Sudan: El-Faşir'e yönelik topçu bombardımanında çok sayıda kişi öldühttps://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/5062153-sudan-el-fa%C5%9Fire-y%C3%B6nelik-top%C3%A7u-bombard%C4%B1man%C4%B1nda-%C3%A7ok-say%C4%B1da-ki%C5%9Fi-%C3%B6ld%C3%BC
Sudan: El-Faşir'e yönelik topçu bombardımanında çok sayıda kişi öldü
El-Faşir'de patlak veren çatışmalar yüz binlerce kişinin eyaletin kuzeyindeki güvenli bölgelere göç etmesine neden oldu. (AFP)
Direniş Komiteleri dün (Salı) yaptıkları açıklamada, Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) tarafından Sudan'ın batısındaki Kuzey Darfur eyaletinin başkenti el-Faşir’e yapılan topçu ateşinde onlarca kişinin öldüğünü çok sayıda kişininin yaralandığını, savaşan taraflar arasında yenilenen şiddetli çatışmaların ardından yeni göç dalgalarına tanık olunduğunu bildirdi.
Aktivistler ve yerel kaynaklar, şehrin ağır topçu ateşi altında olduğunu ve nüfusun yoğun olduğu bölgelerde bulunan evlerin, hastanelerin ve yerinden edilenlerin barınaklarının hedef alındığını belirtti.
Direniş Komiteleri tarafından Facebook üzerinden yapılan açıklamada, el-Faşir'in dün 50'den fazla havan topu kullanan ‘Cancavid milisleri’ tarafından kasıtlı olarak bombalandığı ve şehirde onlarca yaralı ve ölü olduğu ifade edildi.
Şarku’l Avsat'a konuşan kent sakinleri, sabahın erken saatlerinden itibaren el-Faşir'in farklı bölgelerinden top sesleri duyduklarını söyledi. Görgü tanıkları, top mermileri ve roketlerin, şehrin güney ve doğu mahallelerine düştüğünü bildirdi.
El-Cuneyne, Nyala, Zalingei ve ed-Dain'deki ordu üslerinin düşmesinin ardından bölgenin yüzde 80'inden fazlasını kontrol eden HDK’nın kontrolünde olmayan beş Darfur eyaletindeki tek başkent olan el-Faşir'de geçen haftadan bu yana bir yandan Sudan ordusu ve müttefik güçler, diğer yandan da HDK arasında şiddetli çatışmalar devam ediyor.
Geçtiğimiz birkaç gün içinde Sudan ordusu ve müttefik güçler, şehri ele geçirmeyi amaçlayan onlarca büyük ölçekli HDK saldırısını püskürttü.
Birleşmiş Milletler (BM) Sudan İnsani Yardım Koordinatörü Clementine Nkweta Salami, pazartesi günü savaşan taraflara binlerce insanın hayatını tehdit eden çatışmaları durdurmaları çağrısında bulundu.
HDK medya platformları, güçlerinin Sudan ordusunun Altıncı Piyade Tümeni üssüne yakın el-Faşir'deki yerleşim mahallelerine ilerlediğini gösteren videolar yayınladı.
BM'ye göre savaşın başlamasından bu yana 188 binden fazla kişi öldü ve 33 binden fazla kişi yaralandı. (AFP)
HDK, X platformunda yaptığı açıklamada, Sudan ordusu içinde karar mekanizmasını ele geçiren devrik rejim unsurları tarafından ateşlenen savaşın milyonlarca mağduruna insani yardım ulaştırma konusundaki tam kararlılığını yineledi. Darfur Bölgesi Başkanı Minni Arko Minavi'nin insani yardım konvoylarının yağmalanmasıyla ilgili olarak tekrarladığı ‘yalan ve boş iddiaların’ paralı askerlerinin uğradığı yenilgileri örtbas etmeye yönelik olduğu belirtildi.
Açıklamada ayrıca, HDK'nin yardımların hak sahiplerine ulaştırılmasını kolaylaştırmak için insani yardım örgütleriyle birlikte çalıştığı, Minavi'nin ise Sudan ordusunu masum kadın ve çocukları öldürmek için şehirleri ve güvenli kasabaları varil bombalarıyla bombalamaya teşvik ettiği belirtildi.
