‘Güvenlik arayışı’... Türk vatandaşı Lübnanlılar gözyaşları içinde Beyrut'tan yola çıktı

Deniz yoluyla yapılan ilk tahliye operasyonu, savaşın yayılmasından bu yana yapılan en büyük tahliye oldu

Türkiye, İsrail ile Hizbullah arasında şiddetlenen çatışmalar nedeniyle 2 bin vatandaşını Lübnan'dan tahliye etmeye başladı. (DPA)
Türkiye, İsrail ile Hizbullah arasında şiddetlenen çatışmalar nedeniyle 2 bin vatandaşını Lübnan'dan tahliye etmeye başladı. (DPA)
TT

‘Güvenlik arayışı’... Türk vatandaşı Lübnanlılar gözyaşları içinde Beyrut'tan yola çıktı

Türkiye, İsrail ile Hizbullah arasında şiddetlenen çatışmalar nedeniyle 2 bin vatandaşını Lübnan'dan tahliye etmeye başladı. (DPA)
Türkiye, İsrail ile Hizbullah arasında şiddetlenen çatışmalar nedeniyle 2 bin vatandaşını Lübnan'dan tahliye etmeye başladı. (DPA)

Muna, Türk vatandaşlarını tahliye edecek gemiyle ailesiyle birlikte Beyrut Limanı’ndan ayrılmak için evrak işlerini tamamladığında nihayet rahat bir nefes aldı ve İsrail'in yıkıcı bombardımanı altındaki Lübnan'dan ‘koparılmış’ hissettiğini söyledi.

Soyadını vermekten kaçınan 42 yaşındaki dört çocuk annesi Muna, dün (Çarşamba) Beyrut Limanı yakınlarında yaptığı açıklamada, “İnsanları ve taşları yok eden ve gözlerimizden uykuyu çalan bir savaştan kaçıyoruz” dedi.

İsrail'in geçen ay Lübnan'daki savaş operasyonlarını genişletmesinden bu yana deniz yoluyla yapılan en büyük ve ilk tahliye operasyonunun bir parçası olarak yola çıkmadan önce ailesi için hazırladığı ondan fazla bavulu incelerken gözyaşları yanaklarından süzüldü.

zxscdv
Lübnan'dan ayrılmak üzere Beyrut'taki toplama noktasına gelen bir Türk kadın, bir yakınıyla vedalaşıyor. (DPA)

Büyükannesinden Türk vatandaşlığı alan Lübnanlı kadın, “Lübnan bizim ülkemiz. Eskiden en iyi ülkeydi. Hayatlarımızı mahvettiler ve kahkahalarımızı çaldılar. Şimdi evsiziz. Kendimi ülkemden koparılmış gibi hissediyorum” ifadelerini kullandı.

Muna ve ailesi, Beyrut'a yaklaşık 300 ton insani yardım taşıyan iki Türk donanma gemisiyle dün öğleden sonra Beyrut'tan yola çıkmaya hazırlanan, çoğu Lübnan çifte vatandaşı 2 bin kadar Türk vatandaşı arasındaydı.

Hizbullah ile İsrail arasında bir yıldır devam eden sınır ötesi çatışmaların ardından İsrail 23 Eylül'den bu yana Lübnan'ın güney ve doğusu ile Beyrut'un güney banliyölerinde Hizbullah'ın kalesi sayılan bölgelere yönelik bombardımanlarını yoğunlaştırdı. Ayrıca Lübnan Dağı'ndaki Chouf bölgesi ya da kuzeydeki Trablus şehri gibi Hizbullah'a bağlı olmayan şehir ve kasabaları da hedef alarak pek çok kişide güvensizlik hissi yarattı.

dcvr
Bir Türk vatandaşı önünde çocuklarının bebek arabasını sürerken, arkasında da bavullarını sürüklüyor. (DPA)

Beyrut'un sahilindeki bir toplanma alanında, yola çıkmaya hazırlananlar sevdikleriyle vedalaşırken gözyaşları ve hüzün hakimdi. Türk diplomatlar, alanı dolduran rengârenk bavullara eşyalarını aceleyle yerleştiren Türk vatandaşlarına yardım ediyor ve onlarla konuşuyordu.

cdvfgbr
Türk kadın ve kedisi Lübnan'dan ayrılmak üzere Beyrut'taki toplanma noktasına geldi. (DPA)

Lübnan doğumlu 41 yaşındaki Filistinli Vela el-Ağa, hayatı boyunca Beyrut'ta yaşadığını ve Türk pasaportu taşıdığını belirterek, ‘güvenlik arayışı için’ yola çıktığını söyledi.

Siyah giyimli iki çocuk annesi kadın, “Bombardımandan uzakta yaşasak bile güvende değiliz. Bombardıman seslerini duyuyoruz ve psikolojik olarak etkileniyoruz” dedi.

Akrabalarıyla gözyaşları içinde vedalaşırken “Kalbimin bir parçasını burada bırakıyorum” ifadesini kullandı.

Yakınlarda, kız kardeşi Selva, küçük kızının ağlamasından habersiz, dikkati dağılmış bir şekilde duruyor ve iç çekerek şöyle diyordu: “Bilinmeyene gidiyoruz... Sadece çocuklarımızın güvenliği için gidiyoruz.”

‘Kötüleşen güvenlik durumu’

Büyükelçiliğe göre Lübnan'daki Türk konsolosluğunda tahmini 14 bin Türk vatandaşı kayıtlı bulunuyor.

Türkiye'nin Lübnan Büyükelçisi Ali Barış Ulusoy AFP'ye yaptığı açıklamada, “İsrail'in saldırılarından dolayı kötüleşen güvenlik durumu nedeniyle büyükelçiliğe çok sayıda tahliye talebi geldiğini” söyledi.

Ülkesinin ‘bir günde çok sayıda vatandaşı tahliye edebilmek için geniş çaplı bir tahliye operasyonu’ düzenlediğini belirten Ulusoy, tahliyenin yaklaşık 2 bin kişiyi kapsadığını kaydetti.

scdvfrg
Bir Türk askeri gemisi, Türk vatandaşlarının savaştan zarar gören Lübnan'dan tahliyesine hazırlık amacıyla Beyrut Limanı’na yanaştı. (AFP)

Bazı yolcular, ayrılmalarına izin verileceği umuduyla Türk pasaportu olmayan aile üyelerini de getirdiler ve endişeyle onay bekliyorlar.

Eşinden Türk vatandaşlığı alan Fadi Amirat, Lübnanlı ailesiyle birlikte ‘Lübnan'daki şiddetli savaştan’ kaçmayı umduğunu söylüyor.

tygn
Lübnan'daki Türk konsolosluğunda 14 bin Türk vatandaşının kayıtlı olduğu tahmin ediliyor. (DPA)

Büyükelçi Ulusoy, ülkesinin ‘istisnalar’ yapacağını vurguladı.

Birçoğu yaşlı ve çocuklardan oluşan Türk vatandaşları toplanma alanına akın ederken Ulusoy şunları söyledi: “Normalde bu tür tahliyeler ülke vatandaşlarıyla sınırlıdır... Ancak aile bütünlüğü adına, Türk vatandaşlarının eşleri, çocukları veya ebeveynleri gibi vatandaş olmaları gerekmeyen birinci derece akrabalarını kabul etmek için esnek bir politika benimsedik.”

Ulusoy, ülkesinin ‘ilave taleplerin sayısına ve Lübnan'daki güvenlik durumunun seyrine’ bağlı olarak ilave tahliye operasyonları düzenleyebileceğini açıkladı.

‘Uzun savaş’

İsrail hava saldırılarını özellikle Beyrut'un Dahiye bölgesine, Refik Hariri Uluslararası Havaalanı'nın bulunduğu bölgeye yoğunlaştırdı. Saldırılardan biri Suriye ile Masnaa Sınır Kapısı bölgesini hedef aldı ve iki ülke arasındaki ana kara geçişini kesti. Çok sayıda insan Lübnan'dan Suriye'ye kaçmak için her gün yaya olarak bu sınır kapısını kullanmaya devam ediyor.

Lübnan Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı Ali Hamiye salı günü AFP'ye yaptığı açıklamada hükümetin ‘Refik Hariri Uluslararası Havaalanı başta olmak üzere kara, deniz ve hava yoluyla kamu tesislerini sağlam tutmaya çalıştığını’ söyledi.

acdvferbt
Türk vatandaşları Lübnan'ı terk etmeye hazırlanmak için Beyrut'taki toplanma noktasına geliyor. (DPA)

Hamiye, yetkililerin uluslararası temaslar aracılığıyla İsrail'in Refik Hariri Uluslararası Havaalanı'nı hedef almayacağına dair ‘güvence’ aldıklarını, ancak çevresinde yoğun hava saldırıları düzenlenirken bunun ‘garanti’ anlamına gelmediğini söyledi.

İki kızının arkasında yürüyen ve omzunda iki tekerleği kırık büyük bir valiz taşıyan Türk vatandaşı Gazi Yusuf, Lübnan'ı terk etmeyi ilk kez düşündüğünü söyledi.

30 yıldır Lübnan'da yaşayan 58 yaşındaki Yusuf şu ifadeleri kullandı: “Hizbullah ile İsrail'in Lübnan'da çoğu sivil yaklaşık bin 200 kişinin ölümüne neden olan 34 günlük yıkıcı bir savaşa girdiği 2006 yılındaki savaşa kıyasla bu seferki bombardıman daha şiddetli ve daha büyük.”

azxscdvfe
Türk kökenli Lübnan vatandaşı Meryem Derviş, Lübnan'ı terk etmek üzere Türk donanma gemilerine binmeyi bekliyor. (Reuters)

Lübnan 2019'dan bu yana, nüfusun çoğunluğunun yoksulluk sınırının altında olduğu ve devletin en temel hizmetleri sağlayamadığı bir ekonomik çöküşe tanıklık ediyor.

Söz konusu durum Lübnanlı-Türk emlak sektörü çalışanı Muhammed Diyab'ı ülkeyi terk etmeye itmedi. Ancak bugün ayrılmaya karar verdi.

Tekerlekli sandalye kullanan böbrek hastası babasının yanında duran iki çocuk babası Diyab, “Durum çok daha kötüleşti ve Lübnan'da yaşamaya devam etmemize izin vermiyor” dedi.

Türkiye'deki yaşamı için net bir plan yapmadan ayrıldığını belirten Diyab, “Durum düzelirse geri döneriz ama savaş daha uzun sürecek gibi görünüyor” şeklinde konuştu.



Suriye’de güç dengesi değişirken SDG savunmada

Suriye Demokratik Güçleri (SDG) mensuplarının tanksavar füzesi taşıyan bir drone uçurduğu videodan alınan ekran görüntüsü
Suriye Demokratik Güçleri (SDG) mensuplarının tanksavar füzesi taşıyan bir drone uçurduğu videodan alınan ekran görüntüsü
TT

Suriye’de güç dengesi değişirken SDG savunmada

Suriye Demokratik Güçleri (SDG) mensuplarının tanksavar füzesi taşıyan bir drone uçurduğu videodan alınan ekran görüntüsü
Suriye Demokratik Güçleri (SDG) mensuplarının tanksavar füzesi taşıyan bir drone uçurduğu videodan alınan ekran görüntüsü

Türkiye destekli grupların Suriye'nin kuzeyinde kendilerine karşı harekete geçmesi ve Ankara dostu bir grubun Şam'ın kontrolünü ele geçirmesiyle birlikte Suriye'nin başlıca Kürt grupları 13 yıllık savaş boyunca elde ettikleri siyasi kazanımları korumak için savunmaya geçtiler.

Irak'tan İran, Türkiye’ye uzanan daha geniş bir Kürt grubunun parçası olan Suriye Kürtleri, ülkenin neredeyse dörtte birini kontrol ettikleri ve DEAŞ'a karşı ABD'nin kilit müttefiki olan güçlü bir silahlı gruba liderlik ettikleri Suriye çatışmasının şimdiye kadarki birkaç kazananı arasında yer aldı.

Reuters'a konuşan iki analist ve üst düzey bir Batılı diplomat, Heyetu Tahriru’ş-Şam (HTŞ) savaşçılarının bu ay Şam'ı ele geçirerek Devlet Başkanı Beşşar Esed'i devirmesinden bu yana güç dengesinin Kürtler aleyhine olduğunu söyledi.

Suriye'deki sarsıcı değişim ortamında Türkiye'nin etkisini arttırması beklenirken, ABD'deki yönetim değişikliği Washington'un Kürtlerin ağırlıkta olduğu YPG’nin ana omurgasını oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri’ni (SDG) desteklemeye ne kadar devam edeceği konusunda soru işaretleri yaratıyor.

Türkiye için SDG ulusal güvenlik tehdidi oluşturuyor. Ankara bu grupları, 1984'ten bu yana Türk devletine karşı isyan yürüten ve Türkiye, ABD ve diğer güçler tarafından terör örgütü olarak kabul edilen PKK’nın bir uzantısı olarak görüyor.

ABD merkezli düşünce kuruluşu Century International'da çalışan Aron Lund, Suriyeli SDG’nin  ‘çok büyük bir sorunla karşı karşıya olduğunu’ ifade etti.

Lund, “Suriye'de denge temelden Türkiye destekli ya da Türkiye'nin müttefiki gruplar lehine değişti. Türkiye bundan en iyi şekilde yararlanmaya kararlı görünüyor” ifadelerini kullandı.

Bu değişim, Suriye Milli Ordusu (SMO) olarak bilinen Türkiye destekli silahlı grupların YPG’nin öncülüğündeki SDG karşı askeri ilerlemeler kaydettiği kuzey bölgesinin kontrolü için yeniden başlayan çatışmalarda kendini gösteriyor.

Kürtlerin liderliğindeki bölgesel yönetimde üst düzey bir yetkili olan Fener el-Kait Reuters'a yaptığı açıklamada, Esed'in devrilmesinin parçalanmış devleti yeniden birleştirmek için bir fırsat olduğunu söyledi.

Esed'in Arap milliyetçisi Baas Partisi on yıllardır Kürtleri baskı altında tutuyordu.

ık8ol9
Suriye Demokratik Güçleri (SDG) Lideri Mazlum Abdi (Reuters)

El-Kait, bölgesel yönetimin Türkiye ile diyaloğa hazır olduğunu ancak kuzeydeki çatışmanın Ankara'nın ‘çok kötü niyetleri’ olduğunu gösterdiğini söyledi. El-Kait, “Bu kesinlikle bölgeyi yeni bir uçuruma ve yeni bir çatışmaya doğru itecektir” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan cuma günü yaptığı açıklamada, Esed'in devrilmesinden sonra yabancı ülkelerin Kürt milislere verdikleri desteği çekmelerini beklediğini söylerken, Ankara YPG’yi izole etmeye çalışıyor.

Reuters'ın sorularını yanıtlayan bir Türk yetkili, çatışmanın temel nedeninin ‘Türkiye'nin bölgeye yönelik vizyonu değil, PKK'nın bir terör örgütü olması’ olduğunu ifade etti.

Yetkili, “PKK ve YPG silahlarını bırakmalı ve Suriye'yi terk etmelidir” dedi.

SDG lideri Mazlum Abdi perşembe günü Reuters'a verdiği bir demeçte, Suriye'deki PKK’lıların varlığını ilk kez kabul etti.

Abdi, PKK savaşçılarının DEAŞ'a karşı mücadelede destek sağladıklarını ve Türkiye ile tam bir ateşkes sağlanması halinde Suriye'yi terk edeceklerini belirtti. Ayrıca PKK ile herhangi bir örgütsel bağı olduğunu da reddetti.

Feminizm ve İslamcı gruplar

Aynı zamanda Şam'daki yeni yönetim Ankara'ya dostça yaklaşıyor ve tüm Suriye'yi merkezi bir yönetim altında birleştirme arzusunu dile getiriyor ki bu da Kürtlerin tercih ettiği adem-i merkeziyetçi yönetime meydan okuyabilir.

Türkiye, SMO'ya doğrudan destek verirken, diğer ülkeler gibi HTŞ'yi geçmişte El-Kaide ile olan bağlantıları nedeniyle terörist grup olarak nitelendiriyor.

yjukılo
Suriye'deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera

Buna rağmen Ankara'nın HTŞ üzerinde önemli bir etkiye sahip olduğuna inanılıyor. Üst düzey bir Batılı diplomat, “Onları (HTŞ’yi) en çok Türklerin etkileyebileceği açık” dedi.

Suriye'deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera bir Türk gazetesine verdiği demeçte, Esed'in devrilmesinin ‘sadece Suriye halkı için değil, aynı zamanda Türk halkı için de bir zafer olduğunu’ söyledi.

Reuters'ın sorularını yanıtlayan Türk yetkili, HTŞ'nin Ankara'nın kontrolünde olmadığını belirterek, HTŞ’yi ‘şartlar gereği iletişim kurulan’ bir yapı olarak tanımladı. Yetkili ayrıca, birçok Batılı ülkenin de bunu yaptığını ifade etti.

Demokratik Birlik Partisi (PYD) ve ona bağlı YPG liderliğindeki Suriyeli Kürt gruplar, 2011 yılında Esed'e karşı başlayan ayaklanmanın ardından ülkenin kuzeyinin büyük bölümünü kontrol altına aldı. Bağımsızlıktan ziyade özerklik istediklerini vurgularken kendi yönetimlerini kurdular.

Sosyalizm ve feminizmi vurgulayan politikaları HTŞ'nin yöneliminden oldukça farklı.

ABD öncülüğündeki güçlerin DEAŞ'a karşı SDG ile ittifak kurarak ağırlıklı olarak Arap olan bölgeleri kontrol altına almasıyla bölgeleri genişledi.

Türkiye destekli SMO’yu oluşturan gruplar, Esed'in devrilmesiyle birlikte SDG'ye karşı saldırılarını şiddetlendirerek 9 Aralık'ta Münbiç şehrini ele geçirdi.

Washington ateşkese aracılık etti, ancak SDG Türkiye ve müttefiklerini ateşkese uymamakla suçladı. Bir Türk savunma bakanlığı yetkilisi böyle bir anlaşma olmadığını söyledi.

ABD'nin SDG'ye verdiği destek, ABD ile NATO üyesi Türkiye arasındaki gerilimi arttırdı.

Washington SDG'yi, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken'ın bu dönemi Suriye'deki kabiliyetlerini yeniden inşa etmek için kullanmaya çalışacağı uyarısında bulunduğu DEAŞ'a karşı mücadelede kilit bir ortak olarak görüyor. SDG halen militan örgütle bağlantılı on binlerce kişiyi kamplarda ve cezaevlerinde tutuyor.

Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler geçen hafta yaptığı açıklamada, ülkesinin Suriye'de DEAŞ'ın yeniden canlandığına dair herhangi bir belirti tespit etmediğini bildirdi.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan cuma günü Ankara'da Alman mevkidaşıyla yaptığı görüşmede, tutukluların tutulduğu kamp ve cezaevlerinin yönetimi için alternatifler bulunması gerektiğini belirtti.

ABD'nin Yakın Doğu İşlerinden Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Barbara Leaf de cuma günü yaptığı açıklamada, Washington'un Ankara ve SDG ile birlikte ‘SDG'nin ülkenin o bölgesindeki rolüne ilişkin sorunsuz bir geçiş’ üzerine çalıştığını söyledi.

Joe Biden'ın yönetimi ABD güçlerinin Suriye'de kalacağını söyledi, ancak Başkan seçilen Donald Trump 20 Ocak'ta göreve başladığında çekilmelerini emredebilir.

Trump'a mesaj

Trump ilk döneminde Suriye'den çekilmek istemiş, ancak hem kendi ülkesinden hem de ABD'nin müttefiklerinden gelen baskılarla karşılaşmıştı.

Şarku’l Avsat’ın Reuters’tan aktardığına göre Suriyeli Kürt yetkili İlham Ahmed, 17 Aralık'ta Trump'a yazdığı mektupta, Türkiye'nin Trump göreve gelmeden önce kuzeydoğuyu kontrol etmeye hazırlandığını iddia etti.

Mektupta, Türkiye'nin planının ‘terörle mücadelede yıllardır kaydedilen ilerlemeyi geri alma tehdidinde bulunduğunu’ yazan Ahmed, Trump’a hitaben “Bu felaketi önleme gücüne sahip olduğunuza inanıyoruz” dedi.

Trump 16 Aralık'ta yaptığı açıklamada, Türkiye'nin Suriye'de olup bitenleri ‘kontrol altına alacağını’ söyledi, ancak ABD askerlerinin Suriye'de konuşlanmasına ilişkin planlarını açıklamadı.

Oklahoma Üniversitesi'nde Suriye uzmanı olan Joshua Landis, “Kürtler imrenilecek bir konumda değil. Şam’daki yeni yönetim kendine çeki düzen verdiğinde bölgeye girecektir. ABD sonsuza kadar orada kalamaz” ifadelerini kullandı.

HTŞ lideri Ahmed eş-Şera BBC'ye yaptığı açıklamada, ‘Kürtlerin Suriye halkının bir parçası olduğunu’ belirterek, “Suriye bölünmeyecek” dedi. Eş-Şera, silahların tamamen devletin elinde olması gerektiğini ifade etti.

Eş-Şera, Türkiye'nin temel kaygılarından biri olan Suriyeli olmayan Kürt savaşçıların Suriye'deki varlığını kabul etti. Eş-Şera, “Suriye topraklarının Türkiye'ye ya da başka ülkelere tehdit oluşturmasını ve istikrarı bozmasını kabul etmiyoruz” diye konuştu.

Eş-Şera, ‘sorunun çözümü için barışçıl bir formül’ bulmak amacıyla diyalog ve müzakereler yoluyla çalışma sözü verdi.

Kürt yetkili Fener el-Kait, yönetiminin ‘demokratik bir Suriye, adem-i merkeziyetçi bir Suriye, tüm mezhep, din ve etnik kökenlerden tüm Suriyelileri temsil eden bir Suriye’ istediğini bildirdi. El-Kait, SDG'nin ‘yeni Suriye ordusunun çekirdeği’ olacağını belirtti.

SDG Komutanı Mazlum Abdi Reuters'a verdiği demeçte, iki tarafın güçleri arasında çatışma çıkmasını önlemek için HTŞ ile temas kurulduğunu doğruladı, ancak Ankara'nın Şam ile Kürt güçler arasında bir bölünme yaratmaya çalışacağını söyledi.

SDG'nin Şam'daki ‘yeni siyasi aşamaya’ katılması için ABD öncülüğündeki koalisyon da dahil olmak üzere uluslararası taraflardan güçlü bir destek olduğunu söyleyen Abdi, bunu ‘büyük bir fırsat’ olarak niteledi.

Abdi, “Türkiye ve ona bağlı gruplarla aramızda tam bir ateşkes sağlandıktan sonra bu aşamaya katılmaya hazırlanıyoruz” dedi.