Neden ey Halid Meşal?

Gerçekte ne olup bittiğini veya İsrail'in ne yaptığını görmeyen biri

Halid Meşal (AP)
Halid Meşal (AP)
TT

Neden ey Halid Meşal?

Halid Meşal (AP)
Halid Meşal (AP)

Macid Kayali

Hamas Siyasi Büro eski başkanı Halid Meşal'in açıklamaları iki konuyu doğrulamak dışında yeni bir şey eklemiyor. Bunların ilki, sanki ruh haline ve dalgaya göre ya da iç ve dış tüketim içinmiş gibi, hem bir şeyi hem de tam aksini söyleyen, liderlerinin açıklamaları ve yayınladığı belgeler tarafından temsil edilen, hareketin zayıf güvenilirliğidir. İkincisi, Filistin ulusal hareketinin zengin, maliyetli, acı ve uzun deneyimine rağmen açık, uygulanabilir ve sürdürülebilir bir mücadele stratejisinden yoksun olmasıdır.

Halid Meşal yakın zamanda istişhad eylemlerine geri dönülmesi ve İsraillilere yanıt verilmesi çağrısında bulundu. Onlar “bize karşı açık bir çatışma yürütüyorlar”, dolayısıyla “biz de onlara karşı açık bir çatışma yürütmeliyiz” dedi.

Açıklamanın ilk kısmını ele alacak olursak, Hamas liderliğinde İsrail'de siviller ile askeri personel arasında ve hatta İsrailli siviller ile Batı Şeria'daki yerleşimciler arasında ayrım yapmaya, Hamas'ın olağan söyleminden farklı olarak İsrailli sivillerin hedef alınmamasını söylemeye cesaret eden ilk kişinin bizzat Meşal olduğunu hatırlamakta fayda var.

Yine Meşal’in, Filistin uzlaşısı toplantısında (Kahire, 25.11.2011) Filistin halkının popüler ve silahlı direniş de dahil olmak üzere “her türlü direnişle” işgale karşı direnme hakkından bahsederek dikkatleri üzerine çekmişti. Meşal toplantıda “halkın direnişi sayesinde Birinci İntifada’yı gerçekleştirdik" demişti. O zamanlar bu, Hamas'ın pozisyonları, Filistin durumunun karmaşıklığı ve askeri alandaki sınırlı yetenekleri konusundaki farkındalığı açısından yeni bir gelişme olarak değerlendirilmişti. Ayrıca CNN'den Christiane Amanpour’a verdiği röportajda (21.11.2012) Meşal şunu vurgulamıştı: “Direniş sivilleri hedef almıyor... Hamas'ın lideri olarak ben, buradan CNN aracılığı ile ulusal taleplerimizi elde etmemiz halinde kan dökmeden, silah kullanmadan barışçıl yollara yönelmeye hazır olduğumuzu söylemek istiyorum.”

Halid Meşal'in bu yöndeki en net ifadesi belki de İsrail'in Gazze'ye yönelik üçüncü savaşında (Temmuz-Ağustos 2014) "direnişin ahlaki üstünlüğüne" yaptığı vurguydu. Meşal: “Bizim şehitlerimiz sivil, onların ölüleri ise askerdir. Direniş sivilleri hedef almıyor ve hiçbir zaman da almadı” diye eklemişti. Hatta daha da ileri giderek şunu söylemişti: “Bana yerleşimcilerin sivil olduğunu söylemeyin. Bu insanlar yasadışı bir şekilde bu topraklarda yaşıyor ve silahlanıyor, öldürüyor, yakıp yıkıyorlar.”

Mevcut savaş ortamında bile Hamas'ın yurtdışındaki lideri olarak Meşal, “Aksa Tufanı operasyonu sırasında sivilleri kasıtlı olarak öldürme niyetlerinin olmadığını” vurgulamıştı. (10/14/2023).

İkinci İntifada sırasındaki intihar eylemleri deneyimi, başarılı değildi zira aralarındaki uzlaşmazlıkları pekiştirmek yerine İsraillileri birleştirdi ve onları kurban olarak gösterdi

Ancak mesele Meşal ya da diğer Hamas liderlerinin söylediklerinden ibaret değil, buna hareketin yayınladığı iki belge de ekleniyor. Bunlardan ilki, Hamas'ın direniş ve otorite alanındaki meşruiyetini ulusal ve uluslararası meşruiyetle güçlendirmeye çalıştığı bir dönemde yayınlandı (2017). İkincisi ise (2024 başında) şu başlık ile yayınlandı: “Bu bizim anlatımımız: Aksa Tufanı operasyonu neden yapıldı?” Belge, Hamas'ın Filistin'in siyasi ve direnişçi tercihlerinde karar verici olarak konumunu sağlamlaştırmaya, İsrail'in yürüttüğü soykırım savaşına dayanarak onu izole etme çabalarını geri püskürtmeye çalıştığı bir döneme denk geldi. Yine belge, özellikle Uluslararası Ceza ve Adalet Mahkemeleri tarafından sivilleri hedef almakla suçlanmasına karşı bir savunma metniydi.

