Lübnan'da kitlesel yerinden edilmeler mezhep çatışmasına davetiye çıkarıyor

Yerinden edilenler inançlarına göre sınıflandırıldığından, köylüler kaçak Hizbullah üyelerini evlerine almaktan korkuyor

Bir köyde, köy sakinlerinin ayrılmalarını istemesi üzerine burayı terk eden onlarca yerinden edilmiş kişi (AFP)
Bir köyde, köy sakinlerinin ayrılmalarını istemesi üzerine burayı terk eden onlarca yerinden edilmiş kişi (AFP)
TT

Lübnan'da kitlesel yerinden edilmeler mezhep çatışmasına davetiye çıkarıyor

Bir köyde, köy sakinlerinin ayrılmalarını istemesi üzerine burayı terk eden onlarca yerinden edilmiş kişi (AFP)
Bir köyde, köy sakinlerinin ayrılmalarını istemesi üzerine burayı terk eden onlarca yerinden edilmiş kişi (AFP)

Lübnan'ın güneyindeki Nebatiye ilinin, nüfusunun çoğunluğunu Hristiyanların oluşturduğu Merciyun ilçesi, geçtiğimiz ay İsrail'in bombaladığı Müslüman köylerinden kaçan onlarca insana okullarının ve kiliselerinin kapılarını açmıştı. Ancak bu durum ülkede mezhep çatışması tehlikesini gündeme getirdi.

Reuters'a konuşan yedi Merciyunlu, ilçenin bazı sakinlerinin yerinden edilenler arasında İsrail'le savaş halindeki Şii siyasi parti ve silahlı hareket Hizbullah'la bağlantılı kişiler olmasından endişe ettiklerini, buna karşın iyi komşuluk geleneklerini korumak istediklerini ve genişleyen İsrail saldırısından kaçanların gidecek hiçbir yeri olmadığını da bildiklerini söylediler.

Merciyun ilçesi, geçtiğimiz yıl İsrail'in Hizbullah'a yönelik saldırılarından uzak kalmış olsa da bölge sakinleri kısa süre içinde savaşın kapılarına dayandığını anladı.

Merciyun’un emniyet güçlerinden iki kaynak ve yerel sakinler, ilçenin yakınlarında İsrail'in motosikletli bir Şii'yi insansız hava aracı (İHA) ile hedef aldığı saldırıda biri öğretmen diğeri polis olmak üzere iki Merciyunlunun öldürüldüğünü belirttiler. İsrail ordusu, konuyla ilgili yorum talebine henüz yanıt vermedi.

Aynı gün üç Merciyunlu ve Merciyun Ortodoks Kilisesi Rahibi Philip Akla, kiliseye sığınan yerinden edilen bir kişinin havaya ateş açtığını, başka bir yere gitmesi söylendikten sonra personeli tehdit ettiğini ve bu durumun Merciyun’ın misafirperverliğini hızla buharlaştırdığını vurguladılar.

Şarku’l Avsat’ın Reuters'tan aktardığına göre Rahip Akla, Merciyun’dan telefonla yaptığı açıklamada, bazı bölge sakinlerinin yerinden edilen kişiler nedeniyle köyün İsrail’in saldırılarına maruz kalmasından korktuklarını belirterek, “Evinize ateş düşmesini istemezsiniz” dedi.

Rahip Akla ve adlarının açıklanmasını istemeyen diğer altı Merciyunlu, ilçe sakinlerinin ayrılmalarını istemesi üzerine onlarca yerinden edilmiş kişinin, paniğe kapılan diğer birçok ilçe sakiniyle birlikte köyü terk ettiğini aktardılar.

Lübnan'ın nüfusu 12'den fazla dini mezhepten oluşuyor, bu nedenle siyasi temsil mezhepsel çizgiler boyunca bölünmüş durumda. 1975-1990 yılları arasında yaşanan ve yaklaşık 150.000 kişinin ölümüne ve komşu ülkelere göç etmesine neden olan iç savaş, dini bölünmeleri daha da şiddetlendirdi.

zsacdfv
Bir okulun bahçesine sığınmış yerinden edilen insanlar (Reuters)

Reuters'in görüştüğü 10'dan fazla milletvekili, siyasetçi, bölge sakini ve analist, İsrail'in Lübnan'da Şiilerin çoğunlukta olduğu bölgelere yönelik askeri saldırısının mezhepsel gerilimleri körükleyerek Lübnan'ın istikrarını tehdit ettiğini ve bir milyondan fazla insanın Sünnilerin ve Hıristiyanların yoğun olduğu bölgelere kaçmasına neden olduğunu söylediler.

