Suriye sınırında yeni bir cephe mi açılıyor?

İsrail ve Irak İslami Direniş örgütü çatışma yolunda

Suriye ordusu Halep kırsalını bombalıyor (SOHR)
Suriye ordusu Halep kırsalını bombalıyor (SOHR)
TT

Suriye sınırında yeni bir cephe mi açılıyor?

Suriye ordusu Halep kırsalını bombalıyor (SOHR)
Suriye ordusu Halep kırsalını bombalıyor (SOHR)

Hayed Hayed

Dünyanın gözleri İsrail'in Lübnan'da Hizbullah'a yönelik artan saldırılarında iken, başka bir potansiyel bölgesel çatışma sessizce bir köşede gelişiyor. Bu büyüyen gerilim, 20 Eylül'de İsrail tarafından gerçekleştirildiğine inanılan bir hava saldırısında Iraklı Kataib Hizbullah örgütünün komutanının Suriye'de öldürmesiyle alevlendi. Hizbullah'ı ve İranlı liderleri hedef alan ve daha sık görülen diğer öldürme eylemlerinin aksine, İsrail'in bir Iraklı lidere yönelik kasıtlı suikastı, benzeri görülmemiş olmasa da nadir görülen bir adım teşkil ediyor.

Öte yandan bu olay, Irak İslami Direniş örgütünün İsrail'e karşı başlattığı misilleme saldırılarının keskin bir şekilde artmasına yol açtı. Direniş, saldırılarının yoğunluğunu artırmakla kalmadı, aynı zamanda İsrail'in kontrolündeki bölgelere ulaşma ve buradaki hedefleri isabetle vurma konusunda da daha yüksek bir orana ulaşmayı başardı. Bu gelişmeler ve özellikle Irak İslami Direniş örgütünün İsrail'e yönelik artan tehdidi, her iki tarafı da yüksek gerilimli bir sürece soktu. Bu ise örgütün aktif olduğu Irak ve Suriye'de şiddetin artmasına neden olabilir.

Bu yüksek gerilimin sonuçlarından bahsetmeden önce, İsrail'in 20 Eylül sabahı erken saatlerde Şam Havaalanı yakınlarında arabasını hedef alan bir İHA saldırısıyla Kataib Hizbullah liderini neden hedef aldığını anlamak önemli. Irak İslami Direniş örgütü, Kasım 2023 ile 25 Eylül 2024 arasında İsrail hedeflerine yönelik yaklaşık 167 saldırının sorumluluğunu üstlendi. Ancak bu neden, liderine yönelik bu saldırının kesin sebebinin belirlenmesini biraz zorlaştırıyor. Bununla birlikte son iki gelişme, hedef alınmasının nedeni hakkında bazı dikkat çekici görüşler sunuyor olabilir.

Kataib Hizbullah liderinin öldürülmesinin caydırıcı olmak yerine tam aksi bir rol oynadığı görülüyor ki, bu da tansiyonun daha da yükselmesi ihtimalini akla getiriyor.

İlk gelişme, Eylül 2024'te gözlemlenen eğilimdir; bu tarihte Irak İslami Direniş örgütünün, İsrail kontrolündeki toprakları hedef alan saldırılarının başarı oranında gözle görülür bir artış görüldü. Ağustos 2024 itibarıyla İsrail Ordusu, örgütün sorumluluğunu üstlendiği saldırıların yalnızca yüzde 18'ini engelledi. Geriye kalan iddiaların çoğunun somut kanıtlardan yoksun olması, bunların yalnızca medyatik etki için abartılmış iddialar olduğu yönünde spekülasyonlara yol açtı.

Irak İslami Direniş örgütünün saldırılarının başarı oranlarındaki ani iyileşme, İsrail'in Iraklı lidere yönelik suikastının, daha fazla saldırıda bulunmaması için örgüte karşı bir uyarı amacını taşıdığını gösteriyor olabilir. Bu adım, İsrail'in geçtiğimiz ağustos ayında Yemen'deki Hudeyde'ye yönelik saldırısını hatırlatıyor; bu saldırı, iki olayın boyutları arasındaki ciddi farka rağmen, Husiler’in Tel Aviv'e düzenlediği saldırının ardından gerçekleşmişti.

İkinci gelişme ise İsrail'in son dönemde Hizbullah'a yönelik saldırılarında yaşanan artıştır. Hizbullah'ın, Lübnan'da giderek artan bir baskıyla karşı karşıya olduğu ve ufukta topyekûn bir çatışma tehdidinin belirdiği bir dönemde İsrail, Iraklı örgütleri Lübnanlı müttefiklerini desteklemek amacıyla çatışmaya dahil olmaktan caydırmak için Iraklı lidere suikast düzenlemiş olabilir. Zira Irak İslami Direniş örgütü ile müttefik Iraklı liderler, gerekirse Hizbullah'ın yanında savaşma isteklerini defalarca dile getirdiler. Suikasttan birkaç gün önce Kataib Hizbullah'ın Lübnan Hizbullahı’nı “sonuna kadar” desteklemeye hazır olduğunu bildiren bir açıklama yaptığını ve savaşçı ve kaynak sağlamayı teklif ettiğini belirtmekte fayda var.

Ancak Kataib Hizbullah liderinin öldürülmesinin caydırıcı olmak yerine tam aksi bir rol oynadığı görülüyor ki, bu da tansiyonun daha da yükselmesi ihtimalini akla getiriyor. Irak İslami Direniş örgütü, İsrail bölgelerini hedef alma konusundaki artan başarı oranına ilave olarak, hedefi isabet ile vurma yeteneğini de geliştirdi. Nitekim 25 Eylül'de koalisyon tarafından gerçekleştirilen beş saldırıdan ikisi isabet kaydederek İsrail içindeki hedefleri vurdu. Bunlar Araba Vadisi'ndeki bir bina ile Eilat Limanı idi. Bu durum, koalisyonun yeteneklerini geliştirme konusunda büyük ilerleme kaydettiğini veya İran, Hizbullah veya Husiler gibi daha yetenekli bir operatörden yardım aldıklarını gösteriyor. Yahut koalisyon bu becerilere ve teknolojiye belki de başından beri sahipti ama şimdiye kadar bunları etkili bir şekilde kullanmamayı tercih etmişti. Şarku’l Avsat’ın Majalla'dan aktardığı analize göre her iki durumda da Irak İslami Direniş örgütü artık İsrail'e her zamankinden daha fazla zarar verebilecek gibi görünüyor. Ancak Lübnan'daki mevcut gerilimin gösterdiği gibi, İsrail artık kendisine yönelik bu kadar yüksek düzeyde bir riski kabul etmeye hazır değil.

Savaşın alevleri yayılıp şiddetlendiğinde, Iraklılar ile Suriyeliler, kendilerinden önceki Filistinliler ve Lübnanlılar gibi kendilerini başlatmadıkları bir çatışmanın ortasında bulacaklar

İsrail'in hemen bir yanıt vermemesi, Tel Aviv'in hoşgörü gösterdiği anlamına gelmiyor; bu ancak, yalnızca şu anda Hizbullah'a odaklanmak gibi diğer öncelikleri veya Suriye sınırında üçüncü bir cephe açılmamasına dair stratejik bir kararı yansıtıyor olabilir. Ne var ki, Irak İslami Direniş’in oluşturduğu tehdit göz ardı edilemeyecek kadar büyük hale gelirse veya saldırılarından biri, Husilerin Tel Aviv'e yönelik saldırısında gördüğümüz gibi, İsrail'in hızlı yanıt vermesini gerektiren ciddi bir zarara neden olursa, bu hesaplar hızla değişebilir.

Böyle bir senaryo çok uzak ya da gerçekleştirilemez görünmüyor. Bu karşılıklı atışma, kendine özel bir şekilde yaşama eğiliminde. Bu ise özellikle ilgili taraflardan hiçbiri geri adım atıyormuş gibi görünmeye istekli görünmediğinde daha fazla gerilimi körüklüyor. Bu dinamiğe hesaplarda büyük bir hata veya yanlış hesaplama olasılığı eşlik ettiğinde ise felaket için mükemmel bir reçete sunmaktadır; çünkü o zaman ilgili tarafların asıl niyetleri, çatışmanın ivmesinden daha az önemli hale gelir.

Savaşın alevleri yayılıp şiddetlendiğinde, Iraklılar ve Suriyeliler, kendilerinden önceki Filistinliler ve Lübnanlılar gibi kendilerini, başlatmadıkları ve sürecini kontrol edemedikleri bir çatışmanın ortasında bulacaklar ve sonunda, kendi sınırları dışında alınan kararlar sebebiyle ağır bir bedel ödeyecekler.

**Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.



Lübnan Başbakanı:  İsrail ile barış görüşmelerine henüz başlamadı

Lübnan Başbakanı Nevvaf  Selam (NNA)
Lübnan Başbakanı Nevvaf  Selam (NNA)
TT

Lübnan Başbakanı:  İsrail ile barış görüşmelerine henüz başlamadı

Lübnan Başbakanı Nevvaf  Selam (NNA)
Lübnan Başbakanı Nevvaf  Selam (NNA)

Lübnan Başbakanı Nevvaf Selam, Çarşamba günü yaptığı açıklamada, İsrail ve Lübnan’dan iki sivil temsilcinin katıldığı ateşkesi izleme komitesindeki görüşmelerin henüz “barış müzakeresi” aşamasına gelmediğini belirtti.

Selam, basın mensuplarına yaptığı açıklamada, “Ateşkesi İzleme Komitesi, saldırıların durdurulması ilanının uygulanması için bir forumdur. Henüz barış müzakeresi aşamasına gelmedik” dedi.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, sivil temsilcinin gönderilmesini, “İsrail ve Lübnan arasında ekonomik iş birliğinin temeli için ilk girişim” olarak nitelendirmişti.

Selam, ekonomik görüşmelerin İsrail ile normalleşme sürecinin bir parçası olacağını ve bunun ancak bir barış anlaşmasını takip etmesi durumunda mümkün olacağını vurguladı. Ayrıca, iki ülke 2002 Arap Barış Planı’na uyarsa “normalleşmenin ardından barış geleceğini” söyledi, ancak bunun şu an için uzak bir hedef olduğunu kaydetti.

Lübnan Başbakanı, ülkesinin Ateşkesi İzleme Komitesi’nin güney Lübnan’daki Hizbullah’ın silahsızlandırılmasını denetlemesine açık olduğunu da ifade etti. Selam, “Komiteye, herhangi bir endişe veya şüphe durumunda sahada doğrulama yapmaya hazır olduğumuzu ilettik. Denetlemeye açığız” dedi.


Refah’ta tünel çatışması: 4 İsrail askeri yaralandı

İsrail'in Gazze Şehri'nin doğusunda düzenlediği hava saldırılarının ardından dumanlar yükseliyor (AFP)
İsrail'in Gazze Şehri'nin doğusunda düzenlediği hava saldırılarının ardından dumanlar yükseliyor (AFP)
TT

Refah’ta tünel çatışması: 4 İsrail askeri yaralandı

İsrail'in Gazze Şehri'nin doğusunda düzenlediği hava saldırılarının ardından dumanlar yükseliyor (AFP)
İsrail'in Gazze Şehri'nin doğusunda düzenlediği hava saldırılarının ardından dumanlar yükseliyor (AFP)

İsrail ordusu, bugün  (Çarşamba) yaptığı açıklamada, Gazze’nin güney  doğusundaki Refah’ta bir tünelden çıkan militanlarla yaşanan çatışmada dört İsrail askerinin yaralandığını duyurdu. Ordudan yapılan açıklamada, yaralılardan birinin durumunun ciddi, üçünün ise orta derecede olduğu belirtildi. Olay sırasında Golani Tugayı’na bağlı bir keşif birimine militanlar tarafından tünelden ateş açıldığı bildirildi. Yaralı askerler tedavi için tahliye edilirken, ailelerine bilgi verildi.

Yerel medyaya göre en az bir militan öldürüldü ve diğerleri için arama çalışmaları sürüyor. Çatışma, İsrail’in Gazze’nin kuzeyinde Kızılhaç aracılığıyla bir rehinenin kalıntılarını teslim almasının birkaç saat sonrasında gerçekleşti.

Gazze’deki kaynaklar, Refah’ta topçu ateşi ve silahlı çatışmaların devam ettiğini bildirerek, bölgedeki güvenlik durumunun istikrarsız olduğunu ortaya koydu.

Başbakan Binyamin Netanyahu, Hamas’ı ateşkes anlaşmasını ihlal etmekle suçlayarak, İsrail’in askerlerine yönelik herhangi bir saldırıya uygun şekilde karşılık vereceğini vurguladı. Netanyahu, “Hamas ateşkes anlaşmasını ihlal ediyor ve ordumuza yönelik terör faaliyetlerine devam ediyor. İsrail, askerlerimize yönelik herhangi bir saldırıya müsamaha göstermeyecek ve buna göre yanıt verecek” dedi.


Gazze'de kış, çocukluğumdaki mutluluğun hatırasını silip süpürdü

Deyr el-Balah'ı geçen hafta sular bastı (AP)
Deyr el-Balah'ı geçen hafta sular bastı (AP)
TT

Gazze'de kış, çocukluğumdaki mutluluğun hatırasını silip süpürdü

Deyr el-Balah'ı geçen hafta sular bastı (AP)
Deyr el-Balah'ı geçen hafta sular bastı (AP)

Çocukluğumdan beri kışı hep çok sevmişimdir. Kara bulutlar gökyüzünü kapladığında ve yağmur damlaları yere düştüğünde, ailem büyükannem ve büyükbabamın evinde toplanırdı. Dedem ateşi yakarken yanına otururdum, babaannem de çaydanlığı ateşe koyardı. Bizim için kış, bir rahatlık mevsimiydi. Hiç üşümezdik.

Gündüzleri kuzenlerimle birlikte sokaklara yayılan su birikintilerinde yalınayak koşar, yağmur bizi tepeden tırnağa ıslatırken duvarların ve ağaçların ardında gizlenerek ghommemeh (saklambaç) oynardık. Annemin hastalanmadan önce içeri girmemiz için bize bağırdığını hatırlıyorum. Geceleri büyükbabam bize 1960'lardaki seyahatlerinde geçen hikayeleri anlatırdı.

Yaşım ilerledikçe kışları arkadaşlarımla daha fazla zaman geçirmeye ve mezun olduktan sonra peşinden gitmeyi umduğumuz hedeflerimiz ve geleceğe dair hayallerimiz hakkında konuşmaya başladım. Bazen Halid, Mahmud ve ben, Muhammed Hamo'nun evinde buluşurduk, artık o bir ölü; huzur içinde yatsın. Bir ateş yakıp en sevdiğimiz içeceği, yani çayı yanan odunların üzerine koyup kağıt oynardık ya da filmler ve TV dizileri izlerdik.

Evdeyken yağmur damlalarının sesi havayı doldurduğunda veya derslerimden bunaldığımda, yağmuru izlemek ve soğuk rüzgarın tadını çıkarmak için yatak odamın balkonuna çıkardım. O balkondan günbatımını izlemek gibi bir alışkanlığım vardı. Kışın manzarayı daha da harika yapan şey, sahil boyunca dönen göçmen kuşların gökyüzünde kısa süreliğine, güzel desenler çizmesiydi.

İsrail'in Gazze'yi istilası, kışla ilgili tüm güzel duygularımı yok etti. Ailem 13 Ekim 2023'te yataklarına örtecek bir şey ya da kışlık kıyafetlerini yanına almaksızın tahliye edildi. Sonrasında birkaç battaniye satın alabildik. Her birinin bize maliyeti yaklaşık 35 dolar oldu. Küçük biraderim ve ben, tek bir battaniyenin altında örtünmek zorundaydık. Birkaç hafta sonra bir okulun arka bahçesinde uyuyorduk. Kışın rüzgarı acımasızca üzerimizden geçti. Soğuktan titreyerek uyanınca sadece hafif yağmurlar yüzünden battaniyemin sırılsıklam olduğunu gördüm. O günden beri kıştan nefret ediyorum.

Binlerce aile bizimkine benzeyen deneyimler yaşadı. Birbirine dikilmiş battaniyelerden oluşan derme çatma küçük bir çadırda 14 kişilik ailesiyle birlikte yaşayan 19 yaşındaki İsmail Abed, birkaç kez sırılsıklam halde uyandı. Aile, hava koşullarından biraz uzaklaşıp soluk almak için komşularının çadırına giderdi.

Bana "UNRWA'dan çadır alana kadar ne zaman yağmur yağsa boğuluyorduk" diyen İsmail, bu çadırı da barınağı olmayan başka bir aile grubuyla paylaşmış:

Bu yeni çadır bizi yağmurdan korudu ama rüzgarın getirdiği keskin soğuk, üzerimizi örtmeye yetecek kadar battaniyemizin olmamasıyla birleşince durum gerçekten dayanılmazdı.

Kendi çadırımızda o kadar kalabalıktık ki ısınmak için ateş yakacak yerimiz yoktu. Kışın yemek pişirmek bile daha zordu. İsrail işgali, Gazze Şeridi'ne girmesini engellediği için yemek pişirecek gazımız yoktu. Yemek pişirmek için ateş yaktığımız yerin üstü örtülü değildi, bu yüzden ne zaman yağmur yağsa ateş sönerdi.

Bir çadırda yaşamak, yiyecekleri sıçanlardan ve hamamböceklerinden saklayabileceğimiz bir buzdolabına veya başka bir güvenli yere sahip olmadığımız için her gün yiyecek alışverişine çıkmamız gerektiği anlamına geliyordu. Pazardaki un veya pirinç gibi temel yiyecekleri eve getirmek için bazen yağmurda iki saate yakın yürümek zorunda kalıyorduk.

Gazze'nin kuzeyindeki dostlarımdan Muhammed Ebu el-Mehza, kış boyunca defalarca yerinden edildi. Aralık 2023'te Muhammed'in ailesi, Gazze'nin batısındaki eş-Şati kampından zorunlu bir şekilde tahliye edilince yağmurda yürüyerek Şeyh Rıdvan mahallesine gitti.

Bana "Ben de dahil tüm ailem ertesi gün hastaydı" dedi:

İlaç o kadar az ki iyileşmemiz için 10 günden fazla süre geçmesi gerekti.

23 yaşındaki Usame Adas, eylülde ailesiyle birlikte Gazze'nin kuzeyinden güneyine tahliye edildi. Güneyde kimseyi tanımıyorlardı, bu yüzden denizden yaklaşık 20 metre uzakta bir çadır kurdular. Sahilden gelen rüzgarlar geceleri iliklere işleyen bir soğuktu, bu yüzden aile kuzeye dönebilecekleri günü bekledi.

Ateşkes ilan edildiğinde Usame evine döndü ve dört katlı binalarının tamamen yıkıldığını gördü. Ailesinin dönüşüne hazırlanmak yerine, hemen güneye yürümek zorunda kaldı ve babasından çadırı kurmak için daha iyi bir yer aramasını istedi. Aile hâlâ güvenli bir sığınağa sahip olamadan, yerinden edilmiş bir halde bekliyor. Deyr el-Balah'ın doğusundaki el-Maşala bölgesindeki yeni çadırları onları yağmurdan daha iyi koruyabilse de rüzgar boşluklardan içeri sızıyor. Usame bana "Bu kış nasıl hayatta kalacağımı bilmiyorum" dedi:

Şiddetli yağmurlar henüz başlamadı ama yine de yağmur şimdiden çadırın içine giriyor.

İlk damlanın düşmesinden beri bu mevsimin bitmesi için dua ediyorum. Kış eskiden sıcaklığın, kahkahanın ve geçici güzelliklerin mevsimiydi ancak artık Gazze'de bir korku, mücadele ve tahammül zamanı haline geldi. Kış artık bir direnç hikayesi anlatıyor: Kökünden koparılan hayatları, her şeye rağmen hayatta kalmayı ve bir gün bu mevsimin eski rahatlığını beraberinde getirip Gazze'nin çocuklarının yağmurda tekrar korkmadan yalınayak koşacağı umudunu...

Independent Türkçe