Deyrizor'da aşiretlerin SDG'ye yönelik saldırılarının arka planında ne var?

Gözlemciler: İran destekli milisler, nüfuz alanlarında rejim güçlerinden açıkça destek almaya başladılar

SDG'ye bağlı Deyrizor Askeri Konseyi, saldırganların sayısının 400 civarında olduğunu tahmin ediyor (Sosyal medya platformları)
SDG'ye bağlı Deyrizor Askeri Konseyi, saldırganların sayısının 400 civarında olduğunu tahmin ediyor (Sosyal medya platformları)
TT

Deyrizor'da aşiretlerin SDG'ye yönelik saldırılarının arka planında ne var?

SDG'ye bağlı Deyrizor Askeri Konseyi, saldırganların sayısının 400 civarında olduğunu tahmin ediyor (Sosyal medya platformları)
SDG'ye bağlı Deyrizor Askeri Konseyi, saldırganların sayısının 400 civarında olduğunu tahmin ediyor (Sosyal medya platformları)

Abdulhalim Süleyman

Deyrizor'un doğu kırsalındaki aşiretlere bağlı silahlı kişiler, 7 Ağustos'ta İran destekli milisler ve Suriye hükümeti güçlerinin katılımıyla Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) bazı köy ve beldelerindeki mevzilerine eş zamanlı bir saldırı başlattı. SDG, Suriye rejim güçleri ve Ulusal Savunma Güçleri'ni saldırıların arkasında olmakla ve Fırat Nehri'nin batı yakasındaki noktalardan topçularla destek vermekle suçladı.

SDG'ye bağlı Deyrizor Askeri Konseyi, bölgelerine sızan saldırganların sayısının 400 civarında olduğunu tahmin ettiğini açıkladı. Konsey, aralarında rütbeli subayların da bulunduğu rejime bağlı yaklaşık 25 silahlı kişinin öldürüldüğünü ve 10 kişinin yaralandığını vurguladı. Olayın ardından SDG, Şam yanlısı militanların sızdığı bölgeleri taramaya başladı. Bu esnada çıkan çatışmalarda iki SDG üyesi öldürülürken 10 SDG üyesi yaralandı. Militanlara bağlı medya kuruluşları da SDG savaşçılarının yakalandığını bildirdi, ancak SDG bu bilgilerin doğruluğunu henüz ne teyit etti ne de yalanladı.

Sivil kayıplar ve sızma

Fırat Nehri'nin batı yakasında rejim ve İran milisleri tarafından kontrol edilen bölgelerden Fırat'ın doğu yakasında SDG tarafından kontrol edilen bölgelere yönelik 9 Ağustos'ta düzenlenen saldırılarda, ed-Dahle ve Cedid el-Bekara köylerinde bir gecede 11 sivil öldü. Böylece öldürülen toplam sivil sayısı 13'e yükselirken, aralarında kadınların ve çocukların da bulunduğu 26 kişi de yaralandı. Suriye rejim güçleri ve Ulusal Savunma Milisleri, pazartesi günü, el-Meyadin yakınlarındaki ed-Duveyr ve Subeyhan köylerindeki üslerinden bombardımana yeniden başladı. Ağır topçu ateşi Ebu Hamam, el-Keşkiye ve el-Basira köylerini bombaladı. Bazı top mermileri sivillerin evlerine isabet etti. SDG medya merkezine göre yoğun bombardıman sonucunda çiftliklerde büyük yangınlar çıktı.

Şarku’l Avsat’ın Indepenent Arabia’dan aktardığı habere göre Deyrizor Askeri Konseyi güçleri, kendi bölgelerine yönelik son saldırılara karşılık olarak Fırat Nehri'nin batı yakasında rejim güçleri ve milislere ait üç noktaya sızarak misilleme operasyonu düzenlediğini duyurdu. Operasyon sonucu rejim güçlerinden 18’i öldürüldü, birçoğu yaralandı. Deyrizor Askeri Konseyi, pazartesi günü yapılan açıklamaya göre keskin nişancılar tarafından iki rejim unsurunun daha öldürüldüğünü ve operasyon sırasında 11 kalaşnikof silah ve bir miktar askeri teçhizat ele geçirdiklerini duyurdu..

Deyrizor Askeri Konseyi, operasyonun rejim güçleri ve milislerine bir uyarı olduğunu belirtti. Konseyden yapılan açıklamada “Halkımızın kararlı duruşuna ve rejimin tüm Suriye topraklarındaki politikalarını ve suçlarını reddetmesine misilleme olarak rejim tarafından gerçekleştirilen tüm saldırılara karşı meşru savunma hakkını kullandı” denildi.

Son saldırının nedenleri

Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye’nin Tahran'da öldürülmesi de dâhil olmak üzere İsrail'in bölgede desteklenen liderleri hedef almasına İran'ın yapacağı misilleme beklenirken, İran destekli milislerin Deyrizor kırsalındaki nüfuz alanlarından başlatılan saldırılar beklenen bu misillemenin dışında görülüyor. Başta el-Ömer ve Koniko petrol sahalarındakiler olmak üzere ABD’nin Deyrizor kırsalındaki üslerine tıpkı Suriye'nin kuzeydoğusundaki Rumeylan Askeri Üssü’ne İHA ile düzenlenen ve en az beş ABD askerinin yaralandığı saldırı gibi roketler ya da insansız hava araçlarıyla (İHA) uzaktan saldırıların gerçekleştirilebileceği tahmin ediliyor. Suriye'nin kuzeydoğusunda İsrail'e yönelik saldırıları caydırmak için Ortadoğu’da çok sayıda savunma mekanizmasını harekete geçiren İsrail ve destekçisi ABD’ye karşı İran'ın silahlı karşılık vereceği sahalardan biri haline gelme olasılığı da artıyor.

