Libya krizi: Savaş değil, hırsızlık

Hâlâ ülkeyi istikrara kavuşturmakla ilgilenen ülkeler, ekonomik süreci ilerletmeli

Libya Merkez Bankası Başkanı Sıddık el-Kebir bir televizyon kanalında açıklamalarda bulunurken, 10 Aralık 2021 (Getty)
Libya Merkez Bankası Başkanı Sıddık el-Kebir bir televizyon kanalında açıklamalarda bulunurken, 10 Aralık 2021 (Getty)
TT

Libya krizi: Savaş değil, hırsızlık

Libya Merkez Bankası Başkanı Sıddık el-Kebir bir televizyon kanalında açıklamalarda bulunurken, 10 Aralık 2021 (Getty)
Libya Merkez Bankası Başkanı Sıddık el-Kebir bir televizyon kanalında açıklamalarda bulunurken, 10 Aralık 2021 (Getty)

Ben Fishman

Muammer Kaddafi sonrası Libya, kırılgan istikrar dönemlerinin arasına serpiştirilmiş savaş döngülerine sahne oldu. Libya Ulusal Ordusu (LUO) lideri Halife Hafter'in 2014-2015 yıllarında Libya'nın batısında yürüttüğü savaş Libya Siyasi Anlaşması ile sona erdi. Hafter, anlaşmanın çökmesinin ardından 2019-2020 tarihlerinde Trablus’a yeniden saldırdıysa da Türkiye'nin müdahalesiyle durduruldu. Bunun üzerine Libya Siyasi Diyalog Forumu (LPDF) 2021 yılının aralık ayında genel seçimlerin yapılması talebinde bulundu. Fakat seçimlerin ertelenmesiyle ülke şu an iktidarı bırakmaya hiç niyeti olmayan bir elitler topluluğu tarafından yönetiliyor. Libya Merkez Bankası Başkanı Sıddık el-Kebir'in görevine devam edip etmeyeceğine dair şu an gündemi meşgul eden tartışma, bu gayrimeşru yönetici sınıfın halkın çıkarları pahasına nasıl ülkenin servetini ve kaynaklarını sömürdüğünün en son örneği oldu.

Libya’da 2004 yılında seçilen ve görev süresi çoktan dolmuş bir yasama organı olan Temsilciler Meclisi (TM), 2021 yılında bir yıllığına geçici olarak kurulan, ülkenin batısındaki Ulusal Birlik Hükümeti’ne (UBH) karşı iktidar mücadelesi veriyor.

Ancak ne TM ne de UBH meşru bir kurum olarak karşımıza çıkıyor. 10 yılı aşkın süredir TM Başkanlığı görevini yürüten Akile Salih, el-Kubba şehrinde binden az oyla bu göreve seçildi. UBH Başbakanı Abdulhamid ed-Dibeybe ise LPDF’nin 73 üyesinden 39'u tarafından (şüpheli koşullar altında) seçildi ve iki yılı aşkın bir süredir görevde kalmaya devam ediyor. Böylece ülkenin yaklaşık 7 milyonluk nüfusundan bini biraz aşkın kişi ülkenin nominal liderini seçmiş oldu.

LPDF’nin bir parçası olarak oluşturulan Başkanlık Konseyi ve Libya Siyasi Anlaşması’nın bir parçası olarak oluşturulan Devlet Yüksek Konseyi (DYK) gibi ülkede iktidar iddiasında bulunan başka kurumlar da var. Birleşmiş Milletler (BM) tarafından uzun yıllardır desteklenen ve Libya, diğer bölge ülkeleri ve Avrupa'daki birçok farklı forum aracılığıyla yürütülen tüm bu bağımsız siyasi süreçler ya Libyalı tarafların engellemeleri ya da istikrarı bozan dış aktörler nedeniyle sonuçsuz kaldı.

cdfvgt
Libya’nın Bingazi şehrinin batısındaki petrol ihracat limanı, 24 Eylül 2020 (AFP)