İsrail'in yerinden edilen ailelerin kaldığı binalara düzenlediği saldırıların bu olumsuz hissiyatı körüklediğini belirten kaynaklar, söz konusu ailelerin kaldığı evlerin sahiplerinin, kendilerinin de hedef alınabileceğinden korkmaya başladıklarını belirttiler.

Rahip Akla, mezhep düşmanlığının tırmanmasından şikâyet ederek, “Şu an sınırlar açılıyor ve korkular artıyor, çünkü kimse nereye gittiğimizi bilmiyor” ifadelerini kullandı.

“Lübnan kırılgan bir ülke”

Lübnan’da dini gruplarla bağlantılı silahlı gruplar arasında 15 yıl süren bir iç savaş yaşandı. Bu savaş, güneyde İsrail güçlerine karşı koymak için silahlarını koruyan Hizbullah dışında, herkesin silahsızlandırılmasıyla sona erdi.

İsrail, 2000 yılında Lübnan'ın güneyinden çekildi ama Hizbullah silahlarını bırakmadı. Ardından 2006'da İsrail'e karşı bir sınır savaşı yürüttü. 2008 yılında ise savaşını Lübnan içindeki siyasi muhaliflere kaydırdı. O dönemde sokaklardaki huzursuzluk Hizbullah’ın yükselişini destekledi.

Birleşmiş Milletler (BM) destekli bir mahkemede görülen davada bazı Hizbullah üyeleri, 2005 yılında Sünni Başbakan Refik Hariri'ye düzenlenen suikasttan suçlu bulundu ve hapis cezası aldı. Hizbullah muhalifleri, çoğunlukla Hıristiyan ve Sünni olan başka siyasetçilerin de öldürülmesinden onu sorumlu tutsa da Hizbullah, bu suçlamaları her zaman reddetti.

İran'dan aldığı destek sayesinde bölgesel bir güç haline gelen Hizbullah, Suriye'de Devlet Başkanı Beşşar Esed'e karşı başlayan halk ayaklanmasının bastırılmasına yardımcı olmak için savaşa katıldı. Fakat bu durum Hizbullah'ın Lübnan içinde, Lübnan'ın iktidar paylaşım sistemine göre Maruni Hristiyanlara ayrılan ve 2022 yılından beri boş olan cumhurbaşkanlığı da dahil olmak üzere karar alma mekanizmalarındaki gücünü korumasına engel olmadı.

Hizbullah’ın destek tabanı İsrail saldırılarından etkilenirken, aralarında geçici Başbakan Necip Mikati’nin de bulunduğu Lübnanlı liderler, iç barışın korunmasının önemini vurguladı.

(Maruni Hıristiyan) Lübnan Kuvvetleri Partisi’nin (LK) de aralarında olduğu Hizbullah'ın rakipleri bile siyasi söylemlerini yumuşatarak ve destekçilerini gerilimi tırmandırmamaya çağırarak itidal çağrılarına uygun bir tutum sergilediler.

Ancak sahada, özellikle de Beyrut'ta yerinden edilen insanların barındığı okulların çevresinde gerginlik devam ediyor. Bölge sakinleri, sığınaklara kimin girip çıkacağına ve hangi malzemelerin getirileceğine Hizbullah üyelerinin karar verdiğini aktardılar.

Öncesinde sadece trafiğin yoğun olduğu saatlerde kalabalık olan ana yollar, artık gün boyu İsrail bombardımanlarından kaçanların araçlarıyla dolup taşarken bu durum, şehrin zaten çökmekte olan altyapısı üzerinde baskı yaratıyor.

Başkent Beyrut'ta ağırlıklı olarak Hıristiyanların yaşadığı bir ilçe olan Butşay’da Belediye Başkanı Mişel Huri, cuma günü ilçe sakinlerinin, içinde Hizbullah'a ait silahlar olabileceğinden şüphelendikleri için bir kamyonun dışarıdan kiralanan bir depodaki konteyneri boşaltmasını engellediklerini açıkladı.

Kamyonun aranmadan götürüldüğünü belirten Huri, “Gerginlik hâkim, bugün herkes korkuyor” dedi.

Dürzi Milletvekili Vail Ebu Faur, her kesimden siyasetçinin ulusal birliği korumak için çalışması gerektiğini belirterek, “Beyrut yerinden edilenler, sürtüşmeler, mülkiyet anlaşmazlıkları ve tüm banliyölerin Beyrut, Güney Lübnan ve Bekaa Vadisi haline gelmesi nedeniyle patlayabilir” öngörüsünde bulundu.