Suriye hükümetinin 7 Ekim 2023 tarihinden bu yana Gazze Şeridi’nde yaşananlara paralel bir askeri çabaya girmekten uzak durması ve ABD'nin bölgedeki konumu ile Batılı ülkelerin bölgedeki genel durumu ele alışı dahil olmak üzere bölgedeki değişimlerle birlikte Suriye rejimi, Rusya ve İran'ın bölgedeki dosyalara ilişkin taleplerini reddetmeye devam edemez. Rejim destekli milislerin askeri hamleleri hem İran hem de Rusya'nın Kuzey ve Doğu Suriye Bölgesinde Demokratik Özerk Yönetim (KDSDÖY) ve ABD'nin bölgedeki, özellikle de İran için stratejik öneme sahip olan, Fırat Nehri'nin batı yakasında desteklediği milislerin konuşlandığı Deyrizor kırsalındaki varlığına yönelik tutumlarıyla uyumlu hale geldi. Berlin'deki Kürt Çalışmaları Merkezi Direktörü Nevaf Halil’e göre Deyrizor kırsalındaki son silahlı saldırı, bölgede kamuoyunu KDSDÖY ve ABD güçlerine karşı kışkırtmak ve bunu en azından medyada kullanabilmek için bir fırsat teşkil ediyor.

Kürt araştırmacı Halil, geçtiğimiz yıl Deyrizor kırsalında aynı aşirete bağlı silahlı grupların askeri güçlerin kullandığı karargahlara, merkezlere ve KDSDÖY kontrolündeki şehir merkezlerine saldırdığını, aynı tarihlerde Türkiye destekli silahlı grupların Menbiç ve El Cezire kırsalında SDG ile temas hatlarına saldırdığını hatırlattı. Özellikle SDG'nin yarısından fazlasını Arap unsurların oluşturduğu Deyrizor'da bölge halkının bizzat bu saldırılara karşı durduğuna dikkati çeken Halil, “Eğer on binlerce Arap genç ve savaşçı Deyrizor'da hakim toplumsal ilişki ve güvenliğin yıkılmasına karşı çıkmasaydı, İran-Rusya mutabakatı ve Suriye rejim, Türkiye'nin bu hamlelere verdiği açık destekle birlikte başarıya ulaşacaktı” şeklinde konuştu.

Farklı bir bağlam

Ceyşu’l-Aşair (Aşiretler Ordusu) adıyla bilinen silahlı kişiler, geçtiğimiz çarşamba günü saldırılarını başlatarak SDG mevzilerine sızdı. Geçtiğimiz yıl yaşanan çatışmalardan Fırat'ın doğusundan Suriye rejim güçleri ve İran destekli milislerin kontrolündeki Deyrizor kırsalının batı yakasına kaçan Şeyh İbrahim Cedan el-Hafel’in aşiret mensuplarını SDG’ye karşı yeniden ayaklanmaya çağırdığı ses kaydını yayınladılar. Deyrizor kırsalındaki Hafel Şeyhlik Konseyi, Hafel’in mensubu olduğu Ukeydat Aşireti’nin yaşlıları ve ileri gelenleri tarafından SDG'yi desteklediklerini açıkladıkları bir bildiri yayınladı. Bildiride, ‘Suriye rejimi ile bağlantılı saldırı ve suç gruplarına karşı’ SDG'yi desteklediklerini duyurdular.

Sivil aktivist ve Yaşam için Adalet Örgütü Yönetici Direktörü Celal el-Hamad, İran’ın ABD'ye mesaj göndermek ve baskı uygulamak için bölgedeki vekillerini harekete geçirdiğini, çünkü gerek Şam'da gerek Tahran’da ve gerekse Beyrut'un güney banliyölerinde olsun İsrail’in saldırılarına karşılık veremediğini söyledi. Rejim güçlerinin ya da İran destekli milislerin bilgisi olmadan Fırat'ın batısında tek bir mermi bile atılamayacağını ifade eden Hamad, “Yaşananlar SDG bölgelerini hedef almak isteyen bir grubun saldırısı değil, ABD güçlerinin nüfuz alanlarında kaos yaratmak için düzenlenen organize bir operasyondur” dedi.

Memleketi Deyrizor olan Hamad, geçtiğimiz yıl yaşananlar ile son saldırılar arasında büyük bir fark olduğunu vurgulayarak, “Geçtiğimiz yıl patlak veren aşiret ayaklanması, koşulları, bağlamı ve nedenleri bakımından mevcut saldırılardan tamamen farklıydı” dedi. Deyrizor kırsalında KDSDÖY’ün kontrolündeki bölgelerin saldırılara, kayıplara ve en ufak bir saldırıdan etkilenen zaten kırılgan olan altyapının hedef alınmasını kaldıramayacağına dikkati çeken Hamad, son günlerdeki saldırıların coğrafi açıdan sınırlı olmasına rağmen, KDSDÖY’ün kontrolü altındaki Deyrizor'un tüm bölgelerine endişe verici mesajlar gönderdiğini ve bunun da gerek saldırılara tanık olan bölgelerde gerekse bombalardan etkilenmeyen bölgelerde olsun bazı sakinlerin yerlerinden edilmesine ve yer değiştirmesine yol açtığının altını çizdi.

Diyalogun geleceği

Özellikle ed-Dahle ve Cedid el-Bekara köylerindeki sivil kayıplar, KDSDÖY ile Şam’ın karşılıklı olarak birbirlerini suçlamalarına neden oldu. Suriye Dışişleri Bakanlığı, SDG'yi ‘ABD'nin ajanları ve Suriye karşıtı planlarını uygulamak için ucuz bir araç olan ayrılıkçı milisler’ olarak tanımlarken aşiret üyesi silahlı kişileri ise ‘ailelerini, köylerini ve mülklerini savunan masum siviller’ olarak niteledi. KDSDÖY ise buna çeşitli kurumlarından yapılan ve hem sızmalara hem de Şam hükümetinin tutumuna yönelik öfkesini dile getiren çeşitli açıklamalarla karşılık verdi. KDSDÖY Dış İlişkiler Dairesi, Şam'ın gerçeklerden ‘kopuk’ olduğunu ve zihniyetinin ülkeyi şu anda bulunduğu noktaya getirdiğini vurguladı. Dış İlişkiler Dairesi, ‘bağımlılık ve bölücülükten en son rejimin bahsedebileceğini’ belirterek nefret ve tehdit içeren bir dil kullanılmasını reddetti.