Bu siyasi durumun temelinde Halife Hafter’in ve daha da önemlisi Rus müttefiklerinin sürekli savaş tehdidi yatıyor. Hafter, 2019-2020 yıllarında Trablus’a karşı yürüttüğü savaşta Rus paralı asker grubu Wagner’den önemli ölçüde destek aldı. Bu desteğe keskin nişancılar, insansız hava araçları (İHA) ve uçaksavar sistemleri de dahildi. Ancak Trablus’taki eski hükümet, Türkiye’nin de yardımıyla Hafter’in ilerleyişini püskürtmeyi başardı. Yine de Rusya, Hafter ile ilişkilerini derinleştirdi. Wagner şefi Yevgeny Prigozhin’in geçtiğimiz yıl ölümünden bu yana Rusya Savunma Bakanlığı ve Afrika Lejyonu Hafter’le yakınlaşmaya çalışıyor. Rusya Savunma Bakan Yardımcısı Yunus-Bek Yevkurov, Hafter'i birkaç kez ziyaret etti. Hafter de Moskova'da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile bir araya geldi. Rusya, Libya kıyılarıyla ilgili hedeflerine ulaşmak ve NATO'ya karşı tehdit oluşturmak için Libya'da altyapı inşa etmeye devam ediyor. Rusya'nın varlığı Hafter ve oğlu Saddam'a 2020 yılının ekim ayında kararlaştırılan ve son dört yıldır çoğu zaman geçerli olan ateşkese meydan okuma konusunda da güvence veriyor.

Ekonomik kriz

Libya'ya uzaktan bakıldığında ekonomik açıdan rahat bir konumda olması gerektiği düşünülebilir. Zira günlük bir milyon varili aşan petrol üretimi, milyarlarca döviz rezervinden oluşan sağlam bir temel sahip olması, önemli miktarda bir borcu olmaması ve Kaddafi döneminden bu yana Libya Yatırım Otoritesi'nde dondurulmuş milyarlarca dolarıyla vatandaşlarının ihtiyaçlarını kolayca karşılayabilmesi gerekiyor. Ancak ülkede yaygın olarak görülen yolsuzluk vakaları, hesap verebilirliğin olmaması ve ekonominin kötü yönetilmesi nedeniyle halk bu imkanların hiçbirinden faydalanamıyor. Bu paralar, kamu altyapısında hiçbir gelişmeye aktarılmadı. Yıllık bütçe, gerçekten serbest bırakıldığında, her zaman büyük kamu sektörü maaşlarını ödemeye ve verimsiz sübvansiyonlar, özellikle de yakıt sübvansiyonları sağlamaya ayrıldı. Doğalgazın esasen bedava olması kaçakçılığı teşvik etmekten başka bir işe yaramazken hükümet harcamalarının sadece küçük bir kısmı kalkınma faaliyetlerine ayrılıyor.

Ülkede 2004 yılında seçilen ve süresi dolan yasama organı TM, 2021 yılında bir yıllığına geçici olarak kurulan ülkenin batısındaki UBH’ye karşı iktidar mücadelesi veriyor.

Hafter düzenli aralıklarla, şeffaf olmayan görüşmeler sayesinde, kendisine bağlı güçlerin maaşlarını ödemek ve fazla para çektiği yerel bankaları finanse etmek için Trablus’tan ek fonlar aldı. Trablus üzerinde baskı kurmak için sık sık kontrol ettiği bölgelerdeki petrol sahalarını kapattı. Bu taktik, Ulusal Petrol Şirketi’nin (NOC) uzun süredir görevde olan başkanını değiştirip yerine kendi adayını getirmesinde başarılı olmasını sağladı. Hafter'in oğlu Saddam Hafter'i kısa süre önce Şarara Petrol Sahası’nı kapatarak Libya'yı geçtiğimiz ağustos ayı başlarından bu yana günde 300 bin varil petrolün gelirinden mahrum bıraktı. Hafter destekçileri, bu taktiğin bu tür üretim kesintileri sırasında tüm Libya'yı önemli bir gelirden mahrum bırakmasını umursamıyor gibi görünüyorlar.

Libya'nın batısındaki aktörler de masum değil. Ülkenin batısında faaliyet gösteren milis gruplar, gasp ve dolandırıcılık yoluyla zenginleşerek Merkez Bankası'ndan kredi mektupları alabildiler ve bu sayede dövize erişim sağlayarak mal ithal edip fahiş fiyatlar uygulayabildiler. Söz konusu silahlı gruplar aynı zamanda akaryakıt kaçakçılığının ve daha da kötüsü insan ticaretinin büyük bir kısmından da sorumlu.

zxcdvf
Rusya Savunma Bakan Yardımcısı Yunus-Bek Yevkurov, Mareşal Halife Hafter’i Moskova'da törenle karşıladı, 26 Eylül 2023 (AFP)

