Haşim Safiyuddin Lübnan'ın Sinvar'ı mı?

Ateş ve kanla müzakereyi tercih eden biri

Hizbullah Yürütme Konseyi Başkanı Haşim Safiyuddin (AFP)
Hizbullah Yürütme Konseyi Başkanı Haşim Safiyuddin (AFP)
TT

Haşim Safiyuddin Lübnan'ın Sinvar'ı mı?

Hizbullah Yürütme Konseyi Başkanı Haşim Safiyuddin (AFP)
Hizbullah Yürütme Konseyi Başkanı Haşim Safiyuddin (AFP)

Şadi Alaaddin

İsrail'in Hizbullah'ın güvenlik çemberine yönelik en şiddetli saldırılarının hedefinin Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah olduğunu açıklamasının ardından Lübnan ordusu Beyrut'un dışındaki Avkar ilçesinde bulunan ABD Büyükelçiliği çevresinde hızla bir güvenlik kordonu oluşturdu. İsrail tarafından suikastın başarıyla sonuçlandığının açıklanmasının hemen ardından Nasrallah'ın kuzeni ve ideolojik olarak ABD’ye düşman olan İran Devrim Muhafızları Ordusu’nun (DMO) yurt dışı operasyonlarını yürüten Kudüs Gücü’nün eski Komutanı Kasım Süleymani’nin dünürü olan Haşim Safiyuddin’in adının ortaya çıkması, Lübnan ordusunu ABD’nin Beyrut Büyükelçiliği’ni koruma altına almaya itti.

Nasrallah'ın halefi olarak adı öne çıkan Safiyuddin, muhtemelen Hizbullah’ın kuruluşunun temelindeki ideolojik ivmeyi geri kazandırmayı amaçlayan, İran'ın çıkarlarıyla ilişkili, liderlik ve direniş için kapsamlı bir referans noktası olarak Velayet-i Fakih'e olan mutlak inancına dayanarak tüm slogancılığı ve sadakatiyle birlikte yeniden kuruluş mücadelesi veriyor.

Safiyuddin'in kişiliğine ve yaklaşımına dair ortaya çıkan bilgiler, onu Nasrallah sonrası dönemin adamı ve hem cihatçı hem de müzakereci olmak üzere çelişkili bir sahneyi yönetmeyi gerektiren İran standartlarına uygun kişi yapıyor. Aynı zamanda iki müzakere biçimini sentezleyebiliyor. Bunlardan biri İran tarzı halıların dokumasına benzer yumuşak diplomatik müzakere, diğeri ise ateş ve kanla müzakere.

İran, siyasi başlıkların yönetimini doğrudan kendisine, cihat ve savaş başlıklarının yönetimini ise vekillerine emanet ediyor. Müzakereler ABD ile yapıldığına göre cihat başlıkları da onlara yönelik olmalı. Bu yüzden İran bağlantılı silahlardan alınan sinyallerin Nasrallah suikastının mükemmel bir Amerikan operasyonu olduğunu vurgulaması dikkati çekiyor. İsrail bu operasyonda yönetici bir rol oynadı. İsrail'e en güçlü tahkimatları havaya uçurmasını sağlayan konvansiyonel olmayan silahlar (kitle imha silahları) veren ABD’nin benzersiz desteği olmasaydı bu mümkün olmazdı. İsrail, Nasrallah'ın beraberindeki çok sayıda Hizbullah lideri ve önde gelen İranlı askeri isimlerle birlikte gizlendiği komuta merkezini hedef almayı ve tamamen yok etmeyi başardı.

Safiyuddin, Lübnan’ın Sur şehrinin Deyr Kanun en-Nehr ilçesinde 1964 yılında doğdu. Radikal, kararlı ve tavizsiz Amerikan karşıtı söylemleri ve tutumlarıyla ateşli bir cihat ve savaş adamı olarak bilinen Safiyuddin’in katı, ciddi ve intikamcı karakteri, Nasrallah sonrası Lübnan arenasında Hüseyni cihatçı dönemin lideri olmasında belirleyici bir rol oynuyor.