Geçtiğimiz kasım ayında el-Faşir'de çatışmaların patlak vermesinden bu yana yüz binlerce kişi eyaletin kuzeyindeki güvenli bölgelere göç etmek zorunda kaldı. BM'ye göre, Sudan ordusu ile HDK arasındaki çatışmaların Nisan 2023'te patlak vermesinden bu yana 188 binden fazla kişi öldü ve 33 binden fazla kişi de yaralandı.
Hizbullah savaşçılarını Lübnan ordusuna entegre etme fikri gerçeklerle çarpışıyorhttps://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/5134482-hizbullah-sava%C5%9F%C3%A7%C4%B1lar%C4%B1n%C4%B1-l%C3%BCbnan-ordusuna-entegre-etme-fikri-ger%C3%A7eklerle
Hizbullah savaşçılarını Lübnan ordusuna entegre etme fikri gerçeklerle çarpışıyor
21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın Hizbullah savaşçılarının, 1990 iç savaşından sonra olduğu gibi Lübnan ordusuna entegre edilmesi önerisi siyasi çevrelerde ve uzmanlar arasında tartışma konusu oldu.
Ordunun çeşitli sebeplerle bu savaşçıları bünyesine katamaması nedeniyle öneri henüz yaygın kabul görmezken, uzmanlar bu meselenin doğuracağı sonuçlar konusunda uyarıda bulundu. Bunun ‘silahlarını devlete teslim etmesi karşılığında Hizbullah için bir teselli ödülü’ olduğunu belirten uzmanlar, ‘dini emir alan ve ideolojik inanca sahip olan unsurların orduda yer alamayacağını’ vurguladı.
Cumhurbaşkanı Avn basına verdiği demeçte, “Ordu içinde Hizbullah savaşçılarından oluşan bağımsız bir birim oluşturmak mümkün değil. Ancak 1990'ların başında Lübnan'daki iç savaşın sonunda çeşitli taraflarla olduğu gibi üyeleri orduya katılabilir ve kurslara tabi tutulabilir” ifadelerini kullandı.
Bu öneriyi yorumlayan Güçlü Cumhuriyet Bloğu Milletvekili Giyas Yazbek, ordunun ‘Hizbullah'ın dış uzantılarla ordusunu oluşturduğunu iddia ettiği 100 bin savaşçıyı absorbe edemeyeceğini’ söyledi. Şarku’l Avsat'a konuşan Yazbek, “Hizbullah'ın 25 bin savaşçısı olsa bile, şu anda subaylarının ve üyelerinin maaşlarını dış yardımlarla güvence altına almaya çalışan askeri kuruma bunları dahil etmek imkânsız” dedi.
Yazbek, ‘ordunun cumhurbaşkanı ve hükümetle birlikte geliştirdiği ulusal güvenlik stratejisinin henüz Lübnan'ın ordu ve güvenlik güçlerinin sayısına olan ihtiyacını belirlemediğini’ vurguladı. Yazbek, “Sınırlarımızı çizdiğimizde, savaşın nedenlerini ortadan kaldırdığımızda ve Lübnan'da siyasi bir çözüme doğru ilerlediğimizde, ordunun mevcut subay ve personel sayısı yeterli olacak ve artacaktır” şeklinde konuştu.
Hizbullah savaşçılarının durumu
Askeri uzman Halid Hamade'ye göre, ‘Taif Anlaşması'ndan sonra silahlı milislerin dağıtılmasında olduğu gibi bugün de Hizbullah savaşçılarının orduya alınması önerisi, Cumhurbaşkanı'nın Hizbullah'ı silahlarını devlete teslim etmeye ikna etme çabaları bağlamında Hizbullah için bir teselli ödülüdür.’
Hamade, ‘Hizbullah savaşçılarının orduya entegre edilmesinin, özellikle ateşkes anlaşmasının imzalanmasının ardından yaşanan gelişmelerden sonra, birçok engelle karşı karşıya olduğunu’ savundu.
Hizbullah Genel Sekreteri Haşim Safiyuddin'in 24 Şubat 2025 tarihinde Lübnan'ın güneyindeki Deyr Kanun en-Nahr kasabasında düzenlenen cenaze töreni sırasında Hizbullah üyeleri (Reuters)
“İç savaşın sona ermesinin ardından Lübnan devletinin yüzlerce milisi orduya ve güvenlik güçlerine katmayı başardığı doğrudur, ancak Hizbullah'ın durumuyla karşılaştırma yapmak artık mümkün değildir” diyen Hamade, Şarku’l Avsat'a yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Ulusal Mutabakat Belgesi imzalandığında milis liderleri belgeyi tanıdı, milislerin feshedildiğini duyurdu, silahlarını gönüllü olarak devlete teslim etti ve siyasi sürecin bir parçası oldu. Hizbullah ise ateşkes anlaşmasını tanımıyor ve silahlarını teslim etmeyi kabul etmiyor. Dolayısıyla siyasi sürecin bir parçası haline geldiğini ve artık askeri bir kanadı olmadığını kabul etmeden milislerini orduya dahil etmekten bahsetmek bağlamdan kopuktur.”