Bu politikaların merkezinde 2011 yılından bu yana Libya Merkez Bankası Başkanı olarak görev yapan Sıddık el-Kebir yer alıyor. Libya'nın en uzun süre Merkez Başkanlığı görevini yapan isim olan Kebir, ülkenin mali politikalarının merkezinde yer alıyor, çünkü ülkede halihazırda çalışmalarını yürüten iki hükümetin de güçlü maliye bakanları ve bütçeleme süreçleri bulunmuyor. Bu durum Kebir'e büyük bir hareket özgürlüğü tanıdı. Dibeybe, başbakan olduğunda Kebir, onun yanında yer aldı ve Dibeybe’nin UBH için belirlediği öncelikleri finanse etti. Ancak Dibeybe’nin durumdan faydalandığı ve savurgan harcamalar yaptığı ortaya çıkınca Kebir finansmanı kesti. Şimdi, görevden alınması için oylama yapılan TM’nin muhalefetiyle karşılaşmak yerine TM Başkanı Akile Salih tarafından açıkça destekleniyor. Buna karşın Dibeybe’nin yanında yer alan Başkanlık Konseyi, Kebir’in görevden alınması ve yerine başkasının atanması için oy kullandı ve şüpheli bir karar yayınladı. Merkez Bankası’nı ele geçirmek için 2019 yılında Trablus'a saldıran Hafter, tıpkı uzun süredir NOC’un başında olan Mustafa Sanallah’ın görevden alındığında olduğu gibi, Kebir'in de görevden alınması için pazarlık yapmak istiyor. Tutumlar her gün değiştiğinden Kebir'in akıbetine dair bir değerlendirmede bulunmak oldukça güç.

Eğer Hafter -yani Rusya- Kebir'i görevden alıp yerine kendi piyonlarından birini getirme hedefine ulaşırsa durumun istikrarsız ve öngörülemez bir hal alacağına şüphe yok. Görünüşte sınır güvenliğini sağlamak, ama gerçekte UBH Başbakanı Dibeybe’ye Merkez Bankası’nın başındaki isim konusunda anlaşmaya varması için baskı yapmak amacıyla Hafter güçlerinin Libya'nın güneybatısına konuşlandırılmasıyla durum daha da tehlikeli bir hal aldı. Böyle bir senaryoda Türkiye ile önceki Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) arasında 2020 yılında imzalanan güvenlik anlaşması büyük önem taşıyacak. Türkiye aynı zamanda zor durumdaki Merkez Bankası’na para yatıran Kebir'in de müttefiki. Kebir’i kurtarabilecek bir aktör varsa o da ancak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olabilir.

Uluslararası sorumluluk

ABD ve İngiltere geçtiğimiz hafta içinde Kebir'i resmi olarak destekledi. İki ülke de Kebir’i Libya'nın karmaşık ekonomik portföyünün güvenilir bir yetkilisi olarak görüyor. Ancak Birleşmiş Milletler Libya Destek Misyonu’nun (UNSMIL) Libya'da istikrarın sağlanmasına yardımcı olacak yeni bir hamlede bulunamaması nedeniyle Batı'nın sözlü desteği yeterli olmayabilir. Üstelik UNSMIL'in görev süresi bu sonbaharda doluyor ve Rusya misyonu kısıtlamaya çalışabilir, hatta görev süresinin uzatılmasını veto edebilir.

Belki Kebir’in önünde sonunda görevi bırakması gerekiyordur, ama bu, Dibeybe ya da Hafter'in iktidarı ele geçirmesiyle olmamalı. Bu durumda Libya'nın mali varlıkları Rusya'nın eline geçecek ve böylece mevcut elitlerden daha fazlasını çalacak. Bunun yerine maksimum şeffaflık hedeflenmeli ve sürecin adil olması için tüm devlet kurumları sürece dahil olmalı.

Eski Almanya Başbakanı Angela Merkel'in 2020 yılında başkanlığını yaptığı Libya konulu Berlin Süreci siyasi, ekonomik ve güvenlik çizgilerinin çizilmesi sağladı, ancak en az ilgiyi ekonomi gördü. Hâlâ Libya'nın istikrarını ve refahını önemseyen ülkeler, Merkez Bankası'nın çalışmalarının geçen seferki gibi minimal bir denetim yerine gerçek bir denetimden geçirilmesi için ekonomik süreci ilerletmeli. Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) 2023 yılı için hazırladığı Madde 4 raporunu, Libya'nın gerçek verilerini daha şeffaf hale getirmeye yardımcı olmak amacıyla 2024 yılı için daha ayrıntılı bir rapor takip etmeli.

