Safadi, ‘direniş ekseni’ görüşmelerini tamamlamak üzere Şam'da

Diplomatik faaliyetler Ürdün'ün kuzey sınırındaki yansımaları en aza indirmeye çalışıyor

Safadi, ‘direniş ekseni’ görüşmelerini tamamlamak üzere Şam'da
TT

Safadi, ‘direniş ekseni’ görüşmelerini tamamlamak üzere Şam'da

Safadi, ‘direniş ekseni’ görüşmelerini tamamlamak üzere Şam'da

Ürdün Dışişleri Bakanı Eymen Safadi'nin dün (Pazar) Şam'a yaptığı ziyaret, bölgenin ve komşu ülkelerin tanık olduğu gerilim ışığında Amman'ın Suriye ile kuzey sınırındaki istikrarsızlığın yansımalarını hafifletmeyi amaçlayan bir dizi diplomatik faaliyetin bir parçası olarak gerçekleşti.

Son on yıldır Ürdün'ün kuzey komşusu, uyuşturucu kaçakçıları ve silah çetelerinden oluşan konvoyların sınırı geçme girişimleriyle sürekli uğraşan Ürdün ordusu için bir güvenlik sorunu teşkil ediyor. Bu durum geçen yılın sonunda silahlı çatışmalara yol açarak ölümlere ve Ürdün içindeki hücrelerle bağlantıları olan kaçakçıların tutuklanmasına neden oldu.

asxdcfg
Ürdün Kralı 2. Abdullah Amman'da Veliaht Prens Hüseyin'le birlikte Lübnan Başbakanı Necib Mikati’yi ağırladı. (AFP)

Amman geçen hafta Lübnan Başbakanı Necib Mikati ve İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi'yi kabul etti. Safadi ise dün sabah Ürdün Kralı 2. Abdullah'ın Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'e gönderdiği ve içeriği açıklanmayan sözlü bir mesajla ülkeden ayrıldı.

Bu görüşmeler, Ürdün'ün bölgedeki tehlikeli askeri gerilim ve krallığın ateş hattındaki konumu ışığında çıkarlarını korumak amacıyla ‘direniş eksenine’ diplomatik açıklık göstermesi olasılığını destekliyor.

 c
Ürdün-Suriye sınırındaki Cabir Sınır Kapısı Captagon kaçakçılığı girişimlerine sahne oldu. (AFP)

Ürdün'deki bilgi sahibi siyasi elitler arasında, Suriye içinden gelen uyuşturucu kaçakçılığı tehdidinin, özellikle Suriye'nin güneyindeki bölgelerin uyuşturucu üretim fabrikalarına dönüşmesi ve kaçakçılık yoluyla Ürdün üzerinden Arap ve yabancı pazarlara aktarılması ışığında, iki ülke arasındaki kuzey sınırında (370 kilometre) olağanüstü halin sürdürülmesini gerektiren önemli bir güvenlik sorunu olmaya devam ettiğine inanılıyor.

Bu durum, 2012'den bu yana devam eden ekonomik kanamaya, mültecilerin kabulü ve kalışlarının maliyetine ve mültecilere ev sahipliği yapan ülkelere yönelik uluslararası müdahale planlarının azalan etkisine ek olarak gerçekleşiyor. Ürdün, çoğu kendilerine tahsis edilen kampların dışında ikamet eden yaklaşık 1,3 milyon Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapıyor.

xcsv
İşgal altındaki Golan Tepeleri'nde yaşayan Suriyeliler, Hizbullah bombardımanı sonucu çıkan yangını söndürme çalışmalarına katıldı. (AFP)

Söz konusu ziyaret Ürdün'ün en önemli dosyası olan güvenlik dosyasından ayrı tutulamaz. Suriye'nin güneyi İran ve Hizbullah milisleri için bir tiyatro sahnesi olduğu sürece Ürdün, Filistin'de ‘direniş’ niyetindeki silahlı unsurların Amman üzerinden sızabileceği korkusuyla kuzey için endişelenmeye devam edecektir.