(İkinci) belgede dikkat çeken husus, “İsrailli siviller” ifadesinin 10 kez tekrarlanması ve Aksa Tufanı sırasında görülen bazı davranışlara ilişkin açıklamalara ve özeleştirilere yer verilmesiydi. Ayrıca, Muhammed ed-Dayf'in (İzzeddin Kassam Tugayları komutanı) operasyon günü (10.7.2023) yaptığı konuşmadaki üsluptan uzaklaşılmış olduğu da dikkat çekti. Muhammed Dayf aynen şöyle demişti: “Bugün, bu cani düşmana süresinin dolduğunu anlatma gününüzdür. (Ve onları nerede bulursanız öldürün…) Savaşın, melekler de sizinle savaşacaktır. Onları öldürerek yakarak, yok ederek ve yolları kapatarak gaspçı işgalcilerin ayakları altındaki toprağı ateşe verin. Ey Lübnan, İran, Yemen, Irak, Suriye ile Arap ve İslam dünyasının her yerindeki İslami direnişten kardeşlerimiz, bugün, şimdi Filistin'e doğru yürüyüşe geçin, silahı olan herkes silahını çıkarıp kuşansın, silahı olmayan palası, baltası, molotof kokteyli, kamyonu, buldozeri ve arabası ile harekete geçsin. Bugün tarihin en parlak, en ihtişamlı ve en şerefli sayfaları açılıyor.”

Hamas'ın güvenilirliği ve seçeneklerinin doğruluğu konusundaki şüphelerin yanı sıra, İkinci İntifada sırasındaki intihar eylemleri deneyimi de başarısızdı. İsrailler arasındaki uzlaşmazlıkları pekiştirmek yerine onları birleştirdi ve Birinci İntifada’daki imajlarının aksine onları kurban olarak gösterdi. Bunun sonucunda, İkinci İntifada’nın halk boyutu militarizasyon lehine erozyona uğradı ve bu da İsrail'e, Filistinlileri sonuna kadar ezmek için beklediği fırsatı verdi. Yine bu, İsrail'in Ayrım Duvarı’nı inşa etmesine, onlarca yerleşim noktasını yasallaştırmasına ve Batı Şeria bölgelerini birbirinden ayıran, Filistinlileri ayrı tecrit bölgelerine yerleştiren yollar ve köprüler inşa etmesine yol açtı.

Bütün bu zengin, uzun, acı ve maliyetli deneyimlerden sonra, Filistinli liderlerin, savaşın İsrail'in direnişi çekmeye çalıştığı alan olduğunu anlamamaları garip

Meşal'in İsrail'e karşı açık bir savaş çağrısına gelince, bu, ordusu olan birinin İsrail ordusuna karşı savaş çağrısı yapması ya da Gazze'de ve Batı Şeria'da neler olup bittiğini ya da İsrail'in ne yaptığını gerçekten görmeyen biri tarafından yapılan bir çağrı gibi. Filistinlileri nehirden denize kadar boyunduruk altına alma fırsatı olarak değerlendirdiği için, asıl İsrail'in, özellikle Gazze'de Filistinlilere karşı yürüttüğü soykırım savaşını durdurmayı reddeden taraf olduğuna dikkat çekmeliyiz. Ayrıca savaşı Gazze ile birlikte Batı Şeria'ya taşıyan da İsrail'dir. İran, Yemen, Suriye ve Lübnan'da çok taraflı saldırılarda bulunarak “arenaları” birleştiren de odur. Buna karşılık bahsi geçen taraflar İsrail'i kısıtlamak, canını yakmak veya Filistinlilerin yaşadığı felaketi hafifletmek için uygun hiçbir şey yapmıyorlar.

Bu tür çağrıların sorunu, gerçeklikten kopukluğa ve öz gücün abartıldığına işaret etmesidir ki bu da zararlı ve yanlıştır. Aynı zamanda İsrail'in uluslararası bir statü olduğu ve ona karşı mücadelenin bir güç dengesi, sloganlardan ve kaderci bir ruhtan ziyade fedakarlıklarından, acılarından ve kahramanlıklarından yararlanmalarını sağlamak için Filistinlilere uygun Arap ve uluslararası veriler gerektirdiği gerçeğinin kavranılamadığını da açığa çıkarmaktadır.

Bütün bu zengin, uzun, acı ve maliyetli deneyimlerden sonra Filistinli liderlerin tüm bunların farkına varmaması ve savaşın İsrail'in direnişi çekmeye çalıştığı alan olduğunu anlamamaları garip. Zira savaş İsrail'in üstün olduğu, politikalarına hizmet eden ve Filistinlilere baskı yapmasını kolaylaştıran alandır. Bu liderlerin asıl uğraşı alanlarının mümkün olduğu kadar düşmanı yoran ve azgın gücünü etkisiz hale getiren uzun vadeli ve kademeli direniş de dahil şartlara göre uygun mücadele biçimlerini seçmek olduğunun farkında olmamaları garip. Keza yapmaları gerekenin savaşmamak, halklarını yormamak, dayanma gücünü hesaba katmak, onu öne sürmemek olduğunu anlamamaları, halklarının olumsuz uluslararası ve Arap koşullarında fedakarlıklarından ve kahramanlıklarından yararlanmalarını sağlamanın yollarını aramamaları da ilginç.

