Haşim Safiyuddin Lübnan'ın Sinvar'ı mı?

Ateş ve kanla müzakereyi tercih eden biri

Hizbullah Yürütme Konseyi Başkanı Haşim Safiyuddin (AFP)
Hizbullah Yürütme Konseyi Başkanı Haşim Safiyuddin (AFP)
TT

Haşim Safiyuddin Lübnan'ın Sinvar'ı mı?

Hizbullah Yürütme Konseyi Başkanı Haşim Safiyuddin (AFP)
Hizbullah Yürütme Konseyi Başkanı Haşim Safiyuddin (AFP)

Şadi Alaaddin

İsrail'in Hizbullah'ın güvenlik çemberine yönelik en şiddetli saldırılarının hedefinin Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah olduğunu açıklamasının ardından Lübnan ordusu Beyrut'un dışındaki Avkar ilçesinde bulunan ABD Büyükelçiliği çevresinde hızla bir güvenlik kordonu oluşturdu. İsrail tarafından suikastın başarıyla sonuçlandığının açıklanmasının hemen ardından Nasrallah'ın kuzeni ve ideolojik olarak ABD’ye düşman olan İran Devrim Muhafızları Ordusu’nun (DMO) yurt dışı operasyonlarını yürüten Kudüs Gücü’nün eski Komutanı Kasım Süleymani’nin dünürü olan Haşim Safiyuddin’in adının ortaya çıkması, Lübnan ordusunu ABD’nin Beyrut Büyükelçiliği’ni koruma altına almaya itti.

Nasrallah'ın halefi olarak adı öne çıkan Safiyuddin, muhtemelen Hizbullah’ın kuruluşunun temelindeki ideolojik ivmeyi geri kazandırmayı amaçlayan, İran'ın çıkarlarıyla ilişkili, liderlik ve direniş için kapsamlı bir referans noktası olarak Velayet-i Fakih'e olan mutlak inancına dayanarak tüm slogancılığı ve sadakatiyle birlikte yeniden kuruluş mücadelesi veriyor.

Safiyuddin'in kişiliğine ve yaklaşımına dair ortaya çıkan bilgiler, onu Nasrallah sonrası dönemin adamı ve hem cihatçı hem de müzakereci olmak üzere çelişkili bir sahneyi yönetmeyi gerektiren İran standartlarına uygun kişi yapıyor. Aynı zamanda iki müzakere biçimini sentezleyebiliyor. Bunlardan biri İran tarzı halıların dokumasına benzer yumuşak diplomatik müzakere, diğeri ise ateş ve kanla müzakere.

İran, siyasi başlıkların yönetimini doğrudan kendisine, cihat ve savaş başlıklarının yönetimini ise vekillerine emanet ediyor. Müzakereler ABD ile yapıldığına göre cihat başlıkları da onlara yönelik olmalı. Bu yüzden İran bağlantılı silahlardan alınan sinyallerin Nasrallah suikastının mükemmel bir Amerikan operasyonu olduğunu vurgulaması dikkati çekiyor. İsrail bu operasyonda yönetici bir rol oynadı. İsrail'e en güçlü tahkimatları havaya uçurmasını sağlayan konvansiyonel olmayan silahlar (kitle imha silahları) veren ABD’nin benzersiz desteği olmasaydı bu mümkün olmazdı. İsrail, Nasrallah'ın beraberindeki çok sayıda Hizbullah lideri ve önde gelen İranlı askeri isimlerle birlikte gizlendiği komuta merkezini hedef almayı ve tamamen yok etmeyi başardı.

Safiyuddin, Lübnan’ın Sur şehrinin Deyr Kanun en-Nehr ilçesinde 1964 yılında doğdu. Radikal, kararlı ve tavizsiz Amerikan karşıtı söylemleri ve tutumlarıyla ateşli bir cihat ve savaş adamı olarak bilinen Safiyuddin’in katı, ciddi ve intikamcı karakteri, Nasrallah sonrası Lübnan arenasında Hüseyni cihatçı dönemin lideri olmasında belirleyici bir rol oynuyor.