Suriyeli mültecilerin dönüşü

Ürdün Dışişleri Bakanlığı dün yaptığı kısa açıklamada, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in Başbakan Yardımcısı, Dışişleri ve Gurbetçiler Bakanı Eymen Safadi'yi kabul ettiğini ve Safadi'nin Ürdün Kralı 2. Abdullah'ın Suriye krizinin çözümü ve tüm sonuçlarının ele alınmasına yönelik çabalar, bir dizi ikili konu ve bölgedeki durumla ilgili sözlü mesajını ilettiğini belirtti.

zcvfd
Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed, Ürdün Dışişleri Bakanı Eymen Safadi ile Şam'da bir araya geldi. (SANA)

Mesajda ayrıca, bölgedeki tehlikeli gerilime ve bunu sona erdirme çabalarına da değinilerek, bunun ilk adımının Gazze ve Lübnan'a yönelik saldırganlığın ve İsrail'in Batı Şeria'daki yasadışı tedbirlerinin durdurulması olduğu belirtildi.

csdv
Ürdün'ün başkenti Amman'ın eteklerindeki bir mülteci kampında Suriyeli çocuklar (Reuters)

Bakanlıktan yapılan bir başka açıklamada da Safadi'nin Suriye Dışişleri Bakanı Bassam es-Sabbağ ile Suriye krizinin çözümüne yönelik çabalar, mülteci sorunu, uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele, bölgedeki tehlikeli gerilim ve bunun sona erdirilmesine yönelik çabaların ele alındığı kapsamlı bir görüşme gerçekleştirdiği belirtildi.

Dışişleri Bakanlığı tarafından dün akşam yapılan açıklamada, Esed ve Safadi'nin Suriyeli mültecilerin ülkelerine geri dönüşü konusunu ele aldıkları belirtildi. Esed, Suriyeli mültecilerin gönüllü ve güvenli bir şekilde geri dönüşlerinin sağlanmasının Suriye hükümetinin önceliği olduğunu vurguladı ve geri dönüşe yardımcı olacak tedbirler konusunda özellikle yasal ve hukuki alanlarda önemli ilerlemeler kaydedildiğini söyledi.

Safadi, Suriye krizinin, Suriye'nin birliğini, bütünlüğünü ve egemenliğini garanti altına alacak, halkının isteklerini yerine getirecek, güvenliğini ve istikrarını yeniden tesis edecek ve mültecilerin gönüllü geri dönüşü için koşullar yaratacak şekilde çözülmesinin, Ürdün'ün başarmak için sürekli çalıştığı bölgesel bir gereklilik olduğunu vurguladı.

Genişletilmiş görüşmeler

Suriyeli mevkidaşı Sabbağ ile kapsamlı bir görüşme gerçekleştiren Safadi, mülteci meselesi ve Ürdün'ün tüm imkânlarıyla mücadele etmeye devam ettiği bir tehdit olduğunu vurguladığı uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele çabalarına odaklandı.

csdvfgt
Ağustos 2023'te Kahire'de toplanan Arap Birliği zirvesinden (Arap Birliği)

İki bakan, geçen yıl temmuz ayında çalışmalarına başlayan Ürdün-Suriye Sınır Ötesi Uyuşturucu Kaçakçılığıyla Mücadele İşbirliği Ortak Komitesi aracılığıyla bu tehditle mücadelede iş birliğinin yoğunlaştırıldığını yineledi.

İki bakan Suriyeli mültecilerin gönüllü geri dönüşlerinin kolaylaştırılmasına yönelik çabalar konusunda sürekli bir diyalog başlatma konusunda mutabık kaldı. Safadi, mülteci sorununun çözümünün mültecilerin anavatanlarına dönmeleri olduğunu, ancak bu gerçekleşene kadar uluslararası toplumun mültecilere karşı sorumluluklarını yerine getirmeye

Safadi ve Sabbağ tüm ikili dosyaların en kısa zamanda her iki tarafça belirlenecek bir tarihte ilgili bakanlar düzeyinde yapılacak bir toplantıda ele alınması konusunda mutabık kaldılar.

İki bakan, geçen yıl 1 Mayıs'ta Amman Bildirisi ile onaylanan ilkeler, çerçeveler ve metodoloji doğrultusunda Suriye krizinin çözümüne yönelik somut pratik adımların atılması amacıyla, Arap Birliği Temas Komitesi aracılığıyla Suriye krizinin çözümüne yönelik çabalarda iş birliğinin devam edeceğini belirtti.



