Bir gecede gelen iki mesaj Irak'ı geçici olarak savaşın dışında tuttu

Iraklı silahlı gruplar İsrail saldırısına hazırlık olarak 'b planına’ geçti

Iraklı bir grubun üyeleri Bağdat'ta İran'ın İsrail'e verdiği yanıtı kutladı (Reuters)
Iraklı bir grubun üyeleri Bağdat'ta İran'ın İsrail'e verdiği yanıtı kutladı (Reuters)
TT

Bir gecede gelen iki mesaj Irak'ı geçici olarak savaşın dışında tuttu

Iraklı bir grubun üyeleri Bağdat'ta İran'ın İsrail'e verdiği yanıtı kutladı (Reuters)
Iraklı bir grubun üyeleri Bağdat'ta İran'ın İsrail'e verdiği yanıtı kutladı (Reuters)

Irak kendisini İsrail ve İran arasındaki çatışmanın merkezinde bulurken, çatışmadan uzak durmaya çalıştığını söyleyen ülkenin, bölgedeki şiddetli savaşın çapraz ateşi altında kalma ihtimali giderek artıyor.

Irak'ta gerginlik noktalarından uzakta yeni angajman kurallarının belirlenmesi için üst düzey bir toplantının yapıldığını söyleyen güvenilir kaynaklara göre Irak, İran'ın saldırısının ardından salı gecesi neredeyse İsrail'in saldırısına uğruyordu, ancak İran ve ABD'den gelen ayrı ayrı mesajların ardından bunun dışında kaldı.

Iraklı kaynaklar, Şii Koordinasyon Çerçevesi güçlerinin ‘İsrail tarafından Irak'ta vurulacak ve suikast düzenlenecek onlarca hedefin güvenlik raporunu’ görüştüğünü aktardılar.

Kimliğinin gizli tutulması şartıyla konuşan Irak’ın önde gelen isimlerinden bir kaynak, devlet kurumları ve parti liderleri tarafından alınan güvenlik raporlarının, İran’ın misillemesinin İsrail'in Irak'taki mevzileri ve tesisleri hedef almasını hızlandıracağına işaret ettiğini söyledi.

xsdvf
Bağdat'ta bir caddede Nasrallah'ın resminin ve konuşmalarından bir alıntının yer aldığı bir afiş (EPA)

Iraklı kaynak, güvenlik değerlendirmeleri (Salı günü) İsrail saldırılarının birkaç saat içinde gerçekleşeceği yönündeydi.

Bu gelişmeler Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani’yi salı akşamı ordu komutanlarıyla bir toplantı gerçekleştirmeye itti. Başbakan Sudani, ordu komutanlarından ‘ülkeye yönelik olası tehlikeler karşısında askeri hazırlık düzeyini yükseltmelerini’ istedi.

Yeniden konuşlandırma ve kamuflaj

Iraklı gruplar, İran'ın misillemesi öncesinde bile özellikle başkent Bağdat'ın kuzeyi ve batısı olmak üzere Irak'ta konuşlu oldukları noktalarda hızlı ve önemli değişiklikler yaptılar.

Şarku’l Avsat’a konuşan sahadaki kaynaklara göre Haşdi Şabi’ye (Halk Seferberlik Güçleri/HSG) bağlı silahlı gruplar ve tugaylar, İsrail’in olası saldırılarına hazırlık olarak karargâhlarını taşımak ya da konuşlandıkları ikincil noktalardan çekilmek gibi kamufle olmalarını sağlayan planlara başvurdu.

Kaynaklardan biri, kontrol noktalarında geceleri kimsenin olmadığını, ancak askerlerin olduğu görüntüsü vermek için ışıkların açık bırakıldığını söyledi.

Bir diğer kaynağa göre ‘çoğunlukla Tahran ve İran Devrim Muhafızları Ordusu’ndan (DMO) gelen güvenlik değerlendirmeleri, İsrail'in Irak'ta münferit saldırılar düzenleme ihtimalini yükseltti. ABD’nin İsraillilere yeşil ışık yakmasının bir sonucu olarak bu olasılığın çok yüksek olacağını söyledi.

Iraklı gruplar füze hava saldırılarını püskürtmelerini sağlayacak savunma silahlarına sahip değil. Bu yüzden kamuflaj taktiklerine başvurmaları son derece doğal.

Kimliğinin gizli tutulmasını isteyen Iraklı önde gelen isim, İsrail tarafından Yemen'in el-Hudeyde Limanı’na düzenlenen hava saldırısının Iraklı gruplar ile İsrail arasında yaşanması beklenen gerilime ilişkin endişe verici algılar yarattığını belirterek “Artık her şey çok açık. İran ve ABD arasındaki çatışma, angajman kuralları farklı olduğu için İran ve İsrail arasındaki çatışmadan tamamen farklı” ifadelerini kullandı.

Misilleme gecesinin perde arkası

İran ve ABD’den gelen mesajlar, Irak'ta gerilimin tırmanmasını geçici olarak önledi. Kaynaklara göre İran’ın Koordinasyon Çerçevesi güçlerini merkeze alan mesajı, İran'daki hedeflerin İsrail tarafından vurulması halinde tüm bölgeye ateş açma tehdidi taşıyordu.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bir bilgiye göre Irak Başbakanı Sudani ve Koordinasyon Çerçevesi içinde yer alan partilerin liderleri son birkaç gündür İranlı yetkililerin de katıldığı çok sayıda toplantıda Irak'ı savaşa sürüklemenin çatışmanın her iki tarafının da çıkarına olmadığında fikir birliğine vardılar.

scdvfgrth
Irak, Lübnan'daki savaşın dışında kalmak için ABD’nin de aralarında bulunduğu çeşitli ülkelerle temaslarda bulundu (Reuters)

Irak hükümeti siyasi arabulucu rolü üstlenmeye çalışsa da bu rolün büyük bir bölgesel projeye dönüşmesi beklenmiyor. Sadece garantiler olmadan Irak'a verilen zararı hafifletmesi bekleniyor.

Bu mesajın şu an yayınlanmasının Irak sahnesini korumayı amaçladığı açık. Kimliğinin gizli tutulmasını isteyen Iraklı önde gelen isim, Hizbullah'ın yenilgisinin İran için acı bir ders olduğunu ve bunun Irak'ta tekrarlanmasını istemediğini söyledi.

Öte yandan ABD, Iraklılara ‘Irak topraklarındaki tehditleri’ vurmak istemesi halinde Washington'ın İsrail'in önünde durmayacağı mesajı verdi. Ancak bu mesaj, Tel Aviv'e İran'a yönelik bir misillemenin yapılmaması ya da en azından ertelenmesi için yapılan bir baskıyı da içeriyordu.

Angajman kuralları

Mesajlar, misillemenin ertelenmesini sağlasa da iptaline yol açmadı. Şii Koordinasyon Çerçevesi güçleri, çatışmadan geriye kalan zamanı sabit ‘angajman kuralları’ belirlemek için bir fırsat olarak gördüler.

Kaynaklara göre Irak hükümetinin silahlı grupları kontrol altına almayı başardığı kesinleşene kadar angajman kuralları üzerinde prensipte anlaşmaya varılması beklenmiyor. Kaynaklar, İran destekli vekil grupların lojistik merkezlerinin hedef alınmasının göz ardı edilmeyeceğini, ancak bunun ötesine geçilmeyeceğinin konuşulduğunu söylediler.

Kimliğinin gizli tutulmasını isteyen Iraklı önde gelen isim, angajman kurallarına başvurma olasılığının İran'ın daha fazla kayıp istememesinden, İsrail'in de Irak'tan daha fazla kazanç elde etmeyi düşünmemesinden kaynaklandığını belirtti.



Daha fazla parçalanma, biraz umut

Daha fazla parçalanma, biraz umut
TT

Daha fazla parçalanma, biraz umut

Daha fazla parçalanma, biraz umut

Husam İtani

Lübnan'ın sosyal ve politik dokusu hiçbir zaman bugünkü kadar kırılgan olmamıştı. Taif Anlaşması sonrası devlet,1943'teki bağımsızlıktan sonra kurulan selefine göre daha zayıftı. Ardından, 2005 yılında eski Başbakan Refik Hariri suikastı sonrası devlet, Taif Devletinden de daha zayıf, daha az uyumlu ve birleşik, daha az dayanıklıydı. Şimdi İsrail askeri mekanizmasının dayattığı şiddetli değişim ise özellikleri henüz belirlenmemiş bir siyasi oluşuma yol açacak.

1975 ile 1990 arasındaki iç savaş, (kendisine yönelik haklı çekinceye rağmen) geleneksel olarak “siyasi Marunizm” olarak adlandırılan ve George Orwell'in deyimiyle “bazıları diğerlerinden daha eşit” olan farklı dini grupların bir arada yaşaması fikrine dayanan bir yönetim biçimini alaşağı etti. Yaşananların artık sıkıcı hale gelen tekrarını yapmadan, Hariri'nin ekonomik ve kalkınma boyutlarını üstlendiği ve dolayısıyla döneminin “siyasi Sünnilik” olarak anıldığı Taif Devletinin, siyasi istikrarı sağlamakta Suriye ordusuna ve istihbaratına dayandığını söyleyebiliriz. Hizbullah'ın Mayıs 2008'de Beyrut'u işgal etmesinin ardından lideri Hasan Nasrallah, Hizbullah’ı Lübnan'ın perde arkasındaki yöneticisi olarak dayattı. Kendi seçtiği bir cumhurbaşkanını göreve getirdi ve birçok adımla siyasi ve hukuki hayatı zorla altüst etti. Bu adımların belki de en öne çıkanı, 2020'de Beyrut Limanındaki patlama olayıyla ilgili soruşturmanın devamını engellemesi ve Lübnan tarihindeki en yozlaşmış siyasi sınıfa koruma şemsiyesi sunarak, herhangi bir reformun önünde durmasıydı.

Bugün yüz binlerce mülteci, güvenli olarak sınıflandırılan belde ve şehirlere, yani Hizbullah üyelerinin bilinen silahlı varlığının, füze ve silah depolarının olmadığı bölgelere akın ediyor. Yerinden edilenlerin çoğunluğu İsrail'in şiddetli bombardımanına maruz kalan bölgelerden geliyor ve yine çoğu barınma veya gerekli ihtiyaçlarını karşılayamıyor. Yani Hizbullah’ın güneyde yaşayanlara sağladığını söylediği koruma sisteminin çökmesi sonrasında yaşadıkları şoklarını ve psikolojik travmalarını da yanlarında taşıyorlar.

Başkent Beyrut ile Cebel ve kuzeydeki bazı bölgelerin kitlesel yerinden edilme nedeniyle tanık olduğu aşırı kalabalık, aynı zamanda 2019 yılından beri devam eden felaket niteliğindeki ekonomik çöküşün üstesinden gelemeyen bir ülkede, kıt kaynaklar için rekabet eden sakinler arasındaki gerilimin artmasına katkıda bulunuyor.

Lübnanlıları bir araya getiren unsurlardaki derin parçalanma, ülkeyi yönetmek için gerekli meşruiyete sahip bir “fikri” ve Lübnanlı bir otoriteyi yeniden formüle etmeyi son derece zorlaştırıyor.

Bu görüntüyü politik olarak ortaya koymak kolay bir iş değil. Ancak bazı güçler, Lübnanlıları yeniden birleştirmenin ve İsrail'e karşı kaybedilen savaşın yaydığı yıkıma sürüklenme hızını sınırlamaya çalışmanın ilk adımı olarak, yeni bir cumhurbaşkanının seçilmesi çağrısında bulunmaya başladı. Hizbullah'ın son iki yıldır dayatmaya çalıştığı ve seçilmesi için cumhurbaşkanlığı seçimini sekteye uğrattığı aday, yani Süleyman Frenciye, Baabda'daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı yarışından henüz elenmemiş olmasına rağmen, büyük olasılıkla artık zayıf bir konumda.

Lübnan halkını bir araya getiren bugüne, geçmişe ve geleceğe dair vizyonun yaşadığı derin parçalanma, yurttaşların çoğunluğunun siyasi oluşumlarının varlığını haklı göstermek için taşıması gereken ve “kurucu anlatı” olarak adlandırılan şeyin yokluğu, ülkeyi yönetmek için gerekli meşruiyete sahip bir “fikri” ve Lübnanlı bir otoriteyi yeniden formüle etmeyi son derece zorlaştırıyor. Bilhassa Hizbullah'ın yenilmezlik ve güç söyleminin hızla yıkılması, hızlı yenilgisi ve liderinin öldürülmesi sonucunda taraftarlarının hissettiği aşağılanma duygusunun ardından, bu daha da zor görünüyor.

Siyasi sınıfın iflası ve tek tek düşmesi, ardından yalnızca Şii toplumunu korumakla kalmayıp aynı zamanda Lübnan'ı İsrail'e karşı savunabilecek, Sünni tekfirciler karşısında Şii-Hıristiyan siyasi ittifakı içinde Hıristiyanları koruyacak en güçlü taraf olan Hizbullah’ın gücüne dair ideolojik ve silahlı propagandanın çöküşü, devlet kurumlarının, hatta eğitim kurumlarının bile onarılamaz şekilde dağılması ve farklı dini grupların kontrolüne geçmesi, yakın gelecekte bir tür kurumsal otoritenin ortaya çıkma olasılığını sorgulamaya iten sorunlardır.

Şimdi dini gruplar arasında kolektif hayal gücünün kuruluğu, Lübnanlılara otoriteyi aralarında paylaşma ve dağıtma konusunda anlaşmaya varmalarına yönelik her türlü çağrı girişiminin önünde büyük bir engel teşkil ediyor. Bir tarafın diğeri üzerindeki hakimiyeti, “uzlaşıya dayalı demokrasi” efsanesi ve dürüstlükten yoksun ama son derece açgözlü ve acımasız politikacıların birçok oyun ve hilesi gibi başarısız oldu. Bazı siyasetçilere göre “kurtarıcı kurum”a, yani orduya bahis oynamak da şiddete ve öldürmeye yatkın, birbirinden nefret eden, korkmuş gruplar arasında bir fikir birliğini gerektiriyor.

*Bu makale Şarku'l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.