İsrail hava saldırıları Lübnan'ın Bekaa Vadisi'nde Hizbullah'ın silah depolarını hedef aldı

İsrail'in 17 Ağustos 2024 tarihinde Lübnan'ın güneyindeki Kafr Hamam köyünün dış mahallelerini hedef alan hava saldırısının gerçekleştiği bölgeden dumanlar yükseliyor. (AFP)
İsrail'in 17 Ağustos 2024 tarihinde Lübnan'ın güneyindeki Kafr Hamam köyünün dış mahallelerini hedef alan hava saldırısının gerçekleştiği bölgeden dumanlar yükseliyor. (AFP)
TT

İsrail hava saldırıları Lübnan'ın Bekaa Vadisi'nde Hizbullah'ın silah depolarını hedef aldı

İsrail'in 17 Ağustos 2024 tarihinde Lübnan'ın güneyindeki Kafr Hamam köyünün dış mahallelerini hedef alan hava saldırısının gerçekleştiği bölgeden dumanlar yükseliyor. (AFP)
İsrail'in 17 Ağustos 2024 tarihinde Lübnan'ın güneyindeki Kafr Hamam köyünün dış mahallelerini hedef alan hava saldırısının gerçekleştiği bölgeden dumanlar yükseliyor. (AFP)

Hizbullah’a yakın bir kaynak AFP'ye yaptığı açıklamada, dün (pazartesi) akşam İsrail hava saldırılarının Lübnan'ın doğusundaki Hizbullah silah depolarını hedef aldığını, bir İsrail askeri ve iki Hizbullah savaşçısının öldüğünü bildirdi.

Reuters’a konuşan iki güvenlik kaynağı, İsrail saldırısının Lübnan'ın doğusundaki Bekaa Vadisi'nde Hizbullah'a ait bir silah deposunu hedef aldığını söyledi.

Hizbullah ve Lübnan'daki diğer silahlı gruplar Gazze savaşına paralel olarak İsrail ile çatışıyor.

Şarku'l Avsat'ın Lübnan resmi haber ajansı NNA'dan aktardığına göre, Lübnan'ın doğusundaki Bekaa Vadisi’nde yer alan Baalbek bölgesindeki kasabaların dün akşam ‘İsrail'in üç düşmanca saldırısına maruz kaldığı’ bildirilirken hedefin ne olduğu belirtilmedi. Adının açıklanmaması kaydıyla konuşan Hizbullah'a yakın bir kaynak, ‘İsrail'in Lübnan'ın doğusundaki Bekaa bölgesinde düzenlediği saldırılarda Hizbullah'a ait silah depolarının hedef alındığını’ doğruladı.

İsrail'in son on aydaki saldırıları düzenli olarak Hizbullah savaşçılarını ve roket fırlatma alanlarını hedef aldı, ancak silah depolarına yönelik saldırılar nadiren gerçekleşti. İsrail ordusu dün erken saatlerde bir askerinin İsrail'in kuzeyindeki çatışmalar sırasında öldürüldüğünü duyurdu. Hizbullah da ayrı ayrı yaptığı açıklamalarda ‘Kudüs yolunda’ ölen iki savaşçısının yasını tuttu. Hizbullah, gerilimin başlamasından bu yana Güney Lübnan'da öldürülen savaşçılarının yasını tutmak için bu ifadeyi kullanıyor. Lübnan Sağlık Bakanlığı dün ‘İsrail'in Hula kasabasına düzenlediği saldırıda iki kişinin şehit olduğunu’ bildirmişti. İsrail ordusu dün Hula bölgesinde Hizbullah savaşçılarını bombaladığını duyurdu. Bakanlık daha sonra İsrail'in Lübnan'ın güneyinde bulunan ‘Sur bölgesindeki Deyr Kanun Rasu’l Ayn kasabasında bir aracı hedef alan insansız hava aracıyla (İHA)’ gerçekleştirdiği saldırıda kimliğini belirtmeden bir kişinin daha öldüğünü bildirdi.