Güney Lübnan'da büyükelçilere yönelik tur ve silahların devletin elinde toplanmasına yönelik planın saha incelemesi

Suudi Arabistan'ın Beyrut Büyükelçisi Velid Buhari, büyükelçilere yönelik tura katıldı. (Lübnan Ordu Komutanlığı)
Suudi Arabistan'ın Beyrut Büyükelçisi Velid Buhari, büyükelçilere yönelik tura katıldı. (Lübnan Ordu Komutanlığı)
TT

Güney Lübnan'da büyükelçilere yönelik tur ve silahların devletin elinde toplanmasına yönelik planın saha incelemesi

Suudi Arabistan'ın Beyrut Büyükelçisi Velid Buhari, büyükelçilere yönelik tura katıldı. (Lübnan Ordu Komutanlığı)
Suudi Arabistan'ın Beyrut Büyükelçisi Velid Buhari, büyükelçilere yönelik tura katıldı. (Lübnan Ordu Komutanlığı)

Lübnan Ordu Komutanlığı, siyasi otoritenin kararı doğrultusunda ordunun Litani Nehri’nin güneyindeki bölgede uygulamaya koyduğu planın birinci aşamasını ve ülke genelindeki görevlerini yerinde göstermek amacıyla, çok sayıda büyükelçi, maslahatgüzar ve askerî ataşenin katılımıyla bir saha turu düzenledi.

Pazar günü yaşanan İsrail kaynaklı gerilimin ardından dün sınır hattında büyükelçilerin ziyareti sırasında sakinlik hâkim oldu. Büyükelçilere eşlik eden Ordu Komutanı Rudolf Heykel, ordunun temel hedefinin istikrarı sağlamak olduğunu vurguladı.

dcfg
Büyükelçiler ve maslahatgüzarlar, Ordu Komutanı Rudolf Heykel'in silahların devletin elinde toplanmasına yönelik plana dair açıklamasını dinliyorlar. (Lübnan Ordu Komutanlığı)

Güney Litani Bölge Komutanlığı’ndaki toplantı, Lübnan milli marşının okunması ve ordu mensuplarından hayatını kaybedenler için yapılan bir dakikalık saygı duruşuyla başladı. Ardından Ordu Komutanı Rudolf Heykel bir konuşma yaparak katılımcıları selamladı ve temsil ettikleri kardeş ve dost ülkelerin Lübnan’a gösterdiği ilgiden duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Heykel, İsrail’in Lübnan topraklarındaki işgalinin ve süregelen saldırılarının devam ettiğine dikkat çekerek, askerî kurumun temel hedefinin istikrarı sağlamak olduğunu vurguladı. Turun amacının ise sınırlı imkânlara rağmen ordunun 1701 sayılı Birleşmiş Milletler (BM) kararı ve çatışmaların durdurulmasına ilişkin anlaşmayı uygulama konusundaki kararlılığını ve kendisine verilen görevleri yerine getirdiğini göstermek olduğunu ifade etti.

Heykel ayrıca, Lübnan toplumunun tüm kesimleri gibi bölge halkının da orduya güvendiğini belirtti.

Lübnan Ordu Komutanlığı tarafından yapılan açıklamaya göre toplantı kapsamında, ordunun Lübnan’ın farklı bölgelerindeki görevlerine, Güney Litani’deki genel duruma, Lübnan’daki Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Görev Gücü (UNIFIL) ile yürütülen iş birliğine ve ateşkesin denetlenmesine ilişkin mekanizma ile koordinasyon içinde ordunun planının birinci aşamasının uygulanmasına dair bir bilgilendirme sunumu yapıldı.

Açıklamada, katılımcıların ordunun görevini yerine getirirken sergilediği profesyonellik ve disipline övgüde bulunduğu, görev uğruna canlarını ortaya koyan askerlerin fedakârlıklarını takdir ettiği belirtildi. Toplantının ardından heyet, bazı subayların eşliğinde, ordunun planı kapsamında yer alan kimi merkez ve mevzileri kapsayan bir saha turu gerçekleştirdi.

Bu tur, ordunun kısa süre önce medya mensupları için düzenlediği benzer bir ziyaretin ardından gerçekleştirildi. Söz konusu medya turunun, hükümetin silahların tek elde toplanmasına ilişkin kararı doğrultusunda yürütülen tüm faaliyetleri kamuoyuna göstermek amacı taşıdığı, özellikle ordunun güvenlik kontrolünü devralma ve durumu yönetme kapasitesini sorgulayan eleştiriler ve şüpheci yaklaşımlar karşısında bu adımın atıldığı belirtildi.