Deyrizor ve diğer bölgelerdeki bu karşıt tutumlar, özellikle de Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed liderliğindeki Arap Sosyalist Baas Partisi’nin (Baas Partisi) geçtiğimiz mayıs ayındaki genel kurultayı sonrası Ulusal Diyalog Komitesi’ni kurmasının ardından Şam ile KDSDÖY arasındaki diyalog şansını azaltıyor.

Kürt araştırmacı Nevaf Halil, Baas Partisi'nin şu an Suriye Meclisi’ni, önceki Anayasa’nın 8. maddesine göre ‘devleti ve toplumu yönettiği’ dönemden daha fazla kontrol ettiğini savunarak Ulusal Diyalog Komitesi’ni kurması adımını küçümsedi. Suriye rejiminin zihniyetinin sadece daha kötüye doğru değiştiğini vurgulayan Halil, “Rejimle diyalog, iradenizi ona teslim etmeniz anlamına gelir ve bu iş burada biter" yorumunda bulundu.

 



Hamas: Gazze'ye giren tırlar asgari temel ihtiyaçları karşılamıyor

İnsani yardım taşıyan bir kamyon, Kerem Ebu Salim sınır kapısından Gazze Şeridi'ne doğru yola çıktı (Reuters)
İnsani yardım taşıyan bir kamyon, Kerem Ebu Salim sınır kapısından Gazze Şeridi'ne doğru yola çıktı (Reuters)
TT

Hamas: Gazze'ye giren tırlar asgari temel ihtiyaçları karşılamıyor

İnsani yardım taşıyan bir kamyon, Kerem Ebu Salim sınır kapısından Gazze Şeridi'ne doğru yola çıktı (Reuters)
İnsani yardım taşıyan bir kamyon, Kerem Ebu Salim sınır kapısından Gazze Şeridi'ne doğru yola çıktı (Reuters)

Hamas Sözcüsü Hazım Kasım, Gazze Şeridi'ne giren yardım kamyonlarının halkın asgari temel ihtiyaçlarını karşılamaktan çok uzak olduğunu belirterek, Şeride izin verilen yardımların niteliğinde köklü bir değişiklik yapılması çağrısında bulundu.

Kasım dün yaptığı açıklamada, "İşgalin girmesine izin verdiği kamyonların çoğu ticari sektöre ayrılmış olup, mevcut insani felaket nedeniyle vatandaşlar için gerekli görülmeyen ilave malzemeler taşımaktadır" dedi.

Kasım, "İki milyondan fazla insanı etkileyen krizin boyutuna uygun miktarda temel yardım malzemesi taşıyan kamyonların getirilmesi gerekiyor" ifadelerini kullandı.

Kasım, kış ve sert hava koşullarının yaklaştığı bu günlerde, arabuluculara ve ilgili tüm ülkelere, mobil evler (karavanlar) getirmek ve sivilleri kurtarmak için "ciddi ve acil adımlar atma" çağrısında bulundu.


Suriye İçişleri Bakanlığı'nın yeni kimlik kutlamaları fahri rütbelerle ilgili tartışmanın gölgesinde kaldı

Şam sokaklarındaki yeni Suriye polis araçlarından oluşan büyük bir geçit töreni (İçişleri Bakanlığı'nın X hesabından)
Şam sokaklarındaki yeni Suriye polis araçlarından oluşan büyük bir geçit töreni (İçişleri Bakanlığı'nın X hesabından)
TT

Suriye İçişleri Bakanlığı'nın yeni kimlik kutlamaları fahri rütbelerle ilgili tartışmanın gölgesinde kaldı

Şam sokaklarındaki yeni Suriye polis araçlarından oluşan büyük bir geçit töreni (İçişleri Bakanlığı'nın X hesabından)
Şam sokaklarındaki yeni Suriye polis araçlarından oluşan büyük bir geçit töreni (İçişleri Bakanlığı'nın X hesabından)

Mustafa Rüstem

Suriye İçişleri Bakanlığı'nın yeni görsel kimliğinin lansmanı sırasında Şam sokaklarında dolaşan lüks araç konvoyu bir kutlama vesilesi gibi görünüyordu. Ancak bu aynı zamanda, Beşşar Esed rejiminin devrilmesinden sonra tüm personel ve memurlarının terhis edilmesinin ardından iç güvenlik teşkilatının yeniden yapılandırılmasına, yerlerine yeni birliklerin getirilmesine yönelik çabaların da olduğunu gösterdi.

Bu sahnelere rağmen, gözlemciler, Suriye İçişleri Bakanlığı'nın kimlik lansmanı ile Türkiye'de yeni güvenlik ve polis araçlarından oluşan bir filonun sergilenmesiyle aynı zamana denk gelen Suriye’deki modern araç geçit töreni arasındaki bağlantıyı sorguluyorlar. Bu olayların zamanlaması arasında bir bağlantı olup olmadığı, Türkiye’ye bağlılık konusunda gizli mesaj taşıyıp taşımadığını, yahut zamanlamanın sadece bir tesadüf olup olmadığını sorguluyorlar.

Çelişkili duygular

Şam’daki bu sahne, çelişkili görüşlere yol açtı. Bazı Suriyeliler, bunu kuşatma ve yoksulluktan bitkin ve yorgun düşmüş bir halk için hiçbir işe yaramayan, sadece görsel bir “dekor” için yapılmış bir harcama olarak gördü. Ancak bazıları da, bu araçları bir ilerleme tezahürü, özellikle güvenlik ve istihbarat servislerinin tekelinde olan Station Wagon Peugeot araçlar gibi Esad döneminin eski, harap arabalarının yerini alan hoş bir değişiklik olarak gördü. Zira bu araçlar, onlarca yıl boyunca Suriyelilerin hafızasına baskının ve demir yumruk yönetiminin araçları olarak kazındılar.

dfrgt
Trafik Dairesi'nin modernize edilmiş araçları ve motosikletleri, daha gelişmiş bir profesyonel varlığı yansıtıyor (İçişleri Bakanlığı'nın X hesabından)

Şam Valisi Mahir Mervan İdlibi ise etkinlik sırasında düzenlediği basın toplantısında, İçişleri Bakanlığı'nın yeni kimliğinin yalnızca bir formalite değil, geleceğe yönelik yeni bir vizyon olduğunu belirtti. Bu arada, İçişleri Bakanlığı Sözcüsü, bir aracın hangi makama ait olduğunun belirlenmesi de dahil olmak üzere bu kimliğin faydalarını sıraladı.