‘Cezasızlık’

Hizbullah dün erken saatlerde, savaşçılarının sınırdan yaklaşık 15 kilometre uzaklıktaki kıyı kenti Akka yakınlarında bulunan bir kışla ve bir lojistik üs olmak üzere iki askeri bölgeye İHA’larla eş zamanlı bir hava saldırısı düzenlediğini duyurdu.

Hizbullah'tan yapılan açıklamada İHA saldırısının ‘İsrailli düşmanın Lübnan'ın güneyindeki Sur kenti yakınlarında bulunan Kadmus bölgesinde gerçekleştirdiği saldırı ve suikasta yanıt olarak’ yapıldığı belirtildi. İsrail ordusu ise cumartesi günü yaptığı açıklamada, güçlerinin Sur bölgesinde gerçekleştirdiği bir hava saldırısında Hizbullah'ın Rıdvan Gücü’nden bir komutanı ‘ortadan kaldırdığını’ söyledi.

İsrail ordusu, hava savunma sisteminin ‘Lübnan'dan gelen şüpheli hava hedeflerini’ engellediğini ve Batı Celile'deki Yaara bölgesinde bazılarını vurmayı başardığını belirtti. Hizbullah pazar gecesi, bir grup savaşçısının sınır yakınlarında ‘sızma girişiminde bulunurken’ görülmesi üzerine savaşçılarının ‘roket ve toplarla’ İsrail askerlerini hedef aldığını ve onları geri çekilmeye zorladığını duyurdu. Hizbullah'ın üst düzey askeri komutanı Fuad Şükür'ün Beyrut'un güney banliyölerinde bir İsrail saldırısında öldürülmesinin ardından tansiyon yükseldi.

Şükür, Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye'nin Tahran'da İsrail'e atfedilen bir saldırıda öldürülmesinden saatler önce öldürüldü. Tahran ve Hizbullah bu ölümlere karşılık verme sözü verdi. Lübnan'daki Birleşmiş Milletler (BM) İnsani Yardım Koordinatörü İmran Rıza, gerilim devam ederken yaptığı açıklamada, ‘Lübnan'ın güneyinde yaklaşık 150 bin kişinin halen hava saldırılarına maruz kalan bölge ve köylerde yaşadığını’ söyledi.

Rıza, “Milyonlarca insan 2006 savaşının acı hatıralarını hatırlıyor ve olası bir tırmanmanın tehlikelerinden korkuyor” dedi. Uluslararası Göç Örgütü'ne (IOM) göre, ekim ayından bu yana 110 binden fazla kişi artan gerilim nedeniyle Güney Lübnan'da yerinden edildi.

İsrailli yetkililer ise İsrail'in kuzeyinden yaklaşık 100 bin kişinin yerinden edildiğini söylüyor. Lübnan'da ‘görevleri başkalarını kurtarmak olan 21 sağlık görevlisinin çatışmalarda öldürüldüğünü’ belirten Rıza, ‘bu eylemlerin açıkça cezasız kalmasının uluslararası insancıl hukukun rahatsız edici bir şekilde göz ardı edildiğini’ gösterdiğini ifade etti.

AFP'nin Lübnanlı yetkililere ve Hizbullah ile diğer grupların ölüm ilanlarına dayanarak yaptığı sayıma göre, sınır ötesi gerginlik Lübnan'da çoğu Hizbullah savaşçısı ve 128 sivil olmak üzere en az 585 kişinin ölümüne neden oldu. İsrailli yetkililer gerilimin başlamasından bu yana 12'si işgal altındaki Suriye toprağı Golan'da olmak üzere en az 23 asker ve 26 sivilin öldüğünü açıkladı.