İkinci adam düğümü

Haşim Safiyuddin, ikinci bir adama yer olmayan Hizbullah Hareketi’nin iki numarası olarak tanımlanıyor. Hizbullah içinde sahip olduğu söylenen nüfuzu, nominal ve geçici olmanın ötesine geçemedi ve günlük işleri, mali işlemleri ve Hizbullah’ın - doğrudan İran desteğinin yanı sıra - büyük getiriler sağlayan yatırım ağını yönetmekle yetindi. Ancak Hizbullah içindeki tüm bu işlevler kritik ve stratejik karar alma mekanizmalarından ayrıydı ve bunların hepsi bir numaranın elindeydi.

Nasrallah, bir suikast sonucu öldürülen eski Genel Sekreter Abbas el-Musavi'nin yerine geçti ve bilgiler, onun yerine seçilmesinin bir yılla sınırlı olacağını gösteriyordu. Ancak Nasrallah'ın sahip olduğu karizma, güçlü hitabeti ve İran'ın çıkar ağlarına uygun olan tutumları eğip bükme becerisine dayanan liderlik yetenekleri, İran’ın Dini Lider Ali Hamaney'in ömür boyu Hizbullah Genel Sekreteri olarak kalmasını tavsiye etmesine neden oldu.

xscdve
Hizbullah tarafından 21 Eylül 2024 tarihinde servis edilen ve İsrail tarafından kısa bir süre önce suikast sonucu öldürülen Hizbullah’ın önde gelen askeri yetkililerinden İbrahim Akil ile Haşim Safiyuddin’in aynı kareyi paylaştığı bir fotoğraf (AFP)

Haşim Safiyuddin, 1994 yılında Nasrallah'ın yerine geçmek için hazırlıklara başladı. 1995 yılında dini eğitim aldığı İran’ın Kum şehrindeki ilim havzasından Beyrut'a çağrılarak Hizbullah’ın yürütme konseyi başkanlığına getirildi. Bu sancılı yoldaki yolculuğuna, tüm varlık, rol ve statü savaşlarını kaybettiği Nasrallah'ın pelerini altında başladı. İran'ın ideolojik ve propaganda araçları, Nasrallah'ı sıradan, insani ve geleneksel bağlamlardan çıkarıp istisnai, kutsal ve stratejik biri haline getirmek için çok çalıştı.

Haşim Safiyuddin’in Hizbullah'ın Tahran'daki temsilcisi olan kardeşi Abdullah Safiyuddin, Lübnan Yüksek Şii İslam Konseyi'nin Şeriat Konseyi üyesi Şii din adamı Muhammed Ali el-Emin'in kızıyla evlendi.

1994 yılından bu yana Nasrallah'ın yerine geçmesi için hazırlanan Safiyuddin, 1995 yılında Kum’dan Beyrut'a çağrılarak Hizbullah’ın yürütme konseyi başkanlığına getirildi.

Safiyuddin, içtihat açısından Necef'teki Arap Şii dini merciiliğini ortadan kaldırıp Kum’daki Fars Şii dini merciiliğin dayatılmasının en önde gelen savunucularından biri. Zira bu, Şiiliğin Arap kökenlerini gizlemek ve İmamilik İslam'ın bir kolu olan Şiiliğin temel ilkelerinden biri olan İmametin Peygamberlikten önce gelmesine dayanan tamamen Farslardan oluşan bir soy yaratmak ve Veliyy-i Fakih'i tüm dinin sahibi yapan, onun yolundan gidenlerin mutlak ve bağlayıcı olarak biat etmelerini gerektiren ideolojik bir sadakat sistemi inşa etmek anlamına geliyor.

zxcsdvf
Safiyuddin, Hizbullah’ın önde gelen askeri yetkililerinden Muhammed Nasır için düzenlenen anma töreninde konuşurken, 4 Temmuz (Reuters)

Velayet-i Fakih teorisini direniş fikriyle ilişkilendiren Safiyuddin, İran rejimi tarafından açıkça ifade edilen Lübnan'da ve Lübnan'dan savaş seçeneğiyle tutarlı bir şekilde tırmandırma mantığını öne çıkarıyor. Bu aynı zamanda Hizbullah'ın hakimiyetini reddedenlerin ‘Siyonist’ ve ‘Amerikanlaşmış’ olarak damgalandığı içe kapanma projeleriyle de uyumlu.