Açık bir varoluş savaşı yürütme çağrısına gelince, bu koşullar altında vahşileşmiş İsrail'in istediği de budur.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.



Tunus mahkemesi, cumhurbaşkanı adayı el-Ayaşi Zemal'e 1 yıl 8 ay hapis cezası verdi

Tunuslu işadamı, eski milletvekili ve cumhurbaşkanı adayı el-Ayaşi Zemal (videodan alınan ekran görüntüsü)
Tunuslu işadamı, eski milletvekili ve cumhurbaşkanı adayı el-Ayaşi Zemal (videodan alınan ekran görüntüsü)
TT

Tunus mahkemesi, cumhurbaşkanı adayı el-Ayaşi Zemal'e 1 yıl 8 ay hapis cezası verdi

Tunuslu işadamı, eski milletvekili ve cumhurbaşkanı adayı el-Ayaşi Zemal (videodan alınan ekran görüntüsü)
Tunuslu işadamı, eski milletvekili ve cumhurbaşkanı adayı el-Ayaşi Zemal (videodan alınan ekran görüntüsü)

Tunus cumhurbaşkanı adayı el-Ayaşi Zemal’in avukatı, Cendube Mahkemesi’nin dün (Çarşamba) Zemal'i bir yıl sekiz ay hapis cezasına çarptırdığını ve bunun muhalefetin Cumhurbaşkanı Kays Said'in yeniden seçilmesini amaçlayan adil olmayan seçimlere ilişkin korkularını güçlendiren son hamle olduğunu söyledi.

Şarku’l Avsat’ın Reuters'tan aktardığı habere göre, 6 Ekim'de yapılması planlanan cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde, Tunus Bağımsız Yüksek Seçim Kurulu’nun bu ay üç önemli adayı diskalifiye etmesinin ardından tansiyon yükseldi. Bu hareket bir eleştiri seline yol açtı.

Binlerce Tunuslu geçen hafta muhalefetin ve sivil toplum örgütlerinin çağrısıyla sokaklara dökülerek Tunus Bağımsız Yüksek Seçim Kurulu’nun muhalifleri ve adayları baskı altına almamasını talep etti.

Seçim Kurulu sadece Said, Zuheyr el-Mağzavi ve el-Ayaşi Zemal'in adaylıklarını onaylayarak seçim anlaşmazlıklarını karara bağlayan en yüksek yargı organı olan İdare Mahkemesi'nin kararına meydan okudu.

Dün alınan kararı yorumlayan Zemal'in avukatı Abdussettar el-Mesudi Reuters'e şunları söyledi: “Karar siyasi amaçlıdır; adil değildir. Zemal’in cumhurbaşkanlığı yarışındaki şansını baltalamayı ve onu Tunuslulara dürüst olmayan biri olarak göstermeyi amaçlamaktadır.”

Zemal iki hafta önce ‘belge uydurmak ve halk desteğini tahrif etmek’ suçlamasıyla gözaltına alınmıştı.

Said'in muhalifleri, üyelerini kendisinin atadığı Tunus Bağımsız Yüksek Seçim Kurulu’nu rekabeti bastırmak ve adayları sindirmek suretiyle yeniden seçilmesini sağlamak için kullandığını söylüyor.

Said ise hainlerle, paralı askerlerle, yolsuzluk yapanlarla savaştığını ve diktatör olmayacağını söyleyerek suçlamaları reddediyor.

Özgür Anayasa Partisi lideri Abir Musi kamu güvenliğine zarar vermek suçlamasıyla geçen yıldan bu yana hapiste. Önde gelen siyasetçi Lutfi el-Merahi de 2019 seçimlerinde hile yapmak suçlamasıyla bu yıl hapse atıldı.

Her iki isim de seçimlere katılma niyetlerini açıklamış, ancak hapsedilmiş ve adaylıklarını sunmaları engellenmişti.

Geçtiğimiz ay bir başka mahkeme de cumhurbaşkanlığı seçimlerine aday olan dört siyasetçiyi hapis cezasına çarptırdı ve ömür boyu adaylıktan menetti.

Said 2019 yılında demokratik yollarla seçildi. Ancak zamanla iktidar üzerindeki kontrolünü sıkılaştırdı ve 2021 yılında muhalefetin ‘darbe’ olarak nitelendirdiği bir kararname yayınladı. Söz konusu kararnameyle Said yasama yetkisini kendisine devrederek ülkeyi yönetmeye başladı.