Turun, Paris’in 18 Aralık’ta Lübnan ordusuna destek amacıyla bir hazırlık konferansına ev sahipliği yapmasından üç gün önce gelmesi dikkat çekti. Konferansa, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un Lübnan Özel Temsilcisi Jean-Yves Le Drian, Macron’un siyasi danışmanı Anne-Claire Legendre, Lübnan Ordu Komutanı Rudolf Heykel ile ateşkes denetim mekanizmasına ABD adına katılan Morgan Ortagus’un katılması bekleniyor.


Libya: ‘Yapılandırılmış diyalog toplantısı’ güvenlik dosyasını açıyor

BM Genel Sekreteri'nin Libya Özel Temsilcisi Hanna Tetteh, Libya'nın başkenti Trablus'ta düzenlenen yapılandırılmış diyalog toplantısına katıldı. (UNSMIL)
BM Genel Sekreteri'nin Libya Özel Temsilcisi Hanna Tetteh, Libya'nın başkenti Trablus'ta düzenlenen yapılandırılmış diyalog toplantısına katıldı. (UNSMIL)
TT

Libya: ‘Yapılandırılmış diyalog toplantısı’ güvenlik dosyasını açıyor

BM Genel Sekreteri'nin Libya Özel Temsilcisi Hanna Tetteh, Libya'nın başkenti Trablus'ta düzenlenen yapılandırılmış diyalog toplantısına katıldı. (UNSMIL)
BM Genel Sekreteri'nin Libya Özel Temsilcisi Hanna Tetteh, Libya'nın başkenti Trablus'ta düzenlenen yapılandırılmış diyalog toplantısına katıldı. (UNSMIL)

Libya’nın başkenti Trablus’ta, Birleşmiş Milletler Libya Destek Misyonu’nun (UNSMIL) himayesinde yürütülen ‘yapılandırılmış diyalog’ sürecinin ikinci gün çalışmaları dün başladı. Oturumların bir bölümü güvenlik ve yönetim dosyalarına ayrıldı. Görüşmeler, 2011’den bu yana ülkede süren güvenlik kaosu ve siyasi bölünmüşlük ortamında yapılırken, Tobruk kentinde bir sufi zaviyesine yönelik saldırı ve türbede defnedilmiş bir şeyhin naaşının çalınmasının ardından yükselen geniş çaplı öfke dalgasıyla da eş zamanlı olarak gerçekleşti.

UNSMIL, Trablus’taki yapılandırılmış diyalogun üst üste ikinci gününde, yönetişim ve güvenlik başlıklarından sorumlu ekipler için eş zamanlı iki sabah oturumu düzenlendiğini açıkladı. Ekonomi, ulusal uzlaşı ve insan hakları ekiplerinin ise iki ayrı oturum daha yapması öngörülüyor.

Bu başlıklara ilişkin tartışmaların gündemi, özellikle de güvenlik dosyası, henüz netlik kazanmadı. Pazar günü başlayan yapılandırılmış diyalog, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri'nin Libya Özel Temsilcisi Hanna Tetteh’in dört ay önce BM Güvenlik Konseyi’ne sunduğu siyasi çözüm yol haritasındaki ana süreçlerden biri olarak değerlendiriliyor.

sdfrgt
Libya'nın başkenti Trablus'ta düzenlenen yapılandırılmış diyalog toplantısından (UNSMIL)

BM himayesinde düzenlenen diyalog, Libyalı siyasetçiler arasında faydasına ilişkin süregelen tartışmaların gölgesinde yapılıyor. Daha önce Siyasi Diyalog Forumu üyesi olan Fadıl el-Emini, sürecin ülkenin geleceği açısından kritik bir eşik olduğunu belirterek, tüm Libyalı kurum ve liderlerin tereddüt etmeden sorumluluk üstlenmesi ve bu dönüm noktasının başarıya ulaşmasına samimiyetle katkı sunması gerektiğini ifade etti.

Buna karşılık Temsilciler Meclisi (TM) üyesi Ali et-Tikbali ise ‘muhalif seslerin dışlanmasının’ diyaloğu içeriğinden arındırdığını ve süreci Libya’daki siyasi gerçekliği yansıtmayan biçimsel bir girişime dönüştürdüğünü savundu.