Hasan Nasrallah'ın temsil ettiği yapıcılık, biriktirme, manipüle etme ve uzlaşmacılığın aksine, öfkeli ve intikamcı gücü temsil eden Haşim Safiyuddin, mevcut sürecin sahibi ve efendisi olarak karşımıza çıkıyor.

Lübnan’ın Sinvar’ı

Safiyuddin, kısa bir süre önce Hizbullah'ın henüz angajman kurallarıyla orantılı olarak karşılık verdiği bir dönemde verdiği bir röportajda “Geçmişimiz, silahlarımız ve füzelerimiz sizinle” diyerek Filistin direnişine büyük destek verdiğini açıkladı. Ancak son gelişmelerle birlikte bu ifade, İran'ın ‘son kişi kalıncaya kadar savaş’ sloganı altında (İsmail Heniyye'nin yerine geçen Hamas lideri) Yahya Sinvar'ın ikinci bir versiyonuyla Lübnan-Filistin dengesini kurmadaki başarısını ilan eden gelecek için bir başlığa dönüşüyor. Hakkında basında yer alan haberlere ve Muhammed Sadık el-Hüseyni gibi onu yakından tanıyan kişilerle yapılan röportajlara göre maksimum tırmanma, açık ve sürekli cihat ve ne pahasına olursa olsun meydanları birbirine bağlama yoluyla her zaman öz savunma kavramını savunan Safiyuddin, ‘stratejik sabır’ ve ‘taktiksel geri çekilme’ politikalarının aksine, savaşı, sadece zafer ya da ölümle sonuçlanabilecek bir meydan okuma olarak görüyor.

Lübnan’ın Sinvarı’nın böylesine çılgınca bir yaklaşımdan hareketle gireceği bir savaş, belirli ve uygulanabilir sonuçlar elde etmeye ve siyasetin önünü açmaya yönelik değil, kendi içinde bir amaç olacaktır. Daha da ötesi, doktrinin sadece uygulanması değil, ta kendisidir.

Bu yüzden Gazze'deki katliamların ardından Lübnan'da eşi ve benzeri görülmemiş katliamların başlatılmasıyla Lübnan ve bölge için son derece kasvetli bir dönemin eşiğindeyiz. Öte yandan Safiyuddin, ABD’nin yaptırım uygulanan kişiler listesinde yer alıyor.

Safiyuddin'in Hizbullah lideri olması beklentilerinin gerçekleşmesi halinde bölge, Netanyahu, Yahya Sinvar ve Safiyuddin olmak üzere üç delinin savaş arenasına dönüşebilir. Lübnan ve onunla birlikte bölge, uzun ve zorlu bir yıkım sürecine girmiş durumda. İsrail'in Lübnan sınırlarını karadan işgal edeceğine dair işaretlerle tırmanma aşamasına gelen bu savaşın etkilerinin bölgenin geleceğine kara bir gölge gibi çökeceğine şüphe yok. Bu kara gölgenin kod adı da Haşim Safiyuddin.

*Bu makale Şarku'l Avsat tarafında Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.



HDK, Güney Kordofan'daki BM karargahına saldırdı: Altı Bangladeşli asker öldürüldü

Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)
Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)
TT

HDK, Güney Kordofan'daki BM karargahına saldırdı: Altı Bangladeşli asker öldürüldü

Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)
Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)

Sudan’da Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) dün, kuşatma altındaki Güney Kordofan eyaletinin yönetim şehri Kadugli şehrine insansız hava aracı (İHA) ile düzenlediği bir saldırıyla şehirdeki Birleşmiş Milletler (BM) karargahını hedef aldı. Saldırıda en az altı Bangladeşli asker öldürüldü. Öte yandan şehirdeki bazı insani yardım kuruluşları ve BM ajansları, kötüleşen güvenlik durumu nedeniyle personelini tahliye etmeye başladı.

BM Abyei Geçici Güvenlik Misyonu (UNISFA) tarafından yapılan açıklamada, Kadugli'deki BM merkezine düzenlenen İHA’lı saldırıda ‘altı askerin öldürüldüğü ve altı askerin yaralandığı’ duyuruldu. UNISFA tüm kurbanların Bangladeşli olduğunu ekledi.