Yeniden yapılandırma ve rütbeler

Bu arada, İçişleri Bakanı Enes el-Hattab'ın mart ayında göreve başlamasından bu yana Suriye hükümeti tarafından bir dizi atama ve kararı içeren yeni bir yeniden yapılandırmanın hayata geçirildiği konuşuluyor. Bunlar arasında, polis, göç, pasaport ve nüfus müdürlüğü gibi birçok alanı denetlemek üzere farklı rütbelerden altı bakan yardımcısının atanması da yer alıyor. Bu atamaların ardından, halen hükümetin kontrolü dışında olan Haseke ve Rakka hariç olmak üzere, tüm illerdeki iç güvenlik müdürlüklerine 12 müdür atanması kararı alındı.

Aynı zamanda, bakanlıkta görev yapan bazı din adımlarına yaş ve görev yerlerine göre askeri rütbeler verileceğine dair bilgiler de dolaşıyor. Yerel medya kuruluşları, bu din adamlarının sayısının 70'e ulaştığını bildirdi. Yerel haber sitesi “Hashtag”, bazılarının ortaokul diplomasına bile sahip olmadığını, ayrıca şube ve üst düzey daire başkanlarına albay rütbesi verildiğini aktardı.

fbg
Yeni araçlar, karayollarının düzenlenmesine katkıda bulunan ileri teknolojilerle donatılmış (İçişleri Bakanlığı'nın X hesabından)

Güvenlikle ilgili gözlemcilere göre, özellikle din adamlarının artan nüfuzu ve üst düzey görevlere atanmaları göz önüne alındığında, rütbe almaya hak kazanan din adamları arasında, İçişleri Bakanlığı'nın iç güvenlik, polis, kapsamlı bir eğitim, yıllar içinde edinilmiş bir deneyim ve bilgi gerektiren suç soruşturmaları gibi uzmanlık alanıyla çelişen, Şeriat hukuku diplomasına sahip olanlar da bulunuyor.

Bu haberler, Suriye İçişleri Bakanlığı'nın devrik rejim döneminde görev yapmış binlerce suç ve güvenlik uzmanını görevinden almasının ortasında geldi. Yeni yönetim, tüm güvenlik kurumlarını, orduyu ve siyasi partileri lağvederken, Savunma ve İçişleri Bakanlıkları hâlâ rejimin 8 Aralık 2024'teki çöküşünün ardından yaşanan büyük kayıpların yaralarını sarmaya çalışıyor. Ortaya çıkan kaos ve güvenlik zafiyeti, Suriye devriminin “savaşçılara ve cihatçılara” güvenerek ülke genelinde güvenliği ve emniyeti yeniden tesis etmek için acil çözümler aramasını gerektiriyor.

Fahri rütbeler

Bu haberler ışığında, askeri ve güvenlik meseleleri araştırmacısı Albay Muhsin Hamdan, “Cumhurbaşkanı, Ordu ve Silahlı Kuvvetler Komutanı adına bir kararname yayınlanmadıkça askeri rütbelerin verilmesiyle ilgili tüm söylemlerin asılsız olduğunu ve hiçbir dayanağı olmadığını” kesin bir dille belirtti. Kişinin takdiri hak eden seçkin bir kahramanlık eylemi gerçekleştirmesi halinde fahri askeri rütbenin kararnameyle verilebileceğini, ancak bunun “fahri rütbe” olarak kalacağını ifade etti.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia'dan aktardığı röportaja göre  Hamdan, “Din adamlarına verildiği iddia edilen rütbeler hakkındaki araştırmalar ve soruşturmalar sonucunda, bu bilginin yanlış ve hiçbir dayanağı olmadığı ortaya çıktı. Mevcut bilgilere göre, bir çalışma devam ediyor ve konu yıl sonuna kadar incelenecek ve bu noktada, Esed rejiminden ayrılık sırasında sahip olunan rütbe ve hizmet yılı esas alınarak uygun işlem yapılacak.”

Askeri ve güvenlik meseleleri araştırmacısı, askeri rütbelerin askeri okullara katılım sistemi kapsamında nasıl verildiğini de açıkladı. Bir subay, üç yıllık bir eğitimden geçtikten sonra tüm sınavları başarıyla geçmesinin ardından, (deneme süresinde olan) teğmen rütbesiyle mezun olur. Deneme süresi iki yıl sürmektedir ve sonunda terfi eder ve rütbesi onaylanır. Akademik eğitim ve öğretim görenler beş yıllık bir eğitimden geçerler ve eğitim süresince yapılan bütün sınav ve çalışmaları başarıyla tamamlamaları halinde üsteğmen rütbesini alırlar.

sdfrgt
Şam'da İçişleri Bakanlığı araçlarının görsel kimliğinin sergilenmesi geniş çaplı etkileşimlere yol açtı (İçişleri Bakanlığı'nın X hesabından)

“Her rütbe ile bir sonraki rütbe arasında, subayın onaylı bir derecelendirme ölçeğine göre (iyi ve üzeri) dört yıllık bir değerlendirme süreci vardır. Askeri kurumdaki terfi sistemi ve tüm terfiler, aynı zamanda cumhurbaşkanı olan başkomutan tarafından imzalanan özel bir kararname ile düzenlenir” dedi.

Albay Hamdan, yapılan açıklamalarda tüm Esed ordusundan ayrılan subayların göreve iade edilmesi yönünde bir niyet görülse de, bu sayının Savunma ve İçişleri Bakanlıkları için hâlâ düşük olduğunu düşünüyor. Ona göre bakanlıklar bu sayının birkaç katına ihtiyaç duyuyorlar. Bu açığı kapatmak için de kısa süreli kurslar düzenlenmesinin ve mezunlar verilmesinin veya bazı din adamlarına rütbe verilmesinin mümkün olabileceğini, ancak bu sonuncusunun nihayetinde “yanlış bir prosedür” olduğunu ifade etti.