Bu gelişmeler, ülkenin doğusundaki Tobruk kentinde Zaviye el-Arusiye’ye yönelik bir saldırının ardından yükselen geniş çaplı öfke dalgasıyla eş zamanlı yaşandı. Kimliği belirsiz kişiler, zaviyeye bağlı mescidi ateşe verdi, Şeyh Muhammed el-Kindi’nin türbesini açarak naaşını çaldı.

Söz konusu olay, Şubat 2011’de başlayan devrimden bu yana tekrarlanan türbe ve mezarlara yönelik saldırılar dosyasını yeniden gündeme taşıdı.

Sosyal medyada yayımlanan bir videoda, Zaviye el-Arusiye mensupları, saldırıdan ismini vermedikleri ve DEAŞ’a yakın aşırı bir ideolojiyi benimseyen bir grubu sorumlu tuttuklarını açıkladı. Açıklamada, Tobruk’taki güvenlik birimleri ile Mareşal Halife Hafter liderliğindeki Libya Ulusal Ordusu’na (LUO) sorumluluklarını yerine getirme çağrısı yapıldı.

Sünni İslam Tasavvuf Yüksek Konseyi ise olayı, 14 yılı aşkın süredir devam ettiğini belirttiği ve Ehl-i Beyt, sahabe ve evliyaya ait kabirlerin açılmasını, cami ve zaviyelerin yakılıp yıkılmasını, ölülerin kemiklerine yönelik saldırıları ve bunların bilinmeyen yerlere gömülmesini kapsayan ‘uğursuz bir kampanyanın’ parçası olarak niteledi.

Öte yandan geçtiğimiz ağustos ayında Zliten kentinde, Kur’an-ı Kerim ezberi yapılan bir zaviyeyi de barındıran önemli dini yapılardan biri olan Miftah es-Sıfrani türbesi bombalanmış, saldırı sonucunda türbe tamamen yıkılmış, ancak can kaybı yaşanmamıştı.

5th
Tobruk'ta bir Sufi şeyhinin medfun olduğu zaviyenin mescidinde vandalizm izleri (Facebook)

Doğu Libya’daki yetkililerin sessizliği sürerken, Sünni İslam Tasavvuf Yüksek Konseyi, yaşananların sorumluluğunun yetkililere ait olduğunu belirterek, farklı kentlerdeki zaviye ve türbelerin sorumlularını ‘acil önlemler almaya’ çağırdı. Konsey, olayı mezar soygunculuğu olgusunun geri dönüşüne işaret eden bir ‘alarm zili’ olarak nitelendirdi.

Şeyh Ahmed Muhammed İmran el-Kindi, 1917 yılında Zliten kentinde doğdu. Tobruk’ta yaşamış önde gelen mutasavvıflardan biri olan el-Kindi, buradaki Zaviye el-Arusiye’nin yenilenmesine katkı sundu ve 2007 yılında hayatını kaybetti.

Siyasi aktivist Usame eş-Şuhumi ise saldırının zamanlamasına dikkat çekerek, olayın kentin belediye seçimleriyle meşgul olduğu bir dönemde, sabah namazı öncesinde gerçekleştirilmesi ve mezarın açılmasının ardından dini miras eserleri barındıran bir kütüphanenin yakılmasının, bunun rastlantısal değil organize bir eylem olduğuna işaret ettiğini söyledi. Şuhumi, yaşananların ‘dini sembolizme olduğu kadar ilme ve bilgiye yönelik çifte bir düşmanlığı yansıttığını’ ifade etti.

Şuhumi, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, hedef alınan zaviyenin herhangi bir kışkırtıcı ya da siyasi faaliyette bulunmadığını, nefret ya da tekfir söylemi benimsemediğini, aksine zikir ve Kur’an eğitimi verilen bir mekân olduğunu ve ziyaretçilerinin barışçıl, sade vatandaşlar olduğunu dile getirdi.

Öte yandan güvenlik alanında da gelişmeler yaşandı. Cenzur’da Yolsuzlukla Mücadele Kurumu’nun binasına RPG’lerle düzenlenen saldırı maddi hasara yol açtı ancak can kaybı yaşanmadı. Kurum, olayı ‘kendilerini sindirmeye ve reform sürecini baltalamaya yönelik bir girişim’ olarak niteleyerek acil soruşturma ve binalarının korunmasını talep etti. Saldırı, resmi makamlar ve insan hakları çevreleri tarafından kınanırken, faillerin takibine yönelik taahhütler de yinelendi.