Öte yandan Bangladeş Başbakanı Muhammed Yunus, yaptığı açıklamada olaydan dolayı ‘derin üzüntüsünü’ dile getirdi.

BM Genel Sekreteri António Guterres ise Sudan'daki UNISFA askerlerine yönelik saldırıların ‘haksız ve savaş suçu niteliğinde’ olduğunu vurguladı.

Guterres, sosyal medya platformu X hesabından yaptığı paylaşımda, UNISFA askerlerini hedef alanlardan hesap sorulması çağrısında bulundu.

Sudan Egemenlik Konseyi saldırıyı kınadı

Öte yandan Sudan Geçiş Dönemi Egemenlik Konseyi, saldırıyı ‘uluslararası insani hukukun ciddi bir ihlali ve açık bir ihlali’ olarak nitelendirdi.

Konsey tarafından yapılan açıklamada, ‘korunan bir BM tesisini hedef almanın, organize terörizme eşdeğer tehlikeli bir tırmanış ve suç teşkil eden bir davranış olduğu, uluslararası hukuku kasıtlı olarak hiçe saydığı’ vurgulandı.

sd
Sudan ordusu komutanı Korgeneral Abdulfettah el-Burhan (AFP)

Saldırıdan HDK’yı sorumlu tutan konsey, BM ile uluslararası topluma BM tesislerinin korunması için ‘kararlı tutumlar ve caydırıcı önlemler almaları’ çağrısında bulundu.

HDK dün, kuşatma altındaki Güney Kordofan eyaletinin yönetim şehri Kadugli şehrine İHA’lı saldırı düzenleyerek BM karargahını hedef aldı ve en az altı sivili öldürdü. Bunun üzerine şehirdeki bazı insani yardım kuruluşları ve BM ajansları, kötüleşen güvenlik durumu nedeniyle personelini tahliye etmeye başladı.

Sudan Geçiş Dönemi Egemenlik Konseyi, saldırıyı ‘uluslararası insani hukukun ciddi bir ihlali ve açık bir ihlali’ olarak nitelendirdi. Konsey tarafından yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı:

“Korunan bir BM tesisini hedef almak, organize terörizme eşdeğer tehlikeli bir tırmanma ve suç teşkil eden bir davranış olup, uluslararası hukuku kasıtlı olarak hiçe sayma ve insani yardım ve uluslararası misyonların çalışmalarını doğrudan tehdit etme anlamına gelir.”

dfrgt
BM Genel Sekreteri António Guterres (Reuters)

HDK, bu saldırıyı, BM Genel Sekreteri António Guterres’in HDK’yı ‘kötü güçler’ olarak nitelendirdiği, HDK’nın ise BM'yi ‘çifte standart’ uygulamakla suçladığı açıklamasından iki sonra gerçekleşti.

Birçok kaynak, HDK'nın Kadugli şehrine İHA’lı saldırı düzenlediğini bildirdi. Şehirde dumanlar yükseldiği görüldü. Fransız Haber Ajansı AFP’ye konuşan bir sağlık kaynağı, BM karargahına düzenlenen İHA’lı saldırıda en az altı sivilin öldüğünü söyledi.

Bölge sakinleri kaçıyor

Sudan merkezli bir haber sitesi, HDK'ya bağlı Sudan Kurucu İttifakı’nın (Te’sis) perşembe günü Kadugli sakinlerine askeri çatışma ve operasyon bölgelerini terk etmeleri çağrısında bulunduğunu aktardı. Haberde, bu çağrının bölge sakinleri tarafından geniş çapta dikkate alındığı, bu göç dalgasının savaşın patlak vermesinden bu yana en büyük dalga olduğu ve bölgeden kaçanların çoğunluğunun kadınlar, çocuklar ve yaşlılar olduğu belirtildi.

Al Sudania News sitesi, Sudan Kurucu İttifakı liderinin yaptığı açıklamada, ittifakın ‘sivilleri korumaya ve Kadugli'den gönüllü tahliyeleri kolaylaştırmaya tam olarak kararlı olduğunu’ söylediğini aktardı.