İkinci adam düğümü

Haşim Safiyuddin, ikinci bir adama yer olmayan Hizbullah Hareketi’nin iki numarası olarak tanımlanıyor. Hizbullah içinde sahip olduğu söylenen nüfuzu, nominal ve geçici olmanın ötesine geçemedi ve günlük işleri, mali işlemleri ve Hizbullah’ın - doğrudan İran desteğinin yanı sıra - büyük getiriler sağlayan yatırım ağını yönetmekle yetindi. Ancak Hizbullah içindeki tüm bu işlevler kritik ve stratejik karar alma mekanizmalarından ayrıydı ve bunların hepsi bir numaranın elindeydi.

Nasrallah, bir suikast sonucu öldürülen eski Genel Sekreter Abbas el-Musavi'nin yerine geçti ve bilgiler, onun yerine seçilmesinin bir yılla sınırlı olacağını gösteriyordu. Ancak Nasrallah'ın sahip olduğu karizma, güçlü hitabeti ve İran'ın çıkar ağlarına uygun olan tutumları eğip bükme becerisine dayanan liderlik yetenekleri, İran’ın Dini Lider Ali Hamaney'in ömür boyu Hizbullah Genel Sekreteri olarak kalmasını tavsiye etmesine neden oldu.

xscdve
Hizbullah tarafından 21 Eylül 2024 tarihinde servis edilen ve İsrail tarafından kısa bir süre önce suikast sonucu öldürülen Hizbullah’ın önde gelen askeri yetkililerinden İbrahim Akil ile Haşim Safiyuddin’in aynı kareyi paylaştığı bir fotoğraf (AFP)

Haşim Safiyuddin, 1994 yılında Nasrallah'ın yerine geçmek için hazırlıklara başladı. 1995 yılında dini eğitim aldığı İran’ın Kum şehrindeki ilim havzasından Beyrut'a çağrılarak Hizbullah’ın yürütme konseyi başkanlığına getirildi. Bu sancılı yoldaki yolculuğuna, tüm varlık, rol ve statü savaşlarını kaybettiği Nasrallah'ın pelerini altında başladı. İran'ın ideolojik ve propaganda araçları, Nasrallah'ı sıradan, insani ve geleneksel bağlamlardan çıkarıp istisnai, kutsal ve stratejik biri haline getirmek için çok çalıştı.

Haşim Safiyuddin’in Hizbullah'ın Tahran'daki temsilcisi olan kardeşi Abdullah Safiyuddin, Lübnan Yüksek Şii İslam Konseyi'nin Şeriat Konseyi üyesi Şii din adamı Muhammed Ali el-Emin'in kızıyla evlendi.

1994 yılından bu yana Nasrallah'ın yerine geçmesi için hazırlanan Safiyuddin, 1995 yılında Kum’dan Beyrut'a çağrılarak Hizbullah’ın yürütme konseyi başkanlığına getirildi.

Safiyuddin, içtihat açısından Necef'teki Arap Şii dini merciiliğini ortadan kaldırıp Kum’daki Fars Şii dini merciiliğin dayatılmasının en önde gelen savunucularından biri. Zira bu, Şiiliğin Arap kökenlerini gizlemek ve İmamilik İslam'ın bir kolu olan Şiiliğin temel ilkelerinden biri olan İmametin Peygamberlikten önce gelmesine dayanan tamamen Farslardan oluşan bir soy yaratmak ve Veliyy-i Fakih'i tüm dinin sahibi yapan, onun yolundan gidenlerin mutlak ve bağlayıcı olarak biat etmelerini gerektiren ideolojik bir sadakat sistemi inşa etmek anlamına geliyor.

zxcsdvf
Safiyuddin, Hizbullah’ın önde gelen askeri yetkililerinden Muhammed Nasır için düzenlenen anma töreninde konuşurken, 4 Temmuz (Reuters)

Velayet-i Fakih teorisini direniş fikriyle ilişkilendiren Safiyuddin, İran rejimi tarafından açıkça ifade edilen Lübnan'da ve Lübnan'dan savaş seçeneğiyle tutarlı bir şekilde tırmandırma mantığını öne çıkarıyor. Bu aynı zamanda Hizbullah'ın hakimiyetini reddedenlerin ‘Siyonist’ ve ‘Amerikanlaşmış’ olarak damgalandığı içe kapanma projeleriyle de uyumlu.

Hasan Nasrallah'ın temsil ettiği yapıcılık, biriktirme, manipüle etme ve uzlaşmacılığın aksine, öfkeli ve intikamcı gücü temsil eden Haşim Safiyuddin, mevcut sürecin sahibi ve efendisi olarak karşımıza çıkıyor.

Lübnan’ın Sinvar’ı

Safiyuddin, kısa bir süre önce Hizbullah'ın henüz angajman kurallarıyla orantılı olarak karşılık verdiği bir dönemde verdiği bir röportajda “Geçmişimiz, silahlarımız ve füzelerimiz sizinle” diyerek Filistin direnişine büyük destek verdiğini açıkladı. Ancak son gelişmelerle birlikte bu ifade, İran'ın ‘son kişi kalıncaya kadar savaş’ sloganı altında (İsmail Heniyye'nin yerine geçen Hamas lideri) Yahya Sinvar'ın ikinci bir versiyonuyla Lübnan-Filistin dengesini kurmadaki başarısını ilan eden gelecek için bir başlığa dönüşüyor. Hakkında basında yer alan haberlere ve Muhammed Sadık el-Hüseyni gibi onu yakından tanıyan kişilerle yapılan röportajlara göre maksimum tırmanma, açık ve sürekli cihat ve ne pahasına olursa olsun meydanları birbirine bağlama yoluyla her zaman öz savunma kavramını savunan Safiyuddin, ‘stratejik sabır’ ve ‘taktiksel geri çekilme’ politikalarının aksine, savaşı, sadece zafer ya da ölümle sonuçlanabilecek bir meydan okuma olarak görüyor.

Lübnan’ın Sinvarı’nın böylesine çılgınca bir yaklaşımdan hareketle gireceği bir savaş, belirli ve uygulanabilir sonuçlar elde etmeye ve siyasetin önünü açmaya yönelik değil, kendi içinde bir amaç olacaktır. Daha da ötesi, doktrinin sadece uygulanması değil, ta kendisidir.

Bu yüzden Gazze'deki katliamların ardından Lübnan'da eşi ve benzeri görülmemiş katliamların başlatılmasıyla Lübnan ve bölge için son derece kasvetli bir dönemin eşiğindeyiz. Öte yandan Safiyuddin, ABD’nin yaptırım uygulanan kişiler listesinde yer alıyor.

Safiyuddin'in Hizbullah lideri olması beklentilerinin gerçekleşmesi halinde bölge, Netanyahu, Yahya Sinvar ve Safiyuddin olmak üzere üç delinin savaş arenasına dönüşebilir. Lübnan ve onunla birlikte bölge, uzun ve zorlu bir yıkım sürecine girmiş durumda. İsrail'in Lübnan sınırlarını karadan işgal edeceğine dair işaretlerle tırmanma aşamasına gelen bu savaşın etkilerinin bölgenin geleceğine kara bir gölge gibi çökeceğine şüphe yok. Bu kara gölgenin kod adı da Haşim Safiyuddin.

*Bu makale Şarku'l Avsat tarafında Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.



BM: Sudan’da HDK’nın ilerleyişi yeni bir kitlesel göçe yol açabilir

Sudanlı bir aile, El Faşir'deki çatışmalardan kaçarak Çad'ın doğundaki Tina sınır kapısına geldiler (Reuters)
Sudanlı bir aile, El Faşir'deki çatışmalardan kaçarak Çad'ın doğundaki Tina sınır kapısına geldiler (Reuters)
TT

BM: Sudan’da HDK’nın ilerleyişi yeni bir kitlesel göçe yol açabilir

Sudanlı bir aile, El Faşir'deki çatışmalardan kaçarak Çad'ın doğundaki Tina sınır kapısına geldiler (Reuters)
Sudanlı bir aile, El Faşir'deki çatışmalardan kaçarak Çad'ın doğundaki Tina sınır kapısına geldiler (Reuters)

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiseri Filippo Grandi, Sudan’da paramiliter Hızlı Destek Kuvvetleri’nin (HDK) ilerleyişinin sınır ötesine taşabilecek yeni bir kitlesel göç dalgasına yol açabileceği uyarısında bulundu.

HDK, Ekim ayı sonunda Darfur’daki Faşir kentinin kontrolünü ele geçirerek, Sudan ordusuyla iki buçuk yıldır devam eden savaşta en büyük kazanımlarından birini elde etmişti. Reuters’ın aktardığına göre HDK, bu ay da ilerleyişini doğuya, Kordofan bölgesine doğru sürdürerek ülkenin en büyük petrol sahasını kontrol altına aldı.

Grandi, Kordofan’daki son şiddet olayları nedeniyle yerinden edilen ve sayıları yaklaşık 40 bin olan kişilerin çoğunun şu an ülke içinde yerinden edilmiş durumda olduğunu, ancak şiddetin El-Ubeyyid gibi büyük bir kente yayılması hâlinde durumun değişebileceğini söyledi.

Pazartesi gecesi Port Sudan’dan yaptığı açıklamada Grandi, “Eğer savaş oraya da ulaşırsa… daha fazla kitlesel yerinden edilme göreceğimizden eminim” dedi.

Grandi ayrıca, “Bu durumda komşu ülkelerde çok yüksek alarm seviyesinde olmamız gerekiyor” ifadelerini kullandı.

Nisan 2023’ten bu yana HDK ile Sudan ordusu arasındaki çatışmalar, BM verilerine göre on binlerce kişinin ölümüne, 12 milyondan fazla kişinin yerinden edilmesine ve dünyanın “en kötü insani krizine” yol açtı.

Ekim sonunda Sudan ordusunun Darfur’daki son kalesi olan Faşir’i ele geçirmesinin ardından HDK, saldırılarını doğuya, üç eyaletten oluşan petrol zengini Kordofan bölgesine yöneltti. Faşir’in ele geçirilmesi sırasında katliam, toplu tecavüz ve yağma yaşandığına dair çok sayıda sivil tanıklık ve sivil toplum örgütü raporu bulunuyor.


İslami Cihad: İsrailli esirler dosyasını kapattık

Hamas mensupları, Uluslararası Kızılhaç Komitesi üyeleri eşliğinde, Gazze Şehri'ndeki Zeytun semtine, ölen rehinelerin kalıntılarını aramak üzere gidiyor (AP)
Hamas mensupları, Uluslararası Kızılhaç Komitesi üyeleri eşliğinde, Gazze Şehri'ndeki Zeytun semtine, ölen rehinelerin kalıntılarını aramak üzere gidiyor (AP)
TT

İslami Cihad: İsrailli esirler dosyasını kapattık

Hamas mensupları, Uluslararası Kızılhaç Komitesi üyeleri eşliğinde, Gazze Şehri'ndeki Zeytun semtine, ölen rehinelerin kalıntılarını aramak üzere gidiyor (AP)
Hamas mensupları, Uluslararası Kızılhaç Komitesi üyeleri eşliğinde, Gazze Şehri'ndeki Zeytun semtine, ölen rehinelerin kalıntılarını aramak üzere gidiyor (AP)

İslami Cihad Hareketi’nin askeri kanadı Kudüs Seriyyeleri, bugün (Salı) yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi’nde yürürlükte olan ateşkes anlaşmasının birinci aşamasındaki tüm maddelere hem kendilerinin hem de diğer Filistinli grupların bağlı kaldığını duyurdu. Örgüt, arabuluculara İsrail’in anlaşma kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirmesi için baskı yapma çağrısında bulundu.

Kudüs Seriyyeleri’nin askeri sözcüsü Ebu Hamza, yayımladığı bildiride, geçen çarşamba günü Gazze’nin kuzeyinde ellerindeki son İsrailli rehinenin cesedini teslim etmelerinin ardından, İsrailli esirler dosyasını kapattıklarını söyledi.

Filistin'den yayın yapan Şihab Haber Ajansı’nın (Shehab News Agency)  aktardığı açıklamada Ebu Hamza, şunları kaydetti:

“Geçen çarşamba günü kuzeyde son cesedi teslim ederek elimizdeki düşman esirleri dosyasını kapattık. Bu, onur verici bir anlaşmanın parçası olarak, tüm gurur, onur ve sadakatle yürüttüğümüz kahramanca bir mücadelenin sonucudur. Düşman esirleri ancak direnişin kararıyla geri döner; tabutlarla dönerler ya da hiç dönmeyebilirler.”

Ebu Hamza, Kudüs Seriyyeleri ve diğer direniş fraksiyonlarının ateşkes anlaşmasının birinci aşamasına ilişkin tüm hükümlere bağlı kaldığını vurgulayarak, arabuluculara İsrail’in anlaşmadaki taahhütlerini yerine getirmesi ve “tekrarlanan suç niteliğindeki ihlallerini” durdurması için baskı çağrısı yaptı.

Gazze’de ateşkes anlaşmasının ikinci aşamasına geçiş arayışlarının yoğunlaştığı bir dönemde, Hamas’tan bilgili kaynaklar, hem hareket içinde hem de arabulucularla ve onların İsrail’le yürüttüğü temaslarda ciddi görüşmelerin sürdüğünü aktardı.

Kaynaklar, Şarku’l Avsat’a yaptıkları açıklamada, Hamas’ın ABD ile İsrail arasında sağlanacak uzlaşıya bağlı olarak, arabuluculardan beklenen yeni dolaylı müzakere turunun tarihinin belirlenmesini beklediğini söyledi. Bu turun ay sonunda ya da gelecek ay başında yapılabileceği ifade edildi.

Kaynaklara göre, Katar, Mısır ve İstanbul da dahil olmak üzere çeşitli başkentlerde Hamas liderliği ile arabulucular arasında ikili ve üçlü formatlarda çok sayıda toplantı düzenlendi; mevcut temaslar kapsamında yeni görüşmelere yönelik hazırlıklar da yapılıyor.

Aynı kaynaklar, ABD’nin baskısı ve arabulucuların girişimlerinin bu temasları “daha ciddi bir aşamaya taşıdığını” değerlendirdi.


Esad’ın tuzağı: Tahran’ın Bağdat’taki müttefiklerini sarsan gece

Beşşar Esad'ın 8 Aralık 2024'te Şam'daki cumhurbaşkanlığı sarayının zemininde kaçışının ardından yerde yatarken çekilmiş devasa fotoğrafı (AP)
Beşşar Esad'ın 8 Aralık 2024'te Şam'daki cumhurbaşkanlığı sarayının zemininde kaçışının ardından yerde yatarken çekilmiş devasa fotoğrafı (AP)
TT

Esad’ın tuzağı: Tahran’ın Bağdat’taki müttefiklerini sarsan gece

Beşşar Esad'ın 8 Aralık 2024'te Şam'daki cumhurbaşkanlığı sarayının zemininde kaçışının ardından yerde yatarken çekilmiş devasa fotoğrafı (AP)
Beşşar Esad'ın 8 Aralık 2024'te Şam'daki cumhurbaşkanlığı sarayının zemininde kaçışının ardından yerde yatarken çekilmiş devasa fotoğrafı (AP)

Irak hükümetinde üst düzey bir güvenlik yetkilisi, Suriye’nin kuzeydoğusundaki rutin bir sınır güvenliği görevinin ardından Şam’dan Bağdat’a dönecek uçağa yetişmek için şoförüne hızlanmasını söylüyordu. Tam o sırada telefonuna düşen mesajda şu yazıyordu: “Suriye’deki fraksiyonlar başkente doğru ilerliyor.” Ülke, enkazların arasından doğan yeni bir rejimin eşiğindeydi.

Şam’da, yetkilinin arabası “olağanüstü düzenlemeler” için bekliyordu. Yeni Suriyeli yetkililerle kurulan “hiçten doğan iletişim”, sahada dengelerin altüst olduğuna işaret ediyordu. Suriye’de eski “askeri operasyonlar yönetiminden” bir yetkili, bunun “Heyet Tahrir el-Şam’ın ilk kez bir Irak hükümet yetkilisiyle teması” olduğunu aktardı. Iraklı güvenlik görevlileri de 8 Aralık 2024 sabahı “beklenmedik bir kolaylıkla” Şam’a girdiklerini söyledi. Ardından şok bir mesaj geldi: “(Beşşar) Esad kaçtı.”

gthy
Esad rejiminin devrilmesinden sonra Şam havaalanı (Arşiv - AFP)

Başkent Şam’daki havaalanı bir hayalet mekâna dönmüştü. Iraklı yetkilinin tanıdığı Suriyeli subaylar yok olmuştu. Diplomatik geçişler bile boşaltılmıştı. Yetkili, Bağdat’a “istisnai” bir seferle döndü.

Aynı saatlerde, Suriye’de 2011’den bu yana konuşlu Iraklı milisler de Rıf Şam’dan Irak sınırındaki Ebu Kemal yönüne doğru tek yönlü bir geri çekilişe başlamıştı. Yüzlerce savaşçı, “direniş ekseninin” 15 yıllık varlığının çöküşüyle sahayı terk ediyordu.

dfrg
Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad, Şam'da Irak Başbakanı Muhammed Şii es-Sudani ile el sıkışıyor (Arşiv)

Bu gelişmeler öncesinde ve sonrasında Şarku’l Avsat’a konuşan Iraklı kaynaklar, milislerin Suriye’den koordinasyonsuz, ani ve dağınık biçimde çekildiğini doğruladı. Paylaşılan bilgiler, Tahran, Moskova ve Esad yönetiminin farklı zamanlarda Suriye’de savaşmama kararı aldığını ve müttefik Iraklı gruplarla bu bilgileri çok geç paylaştığını gösteriyordu.

Bu tanıklıklar; Esad rejiminin çöküşünün ardından Irak’taki Şii grupların nasıl tepki verdiğini, kimi çevrelerde neden Şii hâkimiyeti ve silahlı grupların siyaset içinde daha güçlü konum kazanması yönünde çağrıların yükseldiğini de ortaya koyuyor.

Manevra değildi… Bizi aldattılar

30 Kasım 2024’te Irak Başbakanı Muhammed es-Sudani, Esad’la yaptığı telefon görüşmesinde Suriye’nin güvenliği Irak’ın ulusal güvenliğiyle bağlantılı  mesajını verdi. Ancak ertesi gün muhalefet güçleri Hama’yı kuşattı ve Sudani bir daha Esad’ı aramadı.

Ninova’daki Şii milis liderleri, Suriye’ye destek göndermeye çalışıyordu çünkü Suriye’deki İran yanlısı savaşçı sayısı geçmiş yıllara göre çok azalmıştı. Bir milis yetkilisi, savaşçılarını Suriye’deki Şiileri ve kutsal mekânları koruma çağrısıyla motive ettiklerini aktardı.

Ketaib Seyyid eş-Şüheda Sözcüsü Kazım el-Fartusi, kendi gruplarının 2023 sonunda Suriye’den tamamen çekildiğini ve “görevlerinin bittiğini” söylemişti.

dfvg
Suriye'nin doğusunda faaliyet gösteren Nuceba hareketi mensuplarının Bağdat'taki askeri geçit törenindeki arşiv görüntüleri.

2018’e gelindiğinde Suriye, İran Devrim Muhafızları, Hizbullah ve Iraklı milislerden oluşan 150 binden fazla yabancı savaşçıyla doluydu. Suriye ordusunun sahadaki ağırlığı bu güçlerin gerisinde kalmıştı. 2023 sonunda ise İran, Esad’la yapılan görüşmelerin ardından birçok milisin çekilmesine izin verdi. Bu geri çekilmenin arkasında “bölgesel bir anlaşmanın” olduğu iddiaları da yayılmıştı.

Kasım 2024’te başlayan Saldırganlığı Caydırma Operasyonu operasyonları sırasında İranlı grupların sayısı birkaç bine düşmüştü. Ancak Esad’ın dönüşü yine gerçekleşmedi.

fgt
Suriye kanalının yayınladığı bir görüntüde, Rus savaş uçaklarının Lazkiye'deki Hmeymim üssünde "caydırma" operasyonu sırasında konuşlandığı görülüyor.

2 Aralık gecesi, Iraklı milislerden bir grup gayriresmî askeri güzergâhtan Suriye’ye sızmaya çalıştı fakat Ebu Kemal yakınlarında ABD hava saldırısı ile durduruldu. Bu olay, “Suriye’ye yeniden girme” hevesini kısa sürede bitirdi.

6 Aralık’ta muhalefet Hama’dan Humus’a doğru ilerlerken, Rus hava kuvvetleri yalnızca sembolik birkaç bombardıman yaptı. Rusya’nın Humus–Hama hattındaki stratejik “Rastan Köprüsü”nü etkisizleştirmeyerek muhalefetin geçişine zemin hazırladığı ortaya çıktı. Görüntüler, Rusların Hmeymim Üssü’ndeki Sukhoi jetlerini havalandırmadığını gösteriyordu.

7 Aralık sabahında Humus tamamen muhalefetin kontrolüne geçtiğinde, direniş eksenindeki birçok aktör bunun bir manevra olmadığını, İran’ın müttefiklerine çelişkili mesajlar verdiğini anladı.

Bazı Iraklı milis kaynaklarına göre İran, daha en başta Suriye’de büyük bir savaşa girmeme kararı almıştı çünkü bölgesel dengelerin son derece karmaşık olduğunu düşündü. Ayrıca Tahran, Moskova’nın artık Suriye’de kendi başına hareket ettiğini geç fark etti.

Sonuç olarak, Moskova–Tahran–Esad üçgeni fiilen çözülmüş, sahada kopuk kararlar alınmış, bu boşluk da muhalefetin hızlı ilerleyişine ve Esad’ın kaçışına yol açmıştı.

Bağdat’ta siyaset: Şok, hesaplaşma ve yeni güç tasarımları

Esad’ın kaçtığı 8 Aralık sabahı eski Irak Başbakanı Adil Abdülmehdi, ““Ne ekersen onu biçersin” diye yazdı. Bağdat’taki Şii siyasi çevreleri derin bir şok dalgası sardı.

İki gün sonra tüm milisler Suriye’den çıkmış, Esad Moskova’ya sığınmıştı. 12 Aralık’ta Nuri el-Maliki, “Şam’da yaşananların hedefi Bağdat sokaklarını hareketlendirmektir” diyerek gerilimi artırdı.

Kulislerde “Irak Şiilerinin geleceği” üzerine sert tartışmalar yürütüldü. Pek çok Şii karar alıcısı, İran’ın rolü ve Suriye’deki ani çöküş konusunda net bir cevap veremedi. Bazı toplantılarda, “Esad sonrası bölgesel düzenle Irak nasıl konumlanacak?” sorusu etrafında büyük tedirginlik oluştu.

dfrgt
Koordinasyon Çerçevesi güçlerinin toplantılarından bir kare (Irak Haber Ajansı)

Bu tartışmalar sırasında “Şii federalizmi” gibi uç fikirler bile dillendirildi ancak kısa sürede gündemden düştü. Buna karşılık, “Şii hâkimiyeti” söylemi güç kazandı. 11 Kasım 2025 seçimlerinde silahlı gruplar önemli başarı elde etti:

Asaib Ehlil Hak: 28 sandalye

Bedir Örgütü: 18 sandalye

Hakuk (Ketaib Hizbullah’ın siyasi kolu): 6 sandalye

Ketaib İmam Ali listesi: 3 sandalye

Şibl ez-Zeydi’nin “Hizmetler” ittifakı: 9 sandalye

Suriye’de savaşmış tüm gruplar parlamentoya girmeyi başardı.

Kays el-Hazali ve benzeri liderlerin öncülüğünde yeni bir proje şekilleniyor: Şii grupların parçalanmasını önlemek için devletin yasama ve yürütme kurumlarında daha güçlü, daha belirleyici bir varlık.

Mart 2025’te Hazali’ye “Yeni Suriye” sorulduğunda “Devletlerin çıkarları gerektiriyorsa, Irak da bu yeni hükümetle ilişkilerini kurmalı” dedi.

Bir Şii milis yöneticisinin ifadesiyle, “Esad’ın kaçışı, Suriye’deki bir olay değil, Irak Şiilerinin zihninde bir depremdi.” Eski ittifakların çöktüğü, İran’ın bölgesel doktrininin bile sorgulanır hale geldiği bir dönemin kapısı açıldı. Bu soruların henüz net bir cevabı yok.