Esad’ın kuzeni Rami Mahluf: Suriye'nin kıyı bölgelerinde 150 bin kişiden oluşan özel silahlı gruplar kurduk

Şam'daki 4. Tümen karargahında devrik Devlet Başkanı Beşar Esad ve kardeşi Mahir'in portresinin yanında yeni Suriye güçlerinin bir üyesi (Reuters)
Şam'daki 4. Tümen karargahında devrik Devlet Başkanı Beşar Esad ve kardeşi Mahir'in portresinin yanında yeni Suriye güçlerinin bir üyesi (Reuters)
TT

Esad’ın kuzeni Rami Mahluf: Suriye'nin kıyı bölgelerinde 150 bin kişiden oluşan özel silahlı gruplar kurduk

Şam'daki 4. Tümen karargahında devrik Devlet Başkanı Beşar Esad ve kardeşi Mahir'in portresinin yanında yeni Suriye güçlerinin bir üyesi (Reuters)
Şam'daki 4. Tümen karargahında devrik Devlet Başkanı Beşar Esad ve kardeşi Mahir'in portresinin yanında yeni Suriye güçlerinin bir üyesi (Reuters)

Devrik Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ın kuzeni ve işadamı Rami Mahluf, Rusya'ya yakınlığıyla bilinen eski rejim özel kuvvetler komutanı “Kaplan” lakaplı Süheyl el-Hasan ile işbirliği içinde  özel kuvvetler kurduklarını açıkladı.

Mahluf, bu güçlerin amacının intikam almak olmadığını, kıyı bölgelerinde yaşayan halkı korumayı hedeflediğini söyledi. Suriye hükümetinden “ülkeyi korumak için işbirliği yapmasını” isteyen Mahluf, "Kıyı şeridinde yaşayan halkı katliam, öldürme, kaçırma ve esaretten koruyamadılar" dedi.

Mahluf'a atfedilen ve hala kırmızı, beyaz ve siyah renklerden oluşan eski bayrağın yer aldığı Facebook hesabından yapılan açıklamada Mahluf, “kıyı bölgesinin” korunması için destek çağrısında bulundu.

Mahluf, 150 bin kişilik bir özel kuvvetler tümeninin yanı sıra aynı sayıda bir yedek kuvvetin ve yaklaşık bir milyon kişilik halk komitelerinin kurulduğunu açıkladı ve bu oluşumlar üzerinde Süheyl el Hassan ile işbirliği içinde çalıştığını söyledi.

Kıyı bölgesi halkı onurlu ve barış içinde yaşayamayacağı herhangi bir çözümü reddettiğini açıklayan Mahluf, "Rusya'daki dostlarımız” olarak tanımladığı uluslararası topluma “Suriye kıyı bölgesini” desteklemeleri çağrısında bulundu.

Tüm ekonomik, askeri ve halk potansiyelimizi uluslararası toplumun gözetimi altına koyduklarını ifade eden Mahluf, Putin'den ortak bir çalışma mekanizması için formüller bulmak üzere Şam hükümetiyle temasa geçmelerini istedi.

Mahluf rejimin çöküşü ile ilgili olarak şunları söyledi: “Eğer Esad kukla olsaydı Suriye düşmezdi.” Kaplan'ın önderliğinde kendisinin ve adamlarının askeri, ekonomik, sosyal ve idari destek sağladığını ve eski rejimin ordusunun “savaş boyunca çökmesini” engellediğini belirten Mahluf, Beşar Esad ve adamlarını ülkeyi adaletsizliğe ve yolsuzluğa sürükleyen “çocuklar” olarak tanımladı.

9 Mart'ta kıyıdaki olayları değerlendiren Rami Makhlouf, 4. Tümen Tuğgenerali Gıyas Dalla ve askeri güvenlik şefini yaşanan katliamların sorumlusu olmakla, halkının kanının ticaretini yapmakla, sivilleri töhmet altında bırakmakla ve onların para ihtiyacını sömürmekle suçladı.