İttifak lideri, ‘tüm vatandaşlara hayatlarını korumak için çatışmalardan uzak durmaları çağrısını’ yineledi.

Bu gelişmeler yaşanırken Güney Kordofan eyaletinde askeri çatışmalar daha fazla bölgeye yayılıyor ve bunların sivillerin insani durumuna etkisi konusunda endişeler artıyor.

Sudan Ordusu, Güney Kordofan eyaletindeki Kadugli, Dilling ve Abu Jubayhah olmak üzere son üç şehri kontrol ediyor.

Sudan Kurucu İttifakı, geçtiğimiz temmuz ayında, Muhammed Hasan et-Taişi liderliğinde paralel bir hükümetin kurulduğunu açıklayan HDK'nın da dahil olduğu bir siyasi ittifak.

Hartum'da kitlesel gösteriler düzenlendi

Öte yandan dün binlerce Sudanlı, başkent Hartum ve ülkenin diğer şehirlerinde kitlesel gösteriler düzenleyerek, HDK'ya karşı savaşan orduyu destekledi. HDK ise, ülkedeki savaşı sona erdirmek için gösterdiği çabaları boşa çıkarmak amacıyla uluslararası toplumun önünde vatandaşları istismar etmemesi konusunda uyarıda bulundu.

Yürüyüşler, Sudan ordusu ile birlikte savaşan silahlı gruplar ve İslamcı hareketlerle koordineli olarak Seferberlik ve Halk Direnişi Yüksek Komitesi’nin çağrısı üzerine düzenlendi.

efrgt
Cumartesi günü Port Sudan'da ordu yanlısı yürüyüş (AFP)

Seferberlik ve Halk Direnişi Yüksek Komitesi lideri Korgenereal Beşir Mekki el-Bahi, geçtğimiz ay, Kordofan’ın tüm cephelerinde orduyu desteklemek için genel seferberlik ilan edildiğini ve bazı eyaletlerde eğitim kamplarının açıldığını duyurdu.

Bahi, komite tarafından yayınlanan açıklamasında şunları söyledi:

“Bu yaygın halk ayaklanması, Sudan halkının gerçek iradesini yansıtıyor ve ulusal devlet kurumlarının üzerinde hiçbir meşruiyet olmadığını teyit ediyor.”

Şarku’l Avsat, aralarında Hartum, Port Sudan, Medeni, Dongola, Sennar ve Halfa’nın bulunduğu, Sudan ordusunun kontrolündeki eyaletlerin başkentlerinde düzenlenen yürüyüşleri yerinde takip etti.

HDK'nın yaygın ihlallerine tanık olan El Cezire eyaletinin merkezindeki onlarca belde ve küçük köyde de dayanışma gösterileri düzenlendi.

Protestocular, Sudan ordusuna destek çağrısı yapan pankartlar açarken ‘Tek ordu, tek halk’ sloganları attı. Bazı protestocular ise HDK'nın terör örgütü olarak sınıflandırılması çağrısında bulunan sloganlar attı.

Öte yandan başta Sivil Demokratik Devrimci Güçler İttifakı (Sumud) olmak üzere savaş karşıtı güçler, ‘Barışa ve demokrasiye evet. Savaşa, askeri yönetime hayır’ sloganıyla sosyal medyada yaygın olarak paylaşımların yapıldığı bir kampanya başlattı.


Polis şiddeti iddiası Tunus sokaklarını karıştırdı

Başkent Tunus'ta Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarına karşı düzenlenen protesto gösterisinden bir kare (EPA)
Başkent Tunus'ta Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarına karşı düzenlenen protesto gösterisinden bir kare (EPA)
TT

Polis şiddeti iddiası Tunus sokaklarını karıştırdı

Başkent Tunus'ta Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarına karşı düzenlenen protesto gösterisinden bir kare (EPA)
Başkent Tunus'ta Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarına karşı düzenlenen protesto gösterisinden bir kare (EPA)

Tunus’ta bir adamın polis kovalamacasının ardından ailesinin ifadesine göre kendisine uygulanan şiddet sonucu hayatını kaybetmişti. Reuters'a konuşan görgü tanıkları, Tunus polisi ile bir kişinin uğradığı şiddet sonucu hayatını kaybetmesini protesto eden öfkeli gençler arasında dün gece üst üste ikinci kez çatışmaların çıktığını söylediler.

Tunus’taki bu tür şiddetin karıştığı protesto gösterileri, ülkede 2011 yılındaki Arap Baharı ayaklanmalarını tetikleyen devrimin yıl dönümü yaklaşırken yetkililer arasında protestoların diğer bölgelere de sıçrayabileceği endişesini artırıyor.

Tunus, çeşitli alanlarda artan protestolar ve grevlerin yanı sıra Tunus Genel İşçi Sendikası'nın gelecek ay ülke çapında grev çağrısı yapmasıyla birlikte, siyasi ve sosyal gerilimin tırmandığı bir dönemden geçiyor.

Son haftalarda, binlerce protestocu, ülkenin güneydeki Gabes kentinde hava kirliliğinin başlıca kaynağı olduğunu söyledikleri bir kimya fabrikasının kapatılması talebiyle protesto gösterisi düzenledi.

Öte yandan polis şiddeti sonucu öldüğü iddia edilen adamın yakınları, şahsın ehliyetsiz motosiklet sürerken polis tarafından takibe alındığı, dövüldüğü ve hastaneye kaldırıldığını, ancak daha sonra hastaneden kaçtığını, ancak dün kafasındaki bir kanama nedeniyle hayatını kaybettiğini söyledi.

Olayla ilgili henüz resmi bir açıklama yapılmadı.

Yerel kaynaklar ve basın, Kayravan Valisi’nin durumu yatıştırmak amacıyla, dün hayatını kaybeden kişinin ailesini ziyaret ettiğini ve hangi şartlarda öldüğünü belirlemek ve sorumluları tespit etmek için soruşturma açma sözü verdiğini bildirdi.

İnsan hakları örgütleri, Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'i muhaliflerini bastırmak için yargı ve polisi kullandığını iddia ediyor. Ancak Cumhurbaşkanı Said, hakkındaki bu suçlamaları kategorik olarak reddediyor.


(Video haber) Avustralya'da Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında silahlı saldırı: En az 10 ölü

Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
TT

(Video haber) Avustralya'da Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında silahlı saldırı: En az 10 ölü

Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.

Avustralya'nın Sidney kentinde bir plajda Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında meydana gelen silahlı saldırıda en az 10 kişi öldü, çok sayıda  kişi yaralandı. İsrail gazetesi Yedioth Ahronoth'a göre olay sırasında yaklaşık 2 bin kişi panik içinde tahliye edildi ve birçoğu sığınaklara sığındı.

Öte yandan Avustralya polisi tarafından bugün yapılan açıklamada, olay nedeniyle Bondi Plajı'ndan uzak durulması çağrısı yapıldı. Polis daha sonra, silahlı saldırının ardından iki kişinin gözaltına alındığını duyurdu.

Şarku’l Avsat’ın Fransız Haber Ajansı AFP’den aktardığı  habere göre bir görgü tanığı, ‘siyah giysili iki kişinin’ plajda ateş açtığını söyledi.

dfgthy
Avustralya medyasında yayınlanan, saldırganlardan birine ait bir fotoğraf.

Avustralya medyası tarafından yayınlanan saldırganlardan birinin fotoğrafı

Öte yandan İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog, saldırıyı ‘Yahudilere yönelik acımasız bir saldırı’ olarak nitelendirerek kınadı.

uı89o
Kurtarma ekipleri, Sidney sahilinde meydana gelen silahlı saldırının ardından yaralı bir kişiyi taşıyor (AP)

Herzog, açıklamasında şunları söyledi:

“Sidney'deki kardeşlerimiz, Bondi Plajı'nda Hanuka'nın ilk mumunu yakmaya giden Yahudilere yönelik acımasız bir saldırıda kötü niyetli teröristler tarafından saldırıya uğradı.”

Görgü tanıkları, kutlamaya katılanların saldırı mahallinden panik halinde kaçtıklarını söylerken yerel medya, silahlı saldırganların olay yerinden kaçtığını ve yetkililerin yoğun bir arama çalışması yürüttüğünü bildirdi.