Bu çerçevede, merkezi Bingazi’de bulunan Usame Hammad başkanlığındaki Libya İstikrar Hükümeti (LİH), 2013 yılında verilen uluslararası tahkim kararıyla bağlantılı Kuveytli el-Harafi şirketi dosyasıyla ilgili olarak acil bir dizi hukuki ve yargısal işlem başlattığını duyurdu.

Hükümetten yapılan açıklamada, 2006 yılında imzalanan yatırım sözleşmesinin feshi için dava açılmasının yanı sıra, tahkim sürecinde devlet güvenliğini ve kamu maliyesini ilgilendiren, dolandırıcılık ve danışıklılık boyutuna varan ağır ihlaller ile usul hatalarını ortaya koyan yeni belgelere dayanarak tahkim kararına itiraz edilmesinin de bu kapsamda yer aldığı belirtildi.

Açıklamada, ulusal egemenliğin ve kamu malının korunması konusundaki kararlılık vurgulanırken, dün Bingazi Kuzey Mahkemesi’nin ihtiyati ve acele işler dairesi tarafından verilen ve ulusal yargı nezdindeki dava sonuçlanana kadar tahkim kararına ilişkin tüm işlemlerin durdurulmasını öngören kararın ardından, iç ve dış bağlantılı tüm sorumluların takibinin sürdürüleceği ifade edildi.

Söz konusu dava, 2006 yılında Libya Turizm Kurumu ile el-Harafi şirketi arasında, Tacura’da bir turizm projesinin hayata geçirilmesi amacıyla imzalanan yatırım sözleşmesine dayanıyor. Libya makamlarının 2010 yılında sözleşmeyi iptal etmesi üzerine şirket uluslararası tahkime başvurmuş, 2013 yılında Kahire’de verilen tahkim kararıyla Libya’nın yaklaşık 937 milyon dolar tutarında, doğrudan zararlar, yoksun kalınan kârlar ve faizleri kapsayan bir tazminat ödemesine hükmedilmişti.

Bunun ardından, kararın uygulanması ve geçersizliği konusunda Mısır ve Avrupa’daki mahkemeler nezdinde uzun süren hukuki mücadeleler yaşanmış, taraflar karşılıklı olarak hukuki ihlallerin bulunduğu yönünde suçlamalarda bulunmuştu.


Irak’ta Koordinasyon Çerçevesi eski bir başbakanı hükümete liderlik etmesi için görevlendirmeyi değerlendiriyor

Koordinasyon Çerçevesi liderleri, kendilerini yeni Irak parlamentosundaki "en büyük blok" olarak ilan eden bir bildiri imzaladılar, (INA)
Koordinasyon Çerçevesi liderleri, kendilerini yeni Irak parlamentosundaki "en büyük blok" olarak ilan eden bir bildiri imzaladılar, (INA)
TT

Irak’ta Koordinasyon Çerçevesi eski bir başbakanı hükümete liderlik etmesi için görevlendirmeyi değerlendiriyor

Koordinasyon Çerçevesi liderleri, kendilerini yeni Irak parlamentosundaki "en büyük blok" olarak ilan eden bir bildiri imzaladılar, (INA)
Koordinasyon Çerçevesi liderleri, kendilerini yeni Irak parlamentosundaki "en büyük blok" olarak ilan eden bir bildiri imzaladılar, (INA)

Şii Koordinasyon Çerçevesi’nin anayasal sınırlar içinde, en fazla üç ay içinde yeni hükümeti kurma sürecinde karşılaştığı karmaşıklıklar göz önüne alındığında, "çerçeve" güçlerine yakın üst düzey bir yetkili, yeni hükümete eski bir başbakanın liderlik etmesi olasılığını dışlamıyor.

Yetkili, Şarku’l Avsat'a verdiği demeçte, Şii güçlerin "özellikle mevcut ve beklenen yerel ve bölgesel zorluklar göz önüne alındığında, ülkenin en üst düzey yürütme pozisyonunu üstlenecek deneyimli bir isim istediklerini" söyledi. Yetkili, "Koordinasyon Çerçevesi içindeki güçlerin, daha önce başbakanlık yapmış olan Nuri el-Maliki, Muhammed es-Sudani, Haydar el-İbadi veya Mustafa el-Kazımi gibi isimlerden birini ve daha az ölçüde, Ekim protestolarının ardından görevinden alınan Adil Abdul-Mehdi'yi seçebileceği" olasılığını da dışlamadı.