Hizbullah'ın ideolojisi
Yazbek'e göre Hizbullah'ın ideolojisi, savaşçılarının orduya entegrasyonunun önündeki en büyük engel. Yazbek, “Hizbullah, Lübnan'ı İran'ın uzantısı olan coğrafi bir nokta olarak görüyor. Hizbullah Genel Sekreteri Naim Kasım'ın silahları teslim etmeyeceğini ve silahların devletin elinde olmasıyla ilgili konuşmalarla ilgilenmediğini açıklamasının da gösterdiği gibi bu doktrin halen varlığını sürdürüyor” ifadelerini kullandı.
24 Şubat 2025 tarihinde düzenlenen cenaze töreninde eski Hizbullah Genel Sekreteri Haşim Safiyuddin'in tabutunu taşıyan Hizbullah savaşçıları (AP)
‘Lübnan iç savaşı sırasında milisleri olan ve devlet şemsiyesi altına giren liderlerin Lübnanlı liderler olduğunu, kararlarının Lübnanlıların kararı olduğunu’ hatırlatan Hamade, “Hizbullah ise organik olarak bölgesel bir otoriteye bağlıdır ve hem Lübnan içinde hem de dışında tehlikeli askeri ve güvenlik rolleri oynamıştır” dedi. Hizbullah'ın ‘Tahran'dan ayrıldığını, yerel bir siyasi bileşen olmayı kabul ettiğini ve askeri kolunu feshettiğini açıklamadığına, böylece savaşçılarının ordu içinde absorbe edilmesi konusunun tartışılabileceğine’ dikkat çeken Hamade sözlerini şöyle sürdürdü: “Veliyyül Fakih tarafından verilen ve uygulanması gereken meşru yetki çerçevesinde faaliyet gösteren askeri bir grup ile anayasal makamlar tarafından demokratik mekanizmalar çerçevesinde alınan siyasi bir karar çerçevesinde faaliyet gösteren başka bir grubu uzlaştırmak nasıl mümkün olabilir? İster sivil idarelerde ister güvenlik kurumlarında milislerin devlete entegre edilmesi deneyimi tekrarlanabilecek kadar başarılı oldu mu?”
Ordu disiplini
Bazılarının iddia ettiği gibi iç savaş sürecindeki milislerin orduya alınmadığını belirten Yazbek, ‘güvenlik ve askeri kurumlara alınanların Lübnan'ı yöneten Suriye rejimine yakın olduğunu, ülkenin egemenliği için savaşan ve Suriye işgaline karşı çıkanların ise kovalandığını, hapsedildiğini ve birçoğunun Lübnan'ı terk etmek zorunda kaldığını’ vurguladı. Yazbek ayrıca, ‘ordu personeli tarafından uygulanan disiplinin Hizbullah savaşçıları için geçerli olmadığını, çünkü milislerin orduyla, ordunun da onlarla uyumlu olmadığını’ belirtti.
Hamade, “Hizbullah savaşçılarının Lübnan ordusuna ve diğer devlet kurumlarına dahil edilmesinin artıları ve eksileri ne olursa olsun, doğru yol Hizbullah'ın silahlarını devlete teslim etmesiyle başlamalı. Hizbullah üyeleri Lübnan toplumundan izole edilmiş bir grup değildir ve topluma entegre edilmelidir. Ancak Hizbullah’ın silahlarını teslim etmesi için bir tür ayartma olarak özümsenmeleri konusunu gündeme getirmekte acele etmek hedefe ulaşılmasını sağlamayacaktır. Gerekli olan, Hizbullah’ın öncelikle devleti, silahların yalnızca devletin elinde olmasını, savaş ve barış kararının devletin elinde olduğunu ve bu konuda meydana gelebilecek herhangi bir düzenlemenin başlangıcı olarak uluslararası kararları uygulama ihtiyacını tanımasıdır” dedi.