Yetkinlikler ve cihatçılar

Bu arada, Suriye İnsan Hakları Gözlemevi Direktörü Rami Abdurrahman, “Suriye'deki güvenlik yönetiminin, çoğu yeterli deneyime sahip olmayan, yalnızca ilkokul veya ortaokul mezunu olan din adamları tarafından yönetildiğine” inanıyor.

 “Gözlemciler, güvenlik teşkilatlarının Genel Güvenlik adı altında tek bir kurumda birleştirilmesinin ardından yeni yapının olumlu yönleri olduğunu düşünüyor. Daha önce, teşkilatlar çok sayıdaydı ve güvenlik, askeri güvenlik, devlet güvenliği ve siyasi güvenlik gibi farklı uzmanlıklara sahipti. Her birinin tüm şehirlerde şubeleri vardı ve bunlar birbiriyle uyumlu bir şekilde çalışmıyordu, bürokrasi ile doğrudan cumhurbaşkanlığına bağlı üst düzey yönetimler bunlarda etkili olabiliyordu” diyor.

Yeni makamlar, Aralık 2024'te Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara'nın Esed ordusunu feshetmesinin ardından, yeni Suriye ordusunun kurulması kapsamında Savunma Bakanlığı'na yeni katılan örgüt liderlerine yüksek askeri rütbeler verdi. Bunlar arasında tümgeneral, tuğgeneral ve albay rütbeleri verilen yabancı cihatçılar da vardı.

Esed döneminde Suriye devriminin patlak vermesiyle düzenli kuvvetlerden ayrılan subaylar, terfi ve atama listelerinin gözden geçirilmesini talep etmişlerdi, çünkü listede yer alan isimlerin çoğu sivildi. Askeri kurum içindeki bu atamalar ve kararlar, özellikle uzmanlar başta olmak üzere ulusal yetkinlikleri dikkate almıyor ve sadakati ön planda tutuyor.


‘Sessiz göç’ yolculukları Gazzelileri kurtuluş ve ‘Avrupa’nın ihtişamı’ umuduyla cezbediyor

Gazze'nin Tel el-Heva mahallesindeki iki Filistinli çocuk, hasar görmüş bir arabada oynuyor. (AFP)
Gazze'nin Tel el-Heva mahallesindeki iki Filistinli çocuk, hasar görmüş bir arabada oynuyor. (AFP)
TT

‘Sessiz göç’ yolculukları Gazzelileri kurtuluş ve ‘Avrupa’nın ihtişamı’ umuduyla cezbediyor

Gazze'nin Tel el-Heva mahallesindeki iki Filistinli çocuk, hasar görmüş bir arabada oynuyor. (AFP)
Gazze'nin Tel el-Heva mahallesindeki iki Filistinli çocuk, hasar görmüş bir arabada oynuyor. (AFP)

Gazze Şeridi’nin orta kesimindeki Deyr el-Balah’ta yaşayan Cenin, aylardır sosyal medyada yayımlanan bir sponsorlu ilan aracılığıyla yurtdışına göç etme fırsatını sunan kişilerle temas halindeydi. İlan, Gazze’deki kanlı savaş ortamını fırsata çevirerek hedefi ‘Avrupa’ olarak belirledi ve böylece ilgiyi artırmayı amaçladı.

Facebook üzerinden yayımlanan ve Gazze’de ilk kez duyulan ‘Avrupa’nın İhtişamı’ adlı kuruluşun sponsor olduğu bu ilan, güvenilirliği konusunda birçok soru işaretine yol açtı. Buna rağmen bazı kişiler, iki yıldır devam eden bombardıman ve yıkım ortamından uzak, farklı bir yaşam umuduyla, ilanda yer alan WhatsApp numarası üzerinden iletişime geçmekten çekinmedi.

Gizlilik içinde gerçekleştirilen yolculuk

Gazze’den bu yolculuklara katılan kişilerle iletişim kurmak kolay olmadı. Hem çıkış sürecini çevreleyen sıkı gizlilik hem de son derece zor güvenlik ve insani koşullar nedeniyle ulaşmak güçtü. Ayrıca, yolcuların ulaştıkları ülkelerdeki mevcut durumları ve yasal statüleri henüz doğrulanmış değil. Yakın aile üyeleri aracılığıyla güven ağı kurarak WhatsApp üzerinden ulaştığımız Cenin, önce tereddüt etti, ardından konuşmayı kabul etti. Bulunduğu ülkede devlet takibinden korktuğu için kimliğinin tamamının açıklanmasını istemedi.

dfg
Gazze Şeridi’ndeki Filistinlileri taşıyan uçaklardan birinin Johannesburg'a iniş yaptığı sırada çekilmiş fotoğrafı (Sosyal medya)

Cenin, Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte, kuruluşun ilanında yer alan numarayla ilk temasta çok tereddüt ettiğini, ancak daha sonra riski göze alarak iletişime geçtiğini anlattı. İsrail numaraları kullanan kişilerle konuştuğundan emin olduktan sonra, kendisi, eşi ve üç çocuğunu Gazze Şeridi’nden göç etmeye karar verenler arasına kaydettirdi; amaçları güvenli bir hayat bulmaktı.

Cenin, savaş öncesinde ve savaş sırasında pek çok Gazzelinin dolandırıcılığa maruz kaldığını bildiği için başta çekindiğini, ancak kendisiyle iletişim kuran kişilerin, ödemelerin ‘son adım’ niteliğinde olduğunu ve çok önemsemediklerini belirtmeleri üzerine cesaret bulduğunu söyledi. Bu güvence, kendisinin ve ailesinin savaş sırasında yaşadığı zorluklardan sonra yeni bir umut arayışını sürdürmesini sağladı.

Söz konusu sürecin, yolculuk etmek isteyen her aile bireyi için detaylı bilgiler (tam ad, kimlik numarası, pasaport numarası ve diğer kişisel bilgileri) gönderilerek başlatıldığını anlatan Cenin, ardından her kişi (çocuklar dahil) için bin 500 dolar talep edildiğini belirtti.

Güvenlik taraması

Cenin, yolculuk tarihleri ve prosedürler hakkında bilgi almak için zaman zaman kuruluşla iletişim kurmaya devam ettiğini, kendisine sürecin ‘gereken adımlar doğrultusunda devam ettiği’ yönünde güvence verildiğini söyledi. Kuruluşun ayrıca, Gazze Şeridi’nden çıkacak her kişi hakkında ‘sıkı bir güvenlik taraması’ yapılacağını ve aralarında ‘Hamas veya diğer Filistinli gruplardan herhangi bir kişinin’ bulunmamasının sağlanacağını kendisine bildirdiğini aktardı.

Cenin, üç buçuk ay sonra kendisi ve eşinin cep telefonlarına beklenmedik bir mesaj geldiğini, mesajda altı saat içinde hazır olmaları ve yalnızca gerekli belgeleri yanlarına almaları gerektiği bildirildiğini anlattı. Yolculuk için gerekli paranın birkaç gün öncesinde, ağırlıklı olarak kripto para hesapları ve yabancı para cüzdan uygulamaları üzerinden transfer edildiğini belirtti.

Deyr el-Balah’dan Ramon Havalimanı’na

Cenin’e göre aile, ekim ayı sonunda, Deyr el-Balah yakınlarındaki bir noktadan küçük bir otobüsle yaklaşık 40 kişiyle birlikte Gazze’den ayrıldı. Grup, İsrail kontrolündeki bölgelere yönlendirildi, muhtemelen Doğu Han Yunus veya Refah civarında bir askeri noktaya ulaştı, buradan Kerem Şalom Sınır Kapısı’na götürüldü ve ardından Negev’deki Ramon Havalimanı’na ulaştı. Oradan Güney Afrika’ya uçtular. Cenin, daha önce Han Yunus’tan başka Gazze sakinlerinin de aynı rotayı kullandığını ifade etti.

Cenin, otobüsün yola çıktığı andan itibaren, Han Yunus ile Refah arasındaki İsrail kontrol noktalarına ulaşana kadar iki insansız hava aracının (İHA) otobüsü takip ettiğini ve geçiş noktasına kadar eşlik ettiğini aktardı.

zc
Gazze şehrinde tahrip edilmiş bir İsrail askeri aracının önünden geçen Filistinliler, 27 Kasım 2025 (AP)

Cenin ve ailesi, Avrupa’nın İhtişamı kuruluşunun düzenlediği ilk yolculuğun bir parçasıydı. Ailenin Güney Afrika’ya ulaşımı ve giriş süreci, başka bir ülkeden geçerek gerçekleştirildi ve bu süreç, bazı Filistinlilerin Nairobi’den bindikleri uçakta saatlerce bekletildikleri durumlarla kıyaslandığında çok daha kolay geçti. O yolculukta yolcular, eksik belgeleri nedeniyle uzun süre uçağa alınmamıştı; bu durum, Cenin’in bindiği uçakta da yaşanmıştı.

Avrupa’nın İhtişamı yolculukları

Bazı Filistinlilerin ifadelerine göre Avrupa’nın İhtişamı kuruluşu, Mayıs-Kasım 2025 arasında Gazze’den Filistinlileri taşıyan üç uçuş gerçekleştirdi. İlk uçuşun hedefi Endonezya’ydı ve 57 Gazze sakini yolculuk yaptı; yolcular, Ramon Havalimanı’ndan kalkarak Budapeşte’ye inmişti. İkinci uçuş, geçtiğimiz Ekim ayında Ramon Havalimanı’ndan Nairobi’ye, oradan Güney Afrika’ya gerçekleşti; üçüncü ve son uçuş da geçen ay aynı güzergâhla yapıldı.

Bu yolculuklar, kendisini internet sitesinde ‘2010 yılında Almanya’da kurulan, çatışma ve savaş bölgelerindeki Müslüman topluluklara yardım ve kurtarma çalışmaları sunan insani bir kuruluş’ olarak tanımlayan Avrupa’nın İhtişamı hakkında birçok soru işareti yarattı.

frgt
Gazzelilerin yerinden edilmesine karşı düzenlenen bir gösteriye katılan İsrail vatandaşı Araplar, 8 Şubat 2025 (AFP)

Kuruluş, ana merkezinin Kudüs’te, Şeyh Cerrah Mahallesi’nde bulunduğunu iddia ediyor. Ancak Kudüs’teki Filistinli gazetecilerin belirtilen adrese yaptığı ziyaret, kuruluşun herhangi bir fiziksel varlığının olmadığını ortaya koydu. Adres olarak verilen yerin, uzun süredir kullanılmayan boş bir yapı olduğu belirlendi.

Kuruluş, geçen yıldan bu yana çalışmalarını ağırlıklı olarak Gazze’ye yardım üzerine yoğunlaştırdığını, özellikle yaralı ve hastalara destek sağladığını öne sürüyor. Açıklamalarında, ağır durumdaki hastaların kritik tıbbi bakıma erişimini kolaylaştırdığını, tedavi için yurtdışına seyahatlerini organize ettiğini ve tedavi süresince refakatçilerinin yanında kalmasını garanti ettiğini belirtiyor.

Dünya Sağlık Örgütü de işin içinde mi?

Bu durum, Avrupa’nın İhtişamı adlı kuruluşun Gazze’deki bazı yaralıların ve refakatçilerinin dış ülkelere çıkışını, ‘Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ile koordinasyon’ adı altında gizlice yürütüp yürütmediği yönünde soru işaretlerini artırıyor.

Gazze Şeridi’ndeki güvenlik kaynakları, Şarku’l Avsat’a yaptıkları açıklamalarda, savaş sırasında Gazze’den çok sayıda uçuşun gerçekleştiğini, güvenlik kaosunun, güvenlik görevlilerinin ve savaşçıların takibinin zorlaşmasının bu tür şüpheli seyahat biçimlerine zemin hazırladığını ifade etti.

scd
Gazze'den gelen Filistinli aileler, Ürdün, İsviçre ve Norveç'in koordinasyonunda İsviçre hastanelerinde tedavi görmek üzere Cenevre Havaalanı’na vardı. (EPA)

Kaynaklara göre, bazı aileler hastalık ve tedavi gerekçesiyle Gazze’den ayrıldı. Bununla birlikte, bazı hastalar da Arap ve Avrupa ülkelerine resmi mekanizmalar ve WHO aracılığıyla tedavi için seyahat etti; öncelikli hastaların listeleri ve savaş yaralıları da bu kapsamda yer aldı.

Avrupa’nın İhtişamı kuruluşuna gelince, internet sitesini açtığınızda bazı uyarılar dikkat çekiyor. Site, iki kişinin (Adnan ve Müeyyed) isimlerini ve birinin Filistin, diğerinin İsrail numarasını, ayrıca İsrail’den iki WhatsApp numarasını iletişim için vermiş. Kullanıcılara, işlemlerin düzgün yürütülmesini sağlamak, ödemeleri belirlenen numaralar üzerinden yapmak ve başka numaralarla iletişime geçmemek gerektiği hatırlatılıyor. Başka bir uyarıda, kayıt sürecinde veya güvenlik izni alma hızlandırma gibi işlemlerde hiçbir aracı kullanılmaması gerektiği vurgulanıyor; bu, başvuranların dolandırıcılık veya sahtekârlıkla karşılaşmaması amacıyla yapılan bir uyarı niteliğinde.

İsrail planının uygulaması

Gazze içinden ve dışından bazı gözlemciler, kuruluşun doğrudan İsrail resmi makamlarıyla bağlantılı olduğunu ve Gazze’den göçü teşvik ederek bölgeyi boşaltmayı amaçladığını ileri sürdü. Kuruluşun kendini tanımlarken yaptığı çok sayıda yazım hatası ve isminin farklı biçimlerde geçmesi, kullanılan numaraların İsrail’e ait olması ve seyahatler için güvenlik onaylarının alınması, örgütün İsrail yetkilileriyle yakın ilişki içinde olduğunu ve yolculukların İsrail’den başlatıldığını gösteriyor. Kuruluşun faaliyetleri, İsrail’in Gazze’deki güvenlik kontrolünü artırmasının ardından daha belirgin hale gelmiş durumda.

Daha da önemlisi, teknoloji uzmanları, aralarında Filistinliler ve Arapların da bulunduğu kişiler, kuruluşun internet sitesinin bu yıl 2 Şubat’ta oluşturulduğunu ve İzlanda’da kayıtlı olduğunu ortaya koydu.

İsrail kaynakları, Haaretz gazetesine verdikleri bir raporda, Avrupa’nın İhtişamı kuruluşunun, internet sitesi üzerinden veya kuruluş yetkilileriyle iletişim kuran göçmen adaylarının bilgilerini içeren önceden hazırlanmış listeleri İsrail ordusu ve Filistin Topraklarındaki Hükümet Aktivitelerini Koordinasyon Birimi’ne (COGAT) teslim ettiğini kabul etti.

Haaretz’in araştırmasına göre Avrupa’nın İhtişamı, Estonya’da kayıtlı Talent Globus adlı bir şirketle bağlantılı ve şirketin kurucusu İsrail asıllı Estonyalı Tomer Janar Lind. Gazete, kuruluşun İsrail Savunma Bakanlığı bünyesinde bu yıl şubat ayında kurulan bir birimle koordinasyon halinde olduğunu ve amacının Gazze sakinleri için ‘gönüllü göçü kolaylaştırmak’ olduğunu belirtti. Bu birimin özellikle, dönemin ABD Başkanı Donald Trump’ın Gazze halkına gönüllü göç olanağı açılması önerisinin ardından oluşturulduğu ifade edildi.

fr
Gazze'den gelen bir baba ve çocuğu, Ürdün, İsviçre ve Norveç'in koordinasyonunda İsviçre hastanelerinde tedavi görmek üzere Cenevre Havaalanı’na vardı. (AFP)

18 Kasım’da Avrupa’nın İhtişamı kuruluşu bir açıklama yayınlayarak, Gazze halkının kendi yaşam alanlarını seçme özgürlüğünden mahrum bırakılması ve günlük tehlike ile sıkıntı altında tutulmalarını sağlamak amacıyla aleyhlerinde büyük bir karalama kampanyası yürütüldüğünü belirtti. Kuruluş, İsrail ile sadece çıkış işlemlerinin koordinasyonu konusunda bağlantısı olduğunu, Mossad veya herhangi bir istihbarat örgütü ile ilgisi bulunmadığını vurguladı.

Karşılıklı suçlamalar ve belirsiz durumlar

33 yaşındaki Ahmed, Avrupa’nın İhtişamı’nın ikinci uçuşunu kullanarak Gazze’den ayrılanlardan biri olarak, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, Gazze’den ayrıldıktan sonra herhangi bir Filistinli kurumdan tehdit almadığını söyledi. Bununla birlikte, bazı Filistinli büyükelçilik çalışanlarının kuruluşa karşı uyarılarda bulunduğunu ve kendisinden kayıt ve çıkış süreci ile Ramon Havalimanı’nda görüştüğü kişiler hakkında bilgi istediklerini aktardı.

Ahmed, yolculuğunun Ramon Havalimanı’ndan Nairobi üzerinden Güney Afrika’ya olduğunu belirtti ve eşiyle birlikte göç etmekten büyük mutluluk duyduğunu ifade etti. Ancak hayatın zorluklarıyla yüzleşmek zorunda kaldığını da sözlerine ekledi.

sdfrg
Gazze Şeridi'nde yaşayan Filistinlileri taşıyan bir yolcu uçağının Johannesburg Havalimanı'na iniş yaptığı ve yetkililerin yolculara ülkeye giriş izni vermediği anlara ait videodan alınan ekran görüntüsü (Sosyal medya)

Genç adam, Nairobi Havalimanı’ndan ayrıldıktan sonra kuruluşun kendilerinin koşullarını takip etmediğini, kaderlerinin belirsiz kaldığını ve Güney Afrika’da kendilerini karşılayan kimsenin olmadığını belirtti. Sadece Ramon Havalimanı’nda ve Nairobi’de bir ekip tarafından karşılandıklarını, Johannesburg’daki OR Tambo Havalimanı’nda ya da uçakta yanlarında kimsenin bulunmadığını aktardı. Ahmed, “Bizi kaderimizle baş başa bıraktılar; havalimanı önünde bekleyen araçlar bizi ucuz misafirhanelere götürdü ve tüm masraflarımızı kendimiz karşıladık” dedi. Öte yandan, Güney Afrika yetkilileri, bu tür uçuşlarla daha fazla Filistinlinin kabul edilmesini reddettiklerini, bunun İsrail’in Gazze’yi boşaltma planının bir parçası olabileceğinden endişe ettiklerini açıkladı.

Tüm bunlara rağmen Ahmed ve eşi, Gazze’de yaşanan trajik durumu geride bırakmış olmanın mutluluğunu yaşıyor.

Hamas ile Filistin Yönetimi arasında

Güvenlik kaynakları, Hamas yönetiminde olan Gazze Şeridi’nde, bu yolculukların gerçek niteliğinden ve arkasındaki kuruluştan haberdar olmadıklarını belirtti. Genel kanının, yolcuların hastalar veya Avrupa’da akrabaları olan kişiler olduğu ve seyahatlerinin söz konusu ülkelerin büyükelçilikleri aracılığıyla aile birleşimi amacıyla kolaylaştırıldığı yönünde olduğunu ifade ettiler.

Kaynaklar, yolcuların sorgulanmadığını veya onlarla iletişime geçilmediğini, ancak şu anda yeni seyahat girişimlerinin engellenmesi için çalışmalar yürütüldüğünü belirtti.

s
İsrail'in operasyonları şu ana kadar Batı Şeria'nın kuzeyinde 40 bin Filistinliyi yerinden etti. (Reuters)

Filistin Yönetimi, Avrupa’nın İhtişamı kuruluşunun yönelttiği suçlamalar veya olaylarla ilgili resmi bir açıklama yapmazken, Dışişleri Bakanlığı yalnızca bir uyarı yayımlayarak, Gazze halkını ‘insan kaçakçılığı ağları ve göç acenteleri tuzaklarına düşmemeleri’ konusunda uyardı ve söz konusu kuruluş hakkında yasal işlem başlatma kararlılığını vurguladı.

Filistin’in Güney Afrika Büyükelçiliği ise 14 Kasım’da, ‘yanıltıcı ve şüpheli’ olarak tanımladığı bir tarafın, Gazze Şeridi’ndeki insani durumu istismar ederek halkı kandırıp yasadışı ve sorumsuz bir şekilde seyahatlerini organize etmeye çalıştığını duyurdu. Büyükelçilik, Johannesburg’a ulaşan son uçuş krizi sonrası, söz konusu tarafın, yolcular varış ülkesine ulaştığında rutin işlemler ve komplikasyonlar ortaya çıkınca sorumluluktan kaçmaya çalıştığını belirtti.

Hamas yönetimindeki güvenlik kaynakları, ateşkesin yürürlüğe girmesinin ardından, güvenlik koşullarının hâlâ istikrarsız olmasına ve İsrail’in hareketleri izleme çabalarına rağmen, şüpheli yolculukları engellemeye çalışacaklarını ifade etti. Kaynaklar, tedavi veya insani amaçlı seyahatler hariç, şüpheli kuruluşların düzenlediği operasyonlara karşı önlem alacaklarını ve Gazze halkının göç ettirilmesini önlemeyi amaçladıklarını söyledi.

Takip ve süreklilik

Kuruluşun ciddi bir takiple karşı karşıya olduğu, siber saldırılar ve bazı merciler tarafından yasal işlemlerle baskı altına alındığı görülüyor. Bu durum, WhatsApp’ın kuruluşun ilan ettiği numaraları hem sosyal medya üzerinden hem de web sitesi aracılığıyla engellemesine yol açtı.

sd
Gazze Şeridi'ndeki Nuseyrat Mülteci Kampı’nda düzenlenen protesto sırasında ‘Yerinden edilmeye hayır’ ve ‘Gazze ölüyor’ yazılı pankart taşıyan Filistinliler (DPA)

Kuruluş, Facebook üzerinden yaptığı bir paylaşımda, numaralarının engellenmesini ismini vermediği bazı tarafların ‘faaliyetlerine yönelik saldırının’ bir parçası olarak gerçekleştirdiğini iddia etti. Kuruluş, çalışmalarına devam ettiğini, bu sorunu çözmek ve iletişim için yeni numaralar düzenlemek üzere adımlar attığını, hazır olduğunda takipçileriyle alternatif numaralardan iletişim kuracağını duyurdu.

Tüm bu tartışmalara ve kuruluş hakkındaki şüphelere rağmen, Avrupa’nın İhtişamı hâlâ Gazze’den yolcu başvurularını kabul etmeye devam ediyor. Bu durum, hem internet sitesinde hem de Facebook sayfasında görülebiliyor; ayrıca, Gazze halkına sosyal medya üzerinden gösterilen sponsorlu reklamlar da devam ediyor.

41 yaşındaki Gazze sakini Nadir, güvenlik gerekçesiyle tam adını açıklamadı. Evli ve dört çocuk babası olan Nadir, yaklaşık bir buçuk ay önce kuruluşa başvuranlardan biri ve hâlâ kuruluşun sağladığı numaralar üzerinden iletişim sürecini sürdürüyor.

fgr
Gazze'de gün batımı (Reuters)

Nadir, zor yaşam koşullarının onu göç etmeyi düşünmeye ve ailesi için daha iyi bir gelecek aramaya zorladığını söylüyor. Seyahat girişimlerinin başarılı olmasını umut ettiğini ve diğerleri gibi şansının yaver gitmesini diliyor.

Nadir, “Tek istediğim, Gazze’den herhangi bir ülkeye çıkmak ve oradan gidebileceğim herhangi bir yere gitmek… Önemli olan, çadır yaşamından kurtulmak ve kendim, eşim ve çocuklarım için güvenli bir hayat aramak” şeklinde konuştu.