Belki Kebir’in önünde sonunda görevi bırakması gerekiyordur, ama bu, Dibeybe ya da Hafter'in iktidarı ele geçirmesiyle olmamalı.

ABD’nin bir girişimi olan Demokrasi Zirvesi’nin yolsuzlukla mücadele ayağına eş başkanlık yapan Moldova gibi yolsuzlukla mücadelede başarılı olmuş ülkelerden yetkililerin yer aldığı, Libya'da denetimden sorumlu, taraftar olmayan bir misyon kurulabilir. Dünya Bankası, bu misyonun kaydettiği ilerleme hakkında üç ayda bir rapor yayınlayabilir. Fakat UNSMIL’in, ABD'nin ya da Avrupa'nın desteği olmadan böylesi adımları kim atabilir?

Eğer önde gelen uluslararası aktörler, bu krizi görmezden gelirse Libya’da durum daha da kötüye gitmeye devam edecek ve sonunda ülke Rusya'nın insafına kalacak. Bu kez ülkenin servetini ele geçirmek için savaşa da gerek kalmayacak.

Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.



Gazze ateşkesi: Anlaşmanın imzalanacağına dair sinyaller artıyor

Gazze Şeridi'nin güneyindeki bir mülteci kampına düzenlenen saldırıda yaralanan ve tedavisi altına alınan küçük bir kız çocuğu (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki bir mülteci kampına düzenlenen saldırıda yaralanan ve tedavisi altına alınan küçük bir kız çocuğu (AFP)
TT

Gazze ateşkesi: Anlaşmanın imzalanacağına dair sinyaller artıyor

Gazze Şeridi'nin güneyindeki bir mülteci kampına düzenlenen saldırıda yaralanan ve tedavisi altına alınan küçük bir kız çocuğu (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki bir mülteci kampına düzenlenen saldırıda yaralanan ve tedavisi altına alınan küçük bir kız çocuğu (AFP)

Gazze Şeridi'ndeki ateşkes müzakereleri, arabulucu ABD'nin Gazze Şeridi'nde 60 günlük ateşkes için sunduğu yeni öneriyle yeni bir aşamaya girdi.

ABD Başkanı Donald Trump'ın yaptığı açıklamada, ilk kez Hamas'ın talep ettiği savaşın sona erdirilmesi konusunun tartışılacağı vurgulanırken Hamas’ın öneriyi kabul etmesi gerektiği, aksi takdirde durumun daha da kötüye gideceği belirtildi. Şarku’l Avsat’a konuşan Hamas liderlerinden biri, bu sözlerin müzakerelere ivme kazandırdığını ve ABD tarafından İsrail üzerinde gerçek bir baskısı oluşturulması durumunda bir ateşkes anlaşması imzalanabileceğine dair yeni bir işaret taşıdığını söyledi.

Hamas Hareketi tarafından dün yazılı olarak yapılan basın açıklamasında, arabulucu kardeş ülkelerin, savaşan taraflar arasındaki uçurumun kapatılması, bir çerçeve anlaşmaya varılması ve ciddi müzakerelerin başlatılması için yoğun çaba sarf ettikleri belirtildi. Açıklamada Hamas’ın yüksek sorumluluk bilinciyle hareket ettiğini ve arabulucuların önerilerini tartışmak üzere ulusal istişareler yürüttüğünü, saldırıların sona erdirilmesi, geri çekilmenin sağlanması ve Gazze Şeridi'ndeki halkımızın acil olarak yardım alması için bir anlaşmaya varılması için çalıştığını vurguladı.

gthy
Gazze Şeridi'nin güneyindeki bir mülteci kampına düzenlenen saldırıda ölen Filistinlilerin cenaze töreninde yakınlarını kaybedenlerin gözyaşları ve feryatları (AFP)

Hamas'tan üst düzey bir yetkili dün Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, müzakere masasında, ABD Başkanı Donald Trump'ın Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff’un daha önce önerdiği çerçeve anlaşmasını içeren ve Katar'ın arabuluculuğunda üzerinde değişiklikler yapılan bir öneri olduğunu ve bu önerinin 60 günlük bir ateşkes ve bu süre içinde savaşı tamamen sona erdirecek bir anlaşma sağlanmasını öngördüğünü söyledi.

Hamas’ın İsrail'in Filistinlilere yönelik soykırımını sona erdirecek tüm önerilere açık olduğunu vurgulayan kaynak, Kahire'de bir Hamas heyetinin bulunduğunu belirterek, savaşın tamamen durdurulması, yardımların ulaştırılması ve İsrail'in Gazze'den çekilmesi olmak üzere üç temel talebin yerine getirilmesinin önemine dikkati çekti.

Hamas'ın şu anki tutumunu, Trump'ın Washington'da ABD’li ve İsrailli yetkililerle yaptığı toplantının ardından sosyal medya platformu Truth Social üzerinden yaptığı, “İsrail, 60 günlük ateşkesin tamamlanması için gerekli şartları kabul etti ve bu süre zarfında savaşı sona erdirmek için tüm taraflarla birlikte çalışacağız” şeklindeki açıklamasından sonra sergilemeye başladı.

frgty
İsrail'in Han Yunus'un kuzeyindeki mülteci kampına düzenlediği hava saldırısının ardından yükselen dumanlar (AFP)

Barışı sağlamak için yoğun çaba sarf eden arabulucular Katar ve Mısır’ın bu nihai öneriyi sunacaklarını söyleyen Trump, “Ortadoğu'nun iyiliği için Hamas'ın bu anlaşmayı kabul etmesini umuyorum. Aksi takdirde durum düzelmeyecek, hatta daha da kötüye gidecek” ifadelerini kullandı.

Trump'ın Ortadoğu Özel Temsilcisi Witkoff, ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio ve Başkan Yardımcısı JD Vance ve İsrail Stratejik İşler Bakanı Ron Dermer ile bir araya geldi.

İsrail gazetesi Haaretz, İsrailli bir kaynağın Dermer'in yeni öneriye insani yardım ve ateşkes süresince İsrail ordusunun Gazze Şeridi'nden kademeli olarak çekilmesini öngören maddeyi kabul ettiğini söylediğini bildirdi. Bunu ‘İsrail'in verdiği bir taviz’ olarak değerlendiren kaynak, buna karşın önerinin savaşı sona erdirmek için açık ve net bir taahhüt içermediğinin altını çizdi.

ABD Başkanı Trump salı günü gazetecilere yaptığı açıklamada, önümüzdeki hafta rehinelerin serbest bırakılması karşılığında ateşkes anlaşması sağlanmasını umduğunu söyledi. ABD merkezli haber sitesi Axios'a göre Trump, pazartesi günü Beyaz Saray'da Netanyahu ile görüşecek.

“Temel sorun”

Filistinli siyasi analist ve Hamas uzmanı İbrahim el-Medhun, mevcut bilgilere göre önerinin Hamas liderlerinin sınır dışı edilmesi veya silahlarının toplatılmasına ilişkin açık bir madde içermediğini söyledi. Medhun, “Öneri, ateşkesin sağlanmasına ve aşamalı bir takas anlaşmasının uygulanmasına odaklanıyor. Anlaşma, ilk günlerde sekiz rehinenin serbest bırakılmasıyla başlayacak ve 60’ıncı güne kadar aşamalı olarak devam edecek” dedi.

Ancak Medhun, Hamas’a göre önerinin savaşın kalıcı ve kapsamlı bir şekilde durdurulması için gerçek garantiler sunmaması ve özellikle Gazze Şeridi'ndeki felaketi ele almak için etkili bir insani protokolün uygulanmasını garanti etmemesi temel bir sorun teşkil ediyor.

cdfrgth
Gazze Şeridi'nin orta kesimlerinde yer alan ve yerinden edilmiş kişilerin sığındığı UNRWA'ya ait bir okuldaki yıkımı inceleyen Filistinliler (AFP)

Hamas'ın bu konudaki tutumuna değinen Medhun, Hamas’ın devam eden girişimlere büyük bir ciddiyet ve açıklıkla yaklaşacağını ve anlaşmanın sağlanacağına dair işaretlerin artmasıyla birlikte şartlı bir esneklik sergilediğini düşünüyor. Medhun’a göre bu tutum, iki önceliğe dayanıyor. Bunlardan biri saldırıların tamamen durdurulması, ikincisi ise herhangi bir bahaneyle soykırım ve açlık politikasına geri dönülmeyeceğine dair gerçek garantiler verilmesi ve bunun süre dolduğunda kapsamlı bir anlaşmaya varılamaması durumunda da geçerli olması.

Medhun'a göre Hamas, aşamalı çözümleri kabul etmeye karşı değil, ancak bunun için ‘önce savaşın durdurulması, ardından saldırı sonrası düzenlemelere geçilmesi, şantaj veya askeri baskı yapılmaması’ gibi açık ve kesin şartlar konulması gerektiğini savunuyor.

Washington'ın müzakerelere başlamadan önce savaşın durdurulmasını şart koşarak İran meselesini ele aldığı önceki deneyiminin, bu konuda örnek alınabilecek bir model olduğunu vurgulayan Filistinli siyasi analist, “Bombardıman altında müzakere yapılamaz ve katliamlar devam ederken güven inşa edilemez” dedi.

Trump'ın savaşı sona erdireceğine dair sözleri müzakerelere ivme kazandırsa da bu sözlerin ötesine geçip somut adımlar atılması gerekiyor.

“Fırsat kaçırılmamalı”

İsrail'in tutumu da bu gelişmelerden uzak değildi. ABD Dışişleri Bakanı Gideon Sa'ar dün sosyal medya platformu X üzerinden yaptığı bir paylaşımda, Gazze Şeridi'nde tutulan rehinelerin serbest bırakılmasını sağlamak amacıyla bir anlaşmaya varılması için ‘bu fırsatın kaçırılmaması’ gerektiğini söyledi. İsrailli Bakan paylaşımında “Halkın ve hükümetin büyük çoğunluğu rehinelerin serbest bırakılmasına yol açacak bir anlaşmayı destekliyor. Böyle bir fırsat kaçırılmamalı” diye yazdı.

Eski muhalefet lideri Yair Lapid, dün X platformundaki hesabından Netanyahu'ya tüm rehineleri geri getirmesini tavsiye ederek, “(Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar) Ben-Gvir ve (Maliye Bakanı Bezalel) Smotrich'in 13 milletvekiline karşı durmak için, rehine anlaşması için 23 milletvekilini güvenlik ağı olarak kullanabilirsiniz. Hepsini şimdi evlerine geri getirmeliyiz” diye seslendi.

İsrail televizyonu Kanal 12’nin aktardığına göre Lapid, Ben-Gvir ve Smotrich'in, Gazze Şeridi'nde ateşkes ve esir takası anlaşmasının imzalanmasını engellemek için hükümet koalisyonu içinde ortak hareket etme niyetinde olduklarını belirtti.

İsrail'de hem iktidar hem de muhalefet tarafından ateşkesin önemi hakkında konuşulurken, medya da bu konuya büyük ilgi gösteriyor. İsrail Yayın Kurumu (IBA), İsrail'e sunulan yeni öneriye göre 60 günlük bir ateşkesin ilan edileceğini, ilk gün sekiz rehinenin serbest bırakılacağını ve 50’nci günde iki rehinenin daha serbest kalacağını aktardı.

Haaretz gazetesi ise, yeni esir takası anlaşması taslağında, 60 günlük ateşkes süresi içinde bir anlaşmaya varılamaması halinde, arabulucuların İsrail ile Hamas arasındaki müzakereleri nihai bir anlaşmaya varılana kadar sürdürmekle yükümlü olacağını belirten bir maddenin yer aldığını doğruladı.

Bu değişiklikler çerçevesinde Medhun, yakında bir anlaşmaya varılması olasılığını dışlamazken, aksine ABD'nin uluslararası bir irade ortaya koyması ve İsrail’e saldırılarını açıkça ve kesin olarak durdurması için baskı yapması halinde, ateşkes anlaşmasına varılmasının her zamankinden daha mümkün olduğunu düşünüyor.

O, topun artık arabulucuların, özellikle de ABD'nin sahasında olduğunu ve onların girişimlerinin sadece bir kriz yönetimi değil, savaşın sona ermesi ve yeni bir dönemin başlaması için bir kapı olduğunu kanıtlamaları gerektiğini düşünüyor.

Topun artık arabulucuların, özellikle de ABD'nin sahasında olduğunu söyleyen Medhun, arabulucuların girişimlerinin sadece bir kriz yönetimi değil, savaşın sona ermesi ve yeni bir dönemin başlaması için aralanacak bir kapı olduğunu kanıtlamaları gerektiğini vurguladı.