Lübnan, 2020 yılının ağustos ayında Beyrut Limanı’nda meydana gelen patlamanın ve yüz binlerce kişiyi yoksulluğa iten beş yıllık ekonomik krizin olumsuz etkilerini yaşarken Hizbullah, Hamas’ın 7 Ekim 2023 tarihinde İsrail’e saldırmasından bir gün sonra İsrail'e karşı ikinci bir cephe açtı.

BM Mülteciler Yüksek Komiseri Filippo Grandi, mezhep çatışmasının tehlikelerine ilişkin bir soru üzerine Lübnan'ın ‘kırılgan bir ülke’ olduğunu söyledi. Grandi, “Bırakın bu kadar büyük bir şoku, herhangi bir şok bile ülkenin gerilemesine ve büyük sorunlara neden olabilir” değerlendirmesinde bulundu.

Hizbullah'ın karşı karşıya olduğu riskler

Yerinden edilme krizi, her zaman destekçilerinin ihtiyaçlarını karşılamakla övünen, ancak şimdi artan ihtiyaçlar ve neredeyse iflas etmiş bir devletin yetersizliğiyle karşı karşıya olan Hizbullah için de büyük bir zorluk teşkil ediyor.

Konunun hassasiyeti nedeniyle kimliğinin gizli tutulmasını şartıyla konuşan Lübnanlı bir yetkili, Hizbullah'ın Lübnan'da ateşkes konusundaki tutumunu yumuşatmasının kısmen kitlesel yerinden edilmelerin yarattığı baskıdan kaynaklandığını söyledi. İsrail'e yönelik saldırılarını ancak Gazze Şeridi’nde ateşkese varılması şartıyla sona erdireceğini açıklayan Hizbullah, konuyla ilgili yorum talebine yanıt vermedi.

Hizbullah üyesi Milletvekili Ali Mikdat, geçtiğimiz hafta yerinden edilen kişilerin kaldığı bir okulu ziyareti sırasında yaptığı açıklamada, “Halkımız en zor koşullara ve en zor şartlara hazır. Bu felaket bizi birleştirdi” ifadelerini kullandı. Mikdat, Lübnan'ın ‘bir sınavda olduğunu’ da belirtti.

Ancak güneydeki Haruf kasabasından kalabalık ailesiyle birlikte kaçan Şii kadın Nimat Harb, okulda yaşamanın stresli olduğunu ve insanların Hizbullah’tan ve hükümetten daha fazla destek verilmesine ihtiyaç duyduğunu söyledi.

Harb, sözlerini şöyle sürdürdü:

“İçinde bulunmak zorunda bırakıldığımız mevcut durumda siyasetçilerin bizi desteklemesine ihtiyacımız var. Ancak bu şekilde müzakere masasına oturabilirler ve insanlar evlerine daha erken dönebilir.”

Ev sahipleri ve kiracılar, çalışabilir durumdaki yerinden edilmiş kişilerin çoğunun daire kiralayabildiğini, fakat ev sahiplerinin genellikle en az üç aylık kapora talep ettiklerini belirttiler.

 zxcvbn
Çalışabilecek durumdaki yerinden edilmiş kişilerin çoğu ev kiralayabildi (AFP)

Yine ev sahipleri ve kiracılar, bazı ev sahiplerinin yerinden edilen kişilere evlerini kiralamaktan kaçındıklarını da aktardılar.

Reuters’ın bildirdiğine göre bazı ev sahipleri kiracılarına ‘komşularını tanımaları’ ve ‘herkesin güvenliği için eve giren çıkan kişi sayısını sınırlandırmaları’ çağrısında bulunan mesajlar gönderdi.

İç savaş anıları

Öte yandan toplu yerinden edilmeler ve bölge sakinleri arasında artan gerilim, bazı Lübnanlıların zihinlerinde iç savaş sırasında yaşanan devletin çöküşü ve kitlesel konut gasplarına ilişkin istenmeyen anıları yeniden canlandırdı.

Hizbullah’la müttefik olan Suriye Sosyal Milliyetçi Partisi (SSMP) üyeleri ve yerel sakinler, Hizbullah üyelerinin Beyrut'un Hamra bölgesinde en az altı konut ve otele girerek buraları sığınaklara dönüştürdüğünü söylerken, Hizbullah yetkilileri bu iş için onlarca üyenin seferber edildiğini açıkladılar.

Reuters muhabiri, rozetlerinden tanınan SSMP üyelerinin iki binayı koruduğuna tanık olduğunu aktardı.

SSMP üyesi Vassim Şantif, binalardan birinin, Lübnan'ı beş yıldır boğan ekonomik kriz nedeniyle hizmet dışı kalan 14 katlı bir otel olduğunu ve şu an 800 kişiye ev sahipliği yaptığını söyledi.

Hizbullah üyeleri trafiği yönlendirirken ve bir yardım kamyonundan su şişelerini boşaltırken Şantif, “Devlet yok, sıfır, devletin yerine biz geçtik” dedi.

İsrail'in artan saldırılarından kaçan 200'den fazla kişinin aynı yeri işgal ettiğini söyleyen avukat Rebeka Habib ise bu kişilerin tahliye edilmesi için dava açtı. Yetkililerin kalmaları için başka bir yer temin etmesinin ardından davayı kazanan Habib, “Tarihin tekerrür etmesinden korkuyorduk” ifadelerini kullandı.



Lübnan savaşının Suriye ekonomisi üzerindeki feci yansımaları

Lübnan'dan atılan füze sonucu İsrail'in kuzeyinden dumanlar yükseliyor (EPA)
Lübnan'dan atılan füze sonucu İsrail'in kuzeyinden dumanlar yükseliyor (EPA)
TT

Lübnan savaşının Suriye ekonomisi üzerindeki feci yansımaları

Lübnan'dan atılan füze sonucu İsrail'in kuzeyinden dumanlar yükseliyor (EPA)
Lübnan'dan atılan füze sonucu İsrail'in kuzeyinden dumanlar yükseliyor (EPA)

Hayed Hayed

Şam ekonomisi, ülkede yıllardır süren çatışmalar ve kendisine uygulanan uluslararası yaptırımlar nedeniyle büyük ölçüde Lübnan'a dayanıyordu. Bu durum özellikle rejimin kontrolü altındaki bölgeleri Lübnan'daki ekonomik ve siyasi istikrarsızlığa karşı çok hassas hale getirdi. Bugün İsrail'in Lübnan'da Hizbullah'a karşı askeri harekatını yoğunlaştırmasıyla durum daha da tehlikeli hale geldi ve olası yan etkiler ve bunların zaten aksayan Suriye ekonomisi üzerindeki yansımaları konusunda ciddi endişelere yol açtı.

İki ülke arasındaki ticaret yollarının bozulması, Suriye'nin esasında yetersiz olan tedarik zincirinde ciddi zorluklar yarattı. Suriye'deki çatışmanın 2011'de patlak vermesinden bu yana rejim, uluslararası yaptırımların etrafından dolanmak için hayati bir kanal olarak büyük ölçüde Lübnan'a güveniyor. Suriye'nin hammadde, tüketim malları ve yakıt da dahil olmak üzere temel ithal ürünlere erişimini sağlayan, iki ülke arasındaki resmi ve resmi olmayan kara sınır kapılarının yanı sıra Lübnan limanlarıydı. Ancak İsrail'in Güney Lübnan'daki askeri operasyonları ve Masnaa Sınır Kapısı’nın hedef alınması artık bu hayati önem taşıyan ekonomik arterleri tehdit ediyor.

Bunun en doğrudan ve gözle görülür etkilerinden biri akaryakıt fiyatlarındaki hızlı yükseliş oldu. Şam'da, benzinin fiyatı keskin bir şekilde yükseldi ve karaborsadaki fiyatı birkaç gün içinde litre başına 12 bin Suriye lirasından 30 bin Suriye lirasına fırladı. Akaryakıt fiyatlarındaki bu artışın diğer temel malların fiyatları ve maliyetleri üzerinde de ciddi etkileri oldu. Örneğin meyve ve sebze gibi temel malların taşıma maliyetleri birçok bölgede iki katına çıktı ve bu da fiyatlarının yüzde 15-25 oranında artmasına neden oldu. Fiyatlardaki bu keskin artışlar, zaten serbest düşüş içinde olan bir ekonominin sonuçlarının gölgesinde işlerini idare etmekte zorlanan ortalama Suriye vatandaşlarının karşılaştığı mali zorlukları artırıyor.

Ticaretteki bu çalkantı sadece ithalat ile sınırlı kalmadı. Zira çatışma aynı zamanda Suriye'nin yerel imalat sektörü için gerekli olan hammadde tedarik akışını da engelledi. Sektörün büyük bir kısmını Lübnan üzerinden ithal ettiği bu malzemelerde yaşanan azalma, yerli üretim malların fiyatlarının artmasına neden oldu. Suriyeli üreticiler, üretim faaliyetleri için gerekli hammaddeyi temin etmekte zorlanırken, son iki hafta içinde üretim maliyetlerinde yüzde 10-15 oranında artış olduğunu bildirdi. Bu durum, halihazırda yaptırımlar, yüksek üretim maliyetleri, düşük satın alma gücü ve küresel pazarlara erişimin sınırlanması nedeniyle felç olmuş Suriye'deki sanayi sektörü üzerinde ilave baskı oluşturdu.

Lübnan ile ticaretin durması Suriye'nin ihracat sektörünü de ciddi şekilde etkiledi. Son dönemde artan gerilimden önce, sınır kapılarından Lübnan'a geçiş yapan Suriyeli tırların sayısı günde 30 ila 40 tır arasındaydı; bunlar kıyafet, pamuklu ürünler, plastik ve gıda maddeleri gibi mallarla yüklüydü. Ancak İsrail'in sınır kapılarını ve ulaşım yollarını hedef almaya başlamasından bu yana bu geçişlerin tamamen durduğu bildiriliyor.

Mültecilerin Lübnan'dan Suriye'ye akınının devam etmesi ise konut piyasasını bozmaya başladı. Bildirildiğine göre iki hafta içinde 350 binden fazla insan Suriye'ye geçti ve bu da kira fiyatlarında keskin ve ani bir yükselişe yol açtı. Konuta olan talebin yüksek olması ve düzenleyici denetimlerin olmayışı nedeniyle ev sahipleri ve emlak komisyoncuları bu fırsatı değerlendirerek kiraları önemli ölçüde artırdı.

Başta Şam olmak üzere rejimin kontrolündeki pek çok bölgede kira fiyatları son günlerde yüzde 50-100 oranında arttı. Dahası bazı mahallelerde emlak sahipleri ödemelerin ABD doları cinsinden yapılmasını talep etmeye başladı ki bu da artan konut talebini yansıtıyor. Uygun fiyatlı konut arayanların karşılaştığı zorlukları daha da kötüleştiren husus ise, gayrimenkul sahiplerinin yüksek kiralara ek olarak, Suriye'de ne kadar kalacaklarını bilmeyenler arasında yaygın olduğu gibi, kısa süreli kira sözleşmesi yapmak isteyen kiracılardan altı aya kadar kira bedelini peşin ödemelerini istemeleridir.

Lübnan'da yoğunlaşan İsrail savaşının Suriye üzerindeki uzun vadeli ekonomik etkileri henüz net değil ancak ilk işaretler endişe verici

Kiralardaki bu hızlı artışın nedenleri sadece konuta olan talebin artması değil, aynı zamanda Suriye ve Lübnan'daki kira fiyatları arasındaki eşitsizlikten de kaynaklanıyor. Suriye'de kiralar yerel satın alma gücüne göre nispeten yüksek olsa da Lübnan'a göre düşük kalıyor. Bu eşitsizlik, konut sahiplerinin gelen mültecilerden piyasa fiyatlarından çok daha yüksek fiyatlar talep etmesine olanak tanıdı.Buna karşılık, uzun süreli sözleşmeleri olan eski Suriyeli kiracılar yaşadıkları evlerin yeni kiralarını karşılayamayacak durumdalar.

Haberler, büyük bir mülteci akınına tanık olan bölgelerdeki birçok konut sahibinin, uzun süreli sözleşme imzalamış oldukları kiracılarından ya daha yüksek kiraları kabul etmeleri gerektiğini ya da tahliye edilmekle karşı karşıya kalacaklarını söylüyorlar. Uygun fiyatlı konut seçeneklerinin olmayışı, ülkenin karşı karşıya olduğu ekonomik zorlukların satın alma güçlerini yıprattığı bir dönemde birçok Suriyeliyi alternatif konut aramaya yöneltiyor.

Lübnan'da yoğunlaşan İsrail savaşının Suriye üzerindeki uzun vadeli ekonomik etkileri henüz net değil, ancak ilk işaretler endişe verici. Suriye rejimi alternatif ve istikrarlı ticaret yolları bulmakta başarısız olursa temel ürünlerdeki yetersizliğin ciddi şekilde kötüleşmesi muhtemel. Çatışmanın süresine ilişkin belirsizlikle birleştiğinde bu durumun fiyatları daha da yükseltmeye devam etmesi ve rejimin kontrolündeki bölgelerde yaşam koşullarının daha da kötüleşmesine yol açması muhtemel. Ücretler sabit kalırken, temel ihtiyaçların maliyetleri arttıkça, giderek daha fazla Suriyeli daha derin bir yoksulluğa sürükleniyor ve bu da ülkenin zaten ciddi olan ekonomik krizini daha da kötüleştiriyor.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından  Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.