’da gerçekleştirilen törende görüntülenen SDG unsurları (Arşiv – Reuters)
Kamışlı’da gerçekleştirilen törende görüntülenen SDG unsurları (Arşiv – Reuters)
TT

Şam ve SDG yıl sonu yaklaşırken entegrasyon sürecini hızlandırmaya çalışıyor

Kamışlı’da gerçekleştirilen törende görüntülenen SDG unsurları (Arşiv – Reuters)
Kamışlı’da gerçekleştirilen törende görüntülenen SDG unsurları (Arşiv – Reuters)

Suriye hükümeti ile Ana omurgasını YPG’nin oluşturduğu Kürtlerin liderliğindeki Suriye Demokratik Güçleri (SDG) arasında yürütülen entegrasyon görüşmelerine ilişkin kaynaklar, tarafların yıl sonunda dolacak süre öncesinde tıkanan anlaşmayı ilerletmek için yoğun çaba gösterdiğini aktardı.

Şarku'l Avsat'ın sürece yakın Suriyeli, Kürt ve Batılı kaynaklardan edindiği bilgilere göre taraflar son günlerde temaslarını yoğunlaştırdı. Ancak görüşmelerdeki gecikmelerin yarattığı memnuniyetsizlik dikkat çekiyor. Kaynaklar, mevcut şartlarda anlaşmayı ileriye taşıyacak büyük bir sıçrama beklentisinin zayıf olduğunu belirtiyor.

Beş farklı kaynağa göre, geçici Suriye hükümeti, kuzeydoğu bölgesini kontrol eden Kürt güçlerine bir öneri sundu. Kaynaklar Şam yönetiminin söz konusu öneride, yaklaşık 50 bin savaşçıdan oluşan SDG’nin üç ana tümen ve daha küçük birlikler halinde yeniden yapılandırılmasına kapı araladığı bilgisini verdi.

Öneriye göre SDG, komuta zincirinin bir bölümünden vazgeçecek ve kontrol ettiği bölgeleri Suriye ordu birliklerine açacak.

Ancak kaynaklar, bu planın hayata geçip geçmeyeceğinin belirsiz olduğunu vurguladı. Birçok yetkili, yıl sonuna kısa süre kalmışken kapsamlı bir anlaşmaya varma ihtimalinin zayıf olduğunu, daha fazla müzakereye ihtiyaç duyulduğunu